evliya | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
Veli kelimesinin çoğuludur.

Halk arasındaki tanımı: Gizli ilgiler ile kuşatılmış, zaman ve mekanın dışında kalan, Allah tarafından özel olarak himaye edilen, olağanüstü yeteneklerle donatılmış keramet sahibi kimse.

Halkın başına gelen bütün musibetlerin sebeplerinden olan tahrif edilmiş bu mesele, günümüzün en büyük problemlerindendir.

Bu başlık altında, islam dünyasında kutsi görülen evliyaları! birer birer tanıtacağım.
 
Veli kelimesinin çoğuludur.

Halk arasındaki tanımı: Gizli ilgiler ile kuşatılmış, zaman ve mekanın dışında kalan, Allah tarafından özel olarak himaye edilen, olağanüstü yeteneklerle donatılmış keramet sahibi kimse.

Halkın başına gelen bütün musibetlerin sebeplerinden olan tahrif edilmiş bu mesele, günümüzün en büyük problemlerindendir.

Bu başlık altında, islam dünyasında kutsi görülen evliyaları! birer birer tanıtacağım.

bediüzzaman yapacak mısın heis
 
Veli kelimesinin çoğuludur.

Halk arasındaki tanımı: Gizli ilgiler ile kuşatılmış, zaman ve mekanın dışında kalan, Allah tarafından özel olarak himaye edilen, olağanüstü yeteneklerle donatılmış keramet sahibi kimse.

Halkın başına gelen bütün musibetlerin sebeplerinden olan tahrif edilmiş bu mesele, günümüzün en büyük problemlerindendir.

Bu başlık altında, islam dünyasında kutsi görülen evliyaları! birer birer tanıtacağım.
Evliyalar İslami açıdan münafıklardır zira Allahüteala’ya şirk koşarlar şeriat uygulansa katledilmeleri vaciptir...
 
Tövbe de ben harici değilim bana göre hariciler de mümin olamaz tekfirci olmak ayıptır caferi de Sünni de müslümandır onu bunu şia diye ayırmak haddimiz değil ama ortada nas var gayipten haberim var diyen adamın kellesi elalemin karısına kızına musallat olanın da uçkuru uçurulur kanunlar uygulansa dedim ben sadece tasavvufa karşıyım ayrıca vehhabi gibi avami bir akımdan etkilenmeyecek kadar da bilinçli bir Turancıyım üstat kırdın kalbimi :(
 
Tövbe de ben harici değilim bana göre hariciler de mümin olamaz tekfirci olmak ayıptır caferi de Sünni de müslümandır onu bunu şia diye ayırmak haddimiz değil ama ortada nas var gayipten haberim var diyen adamın kellesi elalemin karısına kızına musallat olanın da uçkuru uçurulur kanunlar uygulansa dedim ben sadece tasavvufa karşıyım ayrıca vehhabi gibi avami bir akımdan etkilenmeyecek kadar da bilinçli bir Turancıyım üstat kırdın kalbimi :(

msjini anlamasamda ozur diliyor h. geceler diliyorum ustat.
 
Şahı Nakşıbend hazretleri, Bahaddin Nakşibend olarak da bilinir. Yüce imam, evliya, derviş ve mutasavvıftır.
Rivayetlerle soyunu Peygambere de dayandırırlar ve perfect bir bir insan çıkar ortaya.



Nasrullah efendi denen zatın bu kıymetli eserinin 166. Sayfasında, "Evliya"ların kerametleri özet şeklinde 25 maddede aktarılır, bu kısmını aktarıyorum;

1 - Kabir haline ve ölülerin durumuna vakıf olmak, ayni zamanda ölülerle konuşabilmek.

2 - Taş, ağaç gibi türlü nesnelerle ve hayvanlarla konuşabilmek

3 - İnsanları ve bütün hayvanları emrine boyun eğdirip meyvesiz ağaçları meyvelendirmek ( aşı ile yapabiliyoruz bunu)

4 - Diriyi öldürmek, ölüyü diriltmek (Musa'nın muhatap olduğu cehennemlik Firavun'u kıskanmış belli ki)

5 - Nurdan bir cisim gibi cesetlere ve katı maddelere dalıp girmek (hayalet casper bir nakşi şeyhi olabilir)

6 - Su üzerinde yürümek ve havada uçmak

7 - Uzak mesafeyi yakın etmek, yakın mesafeyi uzak yapmak

8 - Uzun zamanı kısaltmak, kısa zamanı uzatmak

9 - Gizli ilimlere vakıf olmak

10 - Deliyi iyileştirmek ve sağlamlaştırmak ( Kendileri çok sağlıklı)

11 - Allah katında duası her daim makbul olmak

12 - Şiir söylemek ve hakikatin sırlarından haber vermek (bu nasıl keramet, diğerlerinin yanında biraz sönük kalmış)

13 - Kalplere girmek, dargın kalpleri birbirine bağdaştırmak

14 - Yemeden içmeden münezzeh olup nice aylar ve yıllar besin almamak, soğuktan ve sıcaktan etkilenmemek.

15 - Ruzgar estirip, esen rüzgarı dindirmek. Sıcağı soğuk, soğuğu sıcak yapmak

16 - Az yemek ile çok askeri doyurmak

17 - Meydanda hiçbir şey yokken yemek çıkarmak

18 - Düşman ordusunu kahredip zafer kazanmak

19 - Ateşte yanmamak ve öldürücü sebeplerden müteessir olmamak

20 - Herkesin kalbindeki sırlara vakıf olmak

21 - Bir anda birkaç yerde görünmek, halkın gözünden gizlenmek

22 - Uzakta konuşulanları işitebilmek, sözünü çok uzak yerlere duyurup dinletmek

23 - Kasvetli gönüllere, arzusuna uymuş nefislere tasarruf ederek terbiye etmek

24 - Melekut alemine nufuz edip tasarruf etmek. ( Yani göklerin ve yerin tüm mülküne sahip olmak)

25 - Gözden uzakta olan mensuplarını korumak, kötülükten kurtarmak, ibadete mecbur etmek. ( murit devşirmek için ideal)



Toplanak Allah mı diyek?

Kesinlikle Kuran'ı çok iyi biliyorlar. Çünkü her ayetin zıttını söyleyebilmek için o ayetleri bilmek gerekir.
Oturup Allah'ın dediklerinin aksini nasıl söylerim, nasıl bu dini maskaraya çeviririm diye uğraşsan bu kadar olur zaten. Onu da Şeytan üstelenmişti hali hazırda.

Bunlar birer espri değildir. Tasavvufta ve tarikatlarda Veli'nin tanımı budur. Tasavvuf zaten farklı bir dindir.

Bunlar İslam'ın sahipleri, evliyaları olarak bilinenlerin savundukları ve kendinde var olduğunu söyledikleridir. Emin olun ki hepsi bunları savunur. Halkın islam alimi dedikleri bu küfür bataklığının içinde yer almıştır.

Helenistik öğretilerle İslam içinde tasavvuf öğretisini kuran Beyazıd-i Bestami'den, "Ben Allah'ım" diyen Hallac-ı Mansur'a, yeri ve göğü yönettiğini söyleyen Abdulkadir Geylani'den, Allah beni zorla toplantıya çağırıyor diyen Rabbani'ye ve günümüzde bunları ballandıra ballandıra anlatan Cübbeliye, Hatipoğlu'na ve digerlerine kadar, tamamı aynı küfür yolunun yolcusudur.

Saydıklarıma ulvi şahsiyetler bana da kafir diyenler bilsinler ki, bugün Kur'an olmasaydı, yeni peygamberler gelmek zorundaydı.
Zira ortada Allah'ın indirdiği din kalmamıştır.


Vaziyeti idrak edebilmek için bugün Dünya'ya ve ozellikle İslam Dünyası'na bakmak yetiyor. Küfrün din diye sahiplenildiği yerde elem, acı, keder, gözyaşı her türlü bela olur hep de olacak.
 
Şahı Nakşıbend hazretleri, Bahaddin Nakşibend olarak da bilinir. Yüce imam, evliya, derviş ve mutasavvıftır.
Rivayetlerle soyunu Peygambere de dayandırırlar ve perfect bir bir insan çıkar ortaya.



Nasrullah efendi denen zatın bu kıymetli eserinin 166. Sayfasında, "Evliya"ların kerametleri özet şeklinde 25 maddede aktarılır, bu kısmını aktarıyorum;

1 - Kabir haline ve ölülerin durumuna vakıf olmak, ayni zamanda ölülerle konuşabilmek.

2 - Taş, ağaç gibi türlü nesnelerle ve hayvanlarla konuşabilmek

3 - İnsanları ve bütün hayvanları emrine boyun eğdirip meyvesiz ağaçları meyvelendirmek ( aşı ile yapabiliyoruz bunu)

4 - Diriyi öldürmek, ölüyü diriltmek (Musa'nın muhatap olduğu cehennemlik Firavun'u kıskanmış belli ki)

5 - Nurdan bir cisim gibi cesetlere ve katı maddelere dalıp girmek (hayalet casper bir nakşi şeyhi olabilir)

6 - Su üzerinde yürümek ve havada uçmak

7 - Uzak mesafeyi yakın etmek, yakın mesafeyi uzak yapmak

8 - Uzun zamanı kısaltmak, kısa zamanı uzatmak

9 - Gizli ilimlere vakıf olmak

10 - Deliyi iyileştirmek ve sağlamlaştırmak ( Kendileri çok sağlıklı)

11 - Allah katında duası her daim makbul olmak

12 - Şiir söylemek ve hakikatin sırlarından haber vermek (bu nasıl keramet, diğerlerinin yanında biraz sönük kalmış)

13 - Kalplere girmek, dargın kalpleri birbirine bağdaştırmak

14 - Yemeden içmeden münezzeh olup nice aylar ve yıllar besin almamak, soğuktan ve sıcaktan etkilenmemek.

15 - Ruzgar estirip, esen rüzgarı dindirmek. Sıcağı soğuk, soğuğu sıcak yapmak

16 - Az yemek ile çok askeri doyurmak

17 - Meydanda hiçbir şey yokken yemek çıkarmak

18 - Düşman ordusunu kahredip zafer kazanmak

19 - Ateşte yanmamak ve öldürücü sebeplerden müteessir olmamak

20 - Herkesin kalbindeki sırlara vakıf olmak

21 - Bir anda birkaç yerde görünmek, halkın gözünden gizlenmek

22 - Uzakta konuşulanları işitebilmek, sözünü çok uzak yerlere duyurup dinletmek

23 - Kasvetli gönüllere, arzusuna uymuş nefislere tasarruf ederek terbiye etmek

24 - Melekut alemine nufuz edip tasarruf etmek. ( Yani göklerin ve yerin tüm mülküne sahip olmak)

25 - Gözden uzakta olan mensuplarını korumak, kötülükten kurtarmak, ibadete mecbur etmek. ( murit devşirmek için ideal)



Toplanak Allah mı diyek?

Kesinlikle Kuran'ı çok iyi biliyorlar. Çünkü her ayetin zıttını söyleyebilmek için o ayetleri bilmek gerekir.
Oturup Allah'ın dediklerinin aksini nasıl söylerim, nasıl bu dini maskaraya çeviririm diye uğraşsan bu kadar olur zaten. Onu da Şeytan üstelenmişti hali hazırda.

Bunlar birer espri değildir. Tasavvufta ve tarikatlarda Veli'nin tanımı budur. Tasavvuf zaten farklı bir dindir.

Bunlar İslam'ın sahipleri, evliyaları olarak bilinenlerin savundukları ve kendinde var olduğunu söyledikleridir. Emin olun ki hepsi bunları savunur. Halkın islam alimi dedikleri bu küfür bataklığının içinde yer almıştır.

Helenistik öğretilerle İslam içinde tasavvuf öğretisini kuran Beyazıd-i Bestami'den, "Ben Allah'ım" diyen Hallac-ı Mansur'a, yeri ve göğü yönettiğini söyleyen Abdulkadir Geylani'den, Allah beni zorla toplantıya çağırıyor diyen Rabbani'ye ve günümüzde bunları ballandıra ballandıra anlatan Cübbeliye, Hatipoğlu'na ve digerlerine kadar, tamamı aynı küfür yolunun yolcusudur.

Saydıklarıma ulvi şahsiyetler bana da kafir diyenler bilsinler ki, bugün Kur'an olmasaydı, yeni peygamberler gelmek zorundaydı.
Zira ortada Allah'ın indirdiği din kalmamıştır.


Vaziyeti idrak edebilmek için bugün Dünya'ya ve ozellikle İslam Dünyası'na bakmak yetiyor. Küfrün din diye sahiplenildiği yerde elem, acı, keder, gözyaşı her türlü bela olur hep de olacak.
Ne ahmak adamsın O tarikkattan birinin yazdığı bir kitaptan yola çıkarak (orada yazılanların hiç birinin Allah'ın izni dairesi dışında olmayacağını senden iyi bildikleri kesin) Nakşibend' e haşa Allah diyorlar demeye getirdin. Benim tanıdığım hiçbir nakş-i tarikatına mensup biri Nakşibend' e ne Allah nede peygamber gözü ile bakıyor. Sen dine ve dindarlara saldırmak için yol arıyorsun şimdi de bu yola başvurmuşsun.Sen hiç Nakşibendinin ben Allah'ın veya peygamberim dediğini bir yerlerden duydun mu? Biz kimin kimi Allah yerine koyduğunu iyi biliyoruz sen sıkıntı yapma.
 
Ne ahmak adamsın O tarikkattan birinin yazdığı bir kitaptan yola çıkarak (orada yazılanların hiç birinin Allah'ın izni dairesi dışında olmayacağını senden iyi bildikleri kesin) Nakşibend' e haşa Allah diyorlar demeye getirdin. Benim tanıdığım hiçbir nakş-i tarikatına mensup biri Nakşibend' e ne Allah nede peygamber gözü ile bakıyor. Sen dine ve dindarlara saldırmak için yol arıyorsun şimdi de bu yola başvurmuşsun.Sen hiç Nakşibendinin ben Allah'ın veya peygamberim dediğini bir yerlerden duydun mu? Biz kimin kimi Allah yerine koyduğunu iyi biliyoruz sen sıkıntı yapma.
Sakin ol Abdullah, teker teker önüne sereceğim savunduklarını.
 
Ben bir müslümanım. Ve benim müslümanlığımın tarifi kuran'da mevcuttur.
Dindar dediklerinin nasil din tüccarı olduğunu, nasıl peygamberlik ve Allahlık tasladığını görmek istemeyen gözlere birer birer bu gerçeği sokacağım.
 
Ben bir müslümanım. Ve benim müslümanlığımın tarifi kuran'da mevcuttur.
Dindar dediklerinin nasil din tüccarı olduğunu, nasıl peygamberlik ve Allahlık tasladığını görmek istemeyen gözlere birer birer bu gerçeği sokacağım.
Yav daha geçen hafta hepsi kendine peygamber diyorlar diyordun şimdi soyut bir kavram olan taslamaya geçip kendince sağdan soldan bağlar kurarak bir çıkarım yapmaya çalışıyorsun.
 
Ben lafa "Benim yazdıklarımı Allah indirdi" diye başlasam bana ne söylersiniz?

Böyle bir şey demem karşısında "Ne diyor lan bu gerizekalı" demeniz lazım. Ama belki aranızdan beni körü körüne seven birkaç salak "Ya aslında orada öyle demek istemedi" diye savunmaya kalkışır bu söylediklerimi.
Halbuki niye öyle demek istemeyeyim ki? Söylediğim apaçık ortada, "Allah indirdi" diyorum işte, nesini savunuyorsun bunun, mal mısın?

Bir insan Allah'tan vahiy aldığı iddiasında bulunabilir. Düşünce özgürlüğüne karşı değilim. Ancak size hem müslüman olduğumu, hem de bu yazdıklarımın bana vahiy edildiğini söylersem, işte bunun hiçbir tarafını savunmamanız gerekir. Çünkü müslüman olmak demek, zaten Kuran'ın vahiyle inen son kitap olduğuna inanmak demektir.

Yani hem müslüman olduğunu, hem de yazdıklarının Allah tarafından indirildiğini iddia eden adamda büyük sıkıntı ve çelişkiler mevcuttur.


Bir insanı sadece popüler imajı yüzünden seven ve bir insanı yine sadece popüler imajı yüzünden sevmeyen insanlarla dolu bir dünya burası.
O adamın ne dediğine, ne yazdığına, ne yaptığına hiç bakma gereği duymayız. Sadece imajından dolayı ona bir değer biçiyoruz.

Zira diğer insanlara uyum sağlamak, arasına girmek istediğimiz topluluk tarafından kabul görmek adına taklitçilik yapıyoruz. Arasına girmek istediğimiz toplumun sevdiğini seviyormuş rolü yapıyor, sevmediğini de sevmiyormuş rolü yapıyoruz ve bir süre sonra yaptığımız rol sahiden de içimize işliyor. Ne olduğunu derinlemesine bilmediğimiz şeyi sahiden sever veya ondan sahiden nefret eder hale geliyoruz.

Mevlana efendinin Mesnevi’sine göz atalım;

Daha kitabın önsözünde,

“Mesnevi Alemlerin Rabbinden inmedir” der. Mevleviler ve onu sevenler veya sırf imajından dolayı her sözünü iyiye yorup kendini kandıranlar ise "Hayır, orada öyle demek istemedi" diye kıvırmaya da çalışmışlardır. Bazı Mesnevi basımlarında "Mesnevi, alemlerin Rabbi tarafından (gönüllere) indirilmiştir" şeklinde yazılır bu cümle. Yani orijinalinde hiç olmayan "gönüllere inme" deyimini, bir parantez yardımıyla eklemişler basıma.

Diğer yandan bu önsözde Mesnevi’yi övmek için kullandığı tüm cümleler, Allah’ın indirdiği Kuran’ı övmek için kullandıklarıdır. Mevlana’dan müthiş bir alçakgönüllülük örneği görüyoruz.

Örneğin;


Mevlana "Mesnevi'ye temiz kişilerden başkası el değdiremez" derken,

Allah ise Vakia 79’da "Kuran'a temiz kişilerden başkası el değdiremez" der.

Mevlana "Batıl, Mesnevi'nin önünden ve arkasından yol bulamaz" der,

Allah ise Fussilet 42’de "Batıl, Kuran'a ne önünden gelebilir ne de arkasından" der.

Mevlana "Mesnevi gönüllerin şifasıdır" der,

Allah İsra 82’de "Kuran'ı, inananlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik." der.

Mevlana "Mesnevi, alemlerin Rabbinin ilhamıyla hayır sahibi katiplerin elleriyle yazılmıştır" der,

Allah ise Abese 13-16. ayetlerde Kuran'ın hayırlı katiplerin elleriyle yazıldığını söyler.


Yani ben bir kitap yazıyorum ve bu kitabın tıpkı Kuran gibi olduğunu aynı özellikleri taşıdığını belirtiyorum. Zaten açık açık da Allah katından indirildiğini söylüyorum. Ben şimdi ne oluyorum? Peygamber mi? Evet ama siz yine de öyle söylemeyin. Hz. Muhammed’e ayıp olur.
Bak gözüne perde inmiş kardeşim! Görüyor musun? Tarikattan birinin yazdıkları değil bunlar. Böyle bir bahanen kalmadı. Direkt birinci ağızdan, kaynaktan bunlar.

Kaldı ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmış Mesnevi’de Ünlü Mevlevi Abdülbaki Gölpınarlı aynen şöyle der:

“Her Veli ve bilhassa zamanın sahibi olan Kutub, nübüvvet-i tarifiye ile Peygamberdir. Fakat Hzç Muhammed’e hürmet ve şeriat edebine riayet bakımından Peygamberim diye meydana çıkmaz

Hadsizliğe bakar mısın? Allah güya peygamber ilan ediyor bunları.. Ama Hz. Muhammed’e ayıp olmasın diye açıklamıyorlar, Allah’ı mahçup ediyorlar, utandırıyorlar sözüm ona. Bu insanlar İslam alimi kabul ediliyor.
Yukarda paylaştığım Nasrullah Efendi’nin Veli kerametleri burda da karşımıza çıkmış oldu. Demekki bir tarikat üyesinin söyledikleri değilmiş.

Ama yine de “Yeaa orda öyle demek istemiyor, onu kastetmiyor, vahiy derken gönüle inen ilham demek o” dersin sen. Gel bakalım Mevlana efendi bunun için ne demiş?

1854. Beyit




Celaleddin Rumi açık seçik Allah'tan vahiy aldığını, fakat bazı muritlerin, sempatizanların bunu insanlara karşı "yaa orada bildiğimiz vahiy değil de gönül vahyi demek istiyo, ekieki " diye yumuşattığını söyler. Celaleddin Rumi, kendi yazmış olduğu Mesnevi'nin tıpkı Kuran gibi Allah tarafından vahiyle indirildiğini söylüyor. Hem de sempatizanlar gibi hiç kıvırmadan, delikanlı gibi açıkça söyler.

Öyleyse bu adam müslümanlar tarafından neden sevilir ve sayılır?

Uydurulmuş ve üzeri örtülmüş İslam Dünyası’na hoş geldiniz.
 
Mezheplerin ve dolayisiyla tarikatlarin islama verdiği zarar muhakktir hele bu tasavVuf denilen saklabanliği söylemeye gerek bile yoktur
 
Ben lafa "Benim yazdıklarımı Allah indirdi" diye başlasam bana ne söylersiniz?

Böyle bir şey demem karşısında "Ne diyor lan bu gerizekalı" demeniz lazım. Ama belki aranızdan beni körü körüne seven birkaç salak "Ya aslında orada öyle demek istemedi" diye savunmaya kalkışır bu söylediklerimi.
Halbuki niye öyle demek istemeyeyim ki? Söylediğim apaçık ortada, "Allah indirdi" diyorum işte, nesini savunuyorsun bunun, mal mısın?

Bir insan Allah'tan vahiy aldığı iddiasında bulunabilir. Düşünce özgürlüğüne karşı değilim. Ancak size hem müslüman olduğumu, hem de bu yazdıklarımın bana vahiy edildiğini söylersem, işte bunun hiçbir tarafını savunmamanız gerekir. Çünkü müslüman olmak demek, zaten Kuran'ın vahiyle inen son kitap olduğuna inanmak demektir.

Yani hem müslüman olduğunu, hem de yazdıklarının Allah tarafından indirildiğini iddia eden adamda büyük sıkıntı ve çelişkiler mevcuttur.


Bir insanı sadece popüler imajı yüzünden seven ve bir insanı yine sadece popüler imajı yüzünden sevmeyen insanlarla dolu bir dünya burası.
O adamın ne dediğine, ne yazdığına, ne yaptığına hiç bakma gereği duymayız. Sadece imajından dolayı ona bir değer biçiyoruz.

Zira diğer insanlara uyum sağlamak, arasına girmek istediğimiz topluluk tarafından kabul görmek adına taklitçilik yapıyoruz. Arasına girmek istediğimiz toplumun sevdiğini seviyormuş rolü yapıyor, sevmediğini de sevmiyormuş rolü yapıyoruz ve bir süre sonra yaptığımız rol sahiden de içimize işliyor. Ne olduğunu derinlemesine bilmediğimiz şeyi sahiden sever veya ondan sahiden nefret eder hale geliyoruz.

Mevlana efendinin Mesnevi’sine göz atalım;

Daha kitabın önsözünde,

“Mesnevi Alemlerin Rabbinden inmedir” der. Mevleviler ve onu sevenler veya sırf imajından dolayı her sözünü iyiye yorup kendini kandıranlar ise "Hayır, orada öyle demek istemedi" diye kıvırmaya da çalışmışlardır. Bazı Mesnevi basımlarında "Mesnevi, alemlerin Rabbi tarafından (gönüllere) indirilmiştir" şeklinde yazılır bu cümle. Yani orijinalinde hiç olmayan "gönüllere inme" deyimini, bir parantez yardımıyla eklemişler basıma.

Diğer yandan bu önsözde Mesnevi’yi övmek için kullandığı tüm cümleler, Allah’ın indirdiği Kuran’ı övmek için kullandıklarıdır. Mevlana’dan müthiş bir alçakgönüllülük örneği görüyoruz.

Örneğin;


Mevlana "Mesnevi'ye temiz kişilerden başkası el değdiremez" derken,

Allah ise Vakia 79’da "Kuran'a temiz kişilerden başkası el değdiremez" der.

Mevlana "Batıl, Mesnevi'nin önünden ve arkasından yol bulamaz" der,

Allah ise Fussilet 42’de "Batıl, Kuran'a ne önünden gelebilir ne de arkasından" der.

Mevlana "Mesnevi gönüllerin şifasıdır" der,

Allah İsra 82’de "Kuran'ı, inananlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik." der.

Mevlana "Mesnevi, alemlerin Rabbinin ilhamıyla hayır sahibi katiplerin elleriyle yazılmıştır" der,

Allah ise Abese 13-16. ayetlerde Kuran'ın hayırlı katiplerin elleriyle yazıldığını söyler.


Yani ben bir kitap yazıyorum ve bu kitabın tıpkı Kuran gibi olduğunu aynı özellikleri taşıdığını belirtiyorum. Zaten açık açık da Allah katından indirildiğini söylüyorum. Ben şimdi ne oluyorum? Peygamber mi? Evet ama siz yine de öyle söylemeyin. Hz. Muhammed’e ayıp olur.
Bak gözüne perde inmiş kardeşim! Görüyor musun? Tarikattan birinin yazdıkları değil bunlar. Böyle bir bahanen kalmadı. Direkt birinci ağızdan, kaynaktan bunlar.

Kaldı ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmış Mesnevi’de Ünlü Mevlevi Abdülbaki Gölpınarlı aynen şöyle der:

“Her Veli ve bilhassa zamanın sahibi olan Kutub, nübüvvet-i tarifiye ile Peygamberdir. Fakat Hzç Muhammed’e hürmet ve şeriat edebine riayet bakımından Peygamberim diye meydana çıkmaz

Hadsizliğe bakar mısın? Allah güya peygamber ilan ediyor bunları.. Ama Hz. Muhammed’e ayıp olmasın diye açıklamıyorlar, Allah’ı mahçup ediyorlar, utandırıyorlar sözüm ona. Bu insanlar İslam alimi kabul ediliyor.
Yukarda paylaştığım Nasrullah Efendi’nin Veli kerametleri burda da karşımıza çıkmış oldu. Demekki bir tarikat üyesinin söyledikleri değilmiş.

Ama yine de “Yeaa orda öyle demek istemiyor, onu kastetmiyor, vahiy derken gönüle inen ilham demek o” dersin sen. Gel bakalım Mevlana efendi bunun için ne demiş?

1854. Beyit




Celaleddin Rumi açık seçik Allah'tan vahiy aldığını, fakat bazı muritlerin, sempatizanların bunu insanlara karşı "yaa orada bildiğimiz vahiy değil de gönül vahyi demek istiyo, ekieki " diye yumuşattığını söyler. Celaleddin Rumi, kendi yazmış olduğu Mesnevi'nin tıpkı Kuran gibi Allah tarafından vahiyle indirildiğini söylüyor. Hem de sempatizanlar gibi hiç kıvırmadan, delikanlı gibi açıkça söyler.

Öyleyse bu adam müslümanlar tarafından neden sevilir ve sayılır?

Uydurulmuş ve üzeri örtülmüş İslam Dünyası’na hoş geldiniz.
İyi de üstat Mevlana'yı zaten daha çok gavurlar sever zira az biraz tarih bilgisi olan kişi Moğolların Sivasta kellelerden kule yaparken neden Konyaya dokunmadığını bilir ;)

Daha çok müslümanların önem verdiği evliyalar üstünden git üstat dandik bir seçim olmuş özetle kendi tezini çürütme...
 
Üst Alt