Şike Soruşturması | Şike Tescillendi, Yargı Affetti! - Sayfa 156 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Şike Soruşturması | Şike Tescillendi, Yargı Affetti!


Ne unutturabilirsiniz
Ne de üstünü kapatabilirsiniz
Anca kendinizi kandırırsınız
Türkiyede şike denince akla gelen ilk kulüp fb dir
Ayrıca sadece sahada değil transferlerde hile hurda peşinde koşan yine fb dir
Şu an yapmaya çalıştıkları ise çamur at hesabı kendilerini unutturarak okları Galatasarayımıza çevirme çabasıdır
Bizim bu algılara karnımız tok.
 
Kumpas olduğu doğru, dinlemeler vs usülsüz olduğu için.

Lakin şike yaptıkları bariz bir gerçek, aynı şeyleri biz yapmış olsak kimbilir neler yaparlardı.
Onların derdi ve bu konuda yüzsüz olmalarının sebebi de bu zaten. Söylediklerinin Türkçesi şu; "Ne güzel çarkı kurmuştuk yolumuzu buluyorduk, çatır çatır şikemizi yapıp maç kazanıyorduk şampiyon oluyorduk ama usülsüz olarak dinlediler rahatımızı bozdular çarkımıza çomak soktular "

2011'den önce neredeyse çevremizdeki bütün fenerliler "Şike yapıyorsak yapıyoruz, paramız var ki yapıyoruz siz de yapın" diyordu ;D

Lakin şu son dönemde twitter, ekşi sözlük vs... inanılmaz bir şekilde algı kasmaya çalışıyorlar. Sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi.
 
Kumpas olduğu doğru, dinlemeler vs usülsüz olduğu için.

Lakin şike yaptıkları bariz bir gerçek, aynı şeyleri biz yapmış olsak kimbilir neler yaparlardı.
Akp muhalifi fenerli tayfa en büyük çelişkiyi yaşıyor bu noktada. 17-25 aralık, ayakkabı kutuları, tapeler vs gerçek, 3 temmuz montaj-kumpas. Aynı örgüt tarafından yapılan benzer iki operasyon. Ya ikisini de reddedeceksin ya da şike yaptığını kabul edeceksin.

Söylediğin gibi dinlemeler vs usulsüz ama olaylar gerçek.
Bizim başımıza gelseydi bizim taraftar bitirirdi kulübü herkesten önce.
 
Spor mahkelerinin yargilayacagi davayi aile mahkemesine verirsen bosanma çıkar.
Bunlar kadar yüzsüzünü görmedim ben.
24008_3.jpg

Ortamlarda kumpas dersiniz.

Söz konusu buradaki toplantılara Tuncay Şanlı, Kerim Zengin, Serdar Kulbilge ile çok fazla vakit geçirmediği için ne sıklıkla gittiklerini bilmediği, Tuncay Şanlı'nın 1 yıl sonra İngiltere’ye transfer olduğunu, Gökhan Gönül'ün de kendisinin olduğu dönemde çok sık gelenlerden birisi olmadığını, Orhan, Bekir ve Emre’nin kendisinden sonra Fenerbahçe’ye transfer olduklarını, bu kişilerle daha çok sohbetlere gitmişliği olduğunu anlatan Boral,

Bu kara lekeyle mutlu yasayip kendini kandiran varsa devam etsin.

Buda bonus olsun.
İrtegün: "Emre Belözoğlu'nun evinde sohbete katıldım"
FETÖ'nün futbol yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında ifade veren eski futbolcu Bekir İrtegün, örgüt sohbetlerinin birkaç kez Emre Belözoğlu'nun evinde yapıldığını söyledi.
 
Onların derdi ve bu konuda yüzsüz olmalarının sebebi de bu zaten. Söylediklerinin Türkçesi şu; "Ne güzel çarkı kurmuştuk yolumuzu buluyorduk, çatır çatır şikemizi yapıp maç kazanıyorduk şampiyon oluyorduk ama usülsüz olarak dinlediler rahatımızı bozdular çarkımıza çomak soktular "

2011'den önce neredeyse çevremizdeki bütün fenerliler "Şike yapıyorsak yapıyoruz, paramız var ki yapıyoruz siz de yapın" diyordu ;D

Lakin şu son dönemde twitter, ekşi sözlük vs... inanılmaz bir şekilde algı kasmaya çalışıyorlar. Sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi.

Bu sene şampiyon olursak ciddi şekilde demoralize olacaklar, sesleri kesilecek.
 
Bu sene şampiyon olursak ciddi şekilde demoralize olacaklar, sesleri kesilecek.
Aynen öyle bu seneki şampiyonluk, her ne kadar çok önemli olsa da bundan önceki 2 şampiyonluktan daha da önemli. Çünkü bu sene de şampiyon olursak eğer bu şampiyonluk geçmiş 2 senede kazandığımız şampiyonluklara çok daha fazla anlam kazandıracak. Yapbozun son parçasını tamamlamış, tabutlarına son çiviyi de çakmış olacağız. Bu sene de şampiyon olursak eğer meşiktaşım ne olur bilmem de fener diye bir şey kalmaz ondan eminim.
 
şike örgütü kumpas iddiasıyla açılan yeni dava sayesinde yine manipülasyonlara başlamış. manipüle edilen konulara dair gerçekleri önce madde madde yazalım, sonra da detaylarıyla ele alalım;

1-şike davasında deliller gerçektir.

2-fenerbahçe'nin kurumsal kimliği için geçerli olan sportif yargılamadır. bu yargılamada şike hükmü cas ve ifm kararları ile kesinleşmiştir.

3-adli yargıda yargılanan fenerbahçe değil aziz yıldırım'dır.

4-beşiktaş'ın kumpas iddiasıyla açılan yeni davaya müdahil olması imkansızdır, zira adli yargıda yargılanan kulüpler değil kişilerdir.

şimdi en önemli mesele olan şike davasında delillerin gerçek olup olmadığı meselesi ile başlayıp bu gerçekleri detaylandıralım.

sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim; şike davasında kullanılan tüm deliller gerçektir, davada üretilmiş herhangi bir delil bulunmamaktadır.

şu ana kadar davanın ele alındığı hiç bir yargı makamı deliller sahte dememiştir, diyememiştir; buna, aziz yıldırım ve diğer sanıklar için anayasaya aykırı olarak yeniden yargılama ve beraat kararı veren 13. acm'de dahil.

13. acm, 16. acm, yargıtay, uefa disiplin ve temyiz kurulları ve de cas. şike davasına dair yargılama yapan tüm bu kurumlarda, gerek sanıklar gerek sanık vekilleri, dava dosyasında yer alan delillerin gerçek olmadığına dair tek bir yazılı veya sözlü beyanda ya da itirazda bulunmamıştır. böylesi bir beyan veya itirazın da ötesinde bu türden bir şüphede sanık vekilleri tarafından en basit ve zaruri başvuru yolu olan davadaki delilleri değerlendirecek bir bilirkişi talebi dahi gündeme getirilmemiş, bu yönde bir başvuruda dahi bulunulmamıştır. sanıkların ve sanık vekillerinin delillere dair tek savı, dinleme kararlarının hukuksuz olduğudur. yani savunma tarafı hiç bir zaman deliller sahte savunması yapmamış; tam tersine "dinlemeler gerçek ama alınan dinleme kararları hukuksuz dolayısı ile bu dinlemeler yokmuş gibi yargılama yapılsın" söylemiyle savunmalarını sunmuşlardır.

şike davasının ergenekon ve balyoz davalarından ayrıldığı nokta da tam burasıdır. bu davalarda sahte delil olduğu sanıklar tarafından en başından beri yazılı ve sözlü olarak dile getirilmiş ve bu savlar bilirkişi raporlarıyla belgelendirilmiş ve desteklenmiştir.

bu nedenle şike davasını ergenekon ve balyoz davaları üzerinden aklamaya çalışmak ergenekon ve balyoz'da sahte delil üretenlerin eylemleri kadar alçakça bir eylemdir.

sportif yargı ve adli yargının yargılama usulleri farklıdır. sportif yargıda yargılamayı yapan kurulun, dinlemelerin gerçekliğine ve şike teşebbüsünde bulunulduğuna ikna olması karar vermeleri için yeterlidir. cas, yoldan geçen on yaşında bir çocuk bile bir şike pazarlığını telefonu ile kayıt altına alsa bunu delil olarak kullanır ve bu delil üzerinden hükmünü verir. sportif yargıda hüküm için makul şüphe yeterlidir.

şike davasında da cas, sanıkların hiç bir mahkemede itiraz etmediği deliller üzerinden karar vermiş, adli yargılamada alınan kararların kendini bağlamadığını açık bir şekilde ifade etmiş ve kendi yargılamasını yapmıştır.

cas gerekçeli kararından;

540) tek tek maçlarla ilgili sonuçlarında kurul, sadece, kendisine bu temyiz davasında tarafların sunduğu delillere dayanmıştır. kurul kendi sonuçlarına varmış ve mevcut konuyu geçmişte incelemiş olan kuruluşlar tarafından varılan sonuçlara özel bir önem atfetmemiştir. bu anlamda kurul, bu davada de novo (yeni baştan) olarak karar verme takdirini tamamen kullandığı ve olguları ve yasaların yeni baştan incelediği konusunda ikna olmuş durumdadır.

541) bununla birlikte kurul, fenerbahçe'yle ilgili şike iddialarını inceleyen kurumların hemen hepsinin (tff etik kurulu, tff pdfk, tff temyiz kurulu, istanbul 16. ağır ceza mahkemesi, uefa cdb ve uefa temyiz kurulu) fenerbahçe'nin en az bir yetkilisinin, mevcut temyiz davasında soruşturulan maçlarda şike yapmaya teşebbüs etmekte suçlu bulunmuş olması karşısında, fenerbahçe yetkililerinin, kendisi tarafından soruşturulan dört maçın hepsinde de şike teşebbüsünde bulunduğu konusunda rahat bir şekilde tatmin olmuştur.

542) kurul, çeşitli kişilerin temyize gitmesi nedeniyle istanbul ağır ceza mahkemesinin kararının henüz kesinleşmemiş ve bağlayıcı hale gelmemiş olmasını göz önünde bulundurmuştur. her ne kadar kurul, bu karardan kesin sonuçlar çıkarmamaya dikkat ettiyse ve olguları kendi başına değerlendirdiyse de, kurul, yargıtay savcısının, bütün fenerbahçe yetkililerinin mahkumiyetlerini teyit ettiğini gözlemlemektedir.

543) bu anlamda kurul, ukraynalı bir kulüp olan fc metalist'e yönelik şike iddialarıyla ilgili yakın zamanda verilmiş bir cas kararına atıfta bulunmaktadır. bu davada bir ukrayna ceza mahkemesi fc metalist'i beraat ettirmiştir. bununla beraber cas kurulu mahkûmiyet kararı vermiştir. bu farklı sonuçları açıklarken cas kurulu, temelde yatan olguların değerlendirirken, başka şeylerin yanı sıra, kurulun mevcut davada makul şüphenin ötesinde şeklindeki ispat standardını takip etmediğini, bunun yerine rahat bir şekilde tatmin edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. (vas 2010/a/2267, paragraf 746)

544) bu açından kurul, uefa'nın, cas'ın, ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararını takip etmek zorunda olmamasının, cas'ın bir ceza mahkumiyetini göz önünde bulundurmak zorunda olmadığı anlamına gelmediği düşüncesine katılmaktadır. her ne kadar daha yüksek bir standardı kullanan ceza mahkumiyeti otomatik olarak kesin olmasa da, daha düşük bir standart olan rahat tatmini kullanan cas nezdindeki soruşturmanın aksi yönde sonuçlanması hiç muhtemel görünmemektedir.

yani cas, gerekçeli kararının yukarıdaki maddelerinde; ben yargılamamı salt deliller üzerinden ve diğer adli yargılamalardan bağımsız olarak baştan kendim yaptım diyor. diğer adli yargı makamlarının kararı benim için ancak teyit anlamı taşır diyor. metalist kulübünü örnek göstererek isterse adli yargıda beraat etsin, adli yargıda alınan kararlar beni bağlamaz ben kendi yargılamamı yaparım cezamı veririm diyor.

bunun dışında adli yargının standardı yüksek bir ceza yargılaması yaptığını dolayısı ile burada çıkacak bir mahkumiyetin sportif yargıda mahkumiyeti çok daha zorunlu kılacağını da belirtiyor. yani diyor ki; bir adam adli yargıda beraat edip benden ceza alabilir, çünkü benim yargılama standartlarım adli yargıdan farklı olarak makul şüphenin ötesini aramayacak kadar düşük. ancak aynı gerekçe ile adli yargıda ceza alan adamın da benden beraat etmesi neredeyse imkansız diyor.

netice itibariyle kulüpler adli değil sportif yargıya tabidir. ve sportif yargının nihai karar mercii olan cas, fenerbahçe yönetiminin defaatle ve organize olarak şike yaptığına hükmetmiştir. bu hüküm, fenerbahçe'nin itirazı sonrası, ifm tarafından verilen karar ile kesinleşmiştir.

Ekşisözlükten

ahenk grubuna ait ntv'nin tek taraflı aziz yıldırım canlı yayınına gelen yoğun tepkilere karşın muharrem usta'ya tanınan cevap hakkının kullanılacağı yayın.

24 ağustos'ta aziz yıldırım için düzenlenen canlı yayında oğuz haksever çanak sorularla tek taraflı bir yayın yapmış ve aziz yıldırım'ın akla hayale sığmaz suçlamalarına karşı canlı yayına bağlanıp cevap hakkını kullanmak isteyenlere de cevap hakkı tanınmamıştı. özellikle sosyal medyada bursaspor, galatasaray ve trabzonspor taraftarlarının tepkisi ve kulüplerin peşi sıra yaptığı açıklamalar zoraki de olsa muharrem usta için bu yayının düzenlenmesine yardımcı oldu.

kulüpler birliğinin saray ziyareti sonrası aziz yıldırım ve erdoğan arasında yapılan özel görüşmelerin muharrem usta'nın açıklamalarına bir etkisi olacak mı bilinmez. ancak temiz toplum ve temiz futbol mücadelesi verenlerin muharrem usta'dan önemli bir beklentisi var; sırtını siyaset ve sermayeye dayamış hukuk tanımaz bu örgütlü yapıya hak ettiği cevabın verilmesi.

elbette hukuk danışmanları muharrem usta'ya gerekli desteği verecektir. ancak bunca yıl verdiğimiz temiz futbol mücadelesinin gereği olarak bazı konuları ve gerçekleri kendisine hatırlatmak da bizim görevimiz.

bugüne kadar çıktıkları her yargı kurum ve kurulu tarafından şike yaptığına karar verilmiş ancak medyada yürütmeye çalıştıkları algı operasyonları ile kendini "ak"lamaya çalışan bu yapı tarafından manipüle edilen bir çok mesele var. muharrem usta tarafından somut verilerle cevap verilmesini beklediğimiz tüm bu meseleleri, yayına da ışık tutabilmesi açısından başlıklar halinde ele alalım.

1-)şike davasında delillerin gerçek olup olmadığı meselesi;

şike davasında kullanılan tüm deliller gerçektir, davada üretilmiş herhangi bir delil bulunmamaktadır.

şu ana kadar davanın ele alındığı hiç bir yargı makamı deliller sahte dememiştir, diyememiştir; buna, aziz yıldırım ve diğer sanıklar için anayasaya aykırı olarak yeniden yargılama ve beraat kararı veren 13. acm'de dahil.

13. acm, 16. acm, yargıtay, uefa disiplin ve temyiz kurulları ve de cas. şike davasına dair yargılama yapan tüm bu kurumlarda, gerek sanıklar gerek sanık vekilleri, dava dosyasında yer alan delillerin gerçek olmadığına dair tek bir yazılı veya sözlü beyanda ya da itirazda bulunmamıştır. böylesi bir beyan veya itirazın da ötesinde bu türden bir şüphede sanık vekilleri tarafından en basit başvuru yolu olan davadaki delilleri değerlendirecek bir bilirkişi talebi dahi gündeme getirilmemiş, bu yönde bir başvuruda dahi bulunulmamıştır. sanıkların ve sanık vekillerinin delillere dair tek savı, dinleme kararlarının hukuksuz olduğudur. yani savunma tarafı hiç bir zaman deliller sahte savunması yapmamış; tam tersine "dinlemeler gerçek ama alınan dinleme kararları hukuksuz dolayısı ile bu dinlemeler yokmuş gibi yargılama yapılsın" söylemiyle savunmalarını sunmuşlardır.

2-)şike davasında dinleme kararlarının hukuksuz olup olmadığı meselesi;

şike davasında alınan tüm dinleme kararları hukukidir.

daha önce de belirttiğimiz üzere, şike davasında sanık vekilleri tarafından, dinleme kararlarının hukuksuz olduğu ve bu nedenle de dinlemeler yok sayılarak yargılama yapılması gerektiği savı sıkça dile getiriliyor, davada kullanılan delillerin gerçekliğine itiraz edilmese de.

bu tür konuların değerlendirmesinde öncelikli bakılacak yer anayasa ve kanunlar. ancak kanunların uygulamayı net bir şekilde tariflendiremediği tartışmalı konularda özellikle yargıtay genel kurulu ve aym kararları ile ülke hukukunda oluşturulmuş içtihatlar dikkate alınıyor. bu deliller meselesi başkaca pek çok davada da tartışma konusu olduğundan yargıtay genel kurulu'nun bu konuda çok açık ve içtihat oluşturan ve de şike davası da dahil mahkemelerin uygulanmasını zaruri kılan kararları var.

geçmiş dönemde yargıtay genel kurulu tarafından bu konuda alınmış kararlar ve oluşturulan içtihat yorum getirilemeyecek kadar açık. yargıtay genel kurulu’nun, dinlemelere dair tüm mahkemeleri ve yargıtay dairelerini de bağlayıcı, bu dava özelinde de ele alabileceğimiz iki temel kararı var; 2013/599 ve 2014/302 numaralı kararlar.

bu kararları kabaca özetlersek;

2013/599 numaralı yargıtay genel kurulu kararına göre; herhangi bir suç için alınan dinleme kararı doğrultusunda dinlenilen kişilerin dinleme kararına esas oluşturmayan başkaca bir suçu işlediğine de tanık olunması durumunda söz konusu dinleme kayıtları ortaya çıkan bu yeni suç için de geçerli olur.

örneğin bir gurubun işlediği örgüt kurma suçuna dair dinleme kararı mevcutsa ve bu dinleme sürecinde bu gurubun şike suçunu da işlendiğine dair emareler var ise, örgüt kurma suçu için yaptığınız dinlemeler dava edilecek şike suçunun da dinleme kayıtları ve delilleri olarak kullanılabiliyor.

yine 2014/302 numaralı yargıtay genel kurulu kararına göre; herhangi bir kişi için alınan dinleme kararı doğrultusunda dinlenilen kişiden farklı bir kişi, söz konusu dinlemelere takılır ve bu kişinin de suç işlediği ortaya çıkarsa, söz konusu dinlemeler, bu kişi için de oluşturulacak dava dosyasında delil olarak kullanılabiliyor.

örneğin mahmut özgener için alınan dinleme kararıyla, söz konusu kişinin dinleme kayıtlarında aziz yıldırım’ın da suç işlediği ortaya çıkarsa, mahmut özgener adına alınmış kararla yapılan tüm dinlemeler, oluşturulacak davada aziz yıldırım için de geçerli oluyor ve kullanılabiliyor.

yargıtay genel kurulu’nun bu iki kararı doğrultusunda konuyu değerlendirdiğimizde şike soruşturmasında alınmış olan dinleme kararlarının ve yapılan dinlemelerin hukuki olduğu çok açık.

bu iki karar doğrultusunda şike davasına dair örneklemeyi birleştirirsek;

şike soruşturması sırasında aziz yıldırım hakkında örgüt kurmaktan bir dinleme kararı alınmış ise ve bu dinlemeler sırasında aziz yıldırım’ın şike suçunu da işlediği ortaya çıkmış ise bu dinlemelerin tamamı şike suçunu da delillendirmek için kullanılabilir. yine aynı dinlemeler sırasında şekip mosturoğlu’nun, ilhan ekşioğlu’nun da bu suçlara iştirak ettiği ortaya çıkmış ise tüm bu dinlemeler bu iki isim için ve de dinlemeye takılacak suça iştirak eden diğer tüm isimler için açılacak davalarda da kullanılabilir.

dolayısı ile şike davasında alınan dinleme kararları, yukarıda bahsi geçen yargıtay genel kurulu kararları dikkate alındığında hukukidir. sanık vekillerinin dinleme kararlarının hukuksuz olduğu savının altı boştur. zaten halihazırda şike davasını nihai karara bağlayan yargıtay 5. ceza dairesi de bu yönde karar vermiştir.

bunun dışında sanık avukatlarının da sürekli atıfta bulunduğu ve dile getirdiği, akp’nin hem yolsuzlukları “ak”lamak hem de şike davasında kullanmak için çıkardığı, örgütlü suçlarda dinlemelere kısıtlama getiren yeni yasal düzenleme var. ancak bu yasal düzenlemedeki değişiklikler, usule yönelik değişiklikler olup yargıtay içtihatlarına göre geriye dönük uygulanması mümkün olmayan değişikliklerdir. zaten bunu bir mantığa oturtmak da mümkün değildir. bu durum, soruşturmayı yürüten savcı ve hâkimlerden gelecekte bu türden bir yasal değişikliği öngörerek, dinleme kararlarını ona göre almalarını beklemek kadar abesle iştigaldir. kaldı ki bu yasal düzenleme, şike davası yargıtay tarafından onandıktan sonra yapıldı ve yasalaştı. dolayısı ile şike davasına uygulanması zaten imkânsız. böylesi mantık dışı bir duruma ve yasalaştığı tarihe rağmen bu yasa değişikliğinin dahi bu yargılamanın aktörleri tarafından dile getirilmesi aslında tam bir skandal, tam bir hukuk cinayeti.

3-)şike davasını ergenekon ve balyoz davaları ve de fetö üzerinden aklama gayreti;

şike davası ile ergenekon ve balyoz davaları arasında çok önemli bir farklılık var. o da, adı geçen tüm bu davalarda en çok tartışma konusu olan mesele; deliller.

ergenekon ve balyoz davalarında sanıklar ve tanıklar davanın başladığı günden itibaren delillerin sahte olduğunu hep dile getirdi. dile getirmenin de ötesinde bu savlarını bilirkişi raporlarıyla ortaya koydu. ergenekon ve balyoz davalarını hukuksuz kılan temel mesele de bu sahte delil meselesidir.

oysa şike davasında tüm deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiştir, hatta tartışma konusu olan bazı dinlemeler mahkeme safahatında direk sanıklara dinletilmiş ve bu konuda şüpheye mahal bırakılmamıştır. zaten yıllardır süren yargılamalarda sanık vekillerinin söz konusu delillerin sahteliğine dair herhangi bir yazılı başvurusu olmadığı gibi en basitinden bu konuda bir bilirkişi talebinde dahi bulunmamışlardır.

netice olarak ergenekon ve balyoz soruşturmalarını hukuksuz kılan sahte ve üretilmiş delillerdir. şike davasında ise karara esas oluşturan deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiş gerçek ve hukuki delillerdir. alınan dinleme kararları da hukuka uygundur. bu duruma rağmen ergenekon ve balyoz davaları üzerinden şike davasını aklamaya çalışmak, ergenekon ve balyoz davalarında sahte delil üretenlerin eylemleri kadar alçakça bir eylemdir.

ergenekon ve balyoz davalarındaki hukuksuzluklar nedeniyle, paralel yapı ve fetö söylemi üzerinden özel yetkili mahkemelerde görülen yüzlerce, binlerce davayı geçersiz kılmak da mümkün değildir. bunun hukuki ve vicdani bir tarafı da yoktur. zira bu mahkemelerde görülen davalarda sadece suçu işleyen taraf değil suça muhatap olan ve mağdur olan taraf da vardır. hangi dava hukukidir, hangi dava hukuk dışı uygulamalar içermektedir, buna ancak dava dosyasına bakılarak karar verilebilir. dolayısı ile bir dava değerlendirilirken esas alınması ve irdelenmesi gereken, hukuku uygulayanın kimliği değil, uygulanan hukukun kendisidir. zaten yargıtay ve anayasa mahkemesi gibi kurumlar da bu nedenle vardır; yerel mahkemelerde yapılmış olan olası bir hukuksuzluğu, kişisel hak ihlallerini gidermek ve geç de olsa hukukun ve adaletin tecelli etmesini sağlamak için.

fetö yapılanması üzerinden açığa alınan savcı ve hakimlerin geçmişteki tüm davaları haksız ve hukuksuzdu denecekse binlerce davanın yeniden görülmesi ya da davaya konu sanıkların beraat etmesi gerekir. bu durum mümkün değildir. tekrar altını çizmek gerekirse burada esas olan hukuku uygulayanın kimliği değil, dava dosyasının içeriği ve uygulanan hukuktur.

4-)cas kararı ve de şike örgütü tarafından sıkça dile getirilen "cas polis fezlekesine göre karar verdi" meselesi;

sportif yargı ve adli yargının yargılama usulleri farklıdır. sportif yargıda yargılamayı yapan kurulun şike teşebbüsünde bulunulduğuna ikna olması, karar vermeleri için yeterlidir. cas, yoldan geçen on yaşında bir çocuk bile bir şike pazarlığını telefonu ile kayıt altına alsa bunu delil olarak kullanır ve bu delil üzerinden hükmünü verir. sportif yargıda hüküm için makul şüphe yeterlidir.

cas denilen kurum tüm dünyada saygınlığı olan sportif yargının en üst düzey karar meciidir. öyle "a bak polisler şike var demiş o zaman biz de şike var diyelim" tarzında yargılama yapacak ciddiyetsiz bir kurum değildir. o tür ciddiyetsiz kurumlar maalesef ülkemizde var. mesela tff şunu diyebilir "başbakan kişilerle kurumları ayıralım dedi o zaman biz de ayıralım". ve demekle de kalmaz genel kurulun hayır oyuna rağmen 58. maddeyi değiştirip yargılamasını ona göre şekillendirir.

cas, kararlarını gerekçeli yayınlar ve usul yönünden isviçre federal mahkemesi'nin denetimine tabidir. cas denilen kurum fezleke, iddianame, adli yargı, yargıtay kararı falan dinlemez. salt deliller üzerinden değerlendirme yapar.

tarafsız ve bağımsız uluslararası spor tahkim mahkemesi cas, gerekçeli kararında türkiye'de yürütülen yargılamalardan bağımsız olarak salt sanıkların kabul ettiği delillerle yargılama yaptığını, türkiye'de ilerleyen adli sürecin kendisini bağlamadığını, uefa'nın eksik başvurusu nedeniyle sadece dört maç üzerinden inceleme yapabildiğini ve bu inceleme ve yargılama sonucunda da aziz yıldırım ve yönetimini defaatle ve organize olarak şike yapmaktan suçlu bulduğunu belirtmiştir. cas bu kararında şike ve şike girişimi arasında fark olmadığını ve de sahaya yansımadı gibi bir argümanın kabul edilebilir olmadığını da müstehzi ifadelerle değerlendirmiştir. cas, adli yargılamada alınan kararların kendisini bağlamadığını açık bir şekilde ifade etmiş ve kendi yargılamasını yapmıştır.

cas gerekçeli kararından;

540) tek tek maçlarla ilgili sonuçlarında kurul, sadece, kendisine bu temyiz davasında tarafların sunduğu delillere dayanmıştır. kurul kendi sonuçlarına varmış ve mevcut konuyu geçmişte incelemiş olan kuruluşlar tarafından varılan sonuçlara özel bir önem atfetmemiştir. bu anlamda kurul, bu davada de novo (yeni baştan) olarak karar verme takdirini tamamen kullandığı ve olguları ve yasaların yeni baştan incelediği konusunda ikna olmuş durumdadır.

541) bununla birlikte kurul, fenerbahçe'yle ilgili şike iddialarını inceleyen kurumların hemen hepsinin (tff etik kurulu, tff pdfk, tff temyiz kurulu, istanbul 16. ağır ceza mahkemesi, uefa cdb ve uefa temyiz kurulu) fenerbahçe'nin en az bir yetkilisinin, mevcut temyiz davasında soruşturulan maçlarda şike yapmaya teşebbüs etmekte suçlu bulunmuş olması karşısında, fenerbahçe yetkililerinin, kendisi tarafından soruşturulan dört maçın hepsinde de şike teşebbüsünde bulunduğu konusunda rahat bir şekilde tatmin olmuştur.

