Jo ve Gio transferinin FB TV'de ne işi var? - Sayfa 3 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Jo ve Gio transferinin FB TV'de ne işi var?


Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Galibiyetlerimiz de de bizleri karalıyorlar. Şike var, çiceğin arasından çek çıktı. Kaleciye hatun ayarladılar vs..
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Tam nedenini bilmiyorum ama artık Avrupa'dan oyuncu getiremiyorlar.Bir kere vizyon yok onu geçtik zaten Daum transferi ile bunu belli ettiler.Maddi anlamdada abartıldığı kadar güçlü olduklarını düşünmüyorum ki zaten bir yerde okumuştum hisselerinin %10'unu satıyorlarmış,nakit akışını sağlamak için.Bizden önde oldukları tüm branşlardada sponsor desteğiyle gidiyorlar.Ben inanmıyorum bizden maddi olarak çok daha güçlü olduklarına arada bir fark var ama abartıldığı kadar değil.Gelecek bizimdir yeter ki kulübü doğru adamlar yönetsin.
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



kendileri transfer yapamadığı için, angutların tepkisini azaltmak için bizim transferleri kötülüyorlar.. angutlarda yazık hemen gaza geliyorlar..
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Merhabalar dün akşam zappig yaparken tv de birden jo nun ve gionun resimlerinin olduğunu farkedip hangi kanal olduğunu merak ettim birde baktımki fbtv şaşırdım ve ne diyorlar diye birbaktım.Biri sakallı iki tane kim olduğunu bilmediğim kişi Galatasarayımızın transferlerini eleştiriyor.Hemde ne eleştirmek eğer bu transferleri 4 aylığına fb yapsaymış basın fbyi yerden yere vururmuş, neymiş efendim Galatasaray günü kurtarmak ve fb yi yenmek için bu transferleri yapmış ayrıca bize kiralık gelen jo nun 1,5 m € aldığı ayrıca bize bu futbolcuları kiralık gönderenlerin işine geldiğini anlatıp durdular.Ben senlerdir Gstv de fb nin yaptığı bir transferi eleştiren bunun hakkında program yapıldığına şahit olmadım.İşte fb ile Galatasarayımızın arasındaki vizyon farkı..ayrıca fbtv deki programın ismini zikretmek istemiyorum hala seneler önceki farklı galiiyetiyle avunup bunu çağrıştıran program isimleri koyan bi zihniyet işte ..bu yazdıklarımı yada anlatmaya çalıştıklarımı oğuz dizer tam tercüman olmuş oğuz dizerin yazısndan alıntı yaparak yazımı tamamlıyorum sevgiler saygılar



Bir büyük kulübü ‘büyüklük’ mertebesine çıkaran en önemli faktör, yöneticilerinin sahip olduğu değerlerdir. Akıllı, zeki, çağdaş, vizyon sahibi, atılımcı ve cesur yöneticiler ancak bir kulübü büyütebilir. O büyüklük ki, salt yerel sınırlar içinde ezeli rakiplere üstünlük sağlamakla sınırlı değildir. Kulübü evrensel boyutlara taşımak asli görevdir. Bugün Galatasaray işte bu eşiktedir. Galatasaray’ın dünyada tanınan en büyük Türk markası olduğu zaten bir gerçektir. Ama tanınmak, bilinmek yetmiyor. Önemli olan hali hazırda bekleyen bu büyük potansiyeli harekete geçirmektir. Taraftarın yalnız müsabakalarda değil, günün her saatinde yararlanabileceği çağdaş tesislere sahip olmak, kalıcı gelir kaynakları yaratmak, marka değerini yükseltmek, ürün pazarını genişletmek bu işin ne kadar önemli bir parçasıysa, kulübün vitrini olan futbol takımını her biri kendi alanında marka olan yıldızlarla donatmak da o kadar zorunludur. Bu, birbirini tetikleyen ve besleyen iki farklı süreçtir. Galatasaray Yönetimi’nin sezon başında ve devre arasında takıma kazandırdığı yıldızlara bu bağlamda bakmakta fayda var. Geçmişteki acı tecrübelerden ders çıkaran Adnan Polat ve arkadaşları bir kez daha ellerine geçen ikinci Avrupa zaferi fırsatını bu kez ıskalamak istemiyor. Neill, Dos Santos ve her ne kadar Avrupa Ligi’nde oynayamayacak olsa da Jo, belki bundan sonra da yapılacak bir-iki transfer daha Galatasaray’ın 10 yıl aradan sonra bir Avrupa kupası daha kazanmasına sebep olabilir. Zenginleştirilen kadro aynı zamanda ligi de domine edecek bir güce ulaşacaktır. Ki, bu sezon elde edilecek bir lig şampiyonluğu veya ikinciliği üç yıl aradan sonra takımın Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek olması bakımından son derece önemlidir. Kulüplerin devre arasında yaptıkları tek bir transfer bile bazen takımların kimyasını bozarken, Galatasaray’ın adeta sezon başındaymışçasına hareket etmesi önemli bir risk gibi gözükse de, asıl hamlenin önümüzdeki yıllar için yapıldığını söyleyebiliriz. Alınan oyuncuların özelliklerine bakıldığında Rijkaard’ın yeni bir Barcelona yaratmak için kolları sıvadığını iddia etmek pek de hayalperestlik sayılmaz. Hele Galatasaray’ın ‘Nou Camp’ının da önümüzdeki yıl devreye gireceğini hesaplarsak, Sarı-Kırmızılı taraftarlar parlak bir geleceğin hayalini şimdiden kurmaya başlamalıdır. Unutulmamalı ki hayaller, gerçeğin insan zihnindeki izdüşümüdür. Gelecek Galatasaray’ın...



