marcelo bielsa | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

marcelo bielsa


Malumunuz son süreçte gelişen olaylar nedeniyle hem hoca hem kulüp hem taraftarlar yıprandı sonucu ayrılığa doğru giden bir yola girdik anlaşılan bunun üzerine forumda da konusu bulunmadığı için kendi adıma hoca adayım olan Marcelo Bielsa adına yapılmış olan bir analizi paylaşmak istedim tamamiyle alıntıdır.



Marcelo Bielsa



Doğum Tarihi: 21 Temmuz 1955

Doğum Yeri: Rosario, Arjantin

Ülkesi: Arjantin

Çalıştırdığı Takımlar: Newell's Old Boys; F.C. Atlas A.C.; Club America; Vélez Sarsfield; İspanya; Arjantin; Şili

Taktik: 3-3-1-3, 3-1-2-1-3



12 Temmuz 1955'te doğan Marcelo Bielsa, futbolculuk döneminde defans olarak görev yaptı. Teknik direktörlüğe 1990 yılında Newell's Old Boys'ta başlayan Arjantinli hoca, F.C. Atlas, Club América, Vélez Sársfield ve çok kısa bir süre Espanyol'da görev yaptıktan sonra 1998'de Arjantin Milli Takımı'nın başına geçti.



Bielsa, 4 yıl görev yaptığı Arjantin'de 2004 yılında önemli başarılar elde etti. 2004 Olimpiyat Oyunları'nda Arjantin'le altın madalya kazanan Bielsa, aynı yıl düzenlenen Copa Amerika'da final oynamış ancak Brezilya'ya 4-1 yenilince turnuvada ikinci olmuştu. Turnuvanın ardından görevinden ayrılan Arjantinli teknik adam, kariyerine 3 yıl kadar ara verdi.



2007'de Şili Milli Takımı'nın başına getirilen Bielsa, takımı 2010 Dünya Kupası Elemer Grubu'nu Brezilya'nın ardından 2. yaparak Güney Afrika vizesi aldı.





Bask’ın Delisi



Endüstriyel futbolun ilişkileri ve yıkıntılardan kurdukları “futbol kültürüne” karşı inatla direnmeye devam ediyor A.Bilbao. Futbolda sürekli transferin sihirli eli dayatmasına karşı direnen Bilbao, bu niteliğiyle sistemin başarı yaftalarına çomak sokuyor.



Öncelikle en çok tartışılan Bilbao’da kimler oynayabilir kısmını açalım: Bununla ilgili iki kriterden söz edebiliriz. Birincisi, futbolcunun ve ailesinin menşeiyle ilgili. Herhangi bir kulübün alt yapısında yetişen (A.Herrera’nın zaragoza’da yetişmesi gibi) fakat Vizcaya doğumlu olan futbolcular Bilbao’da oynayabiliyor. İkincisi de yedi Bask bölgesinden olan, burada doğan ve bu bölgelerde futbola başlayan bir oyuncu forma giyebiliyor. Örneğin Jonás Ramalho Chimeno Angola menşeli, baskonya doğumlu bir oyuncu ve Bilbao kadrosunda yer alıyor.



A.Bilbao, 1928′den beri İspanya La Liga‘da mücadele ediyor ve ligden hiç düşmeyen üç takımdan biri (Barcelona ve R.Madrid’le beraber). Bask ekibi, 8 kez İspanya La Liga‘yı, 24 kez de İspanya Kupası‘nı kazandı. Altyapısı, iç sahada oynadığı tempolu futbolu ve San Mames Stadı’nda taraftarıyla bütünleşmesi en çok öne çıkan yönleri arasında Bilbao’nun. Bilbao var olan düzen içinde, endüstriyel futbolun ilişkilerine karşı duruş sergilerken, futbolun asla sadece futbol olmadığını bir kez daha gösteriyor. Kültür olarak sunulan futbolun da bir barbarlık belgesi olduğunu her maçında bize bir kez daha hatırlatıyor Bask’ın direnen ekibi. Bu sezona Bielsa’yla giren Bask ekibi, ilk haftalarda sıkıntılı bir süreç geçirse de toparlanmayı başardı ve artık sahada Bielsa’nın Bilbao’sunu izliyoruz.



Sezon başında İnter’i reddeden ve Bask bölgesine gelen Bielsa, bu sezon tam da futbol dersi veriyor takımıyla beraber. Presi kullanmakla beraber, hücumda çeşitli varyasyonlar deneyen ve oyunun akışına göre üçlü defansı dörtlüye çevirebilen bir oyun felsefesine sahip. Hareketliliği içeren oyunda ‘hareket halinde müdahaleler’ yapabilen Bielsa’nın takımını Ferguson, “Ben Avrupa’da daha önce böyle oynayan bir ilk onbir görmedim. Bu başlı başına bir güzellik” diyerek hayranlığını dile getirmişti.



Şili Milli Takımı'ndan Neden Ayrıldı?



Bielsa, yalnızca her geçen gün daha da dayatılan, bütün kavramsal düzeneğiyle beraber tek tipleşmeye evirildiği futbol taktiklerine karşı durmuyor (Tabi barcelona’yı da unutmayalım), aynı zamanda futbolun taç çizgisinin kenarındaki cantonası… Şili milli takımından ayrılışında federasyon seçimlerinde havuzdan gelirlerin daha eşit paylaştırılmasını savunan H.M. Nicholls’un seçilmeyip, Şili’nin büyük takımlarının desteğini alan J. Segovia’nın seçilmesi etkili olmuştu.



Valeri Lobanovski’den bu yana biliyoruz ki“Başka bir futbol mümkün”. Bugün Barcelona da total futbol ve Valery Lobanovski’nin mirası oyunuyla futbolda yaratıcılığa katkı sağlarken, Bielsa da Bask ekibinde başka bir futboldan esintiler izletiyor.



Dünya'nın en iyi teknik adamı kim?



“Dünyanın en iyi teknik adamı kim?” derseniz, tabiî ki akla Barcelona’nın hocası Guardiola ya da Real Madrid’in Portekizli teknik adamı Mourinho gelir. Zaten öyledir, verilen ödüller ve alınan başarılar ortada. Bu iki teknik adam da en iyi olmayı hak etmişlerdir. Fakat madalyonun öteki tarafına bakacak olursak, resmi başarısı olmayan, fakat herkes tarafından takdir gören çok başarılı teknik adamlar da var. Onlar başarıyı medyatik olmaktan yana değil, prensipleriyle, yeni taktik anlayışlarıyla ve kendilerine has sistemleriyle futbola damgasını vurmayı seçmişlerdir.

Bunlardan biri, geçen sezon İtalya’nın dev takımı İnter’in teklifini geri çevirerek Athletic Bilbao’un başına geçen 57 yaşındaki “Futbol Delisi” lakaplı Marcelo Bielsa. Arjantinli teknik adamın adı futbol dünyasında çok sık anılmasa da, futboldan anlayanların hayranlıkla izledikleri bir teknik adam, o. Dünya futbolunda herkesi kendine hayran bırakan Arjantinli hoca, gittiği takımlarda farklılığını hemen ortaya koyuyor. Son Dünya Kupası’nda Şili’nin hocalığını yapmıştı ve takımı, Brezilya’ya elenmesine kadar, turnuvadaki en tehlikeli ve renkli takımlarından biriydi. Bu arada Bielsa’nın, Almanlara karşı özel bir ilgisinin olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü Schalke maçına takımını hazırlayan teknik adam, yanından ayırmadığı yarım düzine suskun Alman’ı da deplasmana götürmüş ve onlardan oradaki antrenmanda da faydalanmış.

Kendine has taktik anlayışıyla takımını sahaya süren ünlü hoca, Hollandalı teknik adam Van Gaal’den etkilendiğini ve onun üçlü savunmadan dörtlü savunmaya geçiş taktikleri üzerine çalıştığını belirtiyor. Çılgın hoca, çoğu zaman rakipleri çok şaşırtan ve zor durumda bırakan taktik anlayışıyla başarılı sonuçlar almayı başarıyor. Bazen takımı 7 kişiyle hücuma kaldıran hoca, takımının top kayıplarında ise aniden 10 kişiyle birlikte savunmaya geçmesini sağlıyor. Bu taktiği sanırım şu an dünya futbolunda Barcelona’dan başkasının denemesi mümkün değil gibi. Yıldızlardan ziyade, takım oyuncusuna önem veren Arjantinli hoca, Messi’yi bedava önerseler kabul etmeyecek bir çılgınlığa sahip.



Lionel Messi ve Pep Guardiola'dan Bielsa için "USTAM" !



Alex Ferguson'ın gözlerini faltaşı gibi açan Athletic Bilbao'nun yaratıcısı, Pep Guardiola ve Lionel Messi gibi futbol dahilerinin "Ustam" dediği adam, Avrupa gündemini meşgul ediyor. Hem de bunu ne yaptığı açıklamalara ne giydiği kıyafetlere ne takımının medya üzerindeki tahakkümüne borçlu.



Arjantinli futbol dahisinde herkesi çeken başka bir şey var. Belki de her şeyin tahmin edilebilir olduğu, herkesin belirli kalıplar içinde yaşayıp gittiği bir çağda egemen değerleri alt üst ettiği için. Hem sahada hem de dışarıda devrim yaptığı için. Ve aslında saha içi ile dışını birbirinden ayırmadığı için.



Bielsa bir "Obsesif"



Obsesif, Bielsa'yı en iyi anlatan kelimelerden biri. Hayatını, başarılarını, yaptıklarını buna borçlu, hep. Detaylara yaklaşımdaki mükemmelliyetçilik, iş disiplini, beraber çalıştığı insanlarla kurduğu iliişkiler, oyuncularına olan tavrı da elbette bunun sebebidir. Fakat temelde obsesyon, her zaman obsesyon.



Meşhur hikaye! 1800 Maç Kasedi Deliliği!



Arjantin Milli Takımı'nın başındayken Bielsa, 2002 Dünya Kupası'nın Güney Kore ile ortaklaşa düzenleyecek olan Japonya'ya 1800 maç kasedi götürür. Sonra bunun yetersiz olduğunu, 200 tane daha gönderilmesini ister. Arjantin'de Velez Sarsfield'da Bielsa ile çalışan Martin Posse'nin de konu ile alakalı söyleyecekleri var: "Düğün günümü hatırlıyorum. Seremoni, Boca Juniors'la oynadığımız maçtan birkaç saat sonraydı. Marcelo Bielsa kolunun altında maç kasediyle törene katılmıştı."



Obsesif Marcelo Bielsa'nın bugüne kadar çalıştırdığı takımlar hep tarz olarak birbirinden farklıydı. Rakamlar değişiyor, taktikler değişiyor, felsefe değişmiyor. Rosario'lu teknik adam bir yandan içine girdiği kabın şeklini alırken, bir yandan o kabın sınırlarını büyütmeye uğraşıyor.



Sene başında Athletic Bilbao'u seçmesinin nedeni belki de buydu. Geleceği, geçen sene La Liga'yı altıncı bitiren bu takımın potansiyelini görmüştü. Geçmişi de görmüştü. 1920'lerde ve 30'larda Bask elibinin başında olan Fred Pentland'ın izinden giderek bunu kanıtladı. Bilbao ezelden ve Pentland'dan beri İspanya'nın en "İngiliz" oyun stiline sahip takımı olarak biliniyordu. Şimdi en "Bielsa" takımı oldular.



Limit Yok!



Marcelo Bielsa, kariyerinin en iyi noktasında tarihin en heyecan verici takımlarından birini yarattı. Limit ne? Limit yok. Kaset var, çalışmak var, detay var, disiplin var, ciddiyet var. Limit yok. Asla.



Fred Pentland'ın hatıraları bugün hala San Mames'teki müzede canlı. 10 sene sonrası için şimdiden yer ayırın, Bielsa geldi, geliyor, gelecek.



Manchester & A. Bilbao Eşleşmesi Taktiksel Ayrıntıları!

Bielsa ve Bilbao'nun Aslanları | Athletic 2-1 United



İspanyol takımları Avrupa Ligi maçlarının bitmesiyle Avrupa Kupalarında 5'te 5 yaptı ama en sansasyoneli hiç şüphesiz Bilbao'nun Manchester elemesi oldu. Bu turu Bilbao'nun geçmesinin, hem deplasmanda hem de San Mames'te Manchester'ı yenmesinin en büyük sebebi ile hiç şüphesiz Marcelo "el loco" Bielsa...



Çıkan 11'ler, kimin ne oynadığı, girilen pozisyonlar bir yana Bilbao'nun turu geçmesinde, hatta tabiri caizse eze eze geçmesinde, Bielsa'nın bu takıma oturttuğu oyun felsefesi çok büyük rol oynuyor. San Mames'te Bilbao'nun turu geçtiği maçtan örnekler vererek Bielsa'nın Bilbao'ya oturttuğu oyun felsefesine bir göz atalım.



1. Man to Man



Hücumdan ziyade savunmada Athletic Bilbao'nun geçen sene Caparros dönemine göre gösterdiği en büyük fark özellikle büyük maçlarda savunmada uyguladığı adam adam savunma. Salt adam adama savunma olmaktan ziyade tek süpürücülü, tam saha adam adam savunmayı Bielsa ilk olarak La Liga'da ilk devre 2-2 sonuçlanan Barcelona maçında uyguladı ve nispeten istediğini aldı. Sezonun geri kalanında gerek öncelikler sebebiyle gerekse rakiplere bakış açısı dolayısıyla çok fazla uygulamadı Bielsa bu taktiği. Fakat Düşler Sahnesi'nde oynanan ilk maçta oyunun belli bölümlerinde uyguladıktan sonra bu maçta da maçın 70 dakikası boyunca Manchester United karşısında tek süpürücülü tam saha pres uyguladı Bilbao. Tam saha presi uygulayamadığı anlar ise 24-34 arası - golü attıktan sonra - ve artık turu geçenin belli olduğu son 10 dakika oldu.



Adam adama savunmanın getirdiklerinden önce 24-34 arası Bilbao'nun neden bu oyun stilini sahaya yansıtamadığına ve nasıl toparladığına da bakmak lazım Bielsa etkini görebilmek için. 1-0 öne geçtikten sonra öne geçmenin getirdiği psikoloji ile geriye yaslanan Bilbao, Manchester'a kısa bir süre de olsa istediğini verdi. Fakat Llorente'nin sakatlanmasının ardından oyuna Toquero'nun girmesi görünürde Manchester'in işine gelse de - Llorente'nin top tutabilen, oyunu rakip sahaya yıkma konusunda çok büyük olan bir oyuncu olmasına rağmen Toquero'nun nispeten ortaya inip top aldığı pozisyonların çok az olması, daha çok kenardan gelen hava toplarıyla etkili bir oyuncu olması - Bielsa kenarıdan verdiği talimatlarla oyunun temposunu bir anda düşürerek Manchester'in oyun hakimiyetini kırdı. Maçın son dakikalar dahil oyun içinde temponun en düşük olduğu dakikalar ilk yarının son 10 dakikasıydı. Geçici çözümün ardından devre arasından sonra ise buna da çare bularak - başka bir maddenin konusu - ikinci yarı oyunun hakimiyetini ele geçirdi.



Peki Bilbao bu maç özelinde ne kazandı tam saha adam adama savunma ile? Öncelikle Manchester'in oyun kurmasını engelledi. Sadece orta saha olarak değil, baskıyı tam sahaya uyguladığı için De Gea'dan itibaren United organizasyonunu engelledi. Elimde tam istatistik yok ama De Gea'nın oyuna sürdüğü topların %90'ı mecburiyetten dolayı degaj ile yaptığı servisler(!). Sırf bu uzun toplar sayesinde Manchester'in organize biçimde orta sahaya gelmesini engelledi Bilbao. Maç boyunca Manchester orta sahası belirttiğim dakikalar dışında rahat top almasını engelleyerek kitledi Manchester'i.



2. Hız ve Pozisyon Değişiklikleri



Sadece oyuncuların hızları olarak değil Bielsa'nın takıma kazandırdığı en önemli faktör top dolaşım hızı ve topsuz oyuncuların hareket hızları. Gerek La Liga'da gerekse Manchester United eşleşmesinde Bilbao'nun rakiplerine karşı kurduğu üstünlüntüğü sağlamasındaki en önemli faktör bu hız farkı oldu. San Mames'te oynanan maçta Bilbao golü bulana kadar ilk 30 dakikada maçın başladığı andan itibaren o kadar hızlı oynadı ki oyunu United'ın başını döndürdü. Özellikle tek paslarla topun hızlı dolaşımını sağlarken oyuncuların topsuz alanda bir an bile boş durmaması, sürekli boş alana çıkması muazzamdı.



