THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu - Sayfa 41 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu


Cevap: THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu



Ah ulan ilk Efes maçınıda alsaydık veya mal Efes Oly i bi kere yenseydi şimdi kesin çıkmıştık
 
Cevap: THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu



Anadolu Efes, eski, çok bilinen, alıştığımız ismiyle Efes Pilsen, 30 senedir bu ülke basketbolunda lokomotif olmayı başarmış, bir çoğumuza Koraç kupasıyla basketbola olan merakımızı körüklemiş, zamanla sempatimizi kazanmış, bir zamanlar neredeyse milli takım olarak kabül ettiğimiz kulüp. Altyapısından çıkarttığı oyuncular hala Türk basketbolunun en önemli oyuncuları, yıllarca milli takımı sırtlamış oyuncular. Son zamanlarda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi takımlar yavaş yavaş basketbola yatırım yapmaya başlamasıyla bu kulüp yavaş yavaş taraftarını kaybetmeye başladı. Ama bugün hala insanlar Efes Pilsen'e sempatiyle yaklaşabiliyorlar. Kaybettiği zamanlar kızanlar, üzülenler, forumlarda, iletişim adreslerinde 2 satır

yazı karalayanlar var hala, başka takımı tutmalarına rağmen.



Şimdi gelelim konumuza. Bu ülke sporunun acı bir gerçeği vardır. 3 büyük takım işin içine girmeden, hiç bir spor çeşidi yaygınlaşamaz, dar bir çevrede kalır. Bu 3 kulüp pinpon sporunda yarışa girsin, kendi aralarında doğal bir rekabet sayesinde daha geniş bir seyirci ve taraftar kitlesine kolayca ulaşabiliyorlar. İşte Efes'in, Ülker'in, Tofaş'ın uzun yıllar boyunca çalışıp yapamadıklarını, bu 3 kulüp 2-3 sene gibi kısa bir süre içerisinde basketbolu ülkenin önemli bir sporu haline getirebildiler. Buraya kadar ne güzel değilmi?



Ama asıl sorun bundan sonra başlıyor. Kazanmak, ne olursa olsun kazanmak, ertesi gün rakip taraftara hava atmak, nasıl koyduk size ama diye havalara uçmak istiyor insan. Tuttuğun takım ne olursa olsun kazansın, takımında dünya yıldızları oynasın, bu yıldızlarla rakiplere hava at, gurur duy istiyor insanoğlu. Ama kaybettiğin zaman o oyuncuları yerin dibine sok, küfürler savur, zamanı gelince döv. Öyle değilmi? İşte o zaman insanlar bunun spor olduğunu, bir tür eğlence, sosyal bir aktivite olduğunu unutmaya başlıyorlar.



Taraftarın bu ilgisi zamanla reytingleri arttırıyor, ilgili branşta para dolaşımını arttırıyor. Para arttıkça en iyilerini

isteme, yöneticiler de en iyi sporcuları getirme telaşına düşüyorlar. Dolayısıyla parayı basıp en iyisi alınamasa da kalburüstü oyuncular alınmaya başlanıyor. Ee doğal tabi değilmi?



Konumuzun en cafcaflı kısmına geldik. Çok para döktüğümüz futbolda hayatının baharını yaşayan kaç futbolcu getirebildik bu kadar paraya rağmen? Altyapıdan kaç futbolcu çıkarabildi bu 3 büyükler? Eminim bugün teniste yarışmaya girseler bu 3 kulüp, gidip Pete Sampras'ı, Steffi Graff'ı, olmadı ortalama bir tenisçiyi renklerine bağlar, yaşlı olmasına rağmen yukarıdaki tenisçileri, orta şeker olmasına rağmen o diğer tenisçileri dünya yıldızı diye yutturmayı başarırlar medya sağolsun.



Haa şimdi biraz daha yaklaşıyoruz kazanmak kısmına. Ne olursa olsun kazanmak, nasıl olursa olsun kazanmak, kendinin, taraftarının egolarını tatmin etmek için, cepleri tatmin etmek için kazanmak. Ha bunun yanında bahis işleri var doğruya dünya kadar para dönen. Gözler köreliyor, kavgalar artıyor, sürekli telefonlar artıyor, hakemler, oyuncular tembihleniyor. Sonuçta bu işin sonunda ego, taraftar, koltuk sevdası, milyonlarca para var. Yaaa. Gerisi önemli değil, kazanayım yeterki. Pazar artıyor, telefonlar artıyor, görüşmeler artıyor, kavgalar artıyor.