Bir şeyi düzeltmek istiyorum, çünkü Oğuz Dizer'in yazısını okuduğumda gerçekten sinir krizleri geçirdim. Paylaştığın yazının yazarı Hamit Turhan. Oğuz Dizer'in yazısı ise bütünüyle fener kokuyor. Buyrun onu da paylaşayım.



Tepebaşı gazinosu...

Eskiler bilir, Tepebaşı Gazinosu 50’li yılların en gözde eğlence mekanıydı. Daha sonra Bebek Belediye ve Maksim’de unutulmaz mekanlar olarak anılarda kaldı. Dönemin ünlüleri Muzaffer Akgün, Behiye Aksoy, Zeki Müren, dansöz Özcan Tekgül; Tepebaşı’nda iki-üç ay süren fırtınalar estirir, programlarını bitirirlerdi. Gazinolar da bitti sonra!



Galatasaray da üç-dört ay süreli programlar için, ‘yıldızlar’ sahnesi oldu. Dilerim sonu, ‘gazinolar hüznü’ gibi olmaz. Spor kulüpleri, hele hele Galatasaray gelgeç değil, uzun soluklular sahnesi olmalı. Kalıcılık esas tutulmalı. Palyatif tedbirler ve günü kurtaracak transferler değil.



Santos; Barcelona sonrası Tottenham. Ardından kiralık Ipswich Town. Sezon sonu Tottenham ve yine kiralama suretiyle Aslan.



Jo; Corinthians ışıltısı ardından, Rusya’da parlayan yıldız ve sonrası fısss. Manchester City’de tutunamıyor, ardından Everton’da şans deniyor ve şimdi de kiralık statüsünde Galatasaray’a geliyor.



Avrupa Aslanı, Tottenham ve Manchester City’nin arka bahçesi mi, yoksa fidan geliştirme çiftliği mi? Ben Avrupa platformunda aşmaya niyet ettiği rakipleri zannediyor, belki MU’yu dahi sollar diye düşünüyordum. Ama kısa vadeli programa tav oldu Polat yönetimi. Nerede kalıcılık, ne oldu ileriye dönük ‘BÜYÜK’ hedefler?



Galatasaray’ı ‘taşıma suyla dönen değirmen’ misali idare anlayışı, bana ters geliyor. Kimilerine otoban gibi düz gelse de. 3 kaleci, 9 defans, 11 orta alan, 3 forvet barındıran Galatasaray kadro yapısı rakamları dahi, yanlış icraatın fotoğrafı değil de, nedir Allah aşkına?



Lucas 32 yaşında ve ilk maçında yere-göğe konulamadı. Jo 30 dakikada uçuruldu. Santos daha yoldayken, havalandırıldı. Oysa beklense, ‘Galatasaray takım olabildi mi, olamadı mı?’ diye bakılsa. ‘Ayazda zafer kazandı’ diye şakşaklama yerine Gaziantep’in 10 kişiyle neler yaptığı düşünülse, daha doğru olmaz mı?



Kazanılan isimler belki iyi de, şekil berbat... ‘Kiralık’ futbolcu, Türkiye’deki büyüklerin küçüklere yaptığı gibi bir şey bu! Bizim küçükler ne kadar kazanmıştı? Büyük de o kadar kazanacak yani!
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



bu kadar kendini bilmez, karaktersiz insanların gazetelerde yazı yazmasına, bazı kişilerin bu yazılardan etkilenip ''hahaha.. adam ne kadar güzel belirtmiş galatasarayın yaptığı transferleri...'' böyle yorumların yapılmasına destek oluyor ya, helal olsun ne diyeyim!!! şunu unutmayın; tek taraflı yapılan her kötüleyici yorum; kıskançlığın belirtisidir!!!!



unutmasınlar ki!! galatasarayımız olmasaydı, tsl bir sezon içinde bu kadar kaliteli oyuncuları bir arada göremezdi!!!
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Bir şeyi düzeltmek istiyorum, çünkü Oğuz Dizer'in yazısını okuduğumda gerçekten sinir krizleri geçirdim. Paylaştığın yazının yazarı Hamit Turhan. Oğuz Dizer'in yazısı ise bütünüyle fener kokuyor. Buyrun onu da paylaşayım.