Bilbao'nun sezon başından beri ofansta uyguladığı topsuz oyuncunun bir an önce boş alana çıkarak takım arkadaşına pas verebilecek alternatif oluşturma olayında en önemli faktörler sahadaki 10 oyuncudan 8'inin pozisyonunun olmaması. Örnek vermek gerekirse ilk olarak Bielsa'dan önce takımın orta sahasında oynayan Javi Martinez'in defansın göbeğinde oynası ve bu sayede - oyun zekası sayesinde - hem defanstan topu oyuna sürerken hem de pas trafiğinde yine bu sayede doğru yerde topu almak için boşa çıkması verilebilir. Ayrıca orta sahadan evrilen Javi Martinez'in top tekniği sayesinde de hızlı tek pas trafiğine defanstan katılmasına rağmen kesinlikle yavaşlatmıyor.



İkinci uç örnekse maçta 2. golü atan oyuncu olan De Marcos örneği. Geçen sene Caparros ile sol bekte oynayan De Marcos'tur kesinlikle. Bielsa sezon başında De Marcos'u orta sahanın ortasında kullanacağını açıkladığında De Marcos bile bunu yapacak yeteneğe sahip olamayacağını açıklamıştı. Fakat Bielsa ilk iş olarak De Marcos'a 10 numaralı formayı verdi ve işin psikolojik yönünü halletti. Sezon başında zaman zaman sol bek oynatmasına rağmen ağırlıklı olarak orta sahanın solunda, Muniain'in arkasında oynattı. Sezonun ilk 10 haftalık sürecinde defanstan gelen alışkanlıklarından dolayı çok kart gördü, atıldığı maçlar bile oldu ama Bielsa üzerine inatla giderek De Marcos'un bu özelliklerini törpüledi ve De Marcos'tan komple bir orta saha yarattı. Bu maçta orta sahanın sağında - kanat olarak değil, göbeğin sağında - başlamasına rağmen 30. dakikanın ardından baskı yediği zamanlarda Iturraspe'nin yanına geçerek ön liberoyu ikiledi. Devrenin ardından ise oyunu rakip sahaya taşıyabilme ve hücum anlamında tehtit yaratma adına Suaeta'nın hemen arkasına, sağ tarafa geçerek zaman zaman içeriye zaman zaman kanada indi. Hatta 2. golde de Susaeta'nın kanada açılması dolayısıyla içeri girerek ceza sahasında bom boş kaldı ve golü yaptı.



Örnekler sadece bu iki oyuncuyla ibaret değil. Muniain'in ortaya girişleri, Herrera'nın kağıt üzerinde sağda oynamasına rağmen bol bol kendini solda bulması, Iraola'nın bol bol kendisini De Gea'nın karşısında bulması - 53. dakikadaki karşı karşıya kaçırdığı pozison en güzel örnektir - buna örnek olarak gösterilebilir. En önemlisi ise Bielsa'nın sezon başından itibaren bütün oyuncuları her mevkide oynamak için hazırlaması... Zaten Bilbao pas trafiğinin bu kadar hızlı olmasının en büyük sebebi yetenekli oyuncuların oyun zekaları sayesinde sahada doğru yerlerde olmasından kaynaklanıyor.



3. Ağırlık Merkezi Değişimi



Bilbao'nun bu sene uyguladığı en olumlu şeylerden biri maç içerisinde rakibin zaaflarına göre takımın hücum yönünü değiştirmesi oldu. Maç öncesi soyunma odasında konuşulan öncelikli taktiği Bilbao maç içerisinde oyuncuların esnekliği sayesine çok kolay değiştirebiliyor. Bu maç üzerinde gitmek gerekirse maçta Bilbao sağ kanadı sürklase ederek başladı ve son derece etkili oldu. Bunda Iraola'yı kullanma düşüncesi de vardı elbette. Lakin 10-12 dakika boyunca sağı kullanmaya rağmen ciddi bir pozisyona giremeyince Bilbao oyunu ortaya yıktı. Bunun tesadüf olduğunu düşünmüyorum, ki burada en büyük destekçim Muniain'in oyunun bu dakikalarında soldan ortaya girmesidir. Bunun pozisyon olarak meyvesini Bilbao çabuk aldı fakat. 14. dakikada Muniain'in göbekten ceza sahasına girerek De Gea ile karşı karşıya kaldı ama topu direğe nişanladı. Oyunun gole kadar geçen bölümünde de nispeten ortayı kullandı Bilbao fakat golden sonra hücum ikinci plana atılınca çok göze çarpmadı.



İkinci yarıda ise Manchester'in ilk yarıda baskı kurduğu anlarda Rafael'i kullanarak sağdan gelmesinden dolayı oluşan tehtidi önlemek adına Muniain kanada yakın oynamaya başladı ve Bilbao ağırlıklı olarak solu kullanarak devreye girdi. Bu sayede hem Rafael tehtidi önlendi hem de ilk yarı boyunca son derece etkili olan Susaeta - Iraola ikilisi United cephesine unutturulmaya çalışıldı. Burada şunu belirtmek isterim ki dönem dönem yapılan bu değişiklikler kesinlikle tesadüf değil, Bilbao bunu La Liga'da da bolca yapıyor. Zaman zaman tutmadığı maçlar da oluyor - 1-0 öne geçilen Real Madrid maçından sonra Muniain'i ortaya çekti Bielsa fakat o maçta tutmadı - fakat sezon içindeki maçlarda bu hamleleri bol bol görmek mümkün.Bu hamle etkili de oldu. Bilbao, United'ın sağını yıprattıktan sonra 55-60'tan sonra oyunun ağırlık merkezini tekrar sağa taşıyarak - De Marcos'u da oraya yakın oynatarak - ikinci golü buldu ve bir çok pozisyona girdi.





Son olarak maçla ilgili olarak maddelerden bağımsız Amorebieta'nın muhteşem oyunu var değinmek istediğim. Skorun 1-0'a gelmesinin ardından United'ın ciddi anlamda baskı kurduğu dönemde 26. dakikada Giggs'in kafasını bloke etmesi, 28. dakikada yine Giggs'in pozisyonunda son adam olarak ters kademeye girip şutu engellemesi ve 10 dakikalık süreçte birkaç pozisyonda daha golü önleyip oyunun Bilbao adına en sıkıntılı zamanında ön plana çıkıp olası bir golü önlemesi benim gözümde Amorebieta'yı maçın gizli kahramanı yapmıştır.





Bu maçta herhangi bir avantaj sağlayamasa da bu 3 maddeye ek olarak duran top setleri ile Bilbao'nun bu seviyeye gelmesindeki en önemli etken olan sistemin kuruluş esnasındaki kötü gidişte başkan Urrutia ve Bask basınının kayıtsız şartsız Bielsa'nın arkasında durması da var elbette bu galibiyette rolü.





Toparlayacak olursam Avrupa Ligi'nin çeyrek final öncesi eşleşmelerinde en güzel futbolu ortaya koyup en zorlu rakibi kesinlikle şans eseri olmayan bir şekilde eledi Bilbao. Gelecek ne gösterir, kupayı kim kazanır bilemem ama bana eşleşmenin her iki ayağında da bu güzel futbolu izleten El Loco'ya ve O'nu Bilbao gibi Avrupa'nın altyapılardan itibaren en sistematik takımına getirenlere teşekkürü borç bilirim sadece bu eşleşmeden dolayı.



Son olarak Atlhletic'te ki görevinden 2013 yılında ayrılmış olup şu an boştadır.
 

Ekli dosyalar

  • Marcelo_Bielsa2_yasamoykusu.jpg
    Marcelo_Bielsa2_yasamoykusu.jpg
    28.7 KB · Görüntüleme: 103
Oynattığı sistem çok zevkli ama CL seviyesinde sıkıntı yaşatabilecek bir anlayışı var.



Ayrıca hoca ayrılamdan bu konu şık olmamış gibi.



Ayrılma günü geldiğinde konuşsak daha iyi. Kulübün yaptığı sözleşme yenileme teklifini kabul ettiği an çöpe gidebilecek bir konu.
 
Oynattığı sistem çok zevkli ama CL seviyesinde sıkıntı yaşatabilecek bir anlayışı var.



Ayrıca hoca ayrılamdan bu konu şık olmamış gibi.



Ayrılma günü geldiğinde konuşsak daha iyi. Kulübün yaptığı sözleşme yenileme teklifini kabul ettiği an çöpe gidebilecek bir konu.

Olabilir ama sana rest çektiği için 3 aydır yatan adamı tekrar alıp 3 aydır takıma girmek için çalışan adamı bir kalemde silebiliyorsan ve bu ayıp olmuyorsa benimkide değildir diye düşündüm :)
 
Biraz sonra hain ilan edilirsin fatih hoca burdayken senin konu açman haddini aşar bey :)



Envoyée depuis mon Samsung Galaxy Note 2 avec Tapatalk 2
 
Büyük hoca, büyük taktisyen. Çok beğendiğim bir hoca, aynı şekilde Martin O'Neill da öyle. Bu arada ben gelsin gelmesin falan demiyorum. Şu an Fatih hoca var. Sadece Bielsa hakkındaki fikrimi söyledim. :)
 
Hocanın sezon sonunda bizi bırakacağını düşünüyorum.Tüm bu sözleşme uzatılacak iddiaları sadece lafta kalacaktır.



Sezon sonu konuşmak daha doğru olabilir ama Bielsa cidden büyük deha.
 
bielsa gerets tipi hoca full hücumcu, bence daha oturaklı bir sistem oynatan biri gelmeli lucescu mesela tabi bunlar fatih hoca giderse konuşulcak şeyler..
 
Bielsa'yı çok severim. Neler yaptığı ortada. Harika bir taktisyen.



Ama şuan takımın başında Terim var. Hiç bir yere de gitmesini istiyorum. Ama dediğim gibi Bielsa saygı duyulacak bir isim.
 
Hocanin miladi doldu artik, takima yeni bi heyecan gerek.

Umarim milli takimda basarili olur..



Samsung Galaxy Note 2 cihazımdan Tapatalk 4 Beta ile gönderildi
 
Bence en büyük eksikliği winner bir hoca olmaması. Şili Milli Takımı'na oynattığı futbol gerçekten iyiydi, keza Bilbao ile de ilk senesinde iyi işler yaptı ama devamını getiremedi. Yani sürekliliği de tartışılır açıkçası.
 
Bence en büyük eksikliği winner bir hoca olmaması. Şili Milli Takımı'na oynattığı futbol gerçekten iyiydi, keza Bilbao ile de ilk senesinde iyi işler yaptı ama devamını getiremedi. Yani sürekliliği de tartışılır açıkçası.

Çalıştırdığı takımlarda önemli ama bu eleştiriyi yaparken, herkes Guardiola gibi belkide futbol tarihinin en iyi kadrosunun üstüne oturup onun kaymağını yiyemiyor gittiği takımlara bakarsan ne yüksek bütçelere sahip ne de her sene şampiyonluğa oynayan takımlar eğer eline öyle bir fırsat verilirse ve kendi istediği sistemi oturtabilirse mesela biz gibi kazanma alışkanlığı olan bir takımla eğer yeterli kan uyuşması sağlanırsa bu eksikliğini gidermekte zorlanmayacağını düşünüyorum.
 
Çalıştırdığı takımlarda önemli ama bu eleştiriyi yaparken, herkes Guardiola gibi belkide futbol tarihinin en iyi kadrosunun üstüne oturup onun kaymağını yiyemiyor gittiği takımlara bakarsan ne yüksek bütçelere sahip ne de her sene şampiyonluğa oynayan takımlar eğer eline öyle bir fırsat verilirse ve kendi istediği sistemi oturtabilirse mesela biz gibi kazanma alışkanlığı olan bir takımla eğer yeterli kan uyuşması sağlanırsa bu eksikliğini gidermekte zorlanmayacağını düşünüyorum.



Mutlaka bu da bir etkendir, katılıyorum. Yani genel anlamda hep olumlu yorumlar yaparlar Bielsa için. Hani benim takip ettiğim sadece Şili ve Bilbao kariyeriydi, ondan önceki kariyerini sadece sağda solda okuduğum kadarıyla biliyorum :) Yani geçmişinden bu yana bakıldığında görünen en büyük eksiği kupa kazanamamak.



Ama Türkiye Ligi'nde yabancı hoca getirilecekse bence Bjk'nin bu sezon yaptığı gibi taktiksel ve oyuncu anlamında bilgisi olan birini sportif direktörlüğe getirmekte fayda var. Bu sayede yabancı hocalarda kadro mühendisliğini yaparken veya ligde rakip takımı analiz etme konusunda bir hayli rahatlayabilirler. Sonuçta Türkiye yabancılar için zor bir ülke, özellikle antrenörler için.
 
Üst Alt