Balina ve Yunusların Evrimi: Karadan Denize Evrimsel Bir Destan Part-1 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Balina ve Yunusların Evrimi: Karadan Denize Evrimsel Bir Destan Part-1


Balina ve yunusların ataları dört üyeli (tetrapod) ve karalarda yaşayan hayvanlardı. Bu hayvanlar, günümüzden 54 milyon yıl kadar önce su yaşantısına geri dönmeye başladılar ve buna bağlı olarak arka bacaklarını yitirmeye başladılar. Bu makalemizde, balina ve yunusların evrimini inceleyecek ve bugüne kadar en detaylı olarak çözmeyi başardığımız evrimsel patikalardan birini aydınlatacağız.

Yunus Nedir? Balina Nedir?​

Balinalar ve yunuslar, denizlerde yaşayan memeli hayvanlardır. Yani onlar da bizler gibi yavrularını sütle beslerler, bizler gibi hava solurlar, bizler gibi iç kulak kemiklerine ve en azından yavruyken kıllara sahiptirler, ana rahminde yavruları plasenta sayesinde beslenir ve yavrular doğduktan sonra annelerinin memelerini emerler. Yani memeli bir hayvan olmak bakımından bizden tamamen farksızdırlar.



Yunus denince akla ilk önce, hala yaşayan Delphinidae (okyanus yunusları), Platanistidae (Hint nehir yunusları), Iniidae (Yeni Dünya nehir yunusları), Pontoporiidae (tuzlu su yunusları) ve soyu tükenmiş olan Lipotidae (baiji veya Çin nehri yunusları) gelir. "Yunus" olarak adlandırılan 40 tür vardır.

Ancak bu noktada bilinmesi gereken önemli bir detay, balinalar ve yunuslar arasındaki farklardır: Yunuslar, Hayvanlar Alemi'nin Memeliler Sınıfı'nda yer alan Cetacea infratakımında yer alırlar. Cetacea; içinde balinaları, yunusları ve muturları barındıran bir takımdır. Cetacea infratakımındaki bütün memeliler "balina" üyesidir. Dolayısıyla Cetacea altındaki yunuslar da balinadır. Spesifik ve taksonomik olarak yunuslar, Odontoceti parvtakımındaki dişli balinalardır; yani Cetacea infratakımı, yunusları, yani Odontoceti parvtakımını da kapsamaktadır.

Buna bağlı olarak söyleyebiliriz ki her yunus bir balinadır; ancak her balina bir yunus değildir. Yani nasıl ki bütün memeli hayvanlar omurgalı olmak zorundadır; ama bütün omurgalılar memeli hayvan olmak zorunda değildir; işte bütün yunuslar da balina olmak zorundadır, ama bütün balinalar yunus olmak zorunda değildir. Yunuslar ile ilgili gerçekler isimli yazımıza ise buradan ulaşabilirsiniz.

Burada tuhaf bir detay da katil balinalardan gelmektedir: Hatta en büyük yunus ise orka veya katil balina diye bilinen dür. "Katil balina" dediğimiz ve "orka" olarak da bilinen Orcinus orca türü, aslında bir yunustur - hatta yaşayan en büyük yunustur. Ama zaten dediğimiz gibi yunuslar da aslında balinadır. Dolayısıyla katil balina, hatalı isimlendirilmesine rağmen doğru isimlendirilen bir hayvan olarak görülebilir. Bilim insanlarının isimlendirme konusunda berbat olduğunu daha önceden anlatmıştık. Ayrıca orkaların neden yunus olduklarını anlattığımız daha detaylı bir yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Ancak özetle, bu yazıda "balina" dediğimizde sadece mavi balinaları değil, onlarla birlikte şişeburunlu yunus, Amazon nehir yunusu, katil balina, ispermeçet balinası gibi onlarca türü barındıran, çok geniş bir grubu düşünmelisiniz.

