1986-1987 Sezonu Şampiyonluğumuz | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

1986-1987 Sezonu Şampiyonluğumuz


FETRET DÖNEMİNE SON DURMAKSIZIN YÜKSELİŞE DEVAM HİKAYESİ!!







İSTATİKLERİMİZ





O G B M A Y P

Galatasaray 36 23 8 5 55 24 54

Beşiktaş 36 23 7 6 67 26 53

Samsunspor 36 19 11 6 56 22 49

Trabzonspor 36 18 13 5 49 21 49

Fenerbahçe 36 13 13 10 46 39 39

Malatyaspor 36 17 5 14 39 35 39

Altay 36 13 10 13 46 47 36

Denizlispor 36 10 15 11 41 35 36

Ankaragücü 36 12 10 14 37 43 34

Eskişehirspor 36 10 14 12 35 31 34

Rizespor 36 13 7 16 37 57 33

Gençlerbirliği 36 8 17 11 32 39 33

Zonguldakspor 36 9 15 12 29 35 33

Sarıyer 36 11 10 15 42 39 32

Boluspor 36 9 14 13 38 51 32

Kocaelispor 36 10 11 15 39 50 31

Bursaspor 36 10 8 18 29 40 28

Antalyaspor 36 8 8 20 37 68 24

Diyarbakırspor 36 4 7 25 22 74 15





En golcü üçlümüz, Uğur Tütüneker(12), Mirsad Kovačevič (Mirsat Güneş) (8), İlyas Tüfekçi (7)



14 yıl aradan sonra Jupp Derwall yönetiminde kazanılan bu şampiyonluk Galatasaray’ın profesyonel liglerdeki 7. şampiyonluğuydu. Galatasaray 36 maçta 23 galibiyet, 8 beraberlik 5 de mağlubiyet alırken 54 puan toplamıştı.







Zoran Simoviç



simovic1954ss7.jpg




simovic1ic9.jpg






Hayrettin Demirbaş



hayrettindemirba3mb6.jpg


hayrettindemirba1963wq7.jpg








İsmail Demiriz







1984 – 1993 yılları arasında galatasaray’da forma giymiş milli futbolcu. 1983 yılında gençlerbirliği’nde oynarken türkiye - kuzey irlanda (1 – 0) maçında selçuk yula’nın attığı kafa golünde yaptığı mükemmel orta ile ülke çapında bir üne kavuşan ismail 1984 – 1985 sezonu başında jupp derwall’in gelişiyle birlikte galatasaray’a transfer oldu. 1985 – 1986 sezonundan itibaren futbolu bırakana kadar sarı kırmızılı takımda 2 numaralı formayı sahiplendi, savunmanın ve orta sahanın sağ kanadında oynadı. vasatın üzerinde bir oyuncuydu, sliding tackle ı başarılı, beklenmedik çalımlar ve goller atardı. topu ayağına aldı mı paniklemiş gibi her tarafı ayrı titrerdi, bu yüzden “titrek” lakabı ile anılır. oysa maç kaybettiren önemli bir hata yapmamıştır kariyeri boyunca. ama o unutulmaz, adrenalini tavana vurduran maçta, 1987’de 14 senelik hasreti sona erdirecek galatasarayeskişehirspor (2 – 1) maçının son yarım saatinde heyecan ve stresten öyle bir paniklemişti ki “ yahu şu ismail bayılmadan kalp krizi geçirmeden şu maçı atlatsın, vazgeçeceğim neredeyse şampiyonluktan...” diye düşündüğümü hatırlarım ekran başında. zaten maçtan sonra en iyi arkadaşı semih yuvakuran ile beraber “o kadar heyecanlandık ki elimiz ayağımız dolaştı, maçın bir an önce bitmesi için dualar etmeye başladık” şeklinde açıklamalar yapmışlardı.

dindar bir adamdı, galatasaray taraftarı bir arkadaşımla cuma namazlarında haftalık maç yorumları yaparlardı hatta bazen. tarikatçı olduğunu sanmıyorum, olsa bile kulübüne ve takımına zarar verecek hiçbir şey yapmamıştır. (şüphesiz ki çamur atmayı seven bünyeler zararlıdır türk futbolu için.) cüneyt tanman’dan sonra kaptanlık görevini üstlendi erdal keser ile beraber. avrupa kupaları’nda birçok maç oynadı, 1988 – 1989 sezonu rapid wien, neuchatel xamax, monaco ve steau bükreş maçlarının çoğunda ilk onbirde görev aldı. uzun bir dönem boyunca milli takımda da 2 numaralı formanın değişmez sahibi oldu.

“titrek” ismail, galatasaray’ın tüm kupaları kazandığı 1992 – 1993 sezonu sonunda futbolu bıraktı. ali sami yen stadı’nın sağ kanadında krampon izleri durur hâlâ...



