Statlar Neden Boş? | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Statlar Neden Boş?


tribun.jpg



Türkiye Süper Ligi Aralık 2016’da yeni bir yayın ihalesi yaptı ve yıllık 500 milyon dolarlık bir yabancı yatırım alarak önemli bir potansiyeli olduğunu gösterdi. Yıllık 500 milyon dolarlık bir yayın havuzunu finanse etmeyi göze alan beİN Sports'un Türkiye CEO'su Yousef Al-Obaidly, yatırımlarındaki en önemli faktörler olarak ise Türkiye’nin genç nüfusu, spora ilgisi ve aidiyet duygusu yüksek, son derece tutkulu taraftarları sıraladı. Birçok kişi de bu konuda hemfikir... Peki madem Süper Lig’e değer katan unsurlar genellikle genç ve ateşli taraftar kitleleri, bu insanlar nerede? Bu tezat görüntü niye, neden statlar boş?

İkinci ligler seviyesindeyiz

Öncelikle sorunun somut tespitini yapacak olursak Süper Lig, ilk 17 hafta itibariyle ortalama yalnızca 8 bin 482 seyirci çekebilen bir organizasyon konumunda. Yayın ihalesiyle Avrupa’nın en büyük altıncı futbol ekonomisi olduğunu tescilleyen Türkiye, bu ortalamasıyla dev liglerin yanına yaklaşamadığı gibi, futbol kültürü gelişmiş ülkelerin ikinci liglerine dahi yetişmekte zorlanıyor. 16 Ocak itibariyle Bundesliga 2’nin 2016/17 sezon ortalaması 21 bin 338, İngiltere’nin ikinci kademe ligi Championship’te ise bu ortalama 19 bin 914 seviyesinde. İki popüler futbol ülkesini dışarıda bıraksak dahi İspanya La Liga 2, Fransa Ligue 2, Serie B gibi ikinci ligler Süper Lig'le yarışır durumdalar. Sadece lig ortalamalarını kıyaslamak da durumumuzu netleştirmek için yeterli değil... Ligleri kulüp kulüp ele aldığımızda Süper Lig için tablo daha vahim bir hal alıyor.

ikinci-ligler-1.jpg


2016/17 sezonu ortalamalarını kulüp bazında incelediğimizde maçlarına 5 bin seyirci çekemeyen Süper Lig kulübü sayısı 11. Yani zirve seviyedeki ligimizdeki ekiplerin yüzde 61'i bu sorunu çok derin bir şekilde yaşıyor. Bundesliga 2 ve Championship'te ortalaması 5 binin altında herhangi bir kulüp yok. 22'şer takımlı Serie B ve La Liga 2'de bu sayı 9, 20 takımlı Ligue 2'de ise 10. Yani kulüp odaklı baktığımızda ortalamayı yükselten birkaç kulüp haricinde Süper Lig'in durumu Avrupa'da ikinci liglerle bile yarışmakta zorlanıyor. Bu yüzden Süper Lig'in taraftar problemlerini iki ayrı katmanda incelemek gerek. Taraftar kültürü kuvvetli kulüpler ve olmayan kulüpler...

ikinci-ligler-2.jpg



Taraftar başarıya, yönetim paraya odaklı

Geleneksel olarak tribünlere taraftar çeken Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor gibi ekiplerin taraftarları için en etkin faktör takımın başarılı olup olmaması ya da oyunuyla en azından başarı vadedip edemediği... Özellikle İstanbul kulüplerinin vahşi rekabet içinde taraftarların mali imkanlarını sonuna kadar sınadığı, başarılı oldukları anda bilet fiyatlarına yaptıkları fahiş zamlar, taraftarda başarı beklentisi olarak vücut buluyor. Türkiye'nin ekonomik şartlarının üzerinde kaynaklar aktardığı, Avrupa'da dahi hatrı sayılır bütçelere imkan verdiği takımların performansı ve seviyesi beklentilerin altında kaldığı zaman seyirci de tribünleri terk ediyor, yalnızca iddialı ve tek başına anlam ifade eden derbilere, Avrupa kupası maçlarına gelerek ifade ediyor.

Ligde 21 bin 231 ortalamaya oynayan Fenerbahçe'de Galatasaray maçına 44 bin 754, Manchester United maçına 45 bin, Beşiktaş maçına 43 bin 209 kişi geldi. Ne var ki bu maçların hemen akabindeki haftada bu taraftarların neredeyse 3'te 2'si Kadıköy'e uğramadı. Fenerbahçe örneği, taraftar geleneği olan hemen tüm kulüpler için geçerli. Taraftarlar, yönetimlerle duygu birliği taşımadığı, kulübü başarıya götüreceklerine inanmadığı zaman, kombine bilet sahibi olsalar dahi tribünleri terk ediyorlar. Bu hem yerel futbol kültürümüzün bir parçası, hem de yönetimlerin aidiyet duyan taraftarlarını ikna etmedeki başarısızlığıdır. Doluluk oranı birkaç yıl önce yüzde 90'ları bulan, ilk 3 iç saha maçını 23 bin 50 seyirci ortalamasıyla oynamış Bursaspor'un yeni açılmış stadyumunda Trabzonspor'a karşı geçen hafta yalnızca 12 bin 131 taraftarı tribüne çekebilmesi de başarı odaklı yaklaşımın etkisini görmemizi sağlıyor.

