Birinci Dünya Savaşı'ndan alınan yenilgiden sonra, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başta Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa olmak üzere A Kadrosu yurt dışına kaçtı. İTC'nin B Kadrosu Mustafa Kemal önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak projeyi tamamladı. Ancak bu esnada iki İttihatçı grup arasında sık sık çatışmalar yaşandı; bunlardan biri Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e gönderdiği mektuptur.
Enver Paşa, savaş yenilgisinden sonra, 1-2 Kasım 1918'de İttihat ve Terakki'nin diğer yedi yöneticisiyle birlikte yurt dışına çıktı. Amacı önce Azerbaycan'a giderek burada yönetimi ele geçirmekti. Ancak bindiği geminin batması ve başka sebeplerden ötürü bunu gerçekleştiremedi. Ardından Berlin'e geçti. Burada Radek'le görüştü; oradan çeşitli maceralarla Moskova'ya geçti. Rusya ve Kafkasya'da bulunan İttihatçıları toplayarak bir araya getirmeye ve yeniden örgütlenmeye çalıştı.
Anadolu'da Mustafa Kemal'in hareketiyle bağ kurmaya ve ona katılmaya çalıştı. Ancak Mustafa kemal ve ekibi, Enver Paşa'nın Turancı fikirlerine uzak duruyorlardı. Enver Paşa, 16 Temmuz 1921 tarihinde Mustafa kemal'e yazdığı uzun bir mektupta "milli mücadele"ye katılmak istediğinden, kendisine karşı bulunan şüphelerin yersiz olduğundan söz etti. Ancak bu mektup bile Enver Paşa'nın içinde bulunduğu ruh halini ortaya koyuyor, siz diye başladığı mektubunu sen hitabıyla bitirerek, dilediği zaman Anadolu'ya geçmeye muktedir olduğu tehdidini savurmayı da ihmal etmiyordu.
"Anadolu Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa'ya.
Muhterem Paşam,
...Sizin 'İttihad ve Terakki manevrası başladı' diye 'Üzerimize yükleniyorlar' buyurmanız ve sonra da 'Bolşevikler'le münasebette bulundunuz' demenizden sonra Halil'in memleketten çıkmasından ısrar edildiğini, ...Küçük Talát Bey'in tevkif ettirilerek yine çıkarılmış olduğunu, Nuri'nin de Erzurum'da kalebend edildiğini öğrendim.
Herşeyi size açık bildirdiğim halde akraba ve arkadaşlarımın bu muameleye maruz kalmalarını doğru bulmuyorum. Dolayısıyla, size bir defa daha vaziyeti izah etmeyi muvafık buldum:
Ben, Kırım'da kalıp Kafkasya'ya geçmeye savaştım. Birçok tehlikelere rağmen muvaffak olamadım. ...Bir sene zarfında iki defa tutularak beş ay hapis olmak ve altı defa tayyareden düşmek suretiyle nihayet Moskova'ya geldim. ...Zannedilenin aksine, bizlere Bolşeviklik teklif edilmedi.
Maddi yardıma gelince: Ne verirlerse alınması prensibinin takip edilmesinin uygun olacağı, böylece Anadolu'nun 'Rusya yardımıza geliyor' diye manevi kuvvetinin artacağını ve Avrupa'nın 'Anadolu, Bolşeviklerle anlaştı' diye bizi daha kuvvetli göreceğini düşünerek bildiğiniz ilk maddi anlaşmayı yapmaya çalıştım. Fakat hiçbir vakit resmen Anadolu adına hareket etmedim.
Bakü'ye geldiğimde, değil yalnız Türkiye'de, fakat bütün İslam memleketlerinde derhal aksi tesir göreceğinden ve bunun da İngilizler'in işine yarayacağından emin olduğum için Türkiye'de ve Şark'ta komünizm taraftarı olmadığımı kongrede açıkça söyledim.
...Ankara delegeleri, Ruslar'dan 200 bin tüfek vesaire istediler. ...Ruslar'ın bunu veremeyeceğini ve işin sürüncemede kalacağını fark ettim, ne verirlerse kabul edeceğimizi söyledim ve işi yapılabilir hale getirmeye çalıştım. Bu suretle bir miktar altın parayla 15 bin tüfek vesairenin alınması sağlandı.
...Anadolu'nun kazandığı başarının şerefini üzerime almayı hiçbir zaman düşünmedim. Anadolu hükümeti namına resmen bir işe girişmediğim halde, Moskova'ya geldiğimiz zaman Anadolu heyeti üyelerinin her önüne gelen Rus'a 'Enver Paşa'nın ve arkadaşlarının bizimle münasebeti yoktur' demelerinin sebebini de anlayamadım. Hatta arkadaşların filmi çekilirken Ruslar benim de bulunmamı ısrar ettikleri halde, bütün şerefin bunu resmen yapanlara ait olduğunu ileri sürerek kabul etmedim."
Anadolu'daki harekete katılma talebi kabul edilmedikten sonra Kafkaslara geçerek faaliyetlerini sürdürdü. Moskova'nın desteğini almak için Türkiye Şuralar Fırkası adını verdiği bir örgüt kurdu, ancak Moskova'nın Mustafa Kemal'i desteklemesi üzerine Türkistan'a çekildi. Burada yerel güçleri birleştirerek Turan'ı kurmak fikrinin peşinden gitti, 4 Ağustos 1922'de Tacikistan'da Ruslarla girdiği çatışmada öldü.
-------------------
Farklı bir kaynak ölümü ve Atatürk'ün Tepkisi;
1922 yılının Ağustos ayında Enver Paşa, Orta Asya steplerinde Turan hayalini gerçekleştirmek üzere son kez saldırıya geçmeye hazırlanıyordu.
Daha bir yıl önce Polatlı yakınlarına gelen düşmana karşı Erzurum’da bir direniş hattı kurmak için, Batum sınırına kadar inmiş beklemişti.
Ama Mustafa Kemal, Sakarya’yı kazanınca Anadolu’da liderlik hayalleri de suya düştü. Enver Paşa’nın Pamir Dağı eteklerindeki ölüm haberini Köşk’e, Kılıç Ali getirdi. Atatürk, Kılıç Ali’ye gözlerini dikip, ‘Peki ölmüş mü?’ diye sordu. ‘Evet’ yanıtını alan Gazi, önüne baktı ve derin bir nefes aldı. Herkes ne tepki vereceğini merak ediyordu. Masasındakilerden biri ‘Ne diyeceksiniz Paşam?’ diye üsteledi. Atatürk’ün sözleri manidardı:
‘Enver Paşa bir güneş ihtişamıyla doğmuş, bir gurup ihtişamıyla batmıştır. Arasını tarihe bırakalım.’
Gazi, beklentileri boşa çıkartmıştı. Herkes ezeli rakibi olarak görülen Enver Paşa’nın ölümü hakkında sevinç sözleri bekliyordu. Ama Atatürk eski komutanına, aynı sıraları paylaştığı okul arkadaşına saygı selamı sunmuş ve olası tartışmalarında önüne set çekmişti.
Edit: Her ikisi de 1881 doğumlu ve yaklaşık olarak aynı eğitim seviyesini görmüş ve askeri başarılar elde etmişler.. Her ikisi de kitleleri yönetme konusunda becerikliymiş.
Sonuç olarak Atatürk'ün doğru yaptığı ama Enver paşanın yapamadığı şey neydi arkadaşlar
Son düzenleme: