Galatasaray 1992-1993 Sezonu Şampiyonluğu | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
İSTATİKLERİMİZ





Sıra Takım Oyun G B M A Y Av. Puan Durum

1. Galatasaray 30 20 6 4 74 21 53 66 Şampiyonlar Ligi

2. Beşiktaş 30 19 9 2 68 23 45 66 Kupa Galipleri Kupası

3. Trabzonspor 30 17 9 4 57 27 30 60 UEFA Kupası

4. Kocaelispor 30 17 8 5 56 30 26 59

5. Fenerbahçe 30 18 4 8 75 41 34 58

6. Bursaspor 30 12 6 12 42 42 0 42

7. Altay 30 11 4 15 34 40 -6 37

8. MKE Ankaragücü 30 11 4 15 40 59 -19 37

9. Sarıyer 30 10 5 15 39 45 -6 35

10. Gençlerbirliği 30 9 8 13 41 56 -15 35

11. Gaziantepspor 30 10 5 15 40 56 -16 35

12. Kayserispor 30 7 11 12 26 39 -13 32

13. Karşıyaka 30 7 9 14 36 54 -18 30

14. Bakırköyspor 30 8 5 17 36 48 -12 29 Ligden düşecek

15. Aydınspor 30 6 9 15 23 50 -27 27

16. Konyaspor 30 2 10 18 29 85 -56 16











Maçlar



1. Hafta (23 Ağustos 1992)

  • Gençlerbirliği SK Ankara - Galatasaray SK İstanbul : 0-3



2. Hafta (30 Ağustos 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Altay SK İzmir : 1-2



3. Hafta (6 Eylül 1992)

  • Karşıyaka SK İzmir - Galatasaray SK İstanbul : 1-2



4. Hafta (12-13 Eylül 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Aydın SK : 1-0



5.Hafta (26-27 Eylül 1992)

  • Kayseri SK - Galatasaray SK İstanbul : 1-1



6. Hafta (4 Ekim 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Trabzon SK : 1-1



7. Hafta (10-11 Ekim 1992)

  • Bakırköy SK İstanbul - Galatasaray SK İstanbul : 0-1



8. Hafta (17-18 Ekim 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Bursa SK : 4-2



9. Hafta (31 Ekim-1 Kasım 1992)

  • Gaziantep SK - Galatasaray SK İstanbul : 0-5



10. Hafta (8 Kasım 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Fenerbahçe SK İstanbul : 0-1



11. Hafta (14 Kasım 1992)

  • Sarıyer SK İstanbul - Galatasaray SK İstanbul : 0-0



12. Hafta (27 Aralık 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Kocaeli SK İzmit : 1-1



13. Hafta (29 Kasım 1992)

  • Konya SK - Galatasaray SK İstanbul : 0-1



14. Hafta (6 Aralık 1992)

  • Beşiktaş JK İstanbul - Galatasaray SK İstanbul : 1-3



15. Hafta (20 Aralık 1992)

  • Galatasaray SK İstanbul - Ankaragücü SK : 3-0



16. Hafta (23 Ocak 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Gençlerbirliği SK Ankara : 5-2



17. Hafta (31 Ocak 1993)

  • Altay SK İzmir - Galatasaray SK İstanbul : 1-0



18. Hafta (6-7 Şubat 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Karşıyaka SK İzmir : 4-1



19. Hafta (13-14 Şubat 1993)

  • Aydın SK - Galatasaray SK İstanbul : 1-3



20. Hafta (20-21 Şubat 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Kayseri SK : 4-2



21. Hafta (27-28 Şubat 1993)

  • Trabzon SK - Galatasaray SK İstanbul : 1-0



22. Hafta (13-14 Mart 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Bakırköy SK İstanbul : 3-0



23. Hafta (20-21 Mart 1993)

  • Bursa SK - Galatasaray SK İstanbul : 1-3



24. Hafta (3-4 Nisan 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Gaziantep SK : 3-0



25. Hafta (11 Nisan 1993)

  • Fenerbahçe SK İstanbul - Galatasaray SK İstanbul : 1-4



26. Hafta (2-3 Mayıs 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Sarıyer SK İstanbul : 4-0



27. Hafta (9 Mayıs 1993)

  • Kocaeli SK İzmit - Galatasaray SK İstanbul : 0-0



28. Hafta (16 Mayıs 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Konya SK : 5-0



29. Hafta (22-23 Mayıs 1993)

  • Galatasaray SK İstanbul - Beşiktaş JK İstanbul : 1-1



30. Hafta ( 30 Mayıs 1993)

  • Ankaragücü SK - Galatasaray SK İstanbul : 0-8







Galatasaray'ın 20 galibiyet, 6 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile ligi şampiyon bitirdiği sezondur.

Galatasaray o sezon ligde oynadığı 30 maçta 20 galibiyet, 4 yenilgi ve 6 beraberlik almıştır. bu maçlarda 74 gol atıp 21 gol yemiştir. bu gollerle galatasaray ligde en çok gol atan 2. takım ve en az gol yiyen 1. takım olmuştur.











FUTBOLCULARIMIZ













Hayrettin Demirbaş



hayrettindemirba3mb6.jpg


hayrettindemirba1963wq7.jpg








Nezih Ali Boloğlu













1980 yılında Yeniköy Spor Kulübü Genç Takımı’nda profesyonel futbol hayatına başladı.1983-86 yılları arasında Sarıyer Spor Kulübü, 1986-88 yılları arasında Çarşamba Spor Kulübü, 1988-90 yılları arasında Gençlerbirliği Spor Kulübü, 1990-99 yılları arasında Galatasaray Spor Kulübü, 1996-97 sezonunda Eskişehirspor ve Bakırköyspor Kulüplerinde oynadı.

1998 yılında oyunculuk kariyerini noktaladı. 2002 yılından 2011'e kadar Galatasaray Spor Kulübü’nde altyapı ve A Takım’da kaleci antrenörlüğünü yaptı. Kasım 2011'de Yücel İldiz'in yerini Bülent Korkmaz'a bırakmasının ardından Kaleci antrenörlüğüne getirildi. Ardından Fatih Terim'in kaleci antrenörlüğüne Taffarel'i getirmesiyle takımdan ayrıldı. Nezih Ali Boloğlu evli ve iki çocuk babasıdır.





Reinhard Stumpf













Bülent Korkmaz











Zaman dursa

Hepimiz yine çocuk olsak...

Mahallenin arsasında plastik topa vursak...

Her sene ama her sene hayat bilgisi okusak...

Pikapta bir Ömür Göksel 45’liği* çalsa...

Shogun seyretsek siyah beyaz ekranda...

Hiç ama hiç büyümesek...

Sen hep Küçük Bülent kalsan...



Durmuyor işte zaman

İçimi(zi) acıtıyor...

Biliyorduk birgün...............

Bilmezden geliyorduk...

Kapatıyorduk gözlerimizi

Akıyordu ah o hain zaman...

Sensizlik nedir biliyor muyuz ki biz...

Sorsana Büyük Kaptan!..



8 Lig şampiyonluğu, 6 Türkiye Kupası, 5 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 6 TSYD Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa ve Dünya Kupası 3.lüğü.



Lütfen bu hikayeyi ayakta okuyunuz!..



Futbol sevdası Edirnekapı’nın toprak sahalarında, mahalle arasında düşer kalbine Bülent Korkmaz’ın. Mahallede bir takım kurarlar: Adı Tayfunspor, formaları kırmızı-siyahtır. Orta sahada oynar o günlerde. Tayfunspor finale kalır bir turnuvada. 29 gol atmıştır Bülent finale kadar. O yaşta bile Karagümrük’de, Edirnekapı’da adı duyulmuştur. 2-0 mağlup duruma düşerler. Rakip takımın yedekleri "nerede sizin golcünüz?" diye dalga geçmeye başlamıştır. Bülent, orta sahadan vurur topa, gol olur; sonra bir gol daha atar. Kazanırlar turnuvayı...



Malatya, Doğanyol, Gevheruşağı köyünden Osman Korkmaz ve Nevin Korkmaz’ın üç erkek evladının ortancasıdır. Osman Korkmaz, başarılı bir tekstilcidir. İlk çocukları Recep’den sonra 68’in Kasım 24’ünde doğan evlatlarına Cesur ismini verirler. Nüfus Müdürlüğü’ndeki memurun, ismi duyduğundaki bir anlık duraklaması, baba Korkmaz’ın ağzından ikinci bir ismin çıkmasına sebep olur: "Cesur Bülent" olsun der. Tembel midir, dalgın mıdır nüfus memuru bilinmez; sadece "Bülent" yazar nüfus kağıdına.



Doğuştan Lider

Edirnekapı’daki mahalle arkadaşlarını maç için ayartan odur. Aşağı mahalle, yukarı mahalle maçlarının değişmez organizatörüdür. Okulun bahçesi, toprak saha, sokak arası hiç farketmez, derslerden arta kalan vakitte her daim futbol vardır hayatında. İlkokulda sınıfında başkanlık yapmaz ama sahaların lideri her zaman odur. 70’li yıllar, Uzay Yolu seyredilen, pikap çalınan, telgraf çekilen, yoğurtçuların gezdiği sokaklarda iki taştan kale yapılan, üç kornerin bir penaltı olduğu, kazananın Ankara gazozunu kafaya dikdiği, çocuklarının terli sırtlarına annelerin tülbent koyduğu yıllardır.



Yerinde duramayan bir çocuktur Bülent. Eve sadece yemek ve uyumak için uğrar. Futbol topunun, misketin peşinde geçer o yıllar. Hava karardığında gider eve ve en geç 9.30’da yatağında olur. Uykusuna düşkündür. Yıllar sonra profesyonel yaşamında da bu huyundan vazgeçmez: "Evde misafir olsa bile farketmez benim için, bana müsaade der ve gider yatarım. Suarede sinemaya gitmemişimdir. En geç 12’de yataktayımdır" diye anlatır profesyonelliğinin sırlarından birini.



“Sen kaleci değilsin”

İlkokulu bitirdiğinde aile Florya’ya taşınır. Edirnekapı yıllarında da Galatasaray’lıdır o. Yeşil kaleci kazağı ile Galatasaray kalecisi Nihat’ın bir minik kopyasıdır. Zaten ilk zamanlarda kalede oynamıştır, daha sonra orta saha en sonunda da defans...



Evleri Galatasaray Tesisleri’nin karşısındadır. Çocukluğunun aşkını baştan çıkarmak için fırsat ayağına gelmiştir. Ahmet Keskinkılıç ve Altyapı sorumlusu rahmetli Salih Bulgurlu mahallenin minik yeteneğini keşfetmekte zorlanmazlar. O yıl Florya Tesisleri bir arsadan öte birşey değildir. Antrenmanlar Mecidiyeköy’dedir. O günün Küçük Bülenti yıllar sonra yine “K. Bülent” olarak adını duyuracağı günlerden habersiz topun peşinden koşturmaya devam eder. 1979’da Florya Tesisleri’nde antrenmanlar başlayınca Bülent soluğu seçmelerde alır. "Kaleciler kim?" diye sorar Salih Hoca. El kaldırır Bülent ve "sen kaleci değilsin, orta sahasın, indir bakim elini" der Salih Bulgurlu. O dakika anlar artık Galatasaray formasını giyeceğini. Bilimkurgu ustalarının bile hayal etmekte zorlanacakları kariyerini o günlerde Bülent Korkmaz da tahmin edemez elbette.



Okuduğu ilkokulu bile "Vefa Stadı’nın arkasındaki Hattat Ragıp İlkokulu" diye futbolca tarif eden Bülent’in top sevdasına, babası Osman Korkmaz da destek olur. "Onun içindeki hırs ve isteği görünce elimden geldikçe destek olmaya çalıştım. Futbolla yatıp futbolla kalkardı" der yıllar sonra sorulduğunda. Kardeşi Mert de Bülent’in futbol sevdasının peşinden gitmiştir.



Haftada üç maç oynamaya yıllar sonra A takımda değil, 15 yaşında başlar. 14-16 yaş takımında Ahmet Hoca onu liberoda görevlendirir. Genç takımı çalıştıran Bülent Ünder onu genç takıma çağırdığında, artık haftada 4-5 maça çıkmaya başlamıştır. Galatasaray’ın nerede maçı varsa Bülent oradadır. Amatör, Paf, 3.Lig. Bir yaz sezonu boyunca Ahmet Keskinkılıç ile dayanıklılık idmanları yapar. İnatçı ve hırslıdır, tekmeye kafasını sokacak kadar da cesur...



“Topu vermedi,

ben de kırdım”

Çok cam kırar çocukluk yıllarında. Bugün "uzun toplarla mı kırdın o camları?" sorusuna, o günleri hatırlayıp kahkahayla cevap verir: "Kızdığım zaman indirirdim camı. Edirnekapı’da bir alt komşumuz vardı. Bir öğleden sonra top oynuyoruz. Top balkonlarına kaçtı. Kadın aldı topu, ‘kocam uyuyor, oynamayın top’ dedi. Ben de topu vermezsen camı kırarım dedim. Vermedi, ben de kırdım." Baba Korkmaz en iyi müşterilerindendir mahallenin camcısının.



Gece uykudan kalkıp, yemek yeme alışkanlığı vardır Bülent’in, bir de tatlı sevdası. Bir akşam babası, kalan pasta dilimlerinden sadece birini buzdolabına koymasını söyler Anne Korkmaz’a. Diğer dilimler balkonda bir köşeye saklanır. Sabah kalkıldığında ne buzdolabında pasta vardır ne de balkondaki divanın altında... Geceyarısı operasyonu başarılı geçmiştir Bülent’in. "Sirkeci’deki Hacı Bekir’in çikolatalı pastası oldu mu dayanamazdım" diye anlatır o günleri...



1984 yılında Galatasaray genç takımı Türkiye Şampiyonası öncesi Almanya’ya turnuvaya gider. Glasgow Rangers, Kızılyıldız gibi güçlü takımlar vardır. Leverkusen ile final oynayan ve penaltılar sonrasında kaybeden kadroda, Bülent Korkmaz da vardır. Leverkusen’in altyapı sorumluları transfer teklif ederler. Yirmisinde, 25’inde, 30’unda da Galatasaray’dan kopamayan Bülent Korkmaz, kariyerinin ilk transfer teklifine "hayır" der. Turnuva dönüşü Galatasaray tarihinde sıkça rastlanan bir durumla karşılaşırlar: Avrupa zaferleri sonrası sürpriz yenilgiler!.. Dönemin en iyi kadrosu ile Kütahya’da oynadığı maçı kaybeder ve elenirler. Çok kızar Bülent Ünder ve Salih Bulgurlu hocaları...



Bülent-Tugay...

21 yaş altı takımla Balıkesir’deki finallere gittiğinde ateşi 39.5’dur. Bugün halen görevde olan masör Erkan Kazancı, onu hastaneye götürür ve iğne yaptırır. "Otelde kal" derler, durmaz. Giyer kat kat eşofmanı, yedek kulübesinde de olsa takımını yalnız bırakmaz. Takım 2-0 mağlup duruma düşer. Bülent Hoca, "Adalı Bülent"i oyuna almak için seslenir. "Adalı" yı duymaz bile Bülent, çıkartır eşofmanları dalar sahaya. 2-0’dan 3-2’ye döner maç, Altay bir gol daha atar, penaltılar sonrasında kazanan Galatasaray’dır...



"Tugay’dan 6 ay sonra A takıma çıktım, İhsan ve Hüseyin, dört gençtik" diye anlatır profesyonelliğe adım attığı günleri. Tugay’ı bilir ama Hüseyin ve İhsan’ı merak eder Galatasaraylı. "İhsan, Gaziantep’de, Antalyaspor’da oynadı, sonra bıraktı futbolu, Hüseyin de hala 3.Lig’de oynuyor" diye giderir merakımızı.



Kaç Sistem Geçti!

"Avrupalı Bülent"e çıkar adı A takımdaki ilk yılında. Mustafa Denizli, Bülent’i Lig maçlarından çok Avrupa Kupaları’nda oynatmaktadır. "Raşit Hoca’nın, Öner Abi’nin jübilesinde çok iyi oynamıştım, Beşiktaş’ta o yıl Ferdinand vardı, onu çok iyi tutmuştum" diye anlatır Denizli’nin tercihini. Kendini yetiştiren tüm isimleri tek tek saymayı da ihmal etmez. Öncelikle Salih Bulgurlu, Ahmet Keskinkılıç ve Bülent Ünder. Sonra A takımda beni "Küçük Bülent" olarak tanınmamı sağlayan Mustafa Denizli, çok şeyler öğrendiğim Feldkamp ve kazandığı 30 kupanın 13’ünde teknik adamlığını yapan Fatih Terim...



Stumpf’dan profesyonel futbolcunun nasıl yaşaması gerektiğini öğrenir. Falco ve Stumpf ile bir sistemin parçasıdır. "İki stoper ve liberolu oyunda, adam markajı yapmaktan yorgun düşerdik. Gölge gibi takip ederdik rakibi" diye anlatır o günlerin taktik anlayışını. Bireysel hata affedilebilir ama pozisyon hatası onu çılgına çevirir. Rambo Yusuf, Falco, Semih, Erhan Önal, kardeşi Mert, Popescu, Emre Aşık, Song, Tomas... Defansta beraber oynadığı isimleri tek tek saymasını istemek haksızlık olur aradan geçen 14 yıldan sonra.



Deplasmandaki derbi maçlarında, Ali Sami Yen’deki büyük maçlarda takım arkadaşlarından beş dakika önce çıkar sahaya. Aslında soyunma odasında da yarım saat önce başlamıştır ısınmaya. Daha da geriye gidersek maç sabahı yaptığı "streching"le. Isınmanın yanında, bir ayrıntı daha vardır. Rakip seyircinin bütün elektriğini çeker üzerine, sanki bütün takıma bir kalkan olur o beş dakikada. Sahanın ortasında tek başına, sarı-kırmızı formasıyla "bayrak adam"ın en hasıdır...



Milan’da Baresi ve Maldini, Real Madrid’de Raul, Roma’da Totti ne ifade ediyorsa Galatasaray taraftarının kalbinde de Bülent Korkmaz odur: "Bayrak Adam"dır, "Büyük Kaptan"dır. Simgedir, formasını derisi yapmış adamdır Bülent Korkmaz. 26 yıldır sarı-kırmızıdan başka renk bilmez. "Kızlarım Florya’da tesislerde büyüdü, burada yürümeye başladılar, benim için herşey bir tarafa, Galatasaray bir tarafa" diye en "baba"ca anlatır Cimbom aşkını.



3 Numara

Taraftarın "3 numaralı formasının birgün müzeye kaldırılması" fikrine ise suskun kalmayı tercih eder. "Benim için Galatasaray’ın zaferleri önemli" der sadece. Kazanılan hiçbir kupayı tek başına kaldırmadı Bülent Korkmaz. "Bütün takım aynı anda kaldırabilsek... Yeter ki kazanalım" diye açıklar ortak zaferlerin en keyifli dakikalarını...



17 Mayıs 2000’de, Kopenhag Parken’da kaldırdığı UEFA Kupası’nın müjdesini 8 ay önceden almıştır Bülent Korkmaz. Yazlığında, yardımcıları Nursel Hanım’ın falından. "Fala da inanmam ama bana ‘sen haçlı bir kupa kaldıracaksın’ dedi. Kahkahayı basmıştım o gün, ben takımda yoktum o günlerde, kendi başıma antrenman yapıyordum yazlık evimde. Sezon sonunda kaldırdık o kupayı." Kolay değildir elbet UEFA Kupası’nı kazanmak. Maç içinde iki kez çıkan omuzuna rağmen savaşır sahada Bülent. "Tanrı’nın eli"ni ya da Taffarel’in elini görmemiştir. Henry kafayı vurduğunda gözlerini kapatmıştır. "Açtığımda gözlerimi bu kupa bizim, bu iş bitti" dedim. Popescu topu ağlara gönderdiğinde, ellerini açan ve o inanılmaz kareleri ekrana yansıyan Fatih Terim’in görüntülerini çok sonra seyreder. "Hala etkilenirim Fatih Hoca’yı öyle gördüğümde. O baskının, medyanın ağır eleştirilerinin yok olup gittiği ve "ohhh" çektiği andır hocanın. İnanılmaz bir sahnedir o." Futboldan sonra gönlü teknik adamlıktadır ama bir çekincesi vardır. "Ben teknik adamlığı yaparım ama Türk futboluna bu kadar emeği, katkısı olan insanların bu kadar acımasızca eleştirildiği bir ortamda bu eleştirileri kaldırabilir miyim?" diye de kendine sormadan edemez... Bir de bugünden herkesin bilmesini ister. Galatasaray’dan başka takımda zordur çalışması, Cimbom deyince akan sular durur...



Hayatının İmzası

Hagi’nin yıllar boyunca oda arkadaşlığını yapar. "İnanılmaz bir adam o" diye başlar söz Hagi’den açılınca: "Kamplarda 2. Lig maçlarını seyrederdik, hangi oyuncu hangi takımdan gelmiş tek tek bilirdi. 2. Lig’i bizden iyi takip ederdi, şaşar kalırdım. Futbol sevgisi kelimelerle anlatılmıyor Hagi’nin. Bir de Kocaelispor maçı var, 2-0 öndeyiz, son dakikalarda bir frikik kazandık, ben atmak istedim. Bana "sen topun üzerinden atla ve git kaleden topu al" dedi. Dediğini de yaptı, ben de kaleden çıkardım topu...."



Hayatının imzasını 15 Haziran 1990’da atmış Kaptan. Kızları, 10 yaşındaki Selen ve 5 yaşındaki Ezgi, Ali Sami Yen’in müdavimleri. Kaptan’ın giyim zevkinin altında ise eşi Banu Hanım’ın gustosu yatıyor. "Çok dostum, arkadaşım yoktur" diyen Bülent, bütün boş vakitlerini evde ailesiyle beraber paylaşmayı tercih eder. Bir de, sıkı Ferrari taraftarıdır. Elbet sarı-kırmızının payı vardır bu tutkuda. Çok fazla araba değiştirmemiştir. İlk arabası Renault 11’dir: "Sonra bir Honda CVX aldım, BMW’den sonra da son olarak Mercedes. Benim için arabada önce güvenlik gelir".



Bıyıklarını 10 yıl önce eşinin önerisi ile kesmiş, bir daha da bırakmamış. Antalya’daki tatilde kesilen bıyıklar, Kaptan Bülent’e bir umut olmuştur: "Artık kolay tanınmam, rahat bir tatil olur dedik ama otelin animatörü sağolsun mikrofondan seslendi: Bülent Bey bıyıklarınızı kesmişsiniz ama yine de tanıdık sizi!.."



Bu hikayenin sonu yok mu dediniz?

Noktası bile yok efendim

En fazla ama en fazla bir virgül...

Kaldığımız yerden...



* Pikapta bir Ömür Göksel 45’liği çalsa

sana bağlandım

yollara düştüm

gitme, seninle gelemem artık

beni hiç eden sensiz hayatı

sevmek istesem de sevemem artık

acısı tarifsiz hallere düştüm

senden başkasının olamam artık

beni hiç eden sensiz hayatı

sevmek istesem de sevemem artık

aşkınla beni bin parçaya böldün

daha bundan küçük olamam artık

beni hiç eden sensiz hayatı

sevmek istesem de sevemem artık...



Falco Götz











Mert Korkmaz









Galatasaray altyapısında yetiştikten sonra 7 yıl boyunca aralıksız bu kulübün formasını giydi. Daha sonra Kocaelispor, Gaziantepspor ve Malatyaspor'da oynadıktan sonra 2006 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a transfer oldu. 2007-2008 sezonunun ardından bu takımda aktif futbol hayatını noktaladı.



Galatasaray














İsmail Demiriz







galatasaray’da forma giymiş milli futbolcu. 1983 yılında gençlerbirliği’nde oynarken türkiye - kuzey irlanda (1 – 0) maçında selçuk yula’nın attığı kafa golünde yaptığı mükemmel orta ile ülke çapında bir üne kavuşan ismail 1984 – 1985 sezonu başında jupp derwall’in gelişiyle birlikte galatasaray’a transfer oldu. 1985 – 1986 sezonundan itibaren futbolu bırakana kadar sarı kırmızılı takımda 2 numaralı formayı sahiplendi, savunmanın ve orta sahanın sağ kanadında oynadı. vasatın üzerinde bir oyuncuydu, sliding tackle ı başarılı, beklenmedik çalımlar ve goller atardı. topu ayağına aldı mı paniklemiş gibi her tarafı ayrı titrerdi, bu yüzden “titrek” lakabı ile anılır. oysa maç kaybettiren önemli bir hata yapmamıştır kariyeri boyunca. ama o unutulmaz, adrenalini tavana vurduran maçta, 1987’de 14 senelik hasreti sona erdirecek galatasarayeskişehirspor (2 – 1) maçının son yarım saatinde heyecan ve stresten öyle bir paniklemişti ki “ yahu şu ismail bayılmadan kalp krizi geçirmeden şu maçı atlatsın, vazgeçeceğim neredeyse şampiyonluktan...” diye düşündüğümü hatırlarım ekran başında. zaten maçtan sonra en iyi arkadaşı semih yuvakuran ile beraber “o kadar heyecanlandık ki elimiz ayağımız dolaştı, maçın bir an önce bitmesi için dualar etmeye başladık” şeklinde açıklamalar yapmışlardı. dindar bir adamdı, galatasaray taraftarı bir arkadaşımla cuma namazlarında haftalık maç yorumları yaparlardı hatta bazen. tarikatçı olduğunu sanmıyorum, olsa bile kulübüne ve takımına zarar verecek hiçbir şey yapmamıştır. (şüphesiz ki çamur atmayı seven bünyeler zararlıdır türk futbolu için.) cüneyt tanman’dan sonra kaptanlık görevini üstlendi erdal keser ile beraber. avrupa kupaları’nda birçok maç oynadı, 1988 – 1989 sezonu rapid wien, neuchatel xamax, monaco ve steau bükreş maçlarının çoğunda ilk onbirde görev aldı. uzun bir dönem boyunca milli takımda da 2 numaralı formanın değişmez sahibi oldu. “titrek” ismail, galatasaray’ın tüm kupaları kazandığı 1992 – 1993 sezonu sonunda futbolu bıraktı. ali sami yen stadı’nın sağ kanadında krampon izleri durur hâlâ...





Yusuf Altıntaş







Futbola Köseköy Bel. Spor' başladı. Daha sonra Kocaelispor'a Transfer oldu. Yusuf Altuntaş ardından 1984-1985 sezon'unda Galatasaray'a transfer olmuştur. Genellikle defansda görev yapmasına rağmen güclü fiziği ve top tekniği sayesinde zaman zaman orta sahada da oynamıştır. Sinirli bir yapıya ve agresiv bir Oyun stili'ne sahip olan Yusuf bir maçta İsmail Kartal'e çok sinirlenmiştir ve İsmail 'ın suratına tokadı yapıştırmıştır. 10 Senelik Galatasaray döneminden sonra 1994-1995 sezon' unda eski Takimi Kocaelispor'a geri dönmüstür. Burada iki sene oynadikdan sonra 1996 yilinda aktif futbol hayatina veda etmistir.

Mücadeleci yapısı, hırsı ve sinirinden dolayı taraftarlar Yusuf'a "Rambo Yusuf" diye seslenmişlerdir. Uzun seneler Galatasaray'ın ve Milli Takim'in degisilmez futbolcusu olmustur. Galatasaray'ın 14 sene aradan kazandığı ilk şampiyonluk ve bunun ardindan gelen şampiyonluklarda ve Avrupa'daki başarilarinda hırsı ve attığı gollerle önemli rol oynamıştır.





Tayfun Hut







Galatasaray'a 1990 yılında transfer edildi. Fenerbahçe'ye olaylı bir şekilde transfer olan Semih Yuvakuran'ın yerine Sarıyer'den alındı. Birçok Avrupa Kupası maçında forma giydi. 1991-92 sezonunda Mustafa Denizli yönetimindeki Galatasaray Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynadı ve bu başarıda pay sahibi oldu. 1992-1993 sezonunda ise bu kez Feldkamp döneminde UEFA Kupası'nda ter dökdü. Fakat Ligin illerleyen haftalarinda Alman teknik adam tarafindan takımdan ayrılaçak listesine konuldu ve neticesinde sezon sonuna kadar Aydınspor'a kiralık gitti. Takıma geri dönüşünden sonra Ankaragücü'ne transfer oldu. Burada bir sezon oynadıkdan sonra 1. Lig'e Sakaryaspor'a kiralandı. Burada kendini hemen isbatladı ve neticesinde yeni sezona bonverisiyle beraber buraya transfer edildi. Bir sezon burada oynadıkdan sonra 1. Ligin baska bir iddialı ekibi olan Karabükspor'a transfer oldu. Burada yaşının getirdığını olgunlukla takımın lider oyuncuları arasına girdi ve sezon sonu Karabükspor'un 1. Ligi lider tamamlayip Süper Lig'e yükselmesinde önemli katkısı oldu. Karabükspor ile Süper Ligdeki ilk sezonunu 9. sırada tamamlamayı başardı fakat ikinci Süper Lig sezonunda lig'de kalma savası verdı. O sezon ligin ilk devresini açik ara sonuncu sırada tamamlayan Karabükspor İlyas Tüfekçi'nin teknik direktör olarak takımın başına geçmesiyle tarafli tarafsiz herkesin taktirini toplayan bir ligde kalma mücadelesi verdi fakat 1. Lige düşmeyı engeleyemedı. Tayfun bu ligde kalma mücadelesinin önemli kahramanlarındandı. Karabüksporun ligden düşmesiyle takım yeni yapılanma aşamasına girdi ve dolayısıyle Tayfun takımdan ayrılıp yeni sezon için Kartalspor ile anlaşdı. Burada bir sezon oynadıktan sonra futbol kariyerini noktaladı.





Tolga Eriş



991-92 ve 1992-93 sezonunda galatasaray'da yer alan galatasaray'ın idman topçusu. feldkamp döneminde galatasaray'daki tek üniversite öğrencisiydi. ayrıca; metin oktay tesisileri'nin karşısındaki apartmanda 3 galatasaray futbolcusu vardı. bir bülent korkmaz, biri mert korkmaz diğeri de tolga eriş'ti...



Hüseyin Ürküten.













9 şubat 1967 ankara doğumlu eski futbolcu.



kayseri erciyesspor'da başlayan kariyerinde 2 kez galatasaray'da oynadı. karabükspor, sincanspor, silifkespor, diyarbakırspor, ıspartaspor ve petrol ofisi formaları giydi.



kariyerine 1998 yılında son verdi.







Tugay Kerimoğlu



Tugay Kerimoğlu
Kerimoğlu, futbola Galatasaray altyapısında yetişmiştir. Burada kendini gösteren Tugay Kerimoğlu, genç milli takım kadrolarına çağrılmaya başladı. 1987-88 sezonunda Jupp Derwall tarafından A takım kadrosuna yükseltilen Tugay, sezon başında Almanya kampına katılan futbolculardan oldu ve hazırlık maçlarında şans buldu. Teknik direktör Mustafa Denizli tarafından ligde ve Avrupa kupalarında ilk 16'ya alınan Tugay'ın ligdeki ilk maçı 12 Eylül 1987'de Çaykur Rizespor karşılaşması oldu. Uğur Tütüneker'in yerine oyuna dahil olan tugay, sezon içinde toplam 4 maçta yedeklerden oyuna dahil oldu. Sezon sonunda kariyerinin ilk lig şampiyonluğunu gördü. 1988-89 sezonunun özellikle son maçlarına doğru ilk 11'e dahil olmuştu. O sezon Galatasaray'ın UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finaline çıktığı kadroda yer alsa da yarı finalin ikinci maçında Gheorghe Hagi'li Steaua Bükreş karşısında 1-1 berabere kalınıp elendikleri maçta ilk 11'de sahaya çıkıp ilk Avrupa maçını oynamış oldu. 1991-92 sezonu Tugay'ın 26 maçta, hepsinde de ilk 11'de sahafa çıktığı bir sezon oldu. 2 Kasım 1991'de Gaziantepspor'u 1-0 yendikleri maçta ilk golünü kaydetti. Sezon sonunda Beşiktaş'a 4-3 yenildikleri maçta ilk kez kırmızı kart gördü. Sonraki sezon Karl Heinz Feldkamp yönetimindeki takım ile kariyerinin ikinci lig şampiyonluğunu gördü. Sezon içinde 4-1 kazandıkları Fenerbahçe derbisinde 2 gole imza atmıştı. Sonraki sezon bir kez daha lig şampiyonluğu gören Tugay, kariyerinin en gollü sezonunu 26 maçta 10 golle yaşıyordu. ön elemede Manchester United'ı eledikleri efsanevi 3-3 ve 0-0'lık maçlarda 90 dakika forma giydi ve takımının UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarında oynayan ilk Türk takımı olmasına yardım etti. 1996-97 sezonunun başında takımın başına gelen Fatih Terim ile 4 sene boyunca Türkiye Ligi'ni domine eden kadroda yer aldı. İlk üç sezon lig şampiyonluğu yanında, Şampiyonlar Ligi'nde de önemli maçlara çıktı. 5 Kasım 1997'de Sparta Prag'ı 2-0 yendikleri Şampiyonlar Ligi grup maçında iki golü de atıp Avrupa'daki ilk golünü atmış oldu. 1999-2000 sezonu Galatasaray'daki son sezonu oldu. Sezonun ilk yarısında 10 maçta forma giyen Tugay 1 gol kaydetti. Galatasaray'daki son resmi maçı Fenerbahçe'yi deplasmanda 2-1 yendikleri 22 Aralık 1999 tarihli maç oldu. Tugay maçın son 23 dakikasında oyuna girmişti. Bu galibiyet, Galatasray'ın bugüne kadar Fenerbahçe deplasmanında aldığı son lig galibiyeti olmuştur. Tugay, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi grubunda da maçlara çıktı ve takımın üçüncü olmasına yardım etti. UEFA Kupası'nda devam eden Galatasaray'ın 3. turda Bologna ile oynadığı maçın son 20 dakikasında oyuna girdi. Sezon arasında Tugay takımdan ayrıldıktan sonra, Galatasaray 4. kez üstüste lig şampiyonu olan ilk ve şu ana dek tek Türk futbol takımı oldu. Ayrıca UEFA Kupası'nı kazanan Galatasaray, Avrupa'da kupa kazanan ilk ve şu ana dek tek Türk takımı oldu. Lig şampiyonlukları dışında Tugay, birçok kupaya da sahip oldu. İlk Türkiye Kupası'na 1990-91 sezonunda kavuşan Tugay, biri final olmak üzere 2 maçta forma giymişti. Galatasaray, Ankaragücü karşısında 1-1 biten maçı uzatmalarda 3-1 kazanırken, Tugay da takımının son golünü kaydetmişti. 1992-93, 1995-96 ve 1998-99 sezonlarında 3 kupa daha kazandı. 1999-2000 Türkiye Kupası'nda da 1 maç oynayan Tugay, sezon arasında ayrıldığı için kupayı kaldıran kadroda yer alamadı. Bunun dışında 1988, 1991, 1993, 1996, 1997 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanan kadroda yer aldı. Bu 5 maçın 3'ünde forma giymişti. 1990 ve 1995'te iki kez Başbakanlık Kupası'nı kazandı.





Muhammed Altıntaş



https://tr.wikipedia.org/wiki/Tugay_Kerimoğlu









Edirnespor da iki sene başarılı futbol oynadıkdan sonra dikkatleri üzerine çekmiştir ve 1986-1987 transfer olmuştur. Aynı sezon Galatasaray'ın 14 yıl aradan sonra şampiyon olmasında büyük katkısı bulunmüştur. Sarı-kırmızılı ekibin 1988-1989 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final ve 1991-1992 sezonunda Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynamasında da çok önemli pay sahibidir. 1993 yılında İstanbulda Ambarlı Köprüsü altında kendisine ait Nissan 200 sx marka spor otomobille tavuk yüklü kamyona arkadan çarpmış kafatası parçalanıp uzun süre yoğun bakımda kalmıştır bu üzücü kazadan 1 yıl sonra yeniden sahalara dönmek istese de eski formunu bir türlü bulamamış ve 1995-1996 sezonunda futbolu bırakmıştır.





https://tr.wikipedia.org/wiki/Tugay_Kerimoğlu

Hamza Hamzaoğlu









Futbola
İzmir'de 1988 yılında başladı. 1991 yılında İzmirspor'dan Galatasaray'a geldi. 1993 ve 1994'te kıl payı farkla şampiyon olan Galatasaray takımında yer aldı. Galatasaray'da takımla başarıdan başarıya koşan Hamza Hamzaoğlu, 1996 yılında Galatasaray'dan ayrılıp İstanbulspor'a gitti. Burada 2000 yılına kadar oynadı. 2000 yılında Siirt Jetpaspor'a transfer oldu. 2002-2003 yılında Konyaspor'a transfer oldu ve şampiyon olarak 1. Lig'e çıkmasında pay sahibi oldu. Ardından bir sezon Galatasaray'ın ara takımı olan Beylerbeyi'nde oynadı ve sezonun bitiminde aktif futbolculuk kariyerine veda etti.







Uğur Tütüneker



ugurtutunekeredis2209qm0.jpg


Uğur Tütüneker Galatasaray Eski futbolcusu 2 Ağustos 1963 yılında Bursa'da doğdu. 1970'li yıllarda ailesiyle beraber Almanya'ya göç etti. Bayern Münih'in altyapısında yetişti. 1986-1987 sezonunda Galatasaray Teknik Direktörü Jupp Derwall'in isteği üzerine Galatasarayımız'ın orta sahasına transferi gerçekleşti. 10 yıl aralıksız giydiği 7 numaralı Galatasaray formasıyla 220 Süper Lig maçında 40 gol attı, 19kez de A Milli formayı giydi. 1995-1996 sezonu sonunda Teknik Direktör Gream Souness döneminde Galatasaray'da jubilesini yatı. Futboldan kopamadı. Teknik Direktör olarak Türk futbolundaki kariyerine bilgi ve birikimlerini aktarmaya devam etmektedir. Sırasıyla Yozgatspor, Sarıyerspor, Siirtspor, Kayserispor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, İstanbulspor ve Kasımpaşaspor başında Teknik Direktör olarak çalıştı





Şevket Candar



https://tr.wikipedia.org/wiki/Tugay_Kerimoğlu







karl heinz feldkamp'ın ilk dönemi 92 sezonunda galatasaray forması giyen sol ayaklı oyuncu.. 8 numara giyerdi $ans buldugu zaman, tayfun hut muadili bir oyuncuydu. cok mücaledeleci olmadigindan feldkamp silmi$ti defterden onu lig bitmeden...

günümüzün yardımcı antrenörü.





https://tr.wikipedia.org/wiki/Tugay_Kerimoğlu

Seyfettin Kurtulmuş





Bulgaristan'ın Hasköy (Haskova) şehirinde dünyaya gelen Seyfettin Kurtulmuş küçük yaşsta ailesiyle Türkiye'ye Gebze'ye yerlesti ve Kücük burada Gebzespor'un altyapısinda futbola başladı. Daha henüz profesyonelliğe geçmeden genç millî takımlarla yakaladığı başarılarla dikkat çekti. 1992 senesinde Okan Buruk, Oktay Derelioğlu, Mustafa Kocabey, Emre Aşık gibi futbolcularla beraber Avrupa 18 Yaş Altı Futbol Şampiyonası'nı kazanarak büyük bir başarıya imza atti. Bunun üzerine 1992-93 sezonu için büyük umutlarla Galatasaray'a transfer edildi. Burada teknik direktörün desteğini alamadı, sadece bir müsabaka'da oynatildi ve dolayisiyla bir sezon takımda kaldikdan sonra Denizlispor'a geçti. Denizlispor'da uzun seneler futbol oynadi ve ardindan 2000 senesinden itibaren Karabükspor, Kırklarelispor, Tekirdağspor oynadi. 2002 senesinde Denizli'ye geri döndü. Bu sefer Denizli Belediyespor'da iki sezon oynadikdan sonra iki sene de İncirlipinarspor'da oynadikdan sonra 2004 senesinde futbola veda etti.







Metin Aydemir





1990 senesinde İnegölspor'da profesyonel futbolcu oldu ve bir sezon burada oynadıkdan sonra 1991 yılında Galatasaray'a transfer oldu. Buradan yarım sezon sonra ayrılan Metin, Kayserispor'a transfer oldu. Kayserispor'da bir buçuk sezon oynadıkdan sonra Zeytinburnuspor'a transfer oldu. Burada iki sezon oynadı ve ardından bir birçok 1. Lig, 2. Lig ve 3. Lig ekibinde forma giydi. 2002-03 sezonunda Niğdespor'da profesyonel futbol kariyerine nokta koydu.https://tr.wikipedia.org/wiki/Tugay_Kerimoğlu









Okan Buruk











9 Ekim 1973 yılında Trabzonda doğdu. 1984 yılında Galatasaray altyapısında lisanslı olarak futbola başladı. 1992 yılında Avrupa Gençler Şampiyonu olan Genç Milli Takım'ın kaptanıydı. 2001 Yılında İtalya'nın İnter Milan takımıyla 3 yıllık sözleşme imzalayana kadar başka bir takımda forma giymedi. Daha sonra 2 yıl Beşiktaş'ta oynayan Okan Buruk (2006-2007) sezonunda boş mukaveleye imza atarak yeniden Galatasaray'a döndü. Galatasaray forması ile 6 lig şampiyonluğu, 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1 Başbakanlık Kupası, 4 Türkiye Kupası ve 5 kez de TSYD Kupası kaldıran Okan Buruk, Galatasaray'ın 4 yıl üst üste şampiyon olan, UEFA ve Süper Kupayı kazanan efsane kadrosunda da yer aldı. 56 Kez A Milli olmak üzere toplam 118 kez Milli Formayı giyen Okan Buruk, 2002 Dünya Kupasında dünya 3.sü olan Türk Milli takımınında kadrosundaydı. Profesyonel futbolculuk yaşantısına İstanbul Büyükşehir Belediye Spor'da, Milli Formayada, A Milli Takımımızın Amerka'da Amerika ile oynadığı ve sahaya kaptan olarak çıktığı maçla veda eden Okan Buruk, şu anda A Milli Takım İdari Koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Okan Buruk ayrıca evli ve Ali Yiğit isminde bir erkek çocuğu babasıdır.





Suat Kaya















Suat Kaya (d. 26 Ağustos 1967, İstanbul), Türk eski millî futbolcu, teknik direktör.





Suat Kaya, Makedonya, Gostivar göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1967 yıında İstanbul'da doğdu. Futbola 1979'da Galatasaray'in altyapısında başladı. 1986'da Galatasaray Profesyonel Futbol Takımına yükseldi. 1987-1992 yılları arasında Konyaspor'da oynadı. 1992-93 sezonunda yeniden Galatasaray'a dönen Hugo lakaplı futbolcu, 2002-03 sezonu sonunda futbolculuğu bıraktı.





351 maçta 44 gol atan Suat Kaya, Bülent Korkmaz ve Hakan Şükür'le birlikte Türkiye Süper Ligi'nde en çok şampiyonluk gören (8 kez) futbolcu olarak tarihe geçti. Galatasaray'la UEFA Kupası ve Süper Kupa şampiyonluğu da yaşadı.





Futbolu bıraktıktan sonra Galatasaray altyapısında görev alan Kaya, minik takımı ve PAF takımı üstüste iki kez şampiyon yaptı. 2006-07 sezonu ortasında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'la teknik direktör olarak anlaştı. 2007-2008 Sezonunda Orduspor, 2008-2010 yılları arasıda 2 sezon Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da teknik direktör olarak görev yaptı. 2010-2011 sezonunda Diyarbakırspor'la anlaştı fakat Diyarbakırspor'un Maddi olarak çok zor günler geçirmesi ve buna bağlı olarak alınan kötü sonuçlar yüzünden 4 ay bu görevde kaldıkdan sonra " Teknik adamlıktan çok kulübün diğer sorunlarıyla ilgilendim. Artık bundan sonra Diyarbakırspor’a daha fazla katkımın olmayacağını anladım. Daha fazla yıpranmak istemedim" diye açıklama yaparak istifa etti. Suat Kaya'nın takımdan ayrılışinın ardından yerine görev alan Engin Korukır ise 27.12.2010 tarihinde 13 yıllık antrenörlük döneminde bu kadar büyük sıkıntılar olan bir kulüpte görev almadığını ve 24 saat içinde futbolcuların parası ödenmez ise istifa edeceğini açıkladı. 28 Aralık 2010 da Spor Toto 2.Lig Kırmızı Grup takımı Tokatspor'un başına geçmiştir







Mustafa Kocabey











Galatasaray'ın altyapısından yetişmiştir. 1992-1993 sezonunda, dönemin teknik direktörü Karl Heinz Feldkamp tarafından A takıma alınmıştır. Genç yaşta, o dönem Fransızların ünlü golcüsü olan Jean-Pierre Papin'e benzetilmiş, "Papen Mustafa" lakabını almıştır.

A takımdaki ilk maçını 12 Eylül 1992'de Ali Sami Yen Stadyumu'nda Aydınspor'a karşı oynamıştır. Galatasaray bu maçı 1-0 kazanırken golü Mustafa atmıştır.[1] Mustafa Kocabey o golü hala unutamadığını belirterek "İlk maçımdı, 74. dakikada golü attım ve binlerce taraftar gol diye ayağa fırladı, muhteşem bir duyguydu" demiştir.

Galatasaray o sezon UEFA Kupası'nda AS Roma ile eşleşmiştir. İlk maçta 3-1 yenilen Galatasaray, İstanbul'daki rövanşta rakibini 3-2 yenerken 2 golü Mustafa atmıştır. Böylece Avrupa kupalarında da golle tanışmıştır. Bu maçla birlikte Galatasaray taraftarının hafızalarına kazınmıştır.

Gazeteler onun tam sayfa posterlerini verirken daha 18 yaşındaydı ve "İşte geleceğin golcüsü" , "Müthiş yetenek" başlıkları atılıyordu. Yine daha 18 yaşındayken U-21 yani Ümit Milli Takımda da oynama başarısı göstermiştir.

Bir sonraki sezonda da Galatasaray'da forma giyen Mustafa, o sezon Torsten Gütschow ve Hakan Şükür'ün iyi oyunu nedeniyle fazla forma şansı bulamıyordu. Kocaelispor'a kiralık olarak verildi. Galatasaray'a bir daha dönme şansı bulamadı.

Dönemin futbol şube sorumlusu Adnan Polat ona; "1 sene Kocaeli'de kiralık oyna, gelecek yıl seni geri alacağız. Bekle." demiştir. Mustafa yıllar sonraki bir röportajında "Hala bekliyorum" diyerek bir anlamda kırgınlığını, üzüntüsünü belirtmiştir.[2]

Galatasaray'dan sonra birçok Anadolu takımında forma giydi ve hepsinde üstün performas gösterdi. Şampiyonluk, gol krallığı sevinçleri yaşadı.

Galatasaray'da 2 lig şampiyonluğu, 1 Türkiye Kupası ve bir de Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanmıştır.

Türkiye liglerinin en çok gol atan futbolcusu olan Mustafa Kocabey, "Her gittiğim takımda kendime bir hedef koydum. Şampiyon olmak, gol kralı olmak gibi. Bunların çoğunu da başardım. Şimdiki hedefim de 300 gol. Bunu başarıp futbolu öyle bırakacağım" demiştir.[kaynak belirtilmeli]

1992'de U-18 milli takımı Avrupa Şampiyonu olurken Mustafa, Macaristan maçında 2 gol, Norveç maçında da 1 gol atarak şampiyonlukta büyük pay sahibi olmuştu.

Galatasaray altyapısında oynadığı dönemde Metin Oktay Mustafa hakkında : "Benden sonra gelecek en önemli golcülerden biri olacak, yeter ki arkası kollansın." demiştir.[3]

Turgutluspor'da 20 golle gol kralı olmuştur.

2010-11 sezonun ilk devresinde Balıkesirspor'da forma giydi. Buradan sezon arası ayrılarak başka bir 2. Lig ekibi olanb Tokatspor'a transfer oldu.[4] Tokatspor formasiyla 23 Mart 2011 tarihinde eski takımı Balıkesirspor'a karşı oynanan lig karşılaşmasında ayağı kırıldı.[5][6] Bu sakatlıktan sonra ilerleyen yaşına rağmen futbola veda etmedi ve 6 ay sonra 2011-12 sezonunun ilk lig karşılaşmasına kadar düzelerek oynamaya başladı.[7] 2011-12 sezonunun devre arasında ise Tokatspor'dan ayrılarak başka bir 2. Lig ekibi Tepecikspor ile anlaşmıştır.[8] SporToto İkinci Lig takımlarından Tepecikspor ile yollarını ayırdıktan sonra memleketi Sivas'ın Zara ilçcesinin takımını olan, Bölgesel Amatör Lig 6. Grup ekibi Zara Belediyespor’a transfer olmuştur.







Torsten Gütschow











Gütschow, Traktor Zodel ve Dinamo Görlitz takımlarının altyapısında yer aldı. Daha sonra 1976 yılında Dinamo Dresden takımının altyapısına transfer oldu. Doğu Almanya ligi DDR-Oberliga'daki ilk maçına 1980 yılında çıkmıştır. 1984-85 sezonunda 17 gol atan Gütschow, sonraki iki sezonu sakatlıklarla geçirmiştir. Daha sonra takıma geri döndüğünde Ulf Kirsten ile iyi bir ikili oluşturmuş ve ligdeki son üç sezonunda gol kralı olmuştur. 1988-89 sezonunda UEFA Kupası'nda attığı 7 golle UEFA Kupası gol kralı olmayı da başarmıştır.

Gütschow'un başarılı performansına rağmen Dinamo Dresden'in çok başarılı olmamasının sebebi, o dönemde ligin Dinamo Berlin tarafından domine ediliyor oluşuydu. Dinamo Berlin 1979-1988 yılları arasında 10 sezon üst üste şampiyon olmuş, Dinamo Dresden 1989 ve 1990 yıllarında iki kez şampiyonluğu kazanarak bu seriye son vermiştir. Dresden, 1990 yılında Doğu Almanya Kupası'nı da kazanarak başarısını perçinlemiştir.

Doğu Almanya ligi DDR-Oberliga'nın son sezonunda Dinamo Dresden, ligi Hansa Rostock'un arkasında 2. bitirdi ve birleşmeden sonra Bundesliga'ya katılmaya hak kazandı. Fakat Bundesliga'daki ilk sezonunu takım ancak 14. sırada tamamlayabildi. Maddî zorluklar ve birleşmeden sonra Batı'ya giden oyuncuların yokluğuyla zor günler yaşayan takım Bundesliga'da çok parlak sonuçlar alamadı.

Gütschow bunun üzerine 1992-1993 sezonu devre arasında Almanya'dan ayrılarak Galatasaray'a transfer olmuştur. Alman teknik direktör Karl-Heinz Feldkamp ve diğer iki Alman futbolcu Reinhard Stumpf ve Falko Götz'ün varlığı sayesinde takıma kısa sürede adapte olmuş, 6 aylık süre içinde çıktığı 19 maçta 12 gol atmıştır. Fakat sezon sonunda Almanya'ya geri dönerek 2. Bundesliga'da Carl Zeiss Jena takımında oynamaya başlamıştır. Fakat burada başarılı olamamış, yalnızca 9 maça çıkabilmiş ve hiç gol atamamıştır. Sezon sonunda buradan da ayrılmış, aynı ligdeki Hannover 96 ve Chemnitzer FC takımlarında birer sezon oynamıştır. 1995-96 sezonu sonunda Chemnitzer FC küme düşmüş bunun üzerine buradan ayrılan Gütschow, bir alt ligde bulunan eski takımı Dinamo Dresden'e dönmüş ve takımın 2. Bundesliga'ya çıkma mücadelesine katkıda bulunmuştur. Fakat Gütschow'un oynadığı 3 sezon boyunca takım üst lige çıkma başarısını gösterememiştir.





Not- attığı vole goleriyle meşhur olmuştur.







Elvir Boliç











Yugoslavya'nın Kızılyıldız takımında parladı. 1991-92 sezonunda Şampiyonlar Ligi maçlarında forma giydi.

Türkiye'de ilk olarak 1992'de Galatasaray'a geldi, fakat fazla forma şansı bulamayarak altı ay sonra Gaziantepspor'a gitti. Gaziantep'te attığı gollerle dikkat çeken Boliç 1994-95 sezonunda 26 golle gol krallığında Aykut Kocaman'ın ardından ikinci sırayı aldı.

Boliç, 1995-96 sezonu başında Fenerbahçe'ye geçti ve o yıl kazanılan şampiyonlukta büyük pay sahibi oldu. Ayrıca 40 yıl boyunca kendi sahasında Avrupa maçlarında yenilmeyen Manchester United'a gol atarak Fenerbahçe'nin kazanmasını sağlamış ve tarihe geçmiştir. 2000 yılında takımdan ayrılan Boşnak oyuncu İstanbulspor'a transfer oldu ve ardından İspanya'nın Rayo Vallecano takımında forma giydi. Ülkesi Bosna-Hersek Milli Futbol Takımı formasını da başarıyla giyen Boliç, 2005-2006 sezonunda tekrar İstanbulspor takımına dönmüştür. Bu takımda da çeşitli sakatlıklarından ötürü fazla forma şansı bulamadı.











(14 numara)



Ali Erdal Keser (d. 20 Haziran 1961 Sivas), Türk eski futbolcu ve teknik adam. Borussia Dortmund, Sarıyer ve Galatasaray'da futbol oynadı. Galatasaray'ın unutulmaz kaptanlarından oldu. Türkiye Birinci Ligi'nde sahaya çıktığı 202 maçta 64 gol kaydetti.

Borussia Dortmund formasını giydiği 5 sezonda ise 106 maçta 27 gol kaydetti. İngilizce ve Almanca bilen Keser, uzun süre yurtdışında Türkiye Futbol Federasyonu için gurbetçi Türk futbolcularını izledi ve birçok gurbetçi futbolcuyu milli takımlara kazandırdı.

Ayrıca UEFA Şampiyonlar Ligi'nin ilk kez düzenlendiği ve Galatasaray'ın ilk defa katıldığı 1993-1994 sezonu Şampiyonlar Ligi kura çekimine kulubü temsilen Erdal Keser katılmıştır.

2005-2007 yılları arasında, bir zamanlar kaptanlığını yaptığı Galatasaray'da teknik direktör Eric Gerets'in yardımcılığını yürütmüştür.

https://www.google.com.tr/url?sa=i&...6vW1CuH9o1gdyeKcrjyX85_w&ust=1375619622824406











Arif Erdem











2 Ocak 1972 Tarihinde doğdu. 2001-2002 sezonunda 21 Golle Türkiye 1. Futbol Ligi Gol krallığını İlhan Mansız'la paylaşmıştır.

Arif Erdem 1991 yılında Zeytinburnuspor'dan transfer olmuş ve Galatasaray'da uzun süre top koşturdu. Galatasaray ile ilk olarak UEFA Kupasını daha sonra ise SUPER CUP'ı kazandı.

Arif Erdem özellikle maçlarda en kritik anlarda takımını ateşleyen hareketler yapması ile ünlü bir futbolcuydu. Galatasaray'ın 1993/94 sezonunda o zamanlar yeni bir uygulama olan Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamasını sağlayan başrol oyuncularından biriydi.

Arif erdem 96-97 sezonunda İstanbulspor maçında yaptırdığı bir penaltı ile Galatasarayın hem dört yıllık şampiyonluk serisini başlatmış hemde hakem Vahap Beyazın hakemlik kariyerine son noktayı koymuştur.

İspanya macerasından sonra tekrar Galatasaray`a dönmüş ve futbolu bırakmıştır. Ağustos 2006 itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediyespor'da Abdullah Avcı'nın yardımcılığını yapmaktadır. Bu görevinde de başarılı olup takımının Lig A'dan Süper Lig'e çıkmasında katkısı olmuştur.







Hakan Şükür





Hakan Şükür, 1 Eylül 1971 tarihinde Sakarya'da doğdu. Futbol hayatına, 1987 yılında, doğum yeri olan Sakarya da başladı. Daha sonra Bursaspor forması giyen Hakan 1992 yılında Galatasaray’a transfer oldu. Galatasaray forması altında 8 şampiyonluk, biri Sakaryaspor forması altında olmak üzere 6 Türkiye Kupası, 3 Cumhurbaşkanlığı, biri Bursaspor ile olmak üzere 2 Başbakanlık Kupası kaldıran Hakan Şükür, kariyerinin en büyük başarılarından birine; 2000 yılında UEFA Kupası'nı kaldırarak uzandı. Hakan Şükür, ayrıca İtalya'da Parma forması ile İtalya Kupası sevinci yaşadı. Türkiye 1. Ligi'nde ise, 1996-1997 sezonunda 32 maçta 38 gol; 1997-1998 sezonunda 34 maçta 32 gol, 1998-1999 sezonunda 33 maçta 19 gol atan Hakan Şükür, Türkiye 1. Ligi'nde üç kere gol kralı olma başarısı gösterdi.



İlk Gol

Ligdeki ilk golünü Eskişehir Atatürk Stadı'nda 26 Şubat 1989 tarihinde Eskişehirspor'a karşı attı Hakan Şükür. 2-1 gerideki takımına beraberlik golünü oyuna sonradan girip kazandıran Kral'ın önünde daha atacağı çok gol vardı. 1988-89 ve 1989-90 sezonlarında Sakaryaspor forması altında birinci ligde mücadele eden Hakan Şükür, iki sezonda 38 lig maçında forma giydi ve 10 gol attı. 1990-1991 sezonu başındaysa ligin iddialı ekiplerinden Bursaspor’a transfer oldu. Hakan Şükür, Bursaspor’a transfer olduğunda ilk etapta fazla forma şansı bulamadı. Olimpik Milli Takım’da forma giyen Hakan Şükür, Bursaspor’da ilk sezonunda 4 gol atabildi. 1991-92 sezonundaysa göreve Yılmaz Vural’ın gelmesiyle daha çok forma şansı buldu. 1991-92 sezonunda Galatasaray’la da ilk teması gerçekleşti. Kiralık döneminde başta Yurdaşen Karahasan olmak üzere, Galatasaraylı yöneticilerin Hakan’ı kiralama girişimleri Yılmaz Vural’a takıldı ve Hakan Şükür’ün Galatasaray’a gelmesi gecikti. O sezon ligi altıncı sırada bitiren ve Türkiye Kupası’nda final oynayan Bursaspor’da 27 maçta forma giyen Hakan Şükür, 7 kez ağları havalandırıyordu. Hakan Şükür aynı sezon içinde ilk kez milli takıma da seçiliyordu. Alman Teknik Direktör Sepp Piontek, Hakan Şükür’e 25 Mart 1992 tarihinde Lüksemburg'u 3-2 yendiğimiz özel maçta ilk kez A Milli Takımı formasıyla şans veriyordu. Hakan Şükür, o sezon iki kez daha A Milli Takımın formasını giyecekti.



Galatasaray Yılları

2000-2001 sezonuna kadar 4 ayılık Torino ayrılığı dışında, sekiz sezon Galatasaray’da forma giyen Hakan Şükür, 2000 yılı başında İtalya’nın Inter takımına transfer oldu. Avrupa’da üç farklı takımda forma giydikten sonra 2003-2004 sezonunda tekrar Galatasaray’a dönen Hakan, bir anlamda ikinci Galatasaray dönemini yaşadı.

1992-1993 sezonunda yeniden yapılanan Galatasaray Futbol Takımı'na Bursaspor'dan transfer edildi Hakan Şükür. 1991 yılında Avrupa Gol Krallığına ulaşmış olan Tanju Çolak'ın Galatasaray'dan ayrılmasının ardından boşalan forvet mevkiine oynanan ilk sezonda çare bulunamamıştı. Aynı sezon Bursaspor forması altında ligde 7 gol atan Hakan Şükür'ün transferi kafalarda soru işaretlerine neden olmuştu. Karl Heinz Feldkamp teknik direktörlüğünde yeni bir yapılanmaya gidiliyordu, genç oyuncular takıma monte edilmeye başlanmıştı ama futbolun “gol” için oynandığı göz önünde bulundurulursa, bu transfer çarenin karşılığı mıydı? Cevabı beklenen soru buydu! 1990'lı yılların başında Avrupa futbolu için yaşanan değişimlerden bir tanesiydi santrfor mevkisindeki oyuncuların uzun boylu olmaları ve mücadeleci duruşları. Bu oyuncu tipinin Türkiye'deki tek adresi ise Hakan Şükür'dü. Zaten, dönemin Futbol Şube Sorumlusu Adnan Polat da Hakan Şükür'ün Bursaspor'dan transfer edilişinin ardından bu noktaya işaret etmişti. “Gelecek yıllar için uzun boylu bir forvet transfer ettik”. 21 yaşında ayak bastığı Galatasaray'da beklentilerin çok ötesinde bir performans sergileyecekti Hakan Şükür. 1992-93 sezonu Galatasaray açısından çok bereketli geçecekti. Keza Hakan Şükür için de… Hakan, sezona çok iyi bir giriş yapacağı sinyalini TSYD Kupası’nda Fenerbahçe’ye attığı gol vermişti. Oynadığı ilk derbide ağları havalandıran Hakan, ligde ise ilk dört hafta gol bulamayacaktı. 1992-1993 sezonun 5. haftası Hakan Şükür'ün liglerdeki 22'inci, Galatasaray forması altında ilk golünü filelere gönderdiği hafta olarak tarihe geçti. Hakan Şükür, 1-1 berabere biten maçta, Galatasaray adına ilk golünü attı. Hakan Şükür, 1992-1993 sezonunda çıktığı 30 maçta 19 gol atarak takımın şampiyonluğunda büyük pay sahibi oluyordu. Galatasaray aynı sezon lig şampiyonluğu TSYD, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı da müzesine götürecekti. 1993-94 sezonunda ise göreve bir başka Alman teknik adam Rainer Hollman getirilmişti. Galatasaray o sezon ligi yine şampiyon olarak tamamlayacak ve Hakan Şükür de 27 maçta 16 golle Galatasaray’ın en çok gol atan oyuncusu olacaktı. 1994-95 sezonda ise Galatasaray açısında kötü bir sezon olacaktı. Hakan Şükür ise 33 maçta 19 golle ortalamasını koruyacaktı. 1995-96 sezonunda göreve İngiliz teknik adam Greame Souness getirilmişti. Fakat Hakan Şükür sezona Galatasaray forması ile başlamayacaktı. Başarılı futbolcu, 1995-96 sezonunun başında İtalya'nın Torino takımına transfer oldu. 4 ay kaldığı Torino'da 5 maça çıkan Kral, ligin üçüncü haftasında golünü de attı. Torino'nun şampiyonluktan ziyade ligde tutunmak için oynayan bir takım olması Hakan Şükür adına en büyük talihsizlik olsa da o dönemde kimse değerlendirmesini bu şekilde yapmayacaktı. 4 ay sonra Galatasaray’a dönen Hakan Şükür, o sezon, 25 maçta 16 gol atacaktı. Galatasaray ise sezonu Türkiye Kupası ile tamamlıyordu.



Fatih Terim’li Yıllar ve Ligdeki 100. Gol

İngiltere’de düzenlenen 1996 Avrupa Şampiyonası’nda Fatih Terim’in kadrosunda yer bulan Hakan Şükür, 1996-1997 sezonunda Fatih Terim ile Galatasaray’da beraber olma şansını yakalayacaktı. Hakan Şükür, Fatih Terim'le yaşadığı ilk sezonda takımın en büyük silahlarındandı. Türkiye liglerinde en çok 14 golle Şanver Gökmen'in ağlarını sarsan Hakan Şükür, ligdeki 100. golünü de İzmir deplasmanında Altay'a attı. Galatasaray'ın İzmir Atatürk Stadı'nda Altay'ı 8-1 yendiği müsabakada iki gole imza atan Hakan Şükür'ün o maçtaki ilk golü, aynı zamanda ligdeki 100. golü oluyordu. Aynı sezon sonunda 38 golle Metin Oktay’ı yakalayacak ama Tanju Çolak’ın bir gol gerisinde kalacaktı Hakan Şükür. Takımını şampiyonluğa taşıyan isimlerin başında gelen golcü futbolcu, 1997-98 sezonunda da 32 maçta 34 golle gol kralı oluyor ve ayrıca bir şampiyonluk daha yaşıyordu. Hakan Şükür, 1998-99 sezonunu 19 gol, 1999-2000 sezonunu ise 14 golle geçiyordu. Aynı sezon UEFA Kupası’nı sevincini de yaşayacak “Kral”, sezon sonunda ise İtalya’nın Inter takımına transfer oluyordu. 2000-2003 yılları arasında İtalya'nın Inter ve Parma daha sonra İngiltere ekibi Blackburn Rovers takımlarının formalarını giyen Hakan Şükür bu formalar altında çıktığı 56 maçta 11 gol atma başarısı gösterdi.



İkinci Galatasaray Dönemi

2003 yılında döndüğü Galatasaray'da ilk sezonunda 12 gol, 2004-05 sezonunda 33 maçta 18 gol atacaktı Hakan Şükür. 2005-2006 sezonunda Erik Gerets yönetimindeki Galatasaray’da 31 maçta 10 gol atarak bir şampiyonluk daha yaşayacaktı. 2006-07 sezonu ise en verimsiz yılı oldu Hakan Şükür’ün, 26 maçta 4 gol atan futbolcu, kariyerindeki son sezonunda ise iki rekoru birden kıracaktı. Galatasaray forması altında 219 gole ulaşarak, Metin Oktay'ın 217 gollük rekorunu geride bırakan Kral, Türkiye birinci liginde attığı toplam 249 golle ulaşılması güç bir rekora imza atıyordu.



TÜRKYE’DEK LİG KARİYERİ

Sezon Kulüp Maç Gol

1988-1989 Sakaryaspor 11 5

1989-1990 Sakaryaspor 27 5

1990-1991 Bursaspor 27 4

1991-1992 Bursaspor 27 7

1992-1993 Galatasaray 30 19

1993-1994 Galatasaray 27 16

1994-1995 Galatasaray 33 19

1995-1996 Galatasaray 25 16

1996-1997 Galatasaray 32 38

1997-1998 Galatasaray 34 32

1998-1999 Galatasaray 33 19

1999-2000 Galatasaray 32 14

2003-2004 Galatasaray 29 12

2004-2005 Galatasaray 33 18

2005-2006 Galatasaray 31 10

2006-2007 Galatasaray 26 4

2007-2008 Galatasaray 28 11



Milli Takım

25 Mart 1992'de Lüksemburg'u 3-2 yendiğimiz özel maçta ilk kez A Milli Futbol Takımı'nın formasını giyen Hakan Şükür, A Milli Futbol Takımı'nın 85 yıllık tarihinde en fazla gol atan futbolcusudur. A Milli Futbol Takımı formasıyla çıktığı 112 maçta toplam 51 gole imza atan Hakan Şükür’ün, 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye'nin Güney Kore ile yaptığı üçüncülük maçında, maçın başlama vuruşundan 10.8 saniye sonra attığı gol, Dünya Kupaları'nda atılan en erken gol olarak tarihe geçmiştir.





Karl-Heinz Feldkamp









2 Haziran 1934 Almanya doğumlu Karl-Heinz Feldkamp’ın teknik direktörlük kariyeri 1973 yılında Almanya’nın SG Wattenscheid 09 takımında başladı. Bir sezon Wattenscheid’da görev yapan Feldkamp, 1978-1982 yılları arasında FC Kaiserslautern’i çalıştırdı. FC





Karl-Heinz Feldkamp, 1982-1983 sezonunda Borussia Dortmund, 1983-1984 Arminia Bielefeld takımlarını çalıştırdı.

1984-1987 yılları arasında ise büyük başarılar yakaladığı Bayer Uerdingen’in başına geçti. 1985 yılında Berlin’de oynanan Almanya Kupası finalinde Bayern Münih’i 2-1 mağlup eden Feldkamplı Bayer Uerdingen Almanya Kupası’nın sahibi oluyordu.

1986 yılında Bayer Uerdingen, Kupa Galipleri Kupası’nda mücadele etti. Kupada yarı finale yükselen Bayer Uerdingen, yarı finalde Atletico Madrid’e elendi. Feldkamp’ın ekibi Bayer Uerdingen, yarı finale yükselirken Doğu Alman ekibi Dinamo Dresden ile rakip olmuş ve ilk yarısını 3-1 mağlup kapattığı maçın ikinci yarısında 6 gol bularak karşılaşmayı 7-3 kazanmıştır. Bu sonuç futbol tarihinin en iyi geri dönüşlerinden bir tanesi olarak tarihe geçmiştir.

Karl-Heinz Feldkamp, 1987-1988 sezonunda Eintracht Frankfurt’un başına geçti. Aynı sezon finalde Bochum’u 1-0 mağlup eden Frankfurt, Karl-Heinz Feldkamp’la Almanya Kupası’na uzandı.

Feldkamp ilk yurt dışı tecrübesini 1989-1990 sezonunda Mısır’ın Ahly Cairo takımını çalıştırarak gerçekleştirdi.

1990 yılında Almanya’ya dönen Feldkamp ikinci kez FC Kaiserslautern’ın başına geçti. 1990 yılında Werder Bremen’le de Almanya Kupası finalinde karşılaşan FC Kaiserslautern karşılaşmadan 3-2 galip ayrılarak Feldkamp’a kariyerinin üçüncü Almanya Kupası’nı getirdi. Karl-Heinz Fedkamp, 1991 yılında kariyerinin o güne kadarki en büyük başarısını Kaiserslautern’le Almanya Şampiyonu olarak yakaladı. 1992 yılında Galatasaray’ın başına geçen Karl-Heinz Fedkamp, 1992-1993 sezonunda Galatasaray’a Türkiye Şampiyonluğunu ve Türkiye Kupası’nı kazandırdı.

Feldkamp, 1993-1994 sezonunda görevine teknik danışman olarak devam etti. Reiner Hollmann yönetimindeki Galatasaray, sezona Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı alarak başladı. Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme turunda dönemin güçlü ekiplerinden Manchester United’ı kupanın dışına iten Galatasaray, 1993-1994 sezonunu bir sezon öncesinde olduğu gibi şampiyon olarak kapattı.

1999 yılında Beşiktaş’ın başına geçen Karl Heinz Feldkamp sağlık sorunları nedeni ile görevini tamamlayamadı.

BAŞKANIMIZ



Alp Yalman









Alp Yalman (d. 1 Ocak 1940, İstanbul) Türk iş adamı, sanayici ve eski Galatasaray başkanı.



İstanbul Robert Kolej mezunudur. Yüksek öğrenimini İsviçre Lozan Üniversitesi Siyasal ve Sosyal İlimler Bölümü'nde tamamlamıştır. Alp Yalman, İngilizce, Fransızca ve Almanca bilmektedir.



Galatasaray yönetim kurullarında 1973 yılında ilk olarak göreve gelmiştir. 1990 yılından 1996 yılına kadar Başkanlık yapmıştır. Galatasaray onun döneminde 2'şer defa lig şampiyonluğu, Türkiye kupası ve cumhurbaşkanlığı kupası kazanmıştır.



galatasaray sk yönetim kurullarında 1973 yılında ilk olarak göreve gelmiştir.

başkanlık yaptığı 1990 yılından 1996 yılına kadar sportif anlamda pekçok başarı ve ilk yaşanmıştır.



galatasaray futbol takımı onun döneminde 2 defa türkiye 1. ligi şampiyonluğu(1993 ve 1994), türkiye kupası (1991 ve 1993), cumhurbaşkanlığı kupası (1991 ve 1993) kazanmıştır.

1993-1994 sezonun şampiyonlar ligi'nde manchester united'ı ekeyerek ilk sekize kalmıştır.

1991-1992 sezonunda kupa galipleri kupasında çeyrek finale kalmıştır.





mali konuda gelmiş geçmiş belki de en iyi başkandır. bugün kulübü kendisine emanet etsek, bir yıl içersinde kulübü kara geçirebilecek bir kişidir. zira onun döneminde kulüp uzun bir aradan sonra* ilk defa açık vermemiş; hatta ufak bir miktar kara dahi geçmiştir









TARAFTARLARIN ŞAMPİYONLUK YORUMLARI



galatasaray'ın söke söke şampiyonluğu aldığı sezon.



tek sıkıntı, bizimkiler bilememişler şike sınırının altı olduğunu. yoksa beşiktaş'ın ankaragücüne attığı gibi gibi altı tane atıp bırakırlardı. sen iki maçta da şampiyonluktaki en büyük rakibini yeneme, sahanda da yenil üstelik. ondan sonra yok efendim "zalad niye bizden altı yiyorsun da cimbom'dan sekiz yiyorsun!" yatıp kalkıp zalad'ın yediği o iki gole dua etsinler yoksa bahane de bulamayacaklardı.



(bkz: ağlama melis)



not: itiraf ediyorum. o dönem kısa pantolonla geziyordum da "feyyaz uzun pantolonla mı top oynuyordu, ne alaka? biri izah ederse sevinirim.



düzeltme:

şimdi bir hata yapmışım düzeltmek farz oldu. beşiktaş altı attığında kalede başkası varmış (arif). düzeltiyorum.



fakat burada anlatılmak istenen esasında şudur. bjk ankaragücü'ne 6 atabiliyorsa g.saray da pekala 8 atabilir, bu normaldir. ordaki zalad ifadelerini ankaragücü olarak da değiştirebilirsiniz. sanki sahada 11 tane zalad varmış gibi konuşulduğu ve günah keçisi ilan edildiği için ben de onun üzerinden yazmışım her şeyi. sıkıntı ordan kaynaklanıyor. elimizde hiçbir kanıt olmadan teorik konuşuyorsak (kendisini kesinlikle tenzih ediyorum) arif de maçı satmış olabilir.



06.07.2011 12:02 ~ 12:36 nihayet



https://eksisozluk.com/1992-1993-tur...u--2413690?p=2











kahveci genç sözlükçülerin iki maçını izlemediği bir sezona ilişkin"yea 8-0'sa şikedir yeaa, zalad devre arasında kaleci eşofmanıylan havaşa binmiş" hayallleriyle hiç utanıp sıkılmadan akılları sıra şaibe yaratmaya çalıştıkları yıldır. yaşı yetip yıllarda açık kanaldan maç izleme keyfine erişmiş olanlar hatırlar ki o sezon galatasaray beşiktaştan iki gömlek üstün futbol oynayan bir takımdı. o sene beşiktaşla karşılaştığı 5 maçta da sahanın tek hakimi olup bu maçların 3'ünü rahat kazanmış, 9 kişi kaldığı bir maçta 2-2 ve son dakikalarında falco götz'ün penaltı kaçırdığı bir maçta da 1-1 berabere kalarak galibiyeti kaçıran taraf olmuştur. bu kahveci genç sözlükçünün hiç utanmadan şampiyonluk elimizden alındı diye esnaf yaygarası yapmaması için bu maçları izlemiş olması bile yeterlidir aslında. ama bu kahveciye ankaragücü maçının skorunun 1-0 bitmesi halinde bile galatasarayın şampiyon olacağını da anlatamazsın çünkü kemikleşmiş beynin ön kabulleri dört işlem bile yapmaya izin vermez kırık plak gibi sarar aynı masalları.



edit: cumhurbaşkanlığı kupası maçını da unuttum. o maçı da 2-0 kazanan taraf galatasaraydı. galatasarayın bir sezonda 6 maç yapıp 4 kez yendiği ve 2 kez berabere kaldığı bir takımın taraftarı bu utanmaz yaygarayı yapan. hani fanatik fenerbahçelilere genelde çirkef filan denir ya. kalsın bu burda.









https://eksisozluk.com/1992-1993-tur...u--2413690?p=3









şerefli ikincilik elde eden beşiktaş'ın gençlerbirliği ile oynayacağı son lig maçından önce gençlerbirliği'nin 4 futbolcunun kadro dışı bırakıldığı sezon. hatta bir tanesi de underrated kemalettin şentürk'tü diye bilirim.



şaibe ile şampiyonluğu elde ettiği iddia edilen galatasaray söz konusu sezon şerefli ikincilik elde eden rakibiyle oynadığı 6 maçın 5'inde istediği sonucu almış, 1'in de ise falco götz penaltıyı bako'ya nişanlayınca şampiyonluğunu son haftada ilan etmiştir. meraklısına derbicikler:



tsyd kupası galatasaray-beşiktaş: 3-2 (okan buruk'un yıldızlaştığı maç)

lig beşiktaş-galatasaray: 1-3 (ankaragücü maçı yerine aslında bu maç irdelenmeli. recep 15 dakikada atılmasa beşiktaş namağlup unvanını 49 maça taşıyabilirdi)

türkiye kupası galatasaray-beşiktaş: 1-0 (erdal keser ipe dizmişti)

türkiye kupası beşiktaş-galatasaray: 2-2 (kupa 9 kişi kalmış galatasaray'ın)

lig galatasaray-beşiktaş: 1-1 (hayrettin ve "ben madda'ya dokunmadım" itirafı)

cumhurbaşkanlığı kupası: galatasaray-beşiktaş: 2-0 (olması gereken sonuç)



ayrıca o sezon ezeli rakiplerinden trabzonspor'a 9 kişi yenilmeyen, hatta galibiyeti oğuz sarvan'ın asistinde çizyo'nun golüyle son dakikada kaçıran, ezeli rakiplerinden beşiktaş'a da 9 kişi kalmasına rağmen yenilmeyen ve türkiye kupası'nı inönü stadı'nda kaldıran, 9 değil 10 kişi ise fenerbahçe'yi hem tsyd kupası hem de ligde kadıköy'de yenen galatasaray'ın, 1 atması yetecek maçta ankaragücü'ne 8 attı diye şampiyonluğundan şüphe edecek değilim.



https://eksisozluk.com/1992-1993-tur...u--2413690?p=3











zalad'ın bilerek goller yemesine muhtaç olan galatasaray, o sezon son haftaya zaten lider girmiş, tsyd kupasını almış, federasyon kupasını almış, o da yetmemiş cumhurbaşkanlığı kupasını bile almıştır.



ama bir dakika, beşiktaş'ın kadrosunu sokaktaki 7 yaşındaki çocuk bile biliyordu di mi? demek ki kesin şike var.



ayrıca balık hafızalı arkadaşlara küçük birer hatırlatma olsun;



- bahsi geçen sezondan 2 yıl önce beşiktaş adanademirspor'u 10-0 yenmiştir ve de bu gayet normaldir.

- bahsi geçen sezonda beşiktaş ankaragücü'ne 2 maçta toplam 10 gol atmıştır ve bu gayet normaldir.

- yıllarca 8-0 diye kafa ütüleyen beşiktaş taraftarı, liverpool'dan 8 gol yiyip takımları rekor kırınca, dut yemiş bülbüle dönerler. çünkü bu da gayet normaldir.

- son haftaya lider giren galatasaray için ''galatasaray 7 averaj gerideydi 8-0 yendi şampiyon oldu'' diyen beyinsizler de mevcuttur. ki bence bu da gayet normaldir



https://eksisozluk.com/1992-1993-tur...ezonu--2413690





GELELİM BEŞİKTAŞ'LILARIN ŞİKE DİYE AĞLADIKLARI SEZONDA BİZİMLE YAPTIKLARI MAÇLARA!!



GALATASARAY(3)-----BEŞİKTAŞ(1)-----1993--- LİG MAÇI







Not= 1991-92 sezonunu namağlup şampiyon tamamlayan Beşiktaş bu maça kadar 48 lig maçında yenilmezken, bu alandaki rakibi 45 maçtır yenilmeyen AC Milan idi..





GALATASARAY(2)----BEŞİKTAŞ(0)-----1993--- CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI











GALATASARAY (2)--- BEŞİKTAŞ(2)-----1993--- TÜRKİYE KUPASI GALATASARAY'IN







NOT= O zaman ki Türkiye kupası final maçları 2 ayaklı oynanıyordu.

İlk maçı Galatasaray Erdal Keser'in attığı nefis golle 1-0 aldı ve 2.maç için büyük avantaj yakaladı.





GELELİM GALATASARAY'IN O SEZON Kİ GÜCÜNÜ İSPATLAMAYA !!



FENERBAHÇE (1)---- GALATASARAY(4)-----1993---- LİG MAÇI

<font color="red">





GALATASARAY(3)------FENERBAHÇE(2)---1993---- TSY KUPASI GALATASARAY'IN











GALATASARAY(3)----ROMA(2)----1993---- UEFA KUPASI MAÇI

<font color="red">





GALATASARAY(1)---- EİNTTRACHT FRANKFURT(0)---1993 UEFA KUPASI MAÇI







Not= Hakan Şükür= hakan şükür gerçekleri tarih yazar programında bu sezonu anlatırken sürekli önemli maçları 10 kişi oynadıklarını fakat bülent korkmaz,reinhard stumpf ,rambo yusuf, hamza hamzaoğlu, tugay kerimoğlu, suat kaya, arif erdem ve kendisi başta olmak üzere inanılmaz bir fizik güç koyduklarını ve 10 kişi oynamalarına rağmen rakipleri ezdiklerini 11 nisan 1993 fenerbahçe galatasaray maçı başta olmak üzere 4 ekim 1992 galatasaray trabzonspor maçı örnek göstermiştir.



Not: Yukarda yer alan maçların tamamı o sezona ait olup Beşiktaş ile karşılanan 5 maçın 3 galibiyet 2 si berbarelikle bitmiştir,arada ki güç farkını anlamak çok zor olmasa gerek.!!



Ve gelelim olaylı Ankaragücü-Galatasaray maçına!!



Yer= Ankara = Tarih- 30.05.1993



Ankaragücü(0)-Galatasaray(8)









Gelin 2 takımın maç öncesi durumlarına ve istattisklerine kısa ve net şekilde bakalım.



Galatasaray, o sezon ankaragücü'nü istanbul'da 3-0, ankara'da, ligin son maçında 8-0 yendi.

11 gol attı, hiç gol yemedi.

averajla şampiyon oldu...

beşiktaşlılar'a göre, 'şaibeli şampiyon' oldu.

* * *

beşiktaş, o sezon ankaragücü'nü istanbul'da 4-0, ankara'da, ligin bitimine haftalar kala 6-0 yendi.

10 gol attı, hiç gol yemedi.

averajla ikinci oldu...

yine beşiktaşlılar'a göre, 'şerefli ikinci' oldu.

* * *

o sezon, son maçlardan önceki tabloya bakalım:

galatasaray'ın attığı 66, yediği 21, averajı 45...

beşiktaş'ın attığı 65, yediği 22, averajı ise 43...

galatasaray'ın hem 2 gol artı averajı, hem de gol fazlası avantajı vardı.

son maçlarda, galatasaray ankaragücü'ne 2 fark yapsa, beşiktaş'ın gençlerbirliği'ne 5 fark yapması gerekiyordu.

yani averaja ihtiyacı olan beşiktaş'tı.





Not (hakan cesur aslan yorumudur)

kısacası maçtan önceki tüm avantajlar da zaten Galatasaray'dan yanaydı,averaj üstünlüğü de buna dahil, bu durumda Beşiktaş'ın sadece 5-6 hafta önce 6-0 yendiği Ankaragücü'nü, Galatasaray'ın 1-0 dahi yenmesi yeterli olacakken aradaki kalite farkı sebebiyle 8-0 yenmesi kimilerine neden şaşırtcı gelmiştir.

Zira Galatasaray o sene Beşiktaşla karşılaştığı 5 maçtan 3 galibiyet 2 beraberlik alarak ne kadar üstün ve ezici br takım olduğunu her defasında kanıtlamıştır,Beşiktaş'ın 6 attığı takıma 12 gol bile atabilecek potansiyelde olduğumuzu görmemek kör cahillikten başka birşey değildir.Gelin bir kez daha Gs sözlükte o sezon ki Beşiktaş maçlarımızın istatisklerini paylaşan arkadaşın bilgilerine bakalım.




galatasaray'ın sonuna kadar şampiyonluğu hakettiği sezondur. zira o sezon şampiyonluğunun çalındığını iddia eden beşiktaş ile tsyd, lig, türkiye ve cumhurbaşkanlığı kupası'nda tam 6 kez karşılaşmıştı galatasaray ve o maçların hiçbirinde yenilmeyip 4 galibiyet 2 beraberlik elde etmişti.



galip geldiğimiz 4 maç:

1- galatasaray-beşiktaş tsyd kupası maçı: 3-2 kazandık. okan buruk iki tane attı. o garip önceki sezona ait şimşeklerin çaktığı forma son kez giyildi. galibiyet golünü uzaklardan şevket attı.

2- beşiktaş-galatasaray lig maçı: 3-1 kazandık. kral hakan şükür iki gol attı. diğeri de tugay kerimoğlu+reinhard stumpf ortak yapımı korner golü. beşiktaş'ın 48 maçlık yenilmemezlik unvanına son vermiştik.

3- galatasaray-beşiktaş türkiye kupası final ilk maçı: 1-0 kazandık. bayram günü oynanmış, erdal keser beşiktaş savunmasını ipe dizmişti.

4- galatasaray-beşiktaş cumhurbaşkanlığı kupası maçı: 2-0 kazandık. goller kral hakan şükür ve papen mustafa'dandı.



berabere kaldığımız 2 maç:

1- beşiktaş-galatasaray türkiye kupası finali rövanş maçı: 2-2 berabere bitti. aslında bunu da galbiyetler hanesine yazmak gerek çünkü neticesinde türkiye kupası'nı almıştık. hatta kupayı 9 kişi kalarak aldığımızı belirtmekte de fayda var. ilk yarıda suat kaya, ikinci yarıda falco götz atılmıştı. goller kral ve arif erdem'den..

2- galatasaray-beşiktaş lig maçı: 1-1 berabere bitti. golü tabii ki kral. falco götz o penaltıyı kaçırmasa 8-0'a sarılmayacaklardı ama olsun.



söz konusu sezon hayrabolu'da oturan biri olmama rağmen 1-0 galip geldiğimiz aydınspor, 1-0 kaybettiğimiz fenerbahçe, 3-0 kazandığımız ankaragücü, 4-1 galip geldiğimiz karşıyaka ve ya 4 ya 5 attığımız konyaspor maçlarını mabet'ten izleme şerefine nail olmuştum.



not: galatasaray'ın 8, beşiktaş'ın 6 attığı ankaragücü'ne hafızam beni yanıltmıyorsa karşıyaka'nın da 5 tane attığı sezondur.



(belgarath - 12 mart 2010 01:42)



türkiye birinci ligi 1992-1993 sezonu - galatasaray sözlük





1993 olaylı Ankaragücü kalecisi Zalad Ropörtajı



SERKAN AKCAN Galatasaray’ın 1992-93 sezonunun son haftasında A.Gücü’nü 8-0 yenerek şampiyon olmasının ardından Yugoslav kaleci Rade Zalad hep şikeyle birlikte anıldı. Ama o hep susmayı tercih ettiği için 10 yıl önce yaşanan bu olayların üzerindeki sis bulutları bir türlü dağılmadı. Herkes şike yaptığı ileri sürülen A.Gücü kalecisi Zalad’ın 8 golün hepsini yediğini belleğine kazıdı. Ne zaman şike olayları konuşulsa Rade Zalad ismi gündemin ilk sırasına taşındı.

O ise hiç konuşmadı ve Belgrad’taki sakin yaşantısına devam etti. Ta ki Sporvizyon kendisini bulana kadar. Son iki yıldır Sırbistan Karadağ Ümit Milli Takımı’nın kaleci antrenörlüğünü yapan Zalad’ı uzun uğraşlar neticesinde başkent Belgrad’ta bulduk. 1986’da Eskişehirspor’la Türkiye serüvenine başlayan, Beşiktaş’ta süper performans göstermesine rağmen A.Gücü’ne gönderilen ve o unutulmaz Galatasaray maçından sonra ülkeyi terk eden Zalad, şike olaylarından Sinan Engin’e, Beşiktaş’tan aldığı teşvik primi teklifinden, 100. yıl formasında neden yer almadığına kadar birçok konuya açıklık getirdi. Galatasaray maçından önce Fikret ve Sinan Engin’le Beşiktaş’ın şampiyon olacağı konusunda fikir birliğine vardıklarını belirten Zalad, “Galatasaray karşılaşmasında oynamayanlar aslan oldu, biz ise sahtekâr...” diyerek önemli açıklamalarda bulundu.



1992-93 sezonunun son haftaları... Şampiyonluk yolunda Beşiktaş ile G.Saray amansız bir mücadele veriyor. Takvimler 24 Mayıs 1993’ü gösterdiğinde iki takım arasında oynanacak derbinin düğümü çözmesi bekleniyor. Ancak Ali Sami Yen’deki maç 1-1 berabere bitince, son haftaya G.Saray 63 puan ve 25 averajla lider, Beşiktaş ise aynı puan ve 23 averajla ikinci sırada giriyor. Doğal olarak son hafta oynanacak maçlarda atılacak gol sayısı hayati önem taşıyor. İki Ankara takımı da ligde kalmayı garantilediği için şaibe söylentileri hafta boyunca gazetelerin manşetlerinden inmiyor. Heyecanla beklenen gün geliyor ve G.Saray Ankara’da A.Gücü’ne konuk oluyor, Beşiktaş da İnönü Stadı’nda G.Birliği’ni ağırlıyor. Bunların üzerine bir de G.Birliği Kemalettin ve Kazım’ı kadro dışı bırakınca şike söylentileri ayyuka çıkıyor. Kaleci Goran’ın bir hafta önceki Kocaelispor maçında kırmızı kart görmesi de cabası oluyor. Fakat A.Gücü cephesinde de kimsenin fark etmediği benzer gelişmeler oluyor. Son haftalarda üst üste kazanılan Bakırköy (1-0), G.Antep (2-1) ve Sarıyer (2-1) maçlarıyla kümede kalması kesinleşen Ankaragücü’nde as futbolcuların çoğu G.Saray maçının oynanacağı haftayı idman yapmadan geçiriyor. Daha doğrusu Türkiye’deki şike söylentilerini bilen futbolcular maça çıkmaya cesaret bile edemiyorlar. Maça çıkmayanlar arasında eski Beşiktaşlı Fikret ve sakat olan Sinan Engin de var. Ancak bir başka eski Beşiktaşlı Zalad ise kalede. Maç başlıyor ve daha 35. dakikada G.Saray 5-0 öne geçiyor. Devre arasında Zalad futbolu bırakıyor ve kaleye Arif geçiyor. Üç gol de o yiyor ve maç 8-0 bitiyor. Beşiktaş’ın İstanbul’daki 3-1’lik galibiyeti de bir işe yaramıyor ve G.Saray şampiyon oluyor.

10 yıl önce yaşanan bu olayların üzerindeki sis bulutları bir türlü dağılmadı. Herkes A.Gücü kalecisi Zalad’ın 8 golün hepsini yediğini belleğine kazıdı ve Yugoslav kaleciyi şikecilikle suçladı. Ne zaman şike olayları konuşulsa Rade Zalad ismi gündemin ilk sırasına taşındı. O ise 10 yıldır hiç konuşmadı ve Belgrad’taki sakin yaşantısına devam etti. Son iki yıldır Sırbistan Karadağ Ümit Milli Takımı’nın kaleci antrenörlüğünü yapan Zalad’ı uzun uğraşlar neticesinde Belgrad’ta bulduk. Konuşmaya razı edene kadar epey ter döktük; ama ağzını açtığında da anlattıkları karşısında küçük dilimizi yutmamak için kendimizi zor tuttuk. 1986’da Eskişehirspor’la Türkiye serüvenine başlayan, iki sezon Beşiktaş’ta harika performans göstermesine rağmen A.Gücü’ne gönderilen ve o unutulmaz G.Saray maçından sonra ülkeyi terk eden kaleci Zalad, şike olaylarından Sinan Engin’e, Beşiktaş’tan aldığı teşvik primi teklifinden, 100. yıl formasında isminin neden yer almadığına kadar her şeyi Sporvizyon’a anlattı.

Sizi Türkiye’ye Prekazi mi getirmişti?

1986 senesinde ben Priştina takımında kiralık olarak oynuyordum. Prekazi de G.alatasaray’a transfer olmuştu. Bir gün ailesini ziyaret için Yugoslavya’ya gelmişti. Zaten biz Prekazi ile 8 yıl Partizan’da oynadığımız için çok iyi arkadaştık. Bana Türkiye’ye gelmek isteyip istemediğimi sordu. Sonra da Eskişehirspor’dan teklif geldi.

Beşiktaş’a geçişiniz Milutinoviç sayesinde mi oldu?

Eskişehirspor’da çok iyi bir sezon geçirdikten sonra Beşiktaş’a transfer oldum. Ancak ben geldiğimde Milutinoviç gitmiş, yerine Gordon Milne gelmişti. Beşiktaş’ta iki sezon üst üste 2. olduk. Türkiye Kupası finalinde F.Bahçe’yi Ferdinand’ın attığı golle yenip kupayı kazandık. 1989-90 sezonunda ise Ankaragücü ile anlaştım ve 1993’e kadar Ankara’da oynadım.

1992-93 sezonunun son haftasında G.Saray ile Ankara’da oynadığınız ve 8-0 yenildiğiniz maçı hatırlıyor musunuz?

Hatırlamaz olurmuyum. 20 yıllık profesyonel futbol yaşantımı o maçta noktaladım.

Neden?

G.Saray maçında ilk yarı oynadım ve 5-0 öndelerdi. Hocamız Tınaz Tırpan’dı. İlk devre bitti, soyunma odasına girdik. Ben eldivenlerimi çıkartıp Tınaz hocaya verdim ve, “Hoca buraya kadarmış. Herkese teşekkür ediyorum. Güzel günlerim geçti; ama yarın gazetelerde bu maçla ilgili iğrenç yorumlar yapılacak. Ben futbolu bırakıyorum.” dedim. 2. yarıda kaleye Arif geçti. 3 tane de o yedi. Ama herkes o 8 golü benim yediğimi zannediyor.

Peki, o maçtan önce hiç şike teklifi geldi mi?

Kesinlikle almadım. Ama G.Saray maçında ben takımdaki hiçbir arkadaşımı suçlamıyorum. Keşke ben o gün 4 penaltı kurtarsam, harika oynasam ve maçı kazansaydık. Ben hâlâ o maçı düşünüyorum. Şimdi Beşiktaş’ın menajeri olan Sinan Engin de A.Gücü’nde oynuyordu. Bana G.Saray maçından önce geldi ve, “Eğer sen bu maçta iyi oynarsan seni Beşiktaş’a kaleci antrenörü olarak alacaklar.” dedi. Ben de ona, “Bana ne kaleci antrenörlüğünden.” dedim.

Neden A.Gücü o kadar kötü oynadı?

Biz G.Saray maçından önceki dört haftada üç galibiyet almış ve ligde kalmayı garantilemiştik. Özellikle Sarıyer’i yendikten sonra bütün takımda bir rehavet oldu. As oyuncuların çoğu ufak tefek bahanelerle idmanlara çıkmıyordu. Kendilerini hiç zorlamadılar. Zorladıklarında da adale çekmesini bahane edip idmanı bıraktılar. Ayak tenisi oynayıp maçı bekliyorlardı. Zaten G.Saray maçından önce de tüm basın bu maçta şike olacağını yazarak gündem oluşturmuştu. Biz o maçı 2-0 kaybetsek de şike konuşulacaktı.

Yani, o maçtan önce takım arkadaşlarınız iyi hazırlanmadılar.

Evet. Ben 10 yıldır kendi kendime, “Çok aptalmışım.” diyorum. Çünkü ben de sakatım deyip kulübede oturabilirdim. Ama ben futbolu çok seviyordum. Diğerleri gibi idman yapmamazlık etmedim. Sahaya çıkanlar sahtekâr oldu, çıkmayanlar aslan oldu.

Kadroda sen, Sinan Engin ve Fikret vardı. Üçünüz de Beşiktaş’ta oynamıştınız.

Evet. Sinan zaten birkaç hafta önceden beri sakattı. Fikret de o hafta “Sakatım.” dedi. Biz zaten Beşiktaş şampiyon olsun istiyorduk.

Beşiktaş’ı tutuyordunuz yani.

Tabii ki. Ben hâlâ Beşiktaş’ı tutuyorum. Onlar geçen sene şampiyon oldular, ben çok sevindim.

Peki, sizin için 10 yıldır şike suçlaması yapılıyor. Neden bugüne kadar hiç konuşmadınız?

Kimse bana sormadı ki. Hep kendi bildiklerini yazdılar. Ben Beşiktaşlıyım. Beşiktaş’ta tam 120 maç oynadım. Ben hiçbir zaman bu konulara girmek istemedim. Çünkü 1986’da G.Saray-Eskişehir maçında Prekazi bana gol atmıştı, o zaman gazetelerde, “Prekazi’nin çocukluk arkadaşı olduğu için gol yiyor.” diye yazılar yazılmıştı. Ya kardeşim Prekazi, kariyerinde yüzün üzerinde frikik golü attı. Monaco’ya da orta sahadan attı. O zaman Monaco’nun kalecisi de mi şike yaptı?

G.Saray maçında yediğiniz gollerde hatanız yok muydu?

Daha 35. dakikada 5-0 olmuştu. Belki 5. golde daha iyi hamle yapabilirdim. Orta saha çizgisini biz belki de hiç geçemedik. G.Saraylı futbolcular orta çizgiyi geçtiklerinde benimle karşı karşıya kalıyorlardı. Ama ben hayatım boyunca o maçta oynayan futbolcu arkadaşlarımı suçlamayacağım. Ben hata yapabilirim ama 20 yıllık futbol hayatım boyunca kötü niyetle sahaya çıkmadım. Maç 5-0 olduğu anda çok fena oldum. Çünkü yarın Türkiye’de neler olacağını biliyordum. Onun için devre arası futbolu bırakma kararı aldım.

Ben de buraya gelirken sizin için biraz önyargılıydım işin açıkçası.

Türkiye’de 7 yıl oynadım. En iyi yabancı kaleci seçildim, en az gol yiyen kaleci olarak sezon bitirdim. Eskişehir, Beşiktaş ve A.Gücü’nde üç tane Başbakanlık Kupası kazandım. Geriye dönüp baktığımda yaptıklarımla gurur duyuyorum. Çünkü yüzde bir milyar biliyorum ki ben hiçbir zaman yanlış bir şey yapmadım.

Sana karşı Türk medyası neden cephe alsın ki?

O dönemlerde Yugoslavya’da savaş çıkmıştı ve Türkiye’deki gazeteler benim aleyhimde çok politik haberler yapıyordu. Benim çocuğum Ankara’da doğdu. Türkiye’yi kendi ülkemden ayırmıyorum. Ama benim aleyhimde, “Sırp askerlerine yardım yapıyor. Silah alıyor.” diye de yazdılar. Benim Müslümanlara karşı en küçük bir saygısızlığım ve kötülüğüm mü oldu ki? Olmadı.

100. yıl anısına yaptırılan ve Beşiktaş’ta forma giymiş bütün futbolcuların isimlerinin yazılı olduğu formada sizin adınız yoktu.

Hayatım boyunca en büyük acıyı o gün çektim. Bunu kim yaptıysa günahını da o çeksin. Ben Beşiktaş formasıyla tam 120 tane maç oynadım. Bunlar tarihte yazılı. Ben o dönemde ligde en çok maç oynayan yabancı oldum. İki yıl boyunca bir dakika bile eksiğim yok. Bütün maçları oynadım. Bunu yapan yöneticiyi de biliyorum. Ben Beşiktaş’ta oynarken G.Saray maçlarında Prekazi ile selamlaşamıyordum. Çünkü o zamanlar yönetici olan insan beni şike yapmakla suçluyordu. Sinan Engin de A.Gücü’ndeydi ve bütün olup bitenleri biliyordu.

Türkiye’de ne zaman şike olayları konuşulsa hep sizin adınız gündeme geliyor. Peki, Sinan Engin tüm olup bitenleri neden hiç açıklamadı?

Açıklamıyor, çünkü şu anda Beşiktaş’tan ekmek yiyor. Nasıl olsa Zalad 2 bin kilometre uzakta, duymaz, görmez zannediyor, ondan konuşmuyor. Sinan’la her zaman iyi diyaloglarım oldu. Geçen sene o formalar yapılırken Sinan konuşabilirdi; ama yönetimle karşı karşıya gelmek istemedi. Üç-beş maç forma giyenlere saygı gösteriyorlarsa, benim 120 maçıma daha çok saygı duymaları gerekirdi.

Hiç şikeyle karşı karşıya geldiğiniz olmadı mı?

1990-91 sezonuydu. F.Bahçe ile Beşiktaş çekişiyor. A.Gücü de F.Bahçe ile İstanbul’da oynayacak. O hafta da annem ve kayınvalidem Belgrad’tan geliyordu. Onları karşılamaya gittim. Sonra da Beşiktaşlı olan çok iyi bir dostumla yemek yedik. Yemek esnasında ismini veremeyeceğim dostum bana o dönemler Beşiktaş’ın popüler yöneticilerinden birinin çekini uzattı. Çekin üzeri boştu. Dostum, “Eğer F.Bahçe maçında iyi oynayıp gol yemezsen, çeki kendin dolduracakmışsın.” dedi. Yemek masasında daha çorbalarımızı içiyorduk ve ben hanımla anneme, “Kalkın, toparlanın, hemen Ankara’ya gidiyoruz.” dedim ve çeki yırtıp attım. “Ben paramı kulübümden alıyorum. Söyle o yöneticiye o parayı kimsesiz çocuklara versin.” deyip Ankara’ya döndüm.



Zalad: Sahaya çıkmayanlar aslan oldu, ben ise sahtekâr - ZAMAN







Not: zalad'dan satır başları herşeyi izah eder!!



1--şimdi beşiktaşın menajeri olan sinan engin de ankaragücünde oynuyordu. bana g.saray maçından önce geldi ve, eğer sen bu maçta iyi oynarsan seni beşiktaşa kaleci antrenörü olarak alacaklar dedi.



2- Galatasaray maçında sahaya çıkanlar sahtekâr oldu, çıkmayanlar aslan oldu



3. Biz zaten Beşiktaş şampiyon olsun istiyorduk. beşiktaşı tutuyordunuz yani. tabii ki. ben hâlâ beşiktaşı tutuyorum.









Not
sd.gif
kendi yorumumdur)




Asıl şike ve teşvik suçlarına bu tarihi maçtan önce kimlerin geçtiği çok açık ortadır,Sinan Engin'in eski alışkanlığını 2000 li yıllara getirerek KORKMA KORKMA diye bağırışları Beşiktaş'ın bugün içinde bulunduğu durumun hangi kişiler ve kişilerce Şike macerasının nasıl ve hangi süreçlerle başlatarak alışkanlık haline getirildiğinin ve bugün bataklağa saplananın kimler olduğunu ve tarihin geçen zaman içinde kimleri aklayarak kimlerin masum alınteriyle kazandığını son verilen UEFA kararlarıyla daha da net görmüş bulunmaktayız.

Çamur at izi kalsın felesefeleri her kazandığımız şampiyonluktan sonra ki pis kulisleri ve avunma biçimleri ne yazık ki bugün tarihlerine kara leke olarak kalmış ve sonsuza kadar da kalacaktır.

Anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu şampiyonlukla fesat dolu kalplere selamlar olsun diyorum VE İYİ Kİ GALATASARAYLIYIM demekten gurur duyuyorum.







RESİMLERİMİZ



































































































 
Tüm diğerleri gibi lekesiz, tertemiz şampiyonluğumuz, futbolumuzla ligi domine, rakipleri darmaduman ettiğimiz sezon.



10 kişiyle Fener 'i Kadıköy 'de 4-1 yendiğimiz, tüm sezon 5 kez oynadığımız Beşiktaş 'a yenilmediğimiz, 9 kişiyle ellerinden kupayı aldığımız o müthiş sezon.



Mimar: Feldkamp.
 
Güvencin familyasından deplasmandaki 8-0 ankaragücü maçına laf edenler, aynı takımın 4 ay sonra Manchester United gibi bir dünya devine kendi evinde 3 gol attığını akıllarına getiremezler getirmek istemezler :f68.gif: Kendi takımlarının birkaç hafta öncesinde aynı takımı deplasmanda 6-0 yendiklerini hatta oynanan ikişer maçlar gözönüne alındığında Ankaragücü'ne atılan toplam gol sayısı olarak Galatasaray'ın 11, karga amblemli kendi takımlarının 10 gol attığını hiç düşünmezler düşünemezler düşünmek istemezler!!



Şimdi sorsan problem olan Galatasaray'ın Ankaragücü'ne kargaspor'dan 1 gol fazla atmış olması mıdır diye susarlar cevap veremezler. Kanlarında vardır kaybedince ağlamak çamura yatmak! Hala da bu kafayla devam etmektedirler. Geçen 20 senede değişen hiçbirşey yoktur. Bu kafa yapılarının devam ettiği 3 temmuz sürecinde ve sonrasında da tasdik edilmiştir. Hatta zatı şahanelerini UEFA bizzat kendi elleriyle tasdik etmiştir :asd:
 
Gs 1-0 yenmiş olsa bile şampiyon oluyormuş.

Göz göre göre yalan söylemenin ne alemi var? Neden böyle bu fb ve bjk akıl alır gibi değil.

Matematik ortada her şey resmi ortada. Bile bile neden yahu?
 
Üst Alt