Thomas Tuchel | Detaylı Analiz | Çare Thomas Tuchel! | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Thomas Tuchel | Detaylı Analiz | Çare Thomas Tuchel!


DETAYLI ANALİZ | Thomas Tuchel Kimdir ?







n724frad.jpg






Thomas Tuchel kimdir ?



Thomas Tuchel, takvimler 1973′ün Ağustos ayını gösterdiğinde Almanya’nın Batısında yer alan Krumbach bölgesinde işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda futbola ilgi duyan Tuchel, Beckanbauer hayranı bir çocuk olarak futbola başladı. Diğer çocukların aksine defansın göbeğinde oynayarak adeta takımını geriden izleyen ve maç bilgisini her geçen gün gelitiren Tuchel, küçüklüğünde tüm zamanların efsane takımı Bayern Münih’i destekliyordu. Werder Bremen taraftarı babası ise oğluna “Oğlum Bayern Münih’i tutmak sana bir şey kazandırmaz. İmkansızları başarabilecek bir takımı tutmalısın.” diyerek oğlunu bu takımdan uzaklaştırmıştı. Tuchel takım tutmuyordu. Ama sıklıkla Mönchengladbach ve babasının takımı Bremen’i izliyor ve bu takımların oyuncularını hep örnek alıyordu. Tuchel “Bende bir gün onlar gibi futbolcu olacağım…” diyerek hayal kuruyor ve günler çabucak geçiyordu.





Tuchel’ın futbol kariyerinde ilk yılları.



Almanya’da çoğu futbolcu gibi eğitimini sürdüren Tuchel, baskıcı bir ailenin çocuğu olduğu için derslerini de aksatmıyor hatta okulda ilk 10′a giriyordu. Zaman geçti Tuchel profesyonel sözleşmeye imza attı. 1992 yılına kadar Augsburg takımı altyapısında forma giyen Tuchel, 1992 yılında ilk profesyonel lig deneyimini Stuttgarter Kickers ile yaşıyordu. Ancak dönemin hocası takımdaki oyuncu çokluğu ve Tuchel’in 19′unda genç bir oyuncu olması nedeniyle şans vermiyor ve Tuchel de bu duruma oldukça içleniyordu. 2 sezonda ligde sadece 8 maça çıkabilen Tuchel, bu maçların 3 tanesinde 90 dakika süre alabilmişti.





Stuttgarter Kickers forması ile



1994 yılında ise Tuchel’i yeni bir macera bekliyordu. O sene 21 yaşına gelen oyuncu artık oynamak ve tecrübe kazanmak istiyordu. En büyük hayali bir gün Bundesliga’da maça çıkabilmekti. 4 sezon boyunca Ulm formasını giyen Tuchel 98 sezonunda iyice adını duyurmaya başlamıştı. Toplam 68 maçta forma giyen defans oyuncusu 3 tane de gol atmıştı. Ancak o sezon sezonun sonlarına doğru talihsiz bir olay yaşandı. Tuchel yaşadığı bir kıkırdak sakatlığının iyileşmemesi üzerine futbolu bırakmak zorunda kaldı ve bir anda hayalleri yıkıldı.



Teknik direktörlük kariyeri



3.lig futbolcusu iken 25 yaşında sakatlanmasının üzerine 26 yaşında Stuttgart’ta teknik direktörlük eğitimi almaya başladı. Futbol oynadığı dönemde aynı zamanda spor bilimi ve İngiliz dili ve edebiyatı öğrenimi gören ancak eğitimini futbolla bir arada yürütemeyen Alman teknik adam, futbolu bırakmasının ardından iş yönetimi eğitimi alarak mezun oldu. 2006 yılında Alman Futbol Federasyonu’na ait HannesWeisweiler Akademisi’nde antrenörlük eğitimini mükemmele yakın olan 1,4’lük not ortalaması ile tamamlayarak futbol hocası diplomasını da aldı. Almanya’nın “Profesör” lakaplı hocası Ralf Rangnick’in yanında ilk yardımcılık deneyimini altyapıda yaşadı.



Mainz, Hayallerinin peşinde…



2008 yılında profesyonel takıma kaydırılan Jürgen Kramny’nin yerine Mainz’ın A Genç yardımcı antrenörlüğüne getirildi.



2009’da A Genç liginde şampiyonluk elde etti. Mainz’da Jürgen Klopp’un yerine gelen Jörn Andersen’in kupanın ilk turunda takımın elenmesi sonrasında gönderilmesi üzerine profesyonel takımın başına geçti.



2009-10







2009-10 sezonunda Tuchel’ın Bayern Münih’e diz çöktürdüğü maç kadrosu ve diğer tarafta ise Borussia Dortmund’u yendiği maç kadrosu. Görüldüğü üzere sistemler değiştiği gibi oyuncular da değişmiş. Tuchel’ın en önemli özelliklerinin biri de rakibe göre oyuncu seçmesi. O sezon bir tek değişilmezi var dı o da U-19′dan A takıma aldığı Schürrle.







2009/10 sezonunun başında takımı 2.ligden 1.lige çıkaran ancak o sezon Kupa’dan elenen hocanın getmesinin ardından Bundesliga’da ne futbolcu olarak ne de hoca olarak deneyimi olmamasına rağmen Christian Heidel’in önerisiyle takımın başına getirildi. Gelir gelmez takımda bir çok sistemi değiştiren Tuchel, takımın başına gelir gelmez takımını kampa aldı. Kendisiyle birlikte U-19 takımının parlayan yıldızı André Schürrle’yi A takıma alan Tuchel, yeni bir sistem kurmuştu. Tuchel, ligi takımıyla 9.sırada bitirdi. Kulüp tarihinin en yüksek derecesi oldu.



2010-11 sezonu başında ise düşük bütçesi olması nedeniyle kiralama olayına sıcak bakan Tuchel ve kurmayları Christian Fuchs ve Lewis Holtby’i kadrosuna katarak geleceğin yıldızlarına adeta altın tepside bir fırsat veriyordu. O sezon bu oyuncuların yanı sıra bir dönem Samsunspor forması giyen Bance gibi tecrübeli oyuncularla bir karma oluşturan Tuchel, Real Madrid’in genç yıldızı Adam Szalai, Marco Caliguiri, Sami Allagui ve Eugen Polanski’yi de sadece 2,7 Milyon Euro ödeyerek kadrosuna katmıştı. Sezona genç isimlerle fırtına gibi bir başlangıç yapan Mainz olumlu sinyaller veriyordu. Tuchel ise Almanya Futbol Federasyonu’nun ligde ve alt yapı çalışmalarında en başarılı olan teknik adamlara verdiği yılın antrenörü ödülünü aldı. Aynı zamanda o sezon ligin ilk 7 haftasında 7 maç üstüste galibiyet alarak kulüp tarihindeki en uzun galibiyet serisini yakaladı ve bu maçların içinde Bayern Münih deplasmanı da vardı. O sezon ligi 5.bitiren takım Avrupa’ya gitme şansı yakaladı. Böylelikle Tuchel da ilk Avrupa tecrübesini yaşamış olacaktı. Ayrıca Tuchel bir sezon önce kendinin yarattığı rekorunu da kırmış oldu.





Tuchel’ın ilk Avrupa deneyiminde kullandığı kadro.





2011-12 sezonu başında ise takımın genç yıldızları birer birer ayrılmaya başladı. Kiralık oyuncuların kulüplerinin belkide vazgeçilmezi olacak oyuncuları Tuchel ve ligi 5. bitiren kulübü parlatıyor ve Alman futtboluna sunuyordu. Tuchel’ın kendinin üzerinde büyük emeği olan Scührrle ise 8,50 milyon € bonservis ile Leverkusen’in yolunu tutmuştu. Fuchs ise 3,8 Milyon Euro bedel ile Schalke 04′e transfer oldu. O sezon kazanılan toplam ücret kulüp tarihindeki en yüksek gelir olurken Schürrle’nin satışı da kulüp tarihindeki oyuncu satışı rekoru da olmuştu. Bu gelişmeler üzerine kısıtlı bütçedeki kulübe yine az maliyetli ama genç oyuncular katan Tuchel, Spartak’dan Türk asıllı Malik Fathi, Mönchengladbach’tan Yunus Mallı ve Bayern Münih’ten Deniz Yılmaz’ı alarak da Türk gurbetçileri de Türk futboluna kazandıran isim oldu. Öyle ki bu isimler ilerleyen zamanlarda Ligimize geldi ve özellikle Deniz Yılmaz çok başarılı bir sezonun ardından Trabzonspor’un yolunu tuttu. O sezon Ivanchitz, Baumgartlinger gibi isimleri de kadrosuna katan Mainz, 12,45 milyon € kazanırken 10,90 milyon € ise harcamıştı ve yine eksilere düşmemişti. UEFA Avrupa Ligi’nde eleme turunda ilk maçta kendi evinde 1-1 berabere kalarak ve ikinci maçta ise deplasmanda penaltılarda ise Romanya takımı GAZ Metan Medias’a elenerek Tuchel ve ekibi tarihlerinde ilk kez katıldıkları turnuvaya veda etti. O sezon ligde de bir önceki sezonun arkasında kalan ekibi 34 maçta 9 galibiyet, 12 beraberlik ve 13 mağlubiyet aldı ve 1,15 puan ortalaması tutturdu.



2012-13 sezonu öncesinde de Eugen Polanski ve Sami Allagui’nin dışında bir çok oyuncuyu satan takım 5,95 milyon € gelir elde ederken, Chinedu Ede ve Niki Zimling gibi futbolcuları da 4,18 milyon € bedel ile kadrosuna katıyordu. O sezon ligde 34 maçta 10 galibiyet, 12 beraberlik ve 12 mağlubiyet alan Mainz, 1,24 puan ortalaması tutturmuş ve azda olsa bir önceki sezonu geride bırakmıştı.







2013-14 sezonunda ise Tuchel’ın 4-1-2-1-2 ve 4-2-3-1 gibi farklı sistemler kullandığını görebiliyoruz.



Bundesliga’da 2013-14 sezonun sonunda 7’inci sırayı alan ve Avrupa Ligi biletini garantileyen Thomas Tuchel, devre arasında Schalke 04 ve Bayer Leverkusen’in tekliflerini redetti. Daha sonra ise sezon sonunda 1 yıl daha sözleşmesi olmasına rağmen Mainz’dan ayrıldı. O sezon ise ligde 34 maç 16 galibiyet – 5 berabelik ve 13 mağlubiyet almıştı ve 1,56 puan ortalaması yaklayarak önceki iki sezonu unutturmuştu. Sezon başında ise Ja-Cheol Koo’yu 5 Milyon Euro’ya kadrosuna katan kulüp, kulüp tarihindeki en yüksek harcamayı yapmış olmuştu. 2013-14 sezonunda ise 14,05 milyon € harcama yapan takım 11,25 milyon € gelir alsa da ilk defa bütçe de eksilere düşmüştü. 2014-15 sezon öncesinde ise Roberto Mancini ile yollarını ayıran Galatasaray ile anlaştığı iddia edildi.



Tuchel Teknik direktörlüğü sırasında Mainz başında ligde 170, kupada 11 Avrupa Ligi’nde de 2 maça çıkan Tuchel, bunlarda % 42,7 galibiyet, % 22,5 beraberlik ve % 34,7 yenilgi oranları yakalarken Bundesliga’da 65 galibiyet 44 beraberlik ve 61 yenilgi yaşadı. Takımının 2 kez Avrupa Ligi’ne katılmasını sağladı. Takımını çalıştırdığı süre boyunca 1,41 ortalama tutturan Tuchel, zamanında Mainz 05′i çalışıtran ve 1,13 ortalamayı tutturan Jürgen Klopp’u geride bıraktı.



Olumlu yönleri;


  • Tuchel takım birliğini seven bir hoca. Tuchel’in takımlarında yemekler aynı anda yenir, aynı anda masadan kalkılır, aynı saatte idmana gelinir eğer geç kalan olursa bunun bir yaptırımı olur. Ayrıca takımda kimse birbirine soyadı ile seslenmez örneğin yerli bir oyuncu Wesley Sneijder’e “Hey Sneijder…” diyemez. Wesley olarak seslenir. Takım olarak yemek yemek bile bir takım ruhunun için çok önemli kıvılcımdır. Bu durumu Orhan Uluca’nın yaptığı çeviride de rahatça görebiliyoruz Tuchel şu ifadeleri kullanıyor; “Öğleden sonraki antrenman uzun değildi ve 19:30′da akşam yemeği vardı. Gergindim. Yardımcı antrenörüm yok daha. Tek başıma orada öylece duruyordum. Daha 2 gün önce gençleri çalıştırıyor ve aslında her şey olağan bir şekilde ilerlerken birden kendimi burada buldum. Öyle ki takımda yer alan bazı oyuncular benden yaşça daha büyüktü.
  • Ben yemeğe 10 dakika erken geldim ama karşımdan gelerek çıkanlar oluyordu. Bazıları uzun süredir orada vakit geçirmiş olmalı ki yemeğin sonuna gelirken bazıları ise yemeğe yeni başlıyordu. Yemek bittiğinde hızlı bir şekilde şunu söyledim: Yarın antrenman sonrası 12:30′da herkes yemeğe ben “afiyet olsun” deyince aynı anda başlayacak. Herkes tam 12:30′da orada olacak ne erken ne de geç.. Kural 1..Perşembe günü herkes tam zamanında oradaydı. “Afiyet olsun” dedim ve yemek başladı. Şimdi düşünün bir Bundesliga takımı ve muazzam bir servis var. Birinci çorba, ikinci çorba ana yemek ara yemek, etidir, balığıdır, çeşit çeşit tatlısıdır.. Profesyonel bir takımın ne ihtiyacı varsa orada vardı. Ben daha çorbamı bitirmeden takımın yarısının yemek masasından kalktığını gördüm. Tatlılar, onlar bunlar her şey masada duruyor, orada iki kişi kalmış diğer masada üç kişi. Tamam ben düne kadar U19 antrenörüydüm ama yine bu böyle gidemezdi.Cuma günü evimizde oynadığımız her maçta olduğu gibi bir gün öncesinden otele gidiyoruz. Orada da yemek var. 19:30′da hepimiz buluşacağız. Onlara bu sefer şöyle dedim: “Bu benim daha üçüncü günüm ve bir kez daha size yemek hakkında bir şeyler söylemek hoş değil ama sizden bir ricam daha olacak. Daha önceden söylediğim gibi herkes tam zamanında yemeğe başlayacak ve ilk 20 dakika da beraber olacağız yemek masasında. Kimse kalkmayacak.” Herkes kabul etti. Ve inanır mısınız o gün yemekten sonra takım 40-45 dakika masadan kalkmadı. 18 kişiyiz ve iki tane 9 kişilik masa var. Herkes öyle bir isteğim olmamasına rağmen son kişinin yemeği bitirmesini bekledi ve ondan sonra masadan kalktı ve bu beni çok mutlu etti. Diğerine saygı, beraber konuşma, fikir alışverişi, bütünlük, takımdaşlık duygusu vesaire. Her şey çok başka olmaya daha o yemek masasında başlamıştı. Takım olmak, bu duygu her şeyin başında gelir.”
  • Tuchel’ın takımında yıldız oyuncu yoktur. Herkes işçidir öyle ki Tuchel oyuncular için çok detaylı bir performans sistemi kurar ve koşu mesafeleri, pas noktaları, yaptıkları presler ve attığı sprintler gibi bir çok detay bulunur. Yani Tuchel aynı zamanda futbol ve teknolojiyi birlikte çok iyi kullanır. Her şey çok iyice analiz edilir. Sorunlar ilk olarak teknolojik ekipmanlarda ele alınır daha sonra örnekleriyle futbolcuya gösterilir. Eğer hatalar tekrarlanırsa Tuchel’ın takımında bir anda yıldız bir oyuncunun yerine A2′den bir ismi görebilirsiniz. Her hafta takımın önemli isimleri ile toplantı yapılır ve bir sonraki maçın taktiğini oyuncuların da belirleme ya da belirlenmiş taktik üzerine fikir belirtir.​
  • Tuchel kanatsız futbol oynatan bir teknik adam. Yani 4-3-3 veya 4-4-2 gibi klasik sistemler yerine 5 orta sahalı bir sistemi tercih ediyor. Bu da takımın birbirine yakın olmasını ve çok etkili pres yapmasını sağlıyor. Tuchel kendi sistemi için “4-4-1-1 ve 4-1-2-1-2 sistemlerini seviyorum. ” dese de aslında bahsettiği sistemin pek de alışık olmadığımız 3-5-1-1 sistemi olduğunu söyleyebiliriz. Belki bu sistem maç içinde 4-1-2-1-2 , 4-4-1-1 yada 4-1-4-1 olarak görülebilir ama Tuchel’ın ana taktiği 3-5-1-1 sistemidir. Kullandığı elektronik sistemlerle de Florya’ya hem zeka hem de bilim katacaktır. Ersun Yanal’ın neredeyse takımını “Football Manager” ile yönettiğini düşünürsek Tuchel Türkiye’de çığır açacaktır.​
  • Tuchel aynı zamanda diğer hocalar gibi olağanüstü paralar almaz. Kendisi futbol adamlığı yapana kadar Barmenlik, işletmecilik ve işcilik gibi görevler yapmış ve para kazanmanın önemini en iyi bilenlerden biri olmuştur. Bu yüzden para kazandığı kulüpten verdiğinden fazlasını almaz. Sadece emeğinin karşılığını ister.​
  • Eline geçen en ufak bilgi kırıntısını dahi takımın lehine yansıtma yeteneğine sahip. Savaşlarda en ufak taşın altına saklanmayı bilmesi gibi Thomas Tuchel de futbolu ve verilerini kullanmayı çok iyi biliyor. Masasının üzerinde analiz gerçekleştirecek tabletler ilk sırada olur. Çünkü yeni yöntemleri kullanmayı seviyor. Bütün bu gelişmelerin takıma da pozitif yansıtıyor.​
  • Futbol hayatı sırasında futbol oynarken aynı zamanda Spor akademisinde okumuş ve İngilizce ek dersler alarak kendisini geliştirmiştir. Daha sonra psikoterapi eğitimi gören Tuchel, oyuncu psikolojisinden çok iyi şekilde anlamaktadır. En sorunlu oyuncuyu bile bir anda bir melek gibi yapabilir. Futboldan dolayı bu eğitimi yarım bıraksa da futbolu bıraktıktan sonra Üniversite’de İşletme bölümünden mezun olmuştur.​
  • Tuchel’ın diğer hocalara göre en büyük farklarından biri de neredeyse her maça farklı bir 11 ile çıkması. Bunun nedeni ise her rakibe göre oyuncuları seçmesi ve karşı rakibi en çok bozacak oyuncuyu kullanma arzusu. Böylelikle rakipler Tuchel’ın takımını değil rakip kim olursa olsun Tuchel rakibini analiz eder. Bu olayı Jose Mourinho takımlarında da görebiliriz. Tuchel kendinin bu özelliğini ise “ Her seferinde “Herr Tuchel, yine geçen kadronuzdan 6 kişinin yerleri farklılaşmış” dediği anda ben “Ne? 6 kişiyi mi değiştirmişim?” Farkında bile değilim, ben o an en iyi çözümü bulduğumu düşünüyorum sadece.. İkinci sezonda üst üste ligin ilk 7 haftasında galibiyet alıp rekor kırdığımız dönemin dördüncü maçında Bremen’e karşı aynı şekilde tüm hafta hazırlandık. Kim oynamalı, zayıf tarafı neresi, hangi oyuncu verimli olur gibi her şeyi halledip maça saatler kala menajer yanıma geldi. Eleştirel bir şekilde değil oldukça iyi niyetli bir tavırla “Yine 4 kişi değişmiş kadrodan. Sanırım Mainz’daki herhangi bir taraftar bile bu hafta kimin oynayacağını ve takımı ne şekilde sahaya çıkacağını bilmiyordur” Ne? Yarımdıcıma dönüp 4 oyuncuyu mu değiştirmişiz yine dedim. Bu değişilikler işin bir ayrıntısı. Farkında bile değiliz. Belki dışarıdan görünen bu ama gerçekte biz rakibi en iyi hangi kadro karşılar onun peşinde olduk.” şeklinde açıklıyor.​
  • Tuchel oyuncuların mevkiilerinle oynayan bir hoca değildir. Örneğin sol açık Albert Riera’yı sol bek yapmaz ya da sağ bek Sabri Sarıoğlu’nu sol bek, Stoper Semih Kaya’yı sağ bek, forvet Burak Yılmaz’ı sağ kanat oynatmaz. Kim nerede en çok verimliyse orada oynar.​
  • Agresif futbol oynatır. Oyuncularını da kendisi gibi adeta bir hırs küpüne çevirir. Takım farklı şekilde öndeyse bile takımını geri çekmez baskıya devam ettirir.​
  • Tuchel maç çevirmeleriyle meşhurdur. Maçın ilk yarısı sonrası devre arasında teknoolojik ekipmanların da yardımıyla oyuncularını hatalarını sert bir dille gösterir ve takım ruhunu aşılar. Bundan sonrası ise oyunculara kalır ve genellikle olumlu sonuçlanır.​
  • Tuchel forvet hattında ise genellikle bir basan daha kısıtlı yetenekleri olan (Elmander tarzı) ve bir çabuk ve yetenekli oyuncuyu tercih etmekte. Böylelikle basan oyuncu topu kapar, çabuk oyuncuya aktarır ve kaleye daha çabuk gidilir.



    Tuchel’ın taraftarlarıyla ilişkisi…​
  • Tuchel çok önemli bir ruhtur yeri gelir tribüne çıkar gramafonla taraftarların arasında tezahurat yapar yeri gelir oyuncularını ailecek yemeğe çıkarır. Takımda hocadan çok ağabeydir ama en yetenekli oyuncusuna bile antrenman sahası içerisinde en sert tepkiyi koyabilir. Bir oyuncu da yetenek görürse o oyuncuyu mutlaka çalıştırma, daha iyi hale getirmek için elinden geleni yapar. Bunun için en büyük örnek ise Schürrle ve Yunus Mallı’dır.​
  • Tuchel aynı zamanda bir Barcelona hayranı. Tuchel bu hayranlığı şöyle ifade ediyor.” Messi veya İniesta yüzünden değil. kendi felsefelerine sadık kalıp, buna göre hareket ettikleri için, genç oyuncuları kulübün felsefesine adapte ettikleri için…“ Tuchel’ın BArcelona’nın pas oyununu, altyapısını, oyuncu sistemlerini izlemesi belki de kendinin hocalık kariyerindeki en büyük yardımcılardan biri.​
  • Tuchel koşu mesafelerini önemseyen bir hoca bu da kondisyonun öne çıkmasını sağlıyor. Çok iyi bir teknik ekiple çalışan Tuchel oyuncuları ligin en çok koşanı olması şeklinde uyarıyor ve “Ne kadar koşarsanız o kadar katkı alırsınız.” temkininde bulunuyor.​
  • Tuchel’ın oyuncu konusunda çok detaylı bir arşivi bulunmakta. Almanya’da altyapıda bulunan oyunculardan, 2. ve 3.lige kadar neredeyse tüm oyuncunun analizi kendisinde bulunuyor. Bir çok oyuncuyu da takımına bu şekilde kattı. Galatasaray’ın da yerli sıkıntısı çektiği düşünülürse Tuchel başta kendi takımındaki Yunus Mallı olmak üzere bir çok gurbetçi oyuncu konusunda yardımcı olacaktır.​
  • Tuchel kuşkusuz az bütçesi olan kulüpler için bulunmaz bir hint kumaşı. Galatasaray’ın transfere 12 M Euro bütçe ayırdığını ve bir kaç oyuncunun da satılacağını düşünürsek Tuchel’ın elinde 20 M Euro gibi kariyeri boyunca görmediği bir bütçeyi göreceğini söyleyebiliriz. Özellikle uzakdığu piyasasını yakından takip eden Tuchel’ın az maliyetli Alman altyapılı gurbetçi ve yabacı oyuncuları da kadroya katabileceğini söyleyebiliriz. Hem Tuche lkariyerinde ilk defa bu kadar bir bütçeye sahip olacak hem de Galatasaray kendi şartlarına göre daha az bir harcama yapacak.​
  • Tuchel çılgın bir hoca. Medya mensuplarıyla, hakemlerle, rakip oyuncularla kavga eder. Bu da takıma ekstra motivasyon kazandırır.​





Olumsuz yönleri;


  • Kendisine altyapının sorumluluğu da verilmelidir. Ancak altyapıdan bir anda katkı beklenmemeli Tuchel’a diğer teknik direktörlere yapıldığı gibi sabırsızlık yapılmamalıdır. Aksi takdir de Tuchel’ın da elinde sihirli değnek olmadığından hemen oyuncu çıkmayacaktır.​
  • Tuchel şu ana kadar Mainz gibi küçük takımları çalıştırdı ve üzerinde hiç bir zaman ne taraftar ne de yönetimden Şampiyonluk baskısı olmadı. Eğer Galatasaray’a gelecekse hem yönetim hem de taraftar baskısının en yoğun yaşandığı bir camiaya imza atıyor. Bunun üstesinden gelebilirse başarı da gelir. Galatasaray’da da Avrupa hedefi ve 4. yıldızı en kısa sürede takma hedefleri olduğu düşünülürse Tuchel büyük bir yükün altına girecek.​
  • Tuchel’ın bir diğer dezavantajı da ligimizi tanımaması. Almanya’da gerek altyapıdan gerek araştırmalarından neredeyse her futbolcuyu tanıyan Tuchel, bu konuda diğer teknik adamlara göre avantajlıydı. Şu anda Milli oyuncular dışında Türk oyuncularımızı ve transfer listemizde olan yerlileri tanımaması dezavantaj olacaktır. Ancak tabii ki gurbetçi oyuncuların da bir Almanya’daki çoğunun ilgi alanında olması Galatasaray’ın avantajına.​
  • Alman oyuncular doğdukları andan itibaren disiplinlidir Tuchel Alman oyuncuların içerisinde olan disiplini bir nebze dışarıya vurmuştur Mainz takımında. Galatasaray’da ve Türkiye’de ise bu oyuncularla kıyaslandığında Türk oyuncular biraz daha laubalidir. Bu yüzden Tuchel’ın her zamankinden daha da katı olması gerekebilir.​


  • Tuchel’ın oyuncularının Bayern Münih oyuncularına yaptığı o meşhur baskı taktiği.



    Wesley Sneijder’in mevkiisi de başlıca sorun olacaktır. Tuchel’ın pres yapmayı seven bir hoca olduğunu düşünürsek Sneijder’in de biraz daha rahat serbest oynamayı seven bir oyuncu olduğu akıllara geliyor. Pres yapmaması durumunda Sneijder’e bazı maçlarda sistem gereği şans vermeyebilir bu da bazen tepki toplayabilir.​
  • Almanya’da bir çok yabancı oynatma imkanına sahip olan Tuchel, burada sadece sahada 5 yabancı oynatabilecek. Tuchel’ın yerli isimleri tanımadığını düşünürsek bu da sıkıntı olabilir.​
  • Tuchel’ın Şampiyonlar Ligi tecrübesi bulunmuyor. Karısında Jose Mourinho, Ancelotti, Benitez ve Wenger gibi tecrübeli isimlerin karşısında ne yapar ne yapamaz bilinmez. Galatasaray’ın da son iki sezonda gruplardan çıktığını düşünürsek bundan daha küçük bir başarı taraftarı mutsuz edebilir.​
  • Tuchel için bir diğer dezavantaj ise Türk medyası. Türk medyasının hocanın özel hayatından spor sahasına kadar herşeyine karışacağını düşünürsek Tuchel’ı burada da zorlu bir sınav bekliyor. Her kötü gidişatta Fatih Terim ve Mancini ile karşılaştırılacaktır. Bu yüzden taraftarın galeyana gelmemesi gerekir.​
  • Tuchel’ın “kanat oyuncusu” kullanmaması Galatasaray adına dezavantaj olabilir. Bruma, Aydın Yılmaz, Endoğan Adili, Emre Çolak, Engin Baytar, Nordin Amrabat, Hamit Altıntop gibi kanatların fazla olduğu düşünülürse Tuchel’ın Bruma, Endoğan ve Amrabat tipi oyuncuları forvette Hamit, Emre ve Engin tipi oyuncuları ise ortasahada görevlendirebileceğini söyleyebiliriz.​

Kim ne dedi ?



Tuchel çok büyük bir yetenek. Dünyanın her yerinde, her takımında çalışabilir.” -Jürgen Klopp





Tuchel ve Klopp



“Mainz’le yollarını ayıran Tuchel’i Almanya’da Dortmund’un hocası Klopp’a benzetenler var. Bence Klopp bile onun yanında hikaye kalır. Tuchel tam bir profesyonel. Futbolu iyi bilir, taktik ustasıdır. Saha kenarında yerinde duramaz, adeta sahadaki futbolcu gibi savaşır. Tam bir motivasyon sihirbazıdır. Genç yaşına rağmen çok da olgundur.”-Ceyhun Gülselam



Spiker: Çok az röportaj veriyorsunuz? Tuchel: Vaktim yok. Maç öncesi analiz, maç sonrası analiz, antrenman v.s. Maç önü ve sonu veriyorum ya…





Tuchel ve Heynckes



“Tuchel eninde sonunda Bayern’i çalıştıracak. Bu onun kaderi. Şimdiye kadar Mainz’de harika işler yaptı. Tuchel’in gelecekte büyük bir teknik adam olacağı konusunda yeterli tecrübeye sahip olduğuma inanıyorum. Bayern Münih’i çalıştırmazsa Almanya Milli Takımı’nı çalıştıracaktır ama bu ikisinden en az biri mutlaka olacaktır.” - Jupp Heynckes



“Çok çok çok tecrübeli bir teknik adam. Önünde çok uzun bir kariyeri var.” -Pep Guardiola



“Thomas Tuchel futbol hayatına nerede devam eder belli olmaz, ancak belli olan birşey var ki, ona takımını teslim eden kulüp, futbolu çok seven bir teknik direktöre sahip olacak. Sadece A Takıma sahiplenmeyen, gençleri de samimi bir şekilde kucaklayan bir Teknik Adama sahip olacak. Hayatında kırılma noktaları olan ve her zaman her şeyi iyi gitmeyen biri olarak, futbolun içinde olmanın ne kadar önemli bir armağan olduğunu bilen bir futbol sevenine sahip olacak.Thomas Tuchel, Galatasaray’ın başına gelecek en güzel şey olur.” -Fatih Demireli (Spor Yorumcusu)



İSTATİSTİKLERİ ve YAPTIĞI TRANSFERLERİ;







TRANSFERLER



(36.530.000 Euro gider – 34.970.000 Euro gelir ) = – 1.760.000 Euro











İŞTE TUCHEL’IN BİR İDMANI;



[media]https://www.youtube.com/watch?v=V0Ywai5XKEU[/media]






 
Son düzenleme:
Bunu oturup baştan sona okuyacak bir delikanlı bilmiyorum. Sayfayı aşağı doğru indirirken geçen zamanı sayamadım. Aktı gitti avuçlarımdan. Sayfanın tepesine baktığım zamanları hayal meyal hatırlıyorum. Hey gidi günler...
 
Türklere okumak niye bukadar zor geliyor ?

En az kitap okuyan millet arasında olmamız şaşırtmıyor



Herkezv alışmış en fazla 140 sayili kelimeli düşük seviyede seyler okumayı...



* LG G2 Tapatalk *



Son 3-4 gün içinde en az 5 tane tuchel analizi okudum buna senin dün yaptığın analizde dahil arif forumda sistematik olarak bir tuchel propagandası yapılıyor artık sıktı gerçekten gelsinde görelim şu adamı



Hesap Makinesi
 
Üst Alt