İngilizceyi Çok İyi Düzeyde Öğrenmek ve Konuşmak İçin Neler Yapılmalıdır? - Sayfa 3 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

İngilizceyi Çok İyi Düzeyde Öğrenmek ve Konuşmak İçin Neler Yapılmalıdır?


Tavsiyem; ingilizce sözlük okuyun.Cümle kurmaya çalışın.Film ve dizileri ingilizce altyazılı izleyin(Anlamadıysanız bir daha izleyin).Son olarak; pratik prait pratik.
Artık 40 sene öncesindeki gibi yaşamıyoruz.Yabancı arkadaşlar edinin internet üzerinden.Onlarla yazışın,konuşun.Bununla alakalı bir çok site var.Öğrenmek isteyene yol çok artık.
 
Tavsiyem; ingilizce sözlük okuyun.Cümle kurmaya çalışın.Film ve dizileri ingilizce altyazılı izleyin(Anlamadıysanız bir daha izleyin).Son olarak; pratik prait pratik.
Artık 40 sene öncesindeki gibi yaşamıyoruz.Yabancı arkadaşlar edinin internet üzerinden.Onlarla yazışın,konuşun.Bununla alakalı bir çok site var.Öğrenmek isteyene yol çok artık.

Fotoğraf iyimiş
 
doğru cümle akışı/kurma düzenini/sistemini çözmek lisan öğrenmenin anahtarı... Gerisi kelime hazinesine kalmış.
Bunu kazanmanın da günümüzde en kestirme yolu; öğrenmeyi istediğin lisanın original dublaj filmlerini iyi bildiğin bir lisanın altyazısı ile izlemek...
 
ingilizceyi yaklaşık 5-6 yıldır düzenli olarak çalışırım, online derslerden tutun izlemediğim yabancı youtube kanalları ve dizi filmler kalmadı. defterim var, oraya dizilerde filmlerde ya da videolarda rastladığım ama bilmediğim kelimeleri not alıp okunuşlarını ve anlamlarını kaydedip hergün tekrarlıyorum. sabahtan akşama kadar ingilizce hikayeler dinliyorum.

değil konuşmak, kelimeyi bilsem bile alt yazıya bakmadığım sürece onu bir türlü anlayamıyorum. sanki videodaki kişi hiç bilmediğim bir dili konuşuyor gibi geliyor. son bir kaç haftadır gına geldi ve bu işi bıraktım diyebilirim.

son haftalarda almanca çalışıyorum, bu kadar güzel bir dil olamaz. ingilizcedeki 5-6 senedir gelemediğim noktaya bir kaç haftada geldim diyebilirim. konuşulanı anlıyorum, telaffuzları çok kolay. ingilizcede hiç bilmediğim bir kelimeyi nasıl okusam diyorum. bir şekilde okuyorum. sonra böyle değilse kesin böyledir diyerek alternatif 3-4 okuyuş yapıyorum. sonra internetten okunuşuna bi bakıyorum benim alternatif olarak okuduğum 4 adet alternatif, gerçek okunuşunun yakından uzaktan alakası yok. öyle bir his ki, ben ne olursa olsun ingilizce öğrenemeyeceğim hissiyatı oluştu. hatta bazen diyorum gerizekalı falan mıyım acaba diye. tam o noktada almanca yetişti imdadıma. bir kaç haftada o kadar kusursuz teleffuz yapmaya başladımki, hatta haftada değil. bir kere duymam yeter. gırtlak seslerini bile çıkarıyorum tek denemede. allahtan almanca imdadıma yetişti ve beni gerizekalımıyım acaba hissiyatından çekip kurtardı. tek eksiğim, almanyaya hayatımda gitmemem ve almancaya tamamen sıfırdan başlıyor olmam. dolayısıyla hiç bir şekilde kelime bilmiyorum ve ingilizce gibi aşina da değilim kelimelerine. beni zorlayacak tek şey kelime haznesi olacaktır.

