Şampiyonlar Ligi Serüvenlerimiz: Part II (2003-2016) | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Şampiyonlar Ligi Serüvenlerimiz: Part II (2003-2016)


Üst üste 6 kez olmak üzere 2003 senesine kadar 8 defa Devler Ligi'nde mücadele eden takımımız, 2003-2004 sezonunun başında organizasyona en çok katılan ekipler arasında yer alıyordu.

2003-2004 : HAYAL KIRIKLARI SEZONU

2003-2004 sezonu öncesi kadrosunda büyük oranda değişime giden Galatasaray 3 yılın ardından Hakan'ı yeniden transfer etmiş, son 2 sezondur alıştığı gibi transfer sirkülasyonuna devam etmişti. Geçtiğimiz sezonu 2. olarak tamamlayarak Şampiyonlar Ligi'ne ön elemeden katılma hakkı elde eden takımımız, ön eleme turunda Bulgaristan'ın CSKA Sofia ekibi ile eşleşti. Bulgar ekibi karşısında çok rahat maçlar çıkaran ekibimiz iki maçı da 3-0'lık skorlar ile kazanarak ön eleme turlarında ki başarısını sürdürdü.

Grup etabında 9. kez mücadele etme hakkı kazanan takımımız tarihinde 2. kez Juventus ile aynı grupta yer alırken, grubun diğer takımları, İspanya'da şampiyonluğu son haftalarda kaçıran Nihat'lı Sociedad, ve Yunan Ligi'ne ambargo koyan Olympiakos oldu.

1536739039241.png

İlk maç tıpkı 5 sezon önce olduğu gibi Delle Alpi'de Juventus ile oynanacaktı. Henüz 4. dakikada Del Piero'nun golü ile 1-0 geriye düşen takımımız, 18. dakika da Hakan ile eşitliği yakalasa da ikinci yarı da oyunun kontrolünü alan Juventus 72. dakika da Ciro Ferrera'nın attığı golle maçı 2-1 kazandı. Ligde kötü giden takımımız, ikinci maçta Sociedad'ı Olimpiyat'da ağırlayacaktı. Kadrosunda Xabi Alonso, Kovacevic, Nihat gibi oyuncular barındıran Bask ekibi karşısında tutuk bir oyun ve neticesinde alınan 2-1'lik mağlubiyet kötü geçecek sezonu katmeri oldu. Grupta 2. maçların sonunda puan ile tanışamayan ekibimiz, 3. maçı ise maçın oynanacağı Olimpiyat stadının açılış maçında karşılaştığı Olympiakos ile yaptı. Yunan ekibi önünde kontrolü elinde tutan bir oyun oynayan takımımız, zaman zaman zorlansa da maçı 1-0 ile kazanmasını bildi ve ilk puanlarını almış oldu.

4. maçta deplasmanda yine Olympiakos ile karşılaşan Galatasaray çok kötü bir oyun oynadığı müsabakayı 3-0 gibi net bir skorla kaybederek gruptan çıkma şansını zora soktu. Son iki maçta terör olayları nedeni ile Türkiye'de konuk edemediğimiz Juventus ve grupta 2. lik yolunda en büyük rakip haline gelen Sociedad ile oynadık. Juventus önünde sezonun en etkili performansını sergileyen Galatasaray maçı 2-0 kazanarak İtalyan takımlarına karşı kendi sahasında kazanma geleneğini sürdürdü. Grupta 5. maçlar sonunda 6 puan ile 3. sırada giren Galatasaray için bir ihtimal daha vardı. Son maçta, formu düşmeye başlayan Sociedad'ı deplasmanda yenmek. Bunu yaptığı takdirde ligde son yıllarda ki başarıların aksine çok kötü bir performans gösteren sarı-kırmızılı ekip Avrupa'da Beşiktaş'ın gölgesinde geçen sezonda son 16 turuna kalabilirdi. Sociedad maçı oldukça kısır geçen bir maç şeklinde oynanıyordu. Golü atanın kazanacağı bir maç şeklinde seyir eden müsabaka da 25. dakika da 1-0 öne geçen takımımız, sonrasında tipik bir Türk takımı golü yiyerek 1-1'lik skora razı oldu ve Şampiyonlar Ligi serüveni noktaladı.

