Tuğberk Tanrıvermiş: "Fatih Terim bana 'İtalya'daki temsilcimizsin' diyor" | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Tuğberk Tanrıvermiş: "Fatih Terim bana 'İtalya'daki temsilcimizsin' diyor"


ea45b6759eb14641beb079bc696c1610.jpg

Spezia U19'un başına geçen Tuğberk Tanrıvermiş, Galatasaray'dan İtalya'ya uzanan kariyer yolculuğunu anlattı.

Özellikle son yıllarda sayısı artan yurt dışına yolladığımız futbolculardan bahsetmek, takip etmek ve onların başarıları ile övünmek hepimizi gururlandıran bir olay. Avrupa'da artan bir Türk futbolcu grubuna sahibiz. Bu isimlerin çoğu önemli ve rekabetçi liglerde ve takımlarda oynuyor.

Bu futbolculara ek olarak son yıllarda bir antrenörümüzü de yurt dışına yolladık. Gittiği ülke, tarih boyu iyi antrenörler çıkarmış, sistemleri, külüplerinin tarihi ve oyuncuları ile Avrupa'nın en önemli futbol ülkelerinden biri olan İtalya.

Tuğberk Tanrıvermiş, Galatasaray'da başladığı kariyerini 2018 yılında İtalya gibi bir spor ülkesinde, As Roma kulübünde sürdürmeye başladı. Roma altyapısında kazandığı başarılar onu İtalya'daki A takım seviyesinin bir altı olan "Primavera" yani U19 antrenörlüğün taşıdı.

Bu sezon başında Spezia'da U19 takımının başına geçen Tuğberk hoca ile kariyerinin nasıl başladığından, Galatasaray günlerine, oradan Roma macerası ve Spezia'da kurmak istediği yapıya kadar uzanan bir röportaj gerçekleştirdik.

Hocam merhaba, nasılsınız, İtalya günleriniz nasıl geçiyor?

"Selam Emir, her şey yolunda, İtalya'da dördüncü sezonuma girdim. Spezia ile yeni bir serüvene başladık. Onlar yeni bir projeye başladılar ve bende burada onlarla olmaktan dolayı çok mutluyum."

Şöyle bir başlangıç yapalım , antrenörlük kariyerinize başlamaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz. Çünkü son dönemlerde futbol ile ilgili bir şeyler yapma isteği oldukça popüler sizde fark etmişsinizdir, diploma programları, kursları vs. oldukça gündemde. Sizin hikayeniz Nasıl başladı?

"Benim hikayem üniversite döneminde başladı diyebilirim. Yani geç bir yaşta değil, 19 yaşında başladım kurslara gitmeye. O zamanlar İngiltere'deki kurslara katılım sağlanabiliyordu rahatlıkla, İngiliz olma zorunluluğu yoktu. En düşük seviyeden başladım kurslara, daha sonra yüksek seviyeleri teker teker alarak UEFA Pro lisansı yaklaşık 7-8 yıl içinde almayı başardım. Bu futbol isteği bende her zaman vardı, profesyonel olarak futbol oynamadım ama bu isteği antrenör olarak gerçekleştirebileceğimi düşündüm ve çok şükür her şey şu ana kadar yolunda gitti. Hedeflerime doğru yürüyorum. Tabii genç kardeşlerimizden bana mesajlar, sorular geliyor bu konularla ilgili, ne yapmak gerekiyor, nasıl bir yol izlemek gerekir şeklinde, yurt dışında yapmak isteyen arkadaşların kesinlikle yabancı federasyonların kurallarını takip etmeleri gerekiyor. Çünkü benim dönemimde İngiltere'de olan kurallar şu an ile aynı değil mesela. Sadece İngiltere özelinde değil bir çok ülkede (İskoçya,İrlanda,Avusturya,İsviçre...) bu tip kurslar ve programlar mevcut. Özellikle genç arkadaşlara verebileceğim bir tavsiye de seviye fark etmeden sahada yer almaları. Sahada olmak, tecrübeler edinmek çok önemli. İnsan piştikçe, geliştikçe yavaş yavaş yukarıya tırmanmaya başlıyor."

O zaman Galatasaray döneminize geçelim. O yıllarda hem üst hem de altyapılarda kazandığınız kupalar, başarılar oldu. Yaptığınız açıklamalarda Galatasaray'ın sizin için her zaman bir yuva olduğunu söylüyorsunuz. Fatih Hoca ile de iyi ilişkilerinizin olduğunu da biliyorum. Galatasaray size ne gibi kazanımlar kattı?

"Galatasaray benim için çok farklı, hayatın anlamı diyebilirim. Bunu benim gibi Galatasaraylı olan biri anlayabilir. Çocukluktan gelen bir sevgi. Tabii İtalya'da da olsam kulüpten kopmam mümkün değil. Ayrıca Galatasaray kulübünün de bir üyesiyim. 2015-16 sezonunda, Riekerink hocanın yanında yardımcı antrenör olduğum dönemde Türkiye Kupası kazandık. Ayrıca altyapıda Türkiye şampiyonluğu elde ettik . Teknik ekipte rakip analizi yaptığım dönemde Lig şampiyonluğu ve kupalar kazandık. Pek çok başarı elde etmemize rağmen, o dönem Avrupa'da istediğimiz sonuçları alamadık. Son yıllarda iyi gitmeyen bir grafiğimiz var ama bu sene onun da değişeceğini düşünüyorum.

Çalıştığım dönemlerde çok şey öğrendim ve bunu sahada uygulama şansına sahip oldum. Burası benim kulübüm. Bana bu şansı vermelerinden dolayı çok mutluyum. O dönemki başkanlarım, yöneticilerim, hocalarım ve oyuncularım gelişimimde büyük katkılar sağladılar. Tabii önce Roma, şimdi Spezia ve sonra nerede olursam olayım camiamı temsil ettiğimin farkındayım. Hatta bunu bana Fatih hocam da söylüyor, sen bizim oradaki temsilcimizsin diyor. Bakalım bu temsil ne kadar sürecek, sonuçta ben bir Galatasaraylıyım, kariyer hedeflerim benim de var. Birçok Galatasaray taraftarının benimle ilgili ilerisi için düşünceleri olduğunu biliyorum, ben de bunun farkındayım. Hedeflerimiz, hayallerimiz birbiriyle örtüşüyor.

Çalıştığım döneme dönecek olursam, 23-24 yaşlarında çok önemli oyuncular ile çalışma imkanı yakaladım. Tabii yıldız oyuncuların, genç oyuncuların yönetimini hocalarımdan gözlemledim. Oyunculardan nasıl fayda alınabileceği ya da nasıl faydalanamadığını gördüm. Her zaman iyi örneği değil, kötü örnekleri de görüp anlamanız gerekiyor. Bunları yapmamak için öğrenmeniz gerekiyor. Pek çok üst düzey hocayla çalıştığımdan dolayı onların deneyimlerinden, hem saha dışı hem de saha içi uygulamalarından faydalandım. Burada bu ayrımı yapma sebebim, altyapılarda daha çok taktik, teknik çalışmalara ağırlık verilirken, A takım ve şu an bulunduğum "Primavera(U19)" seviyesinde takım yönetimi çok çok önemli. Gerek yöneticilerle, gerek sporcularla, gerek personelle kuracağınız ilişkiler , çok önemli. Tüm bu bireyler sizi sadece bir futbol antrenörü dışında, bir referans olarak görüyor. Dolayısıyla yönetimsel anlamda da çok şeyler öğrendik o dönemde."

Tüm bu tecrübelerin ve başarıların sonrasında sizinle tanışma vesilemiz de olan As Roma serüveniniz başladı hocam. Nasıl gelişti ve ilerledi bu süreç?

"Galatasaray'daki son sezonumdan sonra kulüpten ayrılmam gerekiyordu. Daha önce söylediğim gibi kimse kendi evinden, yuvasından ayrılmak istemez ama futbolun gerçekleri de var, bu durumlar oluşabiliyor. Tabii beni Avrupa'dan isteyen kulüpler de vardı. Almanya'dan çok isteyen kulüpler oldu. Normal şartlarda aslında Almanya'ya gidiyordum, orada bir U17 ya da U19 takımı çalıştıracaktım. Çünkü Alman futbolunun genç antrenörlere fazla olanak ve imkan sağladığı ortada. Ama İtalya'dan As Roma kulübünden böyle bir teklif gelince hiç düşünmedim. Çünkü İtalyan futbolu çok kapalı bir futbol, İtalya'da yabancı antrenörlere çok fazla rastlamıyoruz, futbol iklimleri ve kültürleri de buna etken. Aynı zamanda dünyanın en iyi antrenörlerini çıkaran bir yer İtalya. Kendime bu meydan okumayı şeçtim. Bunun çok zor olacağını da biliyordum. İlk sene özellikle ilk aylarda çok zorlandım ama şu an baktığım zaman burada kalıcı olmak, dördüncü yılıma girmek benim için çok mutluluk verici. Çünkü şunu da gördüm, İtalya'ya, Roma'ya gelmek kolay şeyler değil ama burada kalıcı olmak, buraya gelmekten daha zordu. Bunu ilk etapta başardığım için mutluyum.

Roma'nın teklifi de şu şekilde oldu, onlarla yurt dışında bir seminerde tanışmıştık Londra'da, akabinde İstanbul'a geldiler ve benimle görüşmek istediklerini söylediler. Zaten bazı araştırmaları yapmışlardı. Çok enteresan bir şekilde, onlar bizim ülkemizdeki büyük külüpler başta olmak üzere, tüm kulüplerin U16-U17 düzeyindeki oyuncularını tanıyorlardı. Dolayısıyla Türk futbolu hakkında ciddi bilgiye ve donanıma sahiplerdi. Teklif yaptılar ve yatırım yapmak istediklerini söylediler, ben de bu tercihi yaptığımdan dolayı çok mutluyum. İlk dönemlerde Galatasaray'dan ayrılmak üzücü olsa da, futbol kariyeri olarak bakılınca çok daha hayırlı bir işe dönüştüğünü düşünüyorum. "

Orada oynattırınız futbolu izledim, maçlarınıza gelmiştim. Yaptığımız konuşmalarda her hafta oynadığınız kulüplerin zorluğunu konuşuyorduk. Çünkü oynadığınız rakipler İnter, Milan, Napoli, Atalanta, Fiorentina gibi altyapılar seviyesinde de köklü kulüpler. Ama burada da başarılı olmayı başardınız. U15 seviyesinde İtalya şampiyonu oldunuz. Önemli zaferler elde ettiniz. Oynadığınız oyunu bir sohbetimizde "Üst yapı ile altyapının futbol aklının birbirine yakın gitmesi gerekiyor. Bizde üst yapıya benzer bir oyun oynuyoruz ve geliştiriyoruz." demiştiniz. Bize biraz bu felsefeyi ve Türkiye'de de bu tip bir düşünceyi ortaya koymamız gerektiğini düşünüyor musunuz?

"Roma kulübünün en büyük artısı altyapı ve üst yapının aynı tesisi kullanıyor olması. Tek bir kimlik var kulübün içinde, bir ayrışma yok yani. Tabii Roma'nın yıllardan beri gelen bir futbol kültürü var, ofansif bir futbol kültürü. Aynı zamanda Roma taraftarının da mücadeleyi seven bir yapısı var, benim sevdiğim bir anlayış bu, Galatasaray'ın da futbol anlayışına uyan bir kültür. Roma'da iki grup ile çalıştım. Biri ile 2 yıl, 2004 ekibiyle de sadece bir yıl çalıştım. İki grupta birbirinden farklı takımlardı. Farklı oyuncu kalitesi barındırıyorlardı. Ama en sonunda oynamak istediğimiz oyun benzer bir oyundu. Çünkü Roma'nın bir oyun tarzı, kültürü var. Bu da geriden oyun kurmak, ikinci bölgede topa sahip olmak, üçüncü bölgede hücumu sonlandırmak, mümkün mertebe sürekli direkt oynamak. Topa sahip olmak derken yanlış anlaşılmasın, sadece pas yapmak, pas sayısı bunlar değil. Bazen geçişlerde direkt oyunlarla oynamak. Savunma konusunda önde baskı isteyen bir kulüp Roma. Ama bazı oyunun gereksinimlerinin de farkında oradaki yöneticiler. Yani bir takım maçın başından sonuna kadar topa sahip olup hamde önde basarak oynayamaz, böyle bir şey mümkün değil. Gerçekçi bir yaklaşım da var orada. Kaleyi savunmayı da bilmemiz gerekiyor. Futbolun tüm prensiplerini gerçekleştirmemiz isteniyor orada. Tabi bunları gerçekleştirirken, çoğunlukla topa sahip oynamamız ve önde baskı yapmamız isteniyor. Tabii orada karşılaştığım iklim oldukça farklı. Üst düzey yöneticilerle çalıştım. Federico Balzaretti, ilk senelerimde Monchi, Massimo Tarantino. Bunların hepsi üst düzey isimler, İtalya'da futbol oynamış, eski önemli futbolcular ve yöneticiler."

Sonraki dönemde Roma'nın en büyük efsanelerinden Bruno Conti ile 2 sene beraber çalışma fırsatım oldu. Kendisi büyük bir efsane ve benimde yakın ilişki kurduğum bir büyüğüm. Onunla çalışmaktan dolayı onur duyuyorum. Kendisinin bana verdiği fikirler, antrenman sonrası ve maç sonu konuşmalarımız benim için önemliydi. Bu konuşmalarda genelde yapıcıydı. Antrenörün halinden anlıyorlar diyebilirim. Çok güzel bir yapı vardı Roma'da. Şu an Milan'da görev alan Massara ile de kısa süre birlikte çalıştık. Roma benim için önemli bir deneyimdi. Morgan De Sanctis'i de atlamamak lazım. Kendisi ile son bir senelik süreçte birlikteydik. Farklı yöneticilerle çalıştım. Tabii hepsinin sizin üzerinizdeki baskısı farklı oluyor. Bazı şeyleri onlara bildiriyorsunuz, onların sizden beklentileri oluyor ama konuştuğunuz kişiler üst düzey futbol insanları olduğu için, istekler sadece saha içinde oluyor, absürt istekler olmuyor. Aynı şekilde onlardan aldığınız geri bildirimlerden siz de faydalanabiliyorsunuz. Alınganlık, kırılganlık olmuyor, çünkü yapılan eleştiriler, taktik-teknik toplantılar sizin gelişiminiz adına önemli oluyor. Benim açımdan dolu dolu bir üç sezon oldu Roma'da. Tabii başarıların da gelmesi bana özgüven sağladı ve saha içinde istediklerimi daha rahat uygulamam konusunda destek oldu. Geçtiğimiz sezon sonu da bir üst seviyeyi zorlamak istedim, U19 seviyesine geçmek istedim, şu an da Spezia'dayım."

Roma altyapısında çalıştığınız bir ismi sormak istiyorum hocam, Cristian Totti. Roma efsanesi Francesco Totti'nin oğlu. Kendisi sizin öğrencinizdi. Futbol dünyasında büyük isimlerin oğullarının futbolcu olması merakla karşılanır. Acaba babası gibi olacak mı, o yetenek ona geçecek mi gibi. Kıyaslama yapmak amacı ile bunu sormuyorum, ama kendisi ile ilgili de bir kaç şey söylemek ister misiniz?

"Cristian iki sezon benim öğrencimdi. Roma'da bulunduğum dönemde herhalde 100 kişi bana babası gibi mi diye sormuştu. Böyle bir karşılaştırmanın Cristian için haksızlık olduğunu düşünüyorum. Sonuçta her futbolcu birbirinden farklı. Cristian mükemmel bir çocuk. Çok ahlaklı, eğitimli ve çalışkan. Umuyorum ki o da kendisine profesyonel futbolda yer bulacaktır. Çünkü her şeyin başında çok çalışmak ve mütevazilik geliyor. Cristian'ın babası Roma'da Tanrı olarak görünen bir insan, şehrin en önemli figürlerinden biri. Ama onunla da tanışma, konuşma şansı bulduğum zaman, ne kadar mükemmel bir insan olduğunu anladım. Gördüm ki bir insan boşu boşuna yıllardır Roma'daki en önemli figür olmuyor. Oğlunu da aynı şekilde yetiştirmiş. Kendisine de teşekkür etmiştim, ahlaklı, terbiyeli bir çocuk yetiştirdiği için. Futbol konusunda yetenekli bir oyuncu Cristian. Ayakları iyi, şut kalitesi hem uzaktan hem yakından iyi, enteresan vuruşlar yapabilen bir oyuncu. Dediğim gibi kıyaslamalara girmek istemiyorum ama umuyorum ki bu şekilde çalışmaya devam eder ve seviye ne olursa olsun futbolun içinde olur ve keyif alır."

Roma kısmı ile ilgili son bir soru sorayım, sizinle aynı dönemlerde üst yapıda forma giyen Milli oyuncumuz Cengiz Ünder. Kendisine yakın o dönemlerde yakın olduğunuzu biliyorum. Özellikle Di Francesco döneminde etkili bir silah olmuştu Roma adına Cengiz. Sizin gözünüzden onun Roma kariyeri ile ilgili bir yorum alabilir miyiz?

"Bana göre İtalya tecrübesi ona ciddi bir katkı sağladı. Hem savunma hem de hücum anlamında. Çünkü Serie A, Avrupa'nın en zorlu liglerinden. Premier Lig'de fiziksel üstünlük daha ağır basar ama İtalya'da hem fizik, hem teknik hem de taktiksel olarak hazır olmanız gerekiyor. Bu sebeple geçirdiği üç yılın Cengiz adına önemli tecrübe kattığını düşünüyorum. İlk sezonları çok iyi geçmişti, sonralarında da iyi maçlar çıkardı ama maalesef sakatlık şanssızlığı onun yakasını bırakmadı. Ama görüyorum ki bu sene Marsilya'da çok iyi işler yapıyor, Roma'daki formunun da üstüne çıkmaya başlıyor. Umarım bu şekilde devam eder, çünkü Türk futbolunun, milli takımın en yetenekli oyuncularının başında geliyor. Hem süratli, hem de bire birde rakibini geçebilen, iki ayağını da kullanabilen bir oyuncu. Savunma arkasına koşular da atabiliyor. Komple bir kanat oyuncusunun yapacağı, bir antrenörün isteyeceği meziyetlere sahip bir oyuncu. Umarım formunu devam ettirir hatta daha da üstüne çıkar, bunu yapabilecek kaliteye sahip bir oyuncu olduğunu düşünüyorum Cengiz'in."

Kariyer planınızdaki adım adım yükselme düşüncesi sizi Roma sonrası bir üst seviyeye getirdi hocam. Bu yükselmeyi yaptığımız sohbetlerde dile getirmiştiniz ve Spezia Primavera(U19) takımın başına geçtiniz. Spezia geçen yıl Serie A'da Vincenzo İtaliano önderliğinde çok iyi bir sezon geçirdi. Kadroyla olarak sezon başında ligde kalması zor gibi gözüksede topa sahip, hücümu düşünen bir oyunla ligin flaş ekibi oldular. Ayrıca Nzola, Maggiore, Bastoni, İsmajli, Gyasi gibi isimleri bizlere tanıttı. Pobega, Piccoli, Agudelo, Chabot gibi kiralık isimleri parlatan bir yapıydı. Sizi de bir proje çerçevesinde U19 antrenörlüğüne getirdiklerini biliyorum. Nasıl gelişti bu süreç ve nasıl bir planlama çizdiniz?

"Roma'daki son senemde bir üst seviyeye geçmek istiyordum. Bu ya bir U18 olacaktı ya da bir Primavera olacaktı. Bu noktada gelen bazı teklifler oldu, Fiorentina olsun(U18), başka kulüpler olsun. Ama ben Primavera denemek istedim ve Spezia kulübünü şeçtim. Seçimimdeki en büyük etken Spezia'nın beni çok istemesiydi. Spezia'da şöyle bir değişim de oldu, geçtiğimiz sene, Şubat ayında, kulübün sahibi değişti. Amerikalı bir şirket, Piatek şirketi, Spezia'nın yeni sahibi oldu. Bu değişimden sonra benimle bir temasa geçtiler, pozitif bir yaklaşımları oldu. Kulübün sahibinin sadece İtalya'da değil, Danimarka'da, Portekiz'de başka kulüp yatırımları var ve başka atılımlar da yapmayı istiyorlar. Benimle çalışmak istediklerini söylediler, onların projelerini yakından tanıdım. Böylece birlikte iyi çalışabileceğimizi gördük. Tabii ki bu yeni bir proje ve bu tip projelerde biraz zamana ihtiyaç var. Bu zamanı geçirdikten sonra hedeflerimize ulaşacağız."

A takım teknik direktörümüz Thiago Motta ile çok yakın bir şekilde çalışıyorum. İletişime açık, mükemmel bir insan. Gerçek bir şampiyon kendisi, futbolculuğunda mevkisinin en iyilerindendi. İkimizde genç antrenörleriz, yaşadığımız kolaylıkları ve zorlukları bildiğimiz için birbirimizi iyi anlıyoruz. Umuyorum ki en güzel seviyelere o da ulaşır. Benim için tabiki güzel bir deneyim. A takımdan gelen oyuncular da oluyor, onlarla beraber çalışıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda Stelec ve Aimar Sher geldi, son maçta Salcedo geldi. Dolasıyla güzel bir deneyim. Hem keyfini çıkarıyorum hem de istediklerimi sahada uygulamaya çalışıyorum. Tabii bunları yapmak için belli bir zaman gerekiyor."

Benevento karşısında 2-1 kazandığınız maç sonrasında yaptığınız açıklamaları dinlemiştim hocam. Orada teknik konuşmalardan sonra özellikle takımın ortaya koyduğu karakterden, yürekten bahsettiniz. Tabi şu an bulunduğunuz yapı U19. Oyuncu gelişimleri fiziksel ve mental olarak devam ediyor. Altyapılarda ve üst yapılarda her noktada çalışmış biri olarak ne gibi farklılıklar hissediyorsunuz Primavera(U19)'da?

"Ben fizik olarak bir eksiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Çünkü benim antrenmanlarım genellikle ağır geçiyor. Antrenör olarak hafif çalışan, sadece 5'e 2'ler yapan, keyif idmanından çok, geniş alanda çalışmayı seven bir hocayım. Çünkü oynadığınız maçları geniş alanlarda oynuyorsunuz. Ben futbolcuların çok koşmasını, mesafelerini yüksek tutan ama oyun şiddetini de yüksekte tutmaya çalışıyorum. Genelde çalıştığım takımlarda fizik konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum, iyi seviyelerde tutmayı başarıyoruz. Ama burada kulüp yapısından bahsedecek olursak, altyapı anlamında şu fark olabilir(İtalya genelinde konuşuyorum.),İtalya'nın güneyindeki takımlar Napoli, Benevento, Palermo, Cosenza ve Crotone olsun mücadele gücü çok yüksek takımlar. Futbolunda en başı, temeli bana göre mücadele. Sen rakibi ısıracaksın, isteyeceksin, çok iyi mücadele edeceksin, yüreğini koyacaksın.

Bu temelin üstüne taktiği, tekniği, 3-5-2'yi, 4-3-3'leri, baskıya böyle giderim, şöyle oynarım diye konuşabilirsin, inşa edebilirsin düşüncesindeyim. Ben önce bir fikir değil, oyuncuların mücadelesini, yüreğini sahaya koymasını isterim. Bazen boş koşular yapması lazım oyuncuların. Ama bunu yapmak için hem kendilerini hazırlamalılar, hem de mental olarak bu fedakarlığa, zorluğa alışmalılar. Yani konfor alanlarından çıkan oyuncular olmalılar. Sadece sportmenler değil, mücadele eden savaşçılar olmaları lazım bana göre futbolcuların.
Güneydeki takımlardan farklı olarak Pescara, Ascoli, Perugia gibi, bizim takımımız Spezia(Ligurya bölgesi) gibi takımlarda daha rahat bir kültür var. Bu mücadeleci kültür tam oturmuş değil. Benim en büyük isteğimde bu dönemlerde bu mücadele dozunu arttırmak. Sonuçta maç kaybedebilirsiniz, gol yiyebilirsiniz, maçın içinde iki, üç farklı geriye de düşebilirsiniz ama asla ve asla pes etmemelisiniz. Çok maçlar gördük gerilerden gelen, sezona kötü başlayıp sonralarında yükselen takımları. Yeterki siz bu pes etmeyen mantaliteye, bu inanca sahip olun. Öncelikle bu kriterlerin aşılanmasına çalışıyorum ben. Yine takım örneklerine dönersek, kuzeyden Atalanta, İnter, Milan, Juventus ve Torino gibi kulüpler zaten kalite olarak çok üst düzey oyuncular bulunduruyorlar kadrolarında. Bireysel olarak tek başlarına maç kazandırabilecek oyunculara sahipler her kategoride. Sizin böyle bir durumunuz yok ise onlardan daha çok mücadele etmeniz gerekiyor. Ondan sonrada oyun planını, fikrini, aklını bunun üstüne inşa ederiz. Biz şu an bu çalışmanın içindeyiz. Ama gördüğüm kadarıyla oyuncularım istekliler, arzulular. Belki başta bizim de kırılgan olduğumuz anlar ve maçlar oldu. Ama kesinlikle bunu değişeceğine inanıyorum, değişiyor da bu durum. Uzun vadede istediğimiz noktalara geleceğimizden eminim, çünkü çalışan, isteyen bir oyuncu grubu var elimde."

Sizin için önemli anlamlar ifade eden iki isim soracağım size hocam. Biri Lukas Podolski. Galatasaray döneminden itibaren yakın ilişki kurduğunuz biri kendisi. Ve bir isim daha var ki çoğu kişi yakınlığınızı bilmeyebilir, Thierry Henry. Efsane Fransız oyuncu ile dostluğunuzun nasıl başladığını da duymak isteyenler olacaktır.

"Thierry Henry ile 2016'da UEFA Pro lisans kursunda aynı sınıftaydık. Tabi kurs 2 sene sürdü ve bolca vakit geçirme fırsatımız oldu. Daha sonra saha dışında da beraber vakit geçirdik, yakın arkadaş olduk. Tabi dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden biri kendisi. Onun tecrübeleri, yaşadığı şeyler, Arsenal, Barcelona, Amerika kariyeri, Monaco dönemi ve Belçika'daki yardımcı antrenörlük serüvenindeki başarıları önemli. Umuyorum ki tekrardan teknik adam olarak çalışmaya başlayacağı zaman, yaşadığı tecrübeler sayesinde başarılı olacağını düşünüyorum. Ama saha dışındaki kişiliğini, karakterini soracak olursanız, bu kadar büyük bir dünya yıldızı olmasına rağmen, rahat bir şekilde konuşabileceğiniz, iletişim kurabileceğiniz bir insan. Çok açık ve doğal biri. Türk insanının çok sevebileceği bir kişilik. Onunla kurduğum bu dostluktan dolayı çok mutluyum.

Podolski zaten benim kardeşim gibi, ailemden gördüğüm birisi. Onunla da futbol anlamında önümüzdeki dönemde bir araya geleceğiz gibi. Teknik ekipte beraber çalışacağımızı düşünüyorum. Galatasaray günlerimizi konuştukça her zaman gülümsüyoruz. Kamp günlerinden, saha içinden, dışından. Altyapıda çalıştığım dönemde kendisi de bizi izlemeye gelirdi. Benim için çok özel bir dost. Çok komikte bir insan. Öyle soğuk bir Alman olmadığını herkes biliyor. Espirili, her kültüre çabucak uyum sağlayan, gerçek bir dost. Futbol olarakta yaptıklar ortada. Bana Galatasaray'a ilk geldiği zamandan beri söylüyordu, futbolu Gornik Zabre'de, ailesinin memleketinde bırakmak istediğini. Şimdi oraya gittiği için çok mutlu, ben de mutluyum. Orada tekrardan liderlik vasıflarını göstererek, kulübün bir sonraki seviyeye geçmesini sağlıyor. Bunda da başarılı olacağından hiç şüphem yok."

Goal ÖZEL | Emir Ateşdağlı
 
Üst Alt