Son yıllarda Çin futbolu denince akla, daha çok yaşlı oyuncuların yüksek maaşlar sebebiyle tercih ettiği bir futbol sahnesi geliyor. Biraz daha detaylı bakıldığında, son 10 yıldaki bahis ve şike skandallarının, ülke futbolunun itibarını oldukça sarstığı görülüyor. Ancak Çin topyekûn bir halde futbolda yükselmek için kolları sıvamış durumda
Asya’nın birçok alanda büyümeyi sürdüren devi Çin’de futbol yavaş yavaş önemli bir spor haline gelmekte. Özellikle Guangzhou Evergrande’nin geçtiğimiz yıl kazandığı Asya Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Çin futbolunun bugüne kadar ulaştığı en büyük başarı oldu. Ancak ülke futbolu buraya gelesiye kadar çok zorlu yollardan geçmek zorunda kaldı. Futbolu çok sevmeyen, ligi şike ve bahis skandallarıyla çalkalanmış ve gözünü Batı’nın oyun felsefesiyle yıldızlarına yöneltmiş olan Çin’de futbol, gelişimin yeni bir alanı olma yolunda ilerliyor.
Çin’de profesyonel futbol
1994 yılında Çin Jia-A Ligi ülkede kurulan ilk profesyonel futbol ligi olma özelliğini taşıyordu. 10 yıl sonra bu lig yerine Çin Süper Lig’i getirildi. 12 takımla başlayan mücadele şu anda 16 takımla devam ediyor. Yeni ligin kağıt üzerinde futbola getirdiği bazı kriterler söz konusu: Profesyonel yönetim, finansal yeterlilik ve altyapı. Fakat geçen yıllar içinde Çin futbolu bu kriterleri yerine getirme konusunda çok zorlandı.
Uzun yıllar boyunca Çin futbolunun en büyük sorunu bahis ve şikenin yaygın bir şekilde görülmesiydi. 1994 yılından itibaren özel girişimler futbola destek vermeye çalışsa da futboldaki yozlaşmışlık onların bu ilgilerinden kısa sürede vazgeçmelerine neden oldu. 2006-07 arasında yapıldığı belirlenen şikelerden dolayı birçok kulüp ve futbol adamı hapis cezasına çarptırıldı. Bunların içinde Çin Futbol Federasyonu eski başkanı Nan Yong da yer aldı.
Guangzhou Evergrande 2013’te Asya Şampiyonlar Ligi’ni kazanmayı başarmıştı.
Dipten zirveye
Çin’in bu konuda aldığı sert tedbirler ülkedeki futbol hikayesinin bambaşka bir yöne kaymasına neden oldu. 2010 yılında ligden düşürülen Guangzhou, Çin futbolundaki değişime çok iyi ayna tutmakta. Takım düştükten sonra ülkenin en büyük emlak firmalarından olan Evergrande grubu tarafından satın alındı. Şirketin sahibi, ülkenin en zengin 5’inci adamıyken serveti 7 milyar dolar civarında. Bu önemli değişiklik Çin futbolunun dönüm noktalarından birisini oluşturdu. Guangzhou Evergrande, Süper Lig’e tekrar yükselmesiyle birlikte son 4 sezonda lig şampiyonluğunu kazanmayı başardı. Üstelik, bu başarılarına Asya Şampiyonlar Ligi zaferini de ekledi. Guangzhou Evergrande’nin bu başarıları Çin futbolunun kulüp bazında geldiği noktayı gösteriyor. Kulüplerin zengin işletmeler tarafından desteklenmesi çok daha güçlü bir transfer politikası takip etmelerine yol açıyor. Bu amaçla kulüp 2014 Haziran’ında önemli bir stratejik anlaşma yoluna gitti. Kulüp hisselerinin yarısı, online alışveriş devi Alibaba grubuna satıldı. Bu yolla Guangzhou ekibi sermayesini daha da geliştirmiş oldu.
Gelecekte milli takım formasına aday isimlerden biri olarak Goulart, Guangzhou Evergrande’nin fantastik teklifine ‘hayır’ diyemeyenlerden. Eski kulübü Cruzeira bu transferden 17 milyon dolar kazanmıştı.
Güney Amerika: Çin futbolunun arka bahçesi
Çin Süper Ligi’nde takımların kadrolarına alabileceği yabancı oyuncu sayısı en fazla beş. Bu kontenjanlardan birisi, Çin dışındaki bir Asya ülkesinden gelecek oyuncuya ayrılmış. Yani Asya dışından sadece dört oyuncuyu kadrosunda tutabiliyor bir Çin Süper Lig ekibi. Takımların kadrolarına baktığımızda yabancı transferlerin birçoğunun Güney Amerika ülkelerinden yapıldığını görüyoruz. Üstelik bu transferler yalnızca eskisi gibi sadece kariyerinin sonunu Çin’de geçirmek isteyen oyuncuları kapsamıyor. Kulüplerin Güney Amerika’ya yönelmelerinin belli başlı sebepleri var. Bunlardan birisi Çinli takımların yaratıcı oyuncu eksikliği yaşaması ve bu eksikliği en kolay Güney Amerikalı orta saha veya forvet oyuncularıyla kapatmaları. Madalyonun öbür yüzüne baktığımızda ise Brezilya, Kolombiya ve Arjantin gibi ülkelerin içinde bulunduğu finansal krizler, bu ülkelerdeki oyuncuların Çin’e gelmelerini kolaylaştırıyor.
Güney Amerikalı oyunculara hak vermemek zor. Çin, Güney Amerika ve hatta Avrupa kulüplerinin veremeyeceği ücretleri onlara sunabiliyor. 2003-2010 yılları arasında, daha çok alt liglerde forma giyen 134 oyuncu, sıcak ülkelerini bırakıp Çin’in yolunu tutmuştu. Bu tarihten sonra, üst ligde oynayan daha önemli futbolcular transfer olmaya başladı. 2011 yılında Brezilya ekibi Fluminense’den Arjantinli Dario Conca müthiş bir transfer bedeliyle Guangzhou Evergrande’ye transfer oldu. Aldığı maaş Conca’yı o dönem için Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo’dan sonra dünyanın en çok kazanan futbolcusu durumuna getirmişti. Geçtiğimiz 5 yıl içinde Çin Süper Ligi’ne Lucas Barrios, Seidou Keita, Frederic Kanoute, Tim Cahill, Nicolas Anelka ve Didier Drogba gibi çok ünlü futbolcular dâhil oldu. Bazı kulüpler Nicolas Anelka ve Didier Drogba örneğinde olduğu gibi yıldız oyuncuların maaşını ödemeyi başaramasa da (Shanghai Shenhua’nın ortaklarından Zhu Jun, kulübün diğer sahipleriyle oyuncuların kontrolü ve maaşları ödeme konusunda anlaşamayınca bu iki yıldız oyuncu Çin’den ayrıldı) Çin kulüpleri maddi açıdan gücünü korumaya devam ediyor. 2015 sezonu öncesi transfere yaklaşık 120 milyon euro harcayan Çin Süper Lig ekipleri bu alanda İngiltere Premier League’inin arkasından ikinci sırada. Geçtiğimiz kış transfer döneminde de Guangzhou Evergrande, Cruzeirolu 23 yaşındaki Ricardo Goulart için 17 milyon dolar (Bu bedel, Çin Ligi için transfer rekoru), Red Bull Salzburg’dan Alan için de 12 milyon dolar ödeyerek Wilfried Bony’i alan Manchester City’nin arkasından ikinci sırada geldi.
Sven Goran Ericsson’un yardımcılığını yapan Mads Davidsen, Çin futbolundaki gelişmeden umutlu.
Çin “Yaşlı adamların ligi” olmaktan çıkıyor
Yüksek maaşlar önererek oyuncuları ülkesine çeken ilk yer Çin değil. Son yıllarda Rusya, ABD, Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri yaşı ilerlemiş oyuncuları dolgun maaşlar vererek transfer ediyor. Ancak Çin’deki durum diğerlerine göre farklı görünüyor. Asya’nın büyüyen devinde artık kaliteli genç yabancılar da oynamakta. Geçtiğimiz sezon Cruzeiro ile şampiyonluk yaşamış ve ligde 15 gol atmış olan Goulart sadece 23 yaşında. Brezilya Milli Takımı’na çağrılmış bir oyuncunun genç yaşta Çin’e gitmesi, ülkesinden tartışma konusu oldu. Guangzhou’nun bir diğer genç yıldızı Brezilyalı Elkeson. Takıma geldiğinden beri harika işler başaran Brezilyalı oyuncu son iki sezonda gol kralı olurken, Çin Süper Ligi’nin en iyi oyuncusu ödülüne de layık görüldü. Çin Ligi’nin diğer ülkelere oranla göreceli olarak daha zayıf olması yetenekli oyuncuların başarı kazanması için uygun bir ortam yaratıyor gibi görünüyor. Örneğin, Çin’e gelmeden önce Brezilya liginde forma giyen Dario Conca, Güney Amerika’da ulaşamadığı performansı Çin’de göstermeyi başardı. Burada oynayan genç oyuncuların milli takımda oynayıp oynayamacağını zaman gösterecek. Eğer Çin futbolu bu hızla gelişmeye devam ederse, bu oyuncuların da ileriki dünemde şansı olabilir.
