İlahi Aşk ve Ölüm | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

İlahi Aşk ve Ölüm


Ölüm, hayatın karşıtı ve doğal sonucu.
Deneyimlemediğimiz, bilinmeyen her şey bizim için ürkütücüdür.
Ancak deneyimlediğimizde kötü sanılan şeylerin aslında iyi bir anlama
geldiğini görebiliriz.
Üstelik bu ölümse herkes ölmekten korkar ancak ölüm sanıldığı gibi kötü bir şey midir?

Materyalist dinlerin verdiği cevaplar, cennet cehennem gibi palavralar gerçek değildir. Çünkü hepsi maddi temelde tanrı adına verilmiş ancak gerçekte tanrı ile alakası olmayan ve maddeyi aşamamış insan ürünü cevaplardır. Bu sorunun cevabını maddede ve insanda ararsak, insan öldüğünde doğal seleksiyon mekanizmasına göre yok olup gidecektir.

Ancak hayat ve ölüm döngüsü diyalektiğin (çelişkinin) ve evrimin yasa olduğu bu evrene aittir. Peki döngüyü kıran, onu aşan bir şey yok mudur? Cevabı Yok'tur. Yani herkesin duyduğu ancak ne anlama geldiğin bilmediği Hiçlik'tir.

İnsan bu döngüyü aşamaz. Ancak evren yokken de varolan, varolacak olan Ezeli ve Ebedi, Sonsuz ve Sınırsız olan Hiç/Yok maddi evrenin ve döngünün dışındadır.

Bu Yokluk bilgisini nereden edindim? Yokluğa ulaşmanın bir yolu var mıdır? Cevap hayır, ulaşmak ve bilmek maddeye ait terimlerdir. Hiçlik ise hep vardı ve hep aynıydı. Değişen, tanımlanabilen, tesadüf olan ise içinde yaşadığımız maddi evrendir. Kelimelere döktüğüm, burada anlatmaya çalıştığım her şey kavramsallaşacak ve maddileşecektir ancak anlatabilmek adına bazı kavramlara kullanacağım.

Benliğin ölümü ve ortadan kalkması çelişki ve çatışma evrenini de ortadan kaldırır. Ortaya çıkan ise Hiçlik'tir. Hiçlik nedir? Hiçlik Sonsuz ve Saf Aşk'tır. Ölümsüzdür. Benlik onu göremez, anlayamaz, düşünemez. Zihin, madde ve insan ötesidir. Aşk, Sonsuz ve İlahi Gerçekliği ile yalan olan maddeyi, benliği, çelişki ve kusuru yani insanı ortadan kaldırır, Tek Gerçek olur. İçinde yaşadığımız evren de tabii ki yalandır.

Aşk'ta hayat da ölüm de yoktur, içinde yaşadığımız evrene ait hiçbir şey ve evrenle hiçbir alakası YOK'tur. Tasavvufçuların "mana" yani anlam evreni dediği, Aşk'ın evrenidir. Aşk Yok'tur, Yok olmaktır.

Böyle bir aşk ancak benliğin ölümüyle ortaya çıkar ve Ezeli ve Ebedi niteliğinden ötürü ancak kendiliğindendir. İnsan artık insan değildir, bütün çelişkiler ortadan kalkmış Aşk, Aşık ve Maşuk bir Bütün olmuştur. Ölümün (hayatın), hiçbir acı ve insani düşüncenin, maddenin olmadığı Cennet, Aşk (tanrı) mistik olan tek şeydir.

Ve dediğim gibi, böyle bir aşk benliğin ölümü yani ancak Ölüm'le ortaya çıkar. Ezeli olan düşünülemez dolayısıyla evreni anlamaya yarayan bilinç böyle bir Aşk karşısında ölüdür, o öldüğünde Aşk ortaya çıkar. Ve bu Aşk aslında ölümün gerçekte kötü bir şey olmadığını, ölüm diye bir şey olmadığını gösterir. Hiçlikte, insan olmaktan çıkan insan artık Ölümsüz Aşk olmuştur. Sonuca ve Cennet'e varmıştır. Artık o Yok'tur ve onun için hiçbir çelişki kalmamıştır. Nirvana'ya ulaşmak, fenafillah'a ermek -ulaşmak/ermek diye tabir etmek açısından hatalı olsa da- budur.

Şimdi sorum, ölümden sonra "hayat" tabiri hatta bütün tabirler Aşk için yetersiz kalır. Ancak bu ölümden sonrası için bize bir fikir verebilir mi? Her ne kadar cevaplar yetersiz olsa da bu konu üzerine sizin de fikirlerinizi almak istiyorum.
 
Soru şu; benliğin ölümü ile fiziksel ölümü bir tutabilir miyiz? Yoksa fiziksel ölüm bir yok oluş mudur?
 
Üst Alt