Evet arkadaslar sizlere simdi 2015 yazindan yani Hamza ile ilk önce Süperligi ve Türkiye kupasini ardindan da Süper Kupayi kazandigimiz dönemden bir yazi sunacagim. Bu yaziyi gecen sene yani 2016 yaz aylarinda bulmustum internette ve tercüme edip paylasacaktim. Ama is güc tatil vs derken tamamen unuttum ve bir kac gün önce tesadüfen bookmark larda birsey ararken yine denk geldim ve bu sefer paylasayim dedim.
Ilk olarak belirteyim yazi bana ait degil. Ben sadece size tercümeyi yapacagim, bayagi ugrastirdi beni diyebilirim bu gece. Umarim okursunuz, ilk defa bu kadar büyük capli birsey paylasiyorum forumda Biliyorum yazi cok uzun oldu ama okumanizi tavsiye ederim.
Yaziyi hazirlayan arkadas hakkinda iki kelam edeyim. Sizin benim gibi futbolu seven ve bu takimin renklerine gönül vermis bir genc kendisi. Simdi sorabilirsiniz eh bunun ne önemi var diye. Aciklayayim bu genc arkadasimiz Ingiliz ve ayriyaten Galatasaray taraftari. Bu güzel arkadasimiz 2015 yazinda yani yaklasik 2 sene önce 3 kupa birden kaldirdigimiz dönemde gelecege dair bir degerlendirmede bulunmus. Hatirlayanlar olacaktir mutlaka, burada da yeterince tartismistik o dönemler bu gidisatimiz iyi bir gidisat degil, ucuruma dogru sürükleniyoruz diye ben ve baska arkadaslar burada gelecege dair korkularimizi dile getirmistik cok tartismalar olmustu. Yazi da katilmadiginiz konular veya noktalar olabilir, yanlislar da olabilir sonucta yaziyi hazirlayan arkadasimiz yabanci ve herseyi takip etmiyor olabilir. Yazinin icinde Aysal ile ilgili de sözler var buna katilmayacak onlarca kisi taniyorum burada ama konu bu degil.
Simdi bu yazi ile göstermek istedigim nedir ?
Allahin yabancisi bu olacaklari tahmin edebiliyor ve ne hallere düsecegimizi öngörebiliyor. Ne aci bir durum degil mi? Ülke ile alakasi olmayan, dilimizi bilmeyen, insanlarimizi tanimayan bir adam bu durumlara düsecegimizi görebiliyor ama bizim kendi insanlarimiz, on yillardir bu takima gönül vermis adamlar taraftarlar yöneticiler göremiyor. Durumumuzu cok güzel gösteren bir yazi yazmis Thomas Wyer arkadasimiz.
Galatasaray modernleşmeli yoksa biter
Yaygin bir atasözü vardir „Fazla gurur insanin gözünü kör eder.“ Aslan bunu dikkate almali, basarilar ayriyeten rahatlaticir ama asla olasi bir cöküse karsi bir garanti de degildir. Galatasaray moderlesmeli yoksa biter.
Kendisiyle Avrupa Fatihi olarak gurur duyan bir takim icin Sampiyonlar Ligi boy gösterilebilecek sahnelerin en büyügüdür. Ama bir türk takiminin Avrupa’yi fethetmesinin üzerinden uzun zamanlar gecti. 2013 yilinda Galatasaray TT Arena daki 3-2’lik Real Madrid galibiyeti ile Ceyrek final öncesi Sampiyonlar Liginden ayrilisini kutladi gösterdigi performansin verdigi gurur ile. Son 5 yilda Real Madrid, Manchester United ve Schalke 04 gibi takimlar kendilerini Türkiye de Avrupa Fatihi’nin kurbani olarak buldular.
Gecen sezon Galatasaray grup asamasini sonuncu bitirirken hanesine sadece 1 puan yazdirabilmeyi basardi ve Anderlecht gibi “kücük balik” olarak görülen bir takimi 2 macta da maglup etmeyi basaramadi. Burada gerceklesen kücük düsürülmenin Prandelli’nin görevine son verilmesine neden olurken, bize Galatasaray taraftarlari icin Avrupa defterinin ne kadar büyük bir önem tasidigini gösteren bir unsur oldu.
Hamza Hamzaoglu ile isler ülke sinirlari icinde ne kadar rayina girmis olsa bile, Galatasaray ancak ve ancak kendini kandirir bu düzelme sayesinde Avrupa Fatihi ünvanina geri kavustugunu düsünmek gibi bir hataya kapilirsa. Galatasaray icin gelen basarinin alternatifi vasat olmak degil cöküs olacaktir
Türk futbolunda cok mühim yapisal sorunlar var, bunu belki de en cok Galatasaray kulübü özetliyor. Ticarilestirilen Avrupa futbolunun sürekli göz önünde bulunmasina ragmen Türk kulüplerinin ilgi odaklari cok baska yerlerde, basari yerine siyasi entrika ve kendi reklamini yapma derdindeler.
