Dark Tower
Filmle ilgili bir şeyler söylemeden önce kitaplarıyla ilgili söyleyeyim.
Stephen King'in kitaplarını genel olarak severim, akıcıdır, iyi gerilim verir. Askerde bir heveslendim Kara Kule serisine başlayayım dedim, artık öyle bir heves etmişim ki kaç gün kargoyu bekliyorum gelsin de hemen başlayayım okumaya diye. İlk kitabı okudum, okudum... Hiçbir şey yok, sıfır anasını satayım ya. King'in diğer kitaplarıyla zerre alakası yok. Diyorum herhalde beni sarmadı, problem bende, dur şunun ikincisini de okuyayım. İlk kitaptan bayağı farklıydı yalnız ikinci kitap ama yine sanki başkasının elinden çıkmış gibiydi. Bir de öyle tuhaf muhabbetler vardı ki okurken bu herif kafayı yemiş, ne anlatıyor lan bu diye küfrederek bitirdim. Bu kadar hayran kitlesi olan seri böyle gidemez herhalde dedim 3'ü de okudum. Daha beter saçmalıklar, daha sinir bozucu çocukluklar (konuşan lokomotif vardı abi kitapta, sinirlenince şimşek atıyordu tuzla buz ediyordu herkesi vs)...
Velhasılı kelam böyle bir seriden düzgün bir şey çıkmayacağını düşünerek filmi izledim. Hangi kitaplarla hangilerini birleştirmişler ya da neleri sonradan uydurmuşlar bilmiyorum ama film de kitaplar gibi rezil, saçmalık içinde saçmalık... 2 tane güzelim başrol oyuncusunu heba etmişler.
En anlamadığım kısım da şudur, kardeşim böyle Yüzüklerin Efendisi tarzı bir dünya yaratıp kendine has bir atmosfer oluşturmak istiyorsan önce bir 5-10 dk girizgah yapman lazım. Biraz anlatın ulan bu ikinci dünyanın olayı ne? Kara Kule ne ayak? Gunslingerlar nasıl tipler vs... Yüzüklerin Efendisi'ni örnek alın işte. Böyle pat diye girersen filme böyle ucube bir şey çıkar ortaya işte.