ingilizcede ise durum çok vahim, ben kalan hayatımı abd ya da ingilterede bile geçirsem ben o dili öğrenemeyeceğim, bundan adım kadar eminim. bir ara rusçaya sardım, o da çok kolaydı fakat sıkıcıydı. sıkıcı olmasından dolayı bıraktım, almanca ise çok eğlenceli. ingilizce ise bence dünyanın en zor dili. bir kelime ezberlemek için hem telaffuz hem anlamını hem yazılışını ayrı ayrı bilmek zorundasınız. hatta telaffuzlarını bilsen bile otomatikman okunduğu gibi telaffuz ediveriyorsun. muhtemelen ingilizce benim beyin yapıma ters. insan anlamını, okunuşunu bildiği halde cümle içinde nasıl o kelimeyi anlayamıyor? kendimi ifade edecek kadar ispanyolca öğrendim. onda bile makinalı tüfek gibi konuşan ispanyolların cümlelerinin içinde anlayabiliyorum kelimeleri. bu ingilizcede olmuyor. artı yazıda okurken cümledeki tüm kelimeleri biliyorum, anlamlarını da biliyorum ama cümlenin hiç bir anlamı yok, bir türlü ne demek istediğini çözemiyorum. sözlükten başka anlamlarına bakıyorum yine yok.

sonuç olarak, ingilizceyi öğrenemiyorsanız ve bu yıllarınızı almışsa bence bırakıp başka dillere yönelin. almanca italyanca ispanyolca rusça gibi ingilizceye göre çok daha kolay öğrenilen dillere yoğunlaşın derim. hem de kafanız inanılmaz rahatlıyor, ingilizce benim psikolojimi bozmuştu. bıraktım ve huzura erdim. yıllardır olmuyorsa bırakın, ha 1 sene çalışıpta yapamıyorum diyorsanız ama aşama kaydediyorsanız sakın bırakmayın. yıllardır çalışıp hiç bir aşama kaydedemiyorsanız o zaman bırakmalısınız. çünkü bu vakit kaybına dönüşüyor. enerjinizi ve yaşam sevincinizi elinizden alıyor.
 
ingilizce dizileri ingilizce altyazı ile izlemek ve telefondan bilmediğin kelimeleri ögrenmek. Kesinlikle birşeyler katıyor insana.
 
ingilizceyi yaklaşık 5-6 yıldır düzenli olarak çalışırım, online derslerden tutun izlemediğim yabancı youtube kanalları ve dizi filmler kalmadı. defterim var, oraya dizilerde filmlerde ya da videolarda rastladığım ama bilmediğim kelimeleri not alıp okunuşlarını ve anlamlarını kaydedip hergün tekrarlıyorum. sabahtan akşama kadar ingilizce hikayeler dinliyorum.

değil konuşmak, kelimeyi bilsem bile alt yazıya bakmadığım sürece onu bir türlü anlayamıyorum. sanki videodaki kişi hiç bilmediğim bir dili konuşuyor gibi geliyor. son bir kaç haftadır gına geldi ve bu işi bıraktım diyebilirim.

son haftalarda almanca çalışıyorum, bu kadar güzel bir dil olamaz. ingilizcedeki 5-6 senedir gelemediğim noktaya bir kaç haftada geldim diyebilirim. konuşulanı anlıyorum, telaffuzları çok kolay. ingilizcede hiç bilmediğim bir kelimeyi nasıl okusam diyorum. bir şekilde okuyorum. sonra böyle değilse kesin böyledir diyerek alternatif 3-4 okuyuş yapıyorum. sonra internetten okunuşuna bi bakıyorum benim alternatif olarak okuduğum 4 adet alternatif, gerçek okunuşunun yakından uzaktan alakası yok. öyle bir his ki, ben ne olursa olsun ingilizce öğrenemeyeceğim hissiyatı oluştu. hatta bazen diyorum gerizekalı falan mıyım acaba diye. tam o noktada almanca yetişti imdadıma. bir kaç haftada o kadar kusursuz teleffuz yapmaya başladımki, hatta haftada değil. bir kere duymam yeter. gırtlak seslerini bile çıkarıyorum tek denemede. allahtan almanca imdadıma yetişti ve beni gerizekalımıyım acaba hissiyatından çekip kurtardı. tek eksiğim, almanyaya hayatımda gitmemem ve almancaya tamamen sıfırdan başlıyor olmam. dolayısıyla hiç bir şekilde kelime bilmiyorum ve ingilizce gibi aşina da değilim kelimelerine. beni zorlayacak tek şey kelime haznesi olacaktır.

ingilizcede ise durum çok vahim, ben kalan hayatımı abd ya da ingilterede bile geçirsem ben o dili öğrenemeyeceğim, bundan adım kadar eminim. bir ara rusçaya sardım, o da çok kolaydı fakat sıkıcıydı. sıkıcı olmasından dolayı bıraktım, almanca ise çok eğlenceli. ingilizce ise bence dünyanın en zor dili. bir kelime ezberlemek için hem telaffuz hem anlamını hem yazılışını ayrı ayrı bilmek zorundasınız. hatta telaffuzlarını bilsen bile otomatikman okunduğu gibi telaffuz ediveriyorsun. muhtemelen ingilizce benim beyin yapıma ters. insan anlamını, okunuşunu bildiği halde cümle içinde nasıl o kelimeyi anlayamıyor? kendimi ifade edecek kadar ispanyolca öğrendim. onda bile makinalı tüfek gibi konuşan ispanyolların cümlelerinin içinde anlayabiliyorum kelimeleri. bu ingilizcede olmuyor. artı yazıda okurken cümledeki tüm kelimeleri biliyorum, anlamlarını da biliyorum ama cümlenin hiç bir anlamı yok, bir türlü ne demek istediğini çözemiyorum. sözlükten başka anlamlarına bakıyorum yine yok.

sonuç olarak, ingilizceyi öğrenemiyorsanız ve bu yıllarınızı almışsa bence bırakıp başka dillere yönelin. almanca italyanca ispanyolca rusça gibi ingilizceye göre çok daha kolay öğrenilen dillere yoğunlaşın derim. hem de kafanız inanılmaz rahatlıyor, ingilizce benim psikolojimi bozmuştu. bıraktım ve huzura erdim. yıllardır olmuyorsa bırakın, ha 1 sene çalışıpta yapamıyorum diyorsanız ama aşama kaydediyorsanız sakın bırakmayın. yıllardır çalışıp hiç bir aşama kaydedemiyorsanız o zaman bırakmalısınız. çünkü bu vakit kaybına dönüşüyor. enerjinizi ve yaşam sevincinizi elinizden alıyor.

Almanca ve Rusça (İspanyolca ile ilgili bir fikirim yok) normalde ingilizceye göre grammer olarak çok daha zor bir dil.
İngilizceye oranla çok daha fazla grammer kuralı ve özel durum/kelime çekimleri mevcut.

İngilizceyi öğrenemeyip, bu iki dilde mesafe kat etmen oldukça enteresanmış gerçekten.
 