Mesela Galatasaray’in neredeyse bütün liderleri Galatasaray Lisesi mezunu, Lise’nin gücü neredeyse kulübün kuruldugu 1905 yilindaki kadar etkin ve dominant. Bu Lise yetenekli insanlar tarafindan degil de daha cok kendine Galatasaray dan bir parca koparmaya calisan insanlar tarafindan hüküm ediliyor, kendilerini kulübün kuruldugu yillarda hüküm süren Sultanlar ve Beyler gibi görüyorlar. Istanbul kulübünün baskanlik secimleri demokratik secimden daha cok gizem ve batil inanca bürünen papaya ait bir secim havasi veriyor.
Basari daha cok sans eseri olarak geliyor. Zaman zaman bu özenti „pasalar“ dan olusan kolej gercek kabiliyetleri olan bir adam tarafindan delinebiliyor. Böyle bir adam Ünal Aysal’di , 2011-2014 yillarinda süren baskanlik döneminde Galatasaray Avrupa da en basarili dönemlerinden birini yakaladi.
Kendisi gercek vizyona sahip bir liderdi, cagdasliga ve Avrupa’ya entegre olmus bir vizyona. Eski Sultanlardan ziyade daha cok Atatürk’e önem veren onun ideallerine gözünü diken bir adam Onun liderligi altinda Drogba ve Sneijder geldi, yeni cagin paragonlari (mükemmel kabul edilen örnekler).
Bu cag uzun sürmeyecekti. Gelelim bugüne, Dursun Özbek’in görev süresi Türk futbolunda yapilan bütün yanlislari yansitiyor. Son 3 Galatasaray baskaninin göreve geldigi zaman yas ortalamasi 71 idi. Aynisini Barcelona son 3 baskanlari ile mukayase edersek ortalama yaslari 46 gibi bir rakam oluyor. Özbek 66 yasinda.
Özbek de Galatasaray Lisesi mezunu, ama Ünal Aysal’a kiyasla cok ama cok daha düsük bir viyzona sahip. Bundan ziyade Özbek kulübün icine dönük sartlarini daha da derinlestirdi, oysaki Fenerbahce van Persie, Nani, Kjaer, Diego gibi futbolculari transfer ederken Hamzaoglu’nun transfer ettigi tek Türkiye disinda taninan futbolcu Lukas Podolski.
Hal böyleyken eger Galatasaray ilerlemek istiyorsa, Türk den fazlasi olmasi gerekiyor. Avrupali olmalari gerekiyor. Uluslarasi olmalari gerekiyor. Galatasaray Garenta araba kiralama firmasi ile yillik 1 Milyon € dan 3 yillik sözlesme imzalarken Manchester United Adidas ile 100 Milyon üzeri yeni bir kontrat imzaladi, bunun yaninda cok kücük bir degisim tabi ki.
Galatasaray’in Twitter da Bayern Münih den iki kat daha fazla takipcisi olmasina ragmen Galatasaray forma sponsoru bulmakta cabalamiyor. Eger sponsorluk modernlesmeye vasita degilse o zaman gelismekte olan pazarlara yönelilmeli. Türkiye disinda büyük bir taraftar kitlesine sahip olmasina ragmen, bunlarin cogu Almanya gibi ülkelere yayilan Türkler iken, kulüp hic sezon öncesi turlar düzenlemiyor, uzak dogu gibi yeni pazarlara yelken acmak icin caba sarf etmiyor, Galatasaray markasini yaymak adin hic bir icraatleri yok.
Ortada baska bir sans yok: ya modernlesmek ya da ölüm. Galatasaray Avrupa da kötülesmeye devam edecek eger düsüse simdi dur demezlerse. Modernlesmek zorunlu olarak kulüp bünyesinin toptan yani bastan asagi yenilenmesini gerektiriyor, gecmisi olan degil yetenegi olan adamlara acilmali, siyaset yerine ticaret tercih edilmeli ve yeni oyunculara yatirim.
Avrupa’da ilgisizlige dogru yol alan yolculuktan cikmak adina Galatasaray icin tek rota modernlesmek. Eger Galatasaray Fenerbahce’nin hasin kahkahlarini önlemek istiyorsa simdi ve gelecekte, o zaman kulübün su an bir yol kavsaginda bulundugununu yadirgamali, ya isiga dogru giden yolu ya da karanliga dogru sürükleyen yolu secmeli.