Semih Yuvakuran











1983-1984 sezonunun sonunda, dönemin Galatasaray teknik direktörü Tomislav İviç'in isteği üzerine Bursaspor'dan transfer edilmiş, karşılığında ise Bursa ekibine Yugoslav futbolcu Mirza Seydiç verilmiştir. Jupp Derwall'lı yılların vazgeçilmez sol beki oldu. Kayarak top almayı Alman hocadan öğrendi ve yıllarca bu hareketin en iyi uygulayıcısı oldu. Genelde 3 numaralı formayı giydi. Galatasaray'ın 1986-1987 sezonunun sonunda 14 yıl aradan sonra şampiyon olan efsane kadrosunda yer aldı. Sarı-kırmızılı ekibin Mustafa Denizli yönetiminde Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale çıkmasında da önemli rol oynadı. Bu arada A Milli Takımda da önemli bir oyuncu oldu. Ancak 1989-1990 sezonunun sonunda olaylı bir şekilde Fenerbahçe'ye transfer oldu. Sarı-lacivertli kulübün yöneticileri transferden geri dönüş olmasın diye Semih'i kaçırarak renklerine bağladı, tıpkı bir yıl önce Galatasaray'ın Fenerbahçe'li Hasan Vezir'i kaçırdığı gibi. Fakat Semih zorla değil, kendi isteğiyle kaçırıldı. O dönemdeki "futbolcu kaçırma modasına" uymuş oldu. Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye veya Fenerbahçe'den Galatasaray'a transfer olan futbolcuların çoğu, iki kulüpten birinde başarılı, diğerinde de başarısız oldu. Semih Yuvakuran da Galatasaray'da başarıdan başarıya koştuktan sonra geldiği Fenerbahçe'de benzer başarılar yakalayamadı, ve sarı-lacivertli takıma transferinden sonra bir daha milli olamadı. Fenerbahçe'de beş sezon forma giydikten sonra Edirnespor'da bir süre kiralık oynadı ve ardından futbolu bıraktı.



Raşit Çetiner









Raşit Çetiner

Defans

Galatasaray





10 Eylül 1956 İstanbul 'da doğdu.

Futbol hayatına 1973'te İstanbulspor'da başlayan Raşit Çetiner, Göztepe, Kocaeli, Fenerbahçe ve Galatasaray'da futbolculuk kariyerine devam etti. 65 kez Türk Milli Takımımızın formayı giydi. Uzun yıllar Forvet oynamasına rağmen Galatasarayımız 'da "Defans" oyuncusu olarak başarıyla görev yaptı. 1981-1982 sezonunda Teknik Direktör Brain Birch - Günay Kayalar - Özkan Sümer döneminde Fenerbahçe 'den Galatasarayımız'a transfer edildi. 1987-1988 sezonu Teknik Direktör Mustafa Denizli dönemine kadar başarıyla Galatasaray defansının vazgeçilmez futbolcularından birisi oldu. Geçirdiği ağır sakatlık nedeniyle 1988'de futbol sahalarından kopan Çetiner, antrenörlük kariyerine Galatasaray'ın 3. lig takımıyla başladı, 27.07.1998'de Ümit Milli Takım'ın başına geçti. Ümit Milli Takım onun döneminde Türk futbol tarihinde ilk defa gruptan çıkarak 2000 Avrupa Şampiyonası Finalleri'ne katıldı.



Aktif futbolculuk döneminden sonra 1990 yılında Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı Antrenörü olarak teknik adamlık kariyerine adım atan Çetiner, daha sonra Gaziantepspor, Altay, Erciyesspor, Dardanelspor ve Denizlispor’da görev aldı.



1998-99 yılı itibariyle Milli takıma adım atan Çetiner uzun yıllar Ümit Milli takım teknik direktörü olarak bir çok yıldız oyuncunun yeşil sahalarda başarıyla görev yapmasını sağladı. Mayıs 2006’da Ümit Milli Takım Teknik Direktörlüğü görevinden ayrılan ve yeniden kulüp takımı çalıştırma isteğinde olan Çetiner’in ilk durağı Bursaspor oldu.



Yeşil-beyazlılar’ı Süper Lig’e çıkaran Çetiner, 2007-2008 sezonuna İkinci Lig’de mücadele eden Antalyaspor’da başlarken sezonu ise Konyaspor’un başında tamamladı.



Erhan Önal







Sarı-lacivertli takımda aradığı huzuru bulamayan Önal Belçika'ya döndüyse de 1985'te büyük başarılara imza atacağı Galatasaray'a transfer oldu. Galatasaray'da futbol oynarken sakalları yüzünden Papaz lakabı takılmıştı. Önal son yıllarda futbolcu menajerliği ve yorumculuk yapıyordu[2]. 22 Temmuz 1992'de Galatasaray forması ile jübilesini yapıp aktif futbol hayatını sonlandırmıştır[3].





Ahmet Ceyhan



ahmetceyhancayc1951ista.jpg




1951 yılında İstanbul 'da doğdu. 14 yaşlarındaki futbol sevdası ile kendisini Dikilitaş'ta hissettirmeye başladı.



Daha sonra Haliçspor, Anadoluspor,Giresunspor ve Trabzonspor'daki özverili, başarılı ve hırslı futboluyla oldukça yüksek performansler gösterdi. 2 kez mensikus ameliyatı geçirmesine rağmen formundan hiç bir şey kaybetmeden azimle kariyerine devam etti. 1982-1983 sezonunda Teknik Direktör Özkan Sümer - Günay Kayalar döneminde Galatasaray defansına transfer edildi.



36 yaşında iken Milli Takıma çağrılacak kadar başarılı bir futbol kariyerini Galatasarayımız 'da yakaladı. Mücadele gücü yüksek bir o kadar da mütevazi bir kişilik olan Ahmet Ceyhanımız gerçekten liglerimizde emektar sayılabilecek nitelikteki futbolcuların başında gelmekteydi... Futbolu bıraktıktan sonrada futboldan kopmayan başarılı sporcumuz Fatih Terim 'in yardımcılığını da yaptı. Çeşitli takımlarda da Antrenörlük yaşamına devam eden Ahmet Ceyhan " Çaycı " lakabı ile de anılmaktaydı...



Ahmet Ceyhan 1987 yılında futbol kariyerini Sevgili Hocamız Jupp Derwall ile noktalamış oldu.



2 kez Türk Milli takımımızın formasını giyerek Milli olma gururunu yaşadı.





Yusuf Altıntaş



yusufaltntasss.jpg






07.08.1961 yılında Köseköy-Kocaeli 'de doğdu.



