Olmayan 19. Tümen'e Atanan Bir Komutan | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Olmayan 19. Tümen'e Atanan Bir Komutan


Mustafa Kemal Paşa’nın, girilmesini hiç istemediği, girilecekse de Almanların yanından girilmesini istemediği 1. Dünya Harbi’ne girilmiştir.
Harbin başlamasıyla beraber savaşta görev almak isteyen ve o sıralarda Sofya’da ataşelik görevinde bulunan Mustafa Kemal, o günleri anlatır:

“” Osmanlı ordusunda hemen seferberlik yapılması bile tartışılması gereken bir meseleyken, Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’de hala nasıl cereyan etmiş olduğunu öğrenemediğim bir hadise üzerine harbe girdiğinden şikayetçiydim.
O zaman şikayetlerim herkese ne kadar mevsimsiz görünmüştü. Çünkü ben yalnız endişeli olduğumu söylemiyordum. Almanlar ve Almanlarla beraber bulunanlar mağlup olacaklar diyordum.
Bütün Alman müttefiklerini ve Türkiye’yi bilerek veya bilmeyerek aldatmak için çenelerini işletenlerin doğru bir yapmış olmaktan doğan neşeyle sarhoş oldukları günlerde bir Sofya Ateşemiliteri çıkıyor; İstanbul’da bazı zatlara sayfalar dolusu yorumlar yazarak yanlış bir iş yapıldığından söz ediyordu. Bu adam çılgın değil de neydi?

Türk ordusunun kesin yıkıma ne olursa olsun engel olmak için kanını dökmeye hazırlanmasından başka çare kalmadığını anladıktan sonra benim hala Sofya’da kordiplomatik içinde rahat salon hayatı sürmekliğime olasılık kalabilir miydi?

Başkomutanlık Vekaleti’ne bir yazıyla başvurdum; ordu içinde rütbemle uygun herhangi bir görevin verilmesini rica ettim.

Başkomutanlık Vekili tarafından bana çok ince bir karşılık verildi;
‘Sizin için orduda her zaman görev vardır fakat Sofya Ateşemiliterliği’nde kalmanız daha önemli sayıldığı içindir ki sizi orada bırakıyoruz’

Karşılık yazdım:
‘Vatanın savunmasına ait fiili görevlerden daha önemli ve daha üstün bir görev olamaz. Arkadaşlarım, savaş cephelerinde ateş hattında bulunurken ben Sofya’da Ateşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden yoksunsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.’

Uzun bir süre karşılık gelmedi. Bugünlerde çektiğim acıları anlatmak güçtür. Ben, gerekirse bir er gibi herhangi bir savaş cephesine koşmaya karar vermiştim.
Artık evi de boşaltmak üzereyken, bir telgraf aldım, imzanın üstünde ‘Haribye Nazırı Vekili’ işareti vardı. Telgraf hemen tamı tamına şöyleydi:

‘Ondokuzuncu Tümen Komutanlığı’na atandınız. Hemen İstanbul’a geliniz.’

Gerçekten de bu telgrafı aldığım tarihte Başkomutan Vekili Enver Paşa Sarıkamış Savaşı’nı yapıyordu.
Sofya’dan İstanbul’a geldiğim zaman, Enver Paşa da Sarıkamış’tan dönmüş bulunuyordu. Önce kendisini görmek için makamına gittim. Haber gönderdim, karşılığını kapıda bekliyordum. Bu arada Özel Kalem Müdürü Osman Şevki Bey’i gördüm, kendisine sordum ;

-Beni 19. Denilen tümene atayan Harbiye Nazırı Vekili İsmail Hakkı Paşa mıdır?

Osman Şevki Bey çok ciddi ve biraz da saklı bir dille, hayır dedi. ‘Doğrudan doğruya Başkomutan Vekili Enver Paşa Hazretleri’dir. Erzurum’dan telgrafla buyurdular, inanınız beyefendi.’
Biraz sonra Enver Paşa ile karşı karşıyaydık. Enver biraz zayıf düşmüş, rengi solmuştu. Söze ben başladım:

‘Biraz yoruldun’ dedim
‘Yok o kadar değil’ dedi.
-Ne oldu?
-Çarpıştık, o kadar.
-Şimdi durum nedir?
‘Çok iyidir’ karşılığını verdi.
Ben daha fazla Enver Paşa’yı üzmek istemedim. Konuşmayı kendi görevime getirdim:

-Teşekkür ederim. Beni numarası 19 olan bir tümene atamışsınız. Bu tümen nerededir, hangi kolordu ve ordunun emrinde bulunuyor?
Sözüme karşı, ‘Ha, evet’ dedi. ‘ Belki bunun için Genelkurmay’la görüşseniz daha kesin bilgi alırsınız’
Enver’i çok işe gömülmüş ve yorgun görüyordum.

‘Peki o halde sizi daha fazla tedirgin etmeyeyim, Genelkurmay’la görüşürüm’ dedim.
Gereken yetkililere kendimi şu yolda tanıttım:

‘ 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal.’

Kendilerine kendimi tanıttığım her kişi hayretle yüzüme bakıyor, benim kim olduğumu tanımakta güçlük çekiyordu. Sonunda Başkomutanlık Genelkurmay’ında böyle bir tümenin varlığından haberi olan bulunamadı.
Şimdi olanlara bakınız, ne tuhaf durumdaydım. Büyük bir ciddiyetle herkese 19. Tümen Komutanı olduğumu söylüyordum, oysaki böyle bir tümenin varlığından kimsenin haberi yoktu. Adeta sahtekar vaziyetindeydim.
Nihayet ben şaşkın bir halde herkesin yüzüne bakarken bir akıllıcası dedi ki:

-Belki böyle bir tümen Liman Von Sanders Paşa’nın ordusunda bulunacaktır. Bir defa onu görseniz.
Liman Paşa’nın nerede bulunduğunu sordum:
‘Dairesi Harbiye Nazırlığı içindedir efendim’ cevabını verdiler.
-Kurmay Başkanı kimdir?
-Kazım Bey
‘Lütfen beni evvela onun yanına gönderir misiniz? dedim.
Bir odacı çağırdılar:
‘Bey’i, Kazım Beyefendi’nin yanına götür’ dediler.
Kazım Bey’in bürosunda kendisine hikayeyi anlattım:
-Ordunuzda böyle bir tümen var mıdır yok mudur?
Kazım Bey:
-Bizim bilgimizde böyle bir tümen yoktur. Ama olabilir ki Gelibolu’da bulunan orduya başvurulursa gerçek anlaşılır.
Dedim ki:
-Yani benim komutanı olduğum tümen var mıdır yok mudur; bunu anlamak için Gelibolu’ya mı gideceğim?

-Evet doğrusu budur. Ancak girmezden önce sizi Komutan Paşa’ya tanıtayım…""


Akabinde Liman Von Sanders ile tanışan Mustafa Kemal, ayrı bir atama ile işte bu şekil bir tesadüf, raslantı, tevafuk, kader ne derseniz deyin, nihayetinde tuhaf bir macera ile Çanakkale Savaşı’na dahil olmuş ve tarihe yön verdiği süreç başlamıştır.
 
Üst Alt