Futbol izlemeye başlaması 1989 yılına dayanan biri olarak ben bile hatırlamıyorum Liverpool'un 1990 şampiyonluğunu. Daha aklımızı Prekazi-Tanju-Uğur mu Metin-Ali-Feyyaz mı ikilemine yeni adapte edebildiğimiz tek kanalın olduğu, sosyal medyayı geçtim medyanın bile olmadığı günlerde doğal olarak Liverpool'un, İngiltere Ligi'nin varlığından da haberdar değildim henüz. Geçen 30 senede nice farklı spor olayına tanıklık etmiş neslin bir parçası olarak tabi ki de pek anlam veremiyordum uzun süre Liverpool sevdalılarına. Ferguson'lu efsane top oynayan Manchester United sempatisi varken Liverpool'u desteklemek bir nevi ahmaklık gibi duruyordu.
Ama 2013 ile birlikte devran dönmeye, bir efsane Old Trafford'da veda ederken 2 senelik ara dönemin ardından başka bir efsanenin Anfield'a gelmesiyle birlikte benim de açık kırmızı-beyaza olan sevgim biraz daha koyu kırmızıya doğru kaymaya başladı. Güçlünün tarafını tutmuşsun denilebilir ama Ferguson varken her şeyi doğru yapan bir kulüpten pek çok şeyi yanlış yapan bir kulübe dönüşen United'ı desteklemektense, Dortmund döneminde sevgimi kazanmış Klopp'u desteklemek daha mantıklı geldi. Her sene üstüne koyarak giden bu camia en nihayetinde zaferlerin en zirvesine en dominant şekilde ulaştı. Tarihte görülmemiş bir galibiyet serisi ve puan farkıyla, modern tarihte görülmemiş bir dönemde karşılaşmak kulübün şanssızlığı olsa da yine de mutlu eden bir gece yaşattılar bana ve dünyadaki pek çok sevenine. Şartlar daha iyi olsun, Taksim'de bir barda maç izlerken son hafta son dakika düdüğüyle ilan edilen bir şampiyonluk hayal etmiştim ama bu da güzeldi. Süper Kupa finalinde tribünde desteklediğim bu takımı belki bir gün kendi stadında izlemek de nasip olur o coşkuyu zirvesinde hissetmek adına..