Wes: PART II | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Wes: PART II


Moderatörler konuyu birleştirir.
çok küçük bir bonus sayfa kaldı. Onu da akşam uyumadan önce yazağım.

sayfa 126 devamı:

Türkiye’de insanların futbola olan tutkusu muzzam. Avrupa kupalarına katılmak Türk kulüpleri için tabi ki çok önemli, fakat asıl önemli olan Türkiye ligi. Ve en önemlisi ligi, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin önünde bitirmek. Galatasaray bana, ben Galatasaray’a yakıştım. Orada mutluydum, biz mutluyduk (Yolanthe). Diğer yabancılarla birlikte. Ilk başlarda Brezilyalı Felipe Melo vardı, Ispanyol Albert Riera, Çek Tomas Ujfaluşi ve Alman Podolski. Belki çok iyi başlamamıştım fakat taraftarlar beni seviyordu, ve onlar için popüler bir isim haline gelmiştim. Bunun farkına varıyorsun. Çok basit: taraftar maç öncesinde oyuncuları tek tek yanına çağırıyor. Böyle bir durumda, çok çabuk onların bulunduğu tarafa koşup, onları selamlamalısın. Ilk başta beni 5 ve ya 6. oyuncudan sonra çağırırlardı. Sabri Sarıoğlu, Galatasaray’da 400 küsür maça çıkmış bir futbolcu, 1. sıradaydı. Daha sonra bu durum değişti, ve ilk beni çağırdılar yanlarına.



2013 yılının yaz ayından itibaren kendimi daha güçlü hissetmeye başladım. Ve Louis van Gaal beni Hollanda milli takımı için yeniden gündemine aldı. Bir gün, öğle vaktinde Hollanda milli takımı menajeri Hans Jorritsma beni aradı. Estonya maçı öncesi Wijnaldum sakatlandı. Louis van Gaal beni tekrar milli takıma almak istiyor. ‘Yarın kamp yaptığımız hotelde olabilir misin’ diye sordu Jorritsma.



sayfa 127:

‘Belki öğlen antrenmanına çıkabilirsin’ dedi Jorritsma. Yolanthe aynı fikirde değildi. Ona göre hemen uçağa binmeliydim. Özel uçakla, böylelikle aynı akşam hotele varmış olurdum. ‘Ancak o zaman o formayı ne kadar istediğini gösterebilirsin, ve yarın tüm gün antrenmana katılırsın’. Yolanthe’nin dediklerini yaptım ve gece 01:30’da hotele vardım. Jorritsma, Patrick Kluivert ve Louis Van Gaal hotelin lobbysinde bekliyorlardı. Onlarla selamlaştım ve direk asansöre bindim. Kluivert peşimden geldi ve ‘bayadır görüşmedik, biraz konuşalım Wes’ dedi. Ona ‘gerek yok, geçtiğimiz aylarda beni bir kere bile aramadın, sormadın’ dedim. Maçtan hemen önce Rafael van der Vaart sakatlandı, ve kendimi ilk 11’de buldum. Maç 2-2 bitti.. Van Persie’nin son dakikada attığı gol sayesinde.



Türkiye’de çok fazla seyahat ettik, hem de en acayip yerlere. Ve her yerde, her zaman Cimbom taraftarları, yani Galatasaray taraftarları vardı. Onlar her yerde, her zaman domine ediyor, takım nerede oynarsa oynasın. Inanılmaz fanatik, ama bir o kadar tatlılar. Zaman zaman gerçek bir taraftarın takımı için ölebileceğini okuyorsunuz, Türkiye’de ben buna inanıyorum. Türkiye’de bizlerle birlikte ‘yaşıyorlardı’ (tapıyorlar), ama ben bundan hiç rahatsız olmadım. Tabi bende baskıyı seven bir insanım. Kariyerimi Galatasaray’da noktalamayı çok isterdim..



sayfa 128:

Jan Olde Riekerink belki de benim Galatasaray’da son günlerimi yaşamama vesile oldu. Kendisi alt yapının başına getirilmişti, iyi işler yapıyordu ve Mustafa Denizli’den boşalan görevi sene sonuna kadar üstlenmişti. Burada da iyi işler yaptı ve daha sonra takımın başına getirildi. Jan başımızdayken kupayı kazandık, Fenerbahçe’yi 1-0 mağlup ederek. Golü atan: Podolski. Ben sakatlığımdan dolayı devre arası oyundan alındım. Van Persie’de Fenerbahçe’de aynı şekilde oyundan alındı. Galatasaray Fenerbahçe’yi yendiği zaman taraftarda ki mutluluk tarif edilemez. Bir başka Galatasaray-Fenerbahçe maçında 2 kere uzaktan gol attım. Staddan çıkan ses seni sağır edebilecek kadar kuvvetli. Kupayı kazandığımız gün de bayram havasında geçti tabi ki, ama kulübün içinde huzursuzluk vardı.. Maddi sıkıntılar. Kulüp neredeyse 130 milyon euro zarar etmişti ve UEFA bizi 1 yıl Avrupa kupalarından ihraç etmişti. Neyse ki sportif açıdan kazandığımız kupa, bizi o sene bir nevi kurtardı. Arka arkaya kazandığımız 3. kupaydı.



