1990-91 sezonundan itibaren öğrenmeye, anlamaya, sevmeye başladığım futbolu, doksanlı yılların ortalarında artık her detayına hakim olacak kadar takip ediyorum. O yıllarda Cine 5'in futbol maçlarının tamamını şifreli yayına alması biraz can sıkıcı bir hale bürünüyor ama yine de kahveye gidip, sigara dumanları arasında boğulma raddesine gelsem de en azından Galatasaray'ın maçlarını kaçırmıyorum. Zaten öyle bir futbol oynuyor ki takım 1 maçını bile kaçırmak hayatın en büyük keyfinden mahrum kalmak anlamına geliyor.
Cine 5'in futbol keyfini baltaladığı günler, bir yandan da başka bir sporun yükselmesine öncülük ediyor Türkiye'de. Çünkü Cine 5 aynı zamanda basketbol maçlarını da yayınlamaya başlıyor. Üstelik futbolun aksine basketbol şifresiz olarak sunuluyor. O yıllara kadar az da olsa basketbol maçını TRT'de Avni Küpeli denilen sıkıcı bir spikerden izlemişim ve tatmin olmamışım. Basketbol benim ve çoğu kişi için Michael Jordan efsanesinden ibaret. Tabi onu da izlemek saat farkı ve yayınlardan dolayı pek mümkün değil dönem itibariyle.
İşte böyle bir dönemde Efes Pilsen basketbolda efsane bir kadro kuruyor. Petar Naumoski diye bir adam dönemin genç ve benim gibi ergenlerini kendine hayran bırakırken takımdaki diğer yıldızlar da ona eşlik ediyor. Ufuk Sarıca'lı, Larry Richard'lı, Tamer Oyguç'lu, Volkan Aydın'lı, Murat Evliyaoğlu'lu kadro kitleleri peşinden sürüklüyor. Oynanan basketbol muazzam, takım uyumu, hırs, heyecan hepsi üst düzeyde bu takımda.
Bu muhteşem takımın böylesine muhteşem görünmesinde bir de her maçı sanki kendileri oynuyormuşçasına yaşayarak anlatan ikili Murat Murathanoğlu ve İsmet Badem'in de payları var. O anlatımlar ve böyle güzel bir kadro sayesinde basketbol Türkiye'de ilgi görmeye başlıyor. Abdi İpekçi Spor Salonu cehennemi yaşatıyor gelen rakiplere. Şimdilerde Avrupa'nın 3 numaralı kupasını kimse kaale bile almazken o zamanlar kupanın grup maçları bile pek çok kişi tarafından izleniyordu. Ve o yaratılan müthiş sinerjiyle birlikte Koraç Kupası Türkiye'ye geldi. Ertesi sezon Euroleague'de mücadelesine yine aynı kararlılıkla devam etti Efes. Aynı ikilinin anlatımlarıyla yine rakiplere sahalar dar edilmişti ama "Kara Perşembe" olarak tarihe geçen gecede Efes final four'un kapısından dönmüş, aynı saatlerde Tofaş da finalde Koraç Kupası kaybetmişti.
Basketbolculuğunu bilmem, yorumculuğu da işi detaylıca takip eden basketbolseverlerce tatmin edici bulunmayabilir belki ama maça ruh ve heyecan katma konusunda Murat Murathanoğlu-İsmet Badem ikilisi gibi bir ikili gelmedi bana göre bu ülkeye. Zaten yorumculuktan eteğini çekeli epeyce olmuştu ama şimdi hayata da veda etmiş. Çocukluk hatıralarımızdan birinin daha eksilmesi demek bu bizim için.
Allah rahmet eylesin..