Modern Futbolun Gelişimi | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
Futbol sürekli gelişen bir spor. İçinde taktiksel sistemler, anlayışlar, oyun yapıları, antrenman sistemleri.. Futbolcuların sahip olmaları gereken özellikler de zaman içinde değişime uğruyor kaçınılmaz olarak. Dünyanın en sevilen sporu kabul edilen futbolun 1800’lü yılların sonlarına doğru doğuşundan günümüze kadar geçen sürede en önemli değişimlerin ise taktik tahtalarında olduğunu söylemek çok da yanlış sayılmayacaktır.

Modern futbolun babası: Johan Cruyff

cruijf.jpg

Futbola şüphesiz ki etki eden, oyunculuğuyla akıllarda kalan çok önemli birçok futbolcu var; Pele, Maradona, günümüzde Messi ve Ronaldo gibi. Ama modern futbol denilince akla ilk gelen isim Hollandalı efsane Johan Cruyff’dur. O çok farklı özellikleriyle sadece akıllarda kalmadı, futbolun gidişatını değiştirdi, ona yön verdi, teorik ve pratik katkılarıyla futbolu daha çok keyifli hale getirdi. Hem izleyicileri hem de taktik tahtası önündeki futbol adamlarını düşünmeye iten bir dâhiydi.

Futbolun Orkestra Şefi
Cruyff’u diğer futbolculardan ve futbol adamlarından ayıran en önemli özellik bir futbol devrimcisi olmasıydı. Futbolu ve daha sonraki yıllarda teknik adamlığını müthiş futbol aklı ve zekasıyla birlikte götürmesiydi. Gerçekten de Cruyff diğer futbolcularda çok sık görülmeyen bir futbol aklı, oyun zekası ve bitiriciliğe sahipti. Futbolda çoğu ilkler onun zamanında yaşandı. Her zaman futbola farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışan ve onu bir sanat olarak gören Cruyff gerçekten de bir futbol virtözüydü. Oyunu okuma ve yönlendirme yeteneği, öldürücü pasları, hızı, tekniği ve gol vuruşlarıyla modern futbolun yeryüzündeki en önemli temsilcisiydi. Oyuncuyken bir orkestra şefi gibi takımını yönetirdi.

cruijfguardi-1.jpg

"Cruyff bir kilise inşa etti ve biz sadece onu boyuyoruz"

Cruyff’un Barcelona’dan öğrencisi ve günümüzde en başarılı teknik adamların başında gelen ve tıpkı hocası gibi taktik ustası kabul edilen Pep Guardiola bile onun önünde saygıyla eğilen bir cümle sarfetmiştir; “Cruyff bir kilise inşa etti ve biz sadece onu boyuyoruz”. Bu söz Cruyff’un futbolda nasıl bir yer ve öneme sahip olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli.

Kendi oynadığını oynattı ve…

Cruyff’un oyun anlayışında tüm takım birlikte hareket eder. Oyun içinde, futbolcular sürekli yer değiştirir. Tüm futbolcular her yerde oynayabilecek bir yetenek ve yetkinliğe sahiptir. Bu nedenle numaraların onun oyun anlayışında çok fazla bir önemi yoktur. Kendisi de yine bu anlayışla oyunu oynardı. Belirli bir mevkide oynamazdı. Bazen onu bir oyun kurucu olarak görebildiğiniz gibi, takım sıkışınca amansız bir golcüye dönüşür, rakip takım sert defans yaptığında da rakip defansın kilidini açan anahtar bir kanat oyuncuya dönüşürdü. Teknik adamlığında da hocası ve aynı zamanda ‘Total Futbol’un yaratıcısı kabul edilen Rinus Michels’in bu felsefesini hep uyguladı. Şimdi hep birlikte ‘Total Futbol’dan çağımızın en ilginç futbol taktikleri varsayılan ‘Tiki-Taka’ ve ‘Gegenpressing’e uzanan futbolun gelişimine hep birlikte göz atalım.

MODERN FUTBOLDA KAVRAMLAR
TOTAL FUTBOL

totalfutbol.jpg


General lakaplı Hollandalı efsane Rinus Michels’in mucidi olduğu bu sistemde teori, top kendi takımında iken sahayı olabildiğince genişletmek ve top rakip takımdayken alanı olabildiğince daraltmaktı. Bu da sahanın her yerinde yoğun pres yapmayı olmazsa olmaz kılıyordu. Topa sahipken 4-3-3 sisteminde sahada yer alsalar da topu kaybettikleri an hiçbir matematiğe bağlı kalmadan, ofsayt taktiğini de kullanarak rakibe ölümcül pres yapıyorlardı. Mesela Cruyff defansta, Neeskens sol kanatta görülebiliyordu. Sistemin en önemli özelliği sahada teknik anlamda çok üstün, birbirini anlayabilen ve son derece zeki oyunculara ihtiyaç duyulmasıydı.

Özellikle 1974 Dünya Kupası’nda bu sistemin maksimum noktasına ulaşıldı. Sistem öyle bir hâl almıştı ki kaybedilen her top sonrası bir anda 6-7 oyuncu bir oyuncunun üzerine koşup, rakip oyuncunun paniklemesine ve uzun top oynayıp ofsayta kalmalarına sebep veriyordu. Günümüzde bu çılgın formatı deneyen hoca ya da kulüp bulunmasa da çağdaş taktiklere ilham olması sebebiyle yazımızda yer almaktadır.


CATENACCIO

1970 öncesi futbol oyun sistemlerine bakarsanız neredeyse hepsinin aşırı ofansif olduğunu görürüsünüz. Biri hariç: ‘Catenaccio’. İnter’e 1960’larda ilk Avrupa kupasını kazandıran Helenio Herrera ile adını duyuran bu sistem günümüzde küçük rötuşlarla halen devam ediyor… Sahadaki 3 stoperin arkasında “Süpürücü” adı verilen bir oyuncu daha kullanılan bu sistemde, adam adama savunma temel prensiptir. Günümüzde oyun stili Catenaccio’ya en çok benzetilen takım Diego Simeone’nin Atletico Madrid’idir. Atletico Madrid’in Diego Simeone önderliğinde takım savunmasını çok iyi yapması, takım disiplininin yüksek olması ve takımın savunmada daima topun arkasında kalması nedeniyle, takımın oyun stili “Simeone’nin Catenaccio’su” olarak da adlandırılmaktadır.

cattenacio-1.jpg


Günümüz Catenaccio’sunun eski versiyonundan belki de en önemli farkı artık “Süpürücü” veya “Sarkık Libero” diye adlandırılan son adamların kullanılmaması… Onların yerine modern futbolda ön libero kullanıyor. Tabii Catenaccio sisteminin devamı olarak görebileceğimiz ve Portekizli teknik adam Jose Mourinho’nun futbol literatürüne ‘Kale önüne otobüs park etmek’ diye kattığı sistem de tıpkı Catenaccio’ya benzer. Tıpkı Total futbol gibi bu sistem de modern futbola adapte olmuş, farklı nüanslarla sahaya yansıtılmıştır.

catenacio-2.jpg


Peki yakın tarihte Catenaccio benzeri taktiklerle oynayıp başarılı olanlar yok mudur? Elbette birçok örnek vardır. Otto Rehagel’in 2004 yılında Yunanistan’ı Avrupa Şampiyonluğuna taşıması, 2004-2005 sezonunda Trapattoni’nin Portekiz ligini Benfica ile şampiyon tamamlaması, Marcelo Lippi ile 2006 Dünya Kupası’nı İtalya’nın kazanması, 2010 yılında Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Mourinho’nun Inter’inin yarı finalde Barcelona’yı bu taktikle elemesi en önemli örnekler olarak gösterilebilir.

modern-futbol-yunanistan-740x498.jpg


TİKİ-TAKA

Rinus Michels’in öğrencisi olduğu Cruyff, Total futbolun değişik bir versiyonu olarak “Tiki-Taka”yı icat etti. Barcelona ve İspanya Milli Takımının 2008-2012 arası yaşadığı inanılmaz dönemde bir anda çok dikkat çeken bu sistemde temel prensip topa sahip olmaktır.

tiki-taka-1.jpg


Çoğunlukla 4-3-3 dizilişinin kullanıldığı Tiki-taka modeli olabildiğince pas yapmaya dayalıdır. Dakikalarca sabırla pas yapan takımda amaç; karşı tarafı topla beraber koşturup yormak ve dalgınlıklarından yararlanıp ara paslarıyla sonuca gitmektir. Topu kaybettiklerinde “6 saniye” kuralını devreye sokan “Tiki-Taka”cılar şok presle 6 saniye içinde topu kapıp tekrar pozisyon üretmeyi hedeflerler. Daha fazla topa sahip olmak demek, daha fazla hücum şansı yaratmak demektir. Bu da rakiplerin kalenize daha az gelmesini sağlar. Barcelona’nın öncülerinden olduğu bu sistem yıllarca beğeniyle takip edildi.

Tiki-taka-2-740x394.png


Sistemin günümüzdeki en büyük temsilcisi ise şüphesiz Manchester City’nin teknik direktörü Pep Guardiola’dır.

HALF SPACE (İÇ KORİDOR)
Mucidin çırağı da bir mucit çıktı. Cruyff’ın öğrencisi Pep Guardiola da bir icatta bulundu. Sahayı dikine beş çizgiye ayırdı ve oyun alanına yatay değil dikey bakmayı öğretti. Böylece topa sahip olan takımların en büyük sorunu olan kapalı savunmaların nasıl aşılacağını gösterdi.

half-space-football-768x560.png


İspanyol çalıştırıcı bu sayede futbol literatürüne “Half-space” (iç koridor) diye bir kavram soktu. Bir takım ne kadar derin ve çok adamla savunma yaparsa yapsın, mutlaka bir yerden boşluk vereceğini ve o yerin de kanat ile merkez; bir başka deyişle bek ve stoper arasındaki küçük boşluklar olduğunu gösterdi. Bütün mesele, o küçük boşlukları önce ortaya çıkartabilmek, ardından da sızabilmekti. Cruyff’un dediği gibi, “Kendinize bir boşluk yaratın ve sonra o boşluğa hareketlenin.” Bunun da nasıl yapılacağını Guardiola şöyle açıklıyor: “Pas yapmamızdaki amaç anlamsızca topu hareket ettirmek değil. Biz pas yaparak, rakibi hareket ettirmeyi amaçlıyoruz.”

half-space-.png


Kendisiyle özdeşleşen tiki-taka’dan aslında nefret ettiğini söyleyen Guardiola’nın takımları bu yüzden çok fazla sayıda pas yaparlar, ama amaçsızca ya da oyunu öldürmek için değil. O kadar fazla ve hızlı bir şekilde pas yaparlar ki, bir yerden sonra rakibi hipnoz ederler ve rakip topa bakmaya başlar. Tam da o anda rakip alanını kaybeder ve boşluk verir. Ve Guardiola’nın takımında o boşluğu anında fark edecek ve hareketlenecek birileri daima vardır.

Geçmişte “Half-space”in alan tarayıcıları Xavi-Iniesta ikilisiyken, bugün ise City’de Kevin De Bruyne ile David Silva. Cruyff, “İçi para dolu bir çantanın gol attığını hiç görmedim” der, peki ya De Bruyne’ün son birkaç sezondur verdiği o inanılmaz pasları içi para dolu bir çantanın attığını göreniniz oldu mu?

GEGENPRESSING (KARŞI PRES)
Adından da anlayacağınız gibi bu sistemin kilit noktası ‘Pres’tir. Tiki Taka gibi düzen içinde oynamayı şiar edinmiş sistemlere karşı ortaya çıkmıştır.

gegenpressing-824x500.png


Gegenpressing, “rakibin en zayıf olduğu an topu kaptığı ilk andır” düsturuyla hareket eder: Topu kazanan takım, topu kazanmak için baskı yaparak düzenini bozmuştur. Gegenpressing, tam da bu noktada, topu yeni kazanmış ve düzensiz takımdan topu olabildiğince çabuk kapmayı ve düzensizlikten faydalanmayı amaçlar.