Her zaman düşünmüşümdür, neden bizde satranç yaygın değil, yada ne bileyim hiç yüzmede uluslararası alanda derecemiz varmıdır, sırıkla atlamayı bırak, ülkemizde bir tane bile olsa sırık varmıdır. At yarışları yakın zamana kadar çok yaygındı, ama at sporlarında hiç katılımcımız varmıdır acaba olimpiyatlarda.



2020 olimpiyatlarına adaylığa başvuruyoruz, ama bir çok spor çeşidinde malzememiz bile yok be! Ayrıca evimizde yangın sönmeden düğün yapmayı düşünüyoruz. Anladınız? Fenerlilerin kulakları çınlasın. :)



Neyse çok derin mevzulara daldım, basketbola, sonra da Efes maçına döneyim.



Neyse basketbola ilgi artıyor, seyir artıyor, programlar artıyor, sevindiriyor, ama aynı zamanda para artıyor, bahiste daha çok paralar dönüyor, reytingler artıyor. Ben amatör sporları severim, mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışırım. Ama işin içine para girince amatör sporlar profesyonele dönüşüyor ve yukarıda belirttiğim kaygılar ortaya çıkıyor. Çünkü bunları sadece sporda değil, her alanda yaşıyoruz, dolayısıyla daha önce yaşandı, yaptık, ve bu yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. :)



Şimdi maçtan önce Efes'lileri taraftar tribüne çağırıp alkışlaması bir çok arkadaşı rahatsız etti. Bazı olaylar hatırlatıldı, falan filan. Aynı şekilde Efes'li arkadaşlar maç sonu "koydukmu" tezahüratlarımıza içerlenmişler. Her iki taraf da haklı sebepleri var, herkesin kendi fikri var, saygı duyarım. Olin maçı için ben de burda bir şeyler karalamıştım, ama sonradan pişman oldum. Ama bu arkadaşlar her gün yaşanan kavgalardan bıkmadılarmı? Sokağa çıkıyorsun kavga, tvlerde kavga, statta kavga, aile içinde kavga, meclis kürsülerinde kavga, maçlarda kavga. Bıkmadınızmı?



Efes Pilsen taraftarları, lig maçında yenilmemize rağmen lig maçlarında alkışlarla uğurlamadıkmı? Koydukmu çekmişiz, her takıma çekiyoruz, sırf size özgü bir şey değilki. Ha koyma babında Olympiakos, Real, Maccabi, CSKA takımları uygulamalı olarak göstermedimi? Onlar yapınca bişey yok, biz yapınca aouvvv. :)

Şaka bir yana, eminimki hala birçok Galatasaray'lı kardeşlerimiz Efes'in bu durumlarına seyirci kalmıyor.



Klasik bir şekilde bitireyim, basketbol güzel, heyecanlı oyundur, bu takım güzel takımdır. Yolumuz açık olsun. :)



Sabredip okuyanlara teşekkür ederim, hatalarım varsa affola. :)
 
Cevap: THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu



maç başındaki showlardan videolar varmı





o gün dersteydim izleyemedim maçı :(
 
Cevap: THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu



Anadolu Efes, eski, çok bilinen, alıştığımız ismiyle Efes Pilsen, 30 senedir bu ülke basketbolunda lokomotif olmayı başarmış, bir çoğumuza Koraç kupasıyla basketbola olan merakımızı körüklemiş, zamanla sempatimizi kazanmış, bir zamanlar neredeyse milli takım olarak kabül ettiğimiz kulüp. Altyapısından çıkarttığı oyuncular hala Türk basketbolunun en önemli oyuncuları, yıllarca milli takımı sırtlamış oyuncular. Son zamanlarda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi takımlar yavaş yavaş basketbola yatırım yapmaya başlamasıyla bu kulüp yavaş yavaş taraftarını kaybetmeye başladı. Ama bugün hala insanlar Efes Pilsen'e sempatiyle yaklaşabiliyorlar. Kaybettiği zamanlar kızanlar, üzülenler, forumlarda, iletişim adreslerinde 2 satır

yazı karalayanlar var hala, başka takımı tutmalarına rağmen.



