2022 Dünya Kupası Şampiyonu Arjantin - Sayfa 4 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
Öncelikle Arjantin'in kadrosunun Messi dışında çok kötü olduğu önermesine katılmıyorum. Messi'yi bir kenara koyarsak bu kadro Brezilya, İngiltere, Fransa, Almanya, Portekiz ve İspanya dışındaki takımlardan iyi ya da denkti. Tabii bu onları favori yapmıyor ama Messi faktörü, biraz şans ve biraz da doğru futbolla turnuvalarda sonuca gidebiliyor takımlar.

Milli takım kadrolarını değerlendirirken bir bütün olarak bakmak gerekir. Kağıt üstünde bundan daha iyi Arjantin kadroları oyun olarak bundan çok daha kötüydü çünkü orta sahası ve kalesi boştu. Yani şu kadar yıldız vardan ziyade bu kadro ile belirli bir oyunu oynayacak parçaları bulabiliyor muyum, bu parçaların yerine başkasını koyacak derinlik var mı, takımın istismar edilebilir bir zayıflığı var mı vs. gibi pek çok faktör var. Arjantin ise DK öncesi süreçte bir oyun oturtarak namağlup seri rekoru yapmış, Avrupa Şampiyonu İtalya'yı domine etmiş ve Lo Celso dışında önemli eksiği olmadan gelmişti. Bu arada Lo Celso çok önemli eksikti ve Suudi Arabistan maçı o yüzden öyle oldu ama bu başka bir zamanın konusu.

Hiç hoşuma gitmeyen iki muhabbet daha var. Birincisi Arjantin'i hakemlerin iteklediği muhabbeti. Çok rezil ve aptalca bir yaklaşım bu. Futbolda bu tip yaklaşım son dönemde çok yaygınlaştı ve sosyal medya sağolsun bu tip insanların sesi çok gür çıkmaya başladı ama bu kimseler kendi sistemlerindeki zehri akıtırken sporu bizler için çekilmez yaptıklarının farkında değiller. Sürekli olarak suyu bulandırmak, yok efendim bahis şikesi maç satma vs. konulara ortada delil yokken girmek, mağlubiyeti kabullenip rakibi tebrik edememek rekabetin doğasına aykırı şeyler. Spor müsabakası takip edip bunun üzerine konuşma deneyimi insanların kamplaşıp kafa zikme yarışına girdiği bir olay olmanın ötesine geçebilmeli. Hadi twitter, ekşi gibi yol geçen hanı olan ve sürekli daha kötüye giden bok çukurlarında bunun olmasını anlarım; ancak forumlar ve subredditler gibi kurtarılmış bölgelerde de bu tip söylemler karşımıza çıkıyor artık. Hatta oralardan da sızıp dost meclislerimize girdi.

Tüm bunu erken 21. yüzyılın ruhundan bağımsız görmüyorum, demokrasinin matematiği gereği siyasetçilerin güttüğü kamplaştırma taktikleri sosyal medyanın gelişimiyle pekişince her konuda discourse bu noktalara geldi. Taraf olmayan bertaraf oluyor :asd: Fakat dediğim gibi bununla mücadele bireysel seviyede başlıyor. Emre Zeytinli isimli forumdaşa çektirdikleriniz de bu yüzden burayı daha kötü yapıyor aslında, ama konu dışına çıkmayalım. Arjantin'in iteklenmesi muhabbeti komedi. Kullandıkları hangi penaltı penaltı değildi? Hepsi 'teknik olarak' penaltıydı. Belki Polonya maçındaki en olmayacak olandı ama orada bile temas netti ve verilen penaltı sonucu etkilemedi. Bunun dışında her maçlarında hakem istikrarlıca karşıya da olası penaltıları verdi. Yani Arjantin'e yapılınca penaltı oldu da rakibine yapılınca olmadı denemez. Hakem şu maçı Arjantin'in rakibinden aldı da Arjantin'e verdi de denemez, Arjantinliler düşünce faul verdi rakipleri düşünce vermedi de denemez, Arjantinlilerin sertliğine göz yumdu da rakiplerin sertliğine göz yummadı da. Ortada böyle bir durum yokken bu muhabbet neden çıkıyor peki? Hizipçilikten ve turnuva öncesi alınan kararlardan.

Turnuvada genel olarak çok fazla penaltı çalındı (rekor kırıldı sanırsam) ve bunların çoğu 'yumuşak' penaltılardı. Yani yapılan hareket teknik olarak penaltıydı ama rakibi düşürmeye yetmezdi. Bu muhtemelen Collina ile FIFA'nın turnuva öncesi aldığı standart kararlardan biriydi. Ekstra süre, ayağa/bileğe harekete tereddütsüz sarı gibi başka kararlar da vardı. Bunlar tabii her maç uygulanmadı insan faktörü olduğundan ama dediğim gibi ortada büyük bir haksızlığın tartışılabileceği bir Arjantin maçı bulunmamakta.

İkinci bir ezbere dönelim, Arjantin'in çok da iyi oynamadan kazandığı muhabbetine gelelim. En zayıf şampiyon yakıştırmasını yapan pek çok insan var. Maç maç baktığımızda bunun da böyle olmadığını göreceğiz. Öncelikle Arjantin oynadığı her maçta rakibinden daha uzun periyotlarda oyunu kontrol etti, daha çok ceza sahasına girdi, daha çok şut çekti ve daha çok xG yakaladı. Kontrollü oyunları ve oyuncularının genelde fiziksel olarak ikili mücadelelerde ortalama altı bir seviyede kalmaları insanları zayıf oldukları konusunda yanılttı, ancak tüm metriklerde çok iyi oranlar yakaladılar. Maçların hikayesine gelirsek:
  1. Suudi Arabistan: Lo Celsosuz nasıl oynayacağız planını maç içinde çok geç çözdüler. Çözümü Papu Gomez'de aradılar ama fizik olarak çok yetersiz kaldı ve teknik olarak da fark yaratamadı. Orta sahada Paredes yerine Fernandez'i koyarak Lo Celsosozluğu kotarabileceklerini, Papu'yla olmayacağını, Di Maria'nın 90 dakika çıkaramayacağını, Alvarez'in Martinez'den daha faydalı olduğunu anladıklarında çok geçti. Buna rağmen bu maçta milimetrik ofsaytlar ve Arap oyuncunun olağanüstü şutu olmasaydı yenilmeyeceklerdi.
  2. Meksika: İlk maç sonrası ciddi panik, kaos ve özgüvensizlik oluşmuştu. Orta sahada Enzo, kanatta Mac Allister fikirleri henüz pekişmemişti ve Alvarez daha Martinez'i kesmemişti. Oyun standardının yakalanmadığı bu maç bence Arjantin'in en zorlandığı maç oldu. Muhtemelen en büyük sebep psikolojikti elbette. 36 maçlık serileri ve favori statüsü penaltıyla öne geçip verdikleri Suudi Arabistan maçıyla gitmiş, takımdaki hava darmaduman olmuştu. Messi ağırlığını koyup takımı ipten aldı. Bundan sonra her dakika oyunları daha iyiye gitti.
  3. Polonya: Maç öncesini hatırlayalım. Suudlara yenilip Meksika'yı Messi sihirbazlığıyla geçmiş Arjantin'e Avrupalı rakibi neler yapmaz çok sağlam takım falan deniyordu. Arjantin sonunda kadroyu bulmuştu, Julian, Enzo ve Alexis 11 başlamıştı. Arjantin rakibini sahadan sildi, öyle ki Polonya maç sonuna gelindiğinde aman gitmeyelim de gol yemeyelim 2-0'a razıyız noktasına gelmişti. Gole ihtiyacı olmayan Arjantin ise rahatça aman arkada boşluk veririm demeden akın akın hücum ediyordu. Çok daha rezil skorlar çıkabilirdi ama çıkmadı. Arjantin dominant ve güzel bir galibiyet alarak oyunun üstüne koymaya devam etti.
  4. Avustralya: Rehavet oluşabilecek bir maçtı. Avustralya oldukça konsantre ve arkada sağlam durabilecek bir takımdı. Tabii Arjantin favoriydi ve bu da sahaya yansıdı. Polonya maçındaki oyun devam etti ve skor rahatlıkla bulundu. Kaza eseri bir gol yenildi ama pek pozisyon verilmedi ve yine dünyalar kaçtı. Martinez saç baş yoldurdu özellikle. Son saniyelerde Aziz Behiç az daha 2-2 yapıyordu ama olmadı. Bu gelecekte olacaklar için bir uyarıydı tabii.
  5. Hollanda: Scaloni hocanın ustalık eseri. Hollanda tam Arjantin'e ters gelecek ekipti. Savunmada taktik disiplin, ileride hızlı ve ölümcül hücumcular. Sağdan yaldır yaldır bindiren Dumfries. Ortada ezilmeyecek bir De Jong. Hoca ise dizilişi aynayalayıp üçlü savunmayla resmen rakibin tüm hücum tehdidini nötrledi. Yine kontrollü oyunla ve bol pozisyonla skoru alan Arjantin, savunmada değişiklik yapmanın bedelini ödedi. Stoper düzeni bozulduğu için yenilen bir gol, sonrasında komik bir duran top golüyle top oynayamamış hatta doğru düzgün pozisyon bulamamış Hollanda'yı maça ortak etti. Arjantin bulduklarını atıp fişi çekemedi. Uzatmada tekrar kontrolü ele aldı pozisyon da buldu ama neticelendiremedi. Penaltılarda ise yılmayıp yine de turu geçmesini bildi. Normalde oralara gelmiş bir maçta penaltılarda dezavantajlı olmalarını beklersiniz ama turnuvanın en dirayetli takımı yine zorluğa karşı doğru reaksiyonu verebildi.
  6. Hırvatistan: Arjantin milli takımının ustalık eseri. Baştan sona turnuvadaki en iyi orta sahalardan birini domine ettiler. Hırvatistan zaten hücum tehdidi oluşturamıyordu ama harika bir savunması vardı. Çok çabuk pes ettirildiler ve bu sefer fişi çekecek goller de şansın yardımıyla atılınca maç koptu. Sonrası rölantiye alınıp final hazırlığına geçişti zaten.
  7. Fransa: 70'lere kadar dünyanın en iyi kadrosu son şampiyon maça çıkmamış gibiydi. Scaloni hocanın Di Maria hamlesi çok çabuk sonuç verdi. Rahat bir skor ve temposu kontrol altına alınmış bir oyun vardı. Otamendi'nin bir anlık nerede olduğunu unutması, sonrasında gelen Messi hatasıyla iki dakika içinde maç ortaya geldi. Fransa bir defa gelip iki gol atarak rüzgarı arkasına aldı. Fakat dirayetin kitabını yazan Arjantin ve oyunu okuyup çözüm üretebilen hocası yine bir şekilde uzatmada Fransız akınını ve psikolojik üstünlüğünü durdurdu ve golü de buldu. Tam oluyor derken duran top sonrası basit bir hatadan gelen penaltı ile Fransa tekrardan can suyu buldu hatta kaos faktörü o kadar arttı ki maçın son üç dakikasında kupa iki tarafa da gitti geldi. Bu adrenalin seviyesiyle iki kere galibiyeti elden kaçırmış olmanın baskısıyla gidilen penaltılarda bir başka kahraman öne çıktı, alıştığımız Arjantin dirayeti yine devreye girdi ve kupa başından beri hak eden tarafa gitti.
İzlediğim en güzel Dünya Kupası turnuvası ve tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi kupa finaliydi. Arjantin de bu kupanın en iyi takımıydı ve neticede hak ettiğini aldı. Bu Arjantin takımı 2018 Fransa, 2006 İtalya ve hatta 2002 Brezilya takımlarını da yenebilecek bir takımdı, çok daha eskiye gitmeye gerek yok.
 
Üst Alt