SSC Napoli Takip Başlığı - Sayfa 4 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

SSC Napoli Takip Başlığı


Büyük dahi: Maurizio Sarri

Sadece üç sezondur Serie A’da teknik direktörlük yapan Maurizio Sarri kısa süreye çok şey sığdırmayı başardı.

İtalya Serie A’da hafta sonu oynanan sıradan bir iç saha maçında Napoli klasik oyunlarından birini ortaya koydu. Cagliari karşısında maçın başından sonuna kadar ağır bir oyun hakimiyeti, erken gelen golle birlikte rahat bir galibiyete döndü ve Napoli rakibini 3–1'le geçti. Maç sonunda Napoli’nin hanesinde %73'lük topla oynama oranı ve rakip kaleye çekilen 28 şut yazıyordu ki ev sahibi için özellikle Maurizio Sarri’yle beraber bu rakamlar çok olağan dışı değildi. Fakat özellikle bir oyuncu etrafında gelişen enteresan bir futbol olayı bu yönden işleri biraz değiştiriyor.



Yukarıda gördüğünüz şema bir futbol takımının maç sonu pas şeması olabilirdi. Fakat değil. Napolili Jorginho’nun Cagliari karşısında yaptığı pasları gösteren bu grafik biraz aşırı görünüyor. Zira Brezilyalı oyuncu rakibine karşı toplam 207 dokunuşla birlikte 197 pas yaptı ve bunların tam 182 tanesi takım arkadaşlarını buldu. Yani Jorginho bu maçta 26 saniyede bir topla buluştu ve 30 saniyede bir isabetli pas çıkardı.
Yarışmacı büyük liglerin düşük kalibreli takımlarının maç başına yaptığı ortalama isabetli pas sayısı 200 ila 250 arasında değişiyor (Crotone 214, Burnley 221, Osasuna 223, Darmstadt 204, Metz 256). Ama bunun da istisnaları mevcut. Geçtiğimiz sezon Bundesliga’ya yükselen ve Dirk Schuster yönetiminde gerçek bir toplama takım olmasına rağmen son derece nev-i şahsına münhasır bir futbol yapısıyla büyük bir destan yazarak ligde kalan Darmstadt’ın sezon sonu hanesinde maç başına ortalama isabetli pas sayısı olarak sadece 139 yazıyordu. Jorginho tek bir maçta 182 isabetli pasla bir takımın sezon performansını yaklaşık 1.5'a katlamakla kalmayıp birçok takıma da kafa tuttu ve bunu ilk defa yapmadı. Tarihleri 23 Kasım 2015'e sardığımızda yine Maurizio Sarri’nin yönetimi altında Brezilyalı, Hellas Verona deplasmanında 2–0 kazanan takımında benzer bir performans ortaya çıkarıyordu. Tarihin en özel Serie A performanslarından biri olarak değerlendirilen o Napoli 90 dakikasında Jorginho, 181'i isabetli olmak üzere 196 pas yaptı ve yine takımının hücumunun kalbinde yer aldı.

2000'li yıllarla birlikte yaklaşık 10–15 yıllık geçmişi bulunan ayrıntılı futbol istatistiklerinde bu rakamlar fazlasıyla özel görünüyor. Zira Jorginho’nun bu iki performansını tarihte geçen iki oyuncu var ve ikisi de Bundesliga’dan. Kasım 2014'te Bayernli Xabi Alonso, Köln’e karşı oynadığı maçta 185 isabetli pas çıkardı. Bu rekorun sonrasında kırılması beklenmiyordu. Fakat geçtiğimiz sezonun son haftasında yine Köln’le karşılaşan Borussia Dortmund’da Julian Weigl 199 isabetli pasla bu listenin zirvesine çıktı.

Thomas Tuchel, Pep Guardiola ve Maurizio Sarri. Futbola bakışları, taktik anlayışları fazlasıyla benzer olan ve oyuna dair detaycılıklarıyla dikkat çeken teknik adamlar. Bu sayıları önemsiz bulabilir ya da bunun amaçlanarak bir şov olarak ortaya çıktığını bile düşünebilirsiniz. Fakat oyunu gerçekten farklı algılayıp, hem takımları, hem de taktik yapıları esnetebilen bu kafaların sahada yaptığı işler bazen aykırı sonuçlar veriyor ve Jorginho, Sarri’yle tam iki defa bunun merkezinde kaldı.



30 yaşındayken Toscana’da bir bankacı olarak yaşayan Sarri için futbol birçok İtalyan için olduğu gibi büyük bir tutkudur. Amatörlükten profesyonelliğe bir türlü dönmeyen başarısız bir futbolculuk kariyeri, Stia kulübünde vasat bir sol bek olarak hayatına devam etmektedir. Tarihler 1990'u gösterdiğinde kulübündeki hoca iş nedeniyle başka bir şehre taşınmak zorunda kalınca saha içindeki yönetici tavırlarının farkına varan takım kaptanı arkadaşı, onun oyuncu/teknik direktör rolüyle takımın başına geçmesini sağlar. Birkaç antrenman sonrasında iki rolün birlikte gitmeyeceğini fark eden Sarri kramponlarını soyunma odasına asar ve başka bir kariyere geçiş yapar. Gündüzleri takım elbiseyle devam eden bankacılık yaşamı akşam olduğu zaman yerini bol eşofmanlara ve geç saatlere kadar süren antrenmanlara bırakır. Banca Toscana’da fena olmayan pozisyonu onu zaman zaman Almanya, Lüksemburg, İngiltere, İsviçre gibi ülkelere iş seyahatine götürmektedir. Fakat hocalık Sarri’nin kanına çok çabuk girer. Aldığı keyif arttıkça bu seyahatlere çıkmayı reddeder ve Toscana’da kalarak kulübüne odaklanır.

Stia’dan sonra Faellese ve Cavriglia gibi takımlarda devam eden teknik direktörlük tutkusu tarihler 2000'e geldiğinde Sarri’yi Sansovino kulübüne getirir ve her şeyin değiştiği yer de tam olarak orasıdır. Yaklaşık 10 yıllık takım çalıştırma tecrübesiyle birlikte artık birkaç kademe yukarı çıkabileceğini düşünmeye başlayan Maurizio Sarri 6. kümede aldığı takımda yöneticilere şampiyon olamazsa işi bırakacağını ve hayatını başka yönde çizebileceğini söyler. Aslında bu bir iddiadır ve Sarri gösterdiği performansla kendisini haklı çıkarır. İlk senesinde takımı şampiyon yaptıktan sonra artık ne istediğine karar vermiştir. Bankadan istifa ederek kendisini tamamen futbola vermeye başlar. İlk şampiyonluk yerini sonraki sezonlarda yenilerine bırakır. Takımı Serie C2'ye taşımıştır ve artık daha yukarıyı da zorlayabileceğini fark etmiştir.

