İstanbul'un kanayan yarası toplu taşıma aracı. Söğütlüçeşme'den Beylikdüzü'ne kadar doğu batı doğrultusunda geniş bir alanda ulaşımı sağlar.
Üniversite'de öğrenciyken ve iş hayatımın başlangıcında yaklaşık bir 5.5 sene kendisini hafta içi sabah akşam kullanmıştım. İtişin kakışın hiç bitmediği, ortalama üç tekme yemenin normal kabul edildiği bu toplu taşıma aracına dünyanın en hümanistini bul getir, insanlardan tiksinmesi bir haftayı bulmaz. Bizim millet ne duş almasını bilir ne de diş fırçalamasını. Kötü koktuktan sonra üzerine deodorant sıkınca gül bahçesine dönüştüğünü zanneden ne kadar insan varsa bir yerden bir yere gitmek için bunu kullanıyordu sanki. İzdihamı herkesçe malum. Özellikle mesai giriş ve çıkış saatlerinde bazı duraklarda bırak oturmayı, araca binebilmek bile başlı başına başarıdır. İzdihamdan sıyrılıp binebilmek için kapının denk geleceği yerleri hesaplamaya çalışmak, bu ülke insanına ilkokul-lisede yapmadığı kadar matematik hesabını yaptırmıştır. Bastonlu yaşlıların içlerinden yeşil dev Hulk'ı çıkarak önlerine geleni geçeni ezerek bu araca binmesi hala beni şaşırtır.
Ülkemizde plan program günü kurtarmak için yapıldığı için muhtemelen X kişi kapasiteli bu sistem, her gün 10*X kişiyle başa çıkmaya çalışmakta. Araçlar ağzına kadar dolu, duraklar ağzına kadar dolu. Kalabalığa doyuyor insan. Kişisel alan diye bir kavramın kalmadığı, sağındaki solundaki önündeki arkandaki akraba olup gittiğin bu araçtan inebildiğin zaman bugün de ölmedim diye şükredersin. Daracık aracın içinde ciğerlerine çekecek oksijen bulamadığın için bir yerden sonra sarhoş gibi olur, hayallere dalarsın. Bir yerden bir yere yetişme telaşına düşen İstanbulluları iyice strese sokan bu araçta her gün ayrıca onlarca kavga çıkar. Orama dokundun, burama elledin, beni ittin, yerimi kaptın vs. İnsanlar sistemden çıkaramadıkları hınçları birbirilerinden çıkarmaya çalışır.
Uzun zamandır bu toplu taşıma aracına binmek zorunda kalmadığım için çok mutluyum.
Üniversite'de öğrenciyken ve iş hayatımın başlangıcında yaklaşık bir 5.5 sene kendisini hafta içi sabah akşam kullanmıştım. İtişin kakışın hiç bitmediği, ortalama üç tekme yemenin normal kabul edildiği bu toplu taşıma aracına dünyanın en hümanistini bul getir, insanlardan tiksinmesi bir haftayı bulmaz. Bizim millet ne duş almasını bilir ne de diş fırçalamasını. Kötü koktuktan sonra üzerine deodorant sıkınca gül bahçesine dönüştüğünü zanneden ne kadar insan varsa bir yerden bir yere gitmek için bunu kullanıyordu sanki. İzdihamı herkesçe malum. Özellikle mesai giriş ve çıkış saatlerinde bazı duraklarda bırak oturmayı, araca binebilmek bile başlı başına başarıdır. İzdihamdan sıyrılıp binebilmek için kapının denk geleceği yerleri hesaplamaya çalışmak, bu ülke insanına ilkokul-lisede yapmadığı kadar matematik hesabını yaptırmıştır. Bastonlu yaşlıların içlerinden yeşil dev Hulk'ı çıkarak önlerine geleni geçeni ezerek bu araca binmesi hala beni şaşırtır.
Ülkemizde plan program günü kurtarmak için yapıldığı için muhtemelen X kişi kapasiteli bu sistem, her gün 10*X kişiyle başa çıkmaya çalışmakta. Araçlar ağzına kadar dolu, duraklar ağzına kadar dolu. Kalabalığa doyuyor insan. Kişisel alan diye bir kavramın kalmadığı, sağındaki solundaki önündeki arkandaki akraba olup gittiğin bu araçtan inebildiğin zaman bugün de ölmedim diye şükredersin. Daracık aracın içinde ciğerlerine çekecek oksijen bulamadığın için bir yerden sonra sarhoş gibi olur, hayallere dalarsın. Bir yerden bir yere yetişme telaşına düşen İstanbulluları iyice strese sokan bu araçta her gün ayrıca onlarca kavga çıkar. Orama dokundun, burama elledin, beni ittin, yerimi kaptın vs. İnsanlar sistemden çıkaramadıkları hınçları birbirilerinden çıkarmaya çalışır.
Uzun zamandır bu toplu taşıma aracına binmek zorunda kalmadığım için çok mutluyum.