Bu sistemde uygulayabilmek, topu çabuk kazanmak, rakibin zayıflığından yeterince faydalanabilmek ve topu rakip kaleye çabuk götürmek için; kondisyon kapasitesi yüksek ve süratli oyunculara sahip olmak gerekir. Gegenpressing’in öncülerinden ve uygulayıcılarından olan Jürgen Klopp, sistemi ortaya çıkarırken Pep Guardiola’nın “6 Saniye” kuralından esinlendiğini de dile getirmiştir.

Dortmund’un başında olduğu dönemde Klopp Gegenpressing’i uygularken, zaman zaman topu, rakip kaleye yakın bölgelerde bilerek kaptırıp, rakipten Gegenpressing’le topu kaparak gol fırsatı yaratmaya dahi çalışırdı. Fakat Gegenpressing, topu bilerek kaptırmak demek değildir. Rakip presle topu kazandığında, yüksek şiddette baskı yaparak topu çok kısa süre içinde geri kazanmak/kazanmaya çalışmaktır.

Gegenpressing halen hem Klopp’un Liverpool’u tarafından zaman zaman kullanılmakta, hem de özellikle Bundesliga’da uygulanmaktadır. Gegenpressing’de hücum, rakip topu aldığı anda başlar. Bu yüzden Gegenpressing uygulayıcısı takımlar topu rakipten nerede kazanacaklarını da planlayıp, hücumu buradan kurgularlar.

GEÇİŞ OYUNU

Geçiş hücumunu literatüre sokan Jose Mourinho, uyguladığı taktiği şu cümlelerle açıklıyor; “Bu geçiş periyotları çok kısa sürer, aksiyonu tamamlamak için en fazla üç ya da dört saniyeniz vardır. Eğer yüksek kalitede oyunculara sahipseniz, hepsi aynı anda aynı şeyi düşünürlerse oyunda ve hareketlenmelerde duraksama olmaz. Sonuca ulaşırsınız. Maçlardaki belirleyici anlar, bu anlardır”.

modern-futbol-2.jpg


Kontratak futboluna çok benzeyen bu anlayışın en önemli özelliği, kontratak gibi reaktif değil, pro-aktif bir anlayış olmasıdır. Çünkü topsuz oyun, rakibe yapılacak şarjlar ve baskı, top sizde olmasa da rakibin oyun anlayışına direk etki ettiği için, istediğiniz sonucu almanız için gereken şartları size sağlıyor. Mourinho, bu geçişler üzerine yıllardır kafa yoruyor ve Inter’de zirveye taşıdığı bu anlayışı Porto ve Chelsea’de iken de uygulamaktaydı. Şimdi Real Madrid’de elinde dünyanın en iyi açık oyuncularına sahipken bu futbolu oturtmak, onun için pek zor olmasa gerek. Dediğimiz gibi iki farklı oyun sergileyebilen bu anlayış, çok yönlü savunma ve çok yönlü hücum oyuncularına, her şeyden önemlisi yüksek fizik güç ve kondisyona dayalı bir futbol fikri.

modern-futbol-750x500.jpg


Bu tip futbolun en önemli avantajı ise, reaktif oyun ile pro-aktif oyun arasındaki gidiş gelişlerle rakip takıma göre şekil alabilmesidir. Dezavantajları arasında, yüksek oranda fiziksel güce ve kondisyona dayandığı için, sezon içerisinde çok iyi bir rotasyona ve sertlik dozajına sahip olmak gerekliliğidir. Mourinho ise bu konuda dünyanın en iyilerinden birisi olduğu için, fikir babası olduğu bu anlayış, onu en büyük “Winner” ikonlarından birisi haline getirmiştir…

Kaynak : Scoutium
 
futbol böyle birşey değil ya abartmayın onlarca değişkenin olduğu 90 dakikalık bir müsabakada hangi sistemden bahsediyorsunuz formda oyuncularını iyi seçersin sahaya oyuncu profiline göre yayılırsın bitti gitti bu ne arkadaş.
 
futbol böyle birşey değil ya abartmayın onlarca değişkenin olduğu 90 dakikalık bir müsabakada hangi sistemden bahsediyorsunuz formda oyuncularını iyi seçersin sahaya oyuncu profiline göre yayılırsın bitti gitti bu ne arkadaş.
gayette ciddiyim atom mu parçalıyorlar?İşin içinde milyon avrolar dönünce mecburen yaptıkları işi abartmak lazım.
Sistem iyi işleyince takımlar 20 yıl başarılı oluyor. Avrupa ile bizim ligi izleyince özellikle taktiksel etki çıkıyor ortaya, makine gibi takımlar var bir plan dahilinde çalışıyorlar ve yüksek yüzdeyle o plana uygun oynuyorlar.

Evet anlık olarak maçlarda direkt etkisi olabilir ama uzun vadede yani maçların genelinde bu sana kazandırır, ironi yapıyorsundur diye düşünüyorum.
 
gayette ciddiyim atom mu parçalıyorlar?İşin içinde milyon avrolar dönünce mecburen yaptıkları işi abartmak lazım.
Atom parçalamıyorlar da dediğin kadar basit olabilir mi sence? Aşırı yüzeysel bakıyorsun olaya. Form durumuna göre dizilmekten mi ibaret futbol? Ligler arasında bu kadar seviye farkı neye göre oluşuyor o zaman futbolcuların form durumu mu sadece?

Sen bilmiyorsun diye futbol basit olmuyor.
 
Sistem iyi işleyince takımlar 20 yıl başarılı oluyor. Avrupa ile bizim ligi izleyince özellikle taktiksel etki çıkıyor ortaya, makine gibi takımlar var bir plan dahilinde çalışıyorlar ve yüksek yüzdeyle o plana uygun oynuyorlar.

Evet anlık olarak maçlarda direkt etkisi olabilir ama uzun vadede yani maçların genelinde bu sana kazandırır, ironi yapıyorsundur diye düşünüyorum.
hepsi elindeki malzeme ile alakalı bir durum elindeki malzeme ne ise o derece başarılı olursun sahada oyuncuların sisteme adaptasyonu konusunda çalışmalar yapabilirsin ama karşında her seferinde farklı bir rakip var ve her birine görede senin kendi oyun yapını ve sistemini şekillendirmen lazım.

Sonuç olarak en başta dediğime geliyoruz formda oyuncunu iyi gözlemler ve seçersin ve elindeki oyuncu profiline göre sahaya yayılırsın.

Sizin bahsettiğiniz sistem olayı bir disiplin ise ona birşey diyemem ama sahadaki sistem olayı böyle abartılıp matematiksel terimlerle anlatılacak birşey değil.
 
Atom parçalamıyorlar da dediğin kadar basit olabilir mi sence? Aşırı yüzeysel bakıyorsun olaya. Form durumuna göre dizilmekten mi ibaret futbol? Ligler arasında bu kadar seviye farkı neye göre oluşuyor o zaman futbolcuların form durumu mu sadece?

Sen bilmiyorsun diye futbol basit olmuyor.
ligler arasındaki seviye farkının sebebi tamamen ekonomik daha yetenekli futbolcuların daha iyi takımlarda olması.

Barcelona ile Galatasarayın oyuncularını 1 sezon değiştirelim bakalım ne oluyor sistemmi önemli yoksa kaliteli ve formda oyuncumu?
 
hepsi elindeki malzeme ile alakalı bir durum elindeki malzeme ne ise o derece başarılı olursun sahada oyuncuların sisteme adaptasyonu konusunda çalışmalar yapabilirsin ama karşında her seferinde farklı bir rakip var ve her birine görede senin kendi oyun yapını ve sistemini şekillendirmen lazım.

Sonuç olarak en başta dediğime geliyoruz formda oyuncunu iyi gözlemler ve seçersin ve elindeki oyuncu profiline göre sahaya yayılırsın.

Sizin bahsettiğiniz sistem olayı bir disiplin ise ona birşey diyemem ama sahadaki sistem olayı böyle abartılıp matematiksel terimlerle anlatılacak birşey değil.

