Cevap: Merak edenler için eski bir Ünal Aysal röportajı !
güzel
güzel
* Sportif A.Ş. ile olan hikayenizi anlatabilir misiniz?
- Sportif A.Ş.’nin şu anda bende yaklaşık yüzde 33’lük hissesi rehin olarak var. Yani benim mülkiyetimde değil. Yöneticiler benden kısa süreli ve acil olarak ödenmek üzere bir borç istedi. Bunun garantisi olarak da bu hisse senetlerini bana gösterdi. Bendekiler sadece garantidir. Mülkiyetleri bende değil, kulüpte. Şu anda bankalarla anlaşma yapmak üzereyiz, aracı oldum. Özhan Bey’le de bunu oturup konuştuk mutabık kaldık. Bir Belçika bankası üzerinden 1 ay içinde bu hisse senetlerini kulübe döndüreceğiz ve devre dışına çıkacağım. Borç, banka borcu haline gelecek ve faizleriyle beraber en avantajlı şartlarla 5 senede geri ödenecek. Bu hisse senetleri kulübe sıfır temettü ödenerek geri dönecek. Kısacası, sıkışıklıkta ‘ışık’ oldunuz öyle mi?
- Evet, burada tamamen ‘kısa süreli güç finansman’” denilen olayı gerçekleştirdik. 23,5 milyon dolar gibi yüklü bir paraydı ve birisinin bir hafta içinde karşılaması gerekiyordu. Bankalardan almak zor olacağı için yönetim kurulu benden böyle bir talepte bulundu.
* İşin iç yüzünü anlamak herkes için kolay değil. İnsanın aklına, siz bu işten kar ettiniz mi gibi bir soru geliyor...
- Bu parayı bankada tutsaydım, ne alacaktıysam onu aldım bugüne kadar. Ancak bugün bu hisse senetlerini banka borcuna dönüştürtmeyip diğer yatırımcılar gibi elimde tutuyor olsam, o zaman para kazanırım bu işten. Aşağı yukarı hisse senedi yüzde 18-19, Galatasaray’ın başarılarına endeksli olmak üzere bir kar bırakabilir ileride. Yüzde 16 seviyesinde zaten borsada Sportif A.Ş. senetleri dolaşıyor. Bütün vatandaşlarımız bu hisse senetlerinden bu paraları kazanıyor.Ama Galatasaray’ın başkalarına kazandırmak yerine bugün kendisinin kazanması lazım. Bunun için banka kredisine çevirip, kulübe iade ediyorum.
* Banka kredisine döndürme teklifi kimden geldi?
- Teklifi ben götürdüm. Özhan Bey’e, “Bu senetler bende kalmasın, halkın gözünde yanlış intiba uyanmaya başladı. Durumdan rahatsızım, zaten Galatasaray da bu işten zarara girmeye başlar” dedim. Çünkü piyasada yüzde 16 dururken yüzde 49 hisse senedi dolaşmaya başlayacak. Bu kadar paranın karı dışarıya gidecek, bir an önce bunu banka kredisi haline döndürme teklifini memnuniyetle karşıladılar. Özhan Bey bunun da kulübe büyük hizmet olduğunu söyleyerek çok memnun kaldı. Ben de aldığım yeşil ışıkla bir Belçika bankasıyla anlaştım.
(Röportaj: Cüneyt Karakaya / FANATİK) röportaj çok uzun ....bir kısmında şöyle diyor ''Galatasaray’da yaşlı oyuncu görmek istemiyorum. ‘Yıldız’ lafına ticari sebeplerden dolayı sadece sıcak bakabilirim. Yoksa ‘yıldız’ kavramı farklı algılanmalı. Bugün 17 yaşında da ‘yıldız’ futbolcu var. Bunu siz yaratacaksınız, bu araştırmayı iyi yapacaksınız. Yıldızı fazla parlamadan Rooney gibi birini yakalamak iştir esasında. Zaten fiyatı 20 milyon Euro olmuş adam almak başarı değil.'' gs.to forumundan alıntıdır.
Galatasaray’la ne zaman buluştunuz?
Ünal Aysal: Galatasaray Lisesi’ne ilkokuldan sonra girdim. Son iki senemde takımda kürek çektim. Bizim camiada hemen hemen herkes biraz girip çıkmıştır amatör sporculuğa. Ben de kürek çekerek ucundan girdim. İsviçre’de hukuk tahsili yaptım, döndüm ve iş hayatına atıldım.
Belçika’ya nasıl geldiniz?
Ünal Aysal: 1972 sonunda Belçika’ya geldim. Geliş nedenim, yapmak istediğim ticaret tipine en uygun ülke olmasıdır. O günkü Türkiye’nin kanunları bazında, özellikle paraya dönük tahditler, ithalat-ihracattaki zor formaliteler, iş yapmayı imkansız hale getiriyordu. Geldiğimde burası Avrupa’nın ‘döner plağı’ydı. Bu yüzden iyi seçim yaptığımı düşünüyorum. 33 senedir de burada çalışmalarımı sürdürüyorum. Kurduğumuz şirket bugün Japonya, Amerika dahil birçok dünya ülkesiyle çalıştı. Ağırlıklı olarak çalıştığımız sektör enerji sektörü. Biraz da turizm sektörüne girdik, ki o da benim Türkiye’ye olan bağlılığım ve bağımlılığımdır. Antalya’da iki tane otel yaptık işletiyoruz. İstanbul’daki ise bir prestij yatırımıdır.
Kulübün gündemine bir anda girişinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ünal Aysal: Karakterimde katılımcılık var. Bir şeye dahil olursam o şeyi düşünür ve yaşarım. Galatasaray’a üyeliğimi 2000 senesinde, yani çok geç yaptırdım. O andan itibaren full-time Galatasaray’la ilgilenmeye başladım. Faruk Süren zamanıydı üyeliğimin başlangıcı. Biraz daha futbolla, sporla ilgilendiğim bir dönemdi. Eksiklerimiz, fazlalarımız, daha iyisi ne olabilir diyerek içerideki yönetici arkadaşlarımızın hepsiyle yakın ilişki kurdum. Bu arada gördüğüm ve daha iyi olmasını istediğim eksiklikleri de ifade etmekten kaçınmadım. Gece gündüz de bunları düşündüm diyebilirim.
Abramovich’e benzetiliyorsunuz zaman zaman... Bununla ilgili konuşmalar ve yazılar çıkıyor. Bunları okuyunca ne düşünüyorsunuz?
Ünal Aysal: Bu örnek benim de kulağıma geldi. Galatasaray’da Abramovich olmak çok zor. Bir şeyi açıkça belirtmek istiyorum. Galatasaray’da sermayeye karşı değilim ama bu sermayeyi ben koyma taraftarı da değilim. Sermayeyi çekmek taraftarıyım. Bir kişinin değil, daha kalabalık zirvelerin katılımıyla Galatasaray’ı geliştirmeyi düşünüyorum. Bir kişinin gelip Abramovich gibi Galatasaray’ın sahibi olması hem şahıs yönünden son derece yanlış bir yatırım hem de kulüp için makbul bir yatırımcı değil. Ancak kütleler yatırımcı haline gelirse kulübün şansı gelişir. Şahıs yatırımı haline dönen bu tip kurumlar kişiliklerini kaybeder. Sevdiğim bir kuruluşun böyle bir kayıp içine girmesini istemeyen ilk adam ben olurum.
Kulüpteki gelişmeler ve sorunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ünal Aysal: Galatasaray sadece bir spor kulübü değil. Aynı zamanda büyük mali yükümlülükleri ve varlıkları olan çok köklü ve eski bir dernek. Arkasında 500 yıllık bir kültür ocağı olan, lisesi, üniversitesi, cemiyeti ve amatör şubeleri ile milyonlarca taraftarı ve büyük gayri menkulleri, tesisleri ve yüzlerce sporcusu ile devasa bir organizma. Tabiatı ile bütün yaşayan varlıklar gibi sıhhatli ve sıhhatsiz devirleri, iniş ve çıkışlı dönemleri olması kaçınılmaz. İyi ve faydalı kararlar zamanında alınan kararlardır. Galatasaray’daki belki de esas soruşturulacak konu bu inisiyatiflerin zamanında alınıp alınmadığıdır.
Bu tedbirler zamanında alınıyor mu ve genelde ne yapılmadı?
Ünal Aysal: Galatasaray’da şu anda imkanları nispetinde günlük sorunlara çözüm üretmeye çalışan, genel kurulun üst üste iki defa seçip görev verdiği bir başkan ve yönetim kurulu var. Onların görevlerini yapmadıklarını söylemek büyük bir haksızlık olur. Bununla beraber gerekli tedbirlerin cesaretle ve zamanında alınmasını da bu arkadaşlarımızdan beklemenin gerçekçi olduğunu zannetmiyorum. Her sabah gecikmiş ödemelerin, alacaklıların ve gündelik nakit sorunlarının çözümü için boğuşan bir yönetimin; ne durum tespitini, ne de ileriye dönük planlamaları ne de kulübün menfaatlerini savunmaları mümkün olur.
Bu tabloya göre çözüm ne olmalı sizce? Mart seçimleri bu kısır döngüyü değiştirebilir mi ?
Ünal Aysal: Bakın bugün Galatasaraylıyım diyen herkesin kendisine bir soruyu sorması gerekmektedir. ‘100 yıllık bir camianın ferdi olarak bugün her şey gibi sporun da globalleştiği bir devirde, kulübümde ciddi bir değişiklik ve reform yapılmasını istiyor muyum, yoksa hayır küçük olsun benim olsun böyle devam edelim mi diyorum’ Bunun cevabı çoğunluk olarak “evet” ise; Mart ayı seçimlerinden önce ve seçilecek yönetimin eline peşin hazırlanmış, net ve gerçekçi bir yol haritası verilmek üzere çalışmalar şimdiden cemiyet, divan, taraftar kuruluşları ve platformlar tarafından başlatılmalıdır. Böylece adaylar hiç olmazsa peşinen bilirler ve bunu taahhüt etmek kaydı ile görevi yüklenirler. Bu arada baskı gruplarının çalışmaları ile Genel Kurul’da tüzük değişiklikleri için günün şartlarına uygun bir yönetim ve denetim sistemi oluşturulabilir.
Bu reform’un temelinde nasıl bir yapılanma önerisi yatıyor sizin gönlünüzde?
Ünal Aysal: 2000 yılından beri her vesile ile bir taraftar olarak, kulübümde kökten bir reform yanlısı olarak görüşlerimi her platformda anlatmaya çalıştım. Size de özetleyebilirim...
- Büyük olmak için büyük düşünmek şarttır. Galatasaray’ın büyük idealleri vardır, büyük de sorunları... Her şeyden önce bu kalibrede yöneticilere ve deneyimli profesyonellere ihtiyaç vardır.
- Tek motorlu bir sistem bugünkü yükü çekemez, ikinci bir çekici gücün devreye sokulması şarttır. Bu ek sermaye ek insan gücü demektir.
- Geçmiş, geleceğin ayağını bağlamaktadır. Onun için geçmiş ve geleceğin ayrı ayrı planlanıp, ayrı ekipler tarafından yönetilmesi, sistemi rahatlatacaktır.
- Borçları karşılayacak yeterli malvarlığı ve aktifler vardır. Sorun nakitin döndürülmesinde ve eksikliğinde yaşanmakta.
- Futbolun yönetimi derhal finansmanı ve kadroları ile Futbol A.Ş.’ye tam yetki ile kaydırılmalı ve bu şirket tarafların sermaye katılımına süratle açılmalı. Bu şirket katiyetle kulübün borçlarından arındırılmalı ve bağımsız bir yönetim ve profesyonel kadrolar ile yönetilmeli, kulüp tarafından da denetlenmelidir.
- Futbol A.Ş. geleceği planlarken kulüp yönetimi kriz aşılıncaya kadar geçmişi planlayıp yönetmelidir. Aksi takdirde borçlar ödenmeden başarı ve morali yakalamak imkansızdır. Futbol A.Ş.’nin gelirlerini arttırması ve kâr dağıtır hale gelmesi kulübün futbol takımına dönük masraflarını sıfırlayacak, ayrıca ek girdi sağlayacaktır. Futbol takımı için ise yeterli bütçe ve huzurlu bir ortam yaratılmış olacaktır. Yeni stadın da finanse edilip yapılması, Futbol A.Ş.’nin altında STAD A.Ş. tarafından ve yeni sermaye katılımıyla çözülebilir. Galatasaray bugün bu yükü kaldıramaz.
- Borç stoğunun süratle azaltılması ve ekonomik gücün artırılması için, futbol dışı gelirlerin yaratılması şarttır. Bunu hem kulüp hem de Futbol A.Ş. şapkaları altında kurulup yönetilecek proje şirketleri, sermayeleri taraflara da açık olacak şekilde gerçekleştirebileceklerdir. Profesyonel kadroların katkısı bunun için çok önemlidir. Taraftar, sermaye katkısı ile de kulübüne ve kendisine faydalı olabilmelidir. Galatasaray’ın bugünkü üyelik, seçme, seçilme şartları taraftarın kulübe katkısını, kısıtlamaktadır. Tüzüğün bu açıdan gözden geçirilmesi faydalıdır.
- Galatasaray’ın savaş kaybetme lüksü vardır ama cesaret kaybetme lüksü yoktur. Napolyon’un söylediği gibi; ‘Savaş kaybeder veya kazanırsın, ama cesaretini kaybeden herşeyini kaybeder.’
Bize düşlediğiniz bir Galatasaray resmi çizebilir misiniz?
Ünal Aysal: Düşlediğim ve gerçekleşebileceğine inandığım Galatasaray şöyle; Büyük kültürel zenginliğinin ve tarihinin farkında olarak 21. asıra göre kurumsal yapısını gözden geçirmiş, genel kurullarını 50 bin kişilik stadında yapan, ekonomik saygınlığını futbol yanı sıra futbol dışı proje ve gelirleri ile sağlama almış, profesyoneller tarafından yönetilen ve güçlü bir denetim sistemi kurmuş, sadece kendisi ile yarışan ve futbol dışındaki diğer spor dallarında da lider, yenilikçi, üretken, evrensel olmayı içine sindirmiş, etik değerlere bağımlı, fanatizmi reddeden, kişilikli camia, planlı, yalnız ekonomik gücüyle değil, deneyim, bilgi ve görgüsüyle yurtiçinde ve dışında saygın bir yönetim.. Buna erişebilmek için Galatasaray’ın kurulları ve insani sermayesi katiyetle yeterlidir. Şu anda mutfağımızda eksik olan bu gücü harekete geçirebilecek liderlik, cesaret ve insiyatif ve geniş açılı bir hayal gücüdür. Niyet var ise daima çıkış yolu da bulunur.
Sportif A.Ş. ile olan hikayenizi anlatabilir misiniz?
Ünal Aysal: Sportif A.Ş.’nin şu anda bende yaklaşık yüzde 33’lük hissesi rehin olarak var. Yani benim mülkiyetimde değil. Yöneticiler benden kısa süreli ve acil olarak ödenmek üzere bir borç istedi. Bunun garantisi olarak da bu hisse senetlerini bana gösterdi. Bendekiler sadece garantidir. Mülkiyetleri bende değil, kulüpte. Şu anda bankalarla anlaşma yapmak üzereyiz, aracı oldum. Özhan Bey’le de bunu oturup konuştuk mutabık kaldık. Bir Belçika bankası üzerinden 1 ay içinde bu hisse senetlerini kulübe döndüreceğiz ve devre dışına çıkacağım. Borç, banka borcu haline gelecek ve faizleriyle beraber en avantajlı şartlarla 5 senede geri ödenecek. Bu hisse senetleri kulübe sıfır temettü ödenerek geri dönecek.
Kısacası, sıkışıklıkta ‘ışık’ oldunuz öyle mi?
Ünal Aysal: Evet, burada tamamen ‘kısa süreli güç finansman’” denilen olayı gerçekleştirdik. 23,5 milyon dolar gibi yüklü bir paraydı ve birisinin bir hafta içinde karşılaması gerekiyordu. Bankalardan almak zor olacağı için yönetim kurulu benden böyle bir talepte bulundu.
İşin iç yüzünü anlamak herkes için kolay değil. İnsanın aklına, siz bu işten kar ettiniz mi gibi bir soru geliyor...
Ünal Aysal: Bu parayı bankada tutsaydım, ne alacaktıysam onu aldım bugüne kadar. Ancak bugün bu hisse senetlerini banka borcuna dönüştürtmeyip diğer yatırımcılar gibi elimde tutuyor olsam, o zaman para kazanırım bu işten. Aşağı yukarı hisse senedi yüzde 18-19, Galatasaray’ın başarılarına endeksli olmak üzere bir kar bırakabilir ileride. Yüzde 16 seviyesinde zaten borsada Sportif A.Ş. senetleri dolaşıyor. Bütün vatandaşlarımız bu hisse senetlerinden bu paraları kazanıyor.Ama Galatasaray’ın başkalarına kazandırmak yerine bugün kendisinin kazanması lazım. Bunun için banka kredisine çevirip, kulübe iade ediyorum.
Banka kredisine döndürme teklifi kimden geldi?