542) kurul, çeşitli kişilerin temyize gitmesi nedeniyle istanbul ağır ceza mahkemesinin kararının henüz kesinleşmemiş ve bağlayıcı hale gelmemiş olmasını göz önünde bulundurmuştur. her ne kadar kurul, bu karardan kesin sonuçlar çıkarmamaya dikkat ettiyse ve olguları kendi başına değerlendirdiyse de, kurul, yargıtay savcısının, bütün fenerbahçe yetkililerinin mahkumiyetlerini teyit ettiğini gözlemlemektedir.

543) bu anlamda kurul, ukraynalı bir kulüp olan fc metalist'e yönelik şike iddialarıyla ilgili yakın zamanda verilmiş bir cas kararına atıfta bulunmaktadır. bu davada bir ukrayna ceza mahkemesi fc metalist'i beraat ettirmiştir. bununla beraber cas kurulu mahkûmiyet kararı vermiştir. bu farklı sonuçları açıklarken cas kurulu, temelde yatan olguların değerlendirirken, başka şeylerin yanı sıra, kurulun mevcut davada makul şüphenin ötesinde şeklindeki ispat standardını takip etmediğini, bunun yerine rahat bir şekilde tatmin edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. (vas 2010/a/2267, paragraf 746)

544) bu açından kurul, uefa'nın, cas'ın, ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararını takip etmek zorunda olmamasının, cas'ın bir ceza mahkumiyetini göz önünde bulundurmak zorunda olmadığı anlamına gelmediği düşüncesine katılmaktadır. her ne kadar daha yüksek bir standardı kullanan ceza mahkumiyeti otomatik olarak kesin olmasa da, daha düşük bir standart olan rahat tatmini kullanan cas nezdindeki soruşturmanın aksi yönde sonuçlanması hiç muhtemel görünmemektedir.

yani cas ne diyor gerekçeli kararının yukarıdaki maddelerinde; ben yargılamamı salt deliller üzerinden ve diğer adli yargılamalardan bağımsız olarak baştan kendim yaptım diyor. diğer adli yargı makamlarının kararı benim için ancak teyit anlamı taşır diyor. metalist kulübünü örnek göstererek isterse adli yargıda beraat etsin, adli yargıda alınan kararlar beni bağlamaz ben kendi yargılamamı yaparım cezamı veririm diyor.

bunun dışında adli yargının standardı yüksek bir ceza yargılaması yaptığını dolayısı ile burada çıkacak bir mahkumiyetin sportif yargıda mahkumiyeti çok daha zorunlu kılacağını da belirtiyor. yani diyor ki: bir adam adli yargıda beraat edip benden ceza alabilir, çünkü benim yargılama standartlarım adli yargıdan farklı olarak makul şüphenin ötesini aramayacak kadar düşük; ancak aynı gerekçe ile adli yargıda ceza alan adamın da benden beraat etmesi neredeyse imkansız. burada söylenmeye çalışılan şu; adli yargı ve sportif yargının yargılama usulleri farklı, adli yargı kesinlik arar, sportif yargı ise en fazla makul şüphe.

5-)13. acm'nin yeniden yargılama ve beraat kararları

şike davasındaki nihai karar olan yargıtay kararı, türk hukuk tarihinde bir ilke imza atılarak, infaz işlemlerini yapması gereken alt mahkeme tarafından bozulmuştur. yargıtay sonrası infaz aşamasında olan bir dosyada, infaz işlemini yapması gereken mahkeme, akla hayale sığmaz şekilde ve hiç bir gerçekçi hukuki gerekçe sunmadan önce yeniden yargılama, sonrasında ise beraat kararı vermiştir.

bugün şike örgütünün mensuplarından birinin avukatlığını yapan ceza hukukçusu prof. ersan şen'in o dönemde kaleme aldığı yazı da bu durumu teyit eder niteliktedir.

http://t24.com.tr/…iden-yargilama-tartismalari,8230

ceza hukukçusu kimliği ile kaleme aldığı söz konusu yazıda ersan şen, yeniden yargılama kararının ancak dava dosyasına dair yeni bir delil veya anayasa mahkemesi kararı olması durumunda alınabileceğini belirtiyor. şike davasında hepinizin de malumu olduğu üzere ne yeni bir delil vardır ne de bir anayasa mahkemesi kararı. ancak bu duruma rağmen 13. acm tarafından, yargıtay kararı hiçe sayılarak, yeniden yargılama ve sonrasında da beraat yönünde kararlar verilmiştir. anayasaya bağlı kalınması durumunda bu kararlar yargıtay'ın önüne gittiğinde hak ettiği muameleyi görecektir. daha önce kendi verdiği kararı hiçe sayan bu kararlara karşı tavrı yargıtay'ın kurumsal kimliği için de bir sınav olacaktır.

bu arada ersan şen'in bugün avukat kimliği ile farklı bir düşüncede olduğunu ve yeniden yargılamayı savunduğunu söylemeye sanırım gerek bile yok.

bu noktada bir konunun da altını çizmek gerekir. ersan şen örneğinde de görüldüğü üzere şike davasına dair programlara çağrılan konuklar artık hukukçu kimlikleriyle değil avukat kimlikleriyle o programlarda yer alıyorlar. dolayısı ile sanıkların avukatlığını yapan bu kişilerin yorumları tarafsız değil, zaten olamaz da. bu nedenle bu tür programlarda, tarafsız ilkesi de dikkate alınarak, karşı tarafa da söz hakkı tanınması zaruri bir durumdur.

6-)spor dünyasının ve şike örgütünün fetö ilişkileri;

24 ağustos'ta ntv'de gerçekleştirilen canlı yayında aziz yıldırım spor dünyasındaki fetö ilişkilerinden bahsetmiş ve pek çok kulübü geçmişte bu yapı ile kurduğu ilişkiler üzerinden zan altında bırakmaya çalışmıştır. kişi ve kulüplerin söz konusu yapının cemaat olarak bilindiği dönemlerde kurduğu sınırlı ilişkilere rağmen aziz yıldırım tarafından itham edilmesi ve fakat aziz yıldırım ve fenerbahçe'nin söz konusu yapıyla sadece geçmişte değil 3 temmuz sürecinden sonra da kurduğu ve diğer kulüplere göre çok daha kapsamlı ilişkiler büyük bir çelişkidir.

söz konusu canlı yayında aziz yıldırım, fetö'nün yargı imamı osman karakuş'un bizzat kendisi tarafında tff tahkim kurulu'na sokulduğu dile getirmiş; dahası bugün fetö üyesi olmakla suçlanan pek çok hakim ve savcı ile yakın ilişkileri olduğunu ve bu isimlerin bizzat kendisi tarafından kulübe üye yapıldığını da itiraf etmiştir. yine bugün ortaya çıkan iddialarda fetö çatı iddianamesinde, şike davasına dair çıkacak yargıtay kararı için fetö üyesi olmakla suçlanan bir hukuk bürosu ile pazarlık ettiğinden de bahsedilmektedir. tüm bu veriler aziz yıldırım'ın güçlerinden nemalanmak adına söz konusu yapıyla yakın ilişkiler kurmaya çalıştığının açık göstergesidir. bu yapıyla cemaat döneminde kurulan tekil ilişkiler üzerinden diğer kulüpleri yaftalamaya çalışanların, kişisel değil bu yapının gücünden faydalanmak adına kurumsal olarak söz konusu yapıyla kurduğu ilişkiler mutlaka soruşturma konusu edilmelidir.

7-)emin özkurt'un uefa'nın panathinaikos kararı üzerinden manipülasyonu

son dönemde dile getirilen bir diğer husus da panathinaikos kulübünün başvurusu üzerine olympiakos kulübünün şike yaptığına dair yürütülen soruşturmada uefa'nın verdiği karar. emin öztürk tarafından gündeme getirilen bu soruşturmada uefa'nın yerel mahkemelerde yürütülen adli yargılamayı bekleyeceği yönünde karar verdiği ve fenerbahçe'ye haksızlık yapıldığı belirtiyor.

öncelikle spor hukuku konusunda uzman olduğunu iddia eden emin öztürk'ün sportif yargılamanın iki temel dayanağından haberi olmaması veya haberi yokmuş gibi davranması son derece vahim bir durum.

birincil olarak sportif yargılamalarda uefa veya fifa kararları değil cas kararları içtihat oluşturur. yani nasıl bir konuya dair yargıtay ve anayasa mahkemesi kararları varken siz bir yerel mahkeme kararını esas alamazsanız, cas kararı varken de uefa ve fifa kararlarını esas alamazsınız. cas bu türden önüne gelen pek çok dosyada sportif yargının adli yargılamadan bağımsız olarak yürütüldüğünün ve yargılama usullerinin farklı olduğunun altını kalın kalın çizmiştir. bu konuda illa bir içtihat kararı aranacaksa bu uefa'nın pana kararı değil cas'ın metalist kararı olabilir. hatta cas, fenerbahçe'ye dair kararında da bu konuya değinmiş ve açıklık getirmiştir.

ikincil olarak bu içtihat meselesinin de ötesinde, cas'ta dahil sportif yargı kurullarının teşkilinde ve sportif yargılama esaslarının oluşturulmasındaki en temel mesele bu adli yargıdan bağımsız hareket etme meselesidir. uefa, fifa ve cas'ın sportif yargılama konusunda kazandığı özerkliğin temelinde, adli yargılamalardan bağımsız olarak, söz konusu yargılamalarda kısa sürede karar verilmesi zorunluluğu ve amacı vardır. buradaki gerekçe ise olası suçlunun gecikecek kararla birlikte sürekli rekabet ortamına zarar verebilecek olmasıdır. yani siz doping yapan, şike yapan kişi ve kurumlara ivedilikle ceza vermez ve belki 3-5 yıl sürebilecek adli yargı kararlarını beklerseniz devam eden ve kesintiye uğramayan rekabet ortamına zarar verirsiniz. bu konu cas'ın kuruluş sürecinde de, cas kararlarının isviçre federal mahkemesi tarafından değerlendirildiği pek çok kararda da en temel argüman olarak ortaya konmuştur.

günümüz spor dünyasında sportif yargının yargılama usullerinin farklılığı ve adli yargıdan bağımsızlığı tartışmaya kapalı bir konudur. bu konunun spor hukuku konusunda uzman olduğunu iddia eden kişiler tarafından uefa kararları üzerinden tartışmaya açılmaya çalışılması ya bilgisizlikten veyahut bir menfaat beklentisinden kaynaklanmaktadır.

Yine Ekşisözlükten.
 

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a yönelik şike suçlamalarında belki de en önemli tapelere FOTOMAÇ ulaştı. O tapeler ışığında hazırlanan tutanaklarda, 2010-2011 sezonunun şampiyonunu belirleyen 22 Mayıs 2011 tarihli Sivasspor- Fenerbahçe maçı öncesinde 3 ayrı koldan şike yapıldığı iddia edildi. İletişimin tespiti tutanaklarında yer alan tapelerden biri Fenerbahçe Kulübü yöneticisi İlhan Ekşioğlu ile Faruk Yaşar isimli bir şahıs arasında geçiyor. 17 Mayıs 2011 günü saat 16.37'de gerçekleşen görüşmede iddiaya göre şifreli şike görüşmeleri yapılıyor:

FY: 2, 3 günümüz kaldı valla şampiyon olacağız... Peki var mı şey?
İE: İyi. 3 dikiş! Yani her koldan spor yapacağız.
FY: Yüzde 90? İE: 100, 100...
FY: Ha sağlam mı kaynaklar?
İE: Çok sağlam. Bu görüşmeden yaklaşık 1.5 saat sonra İlhan Ekşioğlu bu kez Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'la görüşüyor. Yıldırım, görüşmenin güvenliği açısından oldukça titiz davranıyor:
AY: Sabit hatta mısın?
İE: Evet..
AY: Sen SAPANCALI ile mi ŞEKERLİ ile mi yapıyorsun?
İE: Üçüyle yaptım başkanım.
AY: Üçüyle yaptın... Neyse ben seninle yarın konuşurum...

Bu konuşmayı deşifre eden polis, Aziz Yıldırım'ın, 'Sapancalı' şeklinde kodladığı kişinin Adapazarı'nda ikamet eden menajer Fatih Akbaba, 'Şekerli' olarak kodladığı kişinin ise şeker hastalığı bulunan Ali Kıratlı olduğu tespitini yaptı. Yine tutanaklara yansıyan ayrıntılara göre İlhan Ekşioğlu'nun ise "Üçüyle yaptım" sözleriyle Ahmet Çelebi aracılığıyla Sivassporlu futbolcu Mehmet Yıldız, Abdullah Başak aracılığıyla Sivasspor kalecisi Korcan Çelikay, Ali Kıratlı ve menajer Fatih Akbaba aracılığıyla Sivassporlu futbolculara yönelik şike faaliyetlerini yönlendirdiği belirlendi.

Maç günü olan 22 Mayıs'ta yapılan bir diğer telefon görüşmesi ise yapılan şikeyi gözler önüne seriyor. Faruk Yaşar'la konuşan İlhan Ekşioğlu "Rahat ol" mesajı veriyor:

FY: Şimdi rahat rahat seyredebilir miyiz? Ne yapacağız? İE: Kadıköy'deyiz şu an biz zaten anasını satayım...
FY: Tribünlerin yüzde 75'i Fenerbahçe... Tamam abi onu anladık...Öbür türlü rahat olacak mıyız yani?
İE: Evet evet...
FY: Sen bu şantiyedeki bağlantıları garantiledin değil mi?
İE: Ya rahat seyret diyorum ya...

Sivas maçına sayılı haftalar kala işi iyice garantiye almak isteyen Aziz Yıldırım, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'a ligden düşmeme garantisi veriyor. Aziz Yıldırım'ın bu garanti karşılığında Odyakmaz'dan Fenerbahçe'nin son maçında Sivasspor'un yenilmesini istediği iddia ediliyor. Bu plan 9 Mart 2011 saat 13.03 tarihli telefon görüşmesine şöyle yansıyor:

AY: Sen kimle oynuyordun bu hafta?
MO: Kayseri geliyor...
AY: Ya bir puan kazan ha... Biz tamam rakiplerini yeneceğiz... Ondan rahat ol sen... Kesin yeneceğiz... Ama sen bir 3 puan alabilirsen...
MO: İşte bir Manisa'yı aldık gittik, Antep'te gene yenildik. Bu Kayseri'yle oynadıktan sonra Buca'ya gidiyorum. Buca'ya yenilmeden veya yenmem lazım...
AY: Berabere kalın en kötü... Aziz Yıldırım ve Mecnun Odyakmaz arasında 26 Nisan 2011 günü saat 21.31'de aynı çerçevede bir konuşma daha geçiyor:
AY: Senin maçın Cuma günü mü? Abi kazan ha aman ha...
MO: Artık bir galibiyete işimizi bitiriyoruz üçü de küme düşüyor... Bakalım hayırlısı abi...
AY: Tamam artık dönüşünde konuşuruz. Tamam oldu...

Bu görüşmelerin akabinde Sivasspor Başkanı Mecnut Odyakmaz ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım şampiyonluk maçından 5 gün önce Başkan Yıldırım'ın Kandilli'deki evinde bir araya geliyor. Görüşme öncesi Başkan Yıldırım güvenlik konusunda büyük titizlik gösteriyor:

AY: Şimdi biletler ile ilgili operasyon yapıyorum. Sen nerelerdesin bu gün? Nereye takılacaksın ben nereye gelebilirim senin yanına?
MO: Kozyatağı'nda...
AY: Sen yalnız ben seninle yalnız... Sen benim evi biliyor musun? Kandilli Sevda Tepesi'nde... Beş buçukta buluşalım mı beş buçukta?
MO: Tamam... Bu buluşma öncesi ilginç bir olay yaşanıyor. Aziz Yıldırım'ın korumaları evin yakınlarına park etmiş camları siyah film ile kaplanmış bir araçtan şüpheleniyor. Aziz Yıldırım, Aydın Karaçoban isimli personelinden bu aracın araştırılmasını istiyor:
AK: Başkanım plakayı sorguluyoruz şu anda...
AY: Peki daha önce aynı araba mıydı?
AK: Aynı yerde bekliyordu başkanım... O gazetelerde çıkmıştı. Ama yani aynı yerden çekilmişti gene fotoğraf başkanım...
AY: Peki ne zaman uyandınız?
AK: Mecnun başkan geldiğinde dışarı çıkma esnasında baktık biz. Var mı herhangi birisi falan diye. Mecnun başkan çıkmadan. Tam o çıkarken de karşıda bekliyordu o araba. Yönü bu tarafa dönük. Camlar filmli... Mecnun başkanla çıktıktan sonra o da hemen ayrıldı...
AY: Buraya gelip bana söyleseydiniz kardeşim ya... Arayın sorun bakalım... Bu gelişme üzerine takip edildiğinden şüphelenen Mecnun Odyakmaz, aynı gece Aziz Yıldırım ile telefon görüşmesi yaparak şunları söylüyor:
MO: Kapıya bir şeyler gelmiş de... Ben de diyorum ki ya ne haldeyiz şu kalan VIP biletleri sana getirdik buyur başımıza iş aldık...
AY: Tabii tabii... Bir şey olursa öyle... Biletlerle ilgili konuştuk
Veli SARIBOĞA-ÖZEL
 
Bu konudaki en rezil.durum ise hamsilerin durumu hicbisey kazanamadilar sadece kendilerini rezil ettiler o da yetmedi yeni baskanlari yalicocugunun kıçının dibinden ayrılmıyor
Biraz omurgalı olmadıkları için beter olsunlar diyorum fazlasıyla hsketmis trabzon
 
Üst Alt