Evet konuya nerden başlanır, nerden girilir pek kestirmeden ortaya karışık bir analiz yapmak lazım.
Galatasaray sportif yönetimi, sadece isimde var gibi görünüyor son 9 yıldır. Bunun başlangıcı Adnan Polat dönemi ve devamına denk geliyor. 2010 yılında takımın en iyi ofans oyuncusu Kader Keita'ydı. Ancak sportif başarı yerine sözde finansal başarı isteyen bir yönetim vardı başta. Keita satıldı yerine 10'da 1'i etmeyecek Pino alındı. Mustafa Sarp, Servet Çetin, Hakan Balta, Sabri ve Barış Özbek gibi bölgesel amatör lig de zor oynayacak futbolcular ilk 11 oyuncusu yapıldı. Sonunda Galatasaray o sezon çöktü ve tarihinin en kötü 3 sezonundan birini hatta rekor seviyede kötü bir sezon geçirdi. Eskiye çok gitmeden yazın plaj kenarında buz biranın ilk yudumunun boğazınızdan hızlıca kayması tadında geçelim bu sezonu.
Aysal gelince ve çok beğenmesem de otoritesi ve sürekli çift forvet zihniyetini benimsemiz ve jupp derwall'ın sistemi üzerine kendi ufak bir şeyler katmış Terim nokta atışlar yaptı ilk transfer sezonunda. İlk geldiğinde ''bidon'' diye dalga geçilen Melo, İngiliz artığı diye dışlanan Eboue, pornocu ve ergen messi severler tarafından aşağılanan tomas ufaluji, tekniği olmayan leylek diye eleştirilen johan elmander, futboldan ne anlar gitsin matadorluk yapsın diye dışlanan albert riera, sırf kızlara hava atmak için instagrama iguanalı fotoğraf koyuyor diye küçümsenen muslera gibi taraftarın farkında olmadığı ama aslında Galatasaray'ın harika bir omurgası oluşturuldu. Taraftar farkında değildi ama Dünya çapında bilinen ve Şampiyonlar Ligi kalitesinde veya EPL-La Liga-Seri A liglerinde kafaya oynayan takımların kalitesinde kilit 6 oyuncu alınmıştı. Daha sonra zaten kadro oturup, oyuncular anlaşınca başarı geldi. Elde de 2-3 tane daha fazladan güzel isim vardı. Yedekler yine çöptü tabi çoğunlukta. Burada asıl önemli olan yönetim geldiğinde; ''biz Galatasaray'ın borcunu düşüreceğiz, Galatasaray'ın borcu çok, Galatasaray batıyor, transfer yapamayız, tek derdimiz finans'' dememesiydi. Yönetimin hedefi direkt olarak tekrar Avrupa'da başarı ilkesiydi. Böyle vizyon olunca zaten yerel başarıdan kaçamazsınız, yerel başarı kendiliğinden gelir. Bugün Avrupa'nın en iyi takımları dediğimiz takımları, yeni sezon öncesi çoğunlukla ilk hedef olarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmak veya orada başarıya ulaşmak istediklerini belirtirler. Çünkü yerel başarının geleceğini, vizyonlarından ve hedeflerinden zaten biliyorlar. Derken Aysal işe yarayacak yıldız ve ses getirecek transferlere devam edeceğini belirtti. Drogba hep gündemdeydi zaten başka isimler aranıyordu. Ancak bir de bakıyoruz o ne? Malum şike düzeni ve sezon başında şampiyonu tayin edilmiş senaryolu ligi yönetenler bir an yabancı yasağını iyice sertleştirip 5 yabancıya düşürüyordu kuralı. Aysal yine de dediğini yaptı ve 29 yaşında gelmesi imkansız gözüyle bakılan Sneijder'i kadroya kattı.
Ancak yabancı kuralı ve bu futbol katili örgüt büyük para gidecek bir kesim küsecek diye Galatasaray'ın üstüne daha çok gelmeye başladı. Aslında konumuz bu değil ama maalesef buraya girmeden olmuyor. Finansal fair-play denen sadece istedikleri kulüplere uygulanan bir saçma kuralı UEFA katılaştırdı ve kısmi olarak uygulamaya da başladı 2012 itibariyle. Ancak büyük borç batağında ki Bayern Mühih-Real Madrid-Barcelona gibi kafa takımlara hiç dokunmadılar nedense. Aysal sağlam dış çevresi ve müthiş kriz yönetimiyle bu işi erteletti ve dönemi boyunca hiç bir ceza ile karşılaşmadık. Ayrıca her sene dolar kuruna bağlı borç faizler ile birlikte artarken, Aysal burada bazı bir takım ekonomik oyunlar ile zararı yani gideri azaltıp geliri artırdı. Gelir nasıl arttı? Sürekli sportif başarılar ile. Ömrümüzde görmediğimiz branşlarda şampiyonluklar yaşadık, kadınlar baskette uluslararası kupa aldık vs... vs... 30'dan fazla şampiyonluk yaşandı kısaca 2-3 sene gibi kısa bir sürede. Hatta erkek basketbol bile büyük sürprizdi. Kısaca örnek vermek gerekirse; Aysal'ın arabası hareket halinde benzini bitmesine rağmen arabayı durdurup benzinliğe itmek veya bidonla benzinliğe yürümek yerine vitesi boşa atıp aracın gidebildiği yere kadar gitmesi sağlıyordu (Dursun olsa kendini arabadan atıp ölür ve arabayı da paramparça ederdi orası ayrı) ancak 2013 Ağustos'da bir susurluk kazası gibi karşı şeritten gelen bir kamyon geldi ve bizim şeridimize geçip arabamıza kafadan daldı. Büyük bir suikast yaşandı. Terim ve TFF görüşmeleri, medyanın Aysal-Terim krizi adı altında ki sipariş haberler yapması derken, ortalık karıştı ve Terim gitti Aysal kötülenmeye başlandı.
Daha sonra Aysal ne yaşadığı bilinmez bazı bir takım kapalı kapılar ardında futbol örgütleri veya kirli Türk futbol düzeni sayesinde görevi bırakıyordu. Ondan sonrası zaten iplik gibi geldi. Kukla bir Yarsuvat geldi, tamamen mucize ve şans eseri şampiyon olundu. Daha sonra ise daha kötüsü felaket Dursun geldi.
Şimdi takımda omurga 3 kişiden oluşuyor. Muslera-Sneijder-Bruma bu 3 isim olmasa Galatasaray bugün ilk 5 içinde kesinlikle değildi. Ve hala Sabri-Balta bu takımda oynuyor.
İşte Galatasaray'ın en büyük sorunu budur, para yok küçülmeye gidiyoruz politikası ve Şampiyonlar Ligi kalitesinde futbolcuya ödenecek paranın bölgesel amatör lig futbolcularına ödenmesi. Bu işte büyük bir tezat var. Galatasaray'ın yönetimi zaten değişecek ama asıl ilk başta yönetimin üstünde olan ve yönetimi kukla gibi yöneten divan ve prostat takımının yok edilmesi gerekiyor camiadan. Galatasaray'ın borcu 2011'den önce yok muydu? Aynı şekilde vardı. 2009'da atıyorum 500 milyon olan borç şuan 900 milyonsa bu borç artmış demek değildir. İktisat bilimiyle alakalı bir durumdur, 2009'da ki 500 milyonun değeri, 2017'de 900 milyona denk geldiği için bu durumdasın, çünkü borcun sabit ödeme veya TL üzerinden değil. Ve sportif başarı olmadan da gelirin yok denecek kadar azdır. Kantarelli gibi harika bir pazarla taktiği olan tekstil ve satış konusunda başarılı adamı Adnan veya Dursun getirmedi bu camiaya. Oradan bile ne kadar vizyon var ne kadar yok anlaşılıyor kişiler üzerinden.
Galatasaray'da şuan yaşayan vizyon sahibi az isim var.
Alp Yalman
Faruk Süren
Mehmet Cansun
Ünal Aysal
Bu isimlerin güç birliği yapıp önce divanı yenmeleri ve kontrolü ele geçirmeleri daha sonra ise ortak bir yönetim sergileyip yönetime geçmeleri gerekiyor arka veya ön planda.
Dursun stajyer başkanlık bile yapamayacak kadar cahil ve vizyonu mahalle bakkalı yönetmeye zor yetecek bir isim. Tabi yönetimi komple öyle.
Çorba bir yazı oldu ama yine kısa ve anlaşılır olmuştur.
Galatasaray sportif yönetimi, sadece isimde var gibi görünüyor son 9 yıldır. Bunun başlangıcı Adnan Polat dönemi ve devamına denk geliyor. 2010 yılında takımın en iyi ofans oyuncusu Kader Keita'ydı. Ancak sportif başarı yerine sözde finansal başarı isteyen bir yönetim vardı başta. Keita satıldı yerine 10'da 1'i etmeyecek Pino alındı. Mustafa Sarp, Servet Çetin, Hakan Balta, Sabri ve Barış Özbek gibi bölgesel amatör lig de zor oynayacak futbolcular ilk 11 oyuncusu yapıldı. Sonunda Galatasaray o sezon çöktü ve tarihinin en kötü 3 sezonundan birini hatta rekor seviyede kötü bir sezon geçirdi. Eskiye çok gitmeden yazın plaj kenarında buz biranın ilk yudumunun boğazınızdan hızlıca kayması tadında geçelim bu sezonu.
Aysal gelince ve çok beğenmesem de otoritesi ve sürekli çift forvet zihniyetini benimsemiz ve jupp derwall'ın sistemi üzerine kendi ufak bir şeyler katmış Terim nokta atışlar yaptı ilk transfer sezonunda. İlk geldiğinde ''bidon'' diye dalga geçilen Melo, İngiliz artığı diye dışlanan Eboue, pornocu ve ergen messi severler tarafından aşağılanan tomas ufaluji, tekniği olmayan leylek diye eleştirilen johan elmander, futboldan ne anlar gitsin matadorluk yapsın diye dışlanan albert riera, sırf kızlara hava atmak için instagrama iguanalı fotoğraf koyuyor diye küçümsenen muslera gibi taraftarın farkında olmadığı ama aslında Galatasaray'ın harika bir omurgası oluşturuldu. Taraftar farkında değildi ama Dünya çapında bilinen ve Şampiyonlar Ligi kalitesinde veya EPL-La Liga-Seri A liglerinde kafaya oynayan takımların kalitesinde kilit 6 oyuncu alınmıştı. Daha sonra zaten kadro oturup, oyuncular anlaşınca başarı geldi. Elde de 2-3 tane daha fazladan güzel isim vardı. Yedekler yine çöptü tabi çoğunlukta. Burada asıl önemli olan yönetim geldiğinde; ''biz Galatasaray'ın borcunu düşüreceğiz, Galatasaray'ın borcu çok, Galatasaray batıyor, transfer yapamayız, tek derdimiz finans'' dememesiydi. Yönetimin hedefi direkt olarak tekrar Avrupa'da başarı ilkesiydi. Böyle vizyon olunca zaten yerel başarıdan kaçamazsınız, yerel başarı kendiliğinden gelir. Bugün Avrupa'nın en iyi takımları dediğimiz takımları, yeni sezon öncesi çoğunlukla ilk hedef olarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmak veya orada başarıya ulaşmak istediklerini belirtirler. Çünkü yerel başarının geleceğini, vizyonlarından ve hedeflerinden zaten biliyorlar. Derken Aysal işe yarayacak yıldız ve ses getirecek transferlere devam edeceğini belirtti. Drogba hep gündemdeydi zaten başka isimler aranıyordu. Ancak bir de bakıyoruz o ne? Malum şike düzeni ve sezon başında şampiyonu tayin edilmiş senaryolu ligi yönetenler bir an yabancı yasağını iyice sertleştirip 5 yabancıya düşürüyordu kuralı. Aysal yine de dediğini yaptı ve 29 yaşında gelmesi imkansız gözüyle bakılan Sneijder'i kadroya kattı.
Ancak yabancı kuralı ve bu futbol katili örgüt büyük para gidecek bir kesim küsecek diye Galatasaray'ın üstüne daha çok gelmeye başladı. Aslında konumuz bu değil ama maalesef buraya girmeden olmuyor. Finansal fair-play denen sadece istedikleri kulüplere uygulanan bir saçma kuralı UEFA katılaştırdı ve kısmi olarak uygulamaya da başladı 2012 itibariyle. Ancak büyük borç batağında ki Bayern Mühih-Real Madrid-Barcelona gibi kafa takımlara hiç dokunmadılar nedense. Aysal sağlam dış çevresi ve müthiş kriz yönetimiyle bu işi erteletti ve dönemi boyunca hiç bir ceza ile karşılaşmadık. Ayrıca her sene dolar kuruna bağlı borç faizler ile birlikte artarken, Aysal burada bazı bir takım ekonomik oyunlar ile zararı yani gideri azaltıp geliri artırdı. Gelir nasıl arttı? Sürekli sportif başarılar ile. Ömrümüzde görmediğimiz branşlarda şampiyonluklar yaşadık, kadınlar baskette uluslararası kupa aldık vs... vs... 30'dan fazla şampiyonluk yaşandı kısaca 2-3 sene gibi kısa bir sürede. Hatta erkek basketbol bile büyük sürprizdi. Kısaca örnek vermek gerekirse; Aysal'ın arabası hareket halinde benzini bitmesine rağmen arabayı durdurup benzinliğe itmek veya bidonla benzinliğe yürümek yerine vitesi boşa atıp aracın gidebildiği yere kadar gitmesi sağlıyordu (Dursun olsa kendini arabadan atıp ölür ve arabayı da paramparça ederdi orası ayrı) ancak 2013 Ağustos'da bir susurluk kazası gibi karşı şeritten gelen bir kamyon geldi ve bizim şeridimize geçip arabamıza kafadan daldı. Büyük bir suikast yaşandı. Terim ve TFF görüşmeleri, medyanın Aysal-Terim krizi adı altında ki sipariş haberler yapması derken, ortalık karıştı ve Terim gitti Aysal kötülenmeye başlandı.
Daha sonra Aysal ne yaşadığı bilinmez bazı bir takım kapalı kapılar ardında futbol örgütleri veya kirli Türk futbol düzeni sayesinde görevi bırakıyordu. Ondan sonrası zaten iplik gibi geldi. Kukla bir Yarsuvat geldi, tamamen mucize ve şans eseri şampiyon olundu. Daha sonra ise daha kötüsü felaket Dursun geldi.
Şimdi takımda omurga 3 kişiden oluşuyor. Muslera-Sneijder-Bruma bu 3 isim olmasa Galatasaray bugün ilk 5 içinde kesinlikle değildi. Ve hala Sabri-Balta bu takımda oynuyor.
İşte Galatasaray'ın en büyük sorunu budur, para yok küçülmeye gidiyoruz politikası ve Şampiyonlar Ligi kalitesinde futbolcuya ödenecek paranın bölgesel amatör lig futbolcularına ödenmesi. Bu işte büyük bir tezat var. Galatasaray'ın yönetimi zaten değişecek ama asıl ilk başta yönetimin üstünde olan ve yönetimi kukla gibi yöneten divan ve prostat takımının yok edilmesi gerekiyor camiadan. Galatasaray'ın borcu 2011'den önce yok muydu? Aynı şekilde vardı. 2009'da atıyorum 500 milyon olan borç şuan 900 milyonsa bu borç artmış demek değildir. İktisat bilimiyle alakalı bir durumdur, 2009'da ki 500 milyonun değeri, 2017'de 900 milyona denk geldiği için bu durumdasın, çünkü borcun sabit ödeme veya TL üzerinden değil. Ve sportif başarı olmadan da gelirin yok denecek kadar azdır. Kantarelli gibi harika bir pazarla taktiği olan tekstil ve satış konusunda başarılı adamı Adnan veya Dursun getirmedi bu camiaya. Oradan bile ne kadar vizyon var ne kadar yok anlaşılıyor kişiler üzerinden.
Galatasaray'da şuan yaşayan vizyon sahibi az isim var.
Alp Yalman
Faruk Süren
Mehmet Cansun
Ünal Aysal
Bu isimlerin güç birliği yapıp önce divanı yenmeleri ve kontrolü ele geçirmeleri daha sonra ise ortak bir yönetim sergileyip yönetime geçmeleri gerekiyor arka veya ön planda.
Dursun stajyer başkanlık bile yapamayacak kadar cahil ve vizyonu mahalle bakkalı yönetmeye zor yetecek bir isim. Tabi yönetimi komple öyle.
Çorba bir yazı oldu ama yine kısa ve anlaşılır olmuştur.