Pazardan alınmış formam vardı benim sene 89, sokakta top peşinde koşarken gol atınca Tanjuuuuu diye bağırırdım. Sonra bıraktı gitti bizi dediler fenere üzüldüm ama çabuk unuttum. Hakan Şükür diye biri geldi sevdirdi kendini, zaman zaman saç baş yoldursa da. Arif'in Manchestera attığı golle perçinlendi futbol sevgim, Saffet Sancaklı ile pivot santrafor tanımını öğrendim Araya kısa süreli Dean Saunders flörtü sıkıştırdım, Ilie'nin tadı damağımda kaldı, neyse ki iyi paraya gitti. Sonra Süper Mario geliyor dediler ben Yok Artık dedim ama harbiden geldi, rüzgar gibi esti ve geçti. Onu da yolladılar durduk yere, neymiş koşmuyormuş. Ulan rahat bıraksan adam her maç sana 1 tane kesin çoğu zaman 2 bazen 3 gol sunuyor zaten daha ne yapsın dedim, dinlemediler. Sonra gol anonsu keyifli güvendiğim bir adam daha geldi "Karaaaaaan" dediler Ümit dedim, bir diğer ümidim de Necati'ydi onlar da gitti. Kral 35'inde bile iş yaptı, adı Fetöcü'ye çıktı sanki herkes masummuş gibi. Kabze bile şampiyonluk selamı çakarak gitti. Sonrası Milan Baros. Acıklı dönemlerin tek tesellisi oldu. Elmander ile tekrar güçlü olduğumuzu hissettim, karakteri sıkıntılı olsa da Burak' la da coştu. Drogba ile arşa vurdu sevincimiz. Tekrar çöküşe geçmişken Podolski simidin yanındaki çay gibi keyif verdi. Derken karaboğa Gomis geldi, gol rekoruyla şampiyonluk da.
Arkadaş ben bu adamların golleriyle doğdum, büyüdüm, okudum, askere gittim, işe girdim, evlendim. Şimdi mecbur muyum gelmesini bile hiç istemediğim Eren Derdiyok adındaki adamın kıçını kaldırmasını, keyfinin gelip oynamasını beklemek. Reva mıdır bu taraftara..