#10 Felipe Lourerio - Sayfa 3 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
bizim evrene dirsek atince fb macinda oynamasin diye gereksiz uzun bir ceza vermislerdi, o kadar etkili bi herifti
 
biraz da nostalji zamanı diyerek araştırmalarda bulundum şöyle 1 habere denk geldim

6 Ocak 2003- Nurullah Bakır
Güle Güle Felipe
Bir yıl boş kalan Hagi ile efsaneleşmiş 10 numaralı formanın yeni sahibi açıklandığında herkes birbirine “Kim acaba bu adam” diye soruyordu.


6 Ocak— Açıklayıcı ilk açıklamalar Terim’den geliyor ve kamuoyu Felipe’nin Terim Fiorentina’da iken isteyip de alamadığı, G.Saray’a kısmet olan bir Brezilya’lı yıldız olduğunu öğreniyordu. İsviçre kampında amatör takımlar ile oynanan hazırlık maçları TRT’de yayınlanıyordu. Felipe hazırlık maçlarının yıldızı idi. Top ayağına yakışıyor, çalımı seviyordu. Sevmek bir yana karşısına kim gelse çalımlıyordu da. 3-4 maç içinde G.Saray taraftarı Felipe hayranı olmuştu bile. Sadece sırtındaki numarası değil, sol ayağı da Hagi’yi andırıyordu.


Lig başladı. Samsun, Denizli, Bursa, Malatya, Kocaeli ve L.Moskova maçları ile sezona girmişti G.Saray. Bu maçların tamamında ilk onbirde idi Felipe. Hagi’den alışık olduğumuz sağ çizgide serbest oynuyordu. Ters ayağı ile araya paslar atıyor, takımı yönlendiriyordu. Saydığımız 6 maçtan 5 galibiyet 1 beraberlikle çıkılırken, 15 gol atılıyordu. Bu 15 golün ikisinde Felipe, sekizinde ise Arif Erdem imzası vardı. Özetle yeni bir ikilisi vardı G.Saray’ın... Arif-Felipe


Ve Barcelona maçı, 24 Eylül. 0-2’lik sezonun ilk mağlubiyeti. Bir diğer ilk de Felipe’nin serbest ve ofansif oynadığı kanattan, ön liberoya çekilmiş oluşu, koşmayan futbol anlayışı gün gibi ortada iken orta sahanın göbeğine yerleştirilişi. Çok ama çok kötü bir futbol, hem Felipe’den, hem G.Saray’dan.

Hemen ardından İstanbulspor maçı. Kulübeye yerleştirilen Felipe-Arif ikilisi. 2-0’lık galibiyet ama belki Barcelona maçından bile kötü bir performans. Brugges maçında süren kötü futbol ve içeride beraberlik. 0-0’lık Elazığ deplasmanında yeniden kulübeye çekilen Felipe-Arif ikilisi. Diyarbakır maçında sürünmeye devam, zorla alınan 1-0’lık galibiyet. 2-1 Altay ve 3-1 Göztepe galibiyetleri ve 0-6 Fenerbahçe hezimeti, cezalı olan Felipe yok. 1-3 Brugges dış saha ve 1-2 L.Moskova iç saha mağlubiyetlerinde de Felipe yok.


Yani Barcelona maçından itibaren sanki bir sihirli değnek Felipe’yi bir anda G.Saray’dan siliyor ve takım o andan itibaren zaten yetersiz olan futbolunu dahi ortaya koyamaz hale geliyor. O andan itibaren sayısı azalan galibiyetler bile daha bir zorlama, oyun daha bir çirkin.

Aslında Terim dizisinin eski tiryakileri böyle biti(rili)şlere alışkın. Friedel, Saunders, Van Gobbel, Evren, Volkan, Duro, Murat Erdoğan, Victoria vs. vs. “Neden” sorusunun cevabı yok, kimse bilmiyor. Mesela hala kimse Van Gobbel’in neden gittiğini bilmiyor? Souness döneminin defansif orta saha yıldız adayı Evren’in gidiş nedeninin bilinmediği gibi.

Ortaya atılan “koşmuyor” gerekçesi inandırıcı değil, ayrıca da komik. Neden alındı o zaman? Bir günde bırakmadı ya bu adam koşmayı. Siz inanıyor musunuz koşmadığı için yolcu olduğuna.

G.Saray ve Türk futbolu ileride ahlar ve vahlar arasında seyredeceği çok ama çok özel bir yeteneğini yitirdi. Karşılık olarak alınan Simplicio için de olumlu satırlar var basında, göreceğiz. Ama Felipe’nin gidişi kayıptır. Felipe’den faydalanılamamış oluşu kayıptır. Felipe’nin ne olduğu belli olmayan gerekçeler ile takımdan kesilişi, futbol ve G.Saray’a küstürülüşü hatadır. Felipe’nin gisişinin ardından Suat’ın ismini zikrederek yaptığı gruplaşma ve dışlama suçlamaları dikkat çekicidir.

Futbol şubesinin bu denli geniş yetkilerle “astığı astık, kestiği kestik” mantığında Terim’e bırakılışı doğru değildir. Yönetim ve başkanın -yine Felipe’nin gidişinde yaptığı açıklamalarında belirttiği gibi- futbolculara ilgisizliği sanıldığı gibi profesyonellik falan değil yetersizliktir. Sezon başı Perez, Victoria, Fleurquin, Capone, Duro, hatta Radu’nun neden söylemeye gerek görülmeksizin gönderilişleri keyfi hareketlerdir.

Gönderilenler yerine alınan Almaguer, Sarr, Felipe, Christian’dan verim elde edilememesi ve gönderilmeleri fiyaskodur. Pinto’nun kampın başlangıç tarihinde gelmemesi disiplinsizliktir. Ve bunlar G.Saray’a yakışmamaktadır.

Şampiyonluk yarışı önemli değil. Her durumda son haftaya kadar G.Saray bu yarışın içinde olacaktır. Tek bir takviye dahi yapılmadan, sadece iki yabancısı ile (Mondragon ve Batista) G.Saray kadrosu yeterli ve Türkiye ligi için kuvvetlidir. Kaldı ki transfer de yapılıyor, kadro derinleştiriliyor. Transfer yolu ile gelecek olan oyunculardan verim elde edilmesi, kısa sürede alışmaların sağlanması önemlidir, sanırım sağlanacaktır da. Bunu da sezon sonuna kadar açıkça göreceğiz zaten.

Ama dediğim gibi bunlardan önemli eksikler var G.Saray’da. Birşeyler oluyor ama hoş şeyler olmuyor. Silkelenip toparlanması gerek, gidişat iyi değil. Bugün 10’lu yaşlarını yaşayan çocuk G.Saray’lılar olanlara anlam veremiyor, çünkü alışık değiller. 20’li yaşlardaki ve daha büyük G.Saray’lılar ise unuttukları, eskide bıraktıkları düzensizlikleri, disiplinsizlikleri yeniden yaşamak istemiyor. Ama açıkçası gidişat, yöntemler, tercihler, verimsizlikler hiç kimsenin içini açmıyor.

Güle güle Felipe... Onun gibi çok adam eskitti hem Türk futbolu, hem de G.Saray. Yerleri doldu, dolmadı. Bazısı silindi gitti, bazısı küllerinden doğdu. Ama netice itibariyle az bulunur düzeyde futbol tekniği ve zekasına sahip olan Felipe, mevcudu yıkılan, yenisi bir türlü inşa edilemeyen bir düzensizliğe kurban gitti. Daha fazla kurban vermeden yeni düzenin hatalarını görmeli, düzeltmeli, silkelenip toparlanmalıdır G.Saray. Düzensizlik ve verimsizlik çarkının tek ve son kurbanı Felipe olsun.
 
Dxx5W29XcAANEKg.jpg
 
Hocaya kızdığım nadir vakalardan biridir bu adam..
İlk yarının ortalarına doğru medyada “takımda Felipe dışında herkes koşuyor diğer oyuncuların ne günahı var” minvalinde haberler çıkmaya başladı.. Hoca da o dönem medyanın gazına gelip yedek bırakmaya başlamıştı..
 
Üst Alt