-Ortak toplumsal değerler ve hatta sloganlarımızın hepsine sahip çıkmayı kendine şiar edinmiş bir kulüp. (Her Türk Asker Doğar = Her Türk fenerbahçeli Doğar, Atatürk fenerliydi vb...)
-Hiç bir zaman toplumda saygı duyulacak bir başkan ve yönetim anlayışına sahip olmamaları. (Aziz Yıldrım, Ali Şen örnek verilebilir. Fenerbahçe'nin hiç bir zaman Özhan Canaydın, Serdar Bilgili, Süleyman Seba, Alp Yalman gibi başkanları olmamıştır.)
-Başkan ve yöneticilerinin sürekli futbol kamuoyunu kışkırtacak açıklamalar yapması ve her an kavgaya hazır olmaları. (Murat Özaydınlı, Mahmut Uslu ve türevleri.)
-Rakiplere saygısızlık ve çekememezlik. (Serdar Bilgili Galatasaray UEFA kupasını aldığında imrendik demişti. O zaman başkandı. Aziz Yıldırım tesadüf dedi. O da başkandı. Anadolu kulüplerini sadece oyuncu deposu olarak görüp asla ciddiye almazlar.)
-Kibir, ülke gerçeklerinden kopukluk, Türkiye'yi sadece Kadıköy Bağdat Caddesi'nden ibaret sanma, Türkiye'nin en büyük kulubü olmadığı halde öyleymiş gibi hissetme. (Patolojik bir vakadır. M. Özaydınlı Galatasaray için fakir fukara edebiyatı yapıyorlar demişti. Türkiye'de yoksulluk sınırı ve altında yaşayan milyonlarca insan var. Ve bu insanların arasında fenerliler de var. Onları da inceteceğini hiç düşündü mü acaba?)
-Kendi gerçeklerini toplumun tamamının düşünceleri gibi varsayma. Savunma mekanizması olarak biz en büyüğüz diye bizi sevmiyorlar zihniyeti. (Neye göre en büyüksün? Örneğin; hangi kupada Galatasaray'dan öndesin? Manchester United İngiltere'nin en büyüğü, peki İngiltere'de neden herkes Chelsea'dan nefret ediyor hiç düşündün mü? Seni yenmek isteyen takımlar Galatasaray'ı da yenmek istemezler mi?)
-Ezikliğin getirdiği herkes haddini bilecek komedisi. (Son 20 yıllık periyodda her alanda ezeli rakibinin gerisinde kalmanın getirdiği travma. Kabullenememe. Saldırı, hakaret ve çamur atarak kendini tatmin etmeye çalışma. Rakibini Kadıköy'de yenince ondan daha büyük olduğunu hissetme.)
-Kazanmak için her türlü çirkin masabaşı oyuna girişme. (Federasyon, medya vs...)
-Küfür, hakaret, tehdit, yıldırma, baskı kurma. (Selçuk Dereli örneği...)
-Altyapıdan oyuncu yetiştiremedikleri, Türk futboluna değer katamadıkları gerçekleri. Üstüne üstlük rakip takımın yetiştirdiği oyuncuya ağır hakaretler. (Arda Turan örneği... Fb altyapısından son dönemde sadece Semih'i yetiştirmiştir. Galatasaray'ın yetiştirdiği oyuncunun haddi hesabı yoktur.)
-Transferde simsarlık ve etikten bir haber olma. (Mehmet Topuz....)
-Anadolu'dan alınıp harcanan yıldızlar (Tarık ve niceleri)
-Para ile güçlü olduğunu zannetme, ürün satıyorum diye en fazla taraftar ben de düşüncesi. (Hiç bir ciddi ankette fb'nin taraftar sayısı Galatasaray'dan fazla değildir. Başarı daha fazla taraftar getirir. Nasıl ki fb'nin son dönemdeki göreceli başarılarından dolayı taraftar sayısında % yüzde 2,5'luk bir artış olduysa Galatasaray da son 20 yılda yaşadığı başarılar ile taraftar sayısında önemli bir artış yaşamıştır. Unutulmamalıdır ki fb taraftarına kan kustururken Galatasaray uzun yıllar büyük başarılar yaşamış ve taraftar sayısını arttırmıştır.)
-Kökü, kökeni belli olamayan bir kulüp olarak kimlik kompleksi ve ezeli rakibin kimliğine yapılan yaftalamalar. (fb'nin ilk kurucu başkanı belli değildir. fb hiç bir tesisinde örneğin Ali Sami Yen gibi bir isim kullanamaz. Şükrü Saracoğu ismi stada 2000'li yıllarda verilmiştir. O da kulübün kurucusu değildir. fb'nin kurucuları arasında Galatasaray Liseliler'in olduğu yönünde ciddi kanıtlar vardır. Bu sıkıntlarından dolayı Galatasaray'a fransız vb gibi yaftalamalarda bulunurlar.)
-Taraftarlarının psikolojisinden, medyadaki fb geleneğine kadar sayılacak daha onlarca madde neticesinde tek gerçek: fb Türk Futbolu'nun en büyük balonu ve sorunudur. Futbola doğru düzgün bir katkısı olmadığı halde dünyada bu kadar şişirilen bir başka kulüp yoktur. fener'e sınırları öğretilmediği sürece futbolumuzda kaostan başka bir şey olmayacaktır. Ama kimse merak etmesin fb'ye sınırlarını öğretecek olan yegane kulüp Galatasaray hala Türk Sporu'nun lokomotifi olarak görev başındadır ve olmaya devam edecektir.
-Hiç bir zaman toplumda saygı duyulacak bir başkan ve yönetim anlayışına sahip olmamaları. (Aziz Yıldrım, Ali Şen örnek verilebilir. Fenerbahçe'nin hiç bir zaman Özhan Canaydın, Serdar Bilgili, Süleyman Seba, Alp Yalman gibi başkanları olmamıştır.)
-Başkan ve yöneticilerinin sürekli futbol kamuoyunu kışkırtacak açıklamalar yapması ve her an kavgaya hazır olmaları. (Murat Özaydınlı, Mahmut Uslu ve türevleri.)
-Rakiplere saygısızlık ve çekememezlik. (Serdar Bilgili Galatasaray UEFA kupasını aldığında imrendik demişti. O zaman başkandı. Aziz Yıldırım tesadüf dedi. O da başkandı. Anadolu kulüplerini sadece oyuncu deposu olarak görüp asla ciddiye almazlar.)
-Kibir, ülke gerçeklerinden kopukluk, Türkiye'yi sadece Kadıköy Bağdat Caddesi'nden ibaret sanma, Türkiye'nin en büyük kulubü olmadığı halde öyleymiş gibi hissetme. (Patolojik bir vakadır. M. Özaydınlı Galatasaray için fakir fukara edebiyatı yapıyorlar demişti. Türkiye'de yoksulluk sınırı ve altında yaşayan milyonlarca insan var. Ve bu insanların arasında fenerliler de var. Onları da inceteceğini hiç düşündü mü acaba?)
-Kendi gerçeklerini toplumun tamamının düşünceleri gibi varsayma. Savunma mekanizması olarak biz en büyüğüz diye bizi sevmiyorlar zihniyeti. (Neye göre en büyüksün? Örneğin; hangi kupada Galatasaray'dan öndesin? Manchester United İngiltere'nin en büyüğü, peki İngiltere'de neden herkes Chelsea'dan nefret ediyor hiç düşündün mü? Seni yenmek isteyen takımlar Galatasaray'ı da yenmek istemezler mi?)
-Ezikliğin getirdiği herkes haddini bilecek komedisi. (Son 20 yıllık periyodda her alanda ezeli rakibinin gerisinde kalmanın getirdiği travma. Kabullenememe. Saldırı, hakaret ve çamur atarak kendini tatmin etmeye çalışma. Rakibini Kadıköy'de yenince ondan daha büyük olduğunu hissetme.)
-Kazanmak için her türlü çirkin masabaşı oyuna girişme. (Federasyon, medya vs...)
-Küfür, hakaret, tehdit, yıldırma, baskı kurma. (Selçuk Dereli örneği...)
-Altyapıdan oyuncu yetiştiremedikleri, Türk futboluna değer katamadıkları gerçekleri. Üstüne üstlük rakip takımın yetiştirdiği oyuncuya ağır hakaretler. (Arda Turan örneği... Fb altyapısından son dönemde sadece Semih'i yetiştirmiştir. Galatasaray'ın yetiştirdiği oyuncunun haddi hesabı yoktur.)
-Transferde simsarlık ve etikten bir haber olma. (Mehmet Topuz....)
-Anadolu'dan alınıp harcanan yıldızlar (Tarık ve niceleri)
-Para ile güçlü olduğunu zannetme, ürün satıyorum diye en fazla taraftar ben de düşüncesi. (Hiç bir ciddi ankette fb'nin taraftar sayısı Galatasaray'dan fazla değildir. Başarı daha fazla taraftar getirir. Nasıl ki fb'nin son dönemdeki göreceli başarılarından dolayı taraftar sayısında % yüzde 2,5'luk bir artış olduysa Galatasaray da son 20 yılda yaşadığı başarılar ile taraftar sayısında önemli bir artış yaşamıştır. Unutulmamalıdır ki fb taraftarına kan kustururken Galatasaray uzun yıllar büyük başarılar yaşamış ve taraftar sayısını arttırmıştır.)
-Kökü, kökeni belli olamayan bir kulüp olarak kimlik kompleksi ve ezeli rakibin kimliğine yapılan yaftalamalar. (fb'nin ilk kurucu başkanı belli değildir. fb hiç bir tesisinde örneğin Ali Sami Yen gibi bir isim kullanamaz. Şükrü Saracoğu ismi stada 2000'li yıllarda verilmiştir. O da kulübün kurucusu değildir. fb'nin kurucuları arasında Galatasaray Liseliler'in olduğu yönünde ciddi kanıtlar vardır. Bu sıkıntlarından dolayı Galatasaray'a fransız vb gibi yaftalamalarda bulunurlar.)
-Taraftarlarının psikolojisinden, medyadaki fb geleneğine kadar sayılacak daha onlarca madde neticesinde tek gerçek: fb Türk Futbolu'nun en büyük balonu ve sorunudur. Futbola doğru düzgün bir katkısı olmadığı halde dünyada bu kadar şişirilen bir başka kulüp yoktur. fener'e sınırları öğretilmediği sürece futbolumuzda kaostan başka bir şey olmayacaktır. Ama kimse merak etmesin fb'ye sınırlarını öğretecek olan yegane kulüp Galatasaray hala Türk Sporu'nun lokomotifi olarak görev başındadır ve olmaya devam edecektir.