Başarı odaklı yaklaşım, ilk bakışta bir taraftar eleştirisi gibi dursa da aslında yönetimlerin özellikle teşvik ettiği ve bundan başta mali olmak üzere birçok çıkar elde ettiği çarkın parçası olarak görülmeli. Bunun en önemli göstergesi ise başarıya endeksli olarak kısa sürede katlanabilen bilet fiyatları. Örneğin Ağustos 2012'de oynanan, İnönü Stadı'ndaki son Beşiktaş-Galatasaray lig maçına 50 liraya bilet bulunabilirken, Eylül 2016'daki Galatasaray derbisinin en ucuz bileti 150 TL'ydi. Taraftarıyla daha yakın bir profil çizen Beşiktaş kulübü dahi stadyum yenilenmesi ve gelen şampiyonluk nedeniyle kısa vadede bilet fiyatlarını 3'e katlayıp taraftarın dokusuyla oynamakta bir sakınca görmüyor.

Geçmişte Galatasaray ve Fenerbahçe'nin de sıkça başvurduğu bu yöntem gelecek ilk başarısız sezonda tribünlerin tepki olarak boşalmasında en önemli faktörlerden biri... Bunun sağlamasını kolay bir şekilde basketboldan yapmak mümkün. Geçen sezon basketbolda EuroCup'ı kazanan Galatasaray, Avrupa'daki maçlarını kapalı gişe oynamış, lig maçlarında da Abdi İpekçi'nin büyük bölümü dolmuştu. Fenerbahçe de iki sezondur Ülker Stadyumu'nda büyük boşluklar varken, Ülker Sports Arena'yı doldurmayı başarıyor.

Alım gücüne oranla en pahalı bilet bizde

Bilet fiyatlarını başarılı dönemlerde artırmayan kulüpler uzun vadede kazançlı çıkıyor. Tribün doluluk oranıyla Avrupa'nın en gözde ekibi konumundaki Borussia Dortmund, küme düşme hattından Şampiyonlar Ligi finaline, Bundesliga'nın en büyük ikinci gücü olma yolculuğunda dahi ucuz bilet imkanını taraftarlarından almadı. Bugün dahi 16.7 Euro'ya maçlarına bilet bulunabilen Dortmund, Almanya'da bir istisna değil. BBC'nin Futbolun Bedeli 2016 raporuna göre Almanların ekonomik alım gücü daha yüksek olmasına karşın Bayern Münih maçlarına 15 Euro, Schalke 04'ün karşılaşmalarına ise 13 Euro'ya bilet bulunabiliyor. Özetle Türkiye'de taraftar kültürüne sahip kulüplerin vahşi rekabet içinde taraftarları ekonomik anlamda zorlamaları, alım gücüne oranla Avrupa'nın en pahalı bilet ve kombinelerini satmaları, bu mali kazanımları doğru değerlendiremediklerinde taraftarlarda oluşan kırgınlığın ve tepkinin büyük olmasına ve seyirci ortalamalarının neredeyse kombine sahibi sayısının bile altına gerilemesine neden oluyor.

son.jpg




Yönetim hataları tribünleri vuruyor

Taraftar kültürü olan takımlamızın seyirci ortalamalarındaki istikrarsızlığı ve potansiyellerine yaklaşamamaları önemli bir sorun. Fakat tribünlerimizin boş olmasında en büyük faktör, taraftar kültürümüzün yerelleşmemesi... Türkiye'nin en büyük taraftar bilgi bankalarından birine sahip olan yasal bahis şirketi Bilyoner'in 2016 taraftar haritasına göre 81 ilden 79'unda en çok destek gören takım ya Galatasaray, ya da Fenerbahçe. Yalnızca Eskişehir ve Trabzon'da şehir takımları destek buluyor.

Şehir genelinde hakimiyeti olmasa dahi taraftar potansiyeli bulunan, stadyum doldurabilecek kapasiteye sahip, köklü ekipler elbette var. Göztepe, Karşıyaka, Eskişehirspor, Kocaelispor, Sakaryaspor, Adana Demirspor, Ankaragücü gibi ekipler ise geçmiş dönemde kötü yönetilmelerinin ve ve bu alanda TFF eliyle yeterli ve etkili denetim yapılmıyor olmasının faturasını acı şekilde ödedi ve ödüyor. Bu nedenle Süper Lig'e uzak kalan bu ekiplerin durumu, Süper Lig'deki seyirci potansiyelini de ciddi oranda aşağıya çekiyor.