Iki yol var ikisi de kacinilir degil, biri modernlesmek digeri ise ölüm. Sadece ilk secenek ile Aslanlar yine kükreyecektir.
Ilk olarak belirteyim yazi bana ait degil. Ben sadece size tercümeyi yapacagim, bayagi ugrastirdi beni diyebilirim bu gece. Umarim okursunuz, ilk defa bu kadar büyük capli birsey paylasiyorum forumda Biliyorum yazi cok uzun oldu ama okumanizi tavsiye ederim.
Yaziyi hazirlayan arkadas hakkinda iki kelam edeyim. Sizin benim gibi futbolu seven ve bu takimin renklerine gönül vermis bir genc kendisi. Simdi sorabilirsiniz eh bunun ne önemi var diye. Aciklayayim bu genc arkadasimiz Ingiliz ve ayriyaten Galatasaray taraftari. Bu güzel arkadasimiz 2015 yazinda yani yaklasik 2 sene önce 3 kupa birden kaldirdigimiz dönemde gelecege dair bir degerlendirmede bulunmus. Hatirlayanlar olacaktir mutlaka, burada da yeterince tartismistik o dönemler bu gidisatimiz iyi bir gidisat degil, ucuruma dogru sürükleniyoruz diye ben ve baska arkadaslar burada gelecege dair korkularimizi dile getirmistik cok tartismalar olmustu. Yazi da katilmadiginiz konular veya noktalar olabilir, yanlislar da olabilir sonucta yaziyi hazirlayan arkadasimiz yabanci ve herseyi takip etmiyor olabilir. Yazinin icinde Aysal ile ilgili de sözler var buna katilmayacak onlarca kisi taniyorum burada ama konu bu degil.
Simdi bu yazi ile göstermek istedigim nedir ?
Allahin yabancisi bu olacaklari tahmin edebiliyor ve ne hallere düsecegimizi öngörebiliyor. Ne aci bir durum degil mi? Ülke ile alakasi olmayan, dilimizi bilmeyen, insanlarimizi tanimayan bir adam bu durumlara düsecegimizi görebiliyor ama bizim kendi insanlarimiz, on yillardir bu takima gönül vermis adamlar taraftarlar yöneticiler göremiyor. Durumumuzu cok güzel gösteren bir yazi yazmis Thomas Wyer arkadasimiz.
Galatasaray modernleşmeli yoksa biter
Yaygin bir atasözü vardir „Fazla gurur insanin gözünü kör eder.“ Aslan bunu dikkate almali, basarilar ayriyeten rahatlaticir ama asla olasi bir cöküse karsi bir garanti de degildir. Galatasaray moderlesmeli yoksa biter.
Kendisiyle Avrupa Fatihi olarak gurur duyan bir takim icin Sampiyonlar Ligi boy gösterilebilecek sahnelerin en büyügüdür. Ama bir türk takiminin Avrupa’yi fethetmesinin üzerinden uzun zamanlar gecti. 2013 yilinda Galatasaray TT Arena daki 3-2’lik Real Madrid galibiyeti ile Ceyrek final öncesi Sampiyonlar Liginden ayrilisini kutladi gösterdigi performansin verdigi gurur ile. Son 5 yilda Real Madrid, Manchester United ve Schalke 04 gibi takimlar kendilerini Türkiye de Avrupa Fatihi’nin kurbani olarak buldular.
Gecen sezon Galatasaray grup asamasini sonuncu bitirirken hanesine sadece 1 puan yazdirabilmeyi basardi ve Anderlecht gibi “kücük balik” olarak görülen bir takimi 2 macta da maglup etmeyi basaramadi. Burada gerceklesen kücük düsürülmenin Prandelli’nin görevine son verilmesine neden olurken, bize Galatasaray taraftarlari icin Avrupa defterinin ne kadar büyük bir önem tasidigini gösteren bir unsur oldu.
Hamza Hamzaoglu ile isler ülke sinirlari icinde ne kadar rayina girmis olsa bile, Galatasaray ancak ve ancak kendini kandirir bu düzelme sayesinde Avrupa Fatihi ünvanina geri kavustugunu düsünmek gibi bir hataya kapilirsa. Galatasaray icin gelen basarinin alternatifi vasat olmak degil cöküs olacaktir
Türk futbolunda cok mühim yapisal sorunlar var, bunu belki de en cok Galatasaray kulübü özetliyor. Ticarilestirilen Avrupa futbolunun sürekli göz önünde bulunmasina ragmen Türk kulüplerinin ilgi odaklari cok baska yerlerde, basari yerine siyasi entrika ve kendi reklamini yapma derdindeler.
Mesela Galatasaray’in neredeyse bütün liderleri Galatasaray Lisesi mezunu, Lise’nin gücü neredeyse kulübün kuruldugu 1905 yilindaki kadar etkin ve dominant. Bu Lise yetenekli insanlar tarafindan degil de daha cok kendine Galatasaray dan bir parca koparmaya calisan insanlar tarafindan hüküm ediliyor, kendilerini kulübün kuruldugu yillarda hüküm süren Sultanlar ve Beyler gibi görüyorlar. Istanbul kulübünün baskanlik secimleri demokratik secimden daha cok gizem ve batil inanca bürünen papaya ait bir secim havasi veriyor.
Basari daha cok sans eseri olarak geliyor. Zaman zaman bu özenti „pasalar“ dan olusan kolej gercek kabiliyetleri olan bir adam tarafindan delinebiliyor. Böyle bir adam Ünal Aysal’di , 2011-2014 yillarinda süren baskanlik döneminde Galatasaray Avrupa da en basarili dönemlerinden birini yakaladi.
Kendisi gercek vizyona sahip bir liderdi, cagdasliga ve Avrupa’ya entegre olmus bir vizyona. Eski Sultanlardan ziyade daha cok Atatürk’e önem veren onun ideallerine gözünü diken bir adam Onun liderligi altinda Drogba ve Sneijder geldi, yeni cagin paragonlari (mükemmel kabul edilen örnekler).
Bu cag uzun sürmeyecekti. Gelelim bugüne, Dursun Özbek’in görev süresi Türk futbolunda yapilan bütün yanlislari yansitiyor. Son 3 Galatasaray baskaninin göreve geldigi zaman yas ortalamasi 71 idi. Aynisini Barcelona son 3 baskanlari ile mukayase edersek ortalama yaslari 46 gibi bir rakam oluyor. Özbek 66 yasinda.
Özbek de Galatasaray Lisesi mezunu, ama Ünal Aysal’a kiyasla cok ama cok daha düsük bir viyzona sahip. Bundan ziyade Özbek kulübün icine dönük sartlarini daha da derinlestirdi, oysaki Fenerbahce van Persie, Nani, Kjaer, Diego gibi futbolculari transfer ederken Hamzaoglu’nun transfer ettigi tek Türkiye disinda taninan futbolcu Lukas Podolski.
Hal böyleyken eger Galatasaray ilerlemek istiyorsa, Türk den fazlasi olmasi gerekiyor. Avrupali olmalari gerekiyor. Uluslarasi olmalari gerekiyor. Galatasaray Garenta araba kiralama firmasi ile yillik 1 Milyon € dan 3 yillik sözlesme imzalarken Manchester United Adidas ile 100 Milyon üzeri yeni bir kontrat imzaladi, bunun yaninda cok kücük bir degisim tabi ki.
Galatasaray’in Twitter da Bayern Münih den iki kat daha fazla takipcisi olmasina ragmen Galatasaray forma sponsoru bulmakta cabalamiyor. Eger sponsorluk modernlesmeye vasita degilse o zaman gelismekte olan pazarlara yönelilmeli. Türkiye disinda büyük bir taraftar kitlesine sahip olmasina ragmen, bunlarin cogu Almanya gibi ülkelere yayilan Türkler iken, kulüp hic sezon öncesi turlar düzenlemiyor, uzak dogu gibi yeni pazarlara yelken acmak icin caba sarf etmiyor, Galatasaray markasini yaymak adin hic bir icraatleri yok.
Ortada baska bir sans yok: ya modernlesmek ya da ölüm. Galatasaray Avrupa da kötülesmeye devam edecek eger düsüse simdi dur demezlerse. Modernlesmek zorunlu olarak kulüp bünyesinin toptan yani bastan asagi yenilenmesini gerektiriyor, gecmisi olan degil yetenegi olan adamlara acilmali, siyaset yerine ticaret tercih edilmeli ve yeni oyunculara yatirim.
Avrupa’da ilgisizlige dogru yol alan yolculuktan cikmak adina Galatasaray icin tek rota modernlesmek. Eger Galatasaray Fenerbahce’nin hasin kahkahlarini önlemek istiyorsa simdi ve gelecekte, o zaman kulübün su an bir yol kavsaginda bulundugununu yadirgamali, ya isiga dogru giden yolu ya da karanliga dogru sürükleyen yolu secmeli.
Iki yol var ikisi de kacinilir degil, biri modernlesmek digeri ise ölüm. Sadece ilk secenek ile Aslanlar yine kükreyecektir.
Son düzenleme: