Spor Toto Süper Lig'de 19. hafta mücadelesinde Akhisar'ı 6-0 ile geçerek 39 puan ile 3. sırada yer alan takımımızın şampiyonluk yolunda iddiası devam ediyor.
Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası kağıt üzerinde toparlanarak iyi bir seri yakalasak da bu sezonu bana göre şampiyon olarak bitirme şansımız oldukça zayıf.
Şu an ligde en çok pas yapan, en çok isabetli pas yapan takımıyız, kolay pozisyona girip yine kolay pozisyon verebiliyoruz. Takımımızın gol açısından da sorunu yok. Santraforlarından yeteri kadar verim alamasa da (Podolski ligde sadece 3 gol bulabildi, Eren'in 7 golü var ama 5'ini ilk 5 hafta bulmuştu) Yasin ve Bruma'nın üstün performansı ile bu bir sorun teşki etmedi.
Ancak takımda sağlıksız bir durum mevcut.
TAKIM HALİNDE DEFANS, TAKIM HALİNDE OFANS ŞART
Bu sene ki en büyük handikapımız yine fizik gücü yeterli olmayan bir orta sahaya sahip olmamız, ve takım halinde defans ve ofansı becerememiz. Hucümda bireysel yetenekler ile götürdüğümüz haftalardan sonra Alanya, Akhisar ve Beşiktaş maçının bir devresi hariç takım oyunu oynayamadık.
Zaten en keyif veren futbol oynadığımız maçlar da bunlardı. Zira bu maçlarda takım ofansif bölgede akışkan bir oyun ortaya koyarken, daha çok oyunu 3. bölgede oynarak defansif zaaflarını örtme fırsatı buldu.
BU KADRO AT VE BEKLE YAPAMAZ
Sene başından beri golü atıp bekleyelim taktiği ile oynayarak genlerine ihanet eden bir Galatasaray var. Golü bulduğunda frene basmamız yüzünden çoğu maçta oyunu ya koparamadık ya da puan kaybettik.
Bu sene hep ilk dakikalarda gol bulmamıza karşın bu kadar puan kaybetmemizin altında yatan sebep de bu.
Karabük, Kayseri, Beşiktaş ve Başakşehir maçlarında hep öne geçen ama oyunu tutmaya çalışırken elinden kaçıran taraftık. Bunlardan bir tek Karabük maçında hadi ekstrem olarak hakem de bahane olarak öne sürülebilir ancak bu kadronun başarılı olmak için 3. bölgede oyunu akışkan kılmaktan başka şansı da yok.
ORTA SAHAMIZ AŞIRI TEMPOSUZ
Sene başında Lucas Leiva ismi geçtiğinde çoğu kişi forumda burun kıvırıp düz olduğunu düşündüğü için Diarra'yı istemişti. Ancak benim daha çok istediğim isim Lucas idi. Evet belki yetenek olarak daha alt seviyede bir isim idi ama Diarra gbi karakter problemi olmayan biri ve tam bir görev adamı idi. Ondan sonra da tercihim Topal olurdu ama o operasyonu da sağolsun Cengiz Özyalçın berbat etti.
Selçuk'u forumda çok eleştiri aldığı dönemde çok başarılı bulmasam da savunan biri olarak, kendisinin bu yıl oynadığı oyunun futbol olmadığını ifade etmek lazım. Sorumluluk almaktan zaten kaçardı ama bu sene varlığı ile yokluğu tam olarak bir. Bu ismin yanına kariyerinin en iyi yıllarını geride bırakmış De Jong ile Tolga eklendi.
Tolga seneye iyi bir giriş yapıp temposu ile fark yarattı. Ancak kronikleşen sakatlık sorunu ve tek yönlü bir futbolcu olması sebebi ile tam olarak aradığımız adam olduğunu da düşünmüyorum. Oyun içinde mental olarak kopabiliyor. Bizim orada 90 dakika boyunca aynı performansı verebilecek bir oyuncu bulmamız gerekiyordu.
Lucas ismini bunun için önemli görüyordum ama Diarra peşinden koşarken Liverpool'un vazgeçmesine sebep olduk.
Bu sorunu çözebilecek bir isme mutlaka ihtiyacımız var. Selçuk yerine 8 numara zaten alınmalı. Sene sonu burada bir tek Tolga kalmalı.
İKİNCİ TEMEL SORUN BEKLERDE
Sabri'yi zaten en performanslı olduğu dönemde beğenmeyen biri olarak, şu an daha olgun döneminde biraz daha akıllı ama fiziken bitik buluyorum. Carole ise hucümda katılımcı olmayan bir bek. Orta ve karambol'den gol üretebilecek opsiyon olmalı bekler. Carole'ün kafasında sadece tek bir hucüm planı var kanadında oynayan kimse topu 3-5 metre sürüp ona teslim etmek.
Bu anlayışta bir bek ile pivot santraforu beslemek imkansız. O yüzden Eren yerine ondan çok daha büyük tekniğe sahip Podolski'nin oynaması ile hucümda akışkanlık sorunu, ve AT BRUMA'YA YAVANLIĞI biraz aşılabildi.
Ancak Sabri ve Carole ile ilgili tek sorun bu değil. İkisi de aynı zamanda sıkça yer kaybederek defansif açıdan da sıkıntı çıkaran isimler. Tutarlı bir performansları yok ve özellikle seviyenin yükseldiği zorlu maçlarda eziliyorlar. (Saraçoğlu Fenerbahçe, Osmanlıspor maçı en bariz örnekleri)
RİEKERİNK ADALETLİ DEĞİL, ASLINDA BUNUN YANINDA SEVİYESİ DÜŞÜK
Riekerink orada emaneten duruyor bu zaten bir gerçek ama adaleti de yok. Linnes'i çok tutmam ama son haftalarda adam yedekten girdiği, veyahut zorunluluktan 11 oynadığı her maç hucüm bakımından en sağlam bek performansını veren adamdı.
Konya deplasmanında ayakta kalan oyunculardan biriydi. Ürkekliğini üzerinden nispeten atmış, hucuma pas opsiyonu olabilen en azından bir standartı olan bir oyuncu. Carole vs Sabri bu kadar dökülüyorken ikisinden birinin yerine 11'e monte edilmeliydi çoktan.
Tabi bu sadece tek bir isim. Bunun yanında JOR'un en büyük sorunu maçlarda uyuması. Oyunun tıkandığının bizim tarafımızdan bile görüldüğü anlarda eylemsiz kalışı insanı çıldırtan cinsten.
Bugün bile ilk değişiklik için 70'i bekledi ilk yarıdan 4-0 olan maçta. Beşiktaş maçını tek başına vermişti, Fenerbahçe maçında oyun planı o kadar kötüydü ki 2009 yılından sonra o stadyum'da ki en çaresiz performanslardan birini izledik. İç sahada bile seviyesi yüksek bir maç kazanamadı. Başakşehir önünde ne yapar eder Galatasaray teknik direktörü en kötü o 1 puanı koparır. Karabük maçında takımı doğrayan Cüneyt'e karşı ikinci yarı öyle bir motivasyon verir ki ikinci yarı hakemi de yenecek ruhu gösterir takım. Ama motivasyonun yanından zerre geçen bir yapısı yok.
Taktik yönden zaten yeterli değil, iyi bir algı yöneticisi ve motivatör de değil. Antreman uzmanı desek kondisyon olarak da sezona takımı iyi hazırladığını söyleyemem o ve ekibinin. Yasin, Podolski, Bruma, Sneijder, Tolga hepsi 50-60'dan sonra düşüyor(du).
Bütün bunlar üst üste gelince bu sene için şansımızın düşük olduğu ortaya çıkar. Rize ve Beşiktaş maçlarının ikisini birden kazanmamız şu şartlarda mucize. Bunu beceremezsek de zaten kopmuş olacağız mental olarak.
Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası kağıt üzerinde toparlanarak iyi bir seri yakalasak da bu sezonu bana göre şampiyon olarak bitirme şansımız oldukça zayıf.
Şu an ligde en çok pas yapan, en çok isabetli pas yapan takımıyız, kolay pozisyona girip yine kolay pozisyon verebiliyoruz. Takımımızın gol açısından da sorunu yok. Santraforlarından yeteri kadar verim alamasa da (Podolski ligde sadece 3 gol bulabildi, Eren'in 7 golü var ama 5'ini ilk 5 hafta bulmuştu) Yasin ve Bruma'nın üstün performansı ile bu bir sorun teşki etmedi.
Ancak takımda sağlıksız bir durum mevcut.
TAKIM HALİNDE DEFANS, TAKIM HALİNDE OFANS ŞART
Bu sene ki en büyük handikapımız yine fizik gücü yeterli olmayan bir orta sahaya sahip olmamız, ve takım halinde defans ve ofansı becerememiz. Hucümda bireysel yetenekler ile götürdüğümüz haftalardan sonra Alanya, Akhisar ve Beşiktaş maçının bir devresi hariç takım oyunu oynayamadık.
Zaten en keyif veren futbol oynadığımız maçlar da bunlardı. Zira bu maçlarda takım ofansif bölgede akışkan bir oyun ortaya koyarken, daha çok oyunu 3. bölgede oynarak defansif zaaflarını örtme fırsatı buldu.
BU KADRO AT VE BEKLE YAPAMAZ
Sene başından beri golü atıp bekleyelim taktiği ile oynayarak genlerine ihanet eden bir Galatasaray var. Golü bulduğunda frene basmamız yüzünden çoğu maçta oyunu ya koparamadık ya da puan kaybettik.
Bu sene hep ilk dakikalarda gol bulmamıza karşın bu kadar puan kaybetmemizin altında yatan sebep de bu.
Karabük, Kayseri, Beşiktaş ve Başakşehir maçlarında hep öne geçen ama oyunu tutmaya çalışırken elinden kaçıran taraftık. Bunlardan bir tek Karabük maçında hadi ekstrem olarak hakem de bahane olarak öne sürülebilir ancak bu kadronun başarılı olmak için 3. bölgede oyunu akışkan kılmaktan başka şansı da yok.
ORTA SAHAMIZ AŞIRI TEMPOSUZ
Sene başında Lucas Leiva ismi geçtiğinde çoğu kişi forumda burun kıvırıp düz olduğunu düşündüğü için Diarra'yı istemişti. Ancak benim daha çok istediğim isim Lucas idi. Evet belki yetenek olarak daha alt seviyede bir isim idi ama Diarra gbi karakter problemi olmayan biri ve tam bir görev adamı idi. Ondan sonra da tercihim Topal olurdu ama o operasyonu da sağolsun Cengiz Özyalçın berbat etti.
Selçuk'u forumda çok eleştiri aldığı dönemde çok başarılı bulmasam da savunan biri olarak, kendisinin bu yıl oynadığı oyunun futbol olmadığını ifade etmek lazım. Sorumluluk almaktan zaten kaçardı ama bu sene varlığı ile yokluğu tam olarak bir. Bu ismin yanına kariyerinin en iyi yıllarını geride bırakmış De Jong ile Tolga eklendi.
Tolga seneye iyi bir giriş yapıp temposu ile fark yarattı. Ancak kronikleşen sakatlık sorunu ve tek yönlü bir futbolcu olması sebebi ile tam olarak aradığımız adam olduğunu da düşünmüyorum. Oyun içinde mental olarak kopabiliyor. Bizim orada 90 dakika boyunca aynı performansı verebilecek bir oyuncu bulmamız gerekiyordu.
Lucas ismini bunun için önemli görüyordum ama Diarra peşinden koşarken Liverpool'un vazgeçmesine sebep olduk.
Bu sorunu çözebilecek bir isme mutlaka ihtiyacımız var. Selçuk yerine 8 numara zaten alınmalı. Sene sonu burada bir tek Tolga kalmalı.
İKİNCİ TEMEL SORUN BEKLERDE
Sabri'yi zaten en performanslı olduğu dönemde beğenmeyen biri olarak, şu an daha olgun döneminde biraz daha akıllı ama fiziken bitik buluyorum. Carole ise hucümda katılımcı olmayan bir bek. Orta ve karambol'den gol üretebilecek opsiyon olmalı bekler. Carole'ün kafasında sadece tek bir hucüm planı var kanadında oynayan kimse topu 3-5 metre sürüp ona teslim etmek.
Bu anlayışta bir bek ile pivot santraforu beslemek imkansız. O yüzden Eren yerine ondan çok daha büyük tekniğe sahip Podolski'nin oynaması ile hucümda akışkanlık sorunu, ve AT BRUMA'YA YAVANLIĞI biraz aşılabildi.
Ancak Sabri ve Carole ile ilgili tek sorun bu değil. İkisi de aynı zamanda sıkça yer kaybederek defansif açıdan da sıkıntı çıkaran isimler. Tutarlı bir performansları yok ve özellikle seviyenin yükseldiği zorlu maçlarda eziliyorlar. (Saraçoğlu Fenerbahçe, Osmanlıspor maçı en bariz örnekleri)
RİEKERİNK ADALETLİ DEĞİL, ASLINDA BUNUN YANINDA SEVİYESİ DÜŞÜK
Riekerink orada emaneten duruyor bu zaten bir gerçek ama adaleti de yok. Linnes'i çok tutmam ama son haftalarda adam yedekten girdiği, veyahut zorunluluktan 11 oynadığı her maç hucüm bakımından en sağlam bek performansını veren adamdı.
Konya deplasmanında ayakta kalan oyunculardan biriydi. Ürkekliğini üzerinden nispeten atmış, hucuma pas opsiyonu olabilen en azından bir standartı olan bir oyuncu. Carole vs Sabri bu kadar dökülüyorken ikisinden birinin yerine 11'e monte edilmeliydi çoktan.
Tabi bu sadece tek bir isim. Bunun yanında JOR'un en büyük sorunu maçlarda uyuması. Oyunun tıkandığının bizim tarafımızdan bile görüldüğü anlarda eylemsiz kalışı insanı çıldırtan cinsten.
Bugün bile ilk değişiklik için 70'i bekledi ilk yarıdan 4-0 olan maçta. Beşiktaş maçını tek başına vermişti, Fenerbahçe maçında oyun planı o kadar kötüydü ki 2009 yılından sonra o stadyum'da ki en çaresiz performanslardan birini izledik. İç sahada bile seviyesi yüksek bir maç kazanamadı. Başakşehir önünde ne yapar eder Galatasaray teknik direktörü en kötü o 1 puanı koparır. Karabük maçında takımı doğrayan Cüneyt'e karşı ikinci yarı öyle bir motivasyon verir ki ikinci yarı hakemi de yenecek ruhu gösterir takım. Ama motivasyonun yanından zerre geçen bir yapısı yok.
Taktik yönden zaten yeterli değil, iyi bir algı yöneticisi ve motivatör de değil. Antreman uzmanı desek kondisyon olarak da sezona takımı iyi hazırladığını söyleyemem o ve ekibinin. Yasin, Podolski, Bruma, Sneijder, Tolga hepsi 50-60'dan sonra düşüyor(du).
Bütün bunlar üst üste gelince bu sene için şansımızın düşük olduğu ortaya çıkar. Rize ve Beşiktaş maçlarının ikisini birden kazanmamız şu şartlarda mucize. Bunu beceremezsek de zaten kopmuş olacağız mental olarak.