Futbola Köseköy Belediyespor 'da başladı. Hızla yükselen futbol kariyeri sonucunda her futbolcunun kariyere başlangıcında olduğu gibi kendi yöresinde sivrildi ve Kocaelispor'a transfer oldu. 1984-1985 sezonunda Teknik Direktör Jupp Derwall döneminde Galatasaray'a transfer olmuştur. Genellikle defans da görev yapmasına rağmen sağlam fiziği ve top tekniği sayesinde zaman zaman orta sahada da oynamıştır. Tatlı-sert agrasif futbolu, Mücadeleci yapısı, hırsı ve sinirinden dolayı Galatasaray camiası olarak Yusuf'a "Rambo Yusuf" lakabı takılmışve bu isimle özdeşleşmiştir. Galatasaray'ın kazandığı şampiyonluklar da hırsı ve attığı kritik gollerle de önemli rol oynamıştır. Galatasaray'da 4 lig, 3 Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşayan Yusuf Altuntaş 39 defa millî formayı giyip 2 gol kaydetmiştir. 2006-2007 Sezonunda Bülent Korkmaz'ın Yardımcılığını yapmıştır.





Uğur Tütüneker



ugurtutunekeredis2209qm0.jpg




Uğur Tütüneker

Galatasaray Eski futbolcusu



2 Ağustos 1963 yılında Bursa'da doğdu.



1970'li yıllarda ailesiyle beraber Almanya'ya göç etti. Bayern Münih'in altyapısında yetişti.

1986-1987 sezonunda Galatasaray Teknik Direktörü Jupp Derwall'in isteği üzerine Galatasarayımız'ın orta sahasına transferi gerçekleşti. 10 yıl aralıksız giydiği 7 numaralı Galatasaray formasıyla 220 Süper Lig maçında 40 gol attı, 19kez de A Milli formayı giydi.



1995-1996 sezonu sonunda Teknik Direktör Gream Souness döneminde Galatasaray'da jubilesini yatı. Futboldan kopamadı. Teknik Direktör olarak Türk futbolundaki kariyerine bilgi ve birikimlerini aktarmaya devam etmektedir. Sırasıyla Yozgatspor, Sarıyerspor, Siirtspor, Kayserispor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, İstanbulspor ve Kasımpaşaspor başında Teknik Direktör olarak çalıştı.





Cevad Prekazi





18 Ağustos 1957’de, bugün Kosova’nın Mitroviçe şehrinde doğan Cevad Prekazi, yol yapımında çalışan işçi babayla ev hanımı annesinin altı çocuğunun dördüncüsüdür. 1967 senesinden 1970’e kadar büyük ağabeyi Partizan’da oynar. O dönem Büyük Yugoslavya’da altı ayrı bölgenin milli takımları kendi aralarında maç yapmaktadırlar. O turnuvada Kosova bölgesi adına forma giyer Cevad. Oynadığı oyun sonrası fark edilmesi zor olmaz ve Yugoslavya milli takımına seçilir. 18 yaşına geldiğinde Partizan ile sözleşme imzalamak için önünde çok engel yoktur. Uzun yıllar Partizan forması giydikten sonra Hajduk Split’e transfer olur Prekazi… Galatasaray’da birlikte oynayacakları Simoviç ile takım arkadaşı olur. Bir menajer aklına girer Cevad’ın ve Amerika’da futbol oynama hayali ile okyanusu aşar.



O günlerdeki tatlı rüyayı yıllar sonra Prekazi “çok ters bir karar” olarak yorumlayacaktır. Amerika’dan dönüş günlerine yakın, Hajduk’tan takım arkadaşı Zoran Simoviç arar, soru kısa ve nettir: “Galatasaray’da oynamak ister misin?” 28 yaşına gelmiş olan Cevad için çok da başarılı bir futbol ülkesi olmayan Türkiye’de futbol oynamak çok cazip gözükmese de teklifi kabul eder. Altı aydır futbola uzak olan Cevad Prekazi artık Galatasaray’dadır. Dönemin futbol şube sorumlusu Selçuk Uygur ile görüşmelerin ardından Galatasaray antrenmanları başlar Cevad için. Dönemin teknik direktörü Jupp Derwall; Cevad’a ‘Ya sen olacaksın yabancı ya da başka yabancı almayacağız’ der ve imzalar atılır.

1985 yılında Cevad Prekazi Galatasaray’a transfer olmuştur. Galatasaray forması ile ilk maçına doğum gününden birkaç gün sonra Samsunspor karşısında çıkar Prekazi. Ali Sami Yen tribünlerinde öyle bir atmosfer vardır ki, 18 yaşında Kızılyıldız – Partizan derbisi oynayan Cevad’a her şeyi unutturur. O gün siftahı iki golle yapar Prekazi. 1985-86 yılında Galatasaray iyi bir sezon geçirse de, averajla namağlup ikinci olarak tamamlar sezonu. Beşiktaş maçında 1-0 öne geçip birçok gol pozisyonu harcamalarını unutamaz Prekazi.



İlk sezonunda Galatasaray’la kupaya uzanamasa da ikinci sezonunda şampiyonluğa ulaşacaktır. 1986-87 sezonunun son haftasında Eskişehirspor maçında Galatasaray galip gelir. Şampiyonluğu getiren gollerden birinin sahibidir Cevad Prekazi. 1987-88 sezonunda da şampiyonluk yaşayan Cevad Prekazi, Galatasaray’da futbol oynadığı sürece Derwall, Denizli ve Held ile çalışır. 1989 yılında Monaco’ya 51. dakikada attığı gol Galatasaray tarihinde kendine ayrı bir yer bulur. Galatasaray forması ile yarı final oynayan Prekazi, 1991 yılında ise çok sevdiği bu camia ile yollarını ayırır.



Herkes futbolu bırakacak diye tahmin yürütürken o rotasını İzmir’e çevirir. Yarım sezon Altay, yarım sezon da Bakırköyspor formasını taşır. Bir gün antrenmanlara giderken zevk almadığını fark eder, artık zamanın geldiğini kendine söyler. Belgrad’a döner ve her şeye rağmen üçüncü ligde 1,5 sezon daha forma giyer. “Topun canı vardır” demiştir yıllar önce… İşte o topu kovalamayı Belgrad’a bırakır. Futbol üzerine üniversiteye gider Belgrad’da. “Koşsaydım Real Madrid’de oynardım” diyecek kadar özeleştiri yapan ve bizce iyi ki orada oynayacak kadar koşmayan Cevad, Galatasaraylılar için her zaman ayrı bir yere sahip olur. Şortunun üzerine çıkan “8” numaralı forması, düşük çorapları, "tay gibi" bacakları, saç bandı ve enseden uzayan saçları ile sadece yaptıkları değil, söyledikleriyle de hatırlandı Prekazi, hiçbir zaman unutmamak üzere…







Muhammed Altıntaş









Edirnespor da iki sene başarılı futbol oynadıkdan sonra dikkatleri üzerine çekmiştir ve 1986-1987 transfer olmuştur. Aynı sezon Galatasaray'ın 14 yıl aradan sonra şampiyon olmasında büyük katkısı bulunmüştur. Sarı-kırmızılı ekibin 1988-1989 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final ve 1991-1992 sezonunda Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynamasında da çok önemli pay sahibidir.

1993 yılında İstanbulda Ambarlı Köprüsü altında kendisine ait Nissan 200 sx marka spor otomobille tavuk yüklü kamyona arkadan çarpmış kafatası parçalanıp uzun süre yoğun bakımda kalmıştır bu üzücü kazadan 1 yıl sonra yeniden sahalara dönmek istese de eski formunu bir türlü bulamamış ve 1995-1996 sezonunda futbolu bırakmıştır.





Arif Kocabıyık







Arif Kocabıyık (d. 1 Eylül 1958, İzmir), Türk eski millî futbolcu, ve teknik direktör. Göztepe, İzmirspor, Fenerbahçe ve Galatasaray'un eski futbolcularındandır. Orta sahada, sağ kanat mevkiinde oynamıştır. Lakabı Medya tarafindan Çingene Arif bilinirdi, tribünler tarafindan ise *** Arif de kullanılırdı.



İzmirspor'da futbola başlayan daha sonra Göztepe'ye altyapısına geçti. Kısa süre sonra burada as takım koadrosuna dahil edildi ve kendini göstermeye başladı.[1] Bunun üzerine birçok takımının transfer listesine girde ve neticesinde 1979-80 sezonunda Süper Lig'e yeni yükselen Rizespor'a transfer oldu. Burada kısa sürede kendini daha da göstermeye başladı. 1981'de Fenerbahçe'ye transfer oldu, burada 2 şampiyonluk kazandıktan sonra 1985-86 sezonunda Galatasaray'a transfer oldu. Bu arada A Milli Takım'da da sürekli yer bulmaya başladı. Zamanının belki de en teknik Türk futbolcusu oldu. İnanılmaz bir top cambazı olduğu hatta hareketleriyle fizik kurallarını bile neredeyse alt üst ettiği söylenir.



Galatasaray'da oldukça başarılı bir dönem geçiren Arif, 1988-1989 sezonununda Galatasaray'la Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Yarı Final Oynadı. İlk sezonunda takımı ligi namağlup ikinci tamamladı ancak 1986-1987 sezonunun sonunda, sarı-kırmızılı ekip 14 sezon aradan sonra şampiyon oldu ve Arif bunda önemli pay sahibi oldu. 1988-1989 sezonunda Galatasaray Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale kadar çıktı. Arif etkili futboluyla bu başarıya da büyük katkı sağladı.

1989-1990 sezonunun başında Galatasaray'dan ayrıldı. Göztepe ve Bursaspor'da forma giydi. En son Elazığspor'da profesyonel futbol oynadı ve ardından amatör olarak oynamaya devam etti.

Ceketinin kollarını zamanın ünlü aktörlerinden Don Johnson gibi dirseklerine kadar yukarı kıvırmasıyla da ünlüdür. Hasan Şaş'ın futbol tarzına çok yakın bir stili vardır, Şaş'tan daha tekniktir fakat oyun içinde yersiz agresiflikleri yoktur. Jupp Derwall'in Arif için, "Sahanın bittiğini göremeyecek kadar çalım ve topla oynamaya iştahlı" dediği söylenir.





Bülent Alkılıç





bulentalklc1962rize.jpg




Bülent Alkılıç

Galatasaray Eski Futbolcusu



1 Ocak 1962 tarihinde Rize'de doğdu. Genelde orta saha ve forvet mevkiinde oynamıştır. Her mevkii de görev yapabilme özellikleri olan nadir futbolculardan birisidir. Çalışkan ve özverili futbolu ile taraftarımızın takdir ettiği kimliği hak etmiştir.



1980-1981 sezonunda Teknik Direktör Brain Birch döneminde Galatasaray'a geldi. Orta sahanın yanısıra forvette, hatta savunmada da oynadı. 1987 yılında Bülent Korkmaz'ın A takıma çıkması ile "Büyük Bülent" olarak çağırıldı. Bülent Korkmaz da "Küçük Bülent" oldu. Üç kez kiraya verilmesine rağmen 10 yıldan fazla bir süre Galatasaray'ın futbolcusu oldu.

1983, 1985 ve 1989 yıllarında oynanan fb maçlarında golleri de bulunmaktadır.



1 Kez A, 3 kez de U-21 Milli oldu.



Kariyeri ;



Galatasaray (1980-Ekim 1986)

Diyarbakırspor (Ekim 1986-1987, kiralık)

Karşıyaka (1987-1989, kiralık)

Galatasaray (1989-Aralık 1990)

Zeytinburnuspor (Aralık 1990-Mayıs 1991, kiralık)

Antalyaspor (1991-1992)

Petrol Ofisi (1992-1993)

Zeytinburnuspor (1993-1994)







Adnan Esen









Suat Kaya





gs_suat.jpg




Suat Kaya (d. 26 Ağustos 1967, İstanbul), Türk eski millî futbolcu, teknik direktör.





Suat Kaya, Makedonya, Gostivar göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1967 yıında İstanbul'da doğdu. Futbola 1979'da Galatasaray'in altyapısında başladı. 1986'da Galatasaray Profesyonel Futbol Takımına yükseldi. 1987-1992 yılları arasında Konyaspor'da oynadı. 1992-93 sezonunda yeniden Galatasaray'a dönen Hugo lakaplı futbolcu, 2002-03 sezonu sonunda futbolculuğu bıraktı.





351 maçta 44 gol atan Suat Kaya, Bülent Korkmaz ve Hakan Şükür'le birlikte Türkiye Süper Ligi'nde en çok şampiyonluk gören (8 kez) futbolcu olarak tarihe geçti. Galatasaray'la UEFA Kupası ve Süper Kupa şampiyonluğu da yaşadı.





Futbolu bıraktıktan sonra Galatasaray altyapısında görev alan Kaya, minik takımı ve PAF takımı üstüste iki kez şampiyon yaptı. 2006-07 sezonu ortasında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'la teknik direktör olarak anlaştı. 2007-2008 Sezonunda Orduspor, 2008-2010 yılları arasıda 2 sezon Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da teknik direktör olarak görev yaptı. 2010-2011 sezonunda Diyarbakırspor'la anlaştı fakat Diyarbakırspor'un Maddi olarak çok zor günler geçirmesi ve buna bağlı olarak alınan kötü sonuçlar yüzünden 4 ay bu görevde kaldıkdan sonra " Teknik adamlıktan çok kulübün diğer sorunlarıyla ilgilendim. Artık bundan sonra Diyarbakırspor’a daha fazla katkımın olmayacağını anladım. Daha fazla yıpranmak istemedim" diye açıklama yaparak istifa etti. Suat Kaya'nın takımdan ayrılışinın ardından yerine görev alan Engin Korukır ise 27.12.2010 tarihinde 13 yıllık antrenörlük döneminde bu kadar büyük sıkıntılar olan bir kulüpte görev almadığını ve 24 saat içinde futbolcuların parası ödenmez ise istifa edeceğini açıkladı. 28 Aralık 2010 da Spor Toto 2.Lig Kırmızı Grup takımı Tokatspor'un başına geçmiştir.



Cüneyt Tanman





1956 yılında doğan Tanman Galatasaray alt yapısından yetişti. 342 lig maçında görev yapan Tanman, 1.Lig'de en çok forma giyen oyuncu ünvanını aldı. Bu ünvanı 2001-02 sezonuna kadar korudu. Savunma ve orta sahada görev yapan Tanman, 1975-76 sezonunda Giresunspor'da kiralık oynadığı dönem dışında futbol hayatı bitene kadar Galatasaray'da futbol oynadı. 1988-89 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale çıkan Galatasaray'ın kaptanlığını yaptı. 17 kez A milli Takım'da görev yapan Cüneyt Tanman futbola 1991'de veda etti. Daha sonra Galatasaray'da Lucescu döneminde ve A Milli Takım'da Mustafa Denizli yönetiminde menajerlik yaptı.



Savaş Koç





(d. 23 Mart 1963, Ankara) Türk eski millî futbolcu. "Küçük Savaş" olarak da bilinir (Gelişinden 1 yıl sonra 1961 doğumlu Savaş Demiral transfer edildi ve "Büyük Savaş" lakabını aldı). Ankara'da dünya'ya geldi ve çocuk yaşda ailesiyle beraber işçi ailesi olarak Almanya'ya göç etti. Burada yöresel amatör ekiplerinin altyapılarında futbol oynadı ve daha sonra türk göçmenler tarafindan kurulan Münih Türkgücü'nün altyapısına geçti. Hücum bölgesinde veya orta sahanın sağında oynuyordu. Süratli olduğu ve sert şutlar attığı söylenir. 1986-1987 sezonunun sonunda Galatasaray 14 yıl aradan sonra şampiyon oldu ve Savaş bu başarıda özellikle Malatyaspor'a sıfırdan attığı golle katkı sağladı. 1988-89 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale kadar giden Galatasaray'ın da kadrosundaydı.







İlyas Tüfekçi













1980'li yıllara damgasını vurmuş Türk futbolcudur. Almanya'da keşfedilip ardından Türkiye'ye getirilen oyuncular kuşağının ilk temsilcilerinden biri olan İlyas Tüfekçi, VfB Stuttgart ve Schalke 04 formaları altında gösterdiği performansla A Milli takıma yükselmiş, ay-yıldızlı formayla attığı bütün golleri Fenerbahçe'de oynarken kaydetmiştir.

1984 yılında Fenerbahçe'ye getirilmiştir. Kısa süre içinde sarı-lacivertli taraftarların sevgilisi olan İlyas, efsanevi Bordeaux zaferinin kadrosunda da yer almıştır. 1986 yılında Kanarya ile anlaşamayıp teknik direktör Jupp Derwall yönetimindeki Galatasaray'a transfer olmuştur. Burada da başarıdan başarıya koşan İlyas, Galatasaray'ın 1988-1989 sezonunda Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında yarı finale yükselmesinde pay sahibi olmuştur.







Erkan Ültanır











jupp derwall'in 1985-86 sezonunda altyapıdan a takım'a aldığı genç yeteneklerdendi. forvet oynardı. tanju gelince ismi unutuldu. aklıma bir kasım günü eskişehir'de attığı gol geliyor. maç 1-1 berabere bitmişti.





Mirsad Kovačevič (Mirsat Güneş)









1984 yılında Sloboda Tuzla takımından Beşiktaş'a transfer edilmiş ve iki sezon boyunca istikrarlı ve başarılı bir performans göstermiştir. Beşiktaş'taki ilk sezonu olan 1984-85 sezonunda Beşiktaş, Fenerbahçe'nin ardından sezonu averajla ikinci kapatırken, Kovačevič 34 maçta görev yaparak 17 gol atmıştır. İkinci sezonunda Beşiktaş şampiyonluğa ulaşırken, 36 maçta 17 gol atmıştır.

1986 yılının temmuz ayında Galatasaray'a tranfer oldu ve Türk vatandaşlığına geçti. Mirsad Güneş adını alan oyuncu, sarı-kırmızılı takımda 3 sezon boyunca görev yaptı. Bu dönem boyunca 86 lig maçında oynadı ve 28 gol attı. 1989 yılında Göztepe'ye transfer oldu. 1990 yılında futbolu bıraktı.





Öner Kılıç









futbola 1968 yılında ankara'nın yenimahalle takımında başladı. 1972-75 yılları arasında kırıkkalespor forması ile şampiyonluk yaşadı.

1975 yılında alp yalman'ın çabaları ile kırıkkale'den galatasaray'a geldi.

fenerbahçe'nin 450 bin liralık teklifini redden öner kılıç, 10 bin liraya galatasaraylı olmayı tercih etti.

11 yıl boyunca galatasaray'da sağ açık oynadı. tomislav iviç'in teknik direktörlük yaptığı zamanlarda türkiye'de ilk kez sağ kanat oyuncusu olarak oynatıldı ve çok başarılı oldu.



kanat oyuncusu olduğu için çok tekme yedi, ama topu topu 2 kez sarı kart gördü. attığı çalımlar ve yaptığı (çoğu zaman da yapamadığı) (bkz: sabri sarıoğlu) ortalarla meşhur oldu. bek oyuncularına, özellikle sol beklere çok çektirdi...



19 kez milli formayı giydi. transfer mevsimlerinde kulübe hiç zorluk çıkartmayan kılıç, hep boş mukaveleye imza attı. 1986 yılında kayserispor'a kiralanıp orada bir sezon oynadıktan sonra, 1988 senesinde jübile yaparak futbol hayatına nokta koydu.





Tuncay Soyak











Soyak, 1 Temmuz 1986'da Galatasaray'a transfer oldu.
[1] Sarı kırmızılı ekibe transfer olduktan bir hafta sonra idmanda ayağı kırıldı.[4] O sezonun ikinci yarısında sahalara dönmesine karşın sadece 6 maçta forma giyebildi. Ertesi sezon Gençlerbirliği'ne geçip orada da bir sezon oynadı. 1988-89 sezonunda ise 2. Lig'deki Zeytinburnuspor'a transfer oldu ve mavi beyazlı takımla şampiyonluk yaşayarak, üst lige yükseldi. 1. Lig'de iki sezon daha oynadıktan sonra 28 Temmuz 1991'de Zeytinburnu ve Trabzonspor arasında düzenlenen bir jübile maçıyla 32 yaşında futbolu bıraktı.



TEKNİK ADAMIMIZ



Jupp Derwall













BAŞKANIMIZ







tanriyar.jpg




Ali Tanrıyar (d. 1914, Palihor, Pravişte, Drama, Yunanistan), Türk siyasetçi ve spor adamı.

Yunanistan'dan ailesiyle birlikte göç ederek Manisa'nın Kırkağaç ilçesine yerleşmiştir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Dahiliye Mütehassıslığıi İstanbul Taksim Beyoğlu İlkyardım Hastanesi Klinik Şefliği ve Başhekimliği, Anavatan Partisi Kurucu Üyeliği, XVII. ve XVIII. Dönem İstanbul Milletvekili ile İçişleri Bakanlığı yaptı. Evli ve 1 Çocuk babası.

1986 yılında, malî sıkıntılar yaşayan Galatasaray Kulübü'nün başkanı olarak göreve geldi. Galatasaray'da istikrarın yakalanması ve her türlü sportif başarının temellerinin atılmasında öncü rol üstlendi; bu yolda kulübün başkanı olduğu sürece mali durumu düzeltti, futbol takımını çok üst seviyelere çıkardı ve UEFA Kupası'nı kazanacak takımın temellerini attı.

1986-1987 Sezonu sonunda 14 yıl aradan sonra şampiyon olan Galatasaray'ın şampiyonluk kutlaması sırasında söylediği "Galatasaray'ı sevmeyen ölsün" sözü, o dönemde çok tartışılmıştır.



(1986-1987) BİR ŞAMPİYONLUK HİKAYESİ,MUTLAKA İZLEYİN TÜYLERİNİZ DİKEN DİKEN OLACAK!!!

[media]https://www.youtube.com/watch?v=Vf_9ZGsztt4[/media]



[media]https://www.youtube.com/watch?v=o9i_zAsYgkg[/media]









1986-1987 YILINDAN BİR DERBİ GALATASARAY(2) - BEŞİKTAŞ (0) MAÇI



[media]https://www.youtube.com/watch?v=_IU6ei9RXjA[/media]







bu maçta ayrıca ilk defa stadlara Galatasaray taraftarı takımından kareografi anlayışı getirilmiştri.





1986-1987 ESKİŞEHİR(1)-GALATASARAY (1) MAÇI



[media]https://www.youtube.com/watch?v=bN6eoUVWvgU[/media]









VE O EFSANEVİ MARŞIMIZ TÜYLERİ DİKEN DİKEN EDEN RAKİPLERİN SAYGISINI KAZANAN (DİNLEMEYEN ÇOK ŞEY KAÇIRIR)



[media]https://www.youtube.com/watch?v=GhvDv-B9PMs[/media]







En Beğenilen Yorumlar














GALATASARAY TARAFTARI ŞAMPİYONLUK YORUMLARI



6 yaşımdan 20 yaşıma kadar galatasaray şampiyonluğu görmedim ben. 6 yaş, tam da dünyanın farkına varılmaya başlandığı, çocuklukla ilgili anıların biriktirilmeye başlandığı yaş, ondan öncesi genellikle karanlıktır bir çok insan için. 20 yaş ise artık aşağı yukarı karakterin oluştuğu, dünyaya bakış için her türlü etkilenmeye açık yaşların belki de sonuncusu. 2o’den sonra ek yapmak kolay değil kişiliğe. benim gibi hayatta en çok sevdiği şey futbol olan bir adam için şampiyonluk görmeden geçen çok kıymetli zamanlar.



bu sürede neler oldu hayatımda, bir bakayım. okuma yazma öğrendim, sünnet oldum, tam 4 tane dünya kupası, 3 tane avrupa uluslar kupası izledim, sakallarım çıktı, bir çok kızla birlikte oldum, öpüştüm, aşık oldum, milli oldum, ilkokulu, ortaokulu, liseyi bitirdim, üniversiteye girdim, kıbrıs barış harekatını gördüm, kim bilir kaç tane başbakan geçti, 12 eylül 1980 darbesini yaşadım, lisanlı futbolcu oldum, bir çok maça çıktım, bir sürü galatasaray maçına gittim, maçlardan önce sabahladım, kavgalara girdim, birkaç tane türkiye kupası gördüm.

ama lig şampiyonluğu göremedim bu 14 yılda.



önceki sene yenilgisiz kaçırmıştık şampiyonluğu ve o sene de yine zora girmişti son haftalarda. ama ne olduysa beşiktaş-denizli maçında oldu. maç berabere bitti ve son haftaya galatasaray avantajlı çıkacaktı. rakip eskişehirspor.



maçtan önce rahmetli yadigar’ın yerine uğrandı, 2 bira içildi, beyoğlu’ndaki başka yerlere de uğradık. kalabalığız, 10-12 kişiyiz ama sabaha kadar birlikte takılan sadece 4 kişiyiz. şak diye sayarım isimlerini yıllardır görmememe rağmen. mokok, urfalı, sarı ve ben.



o zamanlar, maçlardan önce bilet alma yok. kuyruğa giriyorsun, gişeden bileti alıp turnikeden geçip stada giriyorsun. önemli bir maça girmek istiyorsan sabahlaman gerekiyor yani. zamanında alman milli maçını izlemek için sabahlamış bir babanın oğluyum sonuçta. bu maçta sabahlamak zaten farz. en azından sabah 5’te yola çıkmak gerek stada doğru.

yeri gelmişken “sabah 5” lafı sıkıyönetim zamanında ortaya çıkmış bir şey. gece 12’den sabah 5’e kadar sokağa çıkma yasağı vardı, mecbur yollara düşmek için 5’e kadar beklenirdi. yasak ne zaman kalktı hatırlamıyorum.



stadın önüne gittik gece 12 gibiydi. oha ! ana baba günüydü. bir sürü taraftar gelmiş kuyruğa girmişti o saatte. köfteciler, kokoreççiler, ayrancılar, sucular bir cümbüş, bir eğlence. biz biraz takıldık ama hiçbir sabahladığım maçta kuyrukta beklemediğim için yine beklemedim. sokaklarda sürttük, polisle kovalamaca oynadık, biraz uyuduk bankların üzerinde. sabah kahvaltı ettik, gittik stadın önüne. aman allahım ! bu ne? çok acayip bir kalabalık olmuş, geceden belliydi zaten. her zamanki gibi itiş-kakış, arada tekmeli yumruklu kavga. kalabalık bir dalgalanıyor, bir duruluyor, dalgalandığında uyanıklar daha öne geçiyor, bir daha kavga. arada sırada tezahüratlar, sonra “susun oğlum maçta lazım bu sesler” bağırışları. ama millet sıkılıyor, bekle bekle nereye kadar.



eskiden bir kapı vardı ali sami yen kapalısında, pek kimse bilmezdi ama, arkada kalırdı. oraya gittik, biraz bekledik hemen kalabalıklaştı. derken polis geldi bizi dağıtmaya çalıştı, derken bir de baktık adam tek başınaymış. fena oldu adama, yazık. sonra arkadaşları gelip bize bir daldılar, çöp kutusuna takıldım ve onla beraber yere kapaklandım. uzun süre o eğrilmiş çöp kutusu düzeltilmeden durmuştu stadın önünde. ertesi gün meşhur olmuştum, yerlerdeyken gazetelere basılan resmim sayesinde.



maç galiba 4’teydi. kapıları normale göre erken açtılar, sanırım 10 gibiydi. 11 sıralarında içerdeydik. nasıl? tabii ki kuyruğa kaynak yaparak, bize pek ses de etmezlerdi o zamanlar.

hemen kapalı alta indim, birkaç parça gazete serip yattım. uyumuşum. o zamanlar koltuk yok tribünlerde, banklardaki gibi sıra sıra tahtalar var, o da sadece kapalıda. numaralıda dandik koltuklar vardı galiba. açıklar tamamen beton. “oku oku minder yap” gazeteleri satılıyor tribünde, genelde çıplak kadın resmi olan “pazar” , “şey” gibi dergimsi gazeteler. gazetenin üzerine oturuluyor ya da evden minder getirenler var.

yiyecek-içecek olarak da, “ayran-pide-meyve suyu” var. o zamanları yaşayanlar bunu o zamanki melodisiyle söylemişlerdir okurken. köfte-ekmek de var elbette, nallı kuzu !



baya uyumuştum sanırım, kapalı alt da dolmaya başlamış. birileri etrafımda konuşuyor “kaldıralım mı? yok olum, sabahlamış belli, bir de sakattır bu tipler, bırakalım uyusun.” kalkıyorum biraz sonra, benden korkuyorlar ya, şımarmışım, adamların yediği bisküviden rica ediyorum (valla rica ediyorum) galatasaraylı dayanışması, veriyorlar, istersen paketi al diyor biri, sağolsun. gidip köfte-ekmekle karnımı doyurup kapalı üste çıkıp arkadaşların arasına katılıyorum.



maçtan önce neler oldu, maçta neler oldu doğru dürüst hatırlamıyorum.

deli gibi hırslıyım, çok gergin ve sinirliyim. sürekli küfür ediyorum. her eskişehirli futbolcuya basıyorum küfürü. sol açıkları celalettin vardı bıdık boylu, pırpır. bir pozisyonda prekazi’yle düştüler, cevad erken kalkıp celalettin’in bileğine bastı yerdeyken. celo da kalkıp diklendi prekazi’ye. aman aman beni kim tutacak o pozisyonda, küfür kafir. bir tane polis geldi, çekik gözlü, büyük ihtimalle eskişehirli. “gel lan buraya” deyip tuttu yakamdan, koridora götürdü. tribünden çıkarırken de vuruyordu tabii. koridorda kimliğimi istedi, öğrenci kimliğimi görünce daha da kızdı. hafif hafif üniversitelerde öğrenciler olay çıkmaya başlamıştı o zamanlar. acayip endişelenmiştim, dövecek diye değil ama. tribünden atarsa 14 sene beklediğim şampiyonluğu tribünde göremeyeceğim için korktum. ama başka polisler de geldi, acıdılar bana “siktir git, altta seyret” dediler, kapalı alta attılar, çok şükür.

devre arasında benim polis gidince tekrar yukarı çıktım, başıma galatasaray bayrağını baş örtüsü gibi sarıp izledim maçı.



maç bittikten sonra da ne oldu, ne yaptım hiç hatırlamıyorum statta. taksim’e kadar yürüdüler arkadaşlar, gitmedim onlarla. bindim otobüse semte geldim, içimde büyük bir huzur.

sanki bütün kutlamaları bırakıp da eve dönmem, “işte bu kadar” demek gibi geliyordu. o kadar rahat ve gururluydum ki.



not : bunları maçın biletini bunca yıl sonra bulduğum için yazdım. ilham, direkt maçın kendi malzemesinden geldi.



https://4.bp.blogspot.com/...4+y%C4%B1l+sonra.jpg



(captano - 25 haziran 2010 11:58)



gs sözlük











o seneyi hatırlayanlar bilirlerki g.saray o sene beşiktaşı hem liğde hemde kupada yendi. feneri kadıköyde 10 kişi 4-1 yendi.

beşiktaşın 48 maclık yenilmezliğine inönüde son verdi.

ki son haftalara cok acık averaj farkıyla girmişken bjk nin önce konyaya 7 daha sonra ankaragücüne 6 atarak averaj farkını kapatmıştı.

genclerbirliğnden en iyi 3 futbolcusu mac öncesi kadro dışı bırakılmıştı biri kemallettindi .kemalettinin bjk ile anlaştığı söyleniyordu fakat seba bu gün takımını satan yarında bizi satar diye düşünse gerek. kemalettini almamıştı.

o sene galatasaray frankfurtu ki almanyanın en iyi takımlarından biriydi o zaman eledi. romaya aldairin ordaki macta son dakkada attığı gol nedeniyle elendi.

iskeleti o kadro olan takım zaten avrupa şampiyonu oldu. bjk lilerin karın ağrısıysa üst üste 4 şampiyonluğu kazanamamak olsa gerek.



(evrimgs, 29.04.2007 19-15)



İtü sözlük





RESİMLERİMİZ

















dsc_00901.jpg






dsc_00911.jpg






dsc_00921.jpg


































































































































































































































































 
beni G.Saray'lı yapan sezon.o sezondan en iyi hatırladığım şey seni sevmeyen ölsün tezahuratı! çok manyak tezahurattı :D
 
Malesef bu şampiyonlukta 4-5 yaşlarındaydım ve hiçbirşey hatırlamıyorum. Ama şimdi maçın özetini her izlediğimde, seni sevmeyen ölsün tezahüratını her duyduğumda tüylerim diken diken olur. Galatasaray gibi büyük bir takım 14 sene şampiyon olamamış! Dile kolay 14 KOCA YIL! O dönemin taraftarlarında evliya sabrı varmış cidden. Görünen o ki bu şampiyonlukla yeniden doğuş yaşanmış ve Avrupa Fatihi Galatasaray'ın temelleri atılmış.



R.I.P. Derwall :(
 
Çok güzeldi..

Türkiye de çok güzeldi o zamanlar..

Yani fakırdık ama gene eldekılerle falan mutlu oluyorduk..

Galatasaray da çok güzeldi ..
 
Üst Alt