Avrupa’dan Çin’e giden ilk önemli futbolculardan birisi, eski Alman futbolcu Jörg Albertz’di. Hamburg’dan Shanghai Shenhua’ya transfer olan Albertz, iki sezon oynadıktan sonra ülkesinde alt liglerde top koşturmaya devam etmişti. “Çin Süper Lig’i, çevre ülkelerdeki futbol düzeyine kıyasla, artık kendini memnun edemeyecek bir seviyeye ulaştı. Daha iyi olmak için çok çalışıyorlar ve bu yolda önemli oyunculara ihtiyaç duyuyorlar” diyor Albertz. 2012’den beri Çin’de çalışan, Brondby’nin eski antrenörü Mads Davidsen, futbolun geçmiş yıllara oranla geliştiğini belirtiyor. Geçtiğimiz sezon, Sven-Goran Eriksson’un ekibinde ligi üçüncü sırada bitiren Guangzhou R&F’de çalışan Danimarkalı koç bu sezon Eriksson ile birlikte Shanghai SIPG’ye geçti. “Burada futbol geçmiş yıllardaki şike sorunları yüzünden popülerliğini yitirmişti. Fakat artık taraftarlar sonuçlara ve sahada gördüklerine güveniyor” diyor Davidsen ve devam ediyor: “Buraya ilk geldiğimde, burası yaşlı oyuncular için bir kariyer seçeneği olarak görülüyordu ancak şu anda 24-25 yaşındaki oyuncuları da alıyoruz. Bu oyuncuların bir kısmı Koreli, bir kısmı ise Avrupa’nın önemli liglerinden geliyor. Ama en önemli kısmı Güney Amerikalı oyuncular oluşturuyor. Çin Süper Lig’i zamanla ‘yaşlı adamların liginden’ yeniden Avrupa’ya dönebilecekleri bir vitrin olma özelliği kazanıyor.”
Çin Milli Takımı, geçmişte yaşadığı hayal kırıklıklarını yavaş yavaş üzerinden atıyor. Asya Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar yükselmeyi başardılar.
Çin Milli Takımı
Öte yandan Çin Milli Futbol Takımı’nın durumuna baktığımızda, pek iyi bir tablo görülmüyor. 2002 Dünya Kupası’na katılmanın dışında Çin Milli Takımı’nın hiçbir önemli başarısı yok. Bununla birlikte geçtiğimiz yıllarda alınan bazı kötü sonuçlar hala içlerinde bir acı olarak kalmış. 2012’de Brezilya’ya karşı oynanan maçta aldıkları 8-0’lık hezimet ve 2013’de o zaman Dünya sıralamasında 142’nci olan Tayland’ın 23 yaş altı takımına karşı alınan 5-1’lik yenilgi taraftarların isyan etmesine yol açmıştı. Bu acı yenilgiler de takımı çok zor bir dönemde devralan Jose Antonio Camacho’nun istifasıyla sonuçlanmıştı.
Jose Antonio Camacho, Çin futbolunu ayağa kaldırma göreviyle takımın başına gelmişti. Bölgenin iki başarılı futbol ekibi Japonya ve Güney Kore, Çin’in yakalamak istediği ülkelerdi. 1,3 milyar nüfusa ve zengin kaynaklara sahip bir ülkenin hedeflerine ulaşamaması için hiçbir neden olmamalıydı. Fakat Camacho’nun görevi aldığı dönem Çin futbolu oldukça karışık günler geçiriyordu. Geniş çapta rüşvet ve şike skandalı yeni olgunlaşmakta olan Çin Süper Ligi’nin itibarını oldukça zedelemişti. Çin’in eski teknik direktörü Arie Haan oyunculara zamanında ödeme yapılmadığını öne sürüyordu. Ciddi sponsorlar ve önemli oyuncular lige ilgi göstermiyordu. Haan, Çin Futbol Federasyonu’nun felsefesini eleştirirken; uzun dönemde planlı bir şekilde başarıya ulaşmak yerine kısa sürede plansız hareket etmelerinden yakınıyordu.
Camacho’nun yerine Fransız Alain Perrin takımın başına geçince belirli bir istikrarı yakalamayı başardı Çin takımı. Ocak 2015’de Avustralya’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Asya Futbol Şampiyonası’nda Suudi Arabistan, Özbekistan ve Kuzey Kore’nin bulunduğu grubu birinci tamamlayarak çeyrek finalde Avustralya’ya rakip oldu. Ancak ev sahibi takıma 2-0 yenilip turnuvaya veda ettiler.
Çin sporda uluslararası itibar kazanmak için uzun zamandır yoğun çaba göstermekte. 2008 Pekin Olimpiyatları da sporda ne kadar iddialı olduklarını kanıtlıyor. Ancak futbolda istenen seviyede değiller. Bugüne kadar Çin’in futbolda neden başarılı olamadığına dair çeşitli görüşler ortaya atıldı. Bunların başlıcaları, ülkedeki altyapı eksikliği ve ailelerin çocuklarını öncelikli olarak futboldan ziyade derslerine yönlendirmesi. Çin’in Sovyet geleneğinden gelen sporcu yetiştirme yöntemleri, özellikle jimnastik, atıcılık ve atlama gibi bireysel dallarda başarılı olmalarını sağladı. Evergrande’nin başkanı Liu Jiangnan, Çin sisteminin takım oyunlarına doğru şekilde adapte edilemediğini söylüyor. “Çin futbolunun başarısız olmasının birçok nedeni var ama bence en önemlisi altyapı eksikliği” diyor Liu.
Futbol ve okul bir arada
2011 yılında şu anki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, futbola dair 3 hayalini açıklamıştı: “Çin Dünya Kupası’na katılsın. Çin, Dünya Kupası’nı düzenlesin. Çin, Dünya Kupası’nı kazansın.” Çin futbolu, Başkan Jinping’in futbola yüzünü çevirmesiyle iyimserliğin yavaş yavaş hakim olmaya başladığı bir döneme girdi. Öncelikli hedefleri; genç oyuncuları geliştirmek için daha fazla çaba sarf etmek ve profesyonel kulüplerle okul takımları ve amatör ekiplerin entegrasyonunu sağlamak.
Çin Futbol Federasyonu’nun yaptığı hamlelerden birisi de ligdeki her takımın 17 yaş altı ve yedek takımının olması zorunluluğunu getirmek oldu. Bundan da önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı da futbola el atarak önemli kararlar almakta. 2017’ye kadar lige oyuncu sağlamak amacıyla okullarda 20 bin yeni saha açılacak. Bu sayede 100 bin yeni oyuncu yaratmayı amaçlıyorlar. Ayrıca futbol 2016’da üniversitelere giriş sınavında bir seçenek haline gelecek. Bundaki amaç futbolu eğitim planının bir parçası haline getirip futbola soğuk bakan ve çocuklarının futbolla ilgilenmesini istemeyen ailelerin düşüncelerini az da olsa değiştirebilmek.
Wanda projesi
2012 yılında başlatılan Wanda projesi Çinli çocukların altyapı eğitimlerini Avrupa’da almasını ve ülkeye iyi bir futbolcu eğitimi alıp dönmelerini sağlıyor. Çocukların Avrupa’da başarılı olmaları önemli değil. Amaç aldıkları futbol felsefesi ve kültürünü ülkelerinde devam ettirmeleri. Her sene 10 çocuk İspanya’ya giderek, Atletico Madrid, Villarreal ve Valecia’da çalışma şansı buluyor ve 3 yıl orada kalıyor. Davidsen, “Japonya ve Güney Kore, oyuncularını yurt dışına pazarlamada oldukça başarılı. Çin ise, gençleri Avrupa’ya yollayıp iyi bir futbol eğitimi aldırmayı amaçlıyor” diyor. Öyle ki Çin 19 Yaş Altı Milli Takımı’nın %80’inin de şu anda Avrupa’da top koşturduğunu görüyoruz.
Evergrande Futbol Akademisi
Ülke futbolunu ayağa kaldırmada rol üstlenen sadece federasyon ve bakanlıklar değil. Çin Süper Ligi’nde yer alan takımlar arasında, Guangzhou Evergrande oyuncu yetiştirme konusunda öncü takım durumunda. 2012’de takımın başına ünlü italyan hoca Marcelo Lippi’yi getiren Guangzhou kulübü şehrin kuzeyinde 1 saatlik mesafede gelişmiş bir futbol akademisinin inşasına başlamıştı. Kısa sürede tamamlanan tesislerde 50 futbol sahası, son teknolojiye sahip spor salonu, olimpik yüzme havuzu, büyük bir rekreasyon alanı, kütüphane ve çocukların aileleriyle görüşmeye yapabileceği bilgisayar odası mevcut. Kulübün Real Madrid ile yaptığı anlaşma gereği, İspanyol ekip bu akademide çalışmak üzere altyapı antrenörleri vermeyi kabul etti. “Guangzhou Evergrande’nin 2000 çocuğu haftada 6 gün eğitim aldığı bir tesisi var. Burası gördüğüm en iyi akademilerden biri. Ondan fazla Real Madrid’li antrenör burada çalışıyor ve eğitim programını belirliyor” diyor Davidsen. Akademideki toplam antrenör sayısı ise 150 civarında.
Atletico Madrid’den Guangzhou’ya gelen antrenör Jose Rodriguez Berraco ise Çin futbolunun geleceğinin burada olduğunu söylüyor: “Bu kadar büyük bir kampüs ve bu kadar çok öğrencinin İspanya’da olması mümkün değil.” İspanyol koç Berraco, Guangzhou’daki tesislerden çok memnun ancak Çin’deki altyapı teşkilatlanmasındaki aksaklıklar bir sonraki aşamaya geçmelerine engel oluyor. Oysa Berraco’ya göre Çin’de çalıştığı çocukların teknik açıdan İspanya’dakilerden hiçbir eksiği yok.
Evergrande’de oyuncular günde 90 dakikayı sahada geçirirken geri kalan sürede sınıfta eğitim alıyorlar. Avrupa’nın seçkin akademileri örnek alınarak bir eğitim planı oluşturulmaya çalışılıyor. Bundaki amaç, ailelerin düşüncelerini olumlu yönde etkileyebilmek. Ayrıca komünist geleneğin katkılarından da yararlanmayı ihmal etmiyorlar.
Açıkça görülüyor ki Çin Futbol Federasyonu uzun vadeli planlar yaparak futbolda iyi bir yere gelmeyi amaçlıyor. Kısa süre içinde Çin’in futbolda büyük bir patlama yapması beklenmiyor. Ancak ileride Çin’i daha iyi yerlerde göreceğimiz kesin.
Kaynak:Hayatım Futbol/
Yazar: Çağrı Siretli
cagrisiretli@gmail.com | @jackrai5
Asya’nın birçok alanda büyümeyi sürdüren devi Çin’de futbol yavaş yavaş önemli bir spor haline gelmekte. Özellikle Guangzhou Evergrande’nin geçtiğimiz yıl kazandığı Asya Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Çin futbolunun bugüne kadar ulaştığı en büyük başarı oldu. Ancak ülke futbolu buraya gelesiye kadar çok zorlu yollardan geçmek zorunda kaldı. Futbolu çok sevmeyen, ligi şike ve bahis skandallarıyla çalkalanmış ve gözünü Batı’nın oyun felsefesiyle yıldızlarına yöneltmiş olan Çin’de futbol, gelişimin yeni bir alanı olma yolunda ilerliyor.
Çin’de profesyonel futbol
1994 yılında Çin Jia-A Ligi ülkede kurulan ilk profesyonel futbol ligi olma özelliğini taşıyordu. 10 yıl sonra bu lig yerine Çin Süper Lig’i getirildi. 12 takımla başlayan mücadele şu anda 16 takımla devam ediyor. Yeni ligin kağıt üzerinde futbola getirdiği bazı kriterler söz konusu: Profesyonel yönetim, finansal yeterlilik ve altyapı. Fakat geçen yıllar içinde Çin futbolu bu kriterleri yerine getirme konusunda çok zorlandı.
Uzun yıllar boyunca Çin futbolunun en büyük sorunu bahis ve şikenin yaygın bir şekilde görülmesiydi. 1994 yılından itibaren özel girişimler futbola destek vermeye çalışsa da futboldaki yozlaşmışlık onların bu ilgilerinden kısa sürede vazgeçmelerine neden oldu. 2006-07 arasında yapıldığı belirlenen şikelerden dolayı birçok kulüp ve futbol adamı hapis cezasına çarptırıldı. Bunların içinde Çin Futbol Federasyonu eski başkanı Nan Yong da yer aldı.
Guangzhou Evergrande 2013’te Asya Şampiyonlar Ligi’ni kazanmayı başarmıştı.
Dipten zirveye
Çin’in bu konuda aldığı sert tedbirler ülkedeki futbol hikayesinin bambaşka bir yöne kaymasına neden oldu. 2010 yılında ligden düşürülen Guangzhou, Çin futbolundaki değişime çok iyi ayna tutmakta. Takım düştükten sonra ülkenin en büyük emlak firmalarından olan Evergrande grubu tarafından satın alındı. Şirketin sahibi, ülkenin en zengin 5’inci adamıyken serveti 7 milyar dolar civarında. Bu önemli değişiklik Çin futbolunun dönüm noktalarından birisini oluşturdu. Guangzhou Evergrande, Süper Lig’e tekrar yükselmesiyle birlikte son 4 sezonda lig şampiyonluğunu kazanmayı başardı. Üstelik, bu başarılarına Asya Şampiyonlar Ligi zaferini de ekledi. Guangzhou Evergrande’nin bu başarıları Çin futbolunun kulüp bazında geldiği noktayı gösteriyor. Kulüplerin zengin işletmeler tarafından desteklenmesi çok daha güçlü bir transfer politikası takip etmelerine yol açıyor. Bu amaçla kulüp 2014 Haziran’ında önemli bir stratejik anlaşma yoluna gitti. Kulüp hisselerinin yarısı, online alışveriş devi Alibaba grubuna satıldı. Bu yolla Guangzhou ekibi sermayesini daha da geliştirmiş oldu.
Gelecekte milli takım formasına aday isimlerden biri olarak Goulart, Guangzhou Evergrande’nin fantastik teklifine ‘hayır’ diyemeyenlerden. Eski kulübü Cruzeira bu transferden 17 milyon dolar kazanmıştı.
Güney Amerika: Çin futbolunun arka bahçesi
Çin Süper Ligi’nde takımların kadrolarına alabileceği yabancı oyuncu sayısı en fazla beş. Bu kontenjanlardan birisi, Çin dışındaki bir Asya ülkesinden gelecek oyuncuya ayrılmış. Yani Asya dışından sadece dört oyuncuyu kadrosunda tutabiliyor bir Çin Süper Lig ekibi. Takımların kadrolarına baktığımızda yabancı transferlerin birçoğunun Güney Amerika ülkelerinden yapıldığını görüyoruz. Üstelik bu transferler yalnızca eskisi gibi sadece kariyerinin sonunu Çin’de geçirmek isteyen oyuncuları kapsamıyor. Kulüplerin Güney Amerika’ya yönelmelerinin belli başlı sebepleri var. Bunlardan birisi Çinli takımların yaratıcı oyuncu eksikliği yaşaması ve bu eksikliği en kolay Güney Amerikalı orta saha veya forvet oyuncularıyla kapatmaları. Madalyonun öbür yüzüne baktığımızda ise Brezilya, Kolombiya ve Arjantin gibi ülkelerin içinde bulunduğu finansal krizler, bu ülkelerdeki oyuncuların Çin’e gelmelerini kolaylaştırıyor.
Güney Amerikalı oyunculara hak vermemek zor. Çin, Güney Amerika ve hatta Avrupa kulüplerinin veremeyeceği ücretleri onlara sunabiliyor. 2003-2010 yılları arasında, daha çok alt liglerde forma giyen 134 oyuncu, sıcak ülkelerini bırakıp Çin’in yolunu tutmuştu. Bu tarihten sonra, üst ligde oynayan daha önemli futbolcular transfer olmaya başladı. 2011 yılında Brezilya ekibi Fluminense’den Arjantinli Dario Conca müthiş bir transfer bedeliyle Guangzhou Evergrande’ye transfer oldu. Aldığı maaş Conca’yı o dönem için Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo’dan sonra dünyanın en çok kazanan futbolcusu durumuna getirmişti. Geçtiğimiz 5 yıl içinde Çin Süper Ligi’ne Lucas Barrios, Seidou Keita, Frederic Kanoute, Tim Cahill, Nicolas Anelka ve Didier Drogba gibi çok ünlü futbolcular dâhil oldu. Bazı kulüpler Nicolas Anelka ve Didier Drogba örneğinde olduğu gibi yıldız oyuncuların maaşını ödemeyi başaramasa da (Shanghai Shenhua’nın ortaklarından Zhu Jun, kulübün diğer sahipleriyle oyuncuların kontrolü ve maaşları ödeme konusunda anlaşamayınca bu iki yıldız oyuncu Çin’den ayrıldı) Çin kulüpleri maddi açıdan gücünü korumaya devam ediyor. 2015 sezonu öncesi transfere yaklaşık 120 milyon euro harcayan Çin Süper Lig ekipleri bu alanda İngiltere Premier League’inin arkasından ikinci sırada. Geçtiğimiz kış transfer döneminde de Guangzhou Evergrande, Cruzeirolu 23 yaşındaki Ricardo Goulart için 17 milyon dolar (Bu bedel, Çin Ligi için transfer rekoru), Red Bull Salzburg’dan Alan için de 12 milyon dolar ödeyerek Wilfried Bony’i alan Manchester City’nin arkasından ikinci sırada geldi.
Sven Goran Ericsson’un yardımcılığını yapan Mads Davidsen, Çin futbolundaki gelişmeden umutlu.
Çin “Yaşlı adamların ligi” olmaktan çıkıyor
Yüksek maaşlar önererek oyuncuları ülkesine çeken ilk yer Çin değil. Son yıllarda Rusya, ABD, Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri yaşı ilerlemiş oyuncuları dolgun maaşlar vererek transfer ediyor. Ancak Çin’deki durum diğerlerine göre farklı görünüyor. Asya’nın büyüyen devinde artık kaliteli genç yabancılar da oynamakta. Geçtiğimiz sezon Cruzeiro ile şampiyonluk yaşamış ve ligde 15 gol atmış olan Goulart sadece 23 yaşında. Brezilya Milli Takımı’na çağrılmış bir oyuncunun genç yaşta Çin’e gitmesi, ülkesinden tartışma konusu oldu. Guangzhou’nun bir diğer genç yıldızı Brezilyalı Elkeson. Takıma geldiğinden beri harika işler başaran Brezilyalı oyuncu son iki sezonda gol kralı olurken, Çin Süper Ligi’nin en iyi oyuncusu ödülüne de layık görüldü. Çin Ligi’nin diğer ülkelere oranla göreceli olarak daha zayıf olması yetenekli oyuncuların başarı kazanması için uygun bir ortam yaratıyor gibi görünüyor. Örneğin, Çin’e gelmeden önce Brezilya liginde forma giyen Dario Conca, Güney Amerika’da ulaşamadığı performansı Çin’de göstermeyi başardı. Burada oynayan genç oyuncuların milli takımda oynayıp oynayamacağını zaman gösterecek. Eğer Çin futbolu bu hızla gelişmeye devam ederse, bu oyuncuların da ileriki dünemde şansı olabilir.
Avrupa’dan Çin’e giden ilk önemli futbolculardan birisi, eski Alman futbolcu Jörg Albertz’di. Hamburg’dan Shanghai Shenhua’ya transfer olan Albertz, iki sezon oynadıktan sonra ülkesinde alt liglerde top koşturmaya devam etmişti. “Çin Süper Lig’i, çevre ülkelerdeki futbol düzeyine kıyasla, artık kendini memnun edemeyecek bir seviyeye ulaştı. Daha iyi olmak için çok çalışıyorlar ve bu yolda önemli oyunculara ihtiyaç duyuyorlar” diyor Albertz. 2012’den beri Çin’de çalışan, Brondby’nin eski antrenörü Mads Davidsen, futbolun geçmiş yıllara oranla geliştiğini belirtiyor. Geçtiğimiz sezon, Sven-Goran Eriksson’un ekibinde ligi üçüncü sırada bitiren Guangzhou R&F’de çalışan Danimarkalı koç bu sezon Eriksson ile birlikte Shanghai SIPG’ye geçti. “Burada futbol geçmiş yıllardaki şike sorunları yüzünden popülerliğini yitirmişti. Fakat artık taraftarlar sonuçlara ve sahada gördüklerine güveniyor” diyor Davidsen ve devam ediyor: “Buraya ilk geldiğimde, burası yaşlı oyuncular için bir kariyer seçeneği olarak görülüyordu ancak şu anda 24-25 yaşındaki oyuncuları da alıyoruz. Bu oyuncuların bir kısmı Koreli, bir kısmı ise Avrupa’nın önemli liglerinden geliyor. Ama en önemli kısmı Güney Amerikalı oyuncular oluşturuyor. Çin Süper Lig’i zamanla ‘yaşlı adamların liginden’ yeniden Avrupa’ya dönebilecekleri bir vitrin olma özelliği kazanıyor.”
Çin Milli Takımı, geçmişte yaşadığı hayal kırıklıklarını yavaş yavaş üzerinden atıyor. Asya Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar yükselmeyi başardılar.
Çin Milli Takımı
Öte yandan Çin Milli Futbol Takımı’nın durumuna baktığımızda, pek iyi bir tablo görülmüyor. 2002 Dünya Kupası’na katılmanın dışında Çin Milli Takımı’nın hiçbir önemli başarısı yok. Bununla birlikte geçtiğimiz yıllarda alınan bazı kötü sonuçlar hala içlerinde bir acı olarak kalmış. 2012’de Brezilya’ya karşı oynanan maçta aldıkları 8-0’lık hezimet ve 2013’de o zaman Dünya sıralamasında 142’nci olan Tayland’ın 23 yaş altı takımına karşı alınan 5-1’lik yenilgi taraftarların isyan etmesine yol açmıştı. Bu acı yenilgiler de takımı çok zor bir dönemde devralan Jose Antonio Camacho’nun istifasıyla sonuçlanmıştı.
Jose Antonio Camacho, Çin futbolunu ayağa kaldırma göreviyle takımın başına gelmişti. Bölgenin iki başarılı futbol ekibi Japonya ve Güney Kore, Çin’in yakalamak istediği ülkelerdi. 1,3 milyar nüfusa ve zengin kaynaklara sahip bir ülkenin hedeflerine ulaşamaması için hiçbir neden olmamalıydı. Fakat Camacho’nun görevi aldığı dönem Çin futbolu oldukça karışık günler geçiriyordu. Geniş çapta rüşvet ve şike skandalı yeni olgunlaşmakta olan Çin Süper Ligi’nin itibarını oldukça zedelemişti. Çin’in eski teknik direktörü Arie Haan oyunculara zamanında ödeme yapılmadığını öne sürüyordu. Ciddi sponsorlar ve önemli oyuncular lige ilgi göstermiyordu. Haan, Çin Futbol Federasyonu’nun felsefesini eleştirirken; uzun dönemde planlı bir şekilde başarıya ulaşmak yerine kısa sürede plansız hareket etmelerinden yakınıyordu.
Camacho’nun yerine Fransız Alain Perrin takımın başına geçince belirli bir istikrarı yakalamayı başardı Çin takımı. Ocak 2015’de Avustralya’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Asya Futbol Şampiyonası’nda Suudi Arabistan, Özbekistan ve Kuzey Kore’nin bulunduğu grubu birinci tamamlayarak çeyrek finalde Avustralya’ya rakip oldu. Ancak ev sahibi takıma 2-0 yenilip turnuvaya veda ettiler.
Çin sporda uluslararası itibar kazanmak için uzun zamandır yoğun çaba göstermekte. 2008 Pekin Olimpiyatları da sporda ne kadar iddialı olduklarını kanıtlıyor. Ancak futbolda istenen seviyede değiller. Bugüne kadar Çin’in futbolda neden başarılı olamadığına dair çeşitli görüşler ortaya atıldı. Bunların başlıcaları, ülkedeki altyapı eksikliği ve ailelerin çocuklarını öncelikli olarak futboldan ziyade derslerine yönlendirmesi. Çin’in Sovyet geleneğinden gelen sporcu yetiştirme yöntemleri, özellikle jimnastik, atıcılık ve atlama gibi bireysel dallarda başarılı olmalarını sağladı. Evergrande’nin başkanı Liu Jiangnan, Çin sisteminin takım oyunlarına doğru şekilde adapte edilemediğini söylüyor. “Çin futbolunun başarısız olmasının birçok nedeni var ama bence en önemlisi altyapı eksikliği” diyor Liu.
Futbol ve okul bir arada
2011 yılında şu anki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, futbola dair 3 hayalini açıklamıştı: “Çin Dünya Kupası’na katılsın. Çin, Dünya Kupası’nı düzenlesin. Çin, Dünya Kupası’nı kazansın.” Çin futbolu, Başkan Jinping’in futbola yüzünü çevirmesiyle iyimserliğin yavaş yavaş hakim olmaya başladığı bir döneme girdi. Öncelikli hedefleri; genç oyuncuları geliştirmek için daha fazla çaba sarf etmek ve profesyonel kulüplerle okul takımları ve amatör ekiplerin entegrasyonunu sağlamak.
Çin Futbol Federasyonu’nun yaptığı hamlelerden birisi de ligdeki her takımın 17 yaş altı ve yedek takımının olması zorunluluğunu getirmek oldu. Bundan da önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı da futbola el atarak önemli kararlar almakta. 2017’ye kadar lige oyuncu sağlamak amacıyla okullarda 20 bin yeni saha açılacak. Bu sayede 100 bin yeni oyuncu yaratmayı amaçlıyorlar. Ayrıca futbol 2016’da üniversitelere giriş sınavında bir seçenek haline gelecek. Bundaki amaç futbolu eğitim planının bir parçası haline getirip futbola soğuk bakan ve çocuklarının futbolla ilgilenmesini istemeyen ailelerin düşüncelerini az da olsa değiştirebilmek.
Wanda projesi
2012 yılında başlatılan Wanda projesi Çinli çocukların altyapı eğitimlerini Avrupa’da almasını ve ülkeye iyi bir futbolcu eğitimi alıp dönmelerini sağlıyor. Çocukların Avrupa’da başarılı olmaları önemli değil. Amaç aldıkları futbol felsefesi ve kültürünü ülkelerinde devam ettirmeleri. Her sene 10 çocuk İspanya’ya giderek, Atletico Madrid, Villarreal ve Valecia’da çalışma şansı buluyor ve 3 yıl orada kalıyor. Davidsen, “Japonya ve Güney Kore, oyuncularını yurt dışına pazarlamada oldukça başarılı. Çin ise, gençleri Avrupa’ya yollayıp iyi bir futbol eğitimi aldırmayı amaçlıyor” diyor. Öyle ki Çin 19 Yaş Altı Milli Takımı’nın %80’inin de şu anda Avrupa’da top koşturduğunu görüyoruz.
Evergrande Futbol Akademisi
Ülke futbolunu ayağa kaldırmada rol üstlenen sadece federasyon ve bakanlıklar değil. Çin Süper Ligi’nde yer alan takımlar arasında, Guangzhou Evergrande oyuncu yetiştirme konusunda öncü takım durumunda. 2012’de takımın başına ünlü italyan hoca Marcelo Lippi’yi getiren Guangzhou kulübü şehrin kuzeyinde 1 saatlik mesafede gelişmiş bir futbol akademisinin inşasına başlamıştı. Kısa sürede tamamlanan tesislerde 50 futbol sahası, son teknolojiye sahip spor salonu, olimpik yüzme havuzu, büyük bir rekreasyon alanı, kütüphane ve çocukların aileleriyle görüşmeye yapabileceği bilgisayar odası mevcut. Kulübün Real Madrid ile yaptığı anlaşma gereği, İspanyol ekip bu akademide çalışmak üzere altyapı antrenörleri vermeyi kabul etti. “Guangzhou Evergrande’nin 2000 çocuğu haftada 6 gün eğitim aldığı bir tesisi var. Burası gördüğüm en iyi akademilerden biri. Ondan fazla Real Madrid’li antrenör burada çalışıyor ve eğitim programını belirliyor” diyor Davidsen. Akademideki toplam antrenör sayısı ise 150 civarında.
Atletico Madrid’den Guangzhou’ya gelen antrenör Jose Rodriguez Berraco ise Çin futbolunun geleceğinin burada olduğunu söylüyor: “Bu kadar büyük bir kampüs ve bu kadar çok öğrencinin İspanya’da olması mümkün değil.” İspanyol koç Berraco, Guangzhou’daki tesislerden çok memnun ancak Çin’deki altyapı teşkilatlanmasındaki aksaklıklar bir sonraki aşamaya geçmelerine engel oluyor. Oysa Berraco’ya göre Çin’de çalıştığı çocukların teknik açıdan İspanya’dakilerden hiçbir eksiği yok.
Evergrande’de oyuncular günde 90 dakikayı sahada geçirirken geri kalan sürede sınıfta eğitim alıyorlar. Avrupa’nın seçkin akademileri örnek alınarak bir eğitim planı oluşturulmaya çalışılıyor. Bundaki amaç, ailelerin düşüncelerini olumlu yönde etkileyebilmek. Ayrıca komünist geleneğin katkılarından da yararlanmayı ihmal etmiyorlar.
Açıkça görülüyor ki Çin Futbol Federasyonu uzun vadeli planlar yaparak futbolda iyi bir yere gelmeyi amaçlıyor. Kısa süre içinde Çin’in futbolda büyük bir patlama yapması beklenmiyor. Ancak ileride Çin’i daha iyi yerlerde göreceğimiz kesin.
Kaynak:Hayatım Futbol/
Yazar: Çağrı Siretli
cagrisiretli@gmail.com | @jackrai5