Şiirler - Sayfa 18 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Şiirler


Bir söz düştü siyaha, saçlarından dem vurdu
Anlattı, mısra mısra dökülen tellerini
Bir densiz suâl etti, suçlarından dem vurdu
Aşk gözünü bağladı, kelepçe ellerini
Bir söz düştü siyaha, saçlarından dem vurdu


Sığınılacak liman, kolların olduğunda
Yağmur şemsten bir damla, fırtına melteme eş
Sen bağrımda uyurken, yıldızlar solduğunda
Güneşe düşman oldum; doğan gün mateme eş
Sığınılacak liman, kolların olduğunda


Ne gündüze yâr oldum, ne geceyi yâr bildim
İsmini, firar eden nefesimden sakladım
Çehrenden ilham alan her heceyi ar bildim
Dilime, gözlerini anmayı yasakladım
Ne gündüze yâr oldum, ne geceyi yâr bildim


En başından öğrendim yaprağın türküsünü
Şehrin gürültüsünü, bir daha heceledim
Unutabilmek için toprağın korkusunu
Bir bebek kundağının içinde geceledim
En başından öğrendim yaprağın türküsünü


Karanlığın yıldızı! Kör yazgımın ışığı!
Şafakla tanışmadan gitmenin tam sırası
Ben ömrümün hırsızı, imkansızın aşığı
Ecel beni almadan bitmenin tam sırası
Karanlığın yıldızı! Kör yazgımın ışığı!


Betül Yüksel
Ekim 2013 / Ataşehir
 
Bir yâr sevdim, etekleri yeldirme,
Yeldirir sallanı sallanı kâfir...
Sakın dedim, kimselere bildirme!
Bildirir sallanı sallanı kâfir...

Ağına düşmüşüm artık çarnaçar,
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar.
Ağlasam, çapkınca karşıma geçer,
Güldürür, sallanı sallanı kâfir...

Hesabı, kitabı şaşırdım çoktan...
Bu bir işve değil, belâdır Hak’tan!
Aklıma düştü mü gece yataktan
Kaldırır, sallanı sallanı kâfir...

O çeşmeye gelir, sabrım son hadde.
Cilve kitabına girmez bu madde!
Bir küçük testiyi yarım saatte
Doldurur, sallanı sallanı kâfir...

Sıtkı'm olan olmuş bize âlemde,
Âşığa kurtuluş yoktur bu demde.
Görmesem ölürüm, fakat görsem de,
Öldürür, sallanı sallanı kâfir!..

Bekir Sıtkı Erdoğan
 
Ben senin en çok sesini sevdim**
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi**
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren**
Bana her zaman dost, her zaman sevgili*

Ben senin en çok ellerini sevdim**
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak**
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde**
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak*

Ben senin en çok gözlerini sevdim**
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil**
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar**
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil*

Ben senin en çok gülüşünü sevdim**
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran**
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri**
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman*

Ben senin en çok davranışlarını sevdim**
Güçsüze merhametini, zalime direnişini**
Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında**
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini*

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim**
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini**
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada**
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini*

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim**
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni**
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim**
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...*

Ümit Yaşar Oğuzcan*
 
[TABLE="width: 100%"]

[TD="width: 100%, align: left"]Ben çobandım sen yıldızı,
Gökyüzünden kaymak niye
Unutulmak alın yazım
Dilden dile yaymak niye

Bir yalana beş katıpta
Suçluyorsun son mektupta
Sevabımı unutup da,
Günahımı saymak niye

Göz mü değdi hiç etmezken
Vicdanına güç yetmezken
Karıncayı incitmezken
Sevgiliye kıymak niye

Aldatılmak öyle zorken
Her gün biraz daha korken
Melek yüzlü kalbin varken
Kör şeytana uymak niye

Daha bu yıl bu ekim'di
Kovsam gitmem diyen kimdi
A vefasız beni şimdi
El yerine koymak niye

Ben yarıydım sen bitikken
Sen yıkıktın ben dimdikken
Sırılsıklam körkütükken
Birdenbire aymak niye

Binbir yalan temin edip
İkrarından emin edip
Safi yemin edip
Cemalinden caymak niye



[/TD]


[TD="width: 100%"] [/TD]


[TD="width: 100%, align: left"]
Cemal Safi
[/TD]

[/TABLE]
 
Kapını çalarsa mazinin eli
Ne olur bir şişe aç benim için
Ben hiç ayıkmadım gittin gideli
Sen de birkaç kadeh iç benim için

Bir gece veda et tatlı uykuna
Girdiğim günahı sarhoşken kına
Yarıda bırakma Allah aşkına
Bu gece kendinden geç benim için

Nasıl bir yanlışa ben adım attım
Nasıl bu günahın zehrini tattım
Sana nasıl kıydım, nasıl aldattım
Anlatmak o kadar güç benim için

Hoş görme af etme yaptıklarımı
Kaldır yeryüzünden artıklarımı
Tutuştur resmimi mektuplarımı
Savur küllerini saç benim için

Tek ondan söz etme canımı dile
Sorsan hatırlamam adını bile
Değişmek olur mu dikeni güle ?
O senin yanında hiç benim için

Maziden eserse hasretin yeli
Ne olur bir şişe aç benim için
Ben hiç ayıkmadım gittin gideli
Sende bir kaç kadeh iç benim için

Cemal Safi

 
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında

Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma

Ayrılık lafları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa

Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz
Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da

Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa

İşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen
İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna
 
Allah şahidimdir, içimde her gün
Yanansın diyorum, inanmıyorsun
Yüreğin sevdama ne olur bir gün
İnansın diyorum, inanmıyorsun

Sen ki tüm ömrüme sirayet gibi
Yıllarca beklenmiş ziyaret gibi
Kalbime sevdadan bir ayet gibi
İnensin diyorum, inanmıyorsun

Bilmem ki var mıdır aşk mahkemesi?
Varsa sorgulansın kalbimin sesi!
Ciğerime dolan hayat nefesi
Hep sensin diyorum, inanmıyorsun

Kazara saç telin gelse nazara
Yüreğim kapılır sonsuz efkâra
Her gün hayaliyle içimde hara
Dönensin diyorum, inanmıyorsun

Öl de, öleceğim, ölmekse çare
Seven daha ne der sevdiği yâre?
Aşkı Anka gibi, baktığım yere
Konansın diyorum, inanmıyorsun

Eğer görebilsen gönlümde ne var,
Rabbimden sonrası varlığın çıkar.
Yalnız dünya değil mahşere kadar,
Canansın diyorum, inanmıyorsun

Bir gün sözlerimden cayarsam geri
Soysuz diye yazsın aşkın defteri
O gün yüreğime ölüm hançeri
Dayansın diyorum, inanmıyorsun

A.ihsan Turan
 
https://www.youtube.com/watch?v=EWkEbCoVVj4

Münacaat - İsmet Özel

Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

Hata yapmak
fırsatını Adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

Çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

Gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
Bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
 
Üzülme her hafta gelemem diye
Haftada olmazsa ayda gel canım.
Üçyüzaltmışbeşi böl onikiye
Sırala otuzu say da gel canım.

Bekletme geciken müddet ziyandır
Güzel kin,öfke,hiddet ziyandır
Varsa gurur,kibir,şiddet ziyandır
Onları orada koy da gel canım.

Kitap aşk,masal der,yıkar bırakmaz
Akıl "tedbir al" der çöker bırakmaz
Korku "gitme kal"der çeker bırakmaz
Sen gönül sözüne uy da gel canım.

Yazı,güzü,kışı bahar zamanı
Yaşadın bilirsin ki her zamanı
Dinle rüzgarları seher zamanı
Uzaktan sesimi duy da gel canım.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

Cümle yapısı ele alındığında, "al sancağın söneceği zaman" tarif ediliyor.
Fakat karşı tarafa ilettiği etki, "al sancağın asla sönmeyeceği" anlamında.
Çok etkili bir giriş.
 
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kuantumcuları etkilendiği bir şiiri bu.
Yazıldığı dönemi baz alırsak çokça esrarengiz tanımlamalar içeriyor. Taşkın Tuna'ya göre Big Bang öncesi bundan daha iyi anlatılamaz. Zaten "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" gibi bir eserin sahibinden de böyle bir şiir beklenirdi.


Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
 
Ey sen, meleklerin en güzeli ve en bilgesi
Kaderin ihanetine uğramış, övgülerden yoksun tanrı,
Ey şeytan, acı büyük sefaletime !
Ey haksızlığa uğramış, sürgünün prensi
Ve mağlup, en çok yardım edilen
 
Üst Alt