2003 yılında Sansovino’dan ilk Serie C takımı olan Sangiovannese’ye geçen ve futboldan ilk ciddi parasını kazanan Maurizio Sarri, iki yıl sonra ise ilk Serie B tecrübesini yaşayacaktır. Son dönemde yaptıkları dikkat çekmeye başlamıştır ve İtalya’nın köklü kulüplerinden Pescara’da 2005 yılında Serie B mücadelesi içine girer. Bir sezon sonra Antonio Conte’nin kovulduğu Arezzo’da onun arkasından görev yapmaya başlar. Sezona kötü giren takımı aldığında Juventus da Calciopoli skandalı nedeniyle Serie B’de mücadele etmektedir. Juve’ye karşı iç sahada oynadığı 2–2'lik maçtaki performansıyla dikkat çeker ama asıl etkiyi Coppa Italia’da yaratacaktır. Takımını sürpriz bir şekilde çeyrek finale taşıyan ve son sekiz içerisinde Milan’la eşleşen Sarri, ilk maçı San Siro’da 2–0 kaybettikten sonra evinde 1–0'lık bir galibiyet alır ve son dakikalarda Milan’ı gerçekten zor durumlara düşürür. O sezonun sonunda Arezzo küme düşer ama İtalyan teknik adamın performansı hayal kırıklığı yaratmanın çok ötesindedir. Arezzo sonrasında Perugia ve Hellas Verona gibi yine köklü kulüplerle devam eden Serie B kariyeri tarihler 2012'yi gösterdiğinde başka bir önemli kulüpte ciddi bir kırılma yaşayacaktır.

Empoli’yle zirve lige yolculuk
“İtalya’nın genç milli takımlar direktörüyken sık sık Serie B’deki gençleri izlemeye gidiyordum. Her takımı birçok kez izleme fırsatı bulmuştum fakat her izlediğimde beni etkileyen tek takım vardı: Empoli.” — Arrigo Sacchi


Bir sezon önce play-out oynayarak kümede kalmış takımın başına gelen Maurizio Sarri, etkisini Empoli’de de çok çabuk gösterir. İlk sezonunda takıma gerçekten akıcı bir futbol oynatan ve 4–2–3–1'le dört merkezli 4–4–2 arasında gidip gelen İtalyan teknik adam takımını 4.lüğe taşır. Play-off’un ilk turunda Novara’yı rahat geçen Empoli, finalde sezonun üçüncü takımı Livorno’yla eşleşir ve Serie A’yı son maçta kaçırır. İkinci sezon sistemini 4–3–1–2 olarak istikrara kavuşturan Sarri bu kez play-off’a gerek kalmadan 2. olarak zirve lige gelir. Artık yaşı 55'i göstermektedir ve bankacılığı bırakırken hayalini kurduğu şey belki de o gün gerçekleşmiştir.


O sezon öncesinde Serie A’nın Cesena’yla birlikte en zayıf takımı olarak gösterilen Empoli, ortak görüş olarak en büyük küme düşme adayıydı. Cesena hem yetenekli ve tecrübeli birkaç oyuncusuyla öne çıkıyordu, hem de Serie A tecrübesi bulunan teknik direktör Domenico Di Carlo, Maurizio Sarri’ye göre takımı kümede tutmak için daha avantajlı görünüyordu. Ama yine işler farklı gerçekleşecekti. Haftalar ilerledikçe Empoli, yenilmesi çok güç bir takım olarak dikkat çekmeye başlıyordu. Klasik bir İtalyan takımından çok farklıydılar. Yenilmezlikleri sertlikleri ya da savunma güçleriyle pek de alakalı gibi görünmüyordu. Hatta sert bir takım oldukları söylenemezdi bile. Fakat ortada 11 kişinin büyük bir ahenkle mücadele ettiği bir takım vardı ve düşük profille ortaya konan akışkan futbol haftalar ilerledikçe herkesin kalbini çalıyordu.

Gençlere güveniyor

Genç oyunculara Empoli’de şans vermekten kaçınmayan Sarri, en uçta yer alan büyük tecrübe Maccarone’nin saha içi liderliğinde kiralık gençlerin ana nüveyi oluşturduğu müthiş bir takım çıkardı. Gençlerle oynamaktan başka bir şansı da yok gibiydi ama bu onun amatör kariyerinden gelen bir özelliğiydi. Genç kaleci Luigi Sepe, Daniele Rugani, Matias Vecino, Simone Verdi potansiyelli kiralık genç oyunculardı. Elseid Hysaj, Lorenzo Tonelli ve Manuel Pucciarelli gibi daha düşük profilli kulüp gençleriyle birlikte ortaya oldukça enteresan bir takım çıkmıştı. Maccarone yaş ve tecrübesiyle takım lideriydi fakat oyuna dikte eden oyuncuysa Sarri’ye benzeyen kariyeriyle dikkat çeken başka bir isimdi. Aynı İtalyan teknik adam gibi 28 yaşındayken yani fazlasıyla geç bir şekilde ilk Serie A deneyimini yaşayan Mirko Valdifiori’nin savunma önünde yaptıkları çok özeldi ve Sarri’nin takımını sahada yücelten de bu isimsiz regista’ydı. Valdifiori, Interli Gary Medel’in sadece bir pas gerisinde sezonu ligin en çok pas yapan ikinci oyuncusu olarak tamamladı. Takımın neredeyse tüm duran topları ondan soruluyordu ve sezonu tamamladığında asist hanesinde 8 rakamı vardı. Savunma dörtlüsünün tek görevi topu bir şekilde Mirko Valdifiori’ye aktarmaktı zira İtalyan orta saha bir şekilde o topu daha öne taşımayı başarıyordu. Matias Vecino ve Daniele Croce’nin taşıyıcı motor işlevi gördüğü orta sahada, bir sezon önce Empoli’yi Serie B’den zirve lige taşıyıp Milan’a geçiş yapan Saponara’nın da Ocak ayında kiralanmasıyla beraber ortaya gerçekten iyi bir dörtlü çıkmıştı. O sezon yine takımda kiralık olan genç Piotr Zielinski de Sarri’nin radarındaydı ve genç Polonyalı birçok maçta ciddi süreler almıştı.

Empoli, 4–3–1–2'yi çok etkin bir şekilde oynadığı o sezon sadece 12 yenilgi aldı ve ligi 15. sırada tamamladı. Puan tablosunun alt yarısında en az kaybeden takım oldular ve küme düşme tehlikesini hiç yaşamadan ligde kaldılar. Maurizio Sarri ligin en düşük profilli takımından topa %51.7'yle sahip olan (lig 7.si) ve %80'le pas yapan (lig 6.sı) akıcı bir pas-hücum takımı çıkarmıştı.

Benitez’in yerine isimsiz Sarri

Bunlar tek başına dikkat çekmeye yetebilirdi ama özellikle Empoli’nin Napoli’ye karşı iç sahada oynayıp yarım saatte 3–0'ı bularak ezici bir üstünlükle 4–2 kazandığı maç Napoli Başkanı Aurelio De Laurentiis’i asıl etkileyen şey olabilir. Maurizio Sarri’yi isteyen tek takım Napoli değildi ama Sarri için denklemi değiştiren şey kökleriydi. Napoli doğumlu olmasına rağmen babasının işi nedeniyle 3 yaşında Toscana’ya taşınmak durumunda kalan Maurizio Sarri, çocukluk döneminde Napoli’yi desteklemekten hiç vazgeçmediğini belirtiyor. Dolayısıyla çocukluk takımından gelen ilgi onu Napoli’ye götürmeye yetti ve son sezonunda başarısız olup Real Madrid’den gelen teklifi kabul eden Rafael Benitez’in yerine takımın başına geçti. Onun Empoli’yle yaptıklarına çok dikkat etmeyenler için bu önemsiz bir imza gibi görünebilirdi ki bir futbol şehri olan ve şüphecilikte zirve yapan Napolililer için de durum buna yakındı.

Rafael Benitez’in iki sezon boyunca Napoli’ye yerleştirdiği 4–2–3–1 aslında Maurizio Sarri’nin de kariyeri boyunca en favori yapılarından biri olmuştu. Empoli’de elinde nitelikli kenar oyuncusu bulunmadığı ve merkez orta sahada büyük bir zenginlik olduğu için mecburen geçiş yaptığı 4–3–1–2'nin getirdikleri Sarri’nin kafasını çeldi ve bu yapı Napoli’de de ilk 3 maçta sahneye çıktı.

Sarri sol kenar Insigne’yi 10 numara pozisyonuna çekmiş ve Higuain’in yanında ilk maçta Mertens’i oynatmıştı. Belçikalı oyuncunun bekleneni verememesi sonrasında ikinci maçta o forma Callejon’a gitti. Üçüncü maçtaysa Gabbiadini’ye. Savunma önündeyse Empoli’den gelirken yanında getirdiği Mirko Valdifiori vardı. Ama Napoli bu üç maçta hiç galibiyet elde edemediği gibi sadece 2 puan çıkarabildi. 3. haftanın ertesinde kulüp efsanesi Diego Maradona, Maurizio Sarri’nin Napoli seviyesinde bir teknik direktör olmadığını ve onunla kulübün zirveyi düşünemeyeceğini söyledi. Sarri de yanlış giden şeylerin muhtemelen farkındaydı. Hem Insigne’den, hem de Callejon’dan naturel pozisyonlarında yararlanamıyor ve takım da bundan zarar görüyordu. Mirko Valdifiori’yse Empoli’de döktürdüğü oyundan bir hayli uzaktı ve büyük takım ağırlığı altında biraz eziliyor gibi görünüyordu.

]Jorginho, Napoli’nin oyun kurma şemaları içinde en büyük yere sahip oyuncu ve ona biçilen özel rol zaman zaman 200 pas sınırına çıkan bir regista’yı beraberinde getiriyor. Teknik savunma önü oyuncuları, topa sahip olma oyunu oynayan takımlar için vazgeçilmez durumda ve onların stoperlerin önüne gelerek ilk topu alan oyuncu olmaları da artık pek ayırt edici değil. Fakat Sarri, Jorginho’ya aşırılıklara varan bazı özgürlükler tanımış durumda. Klasik bir pas odaklı teknik adamdan farklı olarak dikine oyunu da takıntı haline getiren Sarri için bunun tek istisnası Jorginho. Öyle ki Brezilyalı orta saha savunmadan ilk topu alan oyuncu olmasına rağmen arkasındaki stoperlerle sayısız geri pas yapma özgürlüğüne sahip.

Sarri’nin Jorginho’yu takımın tek oyun kurucusu haline getirmesinde iki bekinin de bu özelliği haiz olmaması elbette etkili. Hysaj atlet ve savunmacı kimliği önde olan bir oyuncu. Ghoulam ise takımın en iyi hücumcu beki ama üzerinden oyun kurulabilecek bir bek olmaktan uzak. Jorginho’nun sürekli stoperlere dönme özgürlüğünde ise en büyük faktör rakibin savunma formunu bozmak. Napoli’ye karşı sürekli kendi yarı sahasında kompakt bekleyen rakiplere karşı Jorginho’nun Koulibaly ve Albiol’le kurduğu üçgen adeta bir tuzak. Amaç hücum hattından bir ya da iki oyuncuyu bu üçgenin içine alarak ilk fazdan ikinci faz olan Hamsik-Allan ikilisine geçiş yapmak. Bu geçiş sağlandıktan sonra üçüncü faz bekler ve dördüncü-son faz da hücum üçlüsü. Eğer rakip Jorginho’nun stoperlerle yaptığı pas kombinasyonlarının çağırdığı tuzağa düşmeyip geride kompakt kalmayı tercih ederse devreye giren opsiyon ise Koulibaly’nin topla çıkışları ve dripling özelliği. Forvet hattı orta saha çizgisini geçmeyen takımlara karşı topla kat ederek denge bozan Koulibaly, Sarri’nin takımına avantaj getiren önemli etkenlerden biri olmayı başarıyor.

Özellikle bu sezonla birlikte ön alanı değişim içine giren ve hacmen küçülen Napoli’de Maurizio Sarri için denge her alanda fazlasıyla önemli. Zaten küçük bir oyuncu olup savunma aktivitesi yüksek olmayan Lorenzo Insigne’ye sahte 9 rolüyle eklenen Dries Mertens’le birlikte hücuma çıkışlarda denge, deneyimli teknik adam için en önemli unsurlardan biri. Mecbur kalmadıkça iki bekini aynı anda hücuma göndermeyen Sarri, bir beki hücuma katıldığı anda diğerinin mutlaka iki stoperi üçlemesini istiyor. Bu oyuncu genellikle defansif kimliğiyle Elseid Hysaj olurken bu hafta oynanan Cagliari maçındaki 4 saniyelik bu sekans bu yöndeki rotasyonu net bir şekilde ortaya koyuyor. Top sağ çizgiye yakınken açık gibi davranan Hysaj’ı arkadan gözleyen Ghoulam, topun yön değiştirmesiyle birlikte bindirmeyi yapar yapmaz Hysaj çoktan stoperlerin yanında pozisyonu almış oluyor.

Geçtiğimiz sezonun başında 4–3–1–2'den 4–3–3'e döndükten sonra bir basın toplantısında Maurizio Sarri’ye yıllardır alıştığı 10 numaralı düzenden ayrılmanın nasıl bir etki yaratacağı sorusuna İtalyan teknik adam yukarıdaki cevabı vermişti. Bunun yansımalarını Napoli’nin oynadığı her maçta özellikle kenar oyuncuları üzerinden görmek mümkün.

Napoli ağırlıkla sol kenarı kullanan bir takım ve hücumlarının %40'ını sol çizgiden yapıyorlar. Lorenzo Insigne’nin sürekli içe kat eden yapısı hücuma çıkmayı seven Faouzi Ghoulam’ın önünde büyük kanalların açılmasını sağlıyor ve Cezayirli bekin çıkışlarıyla asimetrik bir şekilde hücum büyük denge kazanıyor. Bunun tersini daha az da olsa Hysaj ve Callejon üzerinden de gözlemlemek mümkün. Hem Insigne, hem de Callejon, “half-space” denen kenar-merkez bölgelerine geçiş yaparak zaman zaman 10 numara pozisyonu alıyorlar ve beklere kenar forvet özelliği kazandırıyorlar. Bu çıkışlarda bek oyuncuları için merkezde bir pas istasyonu olma özelliği kazanırken half-space’ten yaptıkları ceza sahası koşuları kenar ortalarında takıma büyük avantaj getiriyor.

]Yine Cagliari maçında kale arkasından yapılan bu çekim Napoli’nin toplu oyunda saha formunu ve sol kenar kullanımını göstermesi açısından oldukça iyi bir örnek. Takımın 4–3–3 formu büyük bir düzen içerisinde sahada. Lorenzo Insigne, yine Ghoulam’ın çıkış yaptığı ve kanadı tek başına kullandığı pozisyonda içeri kat ederek kenar-merkezde konum almış durumda. Topa en yakın oyuncu ve Ghoulam’a açılan rakip bekle stoper arasına koşu atabilecek pozisyonu almış durumda. Kenar-merkez kullanımı Insigne, Mertens ve arkadan destekçi Jorginho-Hamsik ikilisiyle fazlasıyla ön planda.

Topsuz oyun


Maurizio Sarri için de topa sahip olmayı odağa koyan birçok hoca gibi topsuz oyunda benzer prensipler öne çıkıyor. Üçüncü bölge presine verdiği önem oldukça büyük. Sarri’nin Napoli’sine yapılabilecek en büyük eleştiri de bu konudaki istikrarsızlıkları ki Mertens’in en uçta olduğu, sol kenarı da Lorenzo Insigne’nin işgal ettiği düzende bu problemleri mazur görmek mantıklı olabilir.

Üçüncü bölge presinin olmazsa olmazı high-line savunma ise radikal bir şekilde uygulanıyor. Raul Albiol’un yanında Kalidou Koulibaly gibi atlet ve hızlı bir stoperin bulunması Sarri’nin bu konuda işini kolaylaştırıyor. Kalede Pepe Reina gibi ayak tekniği son derece iyi bir kalecinin bulunmasıysa bu yönden avantajları maksimize ediyor. Maurizio Sarri’nin takımları topsuz oyunda çok agresif değiller ve muhtemelen hiçbir zaman da olmadılar. Rakipten ziyade topa karşı pozisyon alma prensipleri rakamsal savunma istatistiklerini geriye götürüyor fakat bunun getirdiği büyük avantajlar mevcut. Napoli bu sezon ligin Milan’dan sonra en az pas arası yapan takımı. Geçtiğimiz sezon 12.5'la pas arası yapma sayısında ligin dibinde yer alıyorlardı. Napoli gibi topa sahip olma konusunda zirveye çıkmış bir takım için bunu %59'luk oranla açıklamak bir yere kadar mümkün olabilirdi. Fakat 2014/2015 sezonunda Sarri’nin Empoli’si maç başına 9.2 pas arasıyla ligin yine açık ara en düşük rakamına sahipti. Tackle sayısında da ligin sondan 6. sırasında yer alıyorlardı. Sarri takımlarının topsuz oyundaki enteresanlıkları bununla sınırlı değil. Napoli’deki iki sezonunda ve Empoli’de takımları sezonun açık ara en az sarı kart gören takımları oldular. Hem Napoli’de, hem de Empoli’de bir önceki hocaya göre savunma değerleri %35 gelişim gösteren Sarri’nin çok agresif olmayan topsuz oyun yapısıyla elde ettiği başarı rakibe değil de topa pozisyon alma bilinci ve savunma formu konusundaki ayrıntıcı beklentisi üzerinden okunabilir.



4. haftadaki Lazio maçına çıkarken takımı sahaya 4–3–3 şeklinde dizen Sarri, Callejon ve Insigne’yi orijinal mevkiilerine çekti ve Valdifiori’yi Jorginho’yla değiştirdi. Maçı 5–0 kazandıkları gibi ortaya koydukları ezici futbol haftalar ilerledikçe daha iyi hale gelecekti. Ligi 82 puanla şampiyon Juventus’un arkasında ikinci tamamladılar. Benitez’in son sezonundan 10 gol fazla atıp kalelerinde 18 gol daha az gördüler. Normalde şampiyon performansı gösterdiler fakat 26 maçlık seriden 25 galibiyet ve 76 puan çıkaran Juventus gibi bir rakiple aynı ligde oynarken hak ettiklerini alamadılar.

Oyuncuları geliştiriyor

Fakat yükselen performans sadece sistemle ve değişen mantaliteyle alakalı olmayabilirdi. Napoli, Benitez’e göre Sarri’yle daha top ve pas odaklı bir takım olmuştu. Oyunu domine etmek istiyorlardı ve bunu da genellikle başarıyorlardı. Fakat takımda her şeyin bir anda çok iyiye gitmesinde gelişen oyuncu performansları en etkili şeylerden biri oldu.
]Benitez’in son sezonunda paspasa dönen ve en çok eleştiri alan oyunculardan biri olan Marek Hamsik, 4–3–3'ün sol iç pozisyonunda iki yönlü ve çok tempolu bir oyuncu haline gelmişti. 10 numara pozisyonunda savunmalar arasında eriyen ve moral-motivasyon yönünden büyük zarar gören oyuncu daha geriden çıkış yaptığı bu düzen içinde adeta bir motor gibi görünüyordu.

Udinese’den transfer Allan ise zaten var olan muazzam temposunun yanında toplu oyunda siyah-beyazlılarda hiç gösteremediği şeyleri ortaya koymaya başlamıştı. Tam anlamıyla iki yönlü bir canavara dönüşen Allan, geçtiğimiz sezonun en özel orta saha performansçılarından biri haline geldi. Keza Jorginho’da da durum farklı değildi. Hellas Verona’dayken 4–3–3'ün sol içinde parlayan ve Napoli’ye transfer olan Jorginho, Benitez döneminde tamamıyla etkisiz bir oyuncu haline dönmüştü. 4–2–3–1'in iki merkez orta sahalı düzenine uyum sağlayamayan ve üçlü oynamayı sevdiği ileri sürülen Jorginho için 4–3–3'ün ideal sistem olduğu ortadaydı fakat daha önce pek oynamadığı savunma önü onun için bu yapı içinde bile oldukça yeni bir roldü. Jorginho, regista rolünde pas rekorları kuran müthiş bir istasyon ve oyun kurucu haline döndü ama Napoli’deki artan oyuncu performansları içinde en büyük iki örnek daha önde oynuyordu.

Insigne & Higuain


Küçük boyunun (1.63) yanı sıra ince fiziğiyle birlikte Serie A gibi sert bir ligde istikrarlı bir performansçı olması beklenmeyen Lorenzo Insigne, Maurizio Sarri’yle başkalaşım geçirdi. Takımın artan temposu içinde onun da temposu arttı ve özellikle istatistik kağıdına çok daha fazla etki eden bir oyuncu haline geldi. 12 gol, 10 asistlik performansı Benitez dönemindeki iki sezonun toplamından bir hayli öndeydi.

Ama asıl başkalaşım Gonzalo Higuain’deydi. Kariyeri boyunca çok iyi bir ceza sahası golcüsü olarak tanımlanan Higuain, buna uygun sezonlar geçirdi. Fakat Sarri’yle beraber birkaç sınıf atladı. 36 golle tamamladığı sezonda Rossetti’nin 90 yıllık rekorunu egale etti. Ondan başka 20 gol sınırını aşan bir oyuncu Serie A’da yoktu ama daha önemlisi Higuain’in oyun yapısının mutasyona uğramasıydı. Sırtı dönük oyununda 3–4 sınıf birden atlayan Arjantinli forvet, Sarri’nin 4–3–3'ünde mükemmel bir pas istasyonu haline gelmişti. Atılan topları tutma konusunda problem yaşamıyor ve takım arkadaşlarının da üçüncü bölgeye yerleşmesinde başrollerden birini oynuyordu. Dripling özelliği gelişti. Kariyerinin en yüksek dripling ve kilit pas ortalamalarına Sarri’yle ulaştı. Her zaman için harika bir golcüydü fakat İtalyan teknik adamla birlikte daha da keskinleşti en iyi üç santrfordan biri olarak anılmaya başladı ve bunun sonucu olarak 29 yaşındayken 90 milyon euro’ya Juventus’a transfer oldu.

Sahte dokuza geçiş


]Higuain gibi sezonda 40 gol atan bir oyuncuyu kaybetmek hiçbir teknik adam için altından kolay kalkılabilecek bir durum değil. Napoli, Higuain’den gelen paranın ciddi bir bölümünü Arkadiusz Milik’e harcayarak o bölgede yeniden yapılanmaya gitti ve bu sezona ciddi bir güç kaybıyla girdi. Milik’in beklentilerin ötesinde girip 4 haftada 4 gol bulduğu Napoli’de işler yoluna girmeye yakın görünüyordu. Fakat Polonyalı oyuncunun diz bağlarını koparması sonrasında Sarri, Napoli’deki ilk büyük krizini yaşadı

İkinci forvet Manolo Gabbiadini’nin agresiflikten uzak yapısı ve sırtı dönük oyununun bulunmaması Sarri’yi çaresiz bırakıyordu. Roma’ya iç sahada kaybeden Sarri, iki hafta sonra yeni Napoli’sini eski takımı Empoli’ye karşı sahneye çıkarıyordu.




Mertens’i en uca alarak çok daha hareketli, rotasyon halinde ve sürekli yer değiştiren bir hücum hattı oluşturmak isteyen Maurizio Sarri’nin bu düşüncesinde de başarılı olduğunu söylemek zor değil. Geçiş aşamasında Roma ve Juventus mağlubiyetleriyle zirveden uzaklaşan Napoli, 11. haftadan beri oynadığı maçlarda sadece bir kez mağlup oldu. Mertens’in alıştığı sahte dokuz rolü ortaya saha içi akışkanlığı zirve yapan bir takım çıkardığı gibi Mertens’in golcü kimliği de pastanın kreması oldu. Kariyerinin tamamını sol kenar olarak geçiren Belçikalı ilk kez oynadığı forvet pozisyonunda son 19 maçta 21 gole imza atmış durumda. Ligde attığı toplam 24 golün yanına 8 de asist ekledi.

]Napoli’yse henüz ligin bitimine 3 hafta varken geçtiğimiz sezonki gol sayısını 1 farkla geçti. Tam 4 oyuncu çift haneli gol sayısına ulaştı ve bu sezon itibarıyla hücumda çok daha durdurulamaz bir görüntü veriyorlar. Bunu Higuain’i kaybettikleri bir transfer döneminden sonra başardıkları gibi sezona Mertens’in sahte 9 olduğu düzende başlamış olsalardı şu anda şampiyonluk mücadelesi vermeleri sürpriz sayılmayabilirdi

Toplu oyun geçer akçe


Peki Napoli’yi Serie A’daki diğer takımlardan farklı kılan şey ne? Bunun cevabını verebilmek için istatistiklere ve saha içine biraz daha yakından bakmak gerekebilir.
Napoli’nin bu sezon topa sahip olma ortalaması %59.2 ve ligin ilk sırasında yer alıyorlar. %87.1'lik pas isabet oranları da oynadıkları lig için oldukça etkileyici ve en iyilerle aşık atar seviyede. (Bayern %87.3, Barcelona %86.6) Bu da onları Serie A gibi taktik yapıların çok gelişmiş olduğu bir ligde top konusunda gerçekten obsesif bir konuma sokuyor. Maurizio Sarri, toplu çözümleri her zaman için topsuz çözümlerin önüne koyan bir teknik adam. Topa verdiği değer Pep Guardiola seviyesinde ve bu nedenle oyunun kurulumu ve atak başlangıcı da üzerine en çok kafa yorduğu konulardan biri.

Jorginho, Napoli’nin oyun kurma şemaları içinde en büyük yere sahip oyuncu ve ona biçilen özel rol zaman zaman 200 pas sınırına çıkan bir regista’yı beraberinde getiriyor. Teknik savunma önü oyuncuları, topa sahip olma oyunu oynayan takımlar için vazgeçilmez durumda ve onların stoperlerin önüne gelerek ilk topu alan oyuncu olmaları da artık pek ayırt edici değil. Fakat Sarri, Jorginho’ya aşırılıklara varan bazı özgürlükler tanımış durumda. Klasik bir pas odaklı teknik adamdan farklı olarak dikine oyunu da takıntı haline getiren Sarri için bunun tek istisnası Jorginho. Öyle ki Brezilyalı orta saha savunmadan ilk topu alan oyuncu olmasına rağmen arkasındaki stoperlerle sayısız geri pas yapma özgürlüğüne sahip.

Sarri’nin Jorginho’yu takımın tek oyun kurucusu haline getirmesinde iki bekinin de bu özelliği haiz olmaması elbette etkili. Hysaj atlet ve savunmacı kimliği önde olan bir oyuncu. Ghoulam ise takımın en iyi hücumcu beki ama üzerinden oyun kurulabilecek bir bek olmaktan uzak. Jorginho’nun sürekli stoperlere dönme özgürlüğünde ise en büyük faktör rakibin savunma formunu bozmak. Napoli’ye karşı sürekli kendi yarı sahasında kompakt bekleyen rakiplere karşı Jorginho’nun Koulibaly ve Albiol’le kurduğu üçgen adeta bir tuzak. Amaç hücum hattından bir ya da iki oyuncuyu bu üçgenin içine alarak ilk fazdan ikinci faz olan Hamsik-Allan ikilisine geçiş yapmak. Bu geçiş sağlandıktan sonra üçüncü faz bekler ve dördüncü-son faz da hücum üçlüsü. Eğer rakip Jorginho’nun stoperlerle yaptığı pas kombinasyonlarının çağırdığı tuzağa düşmeyip geride kompakt kalmayı tercih ederse devreye giren opsiyon ise Koulibaly’nin topla çıkışları ve dripling özelliği. Forvet hattı orta saha çizgisini geçmeyen takımlara karşı topla kat ederek denge bozan Koulibaly, Sarri’nin takımına avantaj getiren önemli etkenlerden biri olmayı başarıyor.

Özellikle bu sezonla birlikte ön alanı değişim içine giren ve hacmen küçülen Napoli’de Maurizio Sarri için denge her alanda fazlasıyla önemli. Zaten küçük bir oyuncu olup savunma aktivitesi yüksek olmayan Lorenzo Insigne’ye sahte 9 rolüyle eklenen Dries Mertens’le birlikte hücuma çıkışlarda denge, deneyimli teknik adam için en önemli unsurlardan biri. Mecbur kalmadıkça iki bekini aynı anda hücuma göndermeyen Sarri, bir beki hücuma katıldığı anda diğerinin mutlaka iki stoperi üçlemesini istiyor. Bu oyuncu genellikle defansif kimliğiyle Elseid Hysaj olurken bu hafta oynanan Cagliari maçındaki 4 saniyelik bu sekans bu yöndeki rotasyonu net bir şekilde ortaya koyuyor. Top sağ çizgiye yakınken açık gibi davranan Hysaj’ı arkadan gözleyen Ghoulam, topun yön değiştirmesiyle birlikte bindirmeyi yapar yapmaz Hysaj çoktan stoperlerin yanında pozisyonu almış oluyor.

Geçtiğimiz sezonun başında 4–3–1–2'den 4–3–3'e döndükten sonra bir basın toplantısında Maurizio Sarri’ye yıllardır alıştığı 10 numaralı düzenden ayrılmanın nasıl bir etki yaratacağı sorusuna İtalyan teknik adam yukarıdaki cevabı vermişti. Bunun yansımalarını Napoli’nin oynadığı her maçta özellikle kenar oyuncuları üzerinden görmek mümkün.

Napoli ağırlıkla sol kenarı kullanan bir takım ve hücumlarının %40'ını sol çizgiden yapıyorlar. Lorenzo Insigne’nin sürekli içe kat eden yapısı hücuma çıkmayı seven Faouzi Ghoulam’ın önünde büyük kanalların açılmasını sağlıyor ve Cezayirli bekin çıkışlarıyla asimetrik bir şekilde hücum büyük denge kazanıyor. Bunun tersini daha az da olsa Hysaj ve Callejon üzerinden de gözlemlemek mümkün. Hem Insigne, hem de Callejon, “half-space” denen kenar-merkez bölgelerine geçiş yaparak zaman zaman 10 numara pozisyonu alıyorlar ve beklere kenar forvet özelliği kazandırıyorlar. Bu çıkışlarda bek oyuncuları için merkezde bir pas istasyonu olma özelliği kazanırken half-space’ten yaptıkları ceza sahası koşuları kenar ortalarında takıma büyük avantaj getiriyor.