Sadece oyuncu ile olsa bir çok şampiyon değişirdi mesela bu yıl ŞL finalini kesinlikle Liverpool-Tottenham oynamazdı, evet anlık maçlarda şans etkisi var ama saha içinde kesinlikle bir matematiği var bu işin, oyuncuların bulunduğu bölgeler, top kullanma süreleri, takımın geri ve ileri hattındaki mesafeler, tüm oyuncuların pas oyununda yer alması, alan daraltma vs. hepsi matematikle ilişkili noktalar, bu oyuncular sadece sezgisel oynasalar 10 yıl beraber oynamalılarki bir yapı oluştursunlar.

Özellikle Guardiola, Klopp, Sarri gibi hocaların oyununda kesinlikle ciddi derecede matematik var.
 
ligler arasındaki seviye farkının sebebi tamamen ekonomik daha yetenekli futbolcuların daha iyi takımlarda olması.

Barcelona ile Galatasarayın oyuncularını 1 sezon değiştirelim bakalım ne oluyor sistemmi önemli yoksa kaliteli ve formda oyuncumu?
O liglere gökten mi indi paralar? Ne oldu da seviye farkını koyup daha cazip ve çok daha fazla gelir getiren, bütün dünyanın izlediği futbolu yarattılar? Sürekli hayvan gibi yetenekli oyuncu çıkaran Güney Amerika ligleri niye bu durumda mesela?

"Oyuncunun kalitesi ve form durumu"
Şu argümanını çürütecek o kadar fazla örnek var ki. Hem yetenekleri ve kaliteleri kısıtlı ama taktiksel sistemle başarılı olmuş takımlardan, hem de yetenekli oyuncularla dolu ama bi halt becerememiş takımlardan..
 
Sadece oyuncu ile olsa bir çok şampiyon değişirdi mesela bu yıl ŞL finalini kesinlikle Liverpool-Tottenham oynamazdı, evet anlık maçlarda şans etkisi var ama saha içinde kesinlikle bir matematiği var bu işin, oyuncuların bulunduğu bölgeler, top kullanma süreleri, takımın geri ve ileri hattındaki mesafeler, tüm oyuncuların pas oyununda yer alması, alan daraltma vs. hepsi matematikle ilişkili noktalar, bu oyuncular sadece sezgisel oynasalar 10 yıl beraber oynamalılarki bir yapı oluştursunlar.

Özellikle Guardiola, Klopp, Sarri gibi hocaların oyununda kesinlikle ciddi derecede matematik var.
Zaten değişiyor doğru kadro yapısı ile bir çok takım avrupa kupalarında kayda değer başarılar sağlıyorlar ekol ve sistemin anayurdu dediğimiz takımlar bile yeri geliyor 2 oyuncusunu kaybettiği için uzun yıllar başarı sağlayamıyor.Sahada bir disipline bağlı kalmak önemli değil demiyorum,işin matematik kısmı biraz abartı geliyor bana buda benim şahsi fikrim işin içerisinde matematik var ise var edilen sistemin ya da denklemin kesin bir sonuç doğurması gerekir kesin bir sonuç doğurmadığına göre matematikten bahsetmek biraz olayı abartmak oluyor bence.
 
ligler arasındaki seviye farkının sebebi tamamen ekonomik daha yetenekli futbolcuların daha iyi takımlarda olması.

Barcelona ile Galatasarayın oyuncularını 1 sezon değiştirelim bakalım ne oluyor sistemmi önemli yoksa kaliteli ve formda oyuncumu?
Ayrıca Barcelona örneğini vermen ironik olmuş. Bu seviyeye çıkma sebebi sistem adamların :asd: Cruyff'un kurduğu sistemden önce böyle bi Barca yoktu zaten. Sonra Guardiola tavan yaptırdı o sistemin devamıyla. Yıllar içerisinde gerçekleşen bu olayı sadece Messi'ye mi bağlayacaksın nedir?
 
O liglere gökten mi indi paralar? Ne oldu da seviye farkını koyup daha cazip ve çok daha fazla gelir getiren, bütün dünyanın izlediği futbolu yarattılar? Sürekli hayvan gibi yetenekli oyuncu çıkaran Güney Amerika ligleri niye bu durumda mesela?

"Oyuncunun kalitesi ve form durumu"
Şu argümanını çürütecek o kadar fazla örnek var ki. Hem yetenekleri ve kaliteleri kısıtlı ama taktiksel sistemle başarılı olmuş takımlardan, hem de yetenekli oyuncularla dolu ama bi halt becerememiş takımlardan..
Çürütemiyorsun çünkü en fazla dünya kupasını kazanan takım hala brezilya ve bahsettiğiniz sistemle bunu yaptıklarını sanmıyorum eğer sistemle yaptılar diyorsan kendinle çelişmiş olursun.

Ben sana söylüyorum kardeşim Barcelona ile galatasarayın kadrosunu 1 sezon değiştir bakalım futbolcumu oynuyor sistemmi gör diyorum.

Futbol bir sanayi avrupada sanayinin göbeği bu iş avrupada sponsor ve seyirci buluyor ülkelerin maddi durumlarıda buna imkan sağlıyor.Ama her zaman para ve sistem yeterli olmayabiliyor
 
Zaten değişiyor doğru kadro yapısı ile bir çok takım avrupa kupalarında kayda değer başarılar sağlıyorlar ekol ve sistemin anayurdu dediğimiz takımlar bile yeri geliyor 2 oyuncusunu kaybettiği için uzun yıllar başarı sağlayamıyor.Sahada bir disipline bağlı kalmak önemli değil demiyorum,işin matematik kısmı biraz abartı geliyor bana buda benim şahsi fikrim işin içerisinde matematik var ise var edilen sistemin ya da denklemin kesin bir sonuç doğurması gerekir kesin bir sonuç doğurmadığına göre matematikten bahsetmek biraz olayı abartmak oluyor bence.

Sistemin içindeki matematiği etkileyen bir çok unsur var bunun sebebi de futbolcuların insan olması, duyguları, sakatlığı, hırsı, taraftar desteğini matematiksel olarak modelleyemezsin dolayısıyla günlük başarıları etkileyen de bunlar olabiliyor.

Mesela Manchester United'ın ortalama kadrolarla Ferguson'ın son dönemlerinde başarılı olması da bununla ilişkili, eğer sistemi iyi adapte edebilirsen bozucu etkiler de daha az etkiliyor ancak iyi değilse dış etkiler daha etkin olabiliyor.

En baskın futbol oynayan takım Manchester City son 2 senede ama ŞL alamadılar eğer böyle giderlerse alacaklar ama, kültür oluşturmak da önemli.
 
Ayrıca Barcelona örneğini vermen ironik olmuş. Bu seviyeye çıkma sebebi sistem adamların :asd: Cruyff'un kurduğu sistemden önce böyle bi Barca yoktu zaten. Sonra Guardiola tavan yaptırdı o sistemin devamıyla. Yıllar içerisinde gerçekleşen bu olayı sadece Messi'ye mi bağlayacaksın nedir?
sadece messiye bağlamıyorum elindeki yetenekli futbolculara bağlıyorum örnekte ironi yok sen sistem ve matematik diyorsun bende elindeki malzeme yani oyuncu profili diyorum değerlendirme yapabilmen içinde örnek sunuyorum bunda anlaşılmayacak birşey yok messiden önce ronaldinho ondan önce rivaldo,figo vs vardı uzar gider.

Tekrar söylüyorum saha içerisinde bir disiplin ve sistemin önemi yok demiyorum bu kadar abartmaya gerek yok diyorum.
 
Messi ve Ronaldinho öncesi Barcelona ciddi başarısız bir dönem geçirmişti ama, ellerinde Rivaldo, Figo, Kluivert vs. olmasına rağmen. Real'in Los Galacticos dönemi başarısız olması da buna bir örnek. Son dönemde de en iyi örnek PSG.

Mesela Atletico Madrid'in son 10 yılda yaptıkları kadroyla açıklanamaz, süperstar denilebilecek hiç oyuncu almadılar bu sürede hep aldıkları adamları superstar yaptılar.
 
Çürütemiyorsun çünkü en fazla dünya kupasını kazanan takım hala brezilya ve bahsettiğiniz sistemle bunu yaptıklarını sanmıyorum eğer sistemle yaptılar diyorsan kendinle çelişmiş olursun.

Ben sana söylüyorum kardeşim Barcelona ile galatasarayın kadrosunu 1 sezon değiştir bakalım futbolcumu oynuyor sistemmi gör diyorum.

Futbol bir sanayi avrupada sanayinin göbeği bu iş avrupada sponsor ve seyirci buluyor ülkelerin maddi durumlarıda buna imkan sağlıyor.Ama her zaman para ve sistem yeterli olmayabiliyor
Dünya Kupası'nda bütün takımlar eldeki malzemenin toplanmasıyla kuruluyor ve uzun süre çalışmıyorlar ki taktiksel bir şey oturtmak epey zor zaten. Yeteneğin ön plana çıkması normal yani.

Barca'yla kadroyu değiştirirsek tabii ki birçok şey fark eder. Ben oyuncuların önemi yok demiyorum ki. Ama Barça o oyuncu grubunu bizden daha verimli kullanır burada da sistem devreye giriyor. Sen sanki oyuncunun form durumu ve kalitesinden ibaret gibi konuştun ona tepki gösterdim. Taktik, matematik, oyuncu kalitesi ve yetenegi vs hepsi son derece önemli.

Ayrıca Güney Amerika, Balkanlar ve bizde de fazlasıyla seyirci potansiyeli var sonuçta. Evet ülkeler fakir ama futbol seviyesini yükseltememizin sebebi para değil ki sadece. 5 büyük lig kendi seyircisiyle bu noktalara gelmedi. Kaliteli futbolu Asya'ya, Amerika'ya satarak bu kadar kazanıyorlar.
 
Sistemin içindeki matematiği etkileyen bir çok unsur var bunun sebebi de futbolcuların insan olması, duyguları, sakatlığı, hırsı, taraftar desteğini matematiksel olarak modelleyemezsin dolayısıyla günlük başarıları etkileyen de bunlar olabiliyor.

Mesela Manchester United'ın ortalama kadrolarla Ferguson'ın son dönemlerinde başarılı olması da bununla ilişkili, eğer sistemi iyi adapte edebilirsen bozucu etkiler de daha az etkiliyor ancak iyi değilse dış etkiler daha etkin olabiliyor.

En baskın futbol oynayan takım Manchester City son 2 senede ama ŞL alamadılar eğer böyle giderlerse alacaklar ama, kültür oluşturmak da önemli.
Araplara satılmadan önce son şampiyonluğunu 1968 yılında yaşamış bir klüp 2008 yılında araplara satıldıktan 4 yıl sonra şampiyon oluyor bunu maddiyatla değilde sistemle açıklamazdım ben açıkcası.
 
Bu arada konu çok dağıldı da Klopp'un Liverpool'u Gegenpressing oynamıyor tam anlamıyla aksine belli noktalarda Guardiola'nın half space kavramını çokça kullanıyor Klopp zaten bu ikili bence birbirlerinden çok şey öğrendiler.

Araplara satılmadan önce son şampiyonluğunu 1968 yılında yaşamış bir klüp 2008 yılında araplara satıldıktan 4 yıl sonra şampiyon oluyor bunu maddiyatla değilde sistemle açıklamazdım ben açıkcası.

Bu dediğin elma ile armutu kıyaslamak yalnız. Evet sadece iyi oyuncular alarak şampiyon oldular liglerinde çünkü kendi liglerinde öyle sistem odaklı oynayan bir takım yoktu zaten o tarz bir rakip çıktığı anda da kaybettiler ligi bile. İngiltere'de hele de İspanya'da olsalardı şampiyon olabilirler miydi? Muamma.

Bir sistemleri, yapıları olmadığı için ŞL kazanamıyorlar, Ibra dönemi yarı finalleri harici de başarıları yok son 10 yılda en çok para harcayan kulüp olmalarına rağmen.
 
Üst Alt