2006-2007: TARİHSEL DİBİN GÖLGESİNDE

Her ne kadar 2005-2006 sezonunu mucizevi bir şampiyonlukla taçlandırsa da, gerek yönetimsel gerekse kadro bazında tarihinin en sancılı günlerinden geçen ekibimiz 3 sezon aranın ardından döndüğü Şampiyonlar Ligi'nde pek çok alışkanlığından uzak bir görüntü çizecekti. Üst üste katıldığı organizasyona 3 sezonluk verilen ara, en çok katılan ekiplerden biri olduğu organizasyonun gediklisi olma özelliği ile birlikte, önemli gelir kalemlerinden de bizi yoksun bıraktı.

Tarihinin en kısıtlı kadrolarından biri ile başladığımız 10. Devler Ligi serüvenimiz, futbol olarak beklentinin üzerinde olsa da hüsranla bitecekti. Ön eleme turunda Çek Ekibi Boleslav'ı Arda'nın gala gecesinde ki harika performansı ile geçen takımımız (5-2), 10. kez Avrupa'nın 1 numaralı organizasyonu için bilet aldı. Grupta ki rakipler ise İngiliz devi Liverpool, Hollanda futbolunun 2000'lerde ki en önemli temsilcisi konumunda olan PSV, ve Fransız ekibi Bordeaux idi.

1536740079217.png

Normal şartlarda çıkılabilecek bir kura gözü ile bakılabilecek grup, gerek mali şartlar, gerekse yapılmayan transferler ile geçen transfer sezonu sebebi ile umutsuz görünüyordu. Grupta ilk müsabakayı Olimpiyat'da Bordeaux karşısında oynayan ekibimiz ortada geçen maçta son dakikalarda Necati'nin ayağından girdiği pozisyonlarda sonuç alamayınca 0-0 beraberlik ile yetindi. İkinci maçta Liverpool karşısında kabus gibi geçen bir ilk yarı sonunda 3-0 geriye düşen takımımız, Ümit Karan ve Arda'nın uyumundan gelen goller ile maçı döndürme noktasına geldi ama Sabri'nin direkten dönen topu ile zorlu Anfield deplasmanından puan alamadı. Bu maçın ardından PSV ile oynanacak 2 maç grubun kaderini çizecekti. Hollanda ekibinin geçmişine dokunanlardan olan Eric Gerets bizim başımızdaydı, ve o ekolden geliyordu. Umutlu gittiğimiz Hollanda deplasmanında varlık gösteremeyince 2-0'lık skorla mağlup olduk. En azından UEFA için 4. maçta kazanmak şarttı. Rakip yine PSV idi. Ancak iyi başladığımız ve 1-0 öne geçtiğimiz maçta Kone'yi durduramayınca 2-1 mağlubiyet ile gruptan çıkma şansımızı matematiksel olarak kaybettik. Tarihte en erken havlu attığımız sezonlardan biri de bu yıl oldu. Sondan bir önce ki maçta Bordeaux deplasmanında yine futbol dışı bir oyun vardı. 3-1'lik maçtan akılda kalan tek kare İnamoto'nun golü oldu. Prestij mücadelesine dönen son maçta Liverpool'un yedek ağırlıklı kadrosu karşısında 3-2'lik galibiyet ile biten 2006-2007 serüvenimiz, ve o maç uzun yıllar uzak kalacağımız CL arenasında uzun süre son galibiyetimiz olacaktı.

2012-2013: YILLAR SONRA GELEN ZAFER

2006 yılının ardından tam 6 yıl bir dönem gediklisi olduğu Devler Ligi'nden uzak kalan takımımız, şike skandalının salladığı iklimde şampiyon olduğu 2012 yılının ardından Şampiyonlar Ligi'ne döndü. Tarihinde 2. kez gruplarda ön eleme oynamadan katılma hakkı kazanan takımımız, grupta Ferguson'un United'ı, Romen şampiyonu Cluj, ve Portekiz ekibi Braga ile eşleşti. Sezon öncesinde şampiyon kadrosuna Burak, Hamit, Amrabat, Dany gibi takviyeler yapan temsilcimiz, gruplarda şok bir başlangıç yaptığı ve 3 maç sonunda 1 puan aldığı ilk yarının ardından inanılmaz bir performans ile oynayacaktı.

1536740780002.png

Burak'ın kariyer sezonunda önce deplasmanda Cluj'u, sonra 5. maçlar öncesi gruptan çıkmayı garantileyen United'ı, son olarak da 1-0 geriye düştüğü maçta Aydın'ın ayağında bulduğu golle Braga'yı yenen takımımız 2002 yılının ardından ilk defa grup etabından çıkma başarısı gösterdi. Aslında kuralar çekildiğinde gruptan çıkma şansının yüksek olduğu söylenen bir grup vardı ortada. Ama öyle maçlar oynanmıştı ki, tarihimizin en kötü tecrübelerinden birini yaşarken epik bir sezona doğru yelken açtık. Terim takımlarında çok olan beklenti yüksek olduğunda altında kalma durumu burada da vucüt bulmuştu. İlk 3 maçın sonunda atılan sadece 1 gole karşın yenilen 4 gol vardı. Sonrası mı zaten onu herkes biliyor?

Rakip Schalke:

6 yıl aranın ardından dönülen devler liginde kura şansını da yanına alan takımımız, 2. olarak yükseldiği 2. turda Schalke 04 ile eşleşti. Eşleşmenin yapıldığı günden, maçın oynandığı güne kadar geçen süre ise çoğu taraftar için rüya gibi oldu. Ligde ite kaka geçen ilk yarının ardından, transfer döneminde Sneijder ve Drogba gibi iki dünya markası takıma geldi. Bu süksenin verdiği itici güç ile Schalke karşısına çıkan takımımız ilk maçta istediği skoru alamasa(1-1) da iyi bir oyun sergilemişti. Schalke deplasmanına çıkıldığında tur %51 Alman ekibine bakıyordu. Ama çoğu insan turdan emindi. Keza öyle de oldu. Burak ve Hamit'in mükemmel oynadığı gecede son sözü 90+5'de Umut söyledi (2-3). Ve tam 6 yıl aranın ardından katıldığımız Şampiyonlar Ligi'nde 12 yıl sonra Çeyrek Final'e yükseldik.

Umut+Bulut+FC+Schalke+04+v+Galatasaray+UEFA+V5ffm180KvBl.jpg

Gelsenkirchen'de zafer anı, yine fonda Ercan Taner eşliğinde!


Yıllar Önce Yıllar Sonra: R.Madrid

Tarihin zaman kapsülünde 12 sezon öncesine dönen takımımız, o yıl olduğu gibi yine Real Madrid ile eşleşti Çeyrek Final'de. Mourinho'nun Real'i karşısında, Terim'li, Sneijder ve Drogba takviyeli Galatasaray heyecan verici bir eşleşme vaat ediyordu ki öyle de oldu. İlk maçta Barnebeu'da 12 yıl önce olduğu gibi 3-0 mağlup olurken, bir penaltısı verilmeyen Galatasaray, bu kararın önemini 2. maçta anlayacaktı. 3-0'ın ardından elendiğini düşünenleri yanıltırcasına bir performans sergileyen takımımız, maçın başında 1-0 geriye düştüğü maçta 70 saniye de bulduğu iki golle son 25 dakikaya 3-1 önde girdi. TT Arena tarihinin en görkemli gecesinde o tarihi anları yeniden yaşayalım.


Sonrası ise, çift forvet hamlesinin tutmaması, ve yorguluğun gölgesinde geçen son 15 dakika ve son saniye de yediğimiz golle yine 12 yıl öncesinin skoru ile maçı tamamlamamız. Bize kalan ise gurur ve gözyaşı.

2013-2014: KAOSTAN ZAFERE

Terim'in aslanları üst üste 2. şampiyonluğu kucakladığı ligin ardından 12. kez Devler Ligi vizesi aldı. Sezon öncesinde kadrosuna bu kez çok fazla takviye yapmayan takımımızın en önemli hamleleri, Melo, Chedjou ve Bruma oldu. Bir önce ki sezonun aksine kurada bu kez sert kayaya çarpan ekibimiz R.Madrid, yeniden Juventus, ve Kopenhag ile eşleşti. Gruptan çıkmanın zor göründüğü sezonda ana hedef belki de UEFA Kupası olacaktı ama mucizeler de vardı futbolda.

İlk maçta sahasında R.Madrid'i ağırlayan Galatasaray harika oynadığı 30 dakika da golü bulamayınca, şarjörü boşalmış silah gibi teslim oldu rakibine. Maç oyun olarak fazlasını vaat etse de skor kabus gibiydi. Chelsea'den sonra en ağır iç saha mağlubiyeti de kaçınılmaz olarak geldi (1-6). Yönetim-Terim kanadında uzun süredir devam eden gerilim ise bu mağlubiyet sonrası, TFF'nin hamlesi ile krize dönüşecekti. 2 yıl süren 3. Terim dönemi 1 hafta sonra biterken, City'i şampiyon yapan hoca apoleti ile Mancini ''üniversite okutacak hoca'' söylemi ile takıma getirildi. İlk sınavını imzadan saatler sonra Juventus deplasmanında veren Mancini, cesareti ile takdir topladığı sezonda başarılı olamasa da CL'de üst tura giden yolda çok kritik 1 puanı almamız sağladı. Chedjou'nun duvar ördüğü gece de, golü yedikten 1 dakika sonra Umut sahneye çıktı ve skoru belirledi 2-2.

Sonrasında ise bugün bile en sağlam 45 dakikalık CL performansı olarak andığımız Kopenhag maçı vardı. İlk yarı inanılmaz bir oyun ile 3-0'lık ezici üstünlük sağlayan takımımız maçı da 3-1 kazandı. 4. maçta ise sezonun özeti vardı sahne de. İçeride ''Aslan'' dışarı da ''yok''. Kopenhag önünde pozisyon üstünlüğü bizde de olsa, bitirici hamleyi yapamayan ekibimiz sahadan 1-0 mağlup ayrıldı ve ilk iki iddiasında büyük yara aldı. 4 maç sonunda alınan 4 puana rağmen şansını sürdürmemiz de R.Madrid'in süpürdüğü grup sayesinde idi.


1536742485891.png

Öyle ya bazen herşey denk geliyordu. 5. maçta kötü bir oyun ve Eray'ın halen hatırlanan hataları ile 10 kişilik Real'e 4-1 mağlup olduk. Real'den iki maçta 10 gol yemek şüphesiz fiyaka bozucuydu. Son maç ise rakip kazananın üst tur yapacağı müsabaka da Juventus idi. Juventus için 1 puanın üst tur ifade ettiği maçta, olağan üstü atmosferde 2 güne yayılan bir mücadele oynandı. 1 puanın yettiği mücadele de en iyi İtalyan takımını yenmek çok zordu. İklim şartları, şans faktörü derken kar nedeni ile ertesi güne sarkan maçta 85. dakika da bugün bile izlediğimizde halen gözlerimizi dolduran ''o an'' geldi.


Sonrasında ise devre arası hamlelerin Telles dışında tutmayışı, Chelsea önünde ilk maçta oynanan iyi oyuna rağmen alınan avantajsız skor. Drogba'nın gönül takımına karşı ''sıkmaması'' neticesinde Galatasaray ile kopan/zedelenen gönül bağı. Ve varlık gösteremediğimiz Chelsea deplasmanı.

2014-2015 ve 2015-2016: KATILMAK İÇİN KATILIM

2014-2015
Ligde 2. olunan sezonun ardından Fener'in cezası sebebi ile doğrudan 13. kez CL bileti alan takımımız, kurada Dortmund, Arsenal ve Anderlecht ile eşleşti.
Sezona Prandelli eşliğinde hazırlanan Galatasaray'da, bu dönem kabus gibiydi. Saha sonuçları olarak ligde fena gidilmese de garip formasyonlar, oyuncu tercihleri, kek kalıpları, yenildiğimiz 4 gollü maçlar hep kötü hatıralar kaldı hafızalarda.

Oysa grupta eski gücünde olmayan bir Arsenal, ve CL'de hiç bir zaman 4. lük üstü başarı gösterememiş bir ekip olan Anderlecht vardı. Maçlar ise acı içinde geçti. Melo'nun stoper, Sneijder'in ön libero, Selçuk'un 10 numara, Veysel ve Tarık'ın bek çıktığı Londra deplasmanı kabus gibiydi. Dortmund maçları da farklı değildi. Pozisyona bile giremediğimiz maçlar oynadık. Anderlecht bile tarihinin en rahat galibiyetini aldı. 6 maç sonunda tabela da yenen 19 gole karşın ilk maçta son dakika da alınan bir puan yazıyordu.
1536743486909.png


2015-2016

Kabus gibi başlanan sezonda 3 kupa ile bitirilişin yarattığı rehavet 2015-2016 sezonunun hayal kırıklığı olacağının en büyük emaresiydi aslında. Terim sonrası yine kaos'a dönen takımımız, yanlış transferler, gidip gelen hocalar ile yıllarını heba etmeye başladı. Hamza Hamzaoğlu 3 kupaya rağmen verdiği demeçler , tarihimizin en çapsız yönetimi ile birleşince bir öfke seline dönmüştü.

Aslında fena da kura çekmemiştik. Grupta süpürücü Atletico, bizim ayarımızda takımlar için fena sayılmayacak bir Benfica, ve yılın sürprizi Kazak takımı Astana vardı. Ama sinerji kopunca bir kere köy grubuna da düşsen olmaz derler ya olmadı da zaten. Atletico her yönü ile muhteşem bir takımdı. Ve grupta oynadığımız 2 maçta da 1 dakika bile umut vermeden 2-0 ile geçti bizi. Benfica önünde 1 galibiyet 1 yenilgi aldık ama iki maçta bize bakıyordu. Yasin'in kaçırdığı o gol ise sezonun özetiydi (Hayal Kırıklığı). O atılamayan golün maliyeti ise üst turdu. Zira o maçtan 1 puan almış olsak son maçlar öncesinde grupta Benfica karşısında ikili averajda önde girecektik. Ve bir Astana galibiyeti bizi SON 16 turuna taşıyacaktı. Ama önce Yasin, sonra düşen sinerji, vasat kadro derken son darbeyi de Denizli vurdu. Astana'Yı bile yenemeden 5 puan ile 3. olarak UEFA yolunu tuttuk.


1536743509459.png
 
2003-2011 arası dönem bizim için her anlamda rezil geçti. Belki şampiyonluklar kazandık ama psikolojik olarak fenerin çok gerisindeydik.
 
Kadro anlamindada öyle. 2009 hariç.

SM-J710FQ cihazımdan Gscimbom mobil uygulaması ile gönderildi

her anlamda dedim zaten. Adamlar 50.000 kişilik modern staddayken bizim stad çöktü çökecek olan Samiyen'di. Medya desen adamlar bizden seneler önce tv kanalı açmıştı. Medyanın büyük bölümü ellerindeydi. Yöneticileri Nihat Özdemir-Ali Koç falandı.

Biz 2-3 yabancıyla oynarken onlar Alex-Carlos-Lugano-Edu-Kezman-Deivic-Aurelio-Appiah ile oynuyordu ve o sene şampiyon olmuştuk mesela. Üstelik o sene 6 maç seyircisiz oynamıştık. Bana hala garip geliyor o seneki şampiyonluk.

Samba Brasil şarkısı çocukluk kabusumdu. Her duyduğumda sinir basıyordu. Amatör branşların hepsinde eziliyorduk falan falan..

Bu yüzden Ünal Aysal'ı hala seviyorum. Yıllardır süren o ezilmişlikten kurtardı.
 
her anlamda dedim zaten. Adamlar 50.000 kişilik modern staddayken bizim stad çöktü çökecek olan Samiyen'di. Medya desen adamlar bizden seneler önce tv kanalı açmıştı. Medyanın büyük bölümü ellerindeydi. Yöneticileri Nihat Özdemir-Ali Koç falandı.

Biz 2-3 yabancıyla oynarken onlar Alex-Carlos-Lugano-Edu-Kezman-Deivic-Aurelio-Appiah ile oynuyordu ve o sene şampiyon olmuştuk mesela. Üstelik o sene 6 maç seyircisiz oynamıştık. Bana hala garip geliyor o seneki şampiyonluk.

Samba Brasil şarkısı çocukluk kabusumdu. Her duyduğumda sinir basıyordu. Amatör branşların hepsinde eziliyorduk falan falan..

Bu yüzden Ünal Aysal'ı hala seviyorum. Yıllardır süren o ezilmişlikten kurtardı.

2008'de Appiah yok sayılır.
Carlos vasattı.

Deivid'in kariyer sezonuydu.
 
2008'de Appiah yok sayılır.
Carlos vasattı.

Deivid'in kariyer sezonuydu.

ne olursa olsun, bizden çok çok üstün kadroydu. Bizde yabancılardan sadece Song tam anlamıyla oynuyordu. Nonda-Lincoln çoğu kez oynamıyordu. Barusso-Linderoth falan hiç oynamadı zaten. 1.kaleci olan Orkun o kadar kötüydü ki mecbur Aykut oynamıştı. Nasıl vasat takım olduğu buradan belli.
 
Tarihsel kadrolarımızı yazdığım bir konu vardı.

Bizim en iyi kadrolarımız

1998-2001
2012-2014

arasında olanlar. 98 dememim sebebi Taffarel ile son halka tamamlanmıştı onun için.

2008-2009 sezonu kadromuz da fena değildi ama orta saha, stoper, sağ bek ve kaleci de eksiği vardı.

Hatırlatmak için

De Sanctis
Sabri

Servet
Meira
Hakan
Topal
Ayhan
Arda
Lincoln
Kewell
Baros

Bu dört isim yerine sırası ile Muslera, Eboue, Ujfalusi, Selçuk olsa mesela 2 sene önceden o takım çok farklı olurdu.
 
Üst Alt