Yine Cagliari maçında kale arkasından yapılan bu çekim Napoli’nin toplu oyunda saha formunu ve sol kenar kullanımını göstermesi açısından oldukça iyi bir örnek. Takımın 4–3–3 formu büyük bir düzen içerisinde sahada. Lorenzo Insigne, yine Ghoulam’ın çıkış yaptığı ve kanadı tek başına kullandığı pozisyonda içeri kat ederek kenar-merkezde konum almış durumda. Topa en yakın oyuncu ve Ghoulam’a açılan rakip bekle stoper arasına koşu atabilecek pozisyonu almış durumda. Kenar-merkez kullanımı Insigne, Mertens ve arkadan destekçi Jorginho-Hamsik ikilisiyle fazlasıyla ön planda.

Topsuz oyun

]Maurizio Sarri için de topa sahip olmayı odağa koyan birçok hoca gibi topsuz oyunda benzer prensipler öne çıkıyor. Üçüncü bölge presine verdiği önem oldukça büyük. Sarri’nin Napoli’sine yapılabilecek en büyük eleştiri de bu konudaki istikrarsızlıkları ki Mertens’in en uçta olduğu, sol kenarı da Lorenzo Insigne’nin işgal ettiği düzende bu problemleri mazur görmek mantıklı olabilir .

Üçüncü bölge presinin olmazsa olmazı high-line savunma ise radikal bir şekilde uygulanıyor. Raul Albiol’un yanında Kalidou Koulibaly gibi atlet ve hızlı bir stoperin bulunması Sarri’nin bu konuda işini kolaylaştırıyor. Kalede Pepe Reina gibi ayak tekniği son derece iyi bir kalecinin bulunmasıysa bu yönden avantajları maksimize ediyor.

Maurizio Sarri’nin takımları topsuz oyunda çok agresif değiller ve muhtemelen hiçbir zaman da olmadılar. Rakipten ziyade topa karşı pozisyon alma prensipleri rakamsal savunma istatistiklerini geriye götürüyor fakat bunun getirdiği büyük avantajlar mevcut. Napoli bu sezon ligin Milan’dan sonra en az pas arası yapan takımı. Geçtiğimiz sezon 12.5'la pas arası yapma sayısında ligin dibinde yer alıyorlardı. Napoli gibi topa sahip olma konusunda zirveye çıkmış bir takım için bunu %59'luk oranla açıklamak bir yere kadar mümkün olabilirdi. Fakat 2014/2015 sezonunda Sarri’nin Empoli’si maç başına 9.2 pas arasıyla ligin yine açık ara en düşük rakamına sahipti. Tackle sayısında da ligin sondan 6. sırasında yer alıyorlardı.

Sarri takımlarının topsuz oyundaki enteresanlıkları bununla sınırlı değil. Napoli’deki iki sezonunda ve Empoli’de takımları sezonun açık ara en az sarı kart gören takımları oldular. Hem Napoli’de, hem de Empoli’de bir önceki hocaya göre savunma değerleri %35 gelişim gösteren Sarri’nin çok agresif olmayan topsuz oyun yapısıyla elde ettiği başarı rakibe değil de topa pozisyon alma bilinci ve savunma formu konusundaki ayrıntıcı beklentisi üzerinden okunabilir.

Maurizio Sarri’nin detaylara verdiği önem kariyerinin ilk döneminden beri bir gölge gibi onu takip ediyor. İlk büyük başarısına ulaştığı amatör takım Sansovino’yu 6. ligden Serie C2'ye taşırken enteresan fikirleri de beraberinde taşıyordu. Duran top organizasyonlarını o dönem futbol hayatının merkezine koyan Sarri yaklaşık 3 aylık bir çalışma sonucunda maçlarda kullanabileceği 33 tane duran top organizasyonu geliştirdi. Oyuncularıyla bunu paylaştığında gördüğü tepki elbette normal değildi. Futbolcuları bu olay üzerine Sarri’ye “Mr. 33” lakabını taktılar ve bundan sonra teknik adama hep temkinli yaklaştılar. İtalyan hocaysa bunun açıklamasını yapmakta pek zorlanmıyordu: “Artık futbolda gollerin dörtte biri duran toplardan geliyor. Bunu yadsımak intihar etmekten farksız olur.” Empoli’deki ilk sezonunda 15. olan Empoli’nin attığı 46 golün 14'ü (%30) duran toplardan geldi.

Futbolda fizik gücün gün geçtikçe artmasıyla beraber yetenek farkının azalması ve artan fizik-tempo içinde yeteneklerin de oyuna eskisi kadar hükmedememesi detaylara verilen önemi ateşleyen unsur oldu. Bunu ilk fark eden teknik adamlardan biri Arrigo Sacchi. Duran top farkındalığı akan oyunda yaratılamayan farkı ortaya çıkarmanın açık bir yoluyken detaylara gösterilen önem dipsiz bir kuyu olarak futboldaki yerini artırmaya devam ediyor. Antrenmanlarda drone teknolojisi kullanımında dünya futbolunun öncülerinden biri olan Maurizio Sarri, bunu sadece savunma formunu katı bir hale getirmek istediği için kullandığını belirtirken İngiltere’den misafir çekmeyi de başarıyordu. Empoli’deki ilk Serie A sezonunda Championship takımlarından Bournemouth’un menajeri Eddie Howe, devre arasında Toscana’ya ziyarette bulunarak Maurizio Sarri’nin drone teknolojisini kullanımını ve antrenman tekniklerini yerinden takip etti.

Aynı Arrigo Sacchi gibi profesyonel futbolculuk kariyeri olmadan teknik adamlığa geçiş yapan Sarri’nin İtalya’nın en büyüğü olarak değerlendirilen deneyimli futbol adamıyla benzerliği bununla sınırlı değil. Serie B performansıyla Parma’nın başındayken Milan’ın dikkatini çeken Sacchi gibi Sarri de onun yardımıyla Milan’ın dikkatine bir şekilde mazhar olmuş:

Arrigo Sacchi’nin bilmediği neden bir işçi çocuğu olan Maurizio Sarri’nin ağır solculuğu ve bunu öğrenen Silvio Berlusconi’nin İtalyan hocayı reddedişi. O günden sonra Milan 4 hoca değiştirdi ve hiçbir şekilde başarıya muvaffak olamadı. Silvio Berlusconi de kulübünü en sonunda Çinliler’e sattı. Maurizio Sarri ise 3 yıllık zirve lig kariyerinde en tepeye tırmanışını sürdürüyor ve henüz maksimumuna ulaşmış gibi de görünmüyor.

Ne var ki Sarri en tepeye çıkmak için şansının Napoli’de az olduğunu düşünüyor: “Kulüp şu anda İtalya’da şampiyonluk için plan yapacak durumda değil. Bizden çok daha güçlü kulüpler var. Mantıklı olmamız gerekiyor. Bunu Aurelio’ya da söyledim. Ama elbette güzel rüyalara da inanmamız lazım.”

]Napoli’yle bir sezon daha kontratı olan İtalyan teknik adam önümüzdeki sezon da takımda kalacağını ama sonrasını bilmediğini söylüyor. Juventus futbol idaresi konusunda tüm dünyaya ders verirken Roma’nın yaptığı Monchi hamlesi ve Milano kulüplerine giren Çin sermayesiyle Napoli’nin işi önümüzdeki sezonlarda iyice zorlaşacak gibi görünüyor. Fakat ellerinde gerçek bir futbol mucizesi bulunduruyorlar ve biraz şanslı olsalar Juventus’tan bir şampiyonluk çalmayı başarmış olabilirlerdi.

Sonuç

Coverciano’nun büyük üstadı Sacchi teknik adamları üçe ayırır: Birinci grup, var olan taktiklerine sıkı sıkıya bağlı olan ve yıllar boyunca oynattıkları oyunu değiştirmeyen gelenekçiler. İkinci grup, günün futbol trendini takip edip risk almadan bu trendi takımlarına uyarlayan pragmatistler. Üçüncü grup ise yenilikçi ve eğitici yönleriyle ön plana çıkan, yeni futbol tarzları yaratan ve oyunu geliştiren inovatif teknik direktörler. Maurizio Sarri kuşkusuz ki üçüncü gruba ait ve Antonio Conte’yle birlikte son 5 yılda İtalyan futbolunun yaptığı en büyük sürpriz.


 
Son düzenleme:
Mertens'in gol ortalaması kaç? Çok izlemedim ama ne zaman denk gelsem ilginç şutlar deniyor, bir çok pozisyonu değerlendire miyor. Lütfen kötü oyuncu olduğu anlamı çıkmasın, sadece bende kendisi hakkında bir kaç maç üzeri gol pozisyonları ile ilgili oluşan algı bu yönde.
 
Son düzenleme:
Mertens'in gol ortalaması kaç? Çok izlemedim ama ne zaman denk gelsem ilginç şutlar deniyor, bir çok pozisyonu değerlendire miyor. Lütfen kötü oyuncu olduğu anlamı çıkmasın, sadece bende kendisi hakkında bir kaç maç üzeri oluşan algı bu yönde.

2016/17 => 34 maç ilk 11 , 33 gol 10 asist
2017/18 => 13 maç ilk 11, 12 gol 3 asist

Son 1.5 sezondur forvet oynuyor Mertens, ondan önce kariyerinin tamamında sol acık olarak oynuyordu, sol açık oynadığı son 6 sezonda da sırasıyla 11-10-13-18-27-13 gol sayılarına ulaşmış.
 
2016/17 => 34 maç ilk 11 , 33 gol 10 asist
2017/18 => 13 maç ilk 11, 12 gol 3 asist

Son 1.5 sezondur forvet oynuyor Mertens, ondan önce kariyerinin tamamında sol acık olarak oynuyordu, sol açık oynadığı son 6 sezonda da sırasıyla 11-10-13-18-27-13 gol sayılarına ulaşmış.
Bir kez daha Futbol'dan bir halt anlamadığım anlaşıldı. Teşekkürü renktaş, zahmet oldu.
 
Son düzenleme:
Çok formdalar ligde evet ama CL'de 3.olmak üzereler. Shakthar eğer 2 maçtan 1 puan bile alsa elenecekler. Önce evlerinde Shaktar'ı yenip, sonra ManCity'nin deplasmanda Shaktar'ı yenmesini bekleyecekler. Zor ama olabilecek bir senaryo.

Ben çıkmalarını isterim. Shaktar'ın gücü belli. Napoli en azından zevk veren,her takımı zorlayabilecek bir takım. Tek handikapları kadro darlığı.
 
[FONT=&quot]Deulofeu, Napoli’de!

[/FONT]
DT0sRNIXkAAljor.jpg
 
Bariz düşüş var takımda. SPAL karşısında zor kazandılar. Ghoulam'ın sakatlığı sistemi çok bozdu. O akıcı hücum futbolundan eser yok. Leipzig'e Perşembe elendikten sonra tek hedef lig kalacak. Bakalım nefesleri yetecek mi? Bana göre çok zor.

Juve deplasmanına kadar önde gitmeleri şart ki o maçta bir beraberlik yetsin. Juve tecrübe olarak çok önde.
 
Juventus 2 Roma deplasmanı İnter deplasmanı ve içerde Milan-Napoli ile oynayacak.
Napoli 2 Milano deplasmanı ve Juve deplasmanında oynayacak.Roma ile evinde oynayacak.Juvestus şampiyonlar liginde turlarsa 1-2 maçta tökezleyebilir.Şu takımın şampiyon olmasını çok istiyorum.Sanırım Juveliler hariç herkes istiyordur :) Bir de 50bin kişilik kutu gibi stad yaparsa izlemesi en renkli takımlardan biri olurlar.
 
Amin Younes 'i ne ara kadrosuna kattı bu Napoli ?

Ama gerçekten oyun yapısına uygun bir topçu almışlar ...

Bizim gibi bu topçu iyi bak bunu kesin alalım diye transfer yapmıyorlar tebrik etmek gerekir
 
Yıllar sonra şampiyonluğa inanıyorlardı ama yine olmayacak galiba. En kritik deplasmanda 20 saniye kala ilk isabetli şutunda kazandı Juventus.

Çok üzücü be Napoli için.
 
Napoli'nin net şekilde şampiyonluğa gücü yetmedi denebilir. Sol bek Ghoulam'ın sakatlığı zaten dar olan kadroyu iyice bitirdi.

Sarri 3 senedir 56-57 yaşında sıfırdan kazıya kazıya bu noktalara geldi ama farklı bir planı yok. Abdullah Avcı gibi, bir yerde tıkandı.
 
Üst Alt