Ünal Aysal: Teklifi ben götürdüm. Özhan Bey’e, “Bu senetler bende kalmasın, halkın gözünde yanlış intiba uyanmaya başladı. Durumdan rahatsızım, zaten Galatasaray da bu işten zarara girmeye başlar” dedim. Çünkü piyasada yüzde 16 dururken yüzde 49 hisse senedi dolaşmaya başlayacak. Bu kadar paranın karı dışarıya gidecek, bir an önce bunu banka kredisi haline döndürme teklifini memnuniyetle karşıladılar. Özhan Bey bunun da kulübe büyük hizmet olduğunu söyleyerek çok memnun kaldı. Ben de aldığım yeşil ışıkla bir Belçika bankasıyla anlaştım.
(Röportaj: Cüneyt Karakaya / FANATİK) röportaj çok uzun ....bir kısmında şöyle diyor ''Galatasaray’da yaşlı oyuncu görmek istemiyorum. ‘Yıldız’ lafına ticari sebeplerden dolayı sadece sıcak bakabilirim. Yoksa ‘yıldız’ kavramı farklı algılanmalı. Bugün 17 yaşında da ‘yıldız’ futbolcu var. Bunu siz yaratacaksınız, bu araştırmayı iyi yapacaksınız. Yıldızı fazla parlamadan Rooney gibi birini yakalamak iştir esasında. Zaten fiyatı 20 milyon Euro olmuş adam almak başarı değil.'' gs.to forumundan alıntıdır.
Şu herkezin kelimesi kelimesine okuyup içine sindireceği yazıya allahın bir kulu yorum yapmaz mı arkadaş. Yok mu bir delikanlı benim bu dolduruşuma gelipte bir iki kelime yazacak. Bu kadar boşmuyuz. Tartışılacak, irdelenecek o kadar çok şey var ki içinde. Yuh diyorum yoksa başla birley demiyorum.
Abramovich’e benzetiliyorsunuz zaman zaman... Bununla ilgili konuşmalar ve yazılar çıkıyor. Bunları okuyunca ne düşünüyorsunuz?
Ünal Aysal: Bu örnek benim de kulağıma geldi. Galatasaray’da Abramovich olmak çok zor. Bir şeyi açıkça belirtmek istiyorum. Galatasaray’da sermayeye karşı değilim ama bu sermayeyi ben koyma taraftarı da değilim. Sermayeyi çekmek taraftarıyım. Bir kişinin değil, daha kalabalık zirvelerin katılımıyla Galatasaray’ı geliştirmeyi düşünüyorum. Bir kişinin gelip Abramovich gibi Galatasaray’ın sahibi olması hem şahıs yönünden son derece yanlış bir yatırım hem de kulüp için makbul bir yatırımcı değil. Ancak kütleler yatırımcı haline gelirse kulübün şansı gelişir. Şahıs yatırımı haline dönen bu tip kurumlar kişiliklerini kaybeder. Sevdiğim bir kuruluşun böyle bir kayıp içine girmesini istemeyen ilk adam ben olurum.
Bize düşlediğiniz bir Galatasaray resmi çizebilir misiniz?
Ünal Aysal: Düşlediğim ve gerçekleşebileceğine inandığım Galatasaray şöyle; Büyük kültürel zenginliğinin ve tarihinin farkında olarak 21. asıra göre kurumsal yapısını gözden geçirmiş, genel kurullarını 50 bin kişilik stadında yapan, ekonomik saygınlığını futbol yanı sıra futbol dışı proje ve gelirleri ile sağlama almış, profesyoneller tarafından yönetilen ve güçlü bir denetim sistemi kurmuş, sadece kendisi ile yarışan ve futbol dışındaki diğer spor dallarında da lider, yenilikçi, üretken, evrensel olmayı içine sindirmiş, etik değerlere bağımlı, fanatizmi reddeden, kişilikli camia, planlı, yalnız ekonomik gücüyle değil, deneyim, bilgi ve görgüsüyle yurtiçinde ve dışında saygın bir yönetim.. Buna erişebilmek için Galatasaray’ın kurulları ve insani sermayesi katiyetle yeterlidir. Şu anda mutfağımızda eksik olan bu gücü harekete geçirebilecek liderlik, cesaret ve insiyatif ve geniş açılı bir hayal gücüdür. Niyet var ise daima çıkış yolu da bulunur.
- Büyük olmak için büyük düşünmek şarttır. Galatasaray’ın büyük idealleri vardır, büyük de sorunları... Her şeyden önce bu kalibrede yöneticilere ve deneyimli profesyonellere ihtiyaç vardır.
- Tek motorlu bir sistem bugünkü yükü çekemez, ikinci bir çekici gücün devreye sokulması şarttır. Bu ek sermaye ek insan gücü demektir.