pep guardiola - Sayfa 3 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
D6jpv6AX4AA04ye.jpg
 
Muazzam.

Guardiola'nın 10 yıllık teknik direktörlük kariyerinde çalıştırdığı takımlar toplanabilecek 1104 puandan 906'sını almış. Yüzdeye vurulunca %82'ye denk geliyor...

D6geRbJW0AI4p9c.jpg
 
"Öncelikle bir ulusal takımın katıldığı turnuvadaki üç ya da dört hafta içinde hücumunu geliştirmek üzerine çalışabilmesi oldukça zor; çünkü bu çok zaman alan bir şey. 4-4-2 oynamak, savunma yapmak ve kontratak fırsatları kovalamak ise daha kolay; çünkü bu konularda mükemmelleşmek daha az zaman alır. Pozisyon oyunu oynamak ise çok daha karmaşıktır; çünkü her bir oyuncunun çok fazla bireysel rolü vardır.
Fakat İspanya topla oynayarak üst üste turnuvalar kazandı ve Almanya da aynı şekilde 2014 Dünya Kupası'nı elde etti. Ardından gelenPortekiz ve Fransa ise karşıt felsefelerle kazandılar. Geçtiğimiz sezonki Real Betis'e bakın.La Liga'daki her takımdan daha fazla topa sahip oldular; ama Avrupa bileti almayı bile başaramadılar.
Evet, ama bu topa nerede sahip olduğunuza bağlı. Pozisyon yaratıyor musunuz? Önemli olan bu. Üçüncü bölgede kararlı ve acımasız olmanız gerekir. City'de geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi'nde en fazla isabetli pas rekorunu kırdık; ama bunların yüzde 80'i iki stoperin arasındaki paslaşmalardı. Bu sayılar hiçbir şey değildir, hiçbir şey sayılmazlar ve hiçbir anlamları yoktur. Topa sahip olmak demek bu değil!
Topla hiçbir şey yapmıyorsanız, o zaman topa sahip olmanızın anlamı ne?! Dünyadaki herkes, ne zaman topla anlamlı bir şekilde oynadığınızı ve ne zaman sadece topla oynamış olmak için oynadığınızı bilir; çünkü topa sahip olmayı seversiniz. Topa sahip olmanızın içinde bir kıpırtı yoksa, bu hayat olmadan yaşamak gibidir ve böyle oynamak daha tehlikelidir. Kenarda bağdaş kurup oturarak, rakibin üzerimize gelmesini bekleyebilirim. Ancak hem bir insan hem de bir antrenör olarak inisiyatif almayı çok seviyorum; bu da rakip yarı sahada oynamak, rakip ceza sahasının içinde ya da çevresinde olmak ve gol şansları yaratmak anlamına geliyor.
Peki oyuncularınızın rakip ceza sahasının önünde bireysel olarak düşünmeye ihtiyaçları var mı?
Elbette kenardan her şeyi kontrol edemezsiniz. Mesela oyuncularıma geniş alana doğru oynamalarını bağırdığımda, bazen beklerin geriden geldiklerini görmüyorlar ya da o bölgede sayısal bir üstünlük kuramıyoruz, bu durumda merkezde daha iyi bir seçenek görebilirler. Her şeyi kontrol etmek imkânsız. Futbolda siyah ve beyaz diye bir şey yok, her türlü oyuncuya ihtiyacınız var. Fiziksel olarak güçlü oyunculara, topsuz olarak iyi hareket eden oyunculara, kalemizin 40 metre uzağında savunma yapabilen oyunculara ya da boştaki oyuncuya ne zaman ve nerede pas vereceğini bilen oyunculara ihtiyacımız var.
Benim bakış açıma göre iyi futbol nedir? Rakiplerin hareketlerini incelemek ve doğru kararı vermektir. Eğer top stoperimdeyse, kanat oyuncum rakibi kendine çekmek için ileriye çıkar ve böylece daha fazla alana sahip olan bekime doğru oynarız. Eğer bir stopersem ve rakip santrfor bana doğru yaklaşıyorsa, stoperdeki ekürimin benden daha fazla zamanı ve alanı var demektir, dolayısıyla topu ona doğru oynarım. Eğer yine bir stopersem ve ofansif orta saha oyuncumuz rakip orta saha oyuncusunu peşinde sürüklemek için derine gelmişse, o zaman artık boş alanda olan diğer orta saha oyuncumuza pas veririm. Pozisyon oyununun metodu budur. Rakibi hareket ettirirsiniz ve ardından sizin için en doğru kararı verirsiniz.
Genç oyuncular için oyunu aşırı profesyonelleştirdiğimizi düşünüyor musunuz? Çocukların sokaklarda özgürce oynamaları, kendilerinden büyük çocuklara karşı top sürmeleri için onlara daha fazla zaman bırakmalı mıyız?
Hayır, bence bir çocuğun top sürme yeteneği varsa, o zaman hayatı boyunca topa sahip olur; yalnızca topla ne zaman ne yapacağını bilmesi gerekir. Eğer top sürmek için daha rahat hissedecekleri yerler yaratırsak, bu gerçek olmaz. Akıllı oyuncular, etraflarında neler olup bittiğini ve oyunun nasıl geliştiğini bilirler; daima rakiplerinin, takım arkadaşlarının ve boşlukların bulunduğu yerlere göre hareket ederler.
Antrenmandaki prensiplerinizi ve önceliklerinizi nasıl belirliyorsunuz? Nereden başlıyorsunuz?
Bu bir döngü. Rakibe etkili bir şekilde önde baskı uyguladığınızda derinde savunma konusunda her zaman daha az zaman harcarsınız. Ve geriden nitelikli bir şekilde oyun kurduğunuzda oyunun geri kalanının akıcılığı da doğal olarak artacaktır. Elbette savunma yapmak zorundayız, ancak topa sahipken ilkelerimize sadık kalırsak oyun içinde savunma yaptığımız dakikalar daha azalır.
Geriden oyun kurmanın önemini ilk olarak Barça B takımıyla Üçüncü Lig'de öğrenmiştim. Her Pazar oynadığımız çok ama çok küçük sahalarda ve suni çim üzerinde geriden oyun kurmak zorunda olduğumuzu defalarca söylüyordum. Pazartesi günleri, "Burada geriden oyun kurmak imkânsız" derdiniz. Sonra Salı olduğunda, "Bu imkânsız, ama biraz daha az imkânsız" demeye başlardınız. Çarşamba ve Perşembe günlerinde ise ikna olur ve bu fikir üzerinde ısrar etmek zorunda kalırdık. Sezon boyunca bu şekilde, kaleciyi çok fazla kullanarak ve rakibi geriye yaslayarak oynadık; çok başarılı olduk. Biz bunu o sahalarda yapabildiysek, o zaman her ligde, her sahada bu uygulanabilir; ama elbette ısrar etmek ve oyuncuları ikna etmek zorundasınız. Alanlar orada, alanlar hep var. Futbol sahası çok ama çok büyük. Koskocaman. Saha içindeki kötü hareketlerimizle o alanları kapatıyoruz; ama aslında onlar orada duruyor. Bu yalnızca planlarımızı antrenmanda sürekli tekrar etmek, analiz etmek, yeniden seyretmek ve oyunculara anlatmakla alakalı: "Buradayken şu kararı ver, alan işte orada!" Oyuncuların bunu kendilerinin de görmeleri ve sonra da buna inanmaları gerekiyor. Bu yapılabilir bir şey."

Top kullanmanın ne kadar boş bir şey olduğuna güzel değinmiş keşke ders alabilsek.
 
Oyuncular, video analiz ekibiyle ne kadar mesai yapıyor? Sizin oyunculuk döneminizden bu yana oyuncular ile antrenörler arasındaki ilişkiler değişti mi?
Analiz çok önemli. Oyuncular kendi oyunlarını, saha içindeki hareketlerini gördüklerinde daha hızlı öğrenirler. Bazen bir oyuncuyla maç içindeki bir an hakkında konuşuyorum, ama iki hafta sonra hatırlamıyor. Ben de şöyle diyorum: "Endişelenme, hadi gidelim ve birlikte video görüntülerini bulalım." Bu inanılmaz; çünkü bu sayede oyuncu şöyle düşünür: "Kahretsin! Bana gösterdiği bu pozisyonda top oradan geldiğinde oyunun yönünü iki takım arkadaşımın olduğu bu yöne doğru çevirmem gerekiyordu."
Bu biraz Marcelo Bielsa'nın yoluna benziyor. Arjantinli bir oyuncu bana Bielsa'nın otel odalarına kadar girdiğini ve kendilerini video kliplerle bombardımana tuttuğunu söylemişti.
Ama bunu yapabilmek için oyuncularla güçlü bir ilişkinizin olmasına ihtiyacınız var. Bir kere size güvenirlerse, anahtar sizin elinizde olur. Onlara çok daha fazla bilgi verebilirsiniz; "Daha fazla geriden oyun kurma şansına sahip olmak, vücut açını doğru ayarlamak ve biraz daha derine oynayabilmek için topu arka ayağına al, şimdi kanat oyuncusunun önündeki alana bak." Oyunun savunma safhasında rakibe sayısal üstünlük kurmak gibi en basit şeyler dahi oyununuzun geri kalanında çok daha fazla akışkanlık sağlayabilir.
Oyuncular, küçük şeylerin oyunlarını ne kadar etkileyebileceğini söylediğimde şaka yaptığımı düşünüyorlar. Onlara verdiğim mesajların çoğu kendilerini takım arkadaşlarından ve rakiplerinden ayırmakla ilgili. Onlardan beş oyuncuyu geçmelerini istemiyorum. Sürekli bir şekilde, "Vücut açını doğru ayarla, topu arka ayağına al ve takım arkadaşının güçlü ayağına doğru pas ver" dedikçe de mesajlarım onları sıkıyor. Ama oyunumuzu daha pürüzsüz ve akıcı hâle getiren her zaman için en basit şeylerdir.
Elbette geçmiş maçlarımızı tamamen izlemeye vaktimiz yok. 10 ay boyunca her üç günde bir maçımız olduğunda antrenman için bile zamanımız olmuyor. Hatalarımızı düzeltmek için 10 - 15 dakikalık video kliplere bakıyoruz. Bu nedenle sezon öncesinde fiziksel çalışmaları çok az tutup, bunun yerine birçok taktiksel çalışmalar yapmamız önemli.
Günümüzde birçok antrenör devre aralarında video analiz yöntemini kullanıyor. Siz de bu antrenörlerden biri misiniz?
Evet. Oyun sırasında oyuncuların mesajlarımızı anlamaları zor olduğu ve devre arasında da yeterli zaman olmadığı için bu konuda birkaç planımız oluyor. Yine de temel prensipler aynı kalıyor. Rakiplerin nasıl oynadığı ya da geride dört yoksa beş oyuncuyla mı oynadıkları önemli değil. Her zaman için rakibe zarar verebileceğimiz iki veya üç alan oluyor. Eğer rakip tüm hatlarıyla merkezi savunuyorsa, o zaman biz de geniş alanlardaki kanat oyuncularını ararız.
Johan Cruyff'un yönetimi altında oynadığım günleri anımsıyorum. Bana her zaman şöyle derdi: "Topu kazandığında, hemen Romario'yu ara. Merkez kapalıysa, o zaman gözlerin kanat oyuncularını arasın. Rakibi kanatlarda bire birde yakalamalı, ardından sayısal üstünlük kurmalı, sonra ters kanada oynamalı ve rakip merkezde boşluk verene kadar böyle devam etmeliyiz." Ancak bir kanat üzerinden oynarken, diğer kanatta genellikle çok az takım arkadaşınız olur, bu şekilde hücum etmek fiziksel güç talep eder. Bazı takımlar kanat oyuncularımızı bekleriyle karşılayabilmek için 5-4-1 dizilişiyle karşımıza çıkıyor, orta saha oyuncuları savunma hatlarının hemen önüne yerleşiyor ve ilerideki tek santrfor da orta sahanın bir parçası oluyor. Bu tip maçlar stoperlerimizin kendi oyunlarını oynamaları açısından zor oluyor, çünkü sahadaki her oyuncu diğer takımın yarı sahasında yer alıyor. Topu kaybetsek bile ileri çıkmayı deneyip kontratak yapamıyorlar. Bu şu ana kadar gördüğüm en defansif futbol.
David Villa ve Thierry Henry gibi süperstarlar takımınıza katıldığında, onları pozisyon oyununuza dair ikna etmeyi başardığınızı görmüştük. Onlardan geniş alanlarda kalmalarını ve orada beklemelerini istemiştiniz, böylece Andres Iniesta ve Xavi Hernandez'in merkezden hücum edebilmesini sağlamıştınız. Bugüne dek fikirlerinize ikna edemediğiniz birçok oyuncuya rastladınız mı? Rastladıysanız, bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Evet, biraz oldu. Büyük isimlerdi aynı zamanda. Sanırım istediğim şeylerin işe yaradığını ve bunları neden yapmalarını istediğimi anlamışlardı; ama yapmak istememişlerdi. Oyunun daha büyük bir parçası olmayı, her anın içinde olmayı istiyorlardı; bire birlerdeki becerilerini ve bireysel yeteneklerini göstermeyi arzuluyorlardı. Durmak istemiyorlardı.
Transfer ettirdiğiniz, ama tarzınıza ya da onlardan istediklerinize tam olarak adapte olamamış oyuncular var. Oyuncular hakkında referans toplamak üzere telefon görüşmeleri yapmak ve böylece ne tür insanlar olduklarını anlamaya çalışmak gibi şeylerle çok fazla uğraşır mısınız?
Evet, oldukça. Oyuncuların takıma nasıl yerleştiklerini ya da felsefeye nasıl uyum sağladıklarını asla kesin olarak bilemeseniz de, elimizden geldiğince bilmek istiyoruz. Bir oyuncuyu transfer ettiğimizde onun yeteneklerini sınırlamayı asla istemeyiz, ancak takım arkadaşları için alanlar yaratmaları ya da takım arkadaşlarının yarattığı alanları kapatmamaları gerekiyor. Bazıları sizi anlıyor, siz konuşurken kafasını sallıyor ve sonra, "Hayır. Bunu istemiyorum" diyor. Bu nedenle Thierry Henry ve David Villa gibi uyum sağlayabilecek karaktere sahip olan özel profilleri arıyoruz. Henry ve Villa, takıma yardımcı olmak için oyunumuzu öğrenmek ve buna dahil olmayı istediler. İkisinin de büyük bir hayranıydım. Tıpkı benim sevdiğim gibi kanatlarda bekleyip, ardından içe kat ediyorlardı. Topu geniş alanda al ve sonra rakip kaleye doğru saldır, sahanın bir köşesinde kendi kafana göre takılma. Şu anki Messi ve Jordi Alba gibi. Messi topu kanatta alır, içe doğru kat eder ve diyagonal bir pasla Alba'yı bulur. Bunu savunmak çok zor. Oldukça zor!
 
Üst Alt