Şimdi gelelim konumuza. Bu ülke sporunun acı bir gerçeği vardır. 3 büyük takım işin içine girmeden, hiç bir spor çeşidi yaygınlaşamaz, dar bir çevrede kalır. Bu 3 kulüp pinpon sporunda yarışa girsin, kendi aralarında doğal bir rekabet sayesinde daha geniş bir seyirci ve taraftar kitlesine kolayca ulaşabiliyorlar. İşte Efes'in, Ülker'in, Tofaş'ın uzun yıllar boyunca çalışıp yapamadıklarını, bu 3 kulüp 2-3 sene gibi kısa bir süre içerisinde basketbolu ülkenin önemli bir sporu haline getirebildiler. Buraya kadar ne güzel değilmi?



Ama asıl sorun bundan sonra başlıyor. Kazanmak, ne olursa olsun kazanmak, ertesi gün rakip taraftara hava atmak, nasıl koyduk size ama diye havalara uçmak istiyor insan. Tuttuğun takım ne olursa olsun kazansın, takımında dünya yıldızları oynasın, bu yıldızlarla rakiplere hava at, gurur duy istiyor insanoğlu. Ama kaybettiğin zaman o oyuncuları yerin dibine sok, küfürler savur, zamanı gelince döv. Öyle değilmi? İşte o zaman insanlar bunun spor olduğunu, bir tür eğlence, sosyal bir aktivite olduğunu unutmaya başlıyorlar.



Taraftarın bu ilgisi zamanla reytingleri arttırıyor, ilgili branşta para dolaşımını arttırıyor. Para arttıkça en iyilerini

isteme, yöneticiler de en iyi sporcuları getirme telaşına düşüyorlar. Dolayısıyla parayı basıp en iyisi alınamasa da kalburüstü oyuncular alınmaya başlanıyor. Ee doğal tabi değilmi?



Konumuzun en cafcaflı kısmına geldik. Çok para döktüğümüz futbolda hayatının baharını yaşayan kaç futbolcu getirebildik bu kadar paraya rağmen? Altyapıdan kaç futbolcu çıkarabildi bu 3 büyükler? Eminim bugün teniste yarışmaya girseler bu 3 kulüp, gidip Pete Sampras'ı, Steffi Graff'ı, olmadı ortalama bir tenisçiyi renklerine bağlar, yaşlı olmasına rağmen yukarıdaki tenisçileri, orta şeker olmasına rağmen o diğer tenisçileri dünya yıldızı diye yutturmayı başarırlar medya sağolsun.



Haa şimdi biraz daha yaklaşıyoruz kazanmak kısmına. Ne olursa olsun kazanmak, nasıl olursa olsun kazanmak, kendinin, taraftarının egolarını tatmin etmek için, cepleri tatmin etmek için kazanmak. Ha bunun yanında bahis işleri var doğruya dünya kadar para dönen. Gözler köreliyor, kavgalar artıyor, sürekli telefonlar artıyor, hakemler, oyuncular tembihleniyor. Sonuçta bu işin sonunda ego, taraftar, koltuk sevdası, milyonlarca para var. Yaaa. Gerisi önemli değil, kazanayım yeterki. Pazar artıyor, telefonlar artıyor, görüşmeler artıyor, kavgalar artıyor.



Her zaman düşünmüşümdür, neden bizde satranç yaygın değil, yada ne bileyim hiç yüzmede uluslararası alanda derecemiz varmıdır, sırıkla atlamayı bırak, ülkemizde bir tane bile olsa sırık varmıdır. At yarışları yakın zamana kadar çok yaygındı, ama at sporlarında hiç katılımcımız varmıdır acaba olimpiyatlarda.



2020 olimpiyatlarına adaylığa başvuruyoruz, ama bir çok spor çeşidinde malzememiz bile yok be! Ayrıca evimizde yangın sönmeden düğün yapmayı düşünüyoruz. Anladınız? Fenerlilerin kulakları çınlasın. :)



Neyse çok derin mevzulara daldım, basketbola, sonra da Efes maçına döneyim.



Neyse basketbola ilgi artıyor, seyir artıyor, programlar artıyor, sevindiriyor, ama aynı zamanda para artıyor, bahiste daha çok paralar dönüyor, reytingler artıyor. Ben amatör sporları severim, mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışırım. Ama işin içine para girince amatör sporlar profesyonele dönüşüyor ve yukarıda belirttiğim kaygılar ortaya çıkıyor. Çünkü bunları sadece sporda değil, her alanda yaşıyoruz, dolayısıyla daha önce yaşandı, yaptık, ve bu yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. :)



Şimdi maçtan önce Efes'lileri taraftar tribüne çağırıp alkışlaması bir çok arkadaşı rahatsız etti. Bazı olaylar hatırlatıldı, falan filan. Aynı şekilde Efes'li arkadaşlar maç sonu "koydukmu" tezahüratlarımıza içerlenmişler. Her iki taraf da haklı sebepleri var, herkesin kendi fikri var, saygı duyarım. Olin maçı için ben de burda bir şeyler karalamıştım, ama sonradan pişman oldum. Ama bu arkadaşlar her gün yaşanan kavgalardan bıkmadılarmı? Sokağa çıkıyorsun kavga, tvlerde kavga, statta kavga, aile içinde kavga, meclis kürsülerinde kavga, maçlarda kavga. Bıkmadınızmı?



