NOT:uxun ama faydalı bir içerik
türkiyede de öğrenilir. sürekli ingilizce tv izleyerek başarılabilir. ben hiç ingilizce konuşma pratiği yapmadım. kelime ezberlemek yeterli eğer grameri yalayıp yutmuşsanız. 1 kelimeyi 2 bilemedin 3 günde ezberlersiniz. ama bu yetmiyor. o kelimeyi 1 ay boyunca her gün 3-5 kere tekrar etmeniz lazım. ezberlemek ile özümsemek farklı şeyler. 1 ayın sonunda kelime özümsenmiş olur.
örneğin believe gibi basit bir sözcüğü ele alalım. bunu ezberlediniz 3 gün sonra tekrarlamayı bıraktınız. o zaman konuşma esnasında o kelimeye ihtiyaç duyduğunuzda unutacaksınız. çünkü o kelime daha özümsenmedi.
o kelimeyi birisi konuşurken duyduğunuzda ise, kendisini hatırlayacaksınız anlamını unutacaksınız, ben bunu biliyodum deyip 2-3 saniye düşününce hatırlayacaksınız. bu sırada konuşan kişiyi kaçıracaksınız.
bir çok yerde gördüm kelime ezberleyerek ingilizce konuşulmaz diyorlar. ya da konuşmadan olmaz diyenler var. konuşma bize kelimeleri ve yapıları defalarca tekrar ettiğimiz için dilin yapısını ve kelimeleri özümsememize yardımcı olur.
ama biz kelimeleri sadece ezberler bırakırsak o yarım kalır, bir kelimeyi özümsemek için toplamda 1 ay gerek. name kelimesini ilkokulda duyduk 20-30 yaşında adamlarız. bu kadar sene sonunda bu kelimenin anlamını düşünmüyoruz bulmak için. çünkü özümsendi artık. 3-5 günlük kelimeyi özümseyemiyoruz. normal zamanda anlamını hatırlasanız dahi konuşma anında beyin onu anlasa bile o kelimenin neyi kastettiği hususunda özümsediği kelimeler kadar çabuk davranamıyor.
konuşma pratiği yapacak kadar imkanım olmadı hiç kimseyle. evet günün her saati ingilice tv ve radyolar dinliyorum. online sözlük var ona kelimeleri kaydedip hergün kelime ezberliyorum. ama bu kelimeleri görmekten mideniz bulanıyor. ben bu kelimeyi özümsedim demem için herhangi günün birinde tıpkı kafanıza takılan şarkı gibi ikide bi aklınıza düşüveriyor. gün içinde 6-7 kere belki daha fazla aklınıza geliyorsa bi kelime özümsenmiş demek oluyor. 1 ay önce ezberlediğim kelime ne ise what is your name cümlesindeki kelimeler de benim için o oluyor. konuşacağınız sırada tak diye beliriveriyor.
işin özü bu ve bol bol listening yapmak. yani beynin dili kapması. bunu konuşarak da kapabilir dinleyerek de. fakat dinleyerek kaparsanız konuşma anında gramer hatası yapmazsınız. toplamda 4 senedir ara ara son 6 aydır da sıkı bir ingilizce çalışması yapıyorum. son 6 ay dışında biriyle ingilizce konuşmuşluğum yok.
son 6 ayda yurtdışından konuşmacı arkadaşlar buldum online. ilk başta konuşamayacağımı düşündüm. çünkü her yerde konuşmadan öğrenilmediğini söylediler. baktığımda cümleler otomatik akıyordu ağzımdan. yani ingilizceyi hayatım boyunca hiç konuşmadığım halde sadece çalışmayla akıcı şekilde konuştuğumu fark ettim. bu bana da şaşırtıcı geldi. tabi herkesin bir yöntemi var. bir de konuşurken sizi düzeltecek bir native speaker yoksa konuşmanın da çok anlamı yok. yanlış bir şekilde konuşunca o konuşmayı o şekilde yaparsınız hep. sonra o konuştuğunuz tanım ya da cümle beyinde yer edinir ve yanlış bir tanım olmaya başlar.
son 5-6 ayda. 1000 üzerinde kelime ezberledim. özümsediğim kelimelerin listesi var onların sayısı ise 482 tane. yani geriye kalan 500 küsür kelimenin ezberlenmesi tamamlanmış ama hala özümsenmiş değiller. kelime haznem inanılmaz arttı. daha önce dinleme yaparken sık sık sözlüğe bakarken şimdi hiç sözlüğe bakmadan ingilizce kanalları alt yazısız izleyerek rahatça anlıyorum. bi baraj var o barajı geçtiğinde dil artık çpok kolay gelmeye başlıyor. kendi diliniz gibi olmaya başlıyor. eskiden zorlandığınız tanımlar çocuk oyuncağı oluyor.
had beenler have beenler geçişli geçişsiz fiiller hepsi işkenceydi geçen sene. şimdi ise ne kadar kolaymış diyorsun. .. made, is made, is being made ne kadar gelmişti. bir türlü ezberlenmiyordu. bunları da tek tek özümsemiştim. had been ise sadece bir ay içinde kendimi had beenlere maruz bıraktım. beyniniz bir kaç kere yaptığı şeyi anlasa bile onu özümsemez. devamlılık olduğu sürece beyninizi o şeyle bıktırana kadar meşgul ettiğiniz zaman bir süre sonunda çaba sarfetmeden anlama yeteneği kazanıyorsunuz.
kaldıki ben bu 4 senede ara ara düzensiz çalıştığım sürelerde ingilizce öğrenilecek bi dil değil, bunu konuşan insanlar mırıldanıyor dil gibi değil diyordum. şimdi ben ingilizce konuştuğumda eğer ağır bir dil kullanırsam normal seviyedeki konuşmacı bazen kelimelerin anlamını soruyor. o kadar geniş bir kelime haznesi var. gerekli gereksiz her şeyi özümsemeye çalıştım. belgeselde dizide filmde hangi kelimeyi bilmiyorsam önemli önemsiz demeden ezberledim.
4-5 sene önce youtubeda ingilizce öğreniyim diye başladığım bu yolda, ki o zamanlar neden I am You are he is gibi am is are denilen şeyleri koyuyoruz diye anlam verememiştim. o zamiri için he she it kullanıldığını duyunca konuşma sırasında bu kadar alternatifli zamiri nasıl kullanayım diye şaşırıyordum. yani benim başladığım nokta sıfır idi ve kendi kendime öğrendim.
native speaker değilim. seviyem upper-m ama hedefim native-like.
ezberlediğim daha doğrusu özümsediğim kelimeler içinde defne, sarısalkım gibi işime nerdeyse yaramayacak kelimeler dahi var. ingilizce seansı sonrasında akşam ailemin yanına salona indiğimde türk dizileri izliyorlar ya da türkçe dublajlı filmler. son 1-2 ayda bunu yapıyorum. onların izlediği filmlerdeki türkçe diyalogları içimden ingilizce olarak canlandırıyorum.
gün içinde gün boyu (işsiz olduğum için) abd tvleri ve ingilizce radyo kanalları dinliyorum. zaten beyin bir zaman sonra onların konuşma tarzını kapıyor ve onların kullandığı cümleleri siz fakında olmadan konuşuveriyor nesneleri değiştirerek.
ingiliz dil edebiyatı mezunu arkadaşım var. eskiden her şeyi ona sorardım. şimdi kelime bilme challenge yapıyoruz. son aylarda dikkatimi çekti genelde bu yarışmaları ben kazanıyorum. hatta bir çok zaman bi kelime şöyle kullanılırsa olur mu diyorum daha önce kelimeyi duymadım diyor. ingilizcesi çok iyi yalnız. türkiyede yabancı pilotun 6 ay boyunca çevirmenliğini yaptı bizzat adamın evinde çalışarak. çevirmenlik faaliyetlerinde bulundu. şimdi de galatasaray stadyumunda tercümanlardan birisi.
sorduğum son 2 kelimeler, offscourings, excogitate bunları sordum bilmediğini söyledi. ben ikisini de ezberledim. ama daha özümseyemedim. 20-25 günü var bunların. bir de özümsemeniz için radyoda tvde bunu birinin cümle içinde kullandığını görmeniz.
şu sıra almanca ve ispanyolca öğreneyim diye düşünüyordum. kurban bayrsmında almanyadan akrabalar geldi ve onlarla konuştuk. yeni göçmen kanunu varmış. o yüzden oraya gitme ihtimali olduğu için almancaya başladım. ama ispanyolca benim hayalim ve 2. global dil. almanca ise almanyaya gitmediğim sürece bir işe yarayacak dil değil. almancaya başladım göz ucuyla da ispanyolca öğreniyorum.
almancaya başlayalı 3 gün oldu. baya kelime ezberledim ama 3-5 tanesini özümseyebildim. almancanın avantajı grameri diğer bir germanic dil olan ingilizcenin atası olduğu için zorlamayacak. ama 3 günde kavrayabildiğim kadarıyla gramer yerine artikelleri ve kelimelerin çoğul yapılışı biraz zorlayacak. henüz kesin olmayan almanya macerası için vaktimi öldürmeye değer bir dil mi almanca orasını bilmiyorum. başlarsam öğrenebileceğim basit bir dil gibi geldi. çünkü almanca benim için ezberden ibaret onu da yaparım. 3 günün sonunda basit cümleler kurmayı öğrensem de bence almancanın en büyük sorunu artikelleri değil çoğul yapımı. hangi kelimenin er en ekleri alacağı belli değil. yabancı kelimeler s alıyor autos gibi. artikeli der ise çoğulda die oluyor ve bazıları vater (fatır) gibi sadece fetır olarak yani noktalı a koyarak fäter olarak çoğul yapılıyor. bunu bi mantığa oturtamadım.
içimden bi ses zaman ayırmaya değecek kadar bi işe yarayacağını söylemiyor almancanın. yine de almancaya başlasam bile ispanyolca hayalimi bırakmayacağım. işsiz olduğum için 3 dili de götürebileceğimi düşünüyorum.
işsizlik ve bu lanetlenmiş ülke bizi dil sahibi yaptı. umarım bu vesile ile de ülkeden kaçma şansına erişebiliriz. işsizliğin tek faydası bu oldu. ingilizceyi de çok heves ediyordum. birileri haberi okuyup anlayınca keşke ben de bilsem diye heves ederdim. ingilizce artık herkes için şart da yanına bi dil mutlaka eklemek gerekir ki bence bu ya uzak doğu dillerinden biri olacak. çince japonca korece en mantıklıları hatta hintçe bile olabilir. ya da sırasıyla ispanyolca fransızca rusça italyanca almancadan biri olmalı. ispanyolca ve fransızca uluslararası bir dil. ama almanca öyle değil, yatırımıma değecek bir dil olup olmayacağı konusında endişelerim var.
kısacası, sizin dili öğreneceğiniz bir yöntem var. herkes araba kullanır ama herkesin tarzı farklıdır. kimisi dimdik koltukta rahat eder kimisi koltuğu yatırır sonuna kadar. kimisi motor freni yapar kimisi hiç kullanmaz bunu. herkesin kolayına gelen bir yöntem var. bunu siz sürdükçe keşfedeceksiniz. dil öğrenirken de öyle, üstüne düştüğünüzde düzenli olmak şartıyla, beyniniz bi yolunu bulup mağruz kaldığı şeyi özümsemeye çalışacaktır. mağruz kalma seviyesi yetersiz olursa o ezber olur, biz onu istemeyiz. ezberlemeyelim, özümseyelim