Plasebo Etkisinin Ardındaki Beyin | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Plasebo Etkisinin Ardındaki Beyin


"Dur, öpeyim geçsin."

Bir annenin, dizlerini yaralamış minik çocuğunu avuttuğu cümlelerden... Hatta çocukluğunuza döndüğünüzde bu öpücüğün ardından acınızın hafiflediğini bile hatırlayabilirsiniz. Plasebo etkisi, yiyecek, içecek, ilaç, sosyal aktiviteler ve çok daha fazlası için yapacağımız tercihleri belirleyen ve yaşamımızın neredeyse her yönünü etkileyen güçlü bir psikolojik fenomendir.

Latince "hoşnut etmek" anlamına gelen plasebo kelimesi ilk olarak, 14. yüzyılda cenazelerde kiralık olarak yas tutanları nitelemek için kullanılmıştır. Bu kişiler, genellikle cenaze sırasında yas tutmak için ilâhiler eşliğinde ağlamaya başlar ve profesyonel yas tutanlar ölen kişinin ailesinin üyeleri yerine geçerdi. Burada plasebo kelimesi, değer kaybı ve yerini alma, ikâme etme anlamı da taşıyordu.

Plasebo kelimesinin tıpta ilk kullanımı ise 18. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. İngiliz tıp yazarı ve eczacı John Quincy tarafından 1717 yılında yazılan Lexicon Physico-Medicum'un 1811'deki baskısında plaseboya dair şu tanımlama yapılıyor: "Hastaya fayda sağlamaktan ziyade memnun etmek için verilen herhangi bir ilaç." Ancak geçmişteki hekimler, günümüzde modern inert (etkisiz) maddelerin kullanımı yerine etkisiz olduğunu düşündükleri tedavileri kullanma eğilimindeydiler.

Çeşitli araştırmalarla; depresyon, uyku bozuklukları, Parkinson hastalığı ve ağrı dahil olmak üzere çok çeşitli tıbbi vakaların plasebolara uygun olduğu ileri sürülmüştür. Plasebo etkisinin, gerçek ilaç tedavisi uygulanarak şurup verilen ve akyuvar hücresi sayısı arttırılan hastalara benzer şekilde bağışıklık sisteminde somut değişiklikler sağladığı gösterilmiştir. Dikkat çekici bir şekilde, Parkinson hastalığı olan hastalarda, etkisiz şeker hapları aldıktan sonra titreme ve kas sertliği durumlarının durduğu görülmüştür. Benzer şekilde, ayna terapilerinin uzvunu kaybetmiş ampute bireylerde acıyı azaltma konusunda oldukça başarılı olduğu ortaya koyulmuştur.

Plaseboların, beynimizi nasıl aldattığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak plasebo etkisi, beynimizin çevre hakkında hızlı kararlar almasına ve varsayımlar yapmasına olanak tanıyan evrimsel bir adaptasyon olabilir. Şöyle düşünün, çevrenin bize sunduğu her bir uyaranı analiz etmek zorunda kalsaydık; muhtemelen delirirdik.

1618855857584.png


Plasebonun Psikolojik Mekanizmaları

Plasebonun arkasındaki karmaşık psikolojik mekanizmalar göz önüne alındığında çeşitli faktörlerin plasebonun gücünü değiştirebildiği ortaya çıkıyor.

Sosyal etkileşimin, tedaviye ilişkin önyargılı fikirleri teşvik ettiği için plasebo etkisi üzerinde gerçek bir etkisinin olduğu görülüyor. Örneğin, yapılan bazı deneylerde, geleneksel ve sahte Çin akupunkturu (akupunktur olmayan noktalara yüzeysel iğneleme) uygulanan her iki hasta grubunda da benzer faydaların yaşandığı görülmüştür. Bununla birlikte, hekimin tutumu, yetkinlik konusunda sergilediği görünümü, hapların maliyeti, markası, şekli, boyutu, rengi ve tadı da, algılanan tedavi etkinliğini etkileyebilmiştir.

Öte yandan, plasebo etkisinin işe yaraması için kişinin plasebodan haberdar olmaması gerektiği konusunda yaygın bir inanış bulunuyor. Ancak 2017 yılında Pain'de yayımlanan bir araştırma, bunun doğru olmadığını gösterdi. Yapılan çalışmada, plasebo aldıkları bildirilen ve plasebo etkisinin detaylı açıklamalarının yapıldığı katılımcıların, sahte ilaçlar verildiği söylenmeyen katılımcılara kıyasla ısı kaynaklı ağrıda önemli ölçüde rahatlama yaşadıkları gösterildi.

Tüm bu şaşırtıcı sonuçlar, plasebo etkisinin korkunç etkilerinin ve öğrenilecek daha ne kadar çok şey kaldığının bir kez daha altını çiziyor. Bunun yanı sıra, Pain'de yayımlanan bu araştırma aynı zamanda da, daha etik olarak tasarlanmış plasebo kontrollü çalışmalara kapı açmaktadır. Çünkü plasebo kontrollü çalışmalarda, potansiyel olarak faydalı olan tedaviyi hastalara uygulamamanın doğası gereği etik olmadığı kabul edilir. Ancak bu araştırma sonuçları, tamamen açıklamanın veya plasebo hasta gruplarından gizlemenin geleneksel uygulamalarından çok da farklı olmayabildiğini ortaya koyuyor.

Tüm bu araştırmalara rağmen, akıllara hâlâ çok fazla soru geliyor. Örneğin, bazı insanlar plasebo etkisine daha mı yatkın? Eğer öyleyse, bunda genetik yapının bir etkisi var mı? Plasebonun kalıcığı hakkında ne söylenebilir? Ne kadar süre boyunca etkisi sürüyor ve bu süre diğer plasebo türlerinde de aynı mıdır? Ağrı kesici bir plaseboya tepki veren bir kişi, antidepresan bir plaseboya da aynı şekilde bir tepki verir mi? Bunlar hâla merak ettiğimiz bazı sorular.

Sonuç olarak, plasebonun klinik çalışmalarda güçlü bir silah olduğunu biliyoruz. Buna rağmen, etkilerinin tahmin edilemeyen değişkenliği, plasebo etkisinin tam olarak ne zaman ve ne kadar süreyle çalışacağını daha iyi anlamamızı sağlayan daha fazla araştırmanın yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. (Gürkan Akçay)
 
Üst Alt