Efes Pilsen taraftarları, lig maçında yenilmemize rağmen lig maçlarında alkışlarla uğurlamadıkmı? Koydukmu çekmişiz, her takıma çekiyoruz, sırf size özgü bir şey değilki. Ha koyma babında Olympiakos, Real, Maccabi, CSKA takımları uygulamalı olarak göstermedimi? Onlar yapınca bişey yok, biz yapınca aouvvv. :)

Şaka bir yana, eminimki hala birçok Galatasaray'lı kardeşlerimiz Efes'in bu durumlarına seyirci kalmıyor.



Klasik bir şekilde bitireyim, basketbol güzel, heyecanlı oyundur, bu takım güzel takımdır. Yolumuz açık olsun. :)



Sabredip okuyanlara teşekkür ederim, hatalarım varsa affola. :)



Beni kitledin.Ama yazı güzel
 
Cevap: THY EL 11/12 E Grubu H:5 | Galatasaray MP 64-56 A.Efes | Maç Sonucu



Anadolu Efes, eski, çok bilinen, alıştığımız ismiyle Efes Pilsen, 30 senedir bu ülke basketbolunda lokomotif olmayı başarmış, bir çoğumuza Koraç kupasıyla basketbola olan merakımızı körüklemiş, zamanla sempatimizi kazanmış, bir zamanlar neredeyse milli takım olarak kabül ettiğimiz kulüp. Altyapısından çıkarttığı oyuncular hala Türk basketbolunun en önemli oyuncuları, yıllarca milli takımı sırtlamış oyuncular. Son zamanlarda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi takımlar yavaş yavaş basketbola yatırım yapmaya başlamasıyla bu kulüp yavaş yavaş taraftarını kaybetmeye başladı. Ama bugün hala insanlar Efes Pilsen'e sempatiyle yaklaşabiliyorlar. Kaybettiği zamanlar kızanlar, üzülenler, forumlarda, iletişim adreslerinde 2 satır

yazı karalayanlar var hala, başka takımı tutmalarına rağmen.



Şimdi gelelim konumuza. Bu ülke sporunun acı bir gerçeği vardır. 3 büyük takım işin içine girmeden, hiç bir spor çeşidi yaygınlaşamaz, dar bir çevrede kalır. Bu 3 kulüp pinpon sporunda yarışa girsin, kendi aralarında doğal bir rekabet sayesinde daha geniş bir seyirci ve taraftar kitlesine kolayca ulaşabiliyorlar. İşte Efes'in, Ülker'in, Tofaş'ın uzun yıllar boyunca çalışıp yapamadıklarını, bu 3 kulüp 2-3 sene gibi kısa bir süre içerisinde basketbolu ülkenin önemli bir sporu haline getirebildiler. Buraya kadar ne güzel değilmi?



Ama asıl sorun bundan sonra başlıyor. Kazanmak, ne olursa olsun kazanmak, ertesi gün rakip taraftara hava atmak, nasıl koyduk size ama diye havalara uçmak istiyor insan. Tuttuğun takım ne olursa olsun kazansın, takımında dünya yıldızları oynasın, bu yıldızlarla rakiplere hava at, gurur duy istiyor insanoğlu. Ama kaybettiğin zaman o oyuncuları yerin dibine sok, küfürler savur, zamanı gelince döv. Öyle değilmi? İşte o zaman insanlar bunun spor olduğunu, bir tür eğlence, sosyal bir aktivite olduğunu unutmaya başlıyorlar.



Taraftarın bu ilgisi zamanla reytingleri arttırıyor, ilgili branşta para dolaşımını arttırıyor. Para arttıkça en iyilerini

isteme, yöneticiler de en iyi sporcuları getirme telaşına düşüyorlar. Dolayısıyla parayı basıp en iyisi alınamasa da kalburüstü oyuncular alınmaya başlanıyor. Ee doğal tabi değilmi?



Konumuzun en cafcaflı kısmına geldik. Çok para döktüğümüz futbolda hayatının baharını yaşayan kaç futbolcu getirebildik bu kadar paraya rağmen? Altyapıdan kaç futbolcu çıkarabildi bu 3 büyükler? Eminim bugün teniste yarışmaya girseler bu 3 kulüp, gidip Pete Sampras'ı, Steffi Graff'ı, olmadı ortalama bir tenisçiyi renklerine bağlar, yaşlı olmasına rağmen yukarıdaki tenisçileri, orta şeker olmasına rağmen o diğer tenisçileri dünya yıldızı diye yutturmayı başarırlar medya sağolsun.



Haa şimdi biraz daha yaklaşıyoruz kazanmak kısmına. Ne olursa olsun kazanmak, nasıl olursa olsun kazanmak, kendinin, taraftarının egolarını tatmin etmek için, cepleri tatmin etmek için kazanmak. Ha bunun yanında bahis işleri var doğruya dünya kadar para dönen. Gözler köreliyor, kavgalar artıyor, sürekli telefonlar artıyor, hakemler, oyuncular tembihleniyor. Sonuçta bu işin sonunda ego, taraftar, koltuk sevdası, milyonlarca para var. Yaaa. Gerisi önemli değil, kazanayım yeterki. Pazar artıyor, telefonlar artıyor, görüşmeler artıyor, kavgalar artıyor.



Her zaman düşünmüşümdür, neden bizde satranç yaygın değil, yada ne bileyim hiç yüzmede uluslararası alanda derecemiz varmıdır, sırıkla atlamayı bırak, ülkemizde bir tane bile olsa sırık varmıdır. At yarışları yakın zamana kadar çok yaygındı, ama at sporlarında hiç katılımcımız varmıdır acaba olimpiyatlarda.



2020 olimpiyatlarına adaylığa başvuruyoruz, ama bir çok spor çeşidinde malzememiz bile yok be! Ayrıca evimizde yangın sönmeden düğün yapmayı düşünüyoruz. Anladınız? Fenerlilerin kulakları çınlasın. :)



Neyse çok derin mevzulara daldım, basketbola, sonra da Efes maçına döneyim.



Neyse basketbola ilgi artıyor, seyir artıyor, programlar artıyor, sevindiriyor, ama aynı zamanda para artıyor, bahiste daha çok paralar dönüyor, reytingler artıyor. Ben amatör sporları severim, mümkün olduğu kadar takip etmeye çalışırım. Ama işin içine para girince amatör sporlar profesyonele dönüşüyor ve yukarıda belirttiğim kaygılar ortaya çıkıyor. Çünkü bunları sadece sporda değil, her alanda yaşıyoruz, dolayısıyla daha önce yaşandı, yaptık, ve bu yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. :)



Şimdi maçtan önce Efes'lileri taraftar tribüne çağırıp alkışlaması bir çok arkadaşı rahatsız etti. Bazı olaylar hatırlatıldı, falan filan. Aynı şekilde Efes'li arkadaşlar maç sonu "koydukmu" tezahüratlarımıza içerlenmişler. Her iki taraf da haklı sebepleri var, herkesin kendi fikri var, saygı duyarım. Olin maçı için ben de burda bir şeyler karalamıştım, ama sonradan pişman oldum. Ama bu arkadaşlar her gün yaşanan kavgalardan bıkmadılarmı? Sokağa çıkıyorsun kavga, tvlerde kavga, statta kavga, aile içinde kavga, meclis kürsülerinde kavga, maçlarda kavga. Bıkmadınızmı?



Efes Pilsen taraftarları, lig maçında yenilmemize rağmen lig maçlarında alkışlarla uğurlamadıkmı? Koydukmu çekmişiz, her takıma çekiyoruz, sırf size özgü bir şey değilki. Ha koyma babında Olympiakos, Real, Maccabi, CSKA takımları uygulamalı olarak göstermedimi? Onlar yapınca bişey yok, biz yapınca aouvvv. :)

Şaka bir yana, eminimki hala birçok Galatasaray'lı kardeşlerimiz Efes'in bu durumlarına seyirci kalmıyor.



Klasik bir şekilde bitireyim, basketbol güzel, heyecanlı oyundur, bu takım güzel takımdır. Yolumuz açık olsun. :)



Sabredip okuyanlara teşekkür ederim, hatalarım varsa affola. :)







bu mesajın üzerine daha başka laf söylemeye gerek yok,



saygılar hürmetler reislerin reisi:tiphat::tiphat:
 
Üst Alt