Brandolini Yasası: Akılsızca Ortaya Atılan İddiaları Çürütmek Neden Zordur? | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Brandolini Yasası: Akılsızca Ortaya Atılan İddiaları Çürütmek Neden Zordur?


Brandolini yasası (saçmalık asimetrisi ilkesi olarak da adlandırılır), "Saçmalığı çürütmek için gereken enerji miktarı, saçmalığı üretmek için gereken enerji miktarından daha yüksektir." deyişiyle, veya Türk kültüründen "Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" deyişiyle özetlenebilen sözdür. Yani bu yasaya göre genellikle doğruluk, kanıt veya mantık gibi şeylere aldırmadan bir argüman öne sürmek, bu argümanın yanlış olduğunu kanıtlamaktan çok daha kolaydır.

Brandolini Yasası Örnekleri​

Brandolini yasasının bir örneği, bir kişinin karmaşık bir komplo teorisi uydurduğu ve ilgili iddiaların hiçbirini doğrulamadan bunu sosyal medyada paylaştığı bir durumda ortaya çıkar. Bir teori uydurup sosyal medyada yayınlamak, başkalarının bu teoriyi uygun kanıt ve argümanlarla çürütmek için ihtiyaç duyduğu büyük miktarda çabaya kıyasla çok az çaba gerektirir.

Brandolini'nin yasasını gösteren bir başka örnek de insanların sözde-derin saçmalıkları (İng: "pseudo-profound") yaydığı durumlarda ortaya çıkar. Bu tür saçmalıklar şu cümleyle özetlenir: "Sözdizimsel bir yapıyı takip eden ve okuyucuyu etkilemek amacıyla oluşturulmuş bir dizi moda sözcükten oluşur... [Bu sözcükler] muğlak, boş ve esasen anlamsızdır, ancak anlaşılması güç bir sözlük kullanılarak daha derin ve derin bir anlam ifade ediyormuş gibi görünecek şekilde kurgulanmıştır".Sözde derin saçmalıkların bir örneği şu şekildedir:

Bizler bir nokta olarak lokalize olan ve sonra şişerek tekrar lokal olmayan varlıklar haline gelen lokal olmayan varlıklarız. Evren bizde yansıtılır.
Bu tür bir ifadenin üretilmesi çok kolay olabilir, zira ifade esasen anlamsızdır ve hiçbir kanıt ya da düzgün bir akıl yürütme gerektirmez. Ancak bu tür ifadeleri çürütmek çok daha fazla çaba gerektirir, çünkü çürütmek amacıyla odaklanılacak bir tarafları yoktur.

Benzer şekilde (sahte-derin ifadeler de dahil olmak üzere) saçma ifadeleri ve sözleri ünlü bir otorite figürüne "Bu insan bunu gerçekten söylemiş mi?" diye herhangi bir kontrol yapmaksızın yayınlamak neredeyse hiç efor harcatmaz. Böylesi sahte atıflarla üretilen ifadeler kulağa daha anlamlı gelmektedir! Bunun bir örneği bir kimsenin eğitim hakkındaki görüşlerini yazması ve kendi görüşlerini Einstein söylemiş gibi yansıtmasıdır; böylelikle kendi sözleri bir otorite figürünün ağzından çıkmış gibi algılanır. Bir yazının altına "Albert Einstein" yazmak hiç çaba gerektirmez, ancak Einstein'ın böyle bir ifadesi bulunmadığını kanıtlamak mümkünse bile çok fazla çaba gerektirir.

Brandolini Yasasının Arkasındaki Mantık​

Saçmalık yaratmanın kolaylığı ile onu çürütmenin zorluğu arasındaki bu asimetrinin birkaç nedeni vardır:

  • Saçmalıklar genellikle gerçek, kanıt ve mantıksal olarak sağlam akıl yürütme gibi şeylere çok az önem verilerek ya da hiç önem verilmeden ortaya atılır. Buna karşın düzgün bir çürütmede bunların dikkate alınması gerekir. Bu aynı zamanda saçmalık üretmenin genellikle sezi ve sezgisel yöntemlerin kullanımını içerdiği, çürütmenin ise genellikle daha fazla bilişsel çaba gerektiren analitik akıl yürütme süreçleri gerektirdiği anlamına gelir.
  • Bir konu özelinde birçok yanlış, ancak tek bir doğru vardır ve her bir doğru sonsuz sayıda şekilde çarpıtılabilir. Bu durum doğru argümantasyon teknikleri kullanmayan, saçmalayan bir kimse için önemli değildir, ancak doğru argümantasyon kullanarak çürütmek isteyen insanlar için zorluklar yaratabilir.
  • Saçmalıklar genellikle kafa karıştırıcı ifadeler veya muğlak iddialar içerir. Belirli bağlamlarda (örneğin siyaset) yaygın olan bu sorun, saçmalığın üretilmesini zorlaştırmaz, ancak örneğin saçmalığın çıkış noktasını bulmak için kaynağına inilmesinin gerektiği durumlarda genellikle çürütülmesini zorlaştırır.
  • Saçmalıklar yanlışlanamayan ya da çürütülmesi çok zor olan iddialar içerebilir. Saçmalıkların yanlışlanamamaları ve çürütülmelerinin çok zor olması da bu saçmalıkları çürütmek isteyen kişiler için başkaca sorunlar çıkarabilir.

Saçmalığın Tanımı​

Saçmalığın tam olarak ne olduğu konusunda bir fikir birliğine varılamamış, farklı kaynaklar birbirlerine benzer de olsa farklı tanımlar ortaya atmıştır. Konu hakkında bir makalede şu sözlere yer verilmiştir:

Saçmalık teriminin üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımı yoktur ve birçok akademisyen benzer kavramları ifade etmek için farklı terimler kullanmaktadır.
Postman (1969) saçmalığı anlamsız konuşma olarak tanımlamıştır, ardından dört kategori içeren bir saçmalık taksonomisi ortaya atmıştır. Kendini beğenmişlik, saçmalayan kişinin yetersizliklerini gizlemek ve dinleyicilerin kendilerini sorgulamalarını sağlamak için tasarlanmış süslü başlıklar, terimler ve cümlelerin kullanılması ile karakterize edilir. İkinci kategori fanatizmdir ve en tehlikeli iki türü bağnazlık ve Eichmanncılık, yani saçmalayanın bakış açısını doğrulamayan herhangi bir veriye tahammülsüzlüktür. Üçüncü kategori olan mantıksızlık ise "samimiyet kisvesi altında sunulan cehalet" olarak tanımlanmaktadır (s. 2). Bu kategorinin kullanımındaki artış, kamusal tartışmalara gerçek bir katkı sağlamayan, talep edilmemiş görüşler için hem kanal hem de izleyici sağlayan kitle iletişim araçlarının gelişimine bağlanmıştır. Barr'ın (2015) belirttiği gibi, mevcut çağ sadece bilgi değil, aynı zamanda yanlış bilgi çağıdır: "the age of Bullshit" (Saçmalıklar Çağı) (s. 1). Son kategori ise batıl inançtır: olgusal veya bilimsel kanıtlarla desteklenmeyen bir inancın otoriter bir şekilde ifade edilmesi, "otorite kisvesi altında sunulan cehalet" (s. 2) olarak adlandırılmaktadır.
Frankfurt'un (2005) çok daha popüler olan On Bullshit (Saçmalık Üzerine) adlı kitabı, bir saçmalık teorisinin eksikliğini gidermeye çalışmıştır... Frankfurt, saçmalığın özünün "gerçekle ilgili bir kaygıyla bağlantısının olmamasında" (s. 8) ve "yanlış olmasında değil, sahte olmasında" (s. 12) yattığı sonucuna varmıştır. Saçmalayan bir kimse, istenen etki elde edildiği sürece (örneğin etkilemek, avantaj elde etmek ve belirli bir durumdan kurtulmak) iletilen şeyin doğruluğu konusunda hiçbir endişe duymaz.
Buekens ve Boudry (2015) 'bilmesinlercilik' ve saçmalık arasında bir ayrıma gider. Bilmesinlerciliğin saçmalayan kişinin hem kullandığı dil hem de izleyicinin bu dili alım şekliyle ilgilenmemesini temel alarak ve ayrıntılı dilbilimsel formülasyonlar kullanarak daha kapsamlı ve derin bir araştırma gereğini ve çalışmanın derinlikten ve içgörüden yoksun olduğunu gizlemeye yönelik bir girişim olduğunu öne sürer. Dahası, bilmesinlercilik özellikle dinleyiciyi sürekli olarak daha derin bir anlayış için nafile bir arayışa hapsetmeyi ve konuşmacının daha arzu edilir, bilgili imajını sürdürmeyi amaçlar.

Yakın zamanda Meibauer (2016), Frankfurt'un tanımından yola çıkarak saçmalık tanımına üçüncü bir boyut daha eklemiştir: gerçeğe yönelik gevşek bir kaygı bulunmaktadır; bu gerçeği dinleyiciden gizlemek için belirli girişimlerde bulunulur ve saçmalayan kimse, konunun gerektirdiğinden daha büyük bir ciddiyetle konuşur. Wakeham (2017), saçmalamanın sadece genel bir epistemolojik sorun olmadığını, özellikle sosyal epistemolojiyle, yani bilgiyi sosyal kaynaklar aracılığıyla nasıl edindiğimizle ve ikinci el kaynakların sorunlu doğasıyla ilgili olduğunu savunmuş; bu iddiasında da insanların genellikle etkileşimde bulundukları kişilerin, özellikle de kendilerine yakın olan insanların dürüst olduğuna inandıklarını ve sosyal aşinalığın epistemik uyanıklığı azalttığını gösteren araştırmalardan yararlanmıştır (Bond & DePaulo, 2006).
Pennycook ve diğerleri (2015) tarafından ampirik olarak araştırılan sözde-derin saçmalıklar, derin anlam duygusu uyandırmak için kasıtlı olarak belirsiz olma özelliğine sahiptir. Sözde-derin saçmalıkların amacı, belirsizciliğin tanımıyla da tutarlı olarak, bilgilendirmek değil etkilemektir.
Saçmalığın tanımına ilişkin bu değişkenlik terimin birçok farklı anlamda kullanmasıyla bir noktaya kadar açıklanabilir:

Mantık çerçevesinde bir şeyi saçma olarak nitelememiz için gerekli ve yeterli koşulları tanımlamaya yönelik çabalar konudan sapmaya mahkumdur. Her şeyden önce saçmalık terimi çok gevşek bir şekilde, kötü bir durumu tanımlayan bir kelime olarak kullanılmaktadır ve belirli bir gerçek anlamı yoktur. Bir başka konu da saçmalık olgusunun genişliğidir; bu genişliği nitelemeye çalışan hiçbir titiz ve açık çalışma gözlemlenen olguları zorbalıkla kılıfına uydurmaktan kaçınamaz. Bütün bunlarla karşın kesin bir tanımın yapılması mümkün olmasa da faydalı bir şeyler söylenmesi mümkündür.
İnsanlar bu kelimeyi gerçek anlamından öte sezgisel olarak anladıkları şekilde kullanmaktadır ve böylesi kullanımlar bu kelimeye benzer birçok fenomen için de geçerlidir. Ancak saçmalık üzerine yapılmış bir çalışma, selefi birçok çalışmayı da göz önünde bulundurarak geniş bir tanım sunmaktadır:

Saçmalamak kasıtlı veya kasıtsız, bilinçli veya bilinçsiz olarak, hakikate, gerçek kanıtlara ve/veya yerleşik anlamsal, mantıksal, sistemik veya ampirik bilgiye çok az veya hiç önem vermeden iletişim kurmayı içerir...
Bu çerçevede saçmalamak sinsi ve yaygın bir iletişim davranışıdır... Genellikle gerçeği, kanıtı ve/veya yerleşik bilgiyi göz ardı etmek için tasarlanmış retorik stratejiler kullanmakla karakterize edilir, ancak bunlarla sınırlı değildir; örneğin bir kişi, hakkında hiçbir şey bilmediği bir alana yönelik bilgi birikimini, yetkinliğini veya kabiliyetlerini çevresindeki insanları etkilemek, uyum göstermek, etki altına almak veya ikna etmek amacıyla abartabilir veya süsleyebilir.
Brandolini yasası bağlamında ve saçmalığın genel bağlamdaki etkileri göz önünde bulundurulduğunda bu tanımın veya kelimenin sezgisel anlamının dikkate alınması yeterlidir.

Brandolini Yasası Hakkında Akılda Tutulması Gerekenler​

Brandolini yasası, ampirik bir gerçek olmaktan öte genel bir gözlemdir. Yani her durumda geçerli olması beklenmemektedir. Bu ilkeye yönelik akılda tutulması gereken iki unsur da şu şekildedir:

  • Saçmalığı üretmek, çürütmeye kıyasla bazen daha az çaba gerektirir. Örneğin alanında uzman bir kimse, amatör birinin büyük uğraşlarla uzun bir zamanda hazırladığı bir saçmalığı kolaylıkla çürütebilir.
  • Genel bağlamda saçmalığı çürütmek için çaba yeterli olmayabilir. Bazı durumlarda saçmalığı çürütmek, üretmekten daha fazla çaba gerektirir, bazı durumlarda ise bir saçmalığı çürütmek için çaba tek başına yeterli olmaz. Ancak bu iki yol da, özellikle ikinci yol Brandolini yasası ile ifade edilen genel kanıyı desteklemektedir.
Brandolini yasası ve etrafında şekillenen ilkeler her durumda geçerli olmayabilir; bu sebeple bu unsurların akılda tutulması önemlidir.

Bu bilgiler ışığında yukarıda belirtilen unsurları da içeren genel bir özet şu şekilde tanımlanabilir:

Saçmalığı çürütmek için gereken enerji miktarı, saçmalığı üretmek için gereken enerji miktarından daha yüksektir.
Not: Bir saçmalığın çürütülmesi için çabanın tek başına yeterli olamayacağı düşüncesi Hartley'in Brandolini yasasına yönelik çıkarımlarda yer almaktadır. Hartley, Brandolini'nin "bir iyimser olduğunu" ifade etmektedir.

Brandolini Yasasını Göz Önünde Bulundurmak​

Brandolini yasasını göz önünde bulundurmanın faydalı olabileceği birkaç yol vardır:

Bu yasayı göz önünde bulundurmak her şeyden önce karşı karşıya olduğunuz saçmalığın çürütülmeye değer olup olmadığını belirlemenizi sağlar. Örneğin bir saçmalığın, saçmalığı çürütmek için harcayacağınız çabaya değmeyeceğini fark edebilirsiniz.

Bu ilke ışığında bir saçmalığı çürütüp çürütmeyeceğinize karar verirken şu türde unsurları göz önünde bulundurmalısınız:

  • Saçmalık ne kadar yanlış? Gerçeğe kayda değer ölçüde yakın mı, yoksa tamamen anlamsız mı?
  • Çürütmek ne gibi sonuçlar doğuracak? Saçmalık zararsız mı, veya ciddi sorunlara yol açabilir mi?
  • Kimi etkileyecek? Sadece birkaç kişiyi mi etkileyecek, veya milyonların fikrini belirleyebilir mi?
Bu soruları sorarken de aklınızın bir köşesinde şu alıntıyı tutmanız yardımcı olacaktır:

Yanlışlıklara ve yanlış temsillere karşı gösterdiğimiz çabalar anlık bir etki yaratmıyor gibi görünebilir, ama birileri, bir yerlerde cevabımızı duyacak veya okuyacak. Çabanın hedefi saçmalıkları üreten kişi değildir, bilimsel sorunlara ilişkin açık fikirli okuyuculardır. Bir yalan, doğru ayakkabılarını bile giyemeden dünyayı gezebilir; ancak doğrusunun yola bile çıkmadığı yalanlar asla durmaz.
Brandolini yasasını göz önünde bulundurmak, saçmalıkları çürütüp çürütmemeye karar vermemizi sağlamanın yanında saçmalıklarla nasıl daha iyi başa çıkabileceğimizi anlamamıza da katkıda bulunur. Bu çerçevede örneğin belirli bir alanda doğru materyaller yayınlamanın, bu alandaki her saçmalığı doğrudan çürütmeye çalışmaktan daha etkili olduğunu fark edebilirsiniz.

Brandolini yasası, aynı şekilde büyük miktarda saçmalığın ele alınmasında da faydalıdır. Örneğin bir tartışma sırasında rakibi zayıf ancak çok sayıda argümanla boğma anlamına gelen boş laf yönteminin ele alınmasında bu yasa şu şekilde bir rol oynayabilir: Boş laflar ve zayıf argümanlar genellikle birçok saçmalık içerir. Brandolini yasası da önünüze sürülen her saçmalığı çürütmek yerine bu saçmalıkların temel noktalarına odaklanmanızın daha etkili olacağını fark etmenizi sağlayabilir veya saçmalıkların ispat yükümlülüğünün bu boş laf üreten kimsede olduğunu hatırlatabilir.

Benzer şekilde, rakibinizi çok sayıda zayıf argümanla bunaltmayı içeren bir retorik tekniği olan boş lafa yanıt verme örneğinde olduğu gibi, büyük miktarda saçmalığa nasıl yanıt verileceğini anlamak söz konusu olduğunda da faydalı olabilir. Özellikle, Gish gallop'lar çok fazla saçmalık içerme eğiliminde olduğundan, Brandolini yasası, karşılaştığınız her saçmalığı çürütmek yerine, yalnızca kilit noktalarına odaklanmanın veya Gish gallop'çıya argümanlarını destekleme konusunda ilk ispat yükünün kendilerinde olduğunu hatırlatmanın daha etkili olabileceğini anlamanıza yardımcı olabilir.



Ayrıca Brandolini yasasını anlamak, insanların davranışlarını anlamanızı ve öngörmenizi sağlayabilir. Örneğin bir alanda uzman olan bir kişinin insanların yaydığı her saçmalığı neden yanıtsız bıraktığını bu yasa çerçevesinde anlayabilirsiniz; zira bu uzmanın her iddiayı çürütmesinin zaman ve çaba açısından maliyeti çok yüksektir. Benzer şekilde saçmalayan bir kişinin saçmalıklarını yaymaya devam edeceğini de öngörebilirsiniz; zira Brandolini yasası etrafındaki ilkeler diğer insanların bu kişinin yaydığı saçmalıkları düzeltme zahmetine girmeyeceğini göstermektedir.

Son olarak, Brandolini yasasını ele alırken akılda tutulması gereken unsurları da göz önünde bulundurmak önemlidir. Bunlar arasında en önemlisi Brandolini yasasının her durumda geçerli olan bir yasa olmaktan öte genel bir gözlem olduğu gerçeğidir. Yani bu, bu çerçevede bazen bir saçmalığı çürütmenin yaratmaktan daha az çaba gerektirebileceği anlamına gelir. Böyle bir çaba dengesi de bu saçmalığı çürütüp çürütmeme konusunda alacağınız kararı etkileyecektir.

Ana hatlarıyla ele alındığında Brandolini yasasını göz önünde bulundurmak saçmalıkların çürütülmeye değer olup olmadığını belirlemeniz, saçmalıkları nasıl daha iyi (örneğin saçmalığın yalnızca temel noktalarına odaklanılması) çürüteceğinizi anlamanız ve insanların davranışlarını (örneğin bir uzmanın kendi alanındaki her saçmalığa yanıt vermemesi) anlamanız ve öngörmeniz konularında faydalıdır.

Kaynak: evrimagaci
 
turk futbolundan ornek vermek gerekirse:

fenerbahce büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.

odagı olmayan bir sacmalık oldugu icin curutmek icin nereden baslayacagınızı bilemezsiniz.
 
Aç Beyaz Futbol’u, Ahmet Çakar’ın söylediği her şey Brandolini Yasasına örnek.

“X adamsa çıksın bunun olmadığını ispatlasın”

Lan adam neden olmayan şeyi ispatlasın, bir iddian varsa sen ispatlasana.

İnsanlar neden senin götünden uydurduğun şeyi çürütmek için enerji harcamak zorunda?
 
Üst Alt