Hamit Altıntop: "Terim, Denizli, Güneş eleştirilemiyor" | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Hamit Altıntop: "Terim, Denizli, Güneş eleştirilemiyor"


5bc821fd66a97c675745ce0a

Birçok kişinin koltuğu kaybetme korkusu taşıdığını dile getiren Altıntop, “Adam ekmek parasından olmamak için yanlış yapabiliyor, göz yumabiliyor veya kulağını kapatabiliyor. Etrafındaki insanlar işinden olmak istemiyor” diye konuştu. Hamit Altıntop şöyle devam etti: “Maalesef bütün gazetecilerin de çok objektif, tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. Birisi burda kulüp başkanını kolay kolay eleştiremiyor. Kolay kolay büyüklerimiz (Terim, Güneş, Denizli) eleştirilemiyor. Sıkıntı burada.”

Türk futbolunun en kariyerli isimleri arasında yerini alan Hamit Altıntop, Bayern Münih ile kendini gösterdi, Real Madridserüveni sancılı geçti. Ancak o, Galatasaraylı Hamit olarak sahalara veda etti.

İlk olarak o günlere dönelim ve sarı-kırmızılı formaya vedasının nasıl olduğunu öğrenelim:

“Genelde hocalar futbolculara muhtaçtır ama o dönemde ben hocaya muhtaçtım. Çünkü sakatlıktan dönmüştüm. Özgüvenimi, fizik gücümü kaybetmiştim. O dönem Riekerink ile konuşmalarımızda her zaman altını çizerek 5-10 dakika oynayayım diye ricada bulunuyordum. Enerjimiz uymadı. Maçlar 3-0 iken bile bir değişiklik yapıyordu. İyi mi kötü mi bilemem ama iyi yönetemediğini düşünüyorum. Sonradan kupa maçları oldu. Tuzla maçı herhalde kariyerimin en kötü maçı diyebilirim. Topu kontrol edemiyordum. Burdan ayrılma nedenlerimden biri de o günkü performansımdı. Ben hiçbir zaman ortaya çıkıp, (Ben Hamit Altıntop’um. Oynamam gerekir) demedim.”

Buradan Darmstadt’a geçiş ve veda...
“Orada yeni bir ortamda yeni bir enerji ile çok iyi maçlar oynadım. Toparlandım. Eski Hamit miydim? Hiçbir zaman olamazdım. O iki bel, 3 diz ameliyatından sonra hiçbir zaman olamazdım. Ben bunu biliyordum. Ama tecrübemle, kendi duruşumla insanlarla bir grup haline geldik. Futbolu nasıl bıraktığımı biliyorsunuz. 90+3’te sol ayağımla orta kesmek istedim, gol oldu. Maç bitti ve o gün bıraktım.”

Real Madrid tercihin kariyerinde bir kırılma noktası mıydı?

“Real Madrid’e 2011’de martın sonunda imza atmıştım. 3 gün sonra belimden sakatlandım. Jose Mourinho ile görüştüm. Ağır bir sakatlık olduğunu anlattım.

İsterlerse sözleşmeyi feshedebileceğimi söyledim. Madrid Kulübü, ‘Sonuçta biz seninle anlaştık. Öyle bir şey söz konusu değil. Böyle şeyler hayatta var. Sen yine toparlanacaksın, güçleneceksin. Sonra bize faydalı olacaksın’ dedi.

Ayrılmak istedim
Hazırlık dönemini takımla yapamamıştım. Ağır sakatlığın ardından yine yeri geldiğinde forma giyiyordum. Ayrılmak için ben rica ettim. Çünkü Fatih Hoca’ya, vizyonuna inandığım için ayrıldım.”

Avrupa’da futbolcu sahada işini yapar, arada bir röportaj verir. Burada ise neden futbolcularla gazeteciler arasında bir mesafe var?

Burada samimiyet yok, güven yok. Sanki burada biz birbirimize rakipmişiz gibi. Burada birbirinin üstüne çıkma muhabbeti var.

Maalesef bütün gazetecilerin çok objektif, tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. Birisi kulüp başkanını kolay kolay eleştiremiyor. Kolay kolay büyüklerimiz (Fatih Terim, Şenol Güneş, Mustafa Denizli) eleştirilemiyor. Eleştirildiğinde herkesin bir tarafı var. Sıkıntı burada. Burada Hamit Galatasaraylı Mehmet Fenerbahçeli Ali Beşiktaşlı. Hep bir taraf var. İnsanlık dışı bir şey varsa bunun rengi yoktur. Bir Fenerbahçeli taraftar muz atıyorsa buna bir Fenerbahçeli de yanlış diyebilmeli. Bu Galatasaray’da Beşiktaş’ta da yanlış demektir.

Ben ne yaparım?
Eleştiriye açık değil miyiz yani...

Yanındaki insana yanlışını söyleyemeyecek misiniz? Ben farklı düşünüyorum diyemeyecek misiniz? Burada sizden üstün biri varsa alınmadan eleştiride bulunamıyorsunuz. Karşınızdaki insan buna alınıyor. Bu nedenle koltuk veya o pozisyondan olmak istemiyorsunuz.

Endişeleriniz var. Başka bir yerde iş bulamam veya aç kalırım. Ben ne yaparım? Böyle muhabbetlerimiz var maalesef. Bu sadece futbolda değil benim gördüğüm her alanda böyle.

Ayak eksik olursa...
Adam ekmek parasından olmamak için yanlış yapabiliyor. Göz yumabiliyor veya kulağını kapatabiliyor. Bizim dinimizde ne diyor; “Veren Allah, alan Allah”... Manevi değerlerimiz bu nedenlerle kayboluyor. Korkularımız endişelerimiz çok büyük. Şenol Hoca, Mustafa Hoca veya Fatih Terim... Onlarla ters düşmek istemiyorlar.

2. adamlık senin için zor o zaman...

İkinci adamlık nedir? Bir ekip vardır. Mesela bu masanın bir ayağı olmasa, bu masanın bir değeri yoktur. Tutmaz ki... Bunları kavramak gerekir. Enerji çok kötü... Biz de hoca sırf hoca değil ki... Doktor, menajer, basın danışmanı, yeri geldiğinde başkan oluyor. Türkiye’de sportif direktör olmama nedenlerinden biri budur.

Antrenör olmak eziyet
Teknik adamlığı aklının ucundan bile geçirmediğini söyleyen Hamit Altıntop, “Ancak hocalık kurslarına katılıyor, platformu merak ediyorum. Belki yarın fikrimi değiştiririm. Ama bu ülkede antrenör olmak eziyet” diye konuştu.

Mourinho, Van Gaal, Fatih Terim gibi çok üst düzey teknik adamlarla çalıştın. Onları nasıl ifade edebilirsin?

Hepsinde de yönetici özellikleri var. Bir takımı oluşturmak, bir futbolcuya ulaşabilmek ve gerektiğinde en iyi potansiyeli elde etme hissiyatı var böyle hocalarda... Taktik açısından hepsi belli bir seviyededir elbette. Bu düzeye Van Gaal hangi şartlarda geldi? Fatih Hoca hangi şartlarda geldi? Bunları kıyasladığınızda Van Gaal’in örnek aldığı isim Cruyff. Çalıştığı futbolcular Van Basten, Gullit... Bir de bizim şartlarımızda çalışan bir hoca var. Bunları kıyaslaması çok zor.

Tabii ki hepsinde inanılmaz bir motivasyon ve kazanma hırsı var. Geçen sezon Galatasaray şampiyon olduysa Fatih Hoca herkesten daha çok istediği için şampiyon oldu. Takımların seviyesi hemen hemen aynı. Oynanan futbol çok fark yaratan bir seviyede değildi. Beşiktaş tabii ki çok göze hoş gelen bir futbol oynuyor ama defansta da zaafları var. Aralarında büyük bir fark yok.

Antrenörlük gibi bir düşüncen var mı?

Antrenör olmak, yalnız bir mücadele vermek demek... Antrenörlük bu Türkiye’de. Aklımın ucundan geçmiyor. Ancak hocalık kurslarına katılıyor, platformu merak ediyorum. Belki yarın fikrimi değiştiririm. Bu ülkede antrenör olmak eziyet. Müdahale eden çok. Alanınız net değil. Günün sonunda siz hep suçlusunuz.

Yakın arkadaşın Niko Kovac da Bayern’de? Temasınız var mı?

Evet... Bayern Münih’in şöyle bir yapısı var. Beraber çalıştığı futbolcuları kendi kulüplerine yakın tutuyorlar, hazırlıyorlar. Buradaki Beşiktaş maçında beraberdik. Real Madrid yarı final maçında da... Temas halindeyiz.

Hep olumsuz tarafa bakıyoruz
VAR sistemi için düşüncen nedir?

Almanya’da uygulandı. Bunun bir alışma süreci var. Bunlara sadece futbolcular, taraftarlar değil hakemlerin de alışması gerekir. Ama bizde maalesef hep memnuniyetsizlik olduğu için olumlu tarafını değil de olumsuz tarafını konuştuğumuz için bu tartışmalar beni şaşırtmadı.

Adam 2+1’de oturuyor, kira ödemiyor. Ama o adam 3+1’de oturmak istiyor. Elindeki ile yetinmiyor ve şükretmiyor. Öyle bir zihniyetimiz var. Kısıtlama ve kendini terbiye etme yok. Hep başkalarını eleştirmek var. O da bizi tembelliğe itiyor.

Zihniyet bu!
Gençlerde başarılı olan bunu üst yapıya taşıyamayan bir ülkeyiz. Sence bunun nedeni nedir?

Her yerde futbol olarak kaliteli oyuncular vardır. Topa vurmak, sıçramak gibi... Ancak ahlaki değerler, beraber hareket etme noktasında eksiğiz. Bir anne baba 13 yaşındaki çocuğuna. “Ona pas atma. Sen gol at” diyebilir mi? Orada başlıyor bu zihniyet. Çok ince... Konu Fatih Hoca değil. Konu Federasyon değil. Bizim eksiklerimiz çok fazla.

Taraftar kalite görmek istiyor
Yabancı sınırlaması ile ilgili neler söylersin?

2003’te Schalke ile maça çıktım. Benle beraber 9 yabancı sahadaydı. Burada önemli olan kalite var mı, başarılı futbol var mı? Konu aslında bu. Taraftar geldiğinde Türk mü Türk değil mi buna bakmıyor. Taraftar kalite görmek istiyor. Kendi özüne ve köküne sahip çıkman gerekir. Ahlaki değerleri koruyarak tabii ki. Kim ister altyapıdan oyuncu yetiştirmek varken, para verip transfer yapmayı... Bunu yapmak için zaman ayırmak lazım. Kendine dert etmek lazım. Tesis olması lazım. Sağlam bir ekip olmak gerekir. Öyle bir şey olmadığı için zor.

Hep sürtüşme hep kapışma
Bu sene ligin kalitesini nasıl görüyorsun? Geçen sezon çok çekilmeli geçmişti.

Çekişmeli ama kaliteli değildi. Aramızda hep bir rekabet var. Hep bir sürtüşme, kapışma var. Bu sporda olması gereken şeyler. Türkiye’de bu hep olacak. Sürprizler olacaktır. Yeni oyuncular gelecektir. Ama yine baktığınızda Başakşehir, Avrupa’da gruplara geçemiyor! Örnek olarak Akhisar’ı görüyoruz. Bir Türk futbolcusu 1 hafta oyna sonra bir dinlen ki diğer maç gelsin! Öyle bir gerçeğimiz var.

İdman yapacak sahamız yok
Türkiye’de tesisleşme üst düzeyde... Ancak taraftar artışı aynı paralelde değil...

Modern statlar yapılıyor. Avrupa’da bile bu denli örnek görmek mümkün değil. Biz görüntüyü seven insanız. Her yerde stat var ama idman yapacak saha yok. Anadolu’da akşam bir sahada 6 takım idman yapıyor. Bunu nasıl açıklayacağız? 2012’de Galatasaray’a geldim. Gençler için şartlar çok kötü.... Altyapı hocasının biraz eğitici olması lazım.

Schalke’den 2 maçta üç puan avantaj
Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray, Schalke ile oynayacak. Bu maçlarla ilgili neler söyleyeceksin?

Galatasaray’ın gruptaki ilk galibiyeti çok önemliydi. Porto’da da o futbol sevindiriciydi. İki Schalke maçı var. Bu iki maçtan gelecek 3 puan büyük avantaj sağlar. Ama önümüzdeki iki maçta 1 puan olursa işi zora sokar. Schalke kötü değil. Sonuçta geçen sene ligde ikinci oldu. Çok farklı sistemler oynayan bir gruba sahip. Tecrübesizliği var. Ama diğer taraftan da genç ve hırslı, motivasyonu yüksek bir teknik direktörleri var. Yaş itibariyle de kendi alanında en iyilerden biri. Schalke’nin tek dezavantajı gerek hoca gerek de takım olarak tecrübesiz oluşu.

Futbolu bıraktıktan sonra idari veya teknik anlamda bir teklif geldi mi?

Burada sistem maalesef herkesi ziyan etmiş. A’dan Z’ye... Bir Fatih hoca bile yüzde 50 seviyorsa yüzde 50 sevmiyor. Neden? Sistem sizi yanlışlıklara zorluyor. Burada bir uyaran, eğiten, akıl veren hiçbir beklentisi olmadan bunu yapan kimse yok. Geri dönüp baktığımda inanamıyorum.

Ziyan olan çok örnekler var. Çoğu futbolcu depresyon yaşıyor. Endişeleri korkuları o kadar büyük ki... Onları yanlış itiyor veya kendilerini kabuklarına çekiyorlar ve yalnız bir dünyada yaşıyorlar. Özgürlük yok. Gündem şöhret sahibi olarak bakılıyor ama mutsuz, kendisi ile barışık değil.

Maalesef kelimesini çok kullanıyorsun? Mutsuz bir insan profili çiziyorsun dışarıdan bakınca...

Çok kullanıyorum. Çünkü bizim o kadar çok nimetlerimiz var ki bunları ziyan ediyoruz. Bunların değerini bilmiyoruz. Arkadaşların hiçbiri mutlu değil. Depresyondalar ve o yüzden maddiyata sarılıyorlar. Maddiyat bir nevi onları teselli ediyor. Bu sadece futbolda değil... Hedef, kafamı rahat yastığa koyayım değil. Ahlaki değerlerimiz ve sıkıntılarımız olmadığı için başarı da yok. Yenildiğimizde beraber üzülemiyoruz. Her sene başkan değişiyor. Ben 2012’de geldim. 5 başkan gördüm. Nasıl bir sistem oturtabilirsiniz ki?

Bunları dinlerken aklıma Arda Turan geldi.

Çocuk sahibi bunu bilir aslında. Siz çocuğunuza ne kadar alan verirseniz o kadarını kullanır. Sistem ne kadar müsaade ediyor? Ben diyorum, balık başından kokuyor. O da onun ürünüdür. Öyle bir gerçek var. Cristiano Ronaldo 6. Altın Top’unu kovalıyor bizdeki futbolcular ise ne kovalıyor belli değil. Adam hedef koymuş 100 veya 150 defa milli takımda oynamak için. Bizim hedefimiz ne? Hedefi olmayan bir insan çizgisini bozar. Türk futbolcusunun hedefi nedir? Üç büyüklerde oynamak, iyi para kazanmak. Milli formayı giymek. Ben bundan bahsediyorum. Öğretmen okulda matematik dersi verdiğinde bir hedefi var. Günün sonunda bu çocuk şu formüllerle bunu bunu çözmeye çalışacak. Günün sonunda not veriyor, düzeltiyor. Futbolda bu yok ki! Kim bunu yapacak? Yönetici ağabeylerimiz sağ olsun! Kendi işleriyle meşgul olduklarından böyle şeyleri takip edemiyorlar. Ondan sonra “Biz fedakârlık yaptık. Elimizi cebimize attık.” Hikaye yani...

Kötü niyet yok
Volkan Demirel de gündemde. Onunla ilgili neler söyleyeceksin?

Volkan’ın açıklamalarında veya hareketlerinde bir agresiflik var. Hiçbirinde kötü niyet olduğunu düşünmüyorum. Bu arkadaşların desteğe, uyarıya ihtiyacı var. Hiç kimse demez mi, “Bu sana zarar verir. Yakın bir gün sana geri döner” diye... Takım içinden ziyade, kulübün içinden birinin bu uyarıları yapması gerekirdi. Biz önce kırarız sonra toparlamaya çalışırız. Onu toparlayana kadar 5 maç gitmiş, puanlar gitmiş, şampiyonluk gitmiş, özgüven gitmiş.

Mehmet Topal bugün Fenerbahçe’de eleştirilerin merkezindeki isim. Aynı bölgenin oyuncusu olarak ne diyeceksin?

Mehmet yıllardır devamlılığı olan ve inanılmaz mücadele eden bir futbolcuydu. Karakterli bir insan... Takım oyuncusu olduğunu kabul eden bir insan. Hiçbir zaman gündemde olmak istemeyen bir insana bu derece yüklenmek doğru değil. Tekmeye kafasını koyan bir çocuk. Eleştirilecek en son kişi odur bu camiada.

Fenerbahçe ve Van Gaal örneği
Phillip Cocu için yorumun nedir? Doğru bir tercih mi?

Ben haddimi aşmak istemiyorum. Ama Ali Koç başkan geldi. Fikri düşünceleri inanılmaz. Kurumsal bir yapı oluşturmak istiyor. Ancak bir geçiş süreci vardır. Teknik ekipte; camiayı, takımı, ligi, rakipleri iyi bilen tarafsız yaklaşan bir kişiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Böyle şeyler işlerini daha çok kolaylaştırır diye düşünüyorum. Bayern Münih’te Van Gaal geldiğinde ilk haftalar inanılmaz zordu. Takım 10. sıradaydı. Ama ondan bir seri yakaladık. Hocaya inandık ve o sene şampiyon olduk. Almanya Kupası’nı aldık ve Şampiyonlar Ligi’nde finali kaldık. Van Gaal’ın oyun tarzı ile Bayern Münih’te 6-7 milli futbolcu bulunduğu için Almanya’nın da futbolu ilerledi. Cocu’yu tanımıyorum ve kendisini tartamam. Onu değerlendirmek biraz zor.

Ya hoca olacaksın ya da yorumcu
Milli Takım için yorumun nedir? Işık görüyor musun?

Ne tartışılıyor bilmiyorum. Hoca mı, futbolcular mı? Böyle tecrübeli bir hoca, geçiş dönemi için başarılı olabilir. Ondan sonraki plan ne? Var mı? Burada herkes futbolu biliyor. Ancak haftanın 3 günü gidip gençlerle vakit geçirmiyor. Ya hoca olacaksın ya iyi bir yorumcu olacaksın. Böyle şeyler kovalanıyor. Az bir maaşa gidip altyapı hocası olmuyor. Züğürt Ağa filmi vardır bilirsiniz. Adam köyden geliyor, her şeyi deniyor. Batıyor. Günün sonunda ne yapıyor? En iyi bildiği şeyi çiğ köfteyi yapıyor. Ayağında terliği var. Mutlu mutlu evine gidiyor. Biz bunları yapamıyoruz. Bilmediğimiz ticari işlere giriyoruz. Politikaya giriyoruz. Müteahhit oluyoruz!

2002 ve 2008’de başarılar vardı. Ancak daha bu başarılar tekrarlanmadı. Kısa vadeli mutluluk yaşadık hep.

Biz de başarılar aslında başarısızlıktır! Selçuk’un o frikik golü Avrupa Şampiyonası’na gitmemiz bize ne verdi, ne aldı? Onu tartalım biz. 2008’de biz öyle bir turnuva oynadık. Baktığınızda o arkadaşlar bugün ne yapıyorlar? Mutlular mı? Buna bir bakın. Günün sonunda ne olursa olsun biz mutsuz veya yalnızız.

Mutsuz musun?

Elhamdülilah ben mutluyum ve huzurluyum.

Milliyet (Nevzat Dindar)
 
Bu adam bu kadar mantıklı mıydı yahu? Vay anasını.

Seni direklerle olan sancılı ilişkinle hatırlayacağım. Yolun açık olsun.
 
Çok bilmişleri hiç sevmem. Bu kadar sığ düşünenide görmedim.
Tamam haklı olabilirsin çoğu konuda ama bunları değiştirmek için ne yaptın?!?
Antrenör olmak ta istemiyorsun.
Anca eleştiri gel şu işin ucundan tut yok ama herkese bok at.


Gscimbom Mobile
 
Dogru diyo türkiyede yabancı hocalara yapılan eleştirilerin onda biri yerlilere yapılmıyo her şey ahbab çavuş ilişkisiyle yürütülüyo onun icinde bizden bi bok olmuyo
 
"Ancak o, Galatasaraylı Hamit olarak sahalara veda etti. " gerisini okumadım 7/24 sakat olmasına ragmen ücretinde kuruş indirime gitmedi...
 
Üst Alt