Bir kesim taraftar tarafından antipatik bulunsa da geçmişten gelen bir seyirci geleneği bulunmayan ekiplerin az önce saydığımız ekiplere oranla çok daha iyi yönetiliyor olması da üzerinde durulması gereken bir alan. Bugün Süper Lig'in lideri konumunda bulunan Başakşehir FK, denk bütçe prensibine göre yönetilerek, makul bütçelerle başarıya gidilebileceğini gösteriyor. Ne var ki taraftar desteği yüksek kulüplerde, geniş kitlelere hitap etmek isteyen popülist yöneticilerin benzer ekonomik planları göz ardı edişi, transfer şovlarına duyulan merak, kulüplerin orta ve uzun vadede çöküşüne yol açıyor. Bu nedenle yalnızca 2 bin 598 ortalamaya oynamasına karşın Başakşehir'in ortaya koyabildiği değer, birçok şehir takımının önüne çıkabiliyor. Ayrıca Gaziantepspor, Kasımpaşa gibi geçmişte daha büyük kalabalıklara oynamış ekipler, tribünlerin yönetimlere çeşitli nedenlerle duyduğu tepki nedeniyle gözle görülür şekilde desteksiz kalmış durumda.

Bir başka etken olarak e-bilet sistemini de eklemek mümkün... Her ne kadar uygulamanın benzerleri Avrupa liglerinde de bulunsa da sistemin 2012 yılında, hazırlık süreci olmadan ve taraftarların bir kesimini ikna etmeden getirilmesi kayda değer bir tepkiyi de beraberinde getirdi. Aradan geçen yıllar e-bilete yönelik tepkiyi kısmen kırsa da bu sisteme yönelik sert algısı bulunan bir kesim taraftarın tribünlerden uzaklaşmasına neden olduğunu öngörmek mümkün.

Özetle, taraftar kültürümüzün homojen olmaması, futbola duyulan ilginin İstanbul devleri üzerinde yoğunlaşması, gelire oranla aşırı yüksek bilet fiyatları ve taraftarı yıpratacak düzeyde sert rekabet, potansiyelli şehir takımlarının popülist yöneticilerin geçmişte yaptığı hatalar nedeniyle alt liglerde zorluklar yaşıyor olması gibi birçok faktör toplamda stadyumların boş kalmasına neden oluyor. Bunun için her kulübün kendi şartlarına uygun bir plan çıkarıp buna göre hareket etmesi, TFF'nin de kendi markası olan Süper Lig'in geleceği için bu kulüpleri gerçekçi bir şekilde denetleyip onlara destek olması gerekiyor.

Geçen hafta NTV'deki Futbol Aktüel programında spor müdürlerinin sorularını yanıtlayan TFF Başkanı Yıldırım Demirören konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “bu sorun kulüplerle birlikte çözülecek bir sorun. Bizim yapmamız gereken stadı günlük aktüel aktivite haline getirmemiz gerekiyor. Stadın eğlence merkezi olduğunu futbolun eğlence olduğunu insanların ailesiyle çocuklarıyla geldiği yer imajını kulüplerle birlikte yaratabiliriz. Bunu federasyon tek başına yapamaz. Bir arena değil bir eğlence merkezi yapmalıyız. Kavga ortamının artık bitirilmesi lazım. Kulüpler olarak bitirmezsek bu 8 bin yarın 5 binlere düşer.”

Demirören, konunun ciddiyetinin farkında olmakla birlikte henüz somut bir planlarının olmadığını işaret ediyor. Yalnızca yayın gelirinden gelecek paraya odaklanmış yönetici profilinin insafına bırakılması halinde söylediklerinin gerçekleşmesi de kolay gözükmüyor.


Uğur Karakullukçu/Al Jazeera
 
Sayfalarca yazı yazmaya gerek yok cevap kısa ve net Passolig.

Arenadaki Antalya maçına biletimi aldım. Yaklaşık 20-25 defa maça girdiğim passoligimi girişteki makinalar okumadı. Tek benim kartımı değil 200-300 kişinin passoligini okumadı arızalı makinalar. İnsanlar maç oynanırken yeniden tek geçişlik kart almaya çalıştı. Ben passoligimi çıkarmak için para verdim, yetmedi akifbanka yıllık haracımı verdim, o da yetmedi Antalya maçına bilet aldım ve parasını satın aldığım maçın ilk yarısını bile izleyemedim. Sadece pazar günü eğlenmek için maça gitmek istemiştim ama sinir stres sahibi olarak eve döndüm Neyseki maçın ikinci yarısına yetiştim ve maçı çevirmeyi başardık en azından mutlu ayrılabildim.
 
Passoligle alakalı bende çok sorun yaşadım ama asıl sebep o değil. Sosyal medyanın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum insanlar twitterda falan bi sayfa bişe paylaşınca altına saçma sapan şeyler küfürler yağdırıyor etkileşim alınca mutlu oluyor adamlar ama sorsan çoğu maçlara bile gitmiyordur.herkes evinden izliyor maçlarını eski tribün kültürü kalmadı
 
Yav adam kombine alıp Sarbi-Selçuk-Semih-Carole-Yasin-Tolga-Eren için mi gelecek ?

Getir bak Drogba-Sneijder gibi 2 adam taraftar parayı filan takar mı ? Türkiye'nin en büyük eğlencesi hatta tek eğlencesi futboldur

Ünal Başgan her zaman boşuna mı söylüyordu Galatasaray markası Galatasaray markası diye. Sen Galatasaray markasını yükselt yeterki bu taraftar elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar

Eskiden Drogba-Sneijder-Melo-Elmander-Eboue gibi adamlarla UCL'de Real-ManU-Schalke04-Chelsea gibi takımları izliyorduk ve eze ezede yeniyorduk TTarena'da

Şimdi Eren-Josue-Tolga-Sarbi-Semih-Selçuk gibi adamlarla Ziraat Türkiye Kupası'nda Tuzlaspor'a yenildik 24 Erzincanspor&Elazığspor ile beraber'e kaldık


Şimdi ben sorayım taraftar niye kombine&bilet alsın maça gelsin ki ?
 
Passoligle alakalı bende çok sorun yaşadım ama asıl sebep o değil. Sosyal medyanın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum insanlar twitterda falan bi sayfa bişe paylaşınca altına saçma sapan şeyler küfürler yağdırıyor etkileşim alınca mutlu oluyor adamlar ama sorsan çoğu maçlara bile gitmiyordur.herkes evinden izliyor maçlarını eski tribün kültürü kalmadı

Valla reis haklısın Passolig çok uğraştırdı yeni yönetim yavaş yavaş soğuttu beni artık stada gibip maç filan izlemiyorum izleyesim gelmiyor çünki haklı olarak
 
Adam tonca para verecek sonra bütün mac boyu geri pas izleyecek bir gider iki gider sonra lanet olsun gitmiyorum der
 
Valla reis haklısın Passolig çok uğraştırdı yeni yönetim yavaş yavaş soğuttu beni artık stada gibip maç filan izlemiyorum izleyesim gelmiyor çünki haklı olarak
Artık eskisi gibi değil yöneticilerden futbolculara kadar herşey değişti. Yöneticiler rant peşinde futbolcu parasının peşinde eskiden sahada ruhunu veren oyuncular görürdük şimdi hiç kalmadı. Hemen boykota başlarlar kulubu karalarlar antrenmana çıkmazlar vs
 
Bir başka nedeni de toplum psikolojisinin gittikçe bozulması. İnsanlar mutsuz ve umutsuz. Dışarıda herkesin suratı asık. Herkes en ufak bir sebepten öfkelenip kavga çıkarmaya yer arıyor. İnsanların günlük yaşamlarındaki sorunlarının artması nedeniyle habire bu sorunlarla boğuşmaktan böyle eğlenmek için aktivite düşünemiyor, zaman ayrılmıyor. Buna ek olarak kimisi de gün geçtikçe değersizleşen parasıyla geçinmekte zorlanıyor ve işte parayı oraya vereceğime xxx'e veririm diyor.

Tabi bu yan sebeplerden biri. Şimdiye kadar söyleyen olmadığı için bunu yazdım. Ana sebep kesinlikle kadrodaki futbolcuların, sahadaki performansın taraftarı heyecanlandırmaması. İdeal 11'inin yarısından memnun olmayı geç nefret eden taraftar kitlesine sahip bir takım (=GS) için 15 bin seyirci bile çok aslında.
 
Artık eskisi gibi değil yöneticilerden futbolculara kadar herşey değişti. Yöneticiler rant peşinde futbolcu parasının peşinde eskiden sahada ruhunu veren oyuncular görürdük şimdi hiç kalmadı. Hemen boykota başlarlar kulubu karalarlar antrenmana çıkmazlar vs

Valla aynen öyle reis Futbolda endüstrileşme dediler yok o yok bu dediler futbol anlamını yitirdi gerçekten
Mesela önceden Hagi-Baggio-Maldini gibi adamlar para uğruna gider miydi Çin'e filan bugün acaba kimler kimler gidecek Çin'e diye bekliyoruz

En basit Messi mesela onu Messi yapan bir futbol efsanesi yapan Barça'dan sözleşme yenilemek için 40 milyon euro istiyor yıllık

Yazık valla çok yazık
 
Üst Alt