Gündüz Kılıç | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
Gunduz_Kilic.jpg

Gündüz Kılıç

Galatasaray Eski Futbolcusu Ve Teknik Direktörü

1919 yılında İstanbul'da doğan Gündüz Kılıç, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra futbol hayatına sarı kırmızılı takımda santrafor olarak başladı. Güçlü, büyük, iyi eğitimli, incelikli, karizmatik, cana yakın ve başarıya aç...Sahte gösterişe asla yer vermeyen, ancak hiçbir zaman da insanı sıkmayan biri...

1938 yılında futbol hayatına ara vererek yüksek öğrenim için Almanya'ya gitti. Döndüğünde tekrar Galatasaray forması giyen Kılıç, dönüşünde 2 Türkiye Ligi Şampiyonluğu yaşadı. 11 kez A Milli Takım'da görev yapan Kılıç 1953 yılına kadar Galatasaray'da görev yaptı. Baba lakaplı futbolcu 1980 yılında vefat etti.

Galatasaray'da Gündüz Kılıç devrimi 1952 yılında, bir sabah erkenden, takım kaptanının üniformasını dolabına astıktan sonra koç üniforması giyerek arkasına bakmadan ıslık çalmasıyla başladı. Bir zamanlar Galatasaray takımının kaptanı olan Gündüz Kılıç eski takım arkadaşlarının ve takıma aldığı parlak, genç yeteneklerin koçluğunu yaparak, 1934-1952 arasında tek bir şampiyonluk olmadan geçen, dertli ve kederli ok sekiz uzun yılın ardından takımı sayısız şampiyonluğa taşıdı. Her Galatasaray oyuncusu , öğrencisi ya da taraftarı Gündüz Kılıç'ta örnek birini görmüştü; çok iyi oynayan biri, çok iyi motive eden biri, çok iyi eğitim veren biri, birlikte çalıştığı her bir kişinin en iyi yanlarını ortaya çıkaran biri...Saha içinde de dışında da gerçek bir centilmen olan Gündüz Kılıç Galatasaray`ı , yepyeni parlak hedeflere taşıdı. Gündüz'ün liderliği altında Galatasaray Türkiye kupası ve uluslararası maçlar gibi sayısız şampiyonluğa imza attı.

Vizyonu geniş koçluk biçimi ve güçlü iletişim yetenekleri Türkiye'de yıllar boyunca koçluğun belkemiği olarak kalacaktı.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



gunduzklcgskaptanmbenim.jpg




Paint'te Efsane Kaptanımız Baba Gündüz Kılıç'ı yapmaya çalıştım. Hatalarım olmuşs affola. Bu vesile ile Büyük Kaptanımızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



Baba Gündüz: Galatasaraylılık neydi? Galatasaraylılık…

80e4c420e3908f4787c9ce3cr1.jpg





Elbette sevgi hakkındaki dünyanın en güzel sözleri değildir. Ama açık ara Türkiye sinema tarihinin en güzel filmi olan “Selvi Boylum Al Yazmalı”nın o meşhur iç konuşması unutulmazlar arasındadır:



“Samet “baba” demişti. Onu babalığa seçmişti. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti…”







Galatasaraylılık da aşk gibi. Sadece tek tanımı yok. Olamaz, olmamalı da. Ama tarihe geçmiş replikler, cümleler, konuşmalar var.



e5638d4819b64960b1bfb560ad78b61d_m.jpg




Lig döneminde Galatasaray'da toplam 6.5 sezonla en uzun süre teknik direktörlük yapan "Baba" Gündüz Kılıç bir maçta, sakatlanmış olan futbolcusunun başında.






Gündüz Kılıç 1962-63 sezonu açılışında bütün takımı toplamış ve onlara bildiği, bilebildiği Galatasaraylılık’ı anlatmıştı. Hem takıma yeni katılanlara konuşmak istemişti Gündüz Kılıç, hem de eskilere başka bir Galatasaray vizyonu çizmek. Baba Gündüz’ün bu sözleri de unutulmaz replikler arasındadır Galatasaraylılık konusunda:



“Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır.Biz sizlere burada Galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat (vazgeçiş) ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.” (1)



Çok asil değil mi? Öyleyse yeniden “Selvi Boylum Al Yazmalı”ya dönebiliriz?



-[FONT=&quot] [/FONT]Elini tuttum… Sıcacıktı. Yüreği elimdeymiş gibi…

-[FONT=&quot] [/FONT]Elinden tutuversem benimle gelir mi?

-[FONT=&quot] [/FONT]Seninin işte… Alıp götürsene beni.



İşte Baba Gündüz de “Seniniz işte Galatasaray. Alıp götür bizleri” demesini istemişti futbolculardan.



Böyle oldu. Galatasaray, futbolcuların akıllarını alıp uzağa götürdü. Futbolcular da Galatasaray’ı o sezon şampiyonluğa. (2)



(1)[FONT=&quot] [/FONT]Mehmet Emin Kunt, Galatasaray ve Türk Futbolundan Geçen Bir Dev Baba Gündüz, Maviağaç Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 146.

(2)[FONT=&quot] [/FONT]Bu yazı Galatasaray Dergisi’nin Nisan 2009 sayısının “Beş Edebiyat” bölümünde yayınlandı ilk olarak.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



Ekli dosyayı görüntüle 944



Bambaşka birisiydi Baba Gündüz. Kültürlüydü, bilgiliydi, babacandı, şefkat doluydu. Bu özelliklerini futbolcularla kurduğu ilişkilerine de yansıtırdı. Metin Oktay Palermo’ya transfer olduğunda, Başkan Vizzini’ye çok özel bir mektup yazmıştı.



Arayıp taransa dip köşelerde, arşivlerde, eşi benzeri yoktur bu mektubun Türkiye futbol ve edebiyat tarihinde. Oğlu yerine koyduğu Metin Oktay için Palermo Kulübü Başkanı’na “ne olur ona iyi bakın” diyecek denli şefkatli sözlerle doludur bu mektup. Edebiyatçı spor insanları kuşağının en son temsilcisi Gündüz Kılıç’ın yazdığı ve aradan 48 tane yıl geçmiş olsa da, edebiyat, duygu ve şefkat dumanlarının hâlâ tüttüğü ve Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan bu mektubu noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:









Sinyor Casimiro Vizzini



Palermo Union Sportiva Kulübü Başkanı



Palermo İtalya



17.7.1961, İstanbul







Sayın Sinyor,



Sizinle tanışmıyoruz. Hemen kendimi tanıtmam lazım. Ben Galatasaray Futbol Takımı’nın meneceriyim. Yani Metin Oktay’ın eski meneceri. Artık Metin Palermolu oldu. Kaç günden beri kulübünüzle anlaşma hikâyelerini, gazetelerde okuyor, resimlerini görüyoruz. Fakat bilmem nedense anlaşılmaz derecede katılaşan, uyuşan hislerimle, olanları bir türlü değerlendiremiyordum. Bugün, Metin memleketimizdeki erişilmez şöhretinin içlerinden gelerek, inanarak başyazıcıları olmuş Türk basını mensuplarına bir veda ziyafeti verdi.



Ben de davetliydim. Hepimiz görünüşte çok neşeliydik. Amma, hepimiz de hissediyorduk ki, bu içlerimizi sızlatan, müşterek bir acıyı örtmeye çalışan yapmacık, feragat dokulu ve son derecede rutubetli bir neşe idi. Nitekim Metin toplantının sonlarında birdenbire sararan bir yüzle ayağa kalktı. Gözlerindeki nem damlalaşarak boşanmasın diye, kendini tuta tuta titrek bir sesle konuştu. Memleketinden, anasından, kulübünden, arkadaşlarından ayrılmanın, yapayalnızlığın, yabancılığın soğuk koynuna atılmanın üzüntülerini öyle duyarak anlatıyor, oralarda da onu yalnız bırakmamamız için öyle çocuğumsu yalvarıyordu ki, sizinle yaptığı görüşmelere, hatta resmi mukaveleye rağmen, hâlâ donuk, inanamaz kalmış içim birdenbire kopasıya burkuluverdi. Metin sahiden gidiyordu.



Hayır! Hudutsuz kederimin size kırılmaya kadar genişleyebileceğini düşünmeyin sakın. Zira serinkanlı düşünebildikçe biliyorum ki zamanı gelince azı diş eti yarar, çıkar. Su kaynayınca kabından taşar. Evlat da kısmeti çıkınca evden kaçar. Bütün bunlara da kimse mani olamaz. Kısmet dedim de aklıma geliverdi. Ne yalan söyleyeyim, size karşılık şimdi hakiki duygumuz da, sevgili oğlumuzu iç güveyliğine kabullenen zengin bir kayınpedere karşı duyulabilecek kekremsi hislerden pek de farklı değil doğrusu.



Ah sinyor! Belki, sizce basit bir mukavele ile bağladığınız o insanın size neler kazandırdığını ve kazandıracağını katiyen bilemezsiniz.



Mükemmel bir futbolcu. Her sezon riyazi (aritmetik) bir katiyet gibi, söylediği kadar gol atan bir futbol kralı. Gençliğine rağmen inanılmaz derecede olgun, karakter sahibi bir insan.



Herkese yardıma hazır bir hayırsever. Hayır, hayır, bütün bunlar hiçbir şey değil. Siz Palermo’ya hiçbir kulübe nasip olmayan muazzam bir taraftar kitlesi kazandırıverdiniz. Şimdi Palermo Union Sportiva’ya kalben bağlı otuz milyon Türk taraftarınız var, inanın.



Küçücük Türk yavrularından tutun da, beli bükük ihtiyar Türk ninelerine kadar Metin’in başarısına dua edecek, Metin’in atacağı golleri gözleyecek, dolayısıyla Palermo’nun zaferlerini bekleyecek otuz milyon Türk dostunuz var artık. Siz bu kadar üzerinde titrenen bir kıymete sahip olduğunuzu nereden bilebilirsiniz ki. Ne olur, ona iyi bakın. Ona babacan davranın. Ne kadar büyürse büyüsün, daima sevgiye, şefkate muhtaçtır Metin. Belki de muhitine cömertçe dağıttığı sevgi ve şefkat akümülatörlerini şarj edebilmek için.



Eminim ki birkaç yıl sonra, memleket hasretine dayanamayıp vatanının sahalarına koşacak olan Metin’in arkasından siz de bana tıpkı benim gibi gözyaşlarınızla ıslatacağınız bir mektup yollayacak ve hislerimi o zaman daha iyi anlayacaksınız. Metinimiz İtalya’da Allah’tan sonra size emanet sinyor.





Sevgi ve saygılarımla.





Gündüz Kılıç



Bir mektup: Baba Gündüz 10?un için yazdı | GAYIN-SİN
 

Ekli dosyalar

  • 477c5778558141d0b675a7bf17dc9711_m.jpg
    477c5778558141d0b675a7bf17dc9711_m.jpg
    34.2 KB · Görüntüleme: 129
Cevap: Gündüz Kılıç



Aklımdan hiç çıkmayan bir kaç cümlesi vardır, halen aklımdadır Baba Gündüz.



"Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat (vazgeçiş) ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır."
 
Cevap: Gündüz Kılıç



17 Mayıs 1980 tarihinde vefat etti Büyük Galatasaray'lı Baba Gündüz. Saygıyla anıyoruz kendisini. Nur içinde yat Baba Gündüz.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



gunduz1.jpg





Aramızdan ayrılışının 30. yıldönümünde Milli Futbol takımımızın ve Galatasarayımız'ın Baba Gündüzü 'nü saygı ve rahmetle anıyorum.

Ruhu şadolsun.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



Kendisi Atatürk'ün yaveri Kılıç Ali'nin oğludur (bunu yeni öğrendim)



Ruhları şadolsun.
 
Cevap: Gündüz Kılıç



büyük adamdı rahmetli..



bizden başka, BJK'nin de hocalığını yapmıştı bir müddet.



mezarı Aşiyan Mezarlığı'nın cadde girişindeki ilk mezardır.



Allah rahmet eylesin..
 
Cevap: Gündüz Kılıç



İlk milli maç sonrası Atatürk’ün tebriki





Gündüz maç sonrasını onu çok etkilemiş olan bir sahne ile anlatacaktı:



“Eve döndüğüm zaman babam köşkte idi. Evdekilerin anlattıklarına göre maçı radyodan, etrafında çıt sesi çıkaranı bile haşlayarak heyecanla dinlemiş. Hatta arada sırada spiker Sait Çelebi beni methettikçe sulanan gözlerini de gizli gizli silmiş. Maç biter bitmez de Atatürk’e müjdeyi vermek için fırlayıp köşke gitmiş. Ertesi gün yanağımı okşayan bir elin temasları ile uyandım. Babam ayakta durmuş gülümsüyordu. Uyandığımı görünce de eğilip alnımdan öptü. Maçın neticesini ve spikerin söylediklerini büyük bir gurur içinde Atatürk’e anlattıktan sonra olanları nakletti. Büyük Ata çok sevinmiş: “Aferin Gündüz’e, benim tarafımdan onu alnından öp!” diye emretmiş. O gün onun emriyle babamın alnıma kondurduğu bu buse futbol hayatımda kazandığım en büyük nişan oldu... ”



Mehmet Emin Kunt'un Galatasaray ve Türk Futbolundan Geçen Bir Dev Baba Gündüz adlı kıtabından alıntı.
 
Üst Alt