Bazı yanılgıları düzeltmek lazım bence, (uzun yazı olacak bol sabır)
1. Öncelikle biz
total futbol oynamaya
çalışmıyoruz.
O halde Total futbol nedir? Saha içindeki her oyuncunun birbirinin görevini yapmasıdır bir bakıma, yani defansın ortasında oynayan adam yeri gelir forvete çıkar, onun bölgesine orta saha geçer, oradaki orta sahanın yerine forvet geçer. Sonra forvete geçen defans elemanı kanada kayınca kanattaki oyuncu ortaya kaçar. Orta sahaya çekilmiş olan forvet oyuncusu da böylece tekrar eski yerine döner vs. vs.
Yani hücumda ve defansda sürekli olarak dönüşümlü oynayan bir takım, bu dönüşümler sırasında oluşan geçiş sırasında bulunan boşluklardan faydalanan bir oyun (basketboldaki "transition game" olayı) Yani herhangi bir oyuncunun yerini değiştirmesi bütün takımı etkiliyor burada, anında en az 3 oyuncunun bölgesi değişiyor.
Evet benzer görünüyor bizim oynamaya çalıştığımız oyun bir bakıma, ama aslında çok farklı.
Nasıl farklı peki? Sanılanın aksine total futbol serbest oynamaya izin vermez. Aksine en katı alman sisteminden bile katıdır bu konuda total futbol, italyanların beton taktikleri bile esnek kalabilir oyuncuya sağlanan inisiyatif konusunda. Eksiksiz bir şekilde mahkumsunuz total futbolda size verilen göreve, bir de bunun yanında size yakın oynayan diğer bölgelerdeki en az 3 oyuncunun oyun içindeki rollerini de eksiksiz bilmeniz gerekir. Yani bir orta saha elemanı aynı zamanda kanat, forvet ve stoper oynayabilmelidir vs. Cruyff'un neden yıldızlaştığına bakarsak da bu bağlamda anlamak daha kolay olur bence. Takımının hem ofansif hem de defanisf olarak hep bir oyuncu daha falza bulundurmasını sağladı topla kale arasında.
Günümüz futbolunda bu mümkün değil artık, çünkü her bölgeden beklenen performans katsayısı eskilere oranla çok daha fazla. Bir futbolcunun bunları karşılaması çok zor.
Frank'in sistemi de her ne kadar arkasındaki felsefe dolayısıyla total futboldan payını almış olsada, asla ama asla total futbol değil. Ona sorulan "total futbola ne kadar kaldı?" benzeri sorular da çok üzücü gerçekten.
Rijkaard ise şunu yapıyor:
rol teorisi. Yani orada oynayan 10 oyuncudan her birinin bir rolü var. Ve bu rollerinden çıkıp başka görevlere soyunmaları pek beklenmiyor. Total futbola benzer bir şekilde diziliş olarak "transition game" uyguladığımız doğru. Fakat bu kesinlikle mevki değiştiren oyuncunun rolünün değişmesi anlamına gelmiyor eski total futboldaki gibi. Mesela kanattan ileri çıkan sabri'nin bölgesini dolduran Sarp'tan asla kanat bindirmesi beklenmiyor. Sadece eski rolünü farklı bir mevki de gerçekleştirmesi bekleniyor. Bu sayede oyunculara daha fazla inisiyatif sağlanabiliyor ve total futbol kadar bireyler sisteme mahkum kalmıyor. Yani takımdaki bireyler bir bütün olarak sürekli mevki/görev değiştirmektense, sağlam bir omurga etrafında dönüyorlar. Sadece parçalar oynuyor, bütün hep sabit.
2. "4-3-3 zor oyun" yanılgısı, Diziliş ve sistem. 4-3-3 sadece diziliş. Biz 4-3-3 oynamıyoruz. Beşiktaş 4-3-3 oynuyor mesela, modern futbol felsefesi altında yapıyorlar bunu. 4-3-3 dizilişi aslında dünyada öğretilmesi ve oynanması en kolay oyun. Futbola yeni başlayan çocuklara 4-3-3 öğretilir ilk ve bu da çok kolay anlaşılabilir olmasındandır. Asla zor değildir çünkü futbolcuların her zaman tek bir görevi vardır.
Bizim ise 4-3-3 şeklinde oynama sebebimiz sahaya eşit aralıklarla yayılmanın en kolay olduğu diziliş olmasındandır. 9 kişi olsaydık 3-3-3 oynayacaktık. 12 kişi olsalardı 4-4-4 vs..
10 kişi olduğu için 4-3-3 şeklinde yayılıyoruz sahaya, bu 3-4-3 veya 3-3-4 de oluyor geçişler sırasında, çünkü daha önce bahsedilen bu sağlam omurgayı bozmamanın en kolay yolu bu diziliş.
3. "Herkesin teknik olması gerekiyor, bak FCB'ya". Bu da başka bir yanılgı, sistem her futbolcuya verilen rol üzerinden işlediği için herkesin benzer oranlarda teknik ve mücadeleci olmasına gerek yok asla. Total futboldan alınan tek beklenti bu bağlamda "herkesin bulunduğu bölgeyi kapatması". Doğru yerde durması yani. Mevki değişimi sonucunda o mevkiden beklenilenleri karşılaması gerekmiyor futbolcuların. Akıllı bir şekilde alan kapatmak da fizik veya teknik özelliğiniz ne düzeyde olursa olsun yapılabilecek bir şey. Sarp'ın başarısı asıl bu alanda bence..
Aynı Sarp gibi, Frank'in başarısı da aslında bu oyuna hiç yakıştıramayacağımız oyuncuları sisteme monte etmesi ve bu oyuncuların sistem içinde sırıtmamasını sağlaması zaten. Frank bu yüzden çok akıllı bir adam, onun sisteminde oynamak için muhteşem yeteneklere sahip olmak zorunda değilsiniz. Ama iyi dinlemek ve anlamak zorundasınız.
4. "Alan savunması". Çok doğru anlaşıldığını düşünmüyorum. "alan savunması" ve "adam markajı" üzerinde mevcut bir tartışma uzun süredir var zaten bunun üzerinden yola çıkalım.
Alan savunmasının arkasındaki felsefe şu: "top mutlaka bir alana düşecek veya bir alandan geçecek. Sahaya doğru yayılırsanız da mutlaka bu alanda bir oyuncunuz olacaktır, o müdahale edebilir, daha fazlasına gerek yok"
Adam markajını savunanlar ise aynı alanda iki rakip futbolcunun bulunması halinde o bölgeyi iki kişiyle savunmak gerektiğini düşünüyorlar.
Burada "adam markajı"nın daha doğru olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat ortadaki gerçek şu: Biz alan savunması yapıyoruz, ve yapmak zorundayız çünkü ofansif olarak sahaya hep eşit mesafede yayılmak zorundayız. Eğer adam savunması yaparsak top bize geçtiğinde ofansif olarak işleyemeyiz. Eleştirilerinde bunu göz-önüne alarak yapılması gerek bence.
Yani Elano, Sabri'nin yanına kadar gelip ikili baskı kurmadı diye "tembel" dememeliyiz. O zaman Elano o alanda gereğinden fazla yer işgal etmiş oluyor. Defansif olarak nasıl pozisyon aldığına bakmak önemli.
5. iki pozisyona "gol olur" diyince gol olduğu için bir adamın futbol bilgisini üst düzey sanmamalıyız
Edit: Bahsettiğim taktik olan "rol teorisi" ni Frank'den daha da özgür biçimde uygulayan bir tek insan var. O da Arsene Wenger. Merak edenler araştırabilir Wenger'in rol teorisini.