Cevap: TSL 2009/10 Sezonu 11. Hafta | Galatasaray 2 - 0 Sivasspor | 1 Kasım | Maç Son
Şimdi staddan geldim. Valla soğuk iliklerimize işledi. O soğukta, yağmurda stada gelen taraftara daha güzel bir oyun seyrettirmeleri gerekirdi. 2. yarı bilhassa son 30 dakika yürüyerek, ruhsuz bir oyun sergilediler.
Arda neden tüm maçları doğru düzgün depar atmadan bitiriyor, anlamak güç. Bugün de depar atmadan tempolu koşuyla maçı bitirdi. Topla depar atması gereken pozisyonlarda veya hızlı oynaması gereken pozisyonlarda topu ayağında eveleyip geveleyerek pozisyonları öldürüyor. Bugün stadda çok net gördüm bunu. Bazende basit oynamamak-farklı olduğunu göstermek (!) için zor olanı yapmaya çalışıyor. Halbuki basit oynasa hem O, hem takım kazanacak.
Mustafa Sarp ve Sabri en iyi oynayan iki oyuncuydu. Mustafa Sarp bugün ön libero değil ortasahanın ortasında oynadı ve hücuma çok destek verdi(Barış ve M.Topalın oynaması nedeniyle rahatça ileriye çıkma fırsatı buldu) , savunmada da başarılıydı. Hepsinden öte adamda hırs var, mücadele var, ruh var. Sabriye gelirsek; sağdan bindirmeleri etkileyiciydi, güzel ortalar açtı, yine motor takılmış gibiydi. Tek eksiği savunmada 11 numaralı oyuncuyu(kim olduğunu bilmiyorum stadda olduğum için) çok kaçırdı, ikinci yarının başlarında az daha gol yiyiyorduk 11 numara yüzünden.
Kewell'a bugün resmen taptım. İlk yarı Eski Açık tarafındaki kaleye hücum ediyordu Galatasaray, biz de Eski Açıktaydık. Nondanın golüne kadar 2-3 pozisyon bulmuştuk ama Nondanın golünden sonra pek pozisyon olmadı. Bizde ne olur sanki şurda önümüzde bir gol daha olsa ilk devre bitmeden diye söyleniyorduk ki Kewell üstad bizi kırmayarak son dakikada yazdı. Nasıl sevindiysem artık boynumu incitmişim, biraz ağrıyor şuan.
Baros mu Nonda mı ilk onbir başlamalı tartışmasında hep Nondanın başlaması gerektiğini savunmuştum ama bugün fikrimlerimde biraz değişiklik oldu. Nonda her ne kadar top saklayabilse de gerçekten ağır kalıyor. Televizyondan pek anlaşılmıyor, bunu daha iyi anlamak için staddan canlı izlemek lazım. Önüne pek çok top atıldı ama bazen hiç koşmadı bazende koştu ama ağır kaldı. Baros olsaydı pek çok pozisyona girerdik bugün, onu farkettim. Gerçi Baros pozisyona girsede 6 pozisyonun sadece 1ini gol yapabildiği için pek bir faydası olmuyor ama fazla pozisyon göz çıkarmaz, bol pozisyonlu maç pozisyonsuz kısır maça göre çok daha iyidir. Nonda bitirici ve top saklayabilen, Baros ise hızlı ve çevik bir oyuncu. Keşke ikisini karıştırıp Baronda adında bir forvet oluşturabilsek.
Taraftarlar ve tribünlerden de bahsetmek istiyorum. Ultraslanın Kapalıdan ayrılmasıyla Kapalıda doğru düzgün bağıran kalmamış, bütün maç 10-15 dakika ya bağırdılar ya bağırmadılar. Eski Açıkta üstünün de kapatılmasıyla muazzam bir atmosfer olmuş, bayağı bağırdık. Ama bu konuda şöyle bir eleştirim var; Eski Açık bağırıyor bağırmasına ama sahada oyuncularımıza itici güç olmuyor, pek katkısı olmuyor bağırmanın. Boşa bağırılıyor veya kendini deşarj etmek için bağırılıyor desem yeridir. Sivaslılar bizim oyuncuyu biçiyor Eski Açıkta herkes laylaylaylaylaylaaaay saldır Galatasaray diye bağırıyor, Sivaslılar bizim ceza sahasına giriyor bir pas atsa gol olucak Eski Açık kendi kendine bağırmaya devam ediyor, faul olmadığı halde hakem Sivas lehine faul veriyor Eski Açık cimbombomum sen çok yaşayı söylüyor vs. Halbuki bunlara tribün anlık tepkiler vermeli, yuhalamalı, ıslıklamalı ki rakibi ve hakemi etki altına alalım. Yine aynı şekilde bizim oyunculardan birisi çok güzel bir şut çekiyor, çok önemli bir top kapıyor, çok şık bir çalım atıyor ama tribünler kendi halinde sanki sahada hiçbir şey olmuyormuş gibi bağırmaya devam ediyor. Dolayısıyla bizim oyuncuların da şevki kırılıyor. Bunca yıldır maça giderim ilk defa tribünün maçtan bu kadar kopuk olduğunu hissettim. Ultraslan Kapalıdayken maça daha hakim oluyorlardı dolayısıyla anlık tepkiler gösterebiliyorlardı, şimdi Eski açığa geçince maça hakimiyet yarı yarıya azalıyor böylece zaten yetersiz olan anlık tepki verme olayı tamamen bitmiş oluyor. Keşke Ultraslan hiç Kapalıdan ayrılmasaydı.
Sevgiler.