Tepebaşı gazinosu...

Eskiler bilir, Tepebaşı Gazinosu 50’li yılların en gözde eğlence mekanıydı. Daha sonra Bebek Belediye ve Maksim’de unutulmaz mekanlar olarak anılarda kaldı. Dönemin ünlüleri Muzaffer Akgün, Behiye Aksoy, Zeki Müren, dansöz Özcan Tekgül; Tepebaşı’nda iki-üç ay süren fırtınalar estirir, programlarını bitirirlerdi. Gazinolar da bitti sonra!



Galatasaray da üç-dört ay süreli programlar için, ‘yıldızlar’ sahnesi oldu. Dilerim sonu, ‘gazinolar hüznü’ gibi olmaz. Spor kulüpleri, hele hele Galatasaray gelgeç değil, uzun soluklular sahnesi olmalı. Kalıcılık esas tutulmalı. Palyatif tedbirler ve günü kurtaracak transferler değil.



Santos; Barcelona sonrası Tottenham. Ardından kiralık Ipswich Town. Sezon sonu Tottenham ve yine kiralama suretiyle Aslan.



Jo; Corinthians ışıltısı ardından, Rusya’da parlayan yıldız ve sonrası fısss. Manchester City’de tutunamıyor, ardından Everton’da şans deniyor ve şimdi de kiralık statüsünde Galatasaray’a geliyor.



Avrupa Aslanı, Tottenham ve Manchester City’nin arka bahçesi mi, yoksa fidan geliştirme çiftliği mi? Ben Avrupa platformunda aşmaya niyet ettiği rakipleri zannediyor, belki MU’yu dahi sollar diye düşünüyordum. Ama kısa vadeli programa tav oldu Polat yönetimi. Nerede kalıcılık, ne oldu ileriye dönük ‘BÜYÜK’ hedefler?



Galatasaray’ı ‘taşıma suyla dönen değirmen’ misali idare anlayışı, bana ters geliyor. Kimilerine otoban gibi düz gelse de. 3 kaleci, 9 defans, 11 orta alan, 3 forvet barındıran Galatasaray kadro yapısı rakamları dahi, yanlış icraatın fotoğrafı değil de, nedir Allah aşkına?



Lucas 32 yaşında ve ilk maçında yere-göğe konulamadı. Jo 30 dakikada uçuruldu. Santos daha yoldayken, havalandırıldı. Oysa beklense, ‘Galatasaray takım olabildi mi, olamadı mı?’ diye bakılsa. ‘Ayazda zafer kazandı’ diye şakşaklama yerine Gaziantep’in 10 kişiyle neler yaptığı düşünülse, daha doğru olmaz mı?



Kazanılan isimler belki iyi de, şekil berbat... ‘Kiralık’ futbolcu, Türkiye’deki büyüklerin küçüklere yaptığı gibi bir şey bu! Bizim küçükler ne kadar kazanmıştı? Büyük de o kadar kazanacak yani!



ya salak santosun opsiyonlu olduğunu bile bilmiyo renkdaş takma bunları bi tarafımla konuşurum bunlardan daha mantıklı sözler çıkar :evilsmile:
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Bu insanlar bir de gazetelerle büyük kitlelere ulaşıyorlar benim asıl kafama taktığım bu. O, kirli (yapılan başarılı bir olaya çamur atma), gazetecilik anlayışına uymayan (tarafsız), haset dolu yorumlarını her gün birçok insana ulaştırabiliyorlar ve en kötüsü bu işten para kazanıyorlar. Bir de utanmadan, sanki bir cümlesiyle yaranabilecek gibi şöle yazıyor: "Spor kulüpleri, hele hele Galatasaray gelgeç değil, uzun soluklular sahnesi olmalı. Kalıcılık esas tutulmalı.". Bu yaptığımız genç transferlerin ileriye, geleceğin takımına bir yatırım olduğunun farkında değil de bunları günü kurtarmak adına yapılmış transferler olarak görüyor.
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Antu gibi fenerbahçe taraftar formlarında yapılan yorumların saçmalığına ve seviyesine aslında fazla laf etmememiz gerek.



Yönetimi tarafından yayınları belirlenen klubün televizyonunda bu gibi programlar ve sohbetler geçiyorsa kim ne diyebilir ki bu insanlara.



Balık baştan kokar.
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Kıskançlıktan bizi eleştiriyorlar.Senin kanalın o kardeşim sana ne bizden?
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Bırakın istediklerini söylesinler sonuçta adı FB TV. Bağımsız olma vs gibi bir amacı veya iddaası yok. Ancak zaman kimin haklı olduğunu ortaya çıkarır
 
Cevap: Jo ve Gio transferinin Fb TV'de ne işi var?



Bide işin komik tarafı var.Kendi transferlerini konuşacak durum yok,bizi konuşuyorlar.Son derece keyif verici.
 
Üst Alt