Ne hoca, ne de futbolcular lige CL kadar önem vermiyor. Bilhassa CL'de müthiş bireysel hatalar yapıyoruz, çünkü topla çıkmayı bilmiyoruz. Bu sezon öncesi çalışılabilecek bir şeydi belki ama ilk 11'in 3-4 tane değerli oyuncusu da hocanın söylediği gibi transferin son gününde katıldı takıma, o yüzden bunu atlıyorum. Onun dışında Brugge'a karşı kötü deplasman oynamadık. En nihayetinde piyasa değeri bizim kiralıklarla şişirilmiş bütçemiz kadar olan çok potansiyelli bir takım, klasik Türk aroganlığı olmasa orada 1 puan iyiydi. PSG hakikaten takım gibi takım, şu an Liverpool ve City'le birlikte tüm Avrupa'da en oturmuş yapı olabilirler. O kadar eksikliğe rağmen herifler kendi sahalarında Real'a isabetli şut çektirmediler, Brugge'u hacamat ettiler, bizi de bir anlık uyumamızla yendiler. Her şeye rağmen Falcao'nun sektire sektire vurduğu kafada diğer 9 adam Falcao'nun yarısı kadar çaba harcasa belki puan alabilirdik. Real maçının ilk yarısı bayağı bir süredir Avrupa'da oynadığımız en eli ayağı düzgün toptu. Yine kendi ayağımızdan verdiğimiz topta sistem dışı bir gol yedik. Hoca ikinci yarı bir hamle ihtiyacı hissedip yine olmayacak 4-2-3-1'e döndü ve bu sefer 3'lü savunmanın kapattığı tüm açıkları ortaya çıkınca uzun bir süredir en rezil 45'lerimizden birini oynadık Avrupa'da, tamamen mahkum olduk.
Sıkıntı bu 3 maç değil. Sıkıntı 3'lü savunma bu beklerinin ayakları gitmeyen, kanatları işlemeyen takım için çok iyi çözüm olurken hocanın ligde hala ezberden 4-2-3-1'ini oynatması. Çok 4'lü savunma istiyorsan o zaman Sivas maçı gibi Emre-Şener gibi adamlarla çık, yediğimizi attığımızla çıkarmaya çalışalım. Ama gidip hala Mariano-Yuto'yla 4'lü başlamak göz göre göre baştan savma iş yapmaktır. Oyuncular zaten ligde lakayıtın dik alasılar ama Avrupa'da da bu 4-2-3-1'e döndüğümüz anda, kendi evimizde oynasak dahi rezil rüsva olduğumuz ortada. Ya ya herro ya merro deyip en azından hücum yapabilecek, ciğerli beklerinle 4'lüyü oynacaksın ya da 3'lüye dönüp Yuto-Mariano'nun en azından kariyerlerine hürmet edip iyi işler yapmasını umacaksın. Real maçının ilk ve ikinci yarısını görüp Beşiktaş deplasmanına Yuto-Mariano'yla 4'lü çıkacağımız an rakibin kadrosu ne olursa olsun kaybedeceğimiz ortadaydı zaten. Bunu bizim gibi dandik futbolseverler bile görürken Fatih Terim'in hala ısrar etmesinin nedeni pek tabii ki futbolu veya neyin başarı getirdiğini bilmediğinden değil, her zamanki gibi kendi içindeki ego çatışmalarından, ben ders almam ders veririmcilikten, sırf haksız çıkmamak uğruna yanlışta ısrarından ileri gelmektedir. Hoca bu kadar yanlışında diretince oyuncular da inancını kaybeder, bu şartlarda da kimseden 34 haftalık lig maçının ilk çeyreğinde kıçını yırtmasını bekleyemezsin. Hoca lige önem verir ve beylik laflardan fazlasını ortaya koyarsa az ya da çok gol, en azından ne oynadığını bilen ve zaten halihazırda bulunan üstün kadro genişliğiyle çoklukla kazanan bir takım hüviyetine bürünürüz.