Fark edilmelidir ki balinaların "memeli" bir hayvan olması, bilimsel bir sıkıntı yaratmaktadır: "Memeliler Sınıfı" dediğimiz canlı grubu, bir dört üyeli (yani tetrapod) grubudur.[18] Burada da karşımıza bir hiyerarşi çıkmaktadır: Her memeli hayvan bir tetrapod olmak zorundadır, ama her tetrapod hayvan bir memeli olmak zorunda değildir. Çünkü günümüzde yaşayan tetrapodlar altında memeliler, sürüngenler, amfibiler, kuşlar vardır.

Tetrapod olan bu hayvanların hepsinde, "tetrapod" yani "dörtayak" isminden de anlaşılacağı üzere, 4 adet uzuv vardır.Bunlar, genel olarak 2 "kol" ve 2 "bacak" olarak bilinirler. Bu canlıların bir diğer ortak özelliği ise şudur: Bütün tetrapodlar, sularda yaşayan balıklardan evrimleşmişlerdir. Bu süreçte önce, kurbağalar ve semenderler gibi amfibilerin ataları karalara ilk adımları atmışlardır. Örneğin Tiktaalik, Acanthostega, Ichtyostega, Tulerpeton gibi türler, bu geçişin fosilleşmiş örnekleridir. Ne var ki bu hayvanlar, üremek için sulara dönmek zorundalardı; yani tamamen sudan kopmuş değillerdi.

Peki neden karalara çıktılar? Bunun birçok nedeni olabilir; ama muhtemelen en önemlisi, o dönemde karalarda henüz omurgalı hiçbir yokken, karaların çoktan mantarlar, böcekler ve bitkilerle işgal edilmiş olmasıdır. Yani karalar, denizlerde balıklar ve diğer hayvanlar arası rekabete nazaran müthiş bir yaşam alanı sunuyorlardı. Dolayısıyla suyun dışında daha uzun süre kalabilen balıklar seçildiler, farklılaştılar ve bugün amfibiler, yani çiftyaşamlılar dediğimiz canlılara evrimleştiler. Hatta bugün çamurzıpzıpları gibi karalara çıkabilen balıklar da bu tür bir adaptasyonun nasıl olabileceğini bize gösteren canlı kanlı örneklerdir.

Her ne sebeple karalara çıkmış olurlarsa olsunlar, bu ilk amfibiler karalara giderek daha fazla uyum sağladıkça, yumurta içinde yavru büyütmeyi mümkün kılan karasal adaptasyonlar ortaya çıkmaya başladı ve ilk sürüngenler evrimleşti. Sürüngenler, üremek için sulara dönmek zorunda değillerdi, yani karalara kalıcı olarak çıkan ilk omurgalı grubuydular. Bundan kısa bir süre sonra da memeliler, sürüngenlerden ayrılarak evrimleştiler. Sudan karaya geçişe dair daha fazla bilgiyi buradaki makalemizden alabilirsiniz.

Ama tüm bunlar arasında fark etmemiz gereken en önemli gerçek şudur: Atalarımız olan ilk memeli hayvanların hepsi, ama hepsi, karalarda evrimleştiler. Hiçbir memeli hayvan suda evrimleşmedi.

İşte buradan yola çıkarak, günümüzde denizlerde memeli hayvanlar olmasının yarattığı "sorunu" görebilirsiniz. Eğer Evrim Teorisi doğruysa, bu gözlemin tek bir açıklaması olabilir: Karalardaki memelilerden ayrılan bir kol, sonradan denizlere geri dönmüş olmalıdır. Çünkü amfibiler ve sürüngenler gibi devasa ara basamaklardan geçişi içeren tarihleri dolayısıyla, balinalar gibi denizel memelilerin balıklardan doğrudan ve diğer tüm memelilerden bağımsız olarak evrimleşmesi; ancak buna rağmen diğer memelilerle birebir aynı özelliklere sahip olmaları hiç olası değildir.

Bu tür bir açıklama, bilimin en temel ilkelerinden biri olan parsimoni, yani tutumluluk ilkesiyle çelişecektir. Parsimoni ilkesi şunu söyler: Diğer tüm değişkenler sabitken, bir olayı açıklayan iki olası açıklamadan en az varsayıma dayananı muhtemelen en doğru olanıdır. Dolayısıyla hem denizel memelilerin doğrudan doğruya balıklardan evrimleşmesi, hem de sürüngenlerden evrimleşen karasal memelilerin birebir aynı özellikleri sergilemesi çok fazla varsayım yapmamızı gerektirir. Ama karada evrimleşen memelilerin bir kolunun değişen çevre şartlarına bağlı olarak, mesela karalarda artık çok fazla rekabet olmasına bağlı olarak tekrardan suya adapte olmaları çok daha az varsayıma dayanan bir evrimsel tarih, dolayısıyla çok daha olasıdır.

Öte yandan, karalarda evrimleşen memeliler gerçekten denizlere geri döndülerse, vücutlarında karasal dört üyeli atalarının bazı izleri olmalıdır: Örneğin kol ve bacakların izleri olmalıdır! Bu izler yoksa, Evrim Teorisi büyük bir derde girerdi. Ama bu izler varsa, bu, Evrim Teorisi için muhteşem bir destek olurdu. Yani "denizel memeli" (veya "deniz memelisi") diye bir kavramın varlığı, Evrim Teorisi için müthiş bir sınav fırsatı sunmaktadır!

Sonuç ne olsa beğenirsiniz? Balinalarda hem kolların hem de bacakların izlerini bulabiliyoruz!

Balinalarda "Kol" Evrimi​

Balinalarda kolların izlerini bulmak için pek uğraşmaya gerek yoktur, çünkü balinaların yüzgeçleri, zaten onların "kolları"dır. Ama dahası da var: Bu yüzgeçler, "balık yüzgeci" gibi değildir. Yüzgeçler balinaların "kollarıdır" derken, gerçek anlamda koldan söz etmekteyiz: Aşağıdaki fotoğrafta, bir disseksiyon, yani vücudu keserek açma çalışması görülmektedir. Bu fotoğrafta gördükleriniz, balinaların göğüs (yani pektoral) yüzgecinin içindeki eti sıyırdığınızda ortaya çıkan parmaklardır:

1671395399126.png

Tekrar ediyoruz: Bu fotoğrafta gördükleriniz, balinaların el parmaklarıdır! 1 tanesi perspektif nedeniyle arkada kalmış, ancak fark etmiş balinalarda da insanlar gibi 5 parmak bulunmaktadır, çünkü balinalar da bizler gibi 5 parmaklı atalardan evrimleşmişlerdir.

Halbuki balık anatomisine baktığımızda, onlarda parmak kemikleri göremeyiz; sadece bilek kemikleri vardır – ki karalara çıkan Tiktaalik gibi atalarımız da zaten bu bilek kemiklerini onlardan miras aldılar ve bize miras bıraktılar. Bu süreçte o bilekler, karalarda yürüme adaptasyonlarını sağlayacak biçimde değişti. Bu konulara ilgi duyuyorsanız, Neil Shubin'in İçimizdeki Balık isimli şaheserini okuyabilir veya Türkçe olarak belgeselini izleyebilirsiniz.

Evrim Teorisi, Doğadaki Tesadüfü Ortadan Kaldırır!​

Ama bu balina elinin bize öğrettiği şudur: Evrimin ışığı olmasaydı, balinaların da sahip olduğu bu 5 parmağı anca "kör bir tesadüfle" açıklamak zorunda kalacaktık. Yani iddia edildiği gibi evrim, bir şeyleri "rastgelelikle" açıklamamaktadır. Tam tersine, aksi takdirde tesadüf dememizi gerektirecek doğal gerçeklere, rasyonel ve test edilebilir açıklamalar sunmaktadır, belli öngörülerde bulunmaktadır ve bu öngörüler sayesinde teorilerimizi sınayıp, yanlışlayabiliyoruz veya doğrulayabiliyoruz.

Bilimsel Çizimlere Güvenin!​

Bu noktada ayrıca şunu vurgulamakta da fayda vardır: Bazen evrimi anlatmak için aşağıdaki gibi görseller ve çizimler kullandığımızda ve "çok uzak akraba olan türlerde bile birebir aynı vücut planlarını gördüğümüzü" söylediğimizde, sanki uyduruk bir iddiada bulunuyoruz gibi lanse edilebilmektedir. Sanki fosilin veya kemiğin kendisinin değil de çizimini gösterilmesi, gerçekleri gizleme veya yalan söyleme çabasıymış gibi pazarlanabilmektedir.
1671395517869.png
Yukarıdaki balina disseksiyonu gibi çalışmaları göstermemizin nedeni, bu çizimlerle gerçekte olanı kıyaslama imkânı sağlamaktır. Görebileceğiniz gibi çizimler, gerçeği birebir aynı şekilde yansıtmaktadır. Çünkü ders kitaplarında veya popüler bilim makalelerinde gerçek fosiller veya kemikler yerine çizimlerin gösterilme nedeni, öğrenme kolaylığı sağlamaktır. Ancak bu çizimlerin hepsinin profesyonel çizimler olduğu, hiçbir şekilde hayal gücüne dayanmadığı anlaşılmalıdır.

Örneğin yukarıdaki görselde yer alan yarasa kanadı da sıfırdan evrimleşen bir yapı değildir. Bu noktaya kadar gördüğümüz tetrapod kolunun ve parmaklarının uzamasıyla ortaya çıkan bir yapıdır. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz ve yarasa kanadını destekleyen kemikler, yarasanın aşırı uzamış parmak kemikleridir. Tıpkı balinalarda parmakların uzayarak yüzgeç desteğine dönüşmesi gibi...

Balinalarda "Bacak" Evrimi​

Balinalarda bacakları bulmak için biraz daha dikkatli bakmamız gerekir, çünkü balinaların arka bacakları, kuyruk yüzgecine dönüşmemiştir. Örneğin foklar ve denizfilleri gibi "yüzgeçayaklılarda", yani Pinnipedler'de, isimlerinden de anlaşılacağı üzere "kuyruk yüzgeci" dediğimiz şey, aslında karalarda "bacak" olarak kullanılan iki uzvun kaynaşarak yüzgece dönüşmesiyle evrimleşmiştir. Bir diğer deyişle, yüzgeçayakların kuyruklarının içinde 5 parmaklı 2 ayak vardır.

Ama balinalarda durum böyle değildir. Kuyruk yüzgecinin içinde, pektoral yüzgeçlerindeki gibi parmaklar bulunmaz. Hatta balina kuyruklarında hiç kemik bulunmaz. Kuyrukları, tamamen kas ve yağ gibi dokulardan oluşmaktadır. Bu durumda balinaların bacakları nerede? Onlara ne oldu?

Neredeyse yok olma noktasına gelecek kadar köreldiler. Ama burada anahtar sözcük: "neredeyse". Balinaların karasal memelilerden evriminin tartışmaya yer bırakmayan bir kanıtı, günümüzdeki balina türlerinin birçoğunda canlı kanlı bulunmaktadır: Günümüzde var olan 92 balina ve yunus türünün, 2 tanesi (Kogia sima ve Kogia breviceps) hariç tamamında, atalarında bulunan gerçek işlevini tamamen yitirmiş, omurga ile bağı tamamen kopmuş bir şekilde vücut boşluğu içerisinde yüzen femur (uyluk) ve pelvis (leğen) kemikleri kalıntıları bulunmaktadır. Bu kemiklere bir örnek, aşağıdaki fotoğrafta net bir şekilde görülmektedir.
 
Üst Alt