Galatasaray'ın zamanında büyük çileler çekerek Selahattin Beyazıt döneminde satın aldığı 1.175.000 metre karelik Riva, futbol takımının kalbi olan tesislerinin de arasında bulunduğu 22.500 metre karelik Florya arazilerinin satışı için hayati önem taşıyan bir kongreyi geride bıraktık.
Geleceğimize yönelik büyük baskı ve tehditlerin kapılı kapılar ardından savrulduğuna emin olduğumuz bir süreci maalesef büyük bir hayal kırıklığına sebebiyet verecek bir netice ile kapattığımız bugün bana göre geleceğimizin de devletin baskısına teslim edildiği diğer kulüplerden farklı olan son değerimizin de yok pahasına elimizden alındığı gün olmuştur.
Bugün bu karara sevinenler olabilir ancak yakın tarih bize elimizde ki son kozu doğru biçimde kullanmadığımızı maalesef acı biçimde gösterecek gibi duruyor.
İMAR İZNİ VE BORÇ TEHDİDİ İLE ARSALAR ELİMİZDEN ALINMIŞTIR...
Devlet'in Galatasaray ile olan ilişkilerine baktığımız zaman, maalesef her seferinde bu işten az karlı çıkan tarafın biz olduğu gerçeği görülmektedir. Bugün her ne kadar gayrimenkul ortaklığı ile arsaların satılmak yerine uzun vadeli projeler ile değerlendireleceği ifade edilse de bugünün Türkiye şartlarında verilen sözler ile sonuçlarının aynı olmadığı ortadadır.
Söz konusu Galatasaray olunca her konuda çözüm üretmekten uzak politikalar güden devlet büyükleri bir kez daha aynı yola başvurarak BİZİM İŞARET ETTİĞİMİZ KURUM İLE DEĞERLENDİRMEZSENİZ İMAR İZNİ ALAMAZSINIZ, VE BORCUNUZ KAPANMAZ vs gibi üstü kapalı tehditler ile 3. köprü ve 3. havalimanı gibi çok değerli iki yapının hemen bitişiğinde bulunan ve devlet için de korkunç bir gelir kapısı olacak bu arsaları bugün bizim elimizden kendi istediği şartlarda aldı.
EKONOMİK KRİZ, TÜRKİYENİN SİYASİ VE İKTİSADİ DURUMU DÜŞÜNÜLMEDEN KARAR ALINDI
Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi durumda inşaat sektörü dışında hiç bir ekonomik kalkınma planı kalmayan, uluslararası ilişkilerde gerginliğin ve yalnızlaşmanın etkin olduğu bir ortamda, dolar TL karşısında her geçen gün değer kazanırken anlaşmayı bu kadar uzun vadeli, ve TL üzerinden yürütmek ancak üst paragrafta yer alan sebepler ile açıklanabilir.
Evet, elbette devlet güçlüdür ve ekonomik açıdan ülkesini refaha götürecek projeler üretmek ile de yükümlüdür. Mevcut şartlarda bunu emlak sektörü üzerinden yürütmeye çalışmaları da anlaşılabilir ama sıkıntının patlak noktası bu ülke için kurulduğu günden bu yana gerek sportif gerek de idari olarak çok büyük insan ve marka kaynağı yaratmış olan bir kurum olan Galatasaray'ın her seferinde köşeye sıkıştırma taktiğini andıran hamleler ile mecbur bırakılmasını, açmazlar arasında bırakılmasını da kabul edemiyoruz.
Sürekli 2023, 2071 gibi hedeflerden bahsedilirken, 1 gün sonrasını biz nerede bomba patlar, P.K.K yine nerede bir vatan evladını şehit edip nereye ateş düşürür, bugün nerede bir taciz, pedofili, linç yaşanır bilemediğimiz, öngöremediğimiz bir ortamda aslında büyük bir paradoksun da tam içindeyiz.
Bütün bunlar olurken de mevcut sistemin nerede tıkanıp tıkanmayacağı belli değilken senelere yayılan anlaşmalar yapmak elimizde kalan son atımlık barut olan, şımarık ve tek dertleri kongre bir an önce bitsin olan 1000 kişinin keyfine bakılarak geleceğimizin belirlenmesi asla kabul edilemez. Bunu bizler öngörürken, koskoca fabrikaları yöneten bir grubun daha kongrelere bile gelmekten aciz olması acınası bir durum değil de nedir?
KONGRE GÜNÜ YARSUVAT NEREDEYDİ & AYSAL NEDEN MASAYA YUMRUĞUNU VURAMADI...
Bugün hayati bir karar alınırken tonton dede diye pohpohlanan bir evvel ki başkanımız DUYGUN YARSUVAT mesela neredeydi?
Evet sn. Yarsuvat da bir kongreydi ama mekanı şaşırmış olacak ki ISTANBUL BAROLAR KONGRESİ'ne gitmiş...
2012-2015 arası başkanlık görevini üstlenen Ünal Aysal ise medya da o kadar konuşup kongre de sesini çıkarmayan bir başka isim oldu. Halbuki kendisinin kulüpten ayrılmasına giden süreçte Riva ve Florya konusunda Divan kurulunda ki tutumun etkili olduğunu iddia eden biri olarak en sert konuşmayı kendisinden beklerdik.
GÜNÜN SONUCU: 25 MİLYON TARAFTARI OLAN KULÜBÜN, BİN KİŞİ İLE KADERİ BELİRLENDİ, AĞZILARDA KALAN İSE ACI BİR TAT...
Geleceğimize yönelik büyük baskı ve tehditlerin kapılı kapılar ardından savrulduğuna emin olduğumuz bir süreci maalesef büyük bir hayal kırıklığına sebebiyet verecek bir netice ile kapattığımız bugün bana göre geleceğimizin de devletin baskısına teslim edildiği diğer kulüplerden farklı olan son değerimizin de yok pahasına elimizden alındığı gün olmuştur.
Bugün bu karara sevinenler olabilir ancak yakın tarih bize elimizde ki son kozu doğru biçimde kullanmadığımızı maalesef acı biçimde gösterecek gibi duruyor.
İMAR İZNİ VE BORÇ TEHDİDİ İLE ARSALAR ELİMİZDEN ALINMIŞTIR...
Devlet'in Galatasaray ile olan ilişkilerine baktığımız zaman, maalesef her seferinde bu işten az karlı çıkan tarafın biz olduğu gerçeği görülmektedir. Bugün her ne kadar gayrimenkul ortaklığı ile arsaların satılmak yerine uzun vadeli projeler ile değerlendireleceği ifade edilse de bugünün Türkiye şartlarında verilen sözler ile sonuçlarının aynı olmadığı ortadadır.
Söz konusu Galatasaray olunca her konuda çözüm üretmekten uzak politikalar güden devlet büyükleri bir kez daha aynı yola başvurarak BİZİM İŞARET ETTİĞİMİZ KURUM İLE DEĞERLENDİRMEZSENİZ İMAR İZNİ ALAMAZSINIZ, VE BORCUNUZ KAPANMAZ vs gibi üstü kapalı tehditler ile 3. köprü ve 3. havalimanı gibi çok değerli iki yapının hemen bitişiğinde bulunan ve devlet için de korkunç bir gelir kapısı olacak bu arsaları bugün bizim elimizden kendi istediği şartlarda aldı.
EKONOMİK KRİZ, TÜRKİYENİN SİYASİ VE İKTİSADİ DURUMU DÜŞÜNÜLMEDEN KARAR ALINDI
Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi durumda inşaat sektörü dışında hiç bir ekonomik kalkınma planı kalmayan, uluslararası ilişkilerde gerginliğin ve yalnızlaşmanın etkin olduğu bir ortamda, dolar TL karşısında her geçen gün değer kazanırken anlaşmayı bu kadar uzun vadeli, ve TL üzerinden yürütmek ancak üst paragrafta yer alan sebepler ile açıklanabilir.
Evet, elbette devlet güçlüdür ve ekonomik açıdan ülkesini refaha götürecek projeler üretmek ile de yükümlüdür. Mevcut şartlarda bunu emlak sektörü üzerinden yürütmeye çalışmaları da anlaşılabilir ama sıkıntının patlak noktası bu ülke için kurulduğu günden bu yana gerek sportif gerek de idari olarak çok büyük insan ve marka kaynağı yaratmış olan bir kurum olan Galatasaray'ın her seferinde köşeye sıkıştırma taktiğini andıran hamleler ile mecbur bırakılmasını, açmazlar arasında bırakılmasını da kabul edemiyoruz.
Sürekli 2023, 2071 gibi hedeflerden bahsedilirken, 1 gün sonrasını biz nerede bomba patlar, P.K.K yine nerede bir vatan evladını şehit edip nereye ateş düşürür, bugün nerede bir taciz, pedofili, linç yaşanır bilemediğimiz, öngöremediğimiz bir ortamda aslında büyük bir paradoksun da tam içindeyiz.
Bütün bunlar olurken de mevcut sistemin nerede tıkanıp tıkanmayacağı belli değilken senelere yayılan anlaşmalar yapmak elimizde kalan son atımlık barut olan, şımarık ve tek dertleri kongre bir an önce bitsin olan 1000 kişinin keyfine bakılarak geleceğimizin belirlenmesi asla kabul edilemez. Bunu bizler öngörürken, koskoca fabrikaları yöneten bir grubun daha kongrelere bile gelmekten aciz olması acınası bir durum değil de nedir?
KONGRE GÜNÜ YARSUVAT NEREDEYDİ & AYSAL NEDEN MASAYA YUMRUĞUNU VURAMADI...
Bugün hayati bir karar alınırken tonton dede diye pohpohlanan bir evvel ki başkanımız DUYGUN YARSUVAT mesela neredeydi?
Evet sn. Yarsuvat da bir kongreydi ama mekanı şaşırmış olacak ki ISTANBUL BAROLAR KONGRESİ'ne gitmiş...
2012-2015 arası başkanlık görevini üstlenen Ünal Aysal ise medya da o kadar konuşup kongre de sesini çıkarmayan bir başka isim oldu. Halbuki kendisinin kulüpten ayrılmasına giden süreçte Riva ve Florya konusunda Divan kurulunda ki tutumun etkili olduğunu iddia eden biri olarak en sert konuşmayı kendisinden beklerdik.
GÜNÜN SONUCU: 25 MİLYON TARAFTARI OLAN KULÜBÜN, BİN KİŞİ İLE KADERİ BELİRLENDİ, AĞZILARDA KALAN İSE ACI BİR TAT...