Cevap: Muhteşem Yüzyıl
Sayfanın yapısı itibariyle mesajının tamamını alıntılamıyorum ama hitabım, yazdığın bütün fikirlerin ile ilgilidir.
1 - Herhangi bir şahsi görsel sanat ya da sanat için yapılmış eserler, nesnel olmak zorunda değildir. Senaryoyu yazan kişi kendi özgünlüğünü, kendi bilgisini, kendi hünerleriyle ortaya koyar. İzleyici için değerlendirilmesi gereken tek olgu; ortaya koyulan eserin kalitesidir. Anlattığı tarih, verdiği mesaj kişinin ilgisini çekmiyorsa o eserle ilişiğini kesebilir. Ama kimsenin de esere olan saygısına mani olmaz. Belki bu kadar tepki göstermeseniz, bu kadar reyting ve reklam almaz. Unutmayın ki bu şekilde tepkiye devam ederseniz, devamlı merak uyandıran bir olgu haline devam edecektir.
2 - Osmanlı döneminde haremler cinsel parti yapılan bir yer değildi ama haremde bulunan bayanlar, padişahın annesi vesilesi ile padişaha eş tercih/kabul merkezi olarak da görülebiliyordu. (Osmanlı döneminde Şeyh-ul İslamlar tarafından bunun fetvası verilmiştir.) Yani bunun dine engel olan kısmı o dönemde pek dikkate alınmamıştır. Zaten dine engel olduğu da tartışma konusudur. Dini nikah kurallarına uyulduğunu düşünüyorum.
3 - Kanuni dönemindeki harem hayatı yapılan dizi ile kısmen örtüşmektedir ama tabi ki abartı olabilir. Vahim olan dizinin anlatım biçimi değildir, vahim olan bir diziyle ayağa kalkıp, tarihi ona göre yorumlayan kitleye sahip bir zihniyete sahip olmamızdır. Eğer eleştirilmesi gereken bir şey varsa bu kesinlikle bu zihniyete sahip olan insanlar olmalıdır.
4 - Hepsi bir yana hiçbir zaman bir insanın şahsi hayatı, başkaları tarafından ne korunmalı ne de eleştirilmelidir. Adı üstünde; kişisel yaşamdır, üçüncü şahısların araya giremediği en önemli prensiplerden biridir.
Bu yapılan dizinin; padişahın kişisel yaşam tarzından çok, Osmanlı dönemine ait padişahların yaşam kalitesini ortaya koyma amacı teşkil ediyor. Zorla insanlara bir şey empoze etmeye çalıştığı, başka şeylerin yamamaya çalışıldığını da zannetmiyorum.
Sayfanın yapısı itibariyle mesajının tamamını alıntılamıyorum ama hitabım, yazdığın bütün fikirlerin ile ilgilidir.
1 - Herhangi bir şahsi görsel sanat ya da sanat için yapılmış eserler, nesnel olmak zorunda değildir. Senaryoyu yazan kişi kendi özgünlüğünü, kendi bilgisini, kendi hünerleriyle ortaya koyar. İzleyici için değerlendirilmesi gereken tek olgu; ortaya koyulan eserin kalitesidir. Anlattığı tarih, verdiği mesaj kişinin ilgisini çekmiyorsa o eserle ilişiğini kesebilir. Ama kimsenin de esere olan saygısına mani olmaz. Belki bu kadar tepki göstermeseniz, bu kadar reyting ve reklam almaz. Unutmayın ki bu şekilde tepkiye devam ederseniz, devamlı merak uyandıran bir olgu haline devam edecektir.
2 - Osmanlı döneminde haremler cinsel parti yapılan bir yer değildi ama haremde bulunan bayanlar, padişahın annesi vesilesi ile padişaha eş tercih/kabul merkezi olarak da görülebiliyordu. (Osmanlı döneminde Şeyh-ul İslamlar tarafından bunun fetvası verilmiştir.) Yani bunun dine engel olan kısmı o dönemde pek dikkate alınmamıştır. Zaten dine engel olduğu da tartışma konusudur. Dini nikah kurallarına uyulduğunu düşünüyorum.
3 - Kanuni dönemindeki harem hayatı yapılan dizi ile kısmen örtüşmektedir ama tabi ki abartı olabilir. Vahim olan dizinin anlatım biçimi değildir, vahim olan bir diziyle ayağa kalkıp, tarihi ona göre yorumlayan kitleye sahip bir zihniyete sahip olmamızdır. Eğer eleştirilmesi gereken bir şey varsa bu kesinlikle bu zihniyete sahip olan insanlar olmalıdır.
4 - Hepsi bir yana hiçbir zaman bir insanın şahsi hayatı, başkaları tarafından ne korunmalı ne de eleştirilmelidir. Adı üstünde; kişisel yaşamdır, üçüncü şahısların araya giremediği en önemli prensiplerden biridir.
Bu yapılan dizinin; padişahın kişisel yaşam tarzından çok, Osmanlı dönemine ait padişahların yaşam kalitesini ortaya koyma amacı teşkil ediyor. Zorla insanlara bir şey empoze etmeye çalıştığı, başka şeylerin yamamaya çalışıldığını da zannetmiyorum.
