Evren nasıl oluştu? Neden buradayız? Nasıl meydana geldik? İnsanlığın asırlardır kendisine sorduğu bu soruların cevaplarına adım adım yaklaşıyoruz. İşte Higgs Bozunu'nun keşfi de bu yolda bize yeni kapıları ardına kadar açıyor. Peki nedir bu Higgs Bozonu yani nam-ı diğer "Tanrı Parçacığı"? Gelin birlikte bunun yanıtlarını arayalım.
Higgs Bozonu'nu anlayabilmemiz için öncelikle Standart Model Kuramı’nın ne olduğunu anlayabilmemiz gerekiyor. Standart Model Kuramı çok sayıda bilim adamının katkılarıyla 1900’lerin 2. yarısında oluşturulan; maddeyi oluşturan parçacıkları ve bunların arasındaki etkileşimleri açıklayan bir kuramdır. Standart Model Kuramına göre atomlar kuark, lepton ve bozon denilen en küçük parçacıklardan oluşmuştur. Bizim burada ilgileneceğimiz kısımsa doğada bulunan kuvvetlerin taşınmasından sorumlu olan “bozon”lardır.
Bozonlar doğada bulunan 4 temel kuvvetin yani elektromanyetik kuvvet, zayıf çekirdek kuvveti, güçlü nükleer kuvvet ve kütle çekim kuvvetinin taşınmasından sorumlu atom altı parçacıklardır. 14 Mart 2013’e kadar elektromanyetik kuvvetin fotonlarla, zayıf çekirdek kuvvetinin W ve Z bozonlarıyla, son olarak da güçlü nükleer kuvvetin de gluonlarla taşındığını biliyorduk. Ancak kütle çekim kuvvetini yaratan Higgs Bozonu hakkında Peter Higgs, Gerald Guralnik, Richard Hagen, Tom Kibble, François Englert ve Robert Brout’un oluşturduğu teoriye göre sadece varsayımlarda bulunabiliyorduk.
14 Mart 2013’de CERN’deki atom çarpıştırıcılarından elde edilen sonuçlarla Higgs Bozonu’nun varlığından kesin olarak emin olunduğu açıklandı. Peki bu keşifle önümüzde hangi kapılar açıldı ve bundan sonra neler olacak?
Artık maddelerin kütle sahibi olmasını sağlayan parçacık hakkında bir fikrimiz var. Yani aslında maddenin neden var olduğuna dair de bir fikrimiz var. Dolayısıyla asırlardır kendimize sorduğumuz “Nasıl ve neden meydana geldik?” gibi soruların cevaplarına da bir adım daha yaklaşmış bulunmaktayız. Ayrıca Stephen Hawking’in de dediği gibi evrenin nasıl çalıştığını anlayabilirsek belki de bir gün onu yönetmenin bir yolunu bulabiliriz. Önümüzde katetmemiz gereken daha çok yol bulunmasına rağmen içimizdeki merak duygusu ve kapasitemiz sayesinde geleceğe daha umutla bakmamak için hiçbir neden görünmüyor.
Higgs Bozonu'nu anlayabilmemiz için öncelikle Standart Model Kuramı’nın ne olduğunu anlayabilmemiz gerekiyor. Standart Model Kuramı çok sayıda bilim adamının katkılarıyla 1900’lerin 2. yarısında oluşturulan; maddeyi oluşturan parçacıkları ve bunların arasındaki etkileşimleri açıklayan bir kuramdır. Standart Model Kuramına göre atomlar kuark, lepton ve bozon denilen en küçük parçacıklardan oluşmuştur. Bizim burada ilgileneceğimiz kısımsa doğada bulunan kuvvetlerin taşınmasından sorumlu olan “bozon”lardır.
Bozonlar doğada bulunan 4 temel kuvvetin yani elektromanyetik kuvvet, zayıf çekirdek kuvveti, güçlü nükleer kuvvet ve kütle çekim kuvvetinin taşınmasından sorumlu atom altı parçacıklardır. 14 Mart 2013’e kadar elektromanyetik kuvvetin fotonlarla, zayıf çekirdek kuvvetinin W ve Z bozonlarıyla, son olarak da güçlü nükleer kuvvetin de gluonlarla taşındığını biliyorduk. Ancak kütle çekim kuvvetini yaratan Higgs Bozonu hakkında Peter Higgs, Gerald Guralnik, Richard Hagen, Tom Kibble, François Englert ve Robert Brout’un oluşturduğu teoriye göre sadece varsayımlarda bulunabiliyorduk.
14 Mart 2013’de CERN’deki atom çarpıştırıcılarından elde edilen sonuçlarla Higgs Bozonu’nun varlığından kesin olarak emin olunduğu açıklandı. Peki bu keşifle önümüzde hangi kapılar açıldı ve bundan sonra neler olacak?
Artık maddelerin kütle sahibi olmasını sağlayan parçacık hakkında bir fikrimiz var. Yani aslında maddenin neden var olduğuna dair de bir fikrimiz var. Dolayısıyla asırlardır kendimize sorduğumuz “Nasıl ve neden meydana geldik?” gibi soruların cevaplarına da bir adım daha yaklaşmış bulunmaktayız. Ayrıca Stephen Hawking’in de dediği gibi evrenin nasıl çalıştığını anlayabilirsek belki de bir gün onu yönetmenin bir yolunu bulabiliriz. Önümüzde katetmemiz gereken daha çok yol bulunmasına rağmen içimizdeki merak duygusu ve kapasitemiz sayesinde geleceğe daha umutla bakmamak için hiçbir neden görünmüyor.