Bir sene öncesinde (2015) hem kupayı, hem ligi kazanmıştık! Ne güzel bir sezondu. Galatasaray’ın 20. şampiyonluğuydu, ve bu kulübün ve formamızın 4. yıldızıydı. Taraftarlar için fantastik bir olay. Ve tabi ki kazanılan Türkiye kupası. Kupalarla sahneye çıktığımızda, binlerce kişinin önünde, santraforumuz Burak Yılmaz, mikrofonu elime verdi. Bir şey söylememi istedi. ‘Ne söyleyim?’ diye sordum ona. ‘Fener ağlama’ diye kulağıma fısıldadı. Bende söyledim: FENER AĞLAMA! Ve binlerce kişi benimle birlikte söyledi. Efsanevi.



sayfa 129:

Son sezonumda, 2016-2017, işler iyi gitmedi. Maddi sıkıntıdan dolayı kulüp benimle yazın yollarını ayırmak istedi. Tatildeyken, bana mail yoluyla 2.1 milyon euroluk ceza kestiklerini tebliğ ettiler. Sezon boyunca aldığım 7 sarı karttan dolayı. Gülmeye başladım. Ama bu bir şaka değildi. Başka oyuncular da ceza yedi. Menajerim Guido Albers ve avukatım Cor Hellingman, cezanın kabul edilemez olduğunu kulübe bildirdi. Kulüp, maddi sıkıntılarından dolayı zor günler geçiriyordu. Ben pahalı bir oyuncuydum, ama kalmak istiyordum. ‘Gala’ gerçekten benim kulübüm olmuştu.. cezayı daha sonra geri çektiler. Ama sıkıntılar devam etti. Kulübe göre, hocamız Jan Olde Riekerink ile fazla yakındım. Ve alınan kararların arkasında ben vardım, ilk 11’ler dahil. Onlara böyle bir durumun söz konusu olmadığını, hocanın hiç bir işine karışmadığımı söyledim. Ben sadece futbol oynamak istedim. Ama hiç bir şeye engel olamiyorduk. Olde Riekerink gönderildi, en kolay çözüm buydu nasıl olsa. Ve Hırvat teknik adam Igor Tudor geldi, eski Juventus stoperi. Önce Podolski’yi yanına çağırdı. ‘Sen sol açık oynamalısın’ ve sonra ‘kararları ben veririm haberin olsun, sen değil!’ diye ifade etti. Podolski durumdan hiç bir şey anlamadı. Sonrasında sırada ben vardım. ‘Sen hiç bir şeye karar veremezsin Wesley, burada patron benim, ve kararları ben veririm’ dedi.



Sayfa 130:

‘Tamam hoca, benim için sorun değil’. Tudor benden box-to-box oynamamı istedi. Ben kendisine, bahsettiği rolde daha önce hiç oynamadığımı ifade ettim. Ben bir 10 numara oyuncusuydum. Pas yapmak, ve gol atmak benim işim, box-to-box değil. Israrla kulüpten daha büyük olduğumu düşünmemeliydim kendisine göre. Gerçekten Galatasaray kariyerimde hiç böyle düşünmemiştim! Ama beni istemiyorlardı artık, o belli olmuştu. Yedek bırakıldım. Ve Younès Belhanda transfer edilip, kendisine 10 numaralı formam verilmişti. Instagram hesabımdan kadroda artık yer almadığımı, almayacağımı açıkladım. Ve kulübünde artık bir parçası olamayacağımı, asıl mevzunun maddiyattan kaynaklandığını açıkladım. Taraftarlar toplanıp tesislere geldiler, beni desteklemek için, ama iş işten geçmişti artık. Ben kalmak istiyordum, kulüp benden kurtulmak istiyordu. O zaman ki sportif direktör, benim ona karşı kaybedeceğimi söyledi, ve taraftarı da yanına aldığını söyledi. Çok merak ediyordum, acaba taraftarı yanına alabilecek miydi? Evet, ben kaybetmiştim.. Ancak çok fazla sürmedi, kısa süre sonra o da kaybetti.



Ama dönüp baktığımda çok güzel yırlar geçirdiğimi biliyorum. Belki de en güzel hatıram, Juventus ile içerde oynadığımız Şampiyonlar Ligi maçı, aralık 2013. Grubun final maçı. Karlar içinde! Salı akşamı oynadığımız maç 32 dakika sürdü, skor 0-0. Deplasmanda 2-2 berabere kalmıştık. Kardan dolayı anca yarım saat oynayabildik. UEFA maçın ertesi gün saat 14:00’de oynancağını açıkladı. Biz çok çabul bir hotel bulduk. Juventus ise saatler boyunca hotel aradı, çünkü onlar kendi kaldıkları hotelde check-out yapmıştı. Ertesi gün stad yine dopdoluydu! Saha şartları elverişli değildi. Ama biz çamurların içinde adeta savaştık. Juventus’tan daha fazla savaştık. Onlar kontradan 0-1 kazanalım umuduyla oynadılar. Maçın bitmesine çok az bir süre kalmıştı. Top önüme düştü, ve ben golü attım. Hatta hamstring sakatlığım vardı.. Haha! Fantastik! Hala attığımız golden dolayı çok mutlu olan Drogba’nın o büyük vücudunu hissediyorum üstümde. Tribünlerin patlamasını hala kulağımda duyabiliyorum.
 
Burak Yılmaz, mikrofonu elime verdi. Bir şey söylememi istedi. ‘Ne söyleyim?’ diye sordum ona. ‘Fener ağlama’ diye kulağıma fısıldadı. Bende söyledim: FENER AĞLAMA! Ve binlerce kişi benimle birlikte söyledi. Efsanevi.

Büyük galatasaraylı burak yılmaza sukranlarimi sunuyorum :tbr::tbr:
 
"Ben kalmak istiyordum, kulüp benden kurtulmak istiyordu. O zaman ki sportif direktör, benim ona karşı kaybedeceğimi söyledi, ve taraftarı da yanına aldığını söyledi. Çok merak ediyordum, acaba taraftarı yanına alabilecek miydi? Evet, ben kaybetmiştim.. Ancak çok fazla sürmedi, kısa süre sonra o da kaybetti."

helak ol yağlı surat
 
Üst Alt