Endonezya Jakarta'da bulunduğum sürede bir Türk vatandaşı ile tanışmıştım. Olayı aynen onun aktardığı gibi anlatıyorum. Dikkatlice okumanızı da tavsiye ediyorum. Giresun Espiye'de yaşayan bir esnaf ağabeyimizdi bu, vakti zamanında borçlarından dolayı iflas ettiği için alacaklıları tarafından sürekli sıkıştırılan biriymiş. Velhasıl bu ağabeyimizin kayın biraderi Japonya'da çalışıyormuş ve Fatsalı :) Her neyse bu kişi Osaka'da yaşıyor ama Bolivyalı biri ile evliymiş. Neyse Eniştesinin durumunu öğrenince eşinin akrabalarının yanına gitmesini söylemiş. Türkiye'de kalırsa vurulacak adam tabii yaşamayı seviyor. Ve pılını pırtını toplayıp bir pasaport çıkartıyor ve Bolivya La Paz'a gidiyor. Adam Giresun Espiye'den bildiğin kör bir vaziyette Kıta'yı geçtim Yarı küreyi değiştirip Bolivya La Paz'a gidiyor. Cebinde 300 yada 400 dolar bir parası var. Tek kelime ispanyolca bilmiyorlar. Bildiği tek dil Türkçe ve bu cesaret ile kalkıp Bolivya'ya gidiyor. Neyse bu kayın biraderinin eşinin akrabalarını bir şekilde sora sora buluyor. Adamlar da damatlarının hatırına bunlar bir ev buluyorlar. İki göz odası var. Neyse Selahattin ağabey yapacak bir şeyler ama dil yok. Gidiyor bir İspanyolca sözlük alıyor. Eşiyle beraber bu sözlükteki tüm kelimeleri harfi harfine ezberliyorlar. Sadece ezber yapıyorlar. Bu arada kayın biraderinin ailesi de işte hurda işi yapıyor. Buda onların yanında işe giriyor. Para biriktirmeye başlıyor. Sonra İspanyolcayı bir şekilde 9 ay da sular seller gibi ezberliyor. Ve Bolivya'da bir market açıyor. Market gel zaman git zaman iyi iş yapıyor. Tabii oralarda kültür farklı, Karadeniz yada Türkiye gibi değil, velhasıl bu Selahattin ağabey işi büyütüyor. İki tanede Bolivyalıyı alıyor işe çalıştırıyor. Neyse 6 ay sonra bir sabah kalkıyor market bomboş, işçiler bu Türk ağabeyimizin dükkanını tamamen soyuyorlar. Sonra Selahattin ağabey vardır bunda bir hayır diyerek tekrardan giriyor bir yere çalışıyor. Tabii kenarda epeyce de birikmiş parası olunca böyle meydanlara yada shoping center denilen yerlerden birinde bir lokanta ve ufak bir büfe tarzı bir dükkan daha açıyor. Bu sefer güvenlik kamerası falan filan her şeyi tam sistemli bir şekilde kurduruyor. Bu arada kayın birader de Bolivya'ya geliyor. Sonra bu Selahattin ağabey işi iyice büyütüyor. Bolivya ortalamasının üstünde bir cafe açıyor. Ve yürü ya kulum der ya Allah bugün Endonezya-Bolivya-Arjantin-Ekvador-Japonya-Singapur gibi ülkelerde toplam 28 adet cafe tarzı dükkana sahip oluyor. Bunu anlatmam şu sebepten dolayıdır. Evet dil öğrenmek zordur. Ama sabır bu zorluğu çok rahat yenebilecek bir kudrettedir.
 
Almanca ve Rusça (İspanyolca ile ilgili bir fikirim yok) normalde ingilizceye göre grammer olarak çok daha zor bir dil.
İngilizceye oranla çok daha fazla grammer kuralı ve özel durum/kelime çekimleri mevcut.

İngilizceyi öğrenemeyip, bu iki dilde mesafe kat etmen oldukça enteresanmış gerçekten.

sebebi telaffuz ve ingilizcenin garip bi dil olması olabilir. bana göre de ingilizce çok zor geldi
 
Almanca çok uyuz bir dil yav.

Ben burada doğup büyümeme rağmen sanırım dile 100% hakim olmam 16-17 yaşımı bulmuştur.

Hele hele şu Der, Die, Das yok mu dünyanın en saçma şeyi, isimler öncesi eril dişil ve nötr kelimeler kullanılıyor. Ingilizce de "the" ve "a" / "an" var, ispanyolca da "el" ve "la" var. Almanlarda der die das var, yabancıların korkulu rüyası bu.

Hatta Almanoğlu Alman olan adamlar bile karıştırıyor zaman zaman :D

sent via GSC
 
Almanca çok uyuz bir dil yav.

Ben burada doğup büyümeme rağmen sanırım dile 100% hakim olmam 16-17 yaşımı bulmuştur.

Hele hele şu Der, Die, Das yok mu dünyanın en saçma şeyi, isimler öncesi eril dişil ve nötr kelimeler kullanılıyor. Ingilizce de "the" ve "a" / "an" var, ispanyolca da "el" ve "la" var. Almanlarda der die das var, yabancıların korkulu rüyası bu.

Hatta Almanoğlu Alman olan adamlar bile karıştırıyor zaman zaman :D

sent via GSC
Hollandaca "de/het" daha beter mantıklı bir açıklaması yok hangisini kullanılacağına dair
 
Hardest_Languages_02-1.jpg
 
Çok iyi düzeyden kasıt anadilin gibi konuşmak ise kesinlikle yurtdışında bir süre yaşaman lazım, dil öğrenme ''easy to learn hard to master'' bir şey. Türkiye'de iyi derece ingilizce bildiğini zanneden ama aslında orta veya orta alt seviyede olan milyonlar var, gerçi sadece Türkiye değil pek çok ülkede aynı durum var ama biz dil öğretme özürlüyüz bizdeki kadar vahim değil. (Konu dışı ama mesela Almanların ingilizce konuşmasına her zaman gülmüşümdür.) Gerçek anlamda dili öğrenmek için ciddi derecede istek lazım.

Kendimden örnek verecek olursam benim dışişlerinde çalışma hayalim vardı bu olmazsa da uluslararası ilişkiler de akademik kariyer yapacaktım, beni motive eden de bu oldu. Motivasyonum olmasaydı anadilimden daha iyi seviyede ingilizce konuşamazdım, sonuç olarak ne dışişlerinde çalışıyorum ne de akademik kariyer yapıyorum yarıda bıraktım çünkü :) pişman mıyım ? Kesinlikle değilim, gerçek anlamda ingilizce bilmek her alanda müthiş faydalar sağlıyor.

Şimdi İtalyanca öğreniyorum, haftada 2 kere özel hocayla çalışıyorum bir de pc seti var günlük 1-2 saatimi ayırıyorum, ilerlettim ama biliyorum ki hiç bir zaman ingilizce seviyeme çıkamayacağım. Uzun lafın kısası demem o ki; gerçekten karar vermen lazım.

Bir de sakın elalemin verdiği tavsiyeleri fazla ciddiye alma, herkesin öğrenme şekli farklı çünkü. Dediğim gibi sen kesin ve net olarak karar verdiysen bir şekilde deneye yanıla kendin için hangi yöntemin en iyi olduğunu bulman lazım. Yurtdışına çıkma imkanın yoksa internet aracılığıyla yabancılarla konuşur durursun, fayda sağlar mı ? Evet sağlar ama yurtdışına çıkman kadar faydası olmaz tabi.

italyanca da ne durumdasın abi
ilerleyebildin mi
kullandığın pc seti rosetta stone mu?
 
İngilizcenin Düzgün yazıldığı bir kitap okuyun. Önerim Harry Potter serisi :)

Ve bunun yanında İngilizce olarak dizi izleyin. Burada dikkat etmek gerekir ama bence. Amerikan yapımı filmlerden uzak durmak gerekir. Onların İngilizcesi biraz farklı.

Game of Thrones önerim olabilir.

Dizi konusunda ayrıca. Sıkıcı olabilir ama diziyi İlk Türkçe ile izleyin sonra İngilizce başlangıç seviyesinde iseniz.

En önemlisi ama kitap bence.
 
Dil öğrenmek imkansız bence, böyle bir olanak yok. Sonuçta o başka bir ülkenin dili. O ülkede doğmadıktan sonra o dil öğrenilemez. Benim fikrime göre öyle yani. Ya da ikinci ihtimal ben bir gerizekalıyım
 
Tamamen tesadüfen şimdi gördüm, yanlışlıkla tıklayınca farkettim kusura bakma. :)

Az biraz daha geliştirdim ama kendimi tam veremediğimden beklediğim ölçüde ilerletemedim, orta seviye diyelim. İki tane set var biri rosetta da diğerini unuttum.
Tamamen tesadüfen şimdi gördüm, yanlışlıkla tıklayınca farkettim kusura bakma. :)

Az biraz daha geliştirdim ama kendimi tam veremediğimden beklediğim ölçüde ilerletemedim, orta seviye diyelim. İki tane set var biri rosetta da diğerini unuttum.

Bazen alinti bildirimleri gelmiyor normal.

Rosetta bende baktim biraz grammar i pekistirmek adina baya sıkici pek bi faydasini da goremedim
Speaking olayini halletmem lazim bir sekilde
 
Üst Alt