Film Önerileriniz | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Film Önerileriniz


Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Forum kapanmadan önce böyle bir konu vardı. İçinde çok film önerisi vardı, ne yazık ki gitti. Ben de yenisini açayım dedim. Filmi tavsiye ederken kapağını ekleyip biraz tanıtırsanız sevinirim.



my-sassy-girl.jpg




My Sassy Girl



Güney Kore sinemasının belki de en fazla tanınan filmi. Hırçın bir kızla tanışan bir genç ve güzel bir kız var filmde. Film komik olduğu kadar duygusal da.

 
iamlegendki6.jpg




Filmin temel konusu (korkmayın izlemediyseniz keyfinizi kaçıracak detayları sizden gizleyeceğim) yalnızlık. 2012 yılının New York caddelerinde güzel bir arabayı deliler gibi süren Robert, artık şehri doldurmuş olan vahşi hayvanları kovalamaktadır. Uygarlığımızın sonu gelmiştir. Gerçekten de şehrin terkedilmiş harap görüntüsü içler acısıdır.



Günleri ve gecelerini izlerken yaşayan tek insan olduğunu sezeriz. Bir virüsle tüm insanlar ölmüştür ve geriye tek dostu harika köpek Sam’le (Samantha) kendisi kalmıştır.



Filmi izlerken içinizde müthiş bir açıkalan korkusu (agarofobi) ve yalnızken hissedilen arkamda birisi mi var endişesi uyanıyor. Gündüzleri ise dükkanların tamamen sizin zevkinize kalmış olması müthiş bir sahip olma duygusunun tatmini demek. Çünkü tüm dünya sizin.



kingdomofheavenkf3.jpg




Film temel olarak 12. yüzyıldaki haçlı seferleri sonrası Kudüs'ün durumunu ele almaktadır. Üç din içinde kutsal sayılan topraklarda filmdeki zaman çerçevesinde hıristiyanlar egemen vaziyetdedir. Bu arada İngiltere'de demircilik yapmakta olan Balian'ı bir şövalye olan babası Godfrey ziyaret eder ve Kudüs'de ki barışı koruması için onu kendisiyle birlikte gelmeye davet eder.

Başta çekinceli olan Balian daha sonra babası ile yola çıkar ancak karışık olan politik yapılar ve kargaşa nedeni ile oluşan çatışmada babası yaralanır ve Kudüse vardıklarında ölür. Balian bu arada Kudüs'ün kralı IV. Baldwin ile tanışır. Kral barışı korumanın ellerinde olduğunu ve ondan yardım etmesini ister. Ancak kralın kızkardeşi ile evli olan Guy de Lusignan'da şehirde sözü geçen bir şövalyedir ve savaş yanlısıdır.

Balian babasının topraklarını işleyerek bir hayata hazırlanırken Guy de Lusignan ve arkadaşlarının müslümanlara yaptığı bir saldırı ortalığı karıştırır. Müslüman lider Selahaddin Eyyubi ordularını toplar ve Kudüs'e yürür. IV. Baldwin Selahaddin Kudüs'e gelince onunla konuşur ve barışın devamı için isyana katılanları cezalandırma sözü verir. Bu söze güvenen Selahaddin geri çekilir.

Lepra hastalığından muzdarip olan ve maske ile gezen IV. Baldwin ölümünün yaklaştığını anlayınca tahta Guy de Lusignan'ın geçmemesi amacı ile kızkardeşinin ondan ayrılmasını ve Balian'la evlenerek onun kral olmasını teklif eder. Balian bunu reddeder. Bir süre sonra da kral ölür.

Yeni kral Guy de Lusignan savaş ilan etmekte gecikmez. Balian ile de geçimsizdir ve ona bir suikast düzenler ve başarısız olur. Selahaddin Eyyubi'ye saldırıya gider ancak taktik hatalar nedeni ile ağır bir yenilgi alır. Kudüs'ün savunması artık Balian'a kalır.

Uzun süren kuşatma, taktik savaşları sonrası Balian ve Eyyubi anlaşmaya varırlar ve kent müslümanlara teslim edilirken Balian ve hıristiyanlar ülkelerine doğru yola çıkarlar.

Yine demirciliğe dönmek üzere olan Balian filmin sonunda yeni bir haçlı seferinin Kudüs'ü geri almak için yola çıktığına şahit olur.



komsukizinz8.jpg






18 yaşındaki bir delikanlı için öncelikler vardır... Hepimiz için olduğu gibi... ama o yaşta öncelikler özellikle karşı cinse aittir... Matthew Kidman da diğer on sekiz yaşındaki delikanlılardan çok farklı değildir. Hele de kapı komşusunun güzeller güzeli , masumiyet abidesi kızı söz konusu olunca. Danielle... Ona hayatın başka güzel yanları da olduğunu hatırlatan bu kızı her erkeğin hayatında olduğu gibi onun da hayatında bir dönüm noktası olacaktı.
 
İn Brugges cok hareketsiz gecen bir filmdi ben pek begenmemistim..



Benim önerilerim Will Smith in "Umudunu Kaybetme" ve Jodie Foster ın "Uçus Planı"...
 
İn Brugges cok hareketsiz gecen bir filmdi ben pek begenmemistim..



Benim önerilerim Will Smith in "Umudunu Kaybetme" ve Jodie Foster ın "Uçus Planı"...



O zaman sana onerim Steven Seagal filmleri.



In Bruges bence mukemmel bir filmdi. Cok cok komik sahneleri oldugu gibi, hikayesi de son derece derin ve etkileyiciydi.



Bilmeyenler icin, iki Irlandali kiralik katilin birini oldurdukten sonra Bruksel'de saklanmalarini anlatiyor film. Biri orta yaslarda kendi halinde bir adam (Brendan Gleeson), digeri genc ve deli dolu bir eleman (Colin Farrell). Filmin ilk yarisi bol bol eglence ve karakter gelisimiyle gecse de, ikinci yarisinda film ivme kazaniyor, drama, komedi ve aksiyon birlesimiyle izleyenleri mest ediyor. :eek:



Colin Farrell'in en iyi performanslarindan biri olmasinin yani sira Ralph Fiennes ve Brendan Gleeson da gayet iyi. Altin Kure'de birkac adaylik aldi film, en iyi senaryo da belki Oscar'larda gorebiliriz.



Ingiliz filmlerini, Trainspotting ve Fargo tarzi filmleri sevenlere bu filmi siddetle oneririm.
 
Ben pek begenmedim arkadasım elbette güzel sahneleri vardı zaten izlememin en önemli sebebi Colin Farell di ama bekledigimi bulamadım..



Ayrıca Altın Kure adaylıgı da onemli degil benim icin..Bilmem kac tane Oscar alan " No Country for Old Men" i izledikten sonra ödüllerle ilgili bakıs acım degisti..Tabi ki göreceli bir durum sen begenirsin ben begenmem, birsey soyleyemem..O sadece benim düsüncem..
 
Ben pek begenmedim arkadasım elbette güzel sahneleri vardı zaten izlememin en önemli sebebi Colin Farell di ama bekledigimi bulamadım..



Ayrıca Altın Kure adaylıgı da onemli degil benim icin..Bilmem kac tane Oscar alan " No Country for Old Men" i izledikten sonra ödüllerle ilgili bakıs acım degisti..Tabi ki göreceli bir durum sen begenirsin ben begenmem, birsey soyleyemem..O sadece benim düsüncem..



Tabii oduller bir seyin kalitesi hakkinda kanit degildir. Mesela Heath Ledger bu sene odul alacak ama ben hala Aaron Eckhart'in daha iyi oldugunu savunacagim.



Ek olarak No Country For Old Men'in en sevdigim film oldugunu soylemem filmlere bakisimizdaki farki aciklar herhalde.
 
In Bruges hakkında güvendiğim insanlardan, çok iyi şeyler duydum.



bir de NCFOM gerçekten güzel filmdi. bana göre Coen kardeşlerin en iyi filmi. hee bana kalsa Oscar'ı alacak film Zodiac'tı ancak Akademi'nin David Fincher'a nasıl bir garezi var bilmiyorum.
 
David Fincher bu sene en iyi yonetmeni kapacak gibi gozukuyor. 2008'in filmleri ve Oscar tartismasi tadinda bir konu acsak iyi olurdu.



Ayrica Zodiac'in konusunu sevmistim ama karakterlere isinamamistim. Mark Ruffalo'nun karakteri en ilginciydi bence, digerleri siradandi katil dahil.
 
Hitman..



off dayı varya uçankuşu haraket eden herşeyi vuruyor baştan son aksiyon eski meski izlemediyseniz izleyin derim:)



izlerken mısır patlatmayı unutmayın ha :D
 
6jd2f4i.jpg


Buono, il brutto, il cattivo., Il

İyi, Kötü ve Çirkin


Amerikan İç Savaşı yıllarında, üç silahşör sürekli birbirleriyle kesişen kaderlerinin çizdiği yolda, farklı gerekçelerle aynı amaç uğruna yürüyorlardı. Bu silahşörlerin adı "İyi", "Kötü" ve "Çirkin" di ve onların için iç savaş bir cehennem değil, pratik yapma olanağıydı.Ortak çalışan "İyi" ve "Çirkin" biraz tehlikeli ama hiç de fena kazandırmayan bir işleri vardı; "Çirkin" bir çok kentte aranan azılı bir suçlu olduğu için "İyi" onu adalete teslim edip önce ödülünü alıyor sonra da darağacından riskli bir metot ile kurtarıp bir sonraki işe kadar sağ kalmasını sağlıyordu.Bir gün gizli bir hazinenin varlığı ortaya çıkınca bu hazinenin peşine düşen "İyi" ile "Çirkin" in araları bozuldu. Onlar birbirleriyle çatışıp didişirken ortaya üçüncü bir hazine avcısı çıktı: "Kötü" "Kötü" bu üç silahşör içerisinde adına en fazla layık olanıydı...



fight-club-dvd.jpg


Fight Club

Dövüş Kulübü


Dövüş Kulübü: Oregon Üniversitesinde yüksek lisansını yapan Chuck Palanhiuk’un uzak olmayan bir gelecekte geçen ve kafası karışık genç bir erkeği konu alan romanından yola çıkılarak çekilen Fight Club’da filmi anlatan, ünlü bir otomobil firmasında iyi bir işe sahiptir. Tek düze yaşamı kronik uykusuzluk sorunuyla çekilmez bir hale gelmiştir. Ailesi ve yakın bir arkadaşı olmayan Jack doktorunun tavsiyesi üzerine kanserli hastaların terapi grubuna katılır. Bu toplantılar esnasında Marla’yla tanışır o da genç adam gibi hasta olmadığı halde grubun toplantılarına katılmaktadır. Jack’in ve Marla’nın çabaları tüketici kültürünün anlamsızlığına karşı bir duruştur adeta kariyer sahibi ama yanlız insanların bir tepkisi. Jack’ın jenerasyonu ölü bir jenerasyondur. Bir yolculuk sonrası evinin yanmış olduğunu gördüğünde arayabileceği tek kişinin yolculuk sırasında tanıştığı sabun satıcısı Tyler Durden olmasıda adeta bunun bir kanıtıdır. İçilen birkaç biranın ardından park yerinde Tyler, kahramanımızı kendine vurması için kışırtacaktır. Aralarında başlayan bu kavga Jack’in hayatını değiştirecektir. Bir süre sonra Jack Tyler’ın yanına taşınır. Tyler’ın liderliğinde bir dövüş kulübünün kuruluşuyla bu kulübde sayıları elliyi aşmamak kaydıyla genç erkekler birbirleriyle dövüşmeye başlayacaklardır. Kısa sürede popüler hale gelen kulüp ve Tyler Durden hızlı bir şekilde bu ölü jenerasyonun mesihi haline gelir.



requiem_for_a_dream.jpg


Requiem for a Dream

Uyuşturucu bağımlısı bir genç ve televiszyondaki yarışma programına umut bağlamış annesinin trajedisi, Aronofsky’nin kendine has sinema dili ve görsel tavrıyla anlatılıyor. Film, Hubert Selby’nin romanından uyarlanmış ve geçtiğimiz Oscar’larda en iyi kadın oyuncu dalında Ellen Burstyn’le adaylığı vardı...



Özellikle son filmi izleyin. Mükemmel bi film.
 
10igpj6.jpg




Ray Ferrier, eşinden yeni boşanmış liman işçisidir. Eski karısından olan iki çocuğuyla iletişimi iyi olmadığı için mükemmel bir baba olduğu söylenemez. Eski karısının yeni eşiyle birlikte kısa bir tatile gitmesi üzerine oğlu Robbie ve küçük kızı Rachel'i hafta sonu için yanına almak zorunda kalır.



İki çocuğuyla beraber hafta sonunu geçirirken gökyüzü aniden kararır ve şimşekler eşliğinde çok şiddetli bir fırtına patlak verir. Gökyüzünde tuhaf şeyler olmaktadır. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra evinin yakınındaki kavşakta sıradışı bir olaya tanık olur. Toprağın aniden yarılmasıyla yeryüzünün derinliklerinden üç bacaklı çok büyük bir savaş makinesi ortaya çıkar ve görünürdeki herşeyi yakıp yıkmaya başlar.



Ölüm makineleri ilerlerken önlerine çıkan her şeyi yok etmeye başlar... Metal tuzaklara hapsettikleri az sayıda insan hariç. Bu, insanlık için kopkoyu çaresizliğin hüküm sürdüğü bir dünya olacaktır.



Artık bu gezegeni, insanlık için etrafı çitlerle çevrili ve korunaklı bir yuva olarak görmeye devam edemeyeceğimizi öğrenmiş durumdayız. Uzaydan birdenbire üstümüze gelebilecek, bizim için şu anda görünmez olan iyilik ya da kötülükleri asla tahmin edemeyiz. Marslıların istilasının insanlığa sonsuz derecede yarar sağladığını da düşünebiliriz; bizi dekadansın en verimli kaynağı olan, geleceğe dair o sükünet içindeki güvenimizden kurtarmıştır ve insanlığın hep birlikte yaşaması gerektiği düşüncesine büyük bir destek sağlamıştır.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt