Cevap: TSL 2009/10 Sezonu 3. Hafta | Diyarbakırspor 1-3 Fenerbahçe | Maç Sonu..
Konuyu futbol ekseninde tartışmak istiyorum, diğer konuların yeri burası değil!
Maça çok hızlı ve baskılı başlayan bir Diyarbakırspor gördük. Bu yüzden ilk 10-15 dakika bocaladık. Bunda, hakemin otorite kurmak istemesi adına çıkardığı gereksiz ve alakasız kartların da payı oldu.
(Bu arada hakem genel olarak çok kötüydü. Sanırım çıkması muhtemel olaylardan korkarak "ne etliye, ne sütlüye" mantığıyla hareket etti. Her itirazda bulunan Fenerbahçeli oyuncuya çıkardığı kartlarla Diyarbakır taraftarını yumuşatmayı amaçladı.)
Yavaş yavaş oyunu dengelemişken Santos'un rakip ceza alanı önünde kaptırdığı topla kontraatağa kalkan Diyarbakırspor, iki pasla bu sene bizi çok yakacağa benzeyen Bilica'nın kaçırdığı adamla ceza sahasına girdi. Bilica'nın müdahalesiyle pozisyonu bozulan Diyarbakırsporlu oyuncu topu kaybetse de, top arkadan gelen Tazemeta'nın önünde kaldı. Bu topa hamle yapan yine Bilica oldu ama artık Tazemeta mı çok ince bir vuruş yaptı yoksa Bilica mı topu rakibe çarptırdı, bilinmez, top öne çıkmış olan Volkan'ı yanılttı ve Fenerbahçe'nin bu sezon yediği ilk gol olarak ağlara gitti.
Golün şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan Fenerbahçe, rakibine ciddi bir pozisyon daha verdi. Sağdan ceza sahasına giren Diyarbakırsporlu oyuncunun vuruşunda top direkten döndü ve başka bir Diyarbakırsporlu oyuncunun önünde kaldı. Bu oyuncunun vuruşunda Gökhan Gönül topu diğer direk dibinden, çizgiden çıkardı. Ceza sahası dışına açılan topa bu kez bir başka rakip oyuncu vurdu. Üstten ağlara doğru gitmekte olan topu Volkan mükemmel bir şekilde çıkarttı.
Bu pozisyonun ardından işin ciddiyetini anlayan Fenerbahçeli oyuncular baskıyı arttırdılar ve bunun da meyvesini
("meyve" mi? "meyva" mı? ) gelişen harikulade bir organizasyonla Gökhan Gönül'ün usta son vuruşuyla kazandılar.
İlk yarı 1-1'lik beraberlikle sonuçlandı.
İkinci yarıda tüm ciddiyetini sahaya yansıtan Fenerbahçe'ydi. Hızlı ve ileri tek paslarla rakibi şaşkına çevirdiler. Tribünlerin sahaya müdahalesinin iyice arttığı bir anda oyun "lütfen" durdu. Oyun başlar başlamaz topu alan Emre, sağdaki Kazım'ı gördü. Sağ çaprazdan ceza sahasına giren Kazım sert bir vuruşla topu filelere göndererek hem takımını 2-1 öne geçirmiş oldu, hem de tribünlerdeki "densiz" seyirciye haddini bildirdi.
Bu andan itibaren oyun tamamen Fenerbahçe'nin kontrolünde geçti. Güiza'nın ceza sahasına, Semih'in koşu yoluna attığı güzel ters pası yakalayan Semih'i, kaleci indirince hakem "haklı" olarak penaltıyı çaldı, kaptan da bu penaltıyı gole çevirerek maçın skorunu ilan etti.
Maçta Fenerbahçe'nin 2 şutu direkten dönerken
(Semih ve Kazım), Daum'un oyuncu değişiklikleri de takdire şayandı. Emre'yi kenara alıp Vederson'u oyuna sokarken, sol kanadı Vederson-Roberto Carlos ikilisine emanet etti, Santos'u da Emre'nin bölgesine çekti. Semih'in yerine Selçuk'un girişi hem sakatlıktan dönen Semih'i biraz olsun dinlendirmek, hem orta sahaya taze güç kazandırmak içindi. Daha sonra Roberto Carlos'un yerine Özer'i oyuna alınca, sol kanatta bu kez Vederson-Santos görev aldı, Özer de orta sahada.
Fenerbahçe'nin ilk golü, hazırlanış ve bitiriş açısından şimdiden sezonun en iyi gollerinden biri. Diyarbakırspor'un golündeki kontraatak ve atılan ara pas da gerçekten çok güzeldi.
Futbol adına yaşanan böylesine "güzellikler" varken, tribünde "çirkinlikler"in olması hoş değildi. Sahaya, ortada hiçbir gerginlik yokken atılmaya başlanan yabancı maddeler ve bunları atanların hangi amaca hizmet ettikleri belliydi. Hakemin ve her iki takımın oyuncularının bundan etkilenmemesi kaçınılmazdı, bu yüzden de zaman zaman gerginlikler ve sertlikler yaşandı.
Fenerbahçe, geçen sezon Aragones'in uygulatmaya çalıştığı, kimi maçlarda
(Sivasspor maçları ve Beşiktaş maçı) başarıyla da uyguladığı hızlı pas trafiğini bu sene gerçekleştiriyor. Daum'un bunda ne kadar katkısı vardır, bilemiyorum ama berbat geçen bir senenin ve "Dede"nin tek artısı olarak takıma bunu aşılamış olmasını görüyorum. Geçen seneden farklı olarak, Fenerbahçe daha az yan top yapan, daha çok ileriyi düşünen, kondisyonu çok çok daha iyi ama her şeyden önemlisi
koşan ve mücadele eden bir takım hüviyetinde. Bu da ileriye umutla ve olumlu bakmamızı sağlıyor.
Sonuç olarak Fenerbahçe, Galatasaray'la beraber 3'te 3 yaparak lige çok iyi başlangıç yaptı. Bu hafta, geçen iki hafta yaptığımız gibi son dakikalarda bir gol atarak liderliği Galatasaray'dan alamadık
ama olsun. Önemli olan 3 puandı. Şu ana kadar görünen o ki, Fenerbahçe ve Galatasaray diğer takımlardan bir-iki gömlek daha üstün. Ligin sonuna kadar bu çekişme devam eder inşallah.
Sahaya giren meczup arkadaşla ilgili, maçı birlikte izlediğim kayınçonun yorumuyla bitiriyorum: "Ulan, geçen hafta Rambo, bu hafta da bu. Yeni oyuncularımız, Türkiye'de sahaya girmek adetten sanacaklar!"
Sevgiler...