Rönesans'ın Nedenleri ve Sonuçları | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Rönesans'ın Nedenleri ve Sonuçları


Rönesans’ın kelime anlamı “yeniden doğuş”tur. İlk olarak İtalya’da ortaya çıkan Rönesans, 15. ve 16. yüzyıllarda Batı Avrupa’da edebiyat, sanat, bilim alanındaki gelişmeleri ifade eder.

Peki Rönesans neden ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmıştır? bunun bir çok sebebi var. zengin İtalyanların sanat ve edebiyata verdiği önem, İtalya’nın coğrafi konumu itibariyle farklı medeniyetlerle etkileşim içinde olması ve tabiki İtalya’da dönemin diğer Avrupa ülkelerine nazaran insanların daha özgür olması ve sahip oldukları siyasi hakların daha geniş olması sanat ve bilim alanında gelişmelerin yaşanmasını kolaylaştırmıştır. ayrıca İtalya’nın bilim alanında daha ileri seviyede olan islam uygarlıklarıyla etkileşim için de olması da Rönesans’ın İtalya’da başlamasını sağlamıştır.

Genel olarak Rönesans’ın nedenleri ve sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz;


-İtalya’da hümanistlerin, Eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri olan skolastik felsefeyi etkisiz hale getirmesi;

-Matbaa ve kağıt üretiminin gelişmesi sayesinde bilgi ve düşüncenin tabana yayılması;

-Ticaretle zenginleşen Avrupa’da edebiyat ve sanattan hoşlanan ve bunları koruyan mesenler sınıfının ortaya çıkışı;

-İstanbul’un fethedilmesinin ardından bazı Bizanslı bilginlerin İtalya’ya gitmesi

Rönesans’ın Sonuçları:

-Skolastik yani dogmatik düşünce yıkıldı; böylece özgür düşünce ve yeni sanat anlayışı doğdu;

-Deney ve gözlem metodunun kullanılmaya başlamasıyla bilim ve teknoloji gelişti;

- Kilise ve din adamlarına duyulan güven azaldı. böylece reform hareketlerine de zemin hazırlanmış oldu.

Rönesans’ın Avrupa’da ortaya çıkışında islam medeniyetinin büyük bir etkisi olmuştur. dönemin islam bilginlerinin Yunan ve Roma eserlerini tercüme ederek pozitif bilimler konusunda Avrupa’dan daha ileri seviyeye ulaşması, kağıdın seri üretiminin müslümanlar tarafından yapılması ve daha sonra Avrupalıların bu durumdan yararlanması, Rönesans’ın ortaya çıkıp yayılmasında islam dünyasının katkılarını ortaya koymaktadır.

Ancak Rönesans Avrupa dışında yayılma imkanı bulmamıştır. özellikle dönemin Osmanlı İmparatorluğu bilim, sanat gibi konularda çok daha ileri seviyedeydi ve bu gelişmeleri takip etme gereği duymamıştı. fakat uzun vadede, Avrupa bu gelişmelerle hızla ilerlerken Osmanlı İmparatorluğu kendini dışa kapatmış ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmıştır.

Rönesans sanatçıları arasında Michelangelo, Leonardo da Vinci, Shakespeare, Erasmus ve Montaigne sayılabilir.




Ronesans Nedir? Ne Zaman Nerede Ortaya Cıkmıştır? |
 
Rönesans’ın Avrupa’da ortaya çıkışında islam medeniyetinin büyük bir etkisi olmuştur. dönemin islam bilginlerinin Yunan ve Roma eserlerini tercüme ederek pozitif bilimler konusunda Avrupa’dan daha ileri seviyeye ulaşması, kağıdın seri üretiminin müslümanlar tarafından yapılması ve daha sonra Avrupalıların bu durumdan yararlanması, Rönesans’ın ortaya çıkıp yayılmasında islam dünyasının katkılarını ortaya koymaktadır.

bir muslimin
bu husustaki dusuncelerine goz atalim

Rönesans’ın Batı’nın değil, adeta İslam dünyasının, bir diğer deyişle İslam dünyasından yapılan çevirilerinürünüymüş gibi bir izlenim sunulmaktadır. Böylesi bir düşünce, şu soruyu hatıra getirmektedir: “Eğer Rönesans İslam dünyasından yapılan çevirilerin bir ürünüyse, aynı ürüne sahip olan İslam dünyasında neden Batı’da Rönesans sonrası ortaya çıkan bilime dayalı bir Aydınlanma gerçekleşmedi?

Bilindiği gibi hiçbir çeviri aslının yerini tutmaz; bu açıdan asla sahip olan İslam dünyası daha şanslı değil miydi?”

Bu soru kanımızca ciddiye alınması gereken bir sorudur ve yanıtı, yukarıda sunduğumuz çevirilerin eleştirilecek malzeme sunma anlayışında saklıdır. Kuşkusuz, bizim söz konusu savımızaeleştirel açıdan yaklaşılarak, aynı ürünlerin farklı kültürel bağlamda farklı sonuçlara yolaçabileceği şeklinde bir savla karşı çıkılabilir. Bu elbette olasıdır; böylesi bir olasılığı mantıksalaçıdan saf dışı etmek olanaksızdır. Ancak olgusal verilerin durumun hiç de öyle olmadığını gösterdiğini, Batı’da Rönesans ve sonrası ortaya konan yaklaşımlara göz gezdirildiğinde, buolasılığın zayıfladığını anımsatmak gerekir. Zira Aristoteles ve onun Yeni Eflatuncu yorumutemelinde yapılanan erekselci bir paradigmanın, Rönesans’ın büyük ölçüde paradigmasız, olguyaboğulmuş, her şey gider anlayışıyla; Rönesans’ın ardından ortaya çıkan Aydınlanma’nın sekülerzemine oturtulmuş, tümevarıma yönelmiş ve matematikselleşmiş bir bilim anlayışıyla, eleştirilecekve yadsınacak malzeme sunma dışında bir bağının olduğunu söylemek oldukça zordur. Kuşkusuzbu söylemimiz bilimle ilişkilidir, felsefî açıdan bakıldığında nispeten farklı sonuçlara ulaşmakolasıdır. Bu iddiamız, çevrilerle Batı’ya ulaşan kimi olgusal verileri dışladığımız anlamına alınmamalıdır. Bu olgusal veriler, kuşkusuz yeni paradigmanın oluşumunda diyalektik bir işlev yüklenmişlerdir. Ancak Rönesans sonrası Batı’da oluşan seküler paradigmanın İslam dünyasından çevirilerle aktarılan erekselci, teosentrik paradigmayla doğrudan bir bağı bulunmamaktadır. Buparadigmal fark, İslam dünyasında neden Batı’dakine benzer bir Aydınlanma gerçekleşmedi vegerçekleşmiyor ya da neden aydınlanma (akıl) tutulması yaşanıyor sorusuna da kanımızca önemlibir yanıt teşkil etmektedir. Hiç kuşkusuz, alt yapı-kurumu olarak görebileceğimiz üretim ilişkileri, toprak mülkiyeti vb. olgular, Batı’da teosentrik düşüncenin çöküp seküler paradigmanın oluşumunda önemli rol yüklenmiştir. Bunu anlamak için feodalitenin çatırdamasını ve ticaretten beslenen burjuva sınıfını, bu sınıfın siyasal taleplerini ve yüklendiği misyonu iyi anlamak gerekir. Burada kanımızca, önemli olan soru, Doğu’nun/İslam dünyasının anılan paradigmayı neden kıramadığıdır.
 
Üst Alt