aslında maç başlığına yazacaktım ama türk futbolundaki kanayan yaraya genel olarak hitap etmek istedim. biraz uzun ama okuması zevkli olacak bir şeyler aktaracağım. maç başlığına yazıyordum o yüzden genel bir schalke maçı analizi de okuyacaksınız.
sinirler boşaldığına göre bir şeyler karalayalım,
kenetlen tagı muhtemelen takımı biraz ateşlemişti, fakat biz o ateşi muslera sayesinde göremedik malesef. erken gol yemeseydik iyi oynayacağımızı düşünüyordum. golün şokunu ilk 20 dakika atamadık. 1-0 geriye düştüğümüz gibi boşuna geçen 20 dakikayı kayıp olarak görüyorum. 90 dakikalık maçın ortalama 60 en fazla 70 dakikası topun oyunda olduğu süredir. 20 dakikayıda kaybedince gol atmak için geriye 40 dakikan falan kalıyor ki deplasmandasın.
erken golden sonra 4-0 gibi bi skor tahmin ettim, fakat sonra aklıma buranın şampiyonlar ligi olduğu ve bu maçında gruptan çıkmak için iki takımın final maçı olduğu aklıma düştü. sonra onların üstün alman, bizim üçüncu sınıf türk olduğumuzu düşünerek bu maçın kısır geçeceğini analiz ettim. bu düşünceler saniyeler içinde oluştu. Çünkü onlar alman takımıydı, dışarda bizle berabere kalarak çok büyük avantaja girerek, galatasarayı almanyada kazanmaya mahkum bıraktılar. aslında onların da işi zordu fakat kalecimiz tarafından hediye edilen gol ile erkenden oyunu garantiye aldılar. maçın farka gitmeyeceği çok netti, çünkü şampiyonlar liginde grubun final maçında schalke akıllı oynayarak 3 puanı garantilemişti. topu bize vererek 3-5-2 oynadıkları için kanatlarını da çok çıkararak henri ve rodrigeze açık alan vermemeye çalıştılar. kaldıki içerde 3 stoper ile bizi çok pozisyona sokmayacakları belliydi. 3-5-2 oynamalarına rağmen ilk maçta, teknik heyet rakibi tam çözememiş.
neyse golün şokunu atlattıktan sonra oyuna ortak olabileceğimiz net pozisyonlara girildi, takımda bitiricilik olmadığı için değerlendiremedik. rodrigez ve henri fena sayılmazlar fakat kanat oyunu için kaliteli forvet olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. şu an 2 kanat oyuncumuzda yarım, eksik oyuncular olarak oynuyorlar. kanatın tamamlayıcısı forvettir. 2012-13-14 sezonlarında çok güzel ortasaha ve forvetlerimiz olmasına rağmen kanatlarımız olmadığı için çok eksik kalıyorduk. göbekten gol arıyorduk ve çok zorlanıyorduk. o zamanın ortasahası ve forvetleri top class olduğu için maç alabiliyordu. O takımda şimdiki kanatlarımız olsaydı her sene CL gruplarından çıkıp çeyrek-yarı finalleri zorlardık. O takım sanıldığından daha sağlamdı ve bir daha kurulamayacak kadar kaliteliydi.
ilk yarı forvetsizlikten takım aksıyordu, linnesin bölgesii de aksıyordu ama ömer girdiği zaman onun net hatasından gol yiyeceğimizi tahmin ettim. arkadaşım ömer giriyor diye endişelendiğinde, linnes aksıyordu zaten ama merak etme, ömer daha da aksayacaktır dedim. rakip CL'nin dişlilerinden olduğu için ne takım olarak ne de taraftar olarak bizim fener maçında yaptığımız hatayı yapmadı. ASY'de 2-0 öndesin ve geride boşluk vermesi gereken fb iken biz veriyoruz, ama bunu schalke yapmadı. 1-0'ı koruyarak oynasalarda riskli olduğunu bilerek maçı 2-0 yapıp koparma niyetindelerdi ama geriyi sağlama almak suretiyle. çünkü organize bir takım mutlaka doğru anda doğru işi yapacaktır. Hurraa şeklinde oynamadıkları için sabırla doğru anı beklediler. 1-0 riskli ya son dakikada yersek diyerek 2-0'ı bulalım diye bilinçsizce oynamak yerine, sabır ve sükünet ile geride boşluk vermeden 2. golü buldular. daha önce topu bize vererek kontradan 2. golü arayan schalke 2. golü bulduktan sonra sahada bulunan 2 forvetten birini çıkararak yerine ortasaha aldı. aynı arkadaş iyi forvet çıkıyor dediğinde ben ona, 2-0'ı bulmak için topu bize verdilerdi şimdi bulduklarına göre topu bizden alma zamanı o yüzden çıkarıyor dedim. gerçekten de forvetler pas oyununa katılsa bile topa hakim olmada yetersiz kalırlar. rakip td, forveti çıkararak ortasahayı çoğaltarak pas trafiğini ve topu ayağında tutma yüzdesini artırdı. zaten dikkat ettiyseniz bu değişiklikle sanırım ilk maçta oynayan türk kökenli ismini unuttuğum oyuncu giriyordu. o dakikadan sonra bir daha top mop yüzü göremedik. biz oyuncu değişikliğini öylesine yaparken rakibin oyuncu değiştirmesinin bile organize olduğu ve belli bir temele dayandığını ve değişikliklerin de direkt oyuna yansıdığını görüyoruz. maçı bitiren şey oyuna ömerin girmesi daha sonrada selçuk'un girmesiyle topa hakim olabilen GS artık top yüzü görememiştir. rakip TD bizim tdye resmen strateji ve taktik dersi vermiştir.
rakibe baktığımda ki özellikle ingiliz ve almanlarda bu tarzın en tehlikeli varyasyonu var. ama genel olarak bakıldığında anderlect, genk gibi sıradan takımlar bile bu şekilde modern futbol oynayabiliyorlar. rakip kanat oyuncusu ya da bek oyuncusu bizim sağ bek ile cezasahasının dışında karşı karşıya kaldıklarında, aynı kanatın diğer bek ya da kanat oyuncusu takım arkadaşının yanından cezasahasına doğru bindirme yapıyor. rakip topu ona attığında önünde hiç kimse olmadan çizgiye iniyor. şayet bizim oyuncu pas verilen adama doğru koşarsa ya adama yetişemiyor ya da pas verilen yani bindirme yapan oyuncu tekrar önü boşalan yani kendisine pas atan oyuncuya geri dönüyor. sonrada ordaki oyuncular topu içeriye keserek net pozisyona giriyorlar.
bize baktığımda bindirme yapılan adama asla pas verilmiyor. rakiple karşı karşıya kalan oyuncumuz bindirme yapana vermek yerine tekrar cezasahasının dışında olan adama doğru dışarı geri veriyor. ayrıca avrupalı rakipler topu aldıklarında sürekli sahte ya da gerçek koşular yaparak savunma düzenimizi alt üst ediyor. yalancı koşular yaparak takım arkadaşlarının önünü haldır haldır boşaltıyorlar. biz ise e1970 model futbolumuzla sağa, sola, geriye dönerek rakibin cezasahasına girmek için alan arıyoruz. adam zaten kapatmış orayı bi koşu yap da alan aç ve koşu yaptığın için rakibinin ofsayt taktiği düzeni, savunma çizgi düzeni bozulacağı için senin diğer takım arkadaşında başka bi yerden koşu yaparak boş pozisyonda topla net buluşabilir, eğer sahte koşu yapmayıp defans çizgisini bozmazsan diğer takım arkadaşında net bi şekilde buluşamıyor ofsayta düşüyor
videoda 1:26 dakikada göreceğiniz üzere, barosun sahte koşusuyla rakibin oyuncusunu peşine takıp elmandere alan açması gibi, rakip oyuncu eğer barosun peşine düşmezse baros boşa çıkacak ve arkaya atılan topla karşı karşıya kalacak, rakip eğer barosun peşine takılırsa elmandere alan açılacak. yani koşunun çaprazı, dikeyi sağı solu farketmez her türlü avantajlıdır.
Galatasaray-Beşiktaş: 3- 2 | Video Galeri | beIN SPORTS Türkiye - tr.beinsports.com
1:21'de melonun bile yapabildiği koşu
4:18'e bakalım, bindirmeyi yapan adamın getirdiği gol
CL'nin en az koşan takımlarından biriyiz. bizle aynı maçı oynayan rakip bizden 20 km fazla koşuyorsa sebebi bu şekil aktif oynamasıdır. biz çok durağan oynuyoruz, türk futbolunun kanseri durarak oynamak. kalitede aktif oyunda ortaya çıkar. çünkü kalitesiz adam koşu yaparsa boşuna yapar, nereye yapacağını bilmez, yaptığında da oyunun dinamiklerini bilmez. mesela bi mühendis nasıl projeyi çizerken bunu böyle yaparsam böyle olur, bunun kuralı budur gibi alt yapı bilgisine sahipse, futbolculukta da bir takım görevler vardır. forvetin görevlerinden biri de koşu atmak alan açmak pas oyununa girip duvar olmakdır. eren gibi önüne top gelince kaleye vuran biri aslında forvet değildir. bunlara alt yapıda öğretilirken görevleri öğretilir ve karşılaşabileceği pozisyonlar takım arkadaşları tarafından hoca eşliğinde çalıştırılarak ne yapması gerektiği öğretilir. mesela bugün bi forvete duvar olabilme çalıştırılır, cezasahasının içinde ya da dışında kaleye sırtı dönükken, ortasaha ya da kanat olan takım arkadaşı dikine doğru gelir ve forvete pas vererek içeriye doğru koşar, forvet de tek pas ya da kontrollü bi pasla tekrar dikine koşu atan arkadaşına geri döner ya da takım arkadaşını duvar olarak kullanarak içeriye girer. bizimkiler gibi topla girmeyi denemiyorlar, çünkü topla girdiğidne müdehale oluyor ama topu oynatarak içeriye sokmak daha kolay.
örnek videonun 6:23 saniyesine bakalım, bu golün yaratıcısı lewandoskidir.
bir de standart avrupa takımları orta açmayı biliyor, ömer içeriye topu sallarken rakip kafayı kaldırıp içerdeki rakibin ayağına tık diye atıyor.
örnek: 1:05'e bakalım
ya da burdaki 0:15'e
görüldüğü gibi bizim için gol atmak şans faktörü iken, onlarda gol atmak organizasyondur. yani türkiyede maçı alan genelde biraz daha şanslı ya da girdiği organize olmayan pozisyonları nispeten kaliteli ayakları sayesinde gole çevirenin kazandığı futboldur. Oysa futbolda her zaman daha organize olan ve kaliteli oynayan başarılı olur.
son olarak bu ucube spor kulüpleri araplara, ruslara ya da çinlilere acilen satılmalıdır. kulübün başkanı kulübü satın alan adam olmayacaktır. güzel bi başkan oturtur, tesisleri yapar, scout ağı kurar, iyi oyuncular ve teknik ekip getirir. yani bir türk kulübünün bi avrupalı kulüpten hiç bir farkı kalmaz o zaman. iş profesyonelce yapılmalı. bizim yöneticiler aynı devleti yönetenler gibi yeyicidir. yok gs adasında bedava düğün yapmalar, yok bedava seyahatler vs.
bu kadar yazmışken bir de transfer olayına gelelim transferler komisyona göre yapılır kulübün faydası için değil. belhandanın gerçekten 8 milyona alındığını düşünen varsa çok saftır. orda ne denli komisyonlar döndü kimlerin cebi doldu tahmin edemezsiniz. dinamo son yıllarda bunu sürekli kiralamış istememişler yani. menajerde ne yapıyor daha düşük kaliteli liglerdeki takımlara oyuncusunu kitliyor. mesela geliyor türkiyeye oyuncusunu pazarlıyor. mantıklı bi başkan almaz bu hıyarı, ama menajer 3 milyonluk adamı 8 milyona alıp aradaki bir kaç milyonu komisyon diye keserse ve bu komisyonu da her iki takımın yöneticileriyle paylaşırsa sanıyorum ki iki tarafta memnun kalacaktır. gs,fb,bjk kimin umrunda. yoksa çok mu zor 15 tane ligden ismi duyulmamış genç parlak ve başarıya aç it gibi oynayan 13-14 oyuncu bulmak. koskoca bir ülkede yok mu ucuza 1 oyuncu. her ligden 1 oyuncu bulsan genk gibi makina oluşturursun. ama türkiyede transfer komisyon üzerinden yürür. ha belhanda çok iyi olsa, chelsea falan istesin, menajeri chelseadan komisyon istediğinde köpek çekerler menajere zaten o zaman isteyemez bile. çünkü chelsea belhandayı istese bu koşa koşa gider. dolayısıyla çöp bir oyuncuyu bi kulübe kitlerken o kulübü yönetenleri tav etmelisiniz yoksa ben neden bu çöpü alayım der adam. büyük kulüplerde ise komisyonculuk ve adam kayırma olmaz. her zaman iyi oyuncular alınıp en iyileri oynatılır.
türk kulüpleri bu yiyici tayfalardan kurtulup, işin ehline verilmeli. bu işi artık profesyonel olanlar yapmalılar. gs fb bjk makamına oturup ondan nemalananlar değil.
sinirler boşaldığına göre bir şeyler karalayalım,
kenetlen tagı muhtemelen takımı biraz ateşlemişti, fakat biz o ateşi muslera sayesinde göremedik malesef. erken gol yemeseydik iyi oynayacağımızı düşünüyordum. golün şokunu ilk 20 dakika atamadık. 1-0 geriye düştüğümüz gibi boşuna geçen 20 dakikayı kayıp olarak görüyorum. 90 dakikalık maçın ortalama 60 en fazla 70 dakikası topun oyunda olduğu süredir. 20 dakikayıda kaybedince gol atmak için geriye 40 dakikan falan kalıyor ki deplasmandasın.
erken golden sonra 4-0 gibi bi skor tahmin ettim, fakat sonra aklıma buranın şampiyonlar ligi olduğu ve bu maçında gruptan çıkmak için iki takımın final maçı olduğu aklıma düştü. sonra onların üstün alman, bizim üçüncu sınıf türk olduğumuzu düşünerek bu maçın kısır geçeceğini analiz ettim. bu düşünceler saniyeler içinde oluştu. Çünkü onlar alman takımıydı, dışarda bizle berabere kalarak çok büyük avantaja girerek, galatasarayı almanyada kazanmaya mahkum bıraktılar. aslında onların da işi zordu fakat kalecimiz tarafından hediye edilen gol ile erkenden oyunu garantiye aldılar. maçın farka gitmeyeceği çok netti, çünkü şampiyonlar liginde grubun final maçında schalke akıllı oynayarak 3 puanı garantilemişti. topu bize vererek 3-5-2 oynadıkları için kanatlarını da çok çıkararak henri ve rodrigeze açık alan vermemeye çalıştılar. kaldıki içerde 3 stoper ile bizi çok pozisyona sokmayacakları belliydi. 3-5-2 oynamalarına rağmen ilk maçta, teknik heyet rakibi tam çözememiş.
neyse golün şokunu atlattıktan sonra oyuna ortak olabileceğimiz net pozisyonlara girildi, takımda bitiricilik olmadığı için değerlendiremedik. rodrigez ve henri fena sayılmazlar fakat kanat oyunu için kaliteli forvet olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. şu an 2 kanat oyuncumuzda yarım, eksik oyuncular olarak oynuyorlar. kanatın tamamlayıcısı forvettir. 2012-13-14 sezonlarında çok güzel ortasaha ve forvetlerimiz olmasına rağmen kanatlarımız olmadığı için çok eksik kalıyorduk. göbekten gol arıyorduk ve çok zorlanıyorduk. o zamanın ortasahası ve forvetleri top class olduğu için maç alabiliyordu. O takımda şimdiki kanatlarımız olsaydı her sene CL gruplarından çıkıp çeyrek-yarı finalleri zorlardık. O takım sanıldığından daha sağlamdı ve bir daha kurulamayacak kadar kaliteliydi.
ilk yarı forvetsizlikten takım aksıyordu, linnesin bölgesii de aksıyordu ama ömer girdiği zaman onun net hatasından gol yiyeceğimizi tahmin ettim. arkadaşım ömer giriyor diye endişelendiğinde, linnes aksıyordu zaten ama merak etme, ömer daha da aksayacaktır dedim. rakip CL'nin dişlilerinden olduğu için ne takım olarak ne de taraftar olarak bizim fener maçında yaptığımız hatayı yapmadı. ASY'de 2-0 öndesin ve geride boşluk vermesi gereken fb iken biz veriyoruz, ama bunu schalke yapmadı. 1-0'ı koruyarak oynasalarda riskli olduğunu bilerek maçı 2-0 yapıp koparma niyetindelerdi ama geriyi sağlama almak suretiyle. çünkü organize bir takım mutlaka doğru anda doğru işi yapacaktır. Hurraa şeklinde oynamadıkları için sabırla doğru anı beklediler. 1-0 riskli ya son dakikada yersek diyerek 2-0'ı bulalım diye bilinçsizce oynamak yerine, sabır ve sükünet ile geride boşluk vermeden 2. golü buldular. daha önce topu bize vererek kontradan 2. golü arayan schalke 2. golü bulduktan sonra sahada bulunan 2 forvetten birini çıkararak yerine ortasaha aldı. aynı arkadaş iyi forvet çıkıyor dediğinde ben ona, 2-0'ı bulmak için topu bize verdilerdi şimdi bulduklarına göre topu bizden alma zamanı o yüzden çıkarıyor dedim. gerçekten de forvetler pas oyununa katılsa bile topa hakim olmada yetersiz kalırlar. rakip td, forveti çıkararak ortasahayı çoğaltarak pas trafiğini ve topu ayağında tutma yüzdesini artırdı. zaten dikkat ettiyseniz bu değişiklikle sanırım ilk maçta oynayan türk kökenli ismini unuttuğum oyuncu giriyordu. o dakikadan sonra bir daha top mop yüzü göremedik. biz oyuncu değişikliğini öylesine yaparken rakibin oyuncu değiştirmesinin bile organize olduğu ve belli bir temele dayandığını ve değişikliklerin de direkt oyuna yansıdığını görüyoruz. maçı bitiren şey oyuna ömerin girmesi daha sonrada selçuk'un girmesiyle topa hakim olabilen GS artık top yüzü görememiştir. rakip TD bizim tdye resmen strateji ve taktik dersi vermiştir.
rakibe baktığımda ki özellikle ingiliz ve almanlarda bu tarzın en tehlikeli varyasyonu var. ama genel olarak bakıldığında anderlect, genk gibi sıradan takımlar bile bu şekilde modern futbol oynayabiliyorlar. rakip kanat oyuncusu ya da bek oyuncusu bizim sağ bek ile cezasahasının dışında karşı karşıya kaldıklarında, aynı kanatın diğer bek ya da kanat oyuncusu takım arkadaşının yanından cezasahasına doğru bindirme yapıyor. rakip topu ona attığında önünde hiç kimse olmadan çizgiye iniyor. şayet bizim oyuncu pas verilen adama doğru koşarsa ya adama yetişemiyor ya da pas verilen yani bindirme yapan oyuncu tekrar önü boşalan yani kendisine pas atan oyuncuya geri dönüyor. sonrada ordaki oyuncular topu içeriye keserek net pozisyona giriyorlar.
bize baktığımda bindirme yapılan adama asla pas verilmiyor. rakiple karşı karşıya kalan oyuncumuz bindirme yapana vermek yerine tekrar cezasahasının dışında olan adama doğru dışarı geri veriyor. ayrıca avrupalı rakipler topu aldıklarında sürekli sahte ya da gerçek koşular yaparak savunma düzenimizi alt üst ediyor. yalancı koşular yaparak takım arkadaşlarının önünü haldır haldır boşaltıyorlar. biz ise e1970 model futbolumuzla sağa, sola, geriye dönerek rakibin cezasahasına girmek için alan arıyoruz. adam zaten kapatmış orayı bi koşu yap da alan aç ve koşu yaptığın için rakibinin ofsayt taktiği düzeni, savunma çizgi düzeni bozulacağı için senin diğer takım arkadaşında başka bi yerden koşu yaparak boş pozisyonda topla net buluşabilir, eğer sahte koşu yapmayıp defans çizgisini bozmazsan diğer takım arkadaşında net bi şekilde buluşamıyor ofsayta düşüyor
videoda 1:26 dakikada göreceğiniz üzere, barosun sahte koşusuyla rakibin oyuncusunu peşine takıp elmandere alan açması gibi, rakip oyuncu eğer barosun peşine düşmezse baros boşa çıkacak ve arkaya atılan topla karşı karşıya kalacak, rakip eğer barosun peşine takılırsa elmandere alan açılacak. yani koşunun çaprazı, dikeyi sağı solu farketmez her türlü avantajlıdır.
Galatasaray-Beşiktaş: 3- 2 | Video Galeri | beIN SPORTS Türkiye - tr.beinsports.com
1:21'de melonun bile yapabildiği koşu
4:18'e bakalım, bindirmeyi yapan adamın getirdiği gol
CL'nin en az koşan takımlarından biriyiz. bizle aynı maçı oynayan rakip bizden 20 km fazla koşuyorsa sebebi bu şekil aktif oynamasıdır. biz çok durağan oynuyoruz, türk futbolunun kanseri durarak oynamak. kalitede aktif oyunda ortaya çıkar. çünkü kalitesiz adam koşu yaparsa boşuna yapar, nereye yapacağını bilmez, yaptığında da oyunun dinamiklerini bilmez. mesela bi mühendis nasıl projeyi çizerken bunu böyle yaparsam böyle olur, bunun kuralı budur gibi alt yapı bilgisine sahipse, futbolculukta da bir takım görevler vardır. forvetin görevlerinden biri de koşu atmak alan açmak pas oyununa girip duvar olmakdır. eren gibi önüne top gelince kaleye vuran biri aslında forvet değildir. bunlara alt yapıda öğretilirken görevleri öğretilir ve karşılaşabileceği pozisyonlar takım arkadaşları tarafından hoca eşliğinde çalıştırılarak ne yapması gerektiği öğretilir. mesela bugün bi forvete duvar olabilme çalıştırılır, cezasahasının içinde ya da dışında kaleye sırtı dönükken, ortasaha ya da kanat olan takım arkadaşı dikine doğru gelir ve forvete pas vererek içeriye doğru koşar, forvet de tek pas ya da kontrollü bi pasla tekrar dikine koşu atan arkadaşına geri döner ya da takım arkadaşını duvar olarak kullanarak içeriye girer. bizimkiler gibi topla girmeyi denemiyorlar, çünkü topla girdiğidne müdehale oluyor ama topu oynatarak içeriye sokmak daha kolay.
örnek videonun 6:23 saniyesine bakalım, bu golün yaratıcısı lewandoskidir.
bir de standart avrupa takımları orta açmayı biliyor, ömer içeriye topu sallarken rakip kafayı kaldırıp içerdeki rakibin ayağına tık diye atıyor.
örnek: 1:05'e bakalım
ya da burdaki 0:15'e
görüldüğü gibi bizim için gol atmak şans faktörü iken, onlarda gol atmak organizasyondur. yani türkiyede maçı alan genelde biraz daha şanslı ya da girdiği organize olmayan pozisyonları nispeten kaliteli ayakları sayesinde gole çevirenin kazandığı futboldur. Oysa futbolda her zaman daha organize olan ve kaliteli oynayan başarılı olur.
son olarak bu ucube spor kulüpleri araplara, ruslara ya da çinlilere acilen satılmalıdır. kulübün başkanı kulübü satın alan adam olmayacaktır. güzel bi başkan oturtur, tesisleri yapar, scout ağı kurar, iyi oyuncular ve teknik ekip getirir. yani bir türk kulübünün bi avrupalı kulüpten hiç bir farkı kalmaz o zaman. iş profesyonelce yapılmalı. bizim yöneticiler aynı devleti yönetenler gibi yeyicidir. yok gs adasında bedava düğün yapmalar, yok bedava seyahatler vs.
bu kadar yazmışken bir de transfer olayına gelelim transferler komisyona göre yapılır kulübün faydası için değil. belhandanın gerçekten 8 milyona alındığını düşünen varsa çok saftır. orda ne denli komisyonlar döndü kimlerin cebi doldu tahmin edemezsiniz. dinamo son yıllarda bunu sürekli kiralamış istememişler yani. menajerde ne yapıyor daha düşük kaliteli liglerdeki takımlara oyuncusunu kitliyor. mesela geliyor türkiyeye oyuncusunu pazarlıyor. mantıklı bi başkan almaz bu hıyarı, ama menajer 3 milyonluk adamı 8 milyona alıp aradaki bir kaç milyonu komisyon diye keserse ve bu komisyonu da her iki takımın yöneticileriyle paylaşırsa sanıyorum ki iki tarafta memnun kalacaktır. gs,fb,bjk kimin umrunda. yoksa çok mu zor 15 tane ligden ismi duyulmamış genç parlak ve başarıya aç it gibi oynayan 13-14 oyuncu bulmak. koskoca bir ülkede yok mu ucuza 1 oyuncu. her ligden 1 oyuncu bulsan genk gibi makina oluşturursun. ama türkiyede transfer komisyon üzerinden yürür. ha belhanda çok iyi olsa, chelsea falan istesin, menajeri chelseadan komisyon istediğinde köpek çekerler menajere zaten o zaman isteyemez bile. çünkü chelsea belhandayı istese bu koşa koşa gider. dolayısıyla çöp bir oyuncuyu bi kulübe kitlerken o kulübü yönetenleri tav etmelisiniz yoksa ben neden bu çöpü alayım der adam. büyük kulüplerde ise komisyonculuk ve adam kayırma olmaz. her zaman iyi oyuncular alınıp en iyileri oynatılır.
türk kulüpleri bu yiyici tayfalardan kurtulup, işin ehline verilmeli. bu işi artık profesyonel olanlar yapmalılar. gs fb bjk makamına oturup ondan nemalananlar değil.
Son düzenleme: