Fatih Terim Beisports’da yayımlanan konuşmasında: “Ozan Kabak’ı 11 milyon euro’ya sattık. Bu paranın ne kadarı alt yapıya harcandı? Sıfır, çünkü o anda ya borcunu kapatmak için paraya ihtiyacın vardır ya da oyuncunun maaşını ödemek zorundasındır. Peki, Ozan Kabak’ı yetiştiren alt yapı antrenörlerinin maaşları ne kadar?” diye bir takım kinayeli sorular yöneltti. Ben buradan Fatih Terim’e diyorum ki değil 11 milyon euro 110 milyon euro dahi ayırsan alt yapıya yine de futbolcu çıkartamazsın. Alt yapı antrenörleri değil asgari ücret, asgari ücretin 10 katı maaş alsalar dahi yine de genç ve yetenekli oyuncular yetiştiremezler. Fatih Terim'in’kendi aldığı maaş ne kadar, 100 asgari ücrete yakın peki kendi neden kaç yıldır sadece 1 tane Ozan Kabak yetiştirebildi? Nedenini şöyle açıklayayım: Bizzat kendi başımdan geçen bir olay. O zamanlar daha 12 yaşındayım. Futbol hastasıyım. Topla yatıp topla kalkıyorum. Mahalle aralarında falan yapılan tüm maçlara katılıyorum. Bir gün ilçe stadyumunda genç oyuncu seçmeleri var. Onlarca çocuk gelmiş. Ben de katıldım. Koca sahada çift kale maç yapılıyor ve genç oyuncu seçecek hoca bir çocuğu oyuna sokup diğerini çıkartıyor. Sıra bana geldiğinde oyuna girdim ve yüksekten gelen topu göğsümde yumuşatıp uzun ve isabetli bir pas attım. Sağ bek olarak adam geçirmedim ve bir iki çalım yaptım. Maç bittiğinde hoca tüm çocukları yanına çağırıp sırasıyla sen gel, sen gelme diye ayrım yaptı. Beni de beğenmişti ve seçilen çocuklar ertesi sabah saat 10’da aynı yerde antrenmana gelsin dedi. Beni görsen dünyalar kadar mutlu bir koşu eve gittim. Babama müjdeli haber verdiğimi sanarak durumu anlattığımda babam okkalı bir tokat attı ve “topçu mu olcan len” diye sinirli bir şekilde bağırdı ve git derslerine çalış, okuluna devam et dedi. Bir yönden haklı da fakir aile, eve ekmek götürmekte zorlanan ve inşaatlarda, betonlarda çalışan bir baba oğluna başka ne diyecekti? Sonuçta okuduk ve mühendis olduk çok şükür iyi bir işimiz var ve durumumuz iyi ama futboldan uzaklaştık. Oynamaya devam etseydik futbolcu olurduk veya olamazdık orası ayrı ama asıl anlatmak istediğim ülkemizde benim gibi milyonlarca genç çocuğun olduğu.
Antrenman yapabilmek için bilmem ne kadar uzaklardan, bilmem kaç vasıta değiştirerek kaç saatte tesislere varabilen çocuklar. Yaşam standartları, refah seviyesi, eğitim seviyesi, ekonomi, sosyal yaşantı bunlar hep doğrudan etkiliyor. Neden İstanbul’un bir ilçesi kadar toplam nüfusu olan ülkeden onlarca yetenekli futbolcu çıkıyorken 80 milyonluk ülkemizden hiç futbolcu çıkmıyor işte bundan. Almanya’da üretilen ve Alman vatandaşlarına 10 bin euro fiyata satılan bir arabayı biz ülkede 50 bin euroya alıyorsak bu ülkede tabi futbolcu çıkmaz. Gelir adaletsizliği var. Zengini çok zengin fakiri ise çok fakir. İşsizlik seviyesi yüksek. İnsanlarda gelecek kaygısı var. Çocuklar daha o yaşta geçim derdine düşmüş. Alman Hans öyle mi evinden çıkar yürüyerek ya da bisikletle 10 dakikada ultra lüks tesislere gider. Akşama kadar antrenman yapar. Aklında zengin olma düşüncesi yoktur. Futbol oynamak bir zevktir onun için. İleride bu işten para kazanacağım diye düşünmez. Her şeyden öte eğitimini ve antrenmanlarını beraber yürütebilir. Hem tesislerde futbol oynar hem de okuluna devam eder. Bizde öyle mi birinden birinde vazgeçmen lazım. Hadi okulu bıraktın futbolcu olmaya karar verdin. Ya futbolcu olamazsan sonra ne olacak, dımdızlak ortada kaldın. Avrupa’da öyle mi futbolcu olamazsan dahi olacağın onlarca şey var.
Uzun bir yazı oldu kusura bakmayın bu ülke sorunları üzerine yazsam roman olur, konuşsam